Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/686 E. 2020/270 K. 16.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/686 Esas
KARAR NO:2020/270

DAVA:Tespit
DAVA TARİHİ:02/12/2019
KARAR TARİHİ:16/07/2020

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin … Anonim Şirketi Yönetim Kurulu başkan vekilliği görevini ifa ettiğini, şirketin kaynak oluşturmak ve şirketin ticari hacmini büyüterek yurt içi ve yurt dışındaki firmalar ile rekabet edilebilir hale gelebilmek için kredi arayışı içine girdiğini, Tasfiye Halinde … A.Ş. İle şirket arasında 1998 yılında bir kredi ilişkisi için 23/07/1998 tanzim tarihli ve 13.390.000,00-$ bedelli genel kredi sözleşmesi akdedildiğini, müvekkilinin anılan sözleşmeye kefil sıfatı ile dahil olduğunu, davalı tarafça anılan sözleşmeye istinaden …. Noterliği’nin 10/06/1999 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hesap özetinin müvekkiline bildirildiğini, 08/07/2013 tarihi itibari ile müvekkili aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığını, anılan icra takibine müvekkili tarafından itiraz edildiğini, itiraz neticesinde davalı banka tarafından …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sırasında itirazın iptali davası açıldığını, …. Noterliği’nin 10/06/1999 tarih ve … yevmiye numaralı ihtara dayalı olarak hesaplanan toplam borç olan 242.905.630.657,00-TL için ihtardan 18 gün sonra 28/06/1999 tarihinde 265.551.346.046,00-TL bedelle takip başlatıldığını, iş bu dosyanın …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile yürütüldüğünü, borcun ödendiğini ve dosyaya kapatıldığını, müvekkili ve Tasfiye Halinde … arasında akdedilen 13/07/2005 tarihli protokol ile …’nün kefil olarak 2.000.000,00-$ ödemeyi taahhüt ettiğini, 23/07/1998 tarihli ve 13.390.000,00-$ bedelli genel kredi sözleşmesinin müvekkili için herhangi bir geçerliliği kalmadığını, davalı bankanın 23/07/1998 tarihli genel kredi sözleşmesine dayanarak talep ettiği faiz oranının afaki olduğunu, bankanın iş bu takip yöntemi ile …’nün mal varlığını zarara uğratmak amacı ile hareket ettiğini, söz konusu kredi sözleşmesinin genel işlem şartlarına aykırı olan düzenlendiğini ve iş bu sözleşmede faizin kararlaştırılmadığını, söz konusu kredi sözleşmesinde karalaştırılmış olan fahiş faizin Borçlar Kanunu Hükümlerince sınırlandırıldığını, taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesindeki davalı tarafça talep edilen fahiş faiz oranlarının yasal sınırlar çerçevesinde makul ve hakkaniyete uygun bir orana indirilmesi gerektiğini, müvekkilleri tarafından yapılan ödemelerin yapıldığı tarih itibariyle dosya borcundan düşülmesi ve takip sonrası dönem için talep edilen faiz miktarı ile bakiye dosya borcunun yeniden hesaplanması gerektiğini, belirterek …. İcra Müdürlüğü’nün … esas, …. İcra Müdürlüğü’nün … ve …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen icra takibi ile hacizlerin, müvekkillerinin telafisi mümkün olmayacak mağduriyetlerinin önlenebilmesi için HMK md. 390/2 hükmü gereği davalı tafaf dinlenmeksizin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasına, müvekkilleri ile davalı şirket arasında akdedilen ve kanuna, kamu düzenine, ahlaka ve adaba aykırılık teşkil eden 23/07/1998 tarihli ve 13.390.000,00-$ bedelli genel kredi sözleşmesine davalı tarafça talep edilen fahiş faiz oranının yasal sınırlar çerçevesinde makul ve hakkaniyete uygun bir orana indirilmesi ve müvekkilleri tarafından yapılan ödeme miktarlarının mahsubu sureti ile müvekkillerinin …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından kaynaklanan gerçek ve güncel borçlarının tespit edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının tespit davası ile birlikte uyarlama davası şeklinde açılan davanın yasa ve usule aykırı olduğunu, iş bu davanın …. İcra Müdürlüğü’nün … esas, …. İcra Müdürlüğü’nün … ve …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası dava icra takiplerine konu borçlarının tespiti için açıldığını ve HMK 106 maddede yer alan koşullardan hiçbirini taşımadığını, asıl borçlu şirketler ile banka arasında genel kredi sözleşmesinin ayrılmaz parçası olarak borcun yenilenmesi anlamına gelmemek üzere 13/07/2005 tarihinde borcun tasfiyesine yönelik protokol akdedildiğini, davacı ile banka arasında söz konusu protokol esas alınarak borcun bir kısmının ödenmesi halinde sadece … ve …’da bulunan taşınmazlara ilişkin açılan tasarrufun iptali davalarından feragat edilmesi işlemi ile sınırlı olmak üzere ek protokol akdedildiğini, genel kredi sözleşmesini imzalamış olan davacının genel kredi sözleşmesini ayrılmaz parçası olan ek protokolü imzalayarak protokolü kabul ettiğini, hem 13/07/2005 tarihli protokol hem de davacı ile imzalanan ek protokol hükümlerinin yerine getirilmediğini, davacı tarafın …. İcra Müdürlüğü’nün …, …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına konu borcun sebebinin aynı olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin yaklaşık ispat şartlarını taşımadığından reddi gerektiğini belirterek davanın usulden reddine, esasa girilmesi halinde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından kaynaklanan gerçek ve güncel borçların HMK 106 maddesi kapsamında tespiti talebine ilişkindir.
Mahkememizce taraflarca dosyaya sunulan deliller incelenmiştir. Dava ile ilgili …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E.K. sayılı kararı getirtilmiş olup, incelenmesinde; davacı tasfiye halinde … A.Ş. vekili tarafından davalı …, … ve …. Tic. A.Ş. aleyhine 11/12/2013 tarihinde açılan itirazın iptali talepli davanın dava dilekçesinde özetle; banka tarafından, …. İcra Müdürlüğünün 08.07.2013 tiırihli … E. sayılı dosyası üzerinden düzenlenen ödeme emri ile davalı-borçlu hakkında; 8.547.785 USD asıl alacak, 45.580,305 USD işlemiş faiz, 2.279,015 USD BSMV olmak üzere toplam 56.407,105 USD’lik toplam alacağının takip tarihinden itibaren icra giderleri, vekalet ücreti ve asıl alacağın % 36,00 faizi ile birlikte tahsili amacıyla ilamsız haciz yoluyla yasal takibe başlandığını, ödeme emrinde kurun, 1,9538 TL (TCMB 05.07.2013 tarihli efektif satış kuru) alındığını, TL cinsinden alacağın ise 110.208,20 TL olarak gösterildiğini bildirerek itirazın iptaline karar verilmesini talep ettiği, daha sonra mahkemeye sunduğu 02.06.2015 tarihli dilekçede; ödeme emrinde maddi hata yapıldığını ve esas tutarın 56.407.105 usd ve TL karşılığının da 110.208.201,00 TL olduğunu belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiği, davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kefil olduğunu, 10 yıl geçmekle kefalet akdinde öngörülen zamanaşımı süresinin dolmuş olduğunu, müvekkili aleyhine ….İcra Müdürlüğünün … E. (….icra Müdürlüğünün … E.) ve ….İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyalanndan yapılan takipler sonucunda anapara ve faizlerin önemli bir bölümünün ödenmiş olduğunu, takibin mükerrer olduğunu, alacaklı olduğunu iddia eden bankanın 14 yıl beklemesinin doğal olmadığını, alacaklı bankanın 14 yıl boyunca takibe geçmeyerek % 36 faiz çalıştırmak suretiyle kötü niyetli ve kusurlu olduğunu, talep edilen USD cinsi % 36 yıllık faiz oranının fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, yargılama sonucunda verilen 10/05/2018 tarih … E.K. sayılı karar ile “…1- Davalılar … ve … yönünden davanın reddine, 2-Davalı … A.Ş yönünden açılan davanın kabulüne,….İcra Müdürlüğünün … sayılı takibine yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 8.547,785 USD asıl alacak,45.580,305 USD işlemiş faiz ve 2.279,015 USD BSMV olmak üzere toplam 56.407,105 USD üzerinden takibin devamına,asıl alacağa takipten itibaren yıllık %36 oranında temerrüt faizi uygulanmasına, 3-22.041,64 TL İcra inkar tazminatının davalı … A.Ş’den alınıp davacıya verilmesine…” karar verilmiş olduğu, iş bu kararın istinaf kanun yoluna başvurulmuş olması nedeni ile henüz kesinleşmemiş olduğu anlaşılmıştır.
Tespit davası 6100 sayılı HMK’nun 106. md.’sinde düzenlenmiş olup, 106 maddede “1-Tespit Davası yolu ile mahkemede bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının yada yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. 2-Tespit davası açanın kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. 3-Maddi vakıalar tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” hükmü yer almaktadır. Buna göre tespit davası davacı tarafın bir hukuki ilişkinin varlığı, yokluğu veya içeriğinin belirlenmesi hakkında tespit hükmü elde etmek amacıyla açtığı davadır. Tespit davası ile sadece taraflar arasında ki hukuki ilişkinin varlığı, yokluğu yada tereddütlü içeriği tespit edilir. Kanunda belirtilen haller dışında tespit davası açmak isteyen davacı eda davası ile inşaai davalardan farklı olarak korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu açıkça ispat etmek zorunluluğu altınadır. Gerek öğretideki görüşler gerekse de Yargıtay uygulamalarına göre tespit davası açılmasında hukuki menfaatin varlığı şu üç şartın varlığına bağlıdır. Birincisi davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalıdır. İkincisi bu tehdit davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalıdır. Üçüncüsü ise verilecek tespit hükmünün bu tehditi ortadan kaldırmaya elverişli etkisi bulunmalıdır. Ayrıca kural olarak eda davası açma olanağı varken tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur. Somut olayda …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E.K. sayılı davasında tespit istemine konu …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra dosyasında davacı …’nün hukuksal durumunun değerlendirilerek TBK’nun 598/3 maddesi gereğince kefâletinin kendiliğinden ortadan kalktığı gerekçesi ile aleyhine açılan davanın reddine karar verildiği ve asıl borçlu şirketin takip tarihi itibari ile sorumlu olduğu borç miktarı tespit edilerek asıl borçlu şirket yönünden tespit edilen tutar üzerinden takibin devamına karar verildiği, anılan kararın henüz kesinleşmediği sabit olup, mevcut edâ davası nedeni ile tespit davası açılmasında hukukî yarar bulunmamaktadır. Hukukî yarar HMK 114 -h md. gereği dava şartıdır. Hâkim önüne gelen bir davada dava şartlarının mevcut olup olmadığını re’sen gözetecektir. Tüm bu sebeplerden dolayı davacının mevcut eda davası nedeni ile tespit davası açmakta hukukî yararının olmadığı, davada dava şartlarından olan hukukî yararın bulunmaması sebebiyle HMK 115/1-2 md. uyarınca davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın usulden reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili lehine takdir olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/07/2020

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza