Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/614 E. 2022/259 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/614 Esas
KARAR NO:2022/259

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:05/11/2019
KARAR TARİHİ:31/03/2022

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; 01/01/2017 ve 04/10/2017 tarihlerinde fuarcılık hizmeti nedeniyle müvekkili …ile davalı şirket … arasında sözleşme akdedildiğini, davaya konu sözleşme kapsamında verilen fuarcılık hizmeti sonucunda müvekkili şirket tarafından davalı şirket adına ilk sözleşmeye ilişkin olarak 18/01/2018 tarihinde 267.896,00-USD tutarlı bir fatura ve ikinci sözleşmeye ilişkin 31/01/2018 tarihinde 140.430,00-USD tutarlı bir fatura düzenlendiğini, ilk faturadan 40.000,00-USD ve ikinci faturanın tamamı için ödeme yapılmadığını, faturalara karşılık tam bir ödeme yapılmadığından kalan 180.430,00-USD’nin ödenmesi için …adına … tarafından davalı … LTD’ye 30/09/2018 tarihinde ihtar gönderildiğini, ihtara rağmen davalı tarafça ödeme yapılmadığını, kesilen faturalara ilişkin ödeme yapılmadığı gibi davalı taraftan davacı müvekkili şirkete karşılıksız çek verildiğini, müvekkilinin yerleşim yeri olan Katar’da karşılık çek düzenlemenin yaptırıma bağlı bir suç olduğunu, her ne kadar karşılıksız çek düzenlemek suç niteliğinde olmasa da davalı tarafın kötü niyetini ve ödemeyi sürüncemede bırakma niyetlerini açıkça ortaya koyduğunu, tarafların 14/01/2019 tarihinde bir taahhütname imzaladıklarını, davalı … Ltd ve …’un 180.430,00-USD tutarında 30/04/2019 tarihine kadar ödeme yapmayı taahhüt ettiklerini, aynı taahhütnamede belirlenen tarihe kadar ödeme yapılmadığı takdirde 90.000,00-USD tutarında cezai şart ödeyeceklerini taahhüt ettiklerini, imzalanan bu taahhütnamenin davalı tarafın 180.430 USD tutarındaki borcunu ikrar niteliğinde olduğunu, belirlenen tarihte cezai şarta rağmen herhangi bir ödeme yapmadıklarını ve uyuşmazlığı sürüncemede bırakmaya devamn ettiklerini, tüm bu hususlara rağmen davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını ve ara buluculuk faaliyetine davet edilmelerine rağmen katılmadıklarını belirterek tüm bu sebeplerden dolayı sözleşmeden doğan şimdilik 100.000,00-₺ alacağın temerrüt tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek ticari avans faizinin davalı taraftan tahsili ile müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirkete yargılamanın her aşamasında usulünce tebligat yapılmış olup, davaya karşı beyanda bulunulmamıştır.
Davalı … vekili aşamalardaki beyanlarında özetle; davaya konu alacağın borçlusunun … Ltd. Şti. yahut … olmadığını, borcu kabul etmemekle birlikte şayet mahkeme aksi kanaatte ise de müvekkili … yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, zira TTK md. 602 uyarınca şirketin borç ve yükümlülükleri dolayısı ile sadece mal varlığı ile sorumlu olduğunu, dolayısı ile müvekkili …’un davaya konu alacağın borçlusu olmadığını, … Ltd. Şti.’nin borçtan mal varlığı ile sorumlu olacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, ticari uyuşmazlıktan kaynaklanan alacağın tahsili talebine ilişkindir. Davacı taraf delil olarak 22/01/2017 tarihli sözleşme, 04/10/2017 tarihli sözleşme, 18/01/2018 tarihli fatura, 31/01/2018 tarihli fatura, yazışma kayıtları, 13/05/2018 tarihli çekler ve 14/01/2019 tarihli taahhütname, hesap özeti sunmuştur. Delil olarak sunulan belgelerin düzenleme tarihinde davalı … temsile yetkili kişinin tespiti için davalı şirketin sicil dosyası getirtilmiş, incelenmesinde temsile yetkili kişinin davalı … olduğu anlaşılmıştır. Mahkememizce deliller üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 22.06.2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle “…Dosyaya sunulu sözleşmelerin irdelenmesinde; 22.01.2017 tarihinde akdedilen, sözleşmede “Organizatör … … yetkili imza …etkinlik direktörü” ibarelerinin altında imza tatbik edildiği, tarihin 30.01.2017 olarak belirtildiği, 04.10.2017 tarihinde akdedilen, sözleşmede “Organizatör … Ltd. Şti. yetkili imza … yönetim kurulu başkanı” ibarelerinin altında imza tatbik edildiği görülmüştür. 22.01.2017 tarihli sözleşmede taraf dava dışı … … olarak belirtilmiş iken, 04.10.2017 tarihli sözleşmede taraf, davalı şirket olarak belirtilmiş görünmektedir. Dava dosyasında, davacı şirketin davalı şirket yönetim kurulu başkanı … adına gönderdiği e-postada, ilk sözleşmeye ait 267.986,00 USD, ikinci sözleşmeye ait 140.430,00 USD tutarındaki faturalar için, ilk sözleşmeden bakiye 40.000,00 USD, ikinci sözleşmeden bakiye 140.430,00 USD nin halen ödenmediğini, 5 Eylül 2018 tarihinde ödenmemiş bakiyenin 3 taksitte kapatılacağının teklif edildiğini, ancak bu tarihe kadar ödeme yapılmadığını, karşılıksız çekler verildiğini, tüm hakları saklı kalmak kaydıyla zarar ve yasal masraflara ilişkin 10.000,00 USD tutarına ek olarak toplam 180.430,00 USD tutarın, 15 takvim günü içerisinde ödenmesi için son bildirimde bulunduklarını, ödemenin verilen süre içerisinde yapılmaması durumunda yasal işlemlere başlanacağının bildirildiği görülmüştür. Dava dosyasında14.09.2019 tarihli taahhütnamenin sunulu olduğu, anılan belgede davalı şirket yönetim kurulu başkanı sıfatı ile … imzasının bulunduğu, yazı içeriğinde aynen “ben …, … LTD. Nin yönetim kurulu başkanı olarak, hem kendimin hem de şirketimin …LTD. Adlı şirkete 180.430,00 USD tutarında borcu olduğunu kabul ve teyit ederim” ifadelerinin yer aldığı görülmekle, davalı şirket yönetim kurulu başkanının her iki sözleşmeden kaynaklı borcun varlığını kabul ettiği müşahede edilmiştir. Aynı taahhütnamede, 180.430,00 USD tutarının en geç 30.04.2019 tarihine kadar davalı şirkete eksiksiz ödeneceğinin taahhüt edildiği, aksi halde 90.000,00 USD cezai şartı ödemekle yükümlü olunacağının, ihlal olması durumunda ise taahhütnamenin Türk Kanunlarına tabi olacağı ve İstanbul Mahkemelerinin yetkili olacağının beyan edildiği görülmüştür. Davacı yanın dava dosyasına sunmuş olduğu hesap özetinde, davalı şirketin 31.01.2018 tarihi itibarıyla davacı şirkete 180.426,00 USD borçlu olduğu görülmektedir. SONUÇ: Dava dosyasına sunulu davacı delilleri ile sınırlı olmak üzere yapılan inceleme, tespit ve değerlendirmeler ile rapor içerisinde yer verilen nedenlerle binaen; davacı yanın 05.11.2019 dava tarihi itibarıyla davalı şirketten 180.426,00 USD alacaklı olduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir. Davacı vekili 04/08/2021 tarihinde UYAP sistemi üzerinden sunduğu ıslah dilekçesinde; 22.06.2021 tarihli bilirkişi raporunda müvekkili şirketin davalılardan 180.426,00-USD alacaklı olduğunun açıkça tespit edildiğini, bu sebeple dava tutarını 1.517.382,66-₺ – 100.000,00-₺ = 1.417.382,66-₺ olarak ıslah ettiklerini (04/08/2021 MB efektif alış kuru 1,00-USD=8,41-₺), açıklanan ve mahkemece re’sen takdir edilecek nedenlerle sözleşmeden doğan alacaklarının temerrüt tarihi olan 05.11.2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi sonucunda; davacı ile davalı şirket arasında sözleşme akdedildiği ve sözleşmeye dayalı akdi ilişki kurulduğu sabittir. Davacı taraf akdi ilişkiye dayalı olarak verilen hizmet sonucunda toplam 180.430,00-USD alacağın tahsil edilemediğini, iş bu alacağa ilişkin olarak taraflar arasında 14/01/2019 tarihli taahhütname imzalandığını, anılan taahhütname uyarınca borçtan davalı şirket ile birlikte onun yetkilisi olan davalı …’un sorumlu olduğunu öne sürerek iş bu davayı açmıştır. Davalı şirket davaya karşı beyanda bulunmamıştır. Davalı … vekili aşamalardaki beyanında TTK md. 602 uyarınca müvekkilinin davaya konu alacağın borçlusu olmadığını savunmuştur. Uyuşmazlık davalı şirketin dava tarihi itibari ile davacı şirkete borçlu olup olmadığı, borçlu ise iş bu borçtan davalı …’un sorumlu olup olmadığı noktasındadır. Dosyada mevcut delillerden ve bilirkişi raporunda yer alan tespitlerden davalı şirketin dava tarihi itibari ile davacı şirkete 180.226,00-USD borçlu olduğu kanısına varılmıştır. Bu durumda davalı …’un bu borçtan sorumlu olup olmadığının tespiti için davacı tarafça delil olarak sunulan “Taahhütname” başlıklı belge aslının ve tercümesinin incelenmesi gerekmektedir. 14/01/2019 tanzim tarihli “Taahhütname” başlıklı belge aslının incelenmesinde; İngilizce dilinde düzenlendiği, belgenin altında … isminin, davacı şirket unvanının yazılı olup ıslak imzalı olduğu, ayriyeten el yazısı ile isimlerin ve tarihlerin yazılı olduğu görülmüş olup, belgenin yeminli tercüman tarafından imzalı Türkçe tercümesinin incelenmesinde “Aşağıda imzası bulunan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı (U 08538738 pasaport numaralı) ben …, … LTD’nin Yönetim Kurulu Başkanı olarak hem kendimin hem de Şirketimin …Ltd. adlı şirkete 180.430 (Yüz Seksen Bin Dört Yüz Otuz) ABD Doları tutarında borcu olduğunu kabul ve teyit ederim. Bu tutar, …Ltd. adlı şirketin kendisi ile 2017 yılında imzaladığımız iki Sözleşmenin ifası sırasında yaptığı işlerden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, 180.430 ABD Doları tutarını en geç 30 Nisan 2019 tarihine kadar …adlı şirkete eksiksiz olarak ödemeyi taahhüt ediyoruz. Yukarıda belirtilen tutarı 30 Nisan 2019 tarihinde eksiksiz olarak ödemememiz durumunda, …Ltd. adlı şirkete, tarafımız açısından nihai ve bağlayıcı olan ve mahkemeler tarafından değiştirilemez cezai bir şart olarak 90.000 (Doksan Bin) ABD Doları tutarında ek ödeme yapmakla yükümlü olacağız. Sonuç olarak, bu darumda …Ltd. adlı şirkete ödenecek tutarlar, 270.430 (İki Yüz Yetmiş Bin Dört Yüz Otuz) ABD Doları olacaktır. Kısmi ödemenin, cezai şartın uygulanmasını engellemeyeceği, sadece tam ödemenin engelleyeceği anlaşılmalıdır. Bu Taahhütname, …Ltd. adlı şirkete, ihlalim sonucunda tarafım ve Şirketim aleyhine açmayı düşündüğü yasal işlemleri durdurması İçin bir ödeme sözü olarak verilmiştir. Bu Taahhütname, Türk Kanunlarına tabi olacak ve bu Taahhütname kapsamında doğabilecek ihtilaflarda karar verme yetkisi İstanbul Mahkemelerine ait olacaktır. Kişisel yetkim ve … LTD.’nin Yönetim Kurulu Başkanı olarak yetkim ile tarafımca imzalanmıştır…” şeklinde olduğu görülmüş olup, davalı …’un iş bu beyanının hukuki niteliği itibari ile TBK’da düzenlenen 3. kişinin fiilini üstlenme niteliğinde olup, usul ve yasa gereği bağlayıcı olduğu, bu durumda davalı …’un taahhütnamede yazılı 180.430-USD borçtan davalı şirket ile birlikte sorumlu tutulması gerektiği kanısına varılmıştır. Diğer yandan bilindiği üzere TBK 99. maddesinde yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklının bu alacağını aynen vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre ülke parası ile ödenmesini isteyebileceği kabul edilmiştir. Davacı taraf dava dilekçesinde mevcut borcun 180.430-USD olduğunu öne sürerek 100.000,00-₺ dava değeri üzerinden kısmi dava açmış, tercihini -₺ cinsinden kullanmıştır. Davacı tarafça 04/08/2021 tarihinde UYAP sisteminden sunulan ıslah dilekçesinde 04/08/2021 tarihli Merkez Bankası efektif alış kurunun 1,00-USD=8,41-₺ olduğu, 180.426,00-USD karşılığının (8,41×180.426,00= 1.517.382,66-₺) olduğu belirtilerek 1.517.382,66-₺’den başlangıçta talep edilen 100.000,00-₺’nin mahsubu ile (1.517.382,66-100.000=1.417.382,66-₺) 1.417.382,66-₺ tutar yönünden dava değerinin ıslah edildiği anlaşılmış ise de Yüksek Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereği somut olayda davacının kısmi dava tarihi itibari ile talep edebileceği asıl alacak miktarının yabancı para cinsi üzerinden hesaplanması, akabinde kısmi dava tarihi itibari ile asıl alacak tutarının -₺’ye çevirme işleminin tamamlanması gerekmekte olup, mahkememizce Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından dava tarihi olan 05/11/2019 tarihi itibari ile 1,00-USD’nin efektif satış kuru sorulmuş olup cevabi yazı ve ekinden 1,00-USD’nin efektif satış kurunun 5,7472 olduğu anlaşılmıştır. Somut olayda yukarıda açıklandığı üzere davacının dava tarihi itibari ile davalılardan 180.430,00-USD alacaklı olduğu, bu tutarın dava tarihi itibari ile -₺ karşılığının (5,7472×180.430=) 1.036.967,29-₺ olduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar kısa kararda toplam alacak tutarı maddi hata nedeni ile 1.036.944,00-₺ olarak yazılmış ise de HMK 304 madde gereğince; hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar mahkemece re’sen düzeltilebileceğinden, kısa kararda yapılan hesap hatası aşağıdaki şekilde re’sen düzeltilmiştir. Dosya kapsamından temerrüdün 100.000,00-₺ için dava tarihinden, geri kalan tutar için ıslah tarihinden itibaren oluştuğu kabul edilerek tüm bu sebeplerden dolayı aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulüne, toplam 1.036.967,29-₺ alacağın 100.000,00-₺’sinin dava tarihi olan 05/11/2019 tarihinden itibaren, 936.967,29-₺’sinin ıslah tarihi olan 04/08/2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden alınması gereken 70.835,26-₺ nispi harçtan peşin alınan 25.913,11-₺ harcın mahsubu ile bakiye 44.922,15-₺ nispi karar harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 750,00-₺ bilirkişi ücreti, 255,70-₺ tebligat posta gideri olmak üzere toplam 1.005,70-₺ üzerinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 687,29-₺ ile 25.963,91-₺ harç gideri olmak üzere toplam 26.651,20-₺ yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden davacı vekili lehine hesaplanan 68.898,36-₺ nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı … vekili lehine hesaplanan 41.070,77-₺ nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’a verilmesine,
7-Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan kısmın HMK 333 maddesi gereğince karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair; davacı ve davalı … vekilinin yüzlerine karşı, diğer davalının yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 31/03/2022

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza