Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/350 E. 2022/800 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/350 Esas
KARAR NO : 2022/800

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/06/2019
KARAR TARİHİ : 08/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Dava dilekçesi özetle şöyledir:
“…. İlk olarak, müvekkil şirket ile davalı bankanın arasında … Şubesinin temizlik hizmetlerinin yapılmasına ilişkin 01.09.2009 tarihinde ‘’… Bankası T.A.O Temizlik ve Diğer Hizmetler Sözleşmesi’’ akdedilmiştir. Bahsi geçen sözleşme sadece …bank … Şubesi için 1 yıl süreli imzalanmıştır. Davalı yanın, verilen hizmetten memnun kalması üzerine, …. şubesi de dahil olmak üzere birçok şubeyi içine alan ve personel sayısının da çokça arttırdığı iki yıl süreli yeni sözleşme imzalanmış ve takip eden yıllar bu sözleşme yenilenmiştir. Son olarak, 01.07.2016 tarihinde müvekkil şirket ile davalı banka arasında ihtilafa konu sözleşme yenilenerek, ‘’…’’ akdedilmiştir. (EK-1: Akdeniz, İç Anadolu, Orta Anadolu ,Eskişehir Bölge temizlik ve ikram Sözleşmesi) Sözleşmenin süresinin bitmesine 1 ay kala taraflar arasında ek protokol imzalanarak, sözleşme süresi 31.03.2019 tarihine kadar uzatılmıştır. İhtilafa konu sözleşme, temizlik ve diğer hizmet sözleşmesi ve ek protokoller olmasına rağmen mezkur sözleşme müvekkile herhangi bir bildirimde bulunulmadan davalı yanca sonlandırılmıştır. Müvekkil şirket, davalı banka bünyesinde alt-işveren olarak sürdürdüğü ticari faaliyetlerini 31.03.2019 tarihi itibarı ile sonlandırmış, davacı şirket bünyesinde iş akdi ile çalışmakta olan tüm işçilerin sorunsuz ve ihtilafsız olarak yeni taşeron firmaya geçişi sağlanmıştır. Geçişi sağlanan tüm personel için müvekkil kendine dönemine ait SGK primi, işçilik alacağı, tazminat, vergi ve fon vs. kendine üzerine bırakılan tüm yükümlülükler yerine getirmiş, geçmek istemeyen işçilerin hakları eksiz ve tam ödenmiştir. Tüm bu durum açıkça ortada iken, davalı yanın sözleşme süresince, sözleşmenin ifasını ilişkin bir sorun olmamasına rağmen, açıkça kötü niyetli olarak sözleşmenin ifasında bir sorun olmuşçasına lehine verilen teminat mektuplarını 12.04.2019 tarihinde bozdurması hukuka ve hakkaniyete aykırıdır. Davacı müvekkil, halihazırda sona eren ve 01.09.2009 tarihinden bugüne kadar muhtelif şubeleri kapsayan ve yenilenen sözleşmelerden doğacak zararların tazmini için davalı bankaya kesin ve süresiz muhtelif sayıda teminat mektubu vermiştir. Davalı yan tarafından, müvekkile sözleşme sona ermeden … 8.Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderilmiştir. İhtarname içeriğinde sözleşmenin 6.4 maddesi ve 6.6 maddesine dayanarak müvekkilin Sosyal Güvenlik Kurumunun sağladığı asgari ücret destek primleri ödemelerinin toplam bedeli olan 454.040,70-TL bedelin belirtilen hesaba ödenmesi; aksi halde teminat mektubunun nakde çevrileceği ve önceki imzalanan sözleşmeler için verilen teminat mektuplarına ilişkin olarak da haklarını saklı tuttuklarını belirtilmiştir. Davalı banka tarafından ihtarnamede belirtilen meblağın nasıl belirlendiği açıklanmamıştır. Davalı yanca gerçekleşmemiş bir risk dayanak gösterilerek banka teminat mektuplarının bozulması hukuka aykırılık teşkil etmektedir.Bu tür teminat mektuplarında risk; yüklenicinin işi gereği gibi veya zamanında ifa etmemesidir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere, davalı banka ile ihtilafa konu sözleşmenin imzalanması sırasında, müvekkil, işçi maliyetini hesaplarken ihtilafa konu asgari ücret prim desteğinden yararlanacağını hesaba katarak davalı bankaya teklifte bulunmuş ve davalı banka kendi nezdinde bu teklif değerlendirilerek kabul etmiştir. Bunun yanında, müvekkil şirket, davalı banka bünyesinde alt-işveren olarak sürdürdüğü ticari faaliyetlerini 01.04.2019 tarihi itibarı ile sonlandırmış, davacı şirket bünyesinde iş akdi ile çalışmakta olan tüm işçilerin yeni taşeron firmaya geçişi sağlanmış olup; işçiler halihazırda yeni taşeron firma bünyesinde çalışmaya devam etmektedir. Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta banka teminat mektubunun nakde çevrilebilmesi için gerekli olan ‘RİSK’ unsuru gerçekleşmemiştir. Banka teminat mektubunun risk gerçekleşmeden paraya çevrilmesi halinde lehtar, paraya çevirme talebinin haksız olduğunu iddia ederek teminat mektup bedelinin iadesini temel ilişkiye dayanarak talep edebilir; ayrıca bu yüzden uğradığı zararların tazminini de isteyebilir. Somut olayda, mahkemece teminat mektupları celp edildiğinde anlaşılacaktır ki, teminat mektuplarının içeriği uyarınca sağladığı garanti işin ifasına ilişkindir. Davalı yan ile 01.09.2009 tarihinden itibaren süre gelen temizlik hizmetlerinden kaynaklı sözleşme kapsamında davacı müvekkil; tarafına yüklenen edimleri eksiksiz bir şekilde yerine getirmiştir. Davalı yanın doğmamış bir riski için teminat mektuplarını nakde çevirmiş olması aleni olarak hukuk aykırılık teşkil etmektedir.
Sayın Mahkemenize başvurulmadan önce 2019/4840 başvuru numarası ile 10.04.2019 tarihinde dava şartı olan arabuluculuk hizmetine başvurulmuş ancak ekte bir örneğini sunduğumuz 02.05.2019 tarihli son tutanak ile taraflar arasında anlaşma gerçekleşmemiştir. Son olarak, asgari ücret desteğinin sözleşmeden önce kanunlaşması ve tüm tacirlerin yararlanması, sözleşme uyarınca 5510 Sayılı Kanundan kaynaklanan hak ve yükümlülüklerin müvekkile yüklenmesi, müvekkilin davalı bankaya tüm ödenmesi gereken prim, fon, vergi vs. gibi hususları göz önünde bulundurarak işçi maliyet teklifi vermesi ve davalı bankanın bu teklifi kabul ederek sözleşmeyi imzalaması ve akabinde müvekkilin prim desteğinden yararlandığı hususunda bilgi sahibi olmadığından bahisle lehine verilen teminat mektuplarını bozdurmasından kaynaklı iş bu davayı huzura getirme zarureti hasıl olmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; ihtilafa konu fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalma suretiyle şimdilik 20.000-TL bedelli banka teminat mektuplarının nakde çevrilmesinden doğan bedelin tarafımıza iadesine karar verilmesi gerekmektedir.
Davamızın KABULÜ ile davalı banka lehine verilen … Bankası A.Ş. nezdindeki;
1-… numaralı 56.100-TL tutarlı Teminat Mektubu
2-… numaralı 54.500-TL tutarlı Teminat Mektubu
3-… numaralı 3.000-TL tutarlı Teminat Mektubu
4-… numaralı 7.000-TL tutarlı Teminat Mektubu
5-… numaralı 29.000-TL tutarlı Teminat Mektubu
6-… numaralı 44.600-TL tutarlı Teminat Mektubu
7-… numaralı 41.700-TL tutarlı Teminat Mektubu
8-… numaralı 7.000-TL tutarlı Teminat Mektubu
9-… numaralı 21.000-TL tutarlı Teminat Mektubu
10-… numaralı 50.000-TL tutarlı Teminat Mektubu olmak üzere nakde çevrilen toplam 313.900-TL bedelli teminat mektuplarının, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik; 20.000-TL’sinin davalı banka tarafından nakde çevrildiği tarih olan 12.04.2019’den başlayarak ticari temerrüt faiziyle davalı bankadan tahsiline,
Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı banka üzerine bırakılmasına karar verilmesini…” talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Cevap dilekçesi özetle şöyledir:
“….Müvekkil Banka, davacı firmadan 2010 yılından bu yana çeşitli sözleşmelerle temizlik ve ikram hizmetleri satın alınmıştır. Birbirinin devamı niteliğinde yapılan sözleşmelerin sonucusu ise 01.07.2016 tarihli (Ana Sözleşme) sözleşmedir. Taraflar aralarında akdedilen ana sözleşmenin yürürlük süresini 31.03.2019 tarihine kadar ek protokollerle mutabık kalarak uzatmış böylece sözleşme ayakta tutulmuştur. Anılan uzatma protokollerinin 2. maddesinde “Müvekkil Bankanın sözleşmenin süresini uzatmak için yazılı talepte bulunmaması halinde herhangi bir bildirime gerek kalmaksızın ana sözleşme ve eklerinin sona ereceği” hükmü düzenlenmiştir. Dolayısıyla ile sözleşmenin sonlandırılması için herhangi bir bildirime gerek yoktur. Ana sözleşme yürürlük süresi nedeniyle kendiliğinden sona ermiştir. Davacı tarafça geçerlilik süresinin sona ermesi ile hizmet alımının biteceğini bilinmekte olup “sözleşme müvekkile herhangi bir bildirimde bulunulmadan davalı yanca sonlandırılmış” iddiası fiili dayanaktan yoksun haksız bir iddiadır. Müvekkil Banka ana sözleşme sona ermeden önce sözleşmenin 10.3 maddesi gereğince her türlü fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davacı firmanın yararlandığı 454.040,70 TL’nin iade edilmesi, bu tutarın 7 iş günü içerisinde iade edilmemesi halinde Müvekkil Banka nezdinde doğmuş ve doğacak hak edişlerden mahsup edebileceği ve teminat mektubunun nakde çevrileceğini, davacı firmaya … 8. Noterliği’nin … tarih ve … numaralı ihtarnamesiyle ihtar etmiştir. Davacı firma anılan ücreti iade etmemesi nedeniyle teminat mektupları nakde çevrilmiştir.
Davacı işbu davada, ilk defa 2016 yılında 6661 sayılı yasanın 17.maddesi ile 5510 sayılı yasa eklenen geçici 68.madde ile düzenlenen ve sonrasında 2017, 2018 ve 2019 yılında yapılan yasa düzenlemeler ile devam ettirilen “asgari ücret desteği” adı altıdaki devlet desteği nedeniyle elde ettiği geliri, taraflar arasında yapılan sözleşmenin 6.4 ve 6.6 maddelerinde açıkça yazılı düzenlemelere rağmen Müvekkil Bankaya iade etmemesinden dolayı sözleşme kapsamında verdiği teminat mektuplarının nakde çevrilen tutarının tahsilini talep etmektedir. Davacının talebinin hukuki ve fiili dayanağı bulunmamaktadır.Görüldüğü üzre sözleşmenin işbu hükümleri ile davacı taraf dava konusu ettiği asgari ücret desteğini Müvekkil Banka’ya iade edeceğini veya hakkedişinden düşüleceğine açıkça kabul ve taahhüt etmiştir.
Sözleşmenin bu açık hükmüne rağmen davacı firma tarafından ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına ödenmesi gereken tutarda bir azalma olduğu halde, söz konusu desteğin iadesini Müvekkil Bankaya yapmamıştır ve iade etme yönünde de bir eğilim, talep veya başvuruda bulunmamıştır.
Sözleşmenin 6.1 maddesinde sözleşme bedeli olarak iki tür ücret düzenlenmiştir. Bunlardan birincisi çalışan her bir işçi için ödenecek ücret, diğer ise firmaya giderleri ve sözleşmeden kaynaklı yükümlülükleri karşılığı ödenecek ücrettir.
Her bir işçi için ödenecek ücretin tespitinde sözleşmede de açıkça görüldüğü üzere, sözleşmenin düzenlendiği anda yürürlükte olan asgari ücrete göre asgari ücretle çalışan 1 işçinin işverene maliyeti esas alınmıştır. Sözleşmenin 6.4 maddesinde “Firmaya ödenecek bedel her bir firma işçisi için ilgili kurum ve kuruluşlara ödenmesi gereken prim, fon, vergi vs. hususlar göz önünde tutulmak suretiyle tespit edilmiştir.” denilerek bu husus açıkça sözleşmeye yazılmıştır.Dolayısıyla bir işçinin devlet teşviki, indirimi ya da istisnası olmaksızın işverene maliyeti esas alınarak sözleşme bedeli belirlenmiş, ancak işveren maliyetinin devletin sağladığı teşvik, indirim vs ile değişmesi ve maliyetin düşmesi halinde düşen maliyet bedelinin firmaya ödenmeyeceği, Banka’ya iade edileceği veya hakediş bedelinden düşüleceği taraflarca kabul edilmiştir. Tarafların sözleşmedeki bedeli belirleme amacının, çalışan her bir işçinin işverene maliyetinin (maliyetin düşmesine ve artmasına bağlı olarak) Banka tarafından karşılanması, ayrıca firmanın hizmet bedeli ve diğer sorumluluklar karşılığı olarak işçi maliyetinin değişmesine bağlı olmaksızın her ay her bir işçi sayısınca maktu bir ücretin (sözleşmede 410,00 TL ) firmaya ödenmesi olduğu kuşkusuzdur. Zira sözleşmenin anılan maddesine göre 1 işçi için işveren payı dahil maliyeti 1.935,23 TL olarak belirlenmiştir. Oysa 2016 yılı için 110.- TL olarak duyurulan asgari ücret desteği ile birlikte 1 işçi için işveren maliyeti 1.825,23 TL’dir.
Davacı, müvekkil Banka’dan her ay bir işçi için 1.935,23 TL tahsil ettiği halde işçinin maliyeti kendisine 1.825,23 TL olmuş, bu şekilde davacı her bir işçi yönünden maliyetini aylık 110,00 TL düşürdüğü halde aradaki farkı sözleşmenin 6.4. ve 6.6 maddelerinde yer alan açık hükme rağmen müvekkil Banka’ya iade etmemiştir. Davacı söz konusu destekten yararlanıldığını müvekkil Banka’ya bildirmemiş, Banka’nın her bir işçi bazında ödenmesi gereken tutardan indirim yapılarak ödeme yapılması imkanı sağlanmamıştır. Maliyetini düşürdüğü halde düşen maliyet bedelini uhdesinde tutmuş ve böylece sözleşmeyi açıkça ihlal etmiştir. Sözleşme devam ederken davacıya ödemenin yapılması konusunda ihtar çekilmiş, ancak davacı ihtara rağmen de ödemeyi gerçekleştirmemiştir.
2016 yılında imzalanan ana sözleşmenin 5. Maddesine göre sözleşme 2 yıl süre ile yürürlükte kalacaktır. Oysa 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa geçici olarak eklenen 68. maddede sadece 2016 yılının bir dönemine ilişkin düzenlemeler olduğu görülecektir. Yasa koyucunun iradesini önceden bilme imkanı bulunmadığı için 6.4 ve 6.6 maddeler asgari ücret desteği gibi indirimler nedeniyle maliyette düşüş yaşanması halinde işveren maliyetini müvekkil banka karşıladığı için iade edileceği düşünülerek eklenmiştir. Örneğin; 6.10 maddede de imza tarihinde geçerli olan asgari ücretin arttırılması halinde farkın firmaya ödeneceği düzenlenmiştir.
Davacı vekili dilekçesinde “davalı banka ile ihtilafa konu sözleşmenin imzalanması sırasında, müvekkil, işçi maliyetini hesaplarken ihtilafa konu asgari ücret prim desteğinden yararlanacağını hesaba katarak davalı bankaya teklifte bulunmuş ve davalı banka kendi nezdinde bu teklif değerlendirilerek kabul etmiştir” şeklinde ifade etmesine rağmen yukarıda da açıkladığımız üzere eğer böyle bir durum söz konusu olsaydı 1 işçinin maliyeti 1.935,23 TL olarak değil 1.825,23 TL olarak belirlenmesi gerekirdi. Aksinin kabulü sözleşmenin genel amacına aykırı olacaktır. Sözün özü davacı sözleşme gereğince yapması gereken edimi ihtara rağmen yerine getirmemiş ve risk gerçekleşmiştir.Davacı vekili dava dilekçesinde “İhtilafa konu destekten müvekkilin yararlandığı bilmediği iddiası açıkça kötü niyettir.” ifadesine yer vermiş olmasına rağmen öncelikle müvekkil Banka’nın alt işverenin destekten yararlanma koşullarını sağlayıp sağlamadığını denetleyebilme yetkisi sözkonusu değildir. Bu yetki SGK’ya aittir. Sözleşmede destekten yararlanması haline ilişkin açık hüküm vardır. Ayrıca anılan ihtarname ile “Firmanız tarafından 01.01.2016 tarihinden 02.01.2019 tarihine kadar asgari ücret desteğinden yararlanıldığı, dolayısıyla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına ödenmesi gereken tutarda bir azalma olduğu bilinmektedir” şeklinde firmaya ihtar edilmiştir. Davacı taraf %5 SGK prim indiriminin sözleşmede yazılı olduğu ve basiretli bir tacir olarak Banka’nın bir indirimi bilip, diğer indirimi bilmemesinin abesle iştigal olduğunu beyan etmişse de, %5’lik prim indirimi 2008 yılından bu yana uygulanan bir indirimdir. Asgari ücret desteği ise 2016 yılında geçici olarak yürürlüğe girmiştir. O halde devletin sağladığı indirim/desteklerden müvekkil Banka’nın yararlandığı/hakedişten mahsup edildiğini bilen ve kabul eden davacının (%5’lik indiriminin davacı tarafça kabul edilmesi bu hususun açık delilidir), müvekkil Banka’nın asgari ücret desteğinden de yararlanacağını/hakedişten indireceğini bilmediğini iddia etmesi de aynı derecede abesle iştigaldir. Sözleşme bedelinin işçinin işverene net maliyeti olarak belirlendiği açıkken, davacı %5’lik devlet desteğinin indirilmesini kabul edip, bir diğer devlet desteği olan asgari geçim desteğinin indirilmesini kabul etmeyip ihtilaf konusu yapması davacının iddialarında iyiniyetli olmadığının bir başka delilidir. 1.Davacı vekilinin dilekçesinde sözleşmenin 7.2.8. maddesine yaptığı atıf yapmışsa da, söz konusu maddede sadece 5510 Sayılı Kanun için değil İş Kanunu ve diğer sair mevzuattan doğan yükümlülüklerden bahsetmektedir. Şöyle ki; Müvekkil banka tarafından ödenen işçi maliyetleri sonucunda işçinin ücretini ödememesi hali veya iş kazası veya SGK primini eksik ödemesi/hiç ödememesi halinde müvekkil banka tarafından ilgili kurumlara ödeme yapılması halinde “Sözleşme hükümleri dairesinde nakden ve kanuni faizi ile birlikte ilk talep üzerine ödeyeceğini” belirleyen rücu maddesidir. Yani davacı vekilinin iddia ettiği gibi ödeme sorumluluğunun fer’isi değildir. 2.Davacı “işçilerin SGK prim ödeme yükümlülüğünün kendilerine ait olması nedeniyle sorumluluklarını yerine getirmeleri üzerine indirimden yararlanmasının kanunun kendilerine tanıdığı hak olduğu, bu indirimin kendilerinden istenmesinin sözleşme ve kanuna aykırı olduğunu” iddia etmiştir.
Öncelikle Sosyal Güvenlik Prim ve İdari Para Cezası Borçları’nın Hakedişlerden Mahsubu, Ödenmesi ve İlişiksizlik Belgesi Aranması Hakkında Yönetmelik kapsamında müvekkil banka “idare” sayılmakta olup firmanın hakkedişleri ödenmeden önce SGK prim borcunun olup olmadığının kontrolünü yapmak zorundadır. Eğer davacı firmanın işçileri için ödenmemiş SGK prim borcu varsa hakkedişler ödenmeden önce SGK’ya borcun ödenmesi ve bakiye hak ediş bedeli firmaya ödenmektedir. Davacı firma tarafından SGK primlerinin ödenmiş olması davacıya bir hak bahşetmemektedir, Müvekkil Banka’da aynı derecede sorumludur. Aynı şekilde, sözleşmede davacının devlet desteğinden yararlanmasını engelleyici bir hüküm bulunmamaktadır. Müvekkil Banka davacının bu destekten yararlanmasını engellememiştir. Ancak davacı sağladığı destek tutarında işçi maliyetini düşürmüşse bunu sözleşme bedeline/hakedişine yansıtmak zorundadır. Davacı sözleşme ile sözleşme bedelinin bu şekilde belirleneceğini kabul etmiştir. Davacının bir takım soyut beyanlarla ve subjektif yorumlarla ile basiretli bir tacir olarak imzaladığı sözleşmenin uygulanmamasına talep eden aksi yöndeki iddialarının hukuki değeri bulunmamaktadır.
Davacı vekili “Davalı yanca gerçekleşmemiş bir risk dayanak gösterilerek banka teminat mektuplarının bozulması hukuka aykırılık teşkil etmektedir.” iddiasında bulunmaktadır. Oysa metne sıkı sıkıya bağlı olan ilgili teminat mektuplarının metnini incelemek gerekirse; “…. Tarihli sözleşme ve bu sözleşme ile ilgili bütün tadil ve ek sözleşmeler, şartname ve ilgili kanun yönetmelik ve sair mevzuat tahdında…” ifadesi yer almaktadır. Ayrıca davacı firmanın “…doğacak yükümlülüklerini kısmen veya tamamen yerine getirmediğinin…” ifadesinin de yer aldığı görülecektir. Sözleşme kapsamında iade edilmesi gereken tutar iade edilmeyerek sözleşme kapsamında davacı firma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Risk açıkça teminat mektubunda belirlenebileceği gibi, teminat mektubunda atıf yapılan lehtar ile muhatap arasındaki sözleşme de riski belirleyebilir.Davacı vekili dava dilekçesinde “Geçişi sağlanan tüm personel için müvekkil kendine dönemine ait SGK primi, işçilik alacağı, tazminat, vergi ve fon vs. kendine üzerine bırakılan tüm yükümlülükler yerine getirmiş, geçmek istemeyen işçilerin hakları eksiz ve tam ödenmiştir.” şeklinde ifade etmesine rağmen gerçekleşen iş yeri devri nedeniyle davacı firma işçilere herhangi bir ödemede bulunmamıştır. Sözleşme kapsamında hizmet veren davacı firma işçileri de istedikleri için Müvekkil Banka’nın anılan hizmetleri için anlaştığı yeni firmada çalışmasına devam etmektedir. Sözün özü İş Kanunu 6. Maddesi gereği davacı firma işçileri için iş yeri devri gerçekleştirilmiştir. Eğer davacı vekilinin kastettiği işçinin hak edilmiş ücretleri ise aşağıda detaylıca anlatacağımız üzere müvekkil banka her bir işçinin ücretini zaten firmaya fatura karşılığı ödemiş olup, işbu davada ihtilaf konusu yaptığı konuyla da ilgisi bulunmamaktadır. Davacı firmanın müvekkil Banka işyerlerinde çalıştırdığı eski işçilerine karşı sözleşmenin gereğince kıdem tazminatı yükümlülüğü devam etmektedir. Mevzuat kapsamında davacı firmanın bu yükümlülüğünün devam etmesi nedeniyle nakde çevrilen teminat mektubu tutarında işçi alacakları teminatsız kalmış olup, bu hususta müvekkil Banka’nın her türlü talep ve dava hakkı saklıdır. davanın esastan reddine yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini…” talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının davalı uhdesinde bulunan teminat mektuplarını hukuka aykırı olarak nakde çevirmesi nedeniyle haksız tahsil ettiği paranın iadesi talebidir.
13/09/2021 tarihli bilirkişi kök raporu özetle şöyledir: “…Taraflar arasındaki sözleşmenin 01.04.2019 tarihi itibariyle sözleşmenin süresinin sona ermesi nedeniyle sona erdiği, Davacının tahsil etmiş olduğu asgari ücret destek tutarlarını davalıdan oluşan alacaklarından mahsup etmek suretiyle faturalar düzenlediği, bir başka deyişle, tahsil ettiği bedelleri davalıdan olan alacaklarından düştüğü, bu bakımdan davalının, davacıda, asgari ücret destek tutarından kaynaklanan alacağının bulunmadığı, dolayısıyla da teminat mektubu bedelinin haksız olarak tahsil edildiği, Bu bakımdan davacının nakde çevrilen toplam 313.900 TL bedelli teminat mektuplarının, şimdilik 20.000-TL’sinin, davalı banka tarafından nakde çevrildiği tarih olan 12.04.2019’dan başlayarak ticari temerrüt faiziyle davalı bankadan tahsiline, yönelik alacak talebinin yerinde olduğuna…” dair müşterek görüş sunulmuştur.
10/08/20222 alındı tarihli bilirkişi ek raporu özetle şöyledir:”…Taraflar arasındaki sözleşmenin 01.04.2019 tarihi itibariyle sözleşmenin süresinin dolması nedeniyle sona erdiği, Taraflar arasındaki sözleşmenin imza tarihinden önce davacının yararlandığı kabul edilen destekler göz önüne alınarak sözleşme fiyatının tespit olunduğu, bu hususun sözleşmenin 6.4. maddesinde açıkça belirtildiği, davalının basiretli bir tacir olarak yürürlükte bulunan Asgari Ücret Desteğini dikkate alarak sözleşme akdettiği, aksine dair dosya herhangi bir delil sunmadığı, Davacının nakde çevrilen toplam 313.900,00 TL tutarındaki teminat mektubu bedelinin bankadan tahsili, dava dilekçesi ile talep edilen 20.000,00 TL’nin 12.04.2019, ıslah edilen 293.000,00 TL’nin ise 17.12.2019 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline yönelik talebi yerinde olduğuna…” dair görüş sunulmuştur.
Davacı vekili tarafından 17/12/2019 tarihli sunulan ıslah dilekçesi özetle şöyledir:”….20.000-TL olan talebimizi 293.300-TL arttırarak 313.900-TL’ye ıslah ediyoruz. Bu kapsamda; Islah dilekçemizin KABULÜ ile, 313.900-TL üzerinden harcın hesaplanmasını ve harcın tamamlanması için tarafımıza süre verilmesine müteakip; Davamızın KABULÜ ile davalı banka lehine verilen … Bankası A.Ş. Nezdindeki; 1-… numaralı 56.100-TL tutarlı Teminat Mektubu 2-… numaralı 54.500-TL tutarlı Teminat Mektubu 3-… numaralı 3.000-TL tutarlı Teminat Mektubu 4-… numaralı 7.000-TL tutarlı Teminat Mektubu 5-… numaralı 29.000-TL tutarlı Teminat Mektubu 6-… numaralı 44.600-TL tutarlı Teminat Mektubu 7-… numaralı 41.700-TL tutarlı Teminat Mektubu 8-… numaralı 7.000-TL tutarlı Teminat Mektubu 9-… numaralı 21.000-TL tutarlı Teminat Mektubu 10-… numaralı 50.000-TL tutarlı Teminat Mektubu olmak üzere nakde çevrilen toplam 313.900-TL bedelli teminat mektuplarının davalı banka tarafından nakde çevrildiği tarih olan 12.04.2019’den başlayarak ticari temerrüt faiziyle davalı bankadan tahsiline, Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı banka üzerine bırakılmasına karar verilmesini…” talep etmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı ile davalı arasında değişik tarihlerde “Temizlik ve diğer hizmetler sözleşmesi” adı altında hizmet alımı sözleşmesi imzalandığı , bu sözleşme kapsamında davalı bankanın farklı şubelerinde davacı firma tarafından kendi bünyesinde barındırdığı işçiler kanalıyla hizmet verdiği ancak davalı tarafça 31.03.2019 tarihi itibariyle alt taşeron hizmet sözleşmesinin sonlandırıldığı ; mahkememizce hükme esas alınan ve denetlenebilir kök ve ek rapora göre hizmet süresi içinde ” Davacının tahsil etmiş olduğu asgari ücret destek tutarlarını davalıdan oluşan alacaklarından mahsup etmek suretiyle faturalar düzenlediği, bir başka deyişle, tahsil ettiği bedelleri davalıdan olan alacaklarından düştüğü, bu bakımdan davalının, davacıda, asgari ücret destek tutarından kaynaklanan alacağının bulunmadığı, dolayısıyla da teminat mektubu bedelinin haksız olarak tahsil edildiği, Taraflar arasındaki sözleşmenin imza tarihinden önce davacının yararlandığı kabul edilen destekler göz önüne alınarak sözleşme fiyatının tespit olunduğu, bu hususun sözleşmenin 6.4. maddesinde açıkça belirtildiği, davalının basiretli bir tacir olarak yürürlükte bulunan Asgari Ücret Desteğini dikkate alarak sözleşme akdettiği, aksine dair dosya herhangi bir delil sunulmadığı, Davacının nakde çevrilen toplam 313.900,00 TL parasının haksız olarak davacı taraftan tahsil edildiği anlaşılmakla ıslah edilen davanın kabulü ile 313.900 TL tazminatın 20.000,00 TL’lik kısmının dava tarihinden itibaren, 293.900 TL’lik kısmının ise ıslah tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın kabulü ile, 313.900,00TL alacağın 20.000,00TL’lik kısmının dava tarihinden itibaren, 293.900,00TL’lik kısmının ise ıslah tarihi olan 17/12/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği alınması gereken 21.442,50-TL harçtan peşin/ıslah alınan 5.360,63-TL harcın mahsubu ile bakiye 16.081,87-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınıp hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Gereği takdir ve tayin olunan 46.946,00-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacı yargılama gideri 5.411,43-TL ilk harç ve masraflar/ıslah harcı, 1.391,90-TL olmak üzere toplam 6.803,33-TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-6325 Sayılı Yasa’nın 18/A-14 maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26. Maddesine göre; Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk ücretini davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda karar verildi. 08/11/2022

Katip
E-imza

Hakim
E-imza