Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/620 E. 2019/1270 K. 26.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/620 Esas
KARAR NO : 2019/1270

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 16/10/2009
KARAR TARİHİ : 26/12/2019

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı arasında yapılan ihale neticesinde 06.10.2008 tarihli Reklam Karşılığı 10.272.000 adet serinletici mendil alımına ilişkin sözleşmenin akdedildiği, bu sözleşmenin 1.maddesine göre davalı şirketin davacıya 10.272.000 adet serinletici mendili teknik şartnameye uygun olarak bedelsiz teslim etmeyi ve ayrıca mendillerin bir yüzü için sağlayacağı ve davacı tarafından kabul edilecek reklam karşılığı olmak üzere KDV hariç olmak üzere 70.000,00-TL’yi ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, ancak sözleşmenin 1.maddesine aykırı olarak davalı şirketin teslim etmesi gereken serinletici mendilleri teslim etmediği, bu nedenle davacının dava konusu olaydan bağımsız olarak davalı şirket tarafından yapılması gereken mendil teslim tarihlerine çok yakın bir tarih olan 07.10.2008 tarihinde piyasada faaliyet gösteren dava dışı … Ltd.Şti.’den 3.000.000 adet aynı vasıfta serinletici mendili tanesi 0,031-TL+KDV bedelden satın aldığı, davalı şirket tarafından teslim edilmeyen her bir mendilin piyasadaki rayiç bedelinin … Firmasıyla yapılan sözleşmede de görüleceği üzere 0,031-TL+KDV olduğuna göre davacının teslim almadığı 10.272.000 adet serinletici mendilin değeri olan 318.432-TL+%18 KDV(KDV dahil 375.749-TL) tutarında maddi zarara uğradığı, davacı şirketin teslim edilmeyen serinletici mendillere ilişkin zararın 375.749-TL olduğu, ancak bu zarardan dolayı fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla şimdilik 8.000-TL’nin davalıdan talep edildiği, yine davalının serinletici mendiller ile birlikte 70.000-TL+%18 KDV tutarındaki bedeli davacıya ödemeyi taahhüt ettiği ancak bu bedeli de ödemediği, buna göre davacının ödemesi gereken bedelin 70.000-TL+%18 KDV’si olmak üzere 82.600-TL olduğu, davacının bahse konu reklam alacağı için 03.11.2008 tarihli KDV dahil olmak üzere 16.520-TL bedelli, 02.12.2008 tarihli 16.500-TL bedelli ve 02.01.2009 tarihli 16.520-TLbedelli 3 adet faturayı tanzim ederek davalıya gönderdiği, ancak davalı tarafça ödeme yapılmadığından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.000-TL’nin davalıdan tahsilinin talep edildiği, buna göre davacı şirketin 10.272.000 adet mendilin değeri 375.749-TL+82.600-TL reklam gelir kaybı olmak üzere toplam zararının 458.34-TL olduğu, işbu bu meblağdan davalı firmadan alınan ve 12.01.2009 tarihinde nakde çevrilen 4.200-TL’lik teminat mektubunun gelir kaydedilmesi ile davalıdan tahsil edilmesi gereken toplam zarar bedelinin 454.149-TL olduğu, sonuç olarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davalı şirketten serinletici mendiller ile reklam bedeli gelir kaybına ilişkin alacaktan dolayı toplam 10.000-TL’nin ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilinin talep etme gereğinin doğduğundan bahisle talep edilen 8.000-TL’nin 30.11.2008 tarihinden 2.000-TL’nin ise 06.11.2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin şarta bağlı bir sözleşme olup, şartların gerçekleşmesi halinde davacı taleplerinin dikkate alınabileceği, müvekkilinin reklam temin ettiği taktirde 10.272.000 adet ıslak mendil teslim etmeyi ve ortaklıkça kabul edilecek reklamın karşılığı olarak da 70.000-TL ödemeyi kabul ettiği, reklam temin etme şartı gerçekleşmediği için ıslak mendil teslim edilemediği ve reklam karşılığı ödenecek paranın ödenmediği, bu nedenle davacının taleplerinin reddinin gerektiği, dava konusu sözleşmenin esas unsuru olan mendillerin temini ve tesliminin yerine getirilebilmesinin mendillerinin bir yüzeyi için sağlanacak olan reklam şartına bağlandığı, ilgili sözleşmenin gerçekleşmesi için sağlanacak olan reklamın kurucu şart niteliğinde olduğu, mendiller için gereken reklamın temin edilemediğinden kurucu şartın gerçekleşmediği, bu nedenle sözleşmenin esas unsurunun yerine getirilemediği, sözleşmenin 5. maddesinde sözleşmeye aykırılık halinde nasıl hareket edileceğinin düzenlendiği, bu maddede ıslak mendil bedellerinin ve reklam bedelinin talep edilebileceği yönünde hiçbir hüküm bulunmadığı, davacının ancak sözleşmenin 5. maddesinde yer alan hükümler çerçevesinde müvekkilinden 20 gün için gecikme cezası ve kesin teminatın irad kaydedilmesine yönelik talepte bulunabileceği, bu yükümlülükler yerine getirilmiş olup, bunun dışında davacının uğradığı herhangi bir zararın bulunmadığı, bu nedenle sözleşmede yer almayan zarar ve ziyan tazminatına ilişkin talebin de yerinde olmadığı, müvekkilinin davacıya iyi niyetli olarak başvuruda bulunduğu ve sözleşmenin feshini talep ettiğinden bahisle müvekkili aleyhine açılan davanın reddine, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, reklam karşılığı serinletici mendil yapım ve alım sözleşmesi gereği uğranılan zarar ile kâr kaybından kaynaklanan zararın tahsili talebine ilişkindir.
Yargılama sonucunda İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/88-2013/118 E.K. sayılı 20/05/2013 tarihli kararı ile “…Davanın KISMEN KABULÜ ile 85.480-TL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE…” karar verilmiş olup, davacı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2014/127-5470 E.K. sayılı 25.09.2014 tarihli ilâmı ile “…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Taraflar arasında imzalanan 06.10.2008 tarihli sözleşmeyle davalı 10.272.000 adet serinletici mendilin bedelsiz olarak teslim ile ayrıca mendil yüzeyi için sağlayacağı reklam için 70.000,00 TL+KDV bedel ödemeyi kabul etmiştir. Sözleşmenin 4. maddesinde teslim yeri ve şartları gösterilmiş, teslimatların geciktirilmesi ve aksatılması halinde THY’ce ürünün veya eşdeğerinin piyasadan temini cihetine gideceği, bedelin yükleniciye fatura edeceği kararlaştırılmıştır. Eldeki davada sözleşme uyarınca davalının yükümlülüğünü yerine getirmediğinden zararın tahsili istenmektedir. Davacı ıslak mendilleri dava dışı … Şirketi ile imzaladığı sözleşme uyarınca temin edebildiğini belirterek zararının ödenmesini istemektedir. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemelerinde, davacı kurumun mendiller nedeniyle 375.749,00 TL zararı saptanmış ise de, daha sonra mahkemece verilen görev üzerine alınan ek raporda yeniden ihale yapılması için gereken mutad süredeki zararı hesap edilerek hüküm altına alınmıştır. Oysa az yukarıda değinilen sözleşmenin 4. maddesince davacının temin edeceği mendiller bedelini davalı fatura karşılığı ödemeyi kabul etmiştir. Bu nedenle davalı, piyasadan temin edilen mendil bedeli kadar davacıya ödeme yapmakla yükümlüdür. Nitekim Dairemizin benzer nitelikteki 2012/5243 Esas, 2012/8095 Karar sayılı ilâmında da aynı husus kabul edilmiştir. Bu nedenle sözleşmenin açık hükmü karşısında artık, mutad süreye göre zarar hesaplanması doğru olmamıştır. O halde mahkemece yapılması gereken iş; davacıya, edimini yerine getirmediği döneme ilişkin piyasadan temin edilen mendillere ait faturalarını ibraz ettirmek, bilirkişilerden ek rapor alınarak davacının bu yüzden uğradığı zararın tamamını hesaplatmak, bundan irad kaydedilen 4.200,00 TL teminat mektubu bedelinin mahsubundan sonra kalanı hüküm altına almaktan ibarettir. Bu hususlar üzerinde durulmadan ve hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hükme varılması usul ve yasaya aykırı olmuş, kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA…” karar verilmiş olup, bozma sonrasında dava dosyası mahkememize tevzi edilmiş olup, mahkememizce bozma ilâmına uyulmuştur. Yargılama sonucunda mahkememizin 2015/1043-2017/532 E.K. sayılı 13/06/2017 tarihli kararı ile “…1-Davanın kısmen kabulüne, 371.549,76-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine…” karar verilmiş olup, davacı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2017/2261-2018/2257 E.K. sayılı 30/05/2018 tarihli ilâmı ile “…1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince, inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşen yönlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan davacı temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Taraflar arasında imzalanan 06.10.2008 tarihli sözleşme ile davalı yüklenicinin, 10.272 adet serinletici mendilin bedelsiz teslimini, ayrıca ürünün yüzeyinde sağlayacağı reklam karşılığında 70.000,00 TL + KDV ödemeyi üstlendiği, teslimatın sağlanamaması üzerine, iş sahibi davacının sözleşmenin 4. maddesi gereğince, dava dışı … Ltd. Şti.’den aldığı mendillerin bedeli ile reklam bedelini talep ettiği davada; mahkemece, hükmüne uyulan Dairemizin bozma ilâmında davacının talep edebileceği bedelin, sözleşmenin 4. maddesine göre teslim edilmeyip, üçüncü kişiden alınmış bulunan mendillerin fatura karşılığı olduğu açıkça belirtilmiştir. Mahkemenin de buna göre inceleme yaparak verdiği karar yerindedir. Ancak mahkemece daha önce bozmaya konu edilen ilk kararda, sözleşmenin 11. maddesine göre belirlenen reklam bedeli ile ilgili olarak, 16.520,00 TL de hüküm altına alınmış olup, bu karar davalı tarafça temyiz edilmediğinden, sonuç olarak davacı yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu sebeple bozmadan sonra verilen kararda mahkemece bu miktarında hüküm altına alınması gerekirken, açıklanan yasal düzenlemelere ve yargısal uygulamalara aykırı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının redine, 2. bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA…” karar verilmiştir.
Davacı vekili 26/12/2019 tarihli duruşmadaki beyanında taraflar arasında sulh protokolü akdedildiğini belirterek anılan protokole göre karar verilmesini talep ederek 27/06/2019 tarihli sulh protokolünü dosyaya sunmuştur. Sulh; HMK 313-315 md. hükümleri gereğince uyuşmazlığı ve dolayısı ile davayı sona erdiren ve kesin bir mahkeme hükmünün hukuksal sonuçlarını doğuran taraf işlemidir. Hukuksal niteliğince davanın sulh ile sonuçlandırabilecek davalardan olması halinde mahkemece sulhe göre karar verilmesi gerekmekte olup, somut olayda dava niteliği itibari ile sulh ile sonuçlandırılabilecek dava türüdür. Taraflar arasında akdedilen 27/06/2019 tarihli sulh protokolü içeriğinden mahkememizin yukarıda yazılı 2015/1043-2017/532 E.K. sayılı kararı ile hüküm altına alınan 371.549,76-TL’lik ana para borcunun ve reklam bedeline ilişkin olarak Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin yukarıda yazılı 2017/2261-2018/2257 E.K. sayılı ilâmında belirtilen 16.520,00-TL olmak üzere toplam 388.069,76-TL’lik ana para borcunun 27/06/2019 tarihinde davacıya ödendiği ve mahkememizin 2015/1043-2017/532 E.K. sayılı kararı ile hüküm altına alınan faiz ve yargılama giderlerinin davacı tarafça talep edilmeyeceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmakla anılan sulh protokolü nedeni ile aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
26/12/2019 tarihli duruşmada verilen kısa kararda sehven yasa yolu olarak “İstinaf Yolu” denilmiş ise de davanın Yargıtay’ca bozulması nedeni ile temyize tabi olduğundan HMK 304 madde gereğince; hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar mahkemece re’sen düzeltilebileceğinden yasa yolu aşağıdaki şekilde düzeltilerek hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraflar arasında akdedilen 27/06/2019 tarihli sulh protokolü nedeni ile “davanın konusuz kaldığı” anlaşılmakla DAVANIN ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Harçlar Kanunun 22. maddesi uyarınca alınması gereken 29,60-TL karar harcının yargılama aşamasında alınan toplam 6.735,00-TL harçtan mahsubu ile kalan 6.705,40-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Taraflar arasında akdedilen 27/06/2019 tarihli sulh protokolü uyarınca davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve davacı vekili lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.26/12/2019

Başkan
e-imza
Üye
e-imza
Üye
e-imza
Katip
e-imza