Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/26 E. 2019/266 K. 04.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/26 Esas
KARAR NO : 2019/266

DAVA : Ortaklar Kurulu Kararının Yokluk- Butlan Sebebiyle Geçersizliği- İptali
DAVA TARİHİ : 18/01/2019
KARAR TARİHİ : 04/04/2019

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Davacı …, … ve …’in “…” adı altında davalı şirketi kurduklarını, davalı şirketin genel kurullarının pay sahiplerine çağrı ve tebligat yapılmadan ve ticaret sicil gazetesinde ilan edilmeden yapıldığını, yine genel kurul pay sahibinin sahte imzasıyla Genel Kurul Kararlarının alındığını, bu nedenle davacının sahte imzası kullanılarak imza atılan limited şirket genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunu, bu nedenlerle iyi niyet kurallarına aykırı bulunduğunu ve genel kurul kararlarının yoklukla malul olması nedeniyle genel kurul kararlarının butlanı gerektiğini, ayrıca usulüne uygun seçilmiş yönetici bulunmadığından, seçilen yöneticilerin seçildiği andan itibaren şirketle ilgili yetki ve işlemlerinin geçersiz sayılması gerektiğini ve yine şirkete yönetici veya denetici kayyım tayini ile şirket yönetiminin gerektiğini, bu nedenlerle sonuç olarak davalı … Limited Şirketinin, davacı …’in sahte imzası ile yapılan 23/01/2001 tarihli 4 nolu şube açılmasına ilişkin, 09/01/2003 tarihli 7 nolu …’in 10 seneliğine şirket müdürü seçilmesi, 15/06/2007 tarihli 14 nolu şube açılmasına dair, 19/11/2012 tarihli 16 nolu …’in şirket müdürü olarak seçilmesi, 12/02/2007 tarihli 12 nolu şirket sermayesinin 200.000,00 TL arttırılmasına ilişkin genel kurul kararlarının butlanına karar verilmesine, aksi takdirde geriye doğru etkili olarak tüm genel kurul kararlarının iptalini, şirket müdürünün yetkisiz bulunması nedeniyle butlana konu kararların yürütülmesinin geri bırakılmasını ve şirketin yönetimsiz kalması nedeniyle şirkete kayyım tayin edilmesine, tazminat ve tüm hakları saklı kalmak kaydı ile masraf ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; 19/11/2012 tarihinde yapılan genel kurulun dışında ki diğer genel kurulların 6102 sayılı yeni TTK nun yürürlüğe girmesinden önceki döneme ait olduğunu ve eski 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerektiğini, ancak dava dilekçesinde belirtilen maddelerin yeni TTK ya ait olduğunu, davacılardan …’ in baba, diğer davalı …’ in oğlu olduğunu, davacı …’ in davalı şirkette ki hissesini 2014 tarihinde oğlu olan diğer davalı … ‘ a devrettiğini, iptali istenen Genel Kurulların tamamının hisse devrinin yapıldığı 2014 tarihinden öncesine ait olduğunu, dolayısıyla hisseyi devralan … la her hangi bir ilgisinin bulunmadığını, … ‘ ın bu davayı açmakta hukuki menfaati olmadığını, çünkü şirket hisselerinin mevcut durumunu bilerek devraldığını, dava dilekçesinde iptali istenen genel kurul kararlarına karşı davanın hem eski TTK hemde yeni TTK hükümleri gereğince yasal sürede açılmadığını, davalı şirketin genel kurullarının her yönü ile hukuka uygun olarak yapıldığını, şirket ortaklarının tamamının toplanarak karar aldığını, eski TTK 338/ son gereğince ” bütün ortaklar, aralarından biri itirazda bulunmadığı taktirde toplantıya çağırma hakkında ki merasime riayet etmeksizinde umumi heyet halinde toplanabilirler, yeni TTK 617/3 yollamasıyla, yeni TTK 416 maddeye göre de; ” bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı taktirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uymaksızın, genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı var olduğu sürece karar alabilirler” hükmünü içermekte olup, şirket ortaklarının tamamının birlikte toplanarak karar aldıklarını, iptali istenen 5 genel kuruldan 2 tanesinin şube açılmasına, 2 tanesinin müdür tayinine , 1 tanesinin de sermaye artışına ilişkin olduğu, 09/01/2003 ve 19/11/2012 tarihli toplantılarda … in şirket müdürü olarak atandığı, 12/02/2007 tarihli toplantıda şirket sermayesinin arttırılması kararının alındığı, bu tarihlerden itibaren uzun bir sürenin geçtiği, davacının bu kararları bilmemesinin ve açılan iş yerini bilmemesinin mümkün olmadığını, ayrıca davacı … in sermayesinde, sermaye artışından önce ve sonra her hangi bir artışın olmayıp, hissenin aynen muhafaza edildiğini, şirkete ilişkin bütün bilgilere vakıf olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda mahkememizin 2015/715-2016/116 E.K. Sayılı 24/02/2016 tarihli kararı ile “1-Davacı … hakkında ki davanın AKTİF HUSUMET EHLİYETİ NEDENİYLE REDDİNE, 2-Davacı … hakkında ki davanın REDDİNE,” karar verilmiş olup, kararın taraflarca temyiz edilmesi neticesinde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/14545-2018/5484 E.K. sayılı 19/09/2018 tarihli ilamı ile “1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı … vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Davacı …’in temyiz itirazlarına gelince, dava, genel kurul kararlarının yokluk veya butlan sebebiyle geçersizliğine, aksi takdirde iptaline karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, hisseleri devralan davacı …’ in şirket hisselerini 2014 yılında diğer davacıdan mevcut haliyle devraldığı, iptali talep olunan genel kurul kararlarının hisse devir tarihi öncesine ait olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yokluk isteminin süreye bağlı olmadan ilgili herkes tarafından ileri sürülebileceği dikkate alınmadan ve yokluk iddiası değerlendirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı … vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA,” karar verilmiş olup, mahkememizce bozma ilamına uyulmuştur.
Mahkememizce davalı şirketin sicil dosyası ve davaya konu kararlar ve taraflarca dosyaya sunulan deliller incelenmiştir.
Dava, davalı limited şirketin şube açılmasına ilişkin 23/01/2001 tarihli, şirket ortağı …’ in şirket müdürlüğüne atanmasına ilişkin 09/01/2003 tarihli ve 19/11/2012 tarihli, şube açılmasına ilişkin 15/07/2006 tarihli ve şirket sermayesinin arttırılmasına ilişkin 12/02/2007 tarihli ortaklar kurulu kararlarının yokluk veya butlan sebebi ile geçersizliğine, aksi takdirde iptaline karar verilmesi talebine ilişkindir.Davacı taraf vekili davaya konu kararların çağrısız ve davacı …’ in imzası taklit edilmek suretiyle alındığını öne sürmüş davalı taraf vekili iddiaların doğru olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanununun 2. maddesinde “Bu Kanunda aksi öngörülmemiş ve/veya farklı bir şekilde düzenlenmemişse; a)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse o kanun hükümleri uygulanır. b)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukuki fiiller, bağlayıcılıkları ve hukuki sonuçları itibarıyla, bu tarihten sonra dahi, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tabidir. c)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara TTK hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır. Davaya konu 19/11/2012 tarihli karar haricindeki davaya konu 23/01/2001, 09/01/2003, 15/07/2006, 12/02/2007 tarihli kararların 01/07/2012 tarihinden önce alınıp sonuç doğurmuş olması nedeni ile uyuşmazlığın çözümünde 6762 sayılı TTK ve 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK hükümlerinin nazara alınması gerektiği anlaşılmıştır. İptal talebi yönünden 6762 sayılı TTK’ nun 536 IV yollamasıyla TTK 381 maddesinin, (6102 sayılı TTK’nun 622 yollamasıyla TTK 445 md.) incelenmesi gerekmektedir. TTK 445- 451 maddelerinde genel kurul kararlarının iptal edilebilirlikleri ile butlanı yaptırımları düzenlenmiştir. 6762 sayılı TTK Genel Kurul Kararının iptal edilebilirlikleri yanında butlanı ayrıca düzenlememiştir. Butlan yaptırımı mülga 818 sayılı BK. 19/20 ‘ de düzenlenmiştir. Yokluğun tespiti davası ise Türk Ticaret Kanunu’nda özel olarak düzenlenmemiştir. “Yokluk” kavramı hukukumuzda yerleşmiş olup, özel hukuk işlemleri için olduğu gibi genel kurul kararlarının kesin hükümsüzlüğü konusunda da kullanılmaktadır. Yokluk halinde hukukî işlem bir veya daha fazla unsurunun yokluğu nedeni ile şeklen dahi olsa mevcudiyet (varlık) kazanamamaktadır. TTK 1. ve TBK 646. maddeleri gereğince genel kurul kararları hakkında da uygulanacak olan TBK 27. maddesinde kesin hükümsüzlük nedeni olarak kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırılık veya konusunun imkansız olma halleri sayılmıştır. Genel kurul kararlarının yokluğu, hukukî yararı bulunan herkes tarafından ve kural olarak bir süreye bağlı olmaksızın itiraz şeklinde veya dava yolu ile ileri sürülebilir. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya döndüğümüzde; Somut olayda davacı …’in, davacı …’in babası olduğu, davacı …’in davalı şirketteki 2.400 payını … 26. Noterliği’nin … tarih … yevmiye numaralı “Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi ile davacı …’e devir ettiği, anılan hisse devrinin davalı şirketin 30/09/2014 tarih 1 nolu ortaklar kurulu kararı ile şirket pay defterine işlenmesine karar verildiği, bu durumda dava tarihi itibari ile davalı şirketin hissedarı olmayan davacı …’ in iş bu dava yönünden aktif husumet ehliyetinin olmadığı anlaşılmakla davacı …’in davasının aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere davacı … şirket hisselerini 2014 yılında davacı …’ den mevcut haliyle devralarak iş bu davayı açmıştır. Her hak gibi Genel Kurul Kararının butlanının ileri sürülmesi de dürüstlük kuralı çerçevesinde mümkündür.(TMK md. 2) bu kurala aykırı olarak dava ve itiraz yoluyla Genel Kurul kararının butlanına istinat edilemez, kararların butlanının ileri sürülmesinin hangi hallerde hakkın kötüye kullanılması olarak niteleneceğini veya hangi hallerde hakkın kötüye kullanılmasının söz konusu olamayacağını önceden belli ilkelere bağlamaya imkan yoktur. Hakim butlanın ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı veya hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığını her olayda resen ve “ahval ve şartların heyeti umumiyesinin göz önünde tutarak serbestçe takdir edecektir”. (Anonim Ortaklıklarda Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 2014 syf. 183-184 20, Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu) Sonmut olayda dava konusu 09/01/2003 tarihli ve 19/11/2012 tarihli toplantılarda şirket ortağı …’in 10 yıllığına şirket müdürü olarak atandığı ve fiilen bu görevi yaptığı, davacının onun şirket müdürü olarak tayin edildiğini bilmediğini beyan ettiği, bu beyanın hayatın olağan akışına uygun olmadığı, yine dava konusu 12/02/2007 tarihli toplantıda şirket sermayesinin arttırılması yönünde karar alındığı, davacı …’in karara uyduğu, 23/01/2001 tarihli toplantıda ek işyeri açılmasına karar verildiği, dosyada mevcut delillerden davacı …’in bu işyerini yönettiği, kira sözleşmesinde kefil olarak imzasının bulunduğu, davalı şirket ortakları … ve … imzalarını içerir 15/01/2016 tarihli dilekçedeki beyan da nazara alınmak sureti ile somut olayın açıklanan özellikleri karşısında davalı …’in aradan geçen süre de nazara alınarak alınan kararların yokluk veya butlan sebebiyle geçersizliğini ileri sürmesi dürüstlük kuralına aykırı olduğu hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu kanaatine varılmış olup, diğer yandan davanın her bir karar yönünden yasal 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmamış olması nedeniyle davada “iptal” talebinin incelenemeyeceği anlaşılmakla tüm bu sebeplerden dolayı usul ve yasaya uygun görülmeyen davanın reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmış olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 27,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 16,70-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı vekili lehine hesaplanan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04/04/2019

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza