Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/411 E. 2021/175 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/411 Esas
KARAR NO : 2021/175

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 28/06/2019
KARAR TARİHİ : 25/03/2021

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı taraf vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkillerinden her birinin davalı … Anonim Şirketinin hisse sahibi ve ortakları olduğunu; davalı şirketin yönetici ortakları olan dava dışı diğer paydaşlardan …’ın yönetim kurulu başkanı, …’ın yönetim kurulu üyesi ve …’ın yönetim kurulu üyesi olduğunu, 2017 mali yılı ve öncesindeki yaklaşık 10 yıl boyunca bilançodaki kayıtları davalının fiili durumu ile bağdaşmadan, kar ve kâr oranını düşük göstermek suretiyle şirket kayıtlarına mevcut kârı intikal ettirmeyerek şirketi ve şirket ortakları olan davacı müvekkillerini yıllardır zarara uğrattığını, davalı şirketin 10 yılı aşkın süredir hiçbir esaslı nedene dayanmaksızın, gerekçesiz veya süreklilik arz edecek şekilde kar payı dağıtmadığını, davalı şirketin 27.04.2018 tarihinde gerçekleştirilen 2017 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda da yönetim kurulu balkanı ve üyeleri kar payı dağıtmaksızın ve şirketin gerçek kar paylarının üstünü örtmek suretiyle genel kurulda okunan şirket yönetim kurulu faaliyet raporundan bahsederek genel kuruldan örtülü bir ibra alma yoluna gitmişler, toplantıya katılan davacı müvekkili paydaşlar bu usulsüz işlemlere itiraz ettiğini, muhalefet şerhi vermiş ve 27.04.2018 tarihinde icra edilen 2017 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısının ve alınan kararların iptali için … 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile da şirketin 2017 yılı olağan genel kurul iptali davası açtığını, bu dava derdest ve duruşmasının 24.10.2019 gününe talik edildiğini, 2017 yılı olağan Genel Kurul Toplantısı kararları meriyet kazanmadan davalı şirket bu defa 2018 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı için davacı müvekkillerine çağrıda bulunduğu; usul ve yasaya aykırı biçimde düzenlenen 2018 yılı olağan Genel Kurul Toplantısının da 29.03.2019 tarihinde gerçekleştirildiğini, 2017 yılı olağan Genel Kurul Toplantısı ve kararları meriyet kazanmadan mahkememizde açılan iptal davalarına konu 29.03.2019 tarihli 2018 yılı olağan genel kurul toplantısı gerçekleştirilmiş olduğunu, önceki genel kurul kararları meriyet kazanmadan, 2018 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısının gerçekleştirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı şirketin 2018 yılı faaliyetlerinin ve bu faaliyetlerin husule gelmesinin 2017 yılı faaliyetleri ile ilgili olması gerektiğinin tabi olduğunu, Şirketin 2017 yılı ile ilgili faaliyetleri yargıda iken bu faaliyetler aklanmadan 2018 yılı genel kurulunun yapılması usul ve yasaya aykırı olduğunu, usule aykırı şekilde gerçekleştirilen toplantının iptaline karar verilmesi gerektiğini, iptali talep olunan 29.03.2019 tarihli 2018 yılı genei kurul gündeminin toplantı tutanağının 8. Maddesinde “TTK’nın 395. Ve 396. Maddeleri uyarınca yönetim kurulu üyelerine izin verilmesi”‘ne ilişkin alınan kararın da usul ve yasaya aykırı olduğunu, 7 Ekim 1989 tarihinde Seramik Yer ve Duvar Karosu Üretimi amacıyla kurulan davalı …. faaliyetine … Organize Sanayi Bölgesinde bulunan 500.000 m² arazisi üzerinde ilk etapta 1.000.000 m2 Duvar Karosu, 1.000.000 m² Yer Karosu olmak üzere toplam 2 milyon m2 kapasitesi ile 22 Şubat 1991 tarihinde başladığını, Kurulum ve üretimi takiben sürat verilen yeni yatırım çalışmaları neticesinde Hitit Seramik hızla büyüme sürecine girmiş olduğu; kısa süre içinde 76.000 m2’lik kapalı fabrikalar kompleksinde 10 milyon m2 üretim kapasitesine ulaşıldığını, 2000’li yıllarda Hitit Seramik ürünleri, artan talepler karşısında kapasite ve ürün çeşidi artırımına ihtiyaç duyarak 2004 yılında yeni yatırımlar için kararlar alındığını, kısa süre içerisinde şirket öz kaynakları ile 40.000 m2 ilave kapalı fabrika binaları inşa edilerek tamamlandığı; 10 milyon m² ek üretim kapasitesine ulaşılarak, 20milyon m2 kapasiteye ulaşıldığını, bilançolardaki kayıtların davalı şirketin fiili durumu ile bağdaşmamakta olduğunu, karın düşük gösterildiğini, 2017 yılı ve daha önceki yıllarda olduğu gibi 2018 hesap yılına ait finansal tablolar ile bilanço ve gelir tablosunun onaylanması ve yönetim kurulunun ibrasının hukuka uyarlık göstermediğini, Şirketin 2013 yılı Yönetim Kurulu faaliyet raporunda 2013 yılı net karı 733.570,66-TL olarak gösterildiği, Şirketin ilgili dönemlere ilişkin faaliyet raporları ve bilanço – gelir tablolarının ekte ibraz edildiğini, dilekçeleri ekinde sunuiu Faaliyet raporları, bilanço – gelir tablolarında belirtilen tüm dönemlere ilişkin net karlar ortaklara dağıtılmak yerine, olağanüstü yedek olarak ayrılmasına karar verildiğini, davalı şirketin yapmış olduğu tüm çalışmalar ve yatırımlar düşünüldüğünde bilançolarda düzenlenen net karların oldukça düşük olduğunun anlaşıldığını, Şirket kayıtlarında yapılacak incelemelerde, gizlenen bir kazanç durumunun ortaklık haklarına zarar vereceğinin sabit oiduğunu, bilanço kayıtlarının fiili durum ile bağdaşmadığı ve karın bilançoya düşük yansıtıldığının tespit edileceği; davacı müvekkillerin pay sahibi olduğu davalı şirket seramik yer ve duvar karosu yapımı ve satımı işi ile iştigal ettiğini; Yönetim kurulu başkan ve üyeleri haksız rekabet etmeme kuralına uymaksızın ana faaliyetleri olan seramik ve yer duvar karosu yapma işinin tamamını kendi sahibi olduğu şirketlere yaptırmakta olduğu; davalı şirket ile haksız rekabet ilişkisine girdiğini; davalı … Firmasının %90 hissesine sahip hissedarlar ait “bağlı şirketler” tarafından yapıldığını; … Firması yönetim kurulu başkanı … tarafından verilen röportajda … ve …’da … adlı şirket tarafından satışların yapıldığının belirtildiğini; çoğunluk hisseye sahip yönetici hissedarların yönetiminde olan … Ltd.Şti. … A.Ş, … Ticaret A.Ş firmalarının faaliyet gösterdiğini; davalı şirketin yönetici ve imza yetkilisi olan ortaklarının genel kuruldan şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden işlemleri kendi veya başkası hesabına yapması konusunda kendilerine yetki verilmesini istemeleri ve çoğunluk hisselerinin ellerinde olmasından yararlanarak genel kurulda bu yönde karar aldırmaları Türk Medeni Kanunu’nun 2. Maddesinde yer alan dürüst davranma ilkesine de aykırı olduğu; 29.03.2019 tarihli … Anonim Şirketi Olağan Genel Kurulunun ve alınan kararların İptalini talep etmiştir. Davacı müvekkilleri tarafından Genel Kurul toplantılarında davalı Şirketin bağımsız denetim firması İle anlaşma yapması hususunun talep edildiğini; uzun yıllar sonunda Davalı Şirket bir bağımsız denetim firması ile çalışmaya başladığını; Genel Kurul toplantılarında TTK madde 438 ve devamı hükümleri uyarınca özel denetçi tayin edilmesi hususunun görüşülmesi ve Genel Kurul oyuna sunulması talebinde bulunulmuşsa da davalı şirket gündeme bu konuda madde eklenmesi hususunu reddettiğini; davacı küçük ortaklar, davalı şirketin bilanço ve gelir tabloları huşunda yeterli bilgiye hiçbir zaman ulaşamadığı; bugüne kadar şirketin işleyişi ve faaliyetleri hakkında yeterli bilgi edinemediğini; Yönetim Kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açma hakkını saklı tuttuğunu;29.03.2019 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan finansal tablolar İle Bilanço ve Gelir Tablosunun tasdiki”ne yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ve açıklanan nedenlerle Yönetim Kurulu üyelerine TTK madde 395 ve 396’ya göre İşlem yapabilmeleri için izin verilmesine ilişkin kararların iptalinin gerektiğini, Davalı … Firması, 29.03.2019 tarihli Genel Kurul toplantısında 2018 yılı dönem net karı olan 7.256.510,52-TL’den Kanun ve esas sözleşme gereği yapılması gereken miktarlar ayrıldıktan sonra kalan kısmının şirketin yatırım planlarında değerlendirilmesi, öz kaynakların güçlendirilmesi açısından dağıtılmamış geçmiş yıllar karında kalmasına oy çokluğu İle karar verdiği; taraflarınca iş bu karara muhalefet şerhi sunulduğu; iş bu kararında iptalini talep etme gereğinin hasıl olduğunu; her ticaret şirketi gibi anonim şirketlerin de nihai amacının kar elde etmek ve bunu dağıtmak olduğunu; şirketin kar elde etme ve dağıtma nihai amacından doğan pay sahibinin kar payı hakkınında vazgeçilmez hak olduğu; bu çerçevede davalı anonim şirketin pay sahiplerine dağıtabilecek karı bulunuyorken İyiniyet kurallarına aykırı olacak şekilde uzunca bir süre kar payı dağıtılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu; anonim şirketin ekonomik bir amaç izlemesi gerekliliğinden hareketle, anonim şirketin kar elde etme amacıyla faaliyet göstermesine ilişkin hakkın da ancak oybirliği İle alınacak bir kararla ber taraf edilebilecek bir mutlak müktesep hak olduğunun kabul edildiği; buna bağlı olarak şirketin hayır amaçlı bir derneğe dönüştürülmesine ilişkin bir karara pay sahiplerinin katlanmak zorunda olmadıklarının ifade edildiğini; Davalı şirket 10 yılı aşkın süredir hiçbir esaslı nedene dayanmaksızın kar payı dağıtmadığını; Yargıtay’ın yerleşik kararları uyarınca, gerekçesiz veya süreklilik arz edecek şekilde kar payı alma hakkının önüne geçilmesinin mümkün olmadığı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.12.2006 T.2005/10060 E. ve 2006/13738 K. Sayılı kararında belirtildiği üzere; davacı davalı anonim şirketin hisse senedi sahibi ortaklarından olduğunu, şirketin onbeş yıldan beri kar payı dağıtmadığını bu şekilde azınlık pay sahibi ortakların çoğunluğun tahakkümü altında tutulduğunu iddia ederek kar payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararının yasaya, ana sözleşme ve özellikle de iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, her ticaret ortaklığı gibi anonim şirketlerin de nihai amacı kar elde edip ortaklarına dağıttığı; pay sahiplerinin yeterli oranda kar payı üzerinde müktesep hakları olduğunu; kar payı dağıtımının şirketin inkişafı ve sürekli kar dağıtılabilir durumda tutulması İçin istisnai olarak sınırlanabileceğini; kar payı dağıtmanın uygun ve faydalı olduğunu şirketin ispat etmek durumda olduğunu; açıklanan ilkeler çerçevesinde genel kurul kararının iyi niyetli olup olmadığının araştırılması gerekirken eksik inceleme ile yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 14.10.1982 T. 1982/3556 E. ve 1982/3887 K.Sayılı kararında belirtildiği üzere; ” Kar payı alma hakkının önüne gerekçesiz veya süreklilik arz edecek şekilde geçebilmek mümkün olmadığını; Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da izah edildiği üzere, kar payı dağıtılmaması kararı süreklilik arz ettiği halde artık bu kararın iyinîyetle alındığından bahsedilmek mümkün değildir.” davalı şirketin 29.03.2019 Tarihli Genel Kurul Toplantısında kar payının dağıtılmaması sebebiyle Genel Kurul Toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların iptalinin gerektiğini; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E.2005/10060 K.2006/13738 T. 21.12.2006 sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Olayımızda, davalı şirket olağanüstü yedek akçeye ayırma kararını gerekçesiz olarak almış olup; kararın gerekçesiz olması bile kararın iptali için yeterlidir.” Sonuç olarak kar payı almayı müktesep hakkının ihlal edilmediğini ispat yükünün davalı şirkete ait olduğunu; somut olayda davalı şirket tarafından 10 yılı aşkın süredir istikrarlı bir şekilde kar payı dağıtılmadığı; bu kararlara ilişkin esaslı bir gerekçe de gösterilmediğini; şirketin 2018 yılı Yönetim Kurulu faaliyet raporunda belirtilen 7.256.510,52 TL bedelindeki 2018 yılı net karının hissedarlara dağıtılmamasına ilişkin kararın iptalinin gerektiğini; Davalı şirketin 2017 yılı hesap ve faaliyetleri ile ilgili genel kurulunun ve genel kurulda alınan kararların iptali davasında Mahkemesince 2017 yılı dönemlerine ilişkin hesaplarda ve bilançoda herhangi bir usulsüzlüğün tespit edilmesi halinde 2017 ve 2018 yılı hesaplarının da gerçeği yansıtmayacağını; gündemin 3. Maddesinde yer alan ve genel kurulda okunarak müzakere edilen bilanço ve ayrıntılı gelir tablosunun gerçeği yansıtmayacağının izahtan vareste olduğu; 2017 yılı bütçesi gelir gideri ve hesaplan ihtilaf halinde iken ve ibrasının geçerliliği yokken 2018 yılı hesaplarına ilişkin olarak da bir ibra oylaması yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu; bilançonun şirket fiili durumunu yansıtmaması, yönetim kurulu İbrasının usul ve yasaya aykırı olması, 10 yılı aşkın süredir kar payı dağıtılmaması yönünden alınan kararların hukuka aykırı olması sebebiyle TTK madde 449 uyarınca genel kurul kararının iptali talepli dava ikame edilmesi nedeniyle yönetim kurulu üyelerinin görüşü alındıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep ettiğini; 2018 yılı genel kurui toplantı tutanağının 8. Maddesinde görüşülerek karara bağlanan “TTK’395. Ve 396. Maddeleri uyarınca yönetim kurulu üyelerine izin verilmesi” ne ilişkin alınan usul ve yasaya aykırı kararın da yürütülmesinin geri bırakılması gerektiğini belirterek davalı şirketin 29.03.2019 tarihinde gerçekleşen 2018 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısı ile toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesini ve toplantıda alınan kararların yürütülmesinin geri bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; TTK’da yer aldığı şekilde Genel Kurula katılıp muhalefet şerhi koymayanlar, diğer bir deyişle hiçbir itirazi kayıt öne sürmeksizin herhangi bir maddeyi veya Öneriyi kabul edenlerin dava hakkı olmadığını; tutanak ve hazirun cetveli incelendiğinde davacılardan 5 kişinin Genel Kurula katıldığı ve bunlardan (… ve …) dışında tamamının kabul oyu kullandığının görüleceğini; bunun dışında Yönetim Kurulunun oy çokluğu ile İbra edilmesi(… dışında kabul),2018 yılı kar dağıtılmaması pay birliği ile kabul edildiğine göre huzurdaki davanın dinlenme şartı olmadığını; Şirket TTK uyarınca Bağımsız Denetime tabi olmakla, Bağımsız Denetim Raporunun da incelendiği ve Denetim Raporunun da oy birliği ile kabul edildiği; bu gerekçe İle de dava açılması hususunun hukuka aykırı olduğunu; bu nedenle öncelikle diğer davacıların dava hakkı bulunmadığını ve oy oranlarının buna göre dikkate alınmasını ve yukarıdaki huşuların özellikle dikkate alınması gerektiğini, iş bu davada davalı şirketin karını hukuka aykırı bir şekilde düşük göstererek hissedarlara kar payı dağıtmadığı iddiasını herhangi bir delil ve geçerli gerekçe ibraz etmediğini, davacıların (dava hakkı bulunmayanlar dahil) şirketin hisse oranının toplamının % 81 olduğunu; davacı hissedarlar dışında başkası tarafından açılmış Genel Kurul Kararı iptal talebi olmadığı hususu ve Etki Kuralı birlikte değerlendirildiğinde davacıların iyiniyetli olmadığının açık olduğunu, davacılardan …’ın 2017 yılı kar payı dağıtılmaması konusuna ilişkin Bakanlık nezdinde de şikayette bulunduğunu; bu konuda bakanlıkça inceleme yapıldığı 2008 yılında oluşan 14.136,975 TL zararın 2017 dahil olmak üzere diğer yıllar karı ile kapatıldığının ortaya çıktığını; ilgili Bakanlığında bu nedenle davacının şikayetinde yapılacak bir husus bulunmadığına karar verdiğini, dava dilekçesinin aksine sistematik kar dağıtılmaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını; 4. 2015 yılan ait net kar olan 4.890.469,44 TL 1. Tertip yedek akçe olarak ayrılmasından sonra 1. Temettünün 30.07.2018 tarihinde 2. Temettünün ise 31.12.2018 tarihlerinde ödenmesine karar verildiğini; söz konusu karın dağıtımının ise tamamlandığını; verilen bir önerge ile 2018 yılı karının dağıtılmaması için verilen önergenin oybirliği ile kabul edildiğini; bu önergeye kabul oyu veren davacıların dava hakkının olmadığını, bu düzenlemelerin şirketin ekonomik durumu ve ülkede yaşanan finansal gelişmeler dikkate alındığında doğal hayatın akışına uygun olduğunun açık olduğunu, iptali talep edilen 29.03.2019 tarihinde gerçekleşen 2018 yılı Olağan Genel Kurul Kararı İncelendiğinde; davacılar vekilinin huzurda görülen davadaki talep konusunun “kar dağıtılmaması” olması karşısında söz konusu toplantı tutanağının 5. Maddesinde “karın kullanım şeklinin ve dağıtılıp dağıltılmayacağının görüşülmesi” neticesinde 2018 yılı dönem karının dağıtılmaması hususu hakkında Oybirliğiyle karar verildiği’nin açıkça görüldüğünü; davacılar vekilinin huzurda görülen davadaki talep konusunun “kar dağıtılmaması” olması karşısında söz konusu toplantı tutanağının 5. Maddesinde “karın kullanım şeklinin ve dağıtılıp dağıtılmayacağının görüşülmesi” neticesinde 2018 yılı dönem karının dağıtılmaması hususu hakkında oy birliğiyle karar verildiğinin açıkça görüldüğünü; Yönetim Kurulunun 2018 yılı faaliyetlerinden dolayı ibra edilmesi hususunu içeren 4. Madde de davacılardan … vekilinin muhalefet şerhi sonrasında Oyçokluğu İle karar verilmiş olduğunun açıkça ortada olduğunu, söz konusu iptali talep edilen 2018 yılı Genel Kurul Kararı incelendiğinde, dava konusu olan kar dağıtılmaması hususunun net bir şekilde oybirliği ile karar bağlanmış olmasına karşılık, huzurdaki görülen davanın açıkça kötü niyetli olduğu kanaatinde olduğunu, açıklanan gerekçelerle söz konusu Genel Kurul Kararının iptali İçin davacılar vekili tarafından hiçbir maddi delil sunulmadığı gibi davacıların toplamının (Genel Kurula katılarak kabul oyu verenler dahil) oy oranının % 81 olması, müvekkili şirket yönetim kurulu üyelerinin de söz konusu taleplerin yasal dayanağı olmadığının 2015 karının dağıtılmış olduğunun 2018 yılı dönem karının dağıtılmaması konusunda Oybirliği ile karar verilmiş olması ve etki kuralı da dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı şirketin 29/03/2019 tarihli 2018 yılına ilişkin genel kurul toplantısında alınan kararların iptali iptali istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK 445-451 maddelerinde genel kurul kararlarının iptal edilebilirlikleri ile butlanı yaptırımları düzenlenmiştir. İptal sebeplerinin düzenlendiği TTK 445 maddesinde 446. maddede belirtilen kişilerin kanun veya esas sözleşme hükümlerine, özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden 3 ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi’nde iptal davası açabilecekleri belirtilmiş, iptal davası açabilecek kişilerin düzenlendiği TTK 446. maddesinde genel kurul toplantısında hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu, kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Somut olayda davacıların davalı şirkette pay sahibi olup, aktif dava ehliyetlerinin olduğu, davacı …, …, …, …’ın dava konusu genel kurula katılmadıkları, genel kurulda vekaleten temsil edilmedikleri, davacı …, …, …, …, …, …’nin dava konusu genel kurula katıldıkları, bir kısım kararların oy birliği ile alındığı, oy çokluğu ile alınan kararlarda ise davacılardan … ve …’ın olumsuz oy kullandıkları, davalı şirketin sicilde kayıtlı adresinin Şişli/İstanbul olduğu, bu yerin yargı yetkisi bakımından mahkememize bağlı olduğu, dolayısı ile TTK 445 maddesinde kesin yetki olarak belirlenen genel kurul kararının iptali davası bakımından mahkememizin yetkili olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu genel kurul kararı tarihi 29/03/2019’dir. Dava 28/06/2019 tarihinde açılmış olup, TTK 445 maddesi uyarınca davanın 3 aylık yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce davalı şirketin sicil dosyasının onaylı sureti, davaya konu genel kurul toplantı tutanağının onaylı örneği, gündem ve hazirun cetveli getirtilmiş, taraflarca dosyaya sunulan deliller incelenmiştir. Davalı şirketin 29/03/2019 tarihli genel kurulda alınan kararların meydana gelişi veya içeriği itibari ile yasaya, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına, eşitlik ilkesine aykırı olup olmadığının, iptal ve/veya butlan koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti yönünde dosya ve davalı şirketin dava konusu döneme ilişkin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 01/10/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporunun sonuç kısmında “…1. Davalı şirketin yaptığı genel kurullara ilişkin davacı tarafa genel kurula davetlerin ekleri ile birlikte noter aracılığı ile gönderilmiş olduğu, Diğer taraftan 29.03.2019 tarihinde yapılan genel kurul ile ilgili olarak ise ticaret sicilde tescil ve ilanının yaptırıldığı, 2. Rapor içeriğinde ki bilanço ve gelir tablolarına göre davalı şirketin içi boşaltıldığına dar bir tespit ve/veya değerlendirme yapma imkanının bulunmadığı, şirketin mali tablolarına göre her dönemde karlılık olduğu, 2018 yılında faaliyet kar oranının 2017 yılına göre düşmüş olduğu ancak bu düşüşün davacıların iddialarını doğrular nitelikte olmadığı, Dava konusu şirketteki karın yükseliş gösterdiği dikkate alındığında davalı şirketin içi boşaltıldığı iddiasının kabulünün mümkün olmadığı 3. Davacı pay sahiplerinden …, …, …, …, …, …’nin genel kurul toplantısına katıldığı, , davacılar …, …, …, …’ın toplantıya katılmadıkları ve yine TTK 446/1,b’deki hallerin iddia ve ispatının da söz konusu olmadığı, bu çerçevede, toplantıda alınan, toplantı gündeminin 1, 5, 6, 7, 9 ve 10 numaralı gündem maddelerine ilişkin kararların oy birliği ile alındığından bu kararlar yönünden iptal davası açma şartlarının TTK 445,446 uyarınca mevcut olmadığı, 4. Tarafların iddia ve savunmaları, dosya içeriğindeki bilgi ve belgeler nazara alındığında, genel kurul toplantısında alınan, toplantı gündeminin 2,3,4 ve 8 numaralı gündem maddelerine istinaden alınan kararlar açısından dosyanın mevcut durumu itibariyle iptal sebeplerinin oluşmadığı…” yönünde görüş bildirilmiş olup, bilirkişi kurulu raporu bilimsel, denetime elverişli, gerekçeli ve kanaat oluşturmaya yeterli kabul edilmiştir.
Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; Dava, davalı şirketin 29/03/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir. Davacı taraf iptal gerekçesi olarak; davalı şirketin yönetim kurulu başkanı ve bir kısım yönetim kurulu üyelerinin 2017 mâli yılı ve öncesindeki yaklaşık 10 yıl boyunca bilançodaki kayıtları şirketin fiili durumu ile bağdaşmadan kâr oranını düşük göstermek sureti ile şirket kayıtlarına mevcut kârı intikal ettirmeyerek şirketi yıllardır zarara uğrattıklarını, 10 yılı aşkın süredir kâr payı dağıtmadıklarını, 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında da aynı tutum içerisinde karar alındığını, alınan kararların iptali için açılmış derdest dava bulunduğunu, bu nedenle 2017 yılı olağan genel kurul toplantısı kararları meriyet kazanmadan 2018 yılı olağan genel kurulun 29/03/2019 tarihinde gerçekleştirildiğini, yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396 maddeleri uyarınca izin verildiğini, bilançolardaki kayıtların davalı şirketin fiili durumu ile bağdaşmadığını, kârın düşük gösterildiğini, 2017 yılı ve daha önceki yıllarda olduğu gibi 2018 hesap yılına ait finansal tablolar ile bilanço ve gelir tablosunun onaylanması ve yönetim kurulunun ibrasının ve davalı şirketin kâr payı dağıtmama kararının hukuka aykırı olduğunu öne sürmüştür. Davalı taraf; 5 davacının genel kurula katıldığını ve genel kurula katılan … ve … dışındakilerin kabul oyu kullandığını, yönetim kurulunu oy çokluğu ile ibra edilmesine ilişkin kararın davacı … dışındaki pay sahiplerince kabul edildiğini, 2018 yılı kârının dağıtılmaması için verilen önergenin oy birliği ile kabul edildiğini, şirketin bağımsız denetime tabi olduğunu, genel kurulda bağımsız denetim raporunun da incelenerek oy birliği ile kabul edildiğini, şirkette sistematik kar dağıtılmaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını savunmuştur. Mahkememizce davalı şirketin 29/03/2019 tarihli 2018 yılı olağan genel kuruluna ilişkin toplantı tutanağının, hazirun cetvelinin incelenmesi neticesinde; yukarıda da belirtildiği üzere davalı şirkette pay sahibi olan davacı …, …, …, …, …, …’nin 29/03/2019 tarihli genel kurul toplantısına katıldıkları, davacı …, …, …, …’ın ise toplantıya katılmadıkları ve vekaleten temsil edilmedikleri, toplantıda alınan 1, 5, 6, 7, 9 ve 10 nolu gündem maddelerine ilişkin kararların oy birliği ile alındığı, anılan kararlar yönünden TTK 445, 446 maddeleri uyarınca iptal davası açma koşullarının somut olayda gerçekleşmediği, dolayısı ile iptalinin istenemeyeceği anlaşılmıştır. Dava konusu 2, 3, 4 ve 8 nolu kararlar yönünden ise uyuşmazlığın çözümü için öncelikle davalı şirketin 2017 yılı olağan genel kurul toplantısı ve kararlarının derdest iptal davasına konu olmasının 2018 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısının gerçekleştirilmesine usul ve yasa yönünden engel teşkil edip etmediğinin tespiti gerekmektedir. Hukuki işlem mahiyetinde olan şirket genel kurul kararları iptal edilinceye kadar şirket organları ve pay sahipleri üzerinde bağlayıcı ve şeklen hukuki geçerlilik kazanmış kararlar olup, iptal davasına konu edilmeleri kendiliğinden geçersiz hale getirmeyeceğinden salt bu husu iptal sebebi olarak kabul edilmemiş olup, davaya konu 2, 3, 4 ve 8 nolu kararlar yönünden mahkememizce aşağıdaki şekilde ayrıntılı değerlendirme yapılmıştır.
2018 yılına ait yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun onaylanmasına ilişkin 2 nolu genel kurul kararı ve 2018 yılına ait finansal tablolar ile bilanço gelir tablolarının onaylanmasına ilişkin 3 nolu kararlar yönünden; yukarıda yazılı olan ve mahkememizce hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda yer alan tespitlerden davalı şirketin içinin boşaltıldığına dair bir tespit ve/veya değerlendirme yapma imkanının bulunmadığı, şirketin mali tablolarına göre her dönemde karlılık olduğu, 2018 yılında faaliyet kar oranının 2017 yılına göre düşmüş olduğu ancak bu düşüşün davacıların iddialarını doğrular nitelikte olmadığı, şirketteki karın yükseliş gösterdiği, bu hususlar nazara alınmak sureti ile şirketin içinin boşaltıldığı iddiasının kabulünün somut olayda gerçekleşmediği, 2 ve 3 nolu kararların davacı …, … olumsuz oyuna karşılık oy çokluğu ile alındığı, ayriyeten olumsuz oy kullanan davacıların muhalefetini zapta geçirmemiş oldukları anlaşılmakla tüm bu hususların bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda dava konusu 2 ve 3 nolu kararların iptalinin istenemeyeceği kanısına varılmıştır.
Dava konusu; yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin 4 nolu genel kurul kararı yönünden; İbra, genel kurulun yönetim kurulu üyeleri hakkında bir irade açıklamasıdır. Genel kurul bu kararı ile yönetim kurulu üyelerinin söz konusu dönemdeki işlemlerinin hukuka ve ortaklık açısından işin gereğine uygun bulduğunu beyan etmektedir. Genel kurul ibra kararı ile yönetim kurulu üyelerini ilgili dönemdeki faaliyetleri sebebi ile sorumlu tutmayacağını açıklamaktadır. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; dava konusu 2 ve 3 nolu genel kurul kararlarına ilişkin yukarıda yapılan açıklamada belirtildiği üzere 2017 yılı bilanço kar ve zarar hesapları ile 2018 yılı hesapları açısından hukuka aykırılık ve geçersizlik tespiti yapılmamış olup, 4 nolu kararın davacı … olumsuz oyuna karşılık oy çokluğu ile alındığı, ayriyeten olumsuz oy kullanan davacının muhalefetini zapta geçirmemiş olduğu, tüm bu hususların bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda dava konusu 4 nolu kararın iptalinin istenemeyeceği kanısına varılmıştır.
Dava konusu; yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396 maddeleri uyarınca izin verilmesine ilişkin 8 nolu genel kurul kararı yönünden; kural, yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapamaması ve rekabet edememesi olmasına rağmen genel kurul tarafından yönetim kurulu üyelerine bu konularda izin verilebilir. 8 nolu karar ile genel kurul bu izinleri yönetim kurulu üyelerine vermiş olup, Türk Ticaret Kanunu’nun 395 hükmü uyarınca şirketle işlem yapma ve 396 hükmü uyarınca şirketle rekabet etme yönünden izin ve yetki verilmesine ilişkin kararın iptali için yöneticilerin almış oldukları izin ve yetkiyi kötüye kullanacaklarına dair herhangi bir somut veriye rastlanmadığı ve ayriyeten anılan kararın davacı … olumsuz oyuna karşılık oy çokluğu ile alındığı, olumsuz oy kullanan davacının muhalefetini zapta geçirmemiş olduğu anlaşılmakla tüm bu hususların bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda dava konusu 8 nolu kararın iptalinin istenemeyeceği kanısına varılmış olup, tüm bu sebeplerden dolayı davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30-₺ maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40-₺ harcın mahsubu ile bakiye 14,90-₺ harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili lehine takdir olunan 4.080,00-₺ maktu vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.25/03/2021

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza