Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/140 E. 2023/213 K. 03.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/140 Esas
KARAR NO : 2023/213

DAVA : İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
DAVA TARİHİ : 13/03/2019
KARAR TARİHİ : 03/04/2023

İstanbul Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığınca yapılan yetkilendirme çerçevesinde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı firmaya 2017 ve 2018 yıllarında toplam 5.106.434-TL tutarında mal verdiklerini, bu aşamaya kadar 2.000.000,00-TL tutarını tahsil ettiklerini, borçların senede bağlı alacak olup şimdiye kadar gününde ödenmeyip protesto olduğunu, senetlerin faizsiz süre uzatılmasından doğan borçları olduğunu, bu borçların ödenmediğini, muaccel borçlarından 125.058,00-TL yönünden … 7. İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, 125.000,00-TL’nin davalı tarafından banka kanalıyla taksitler halinde ödendiğini, bakiye 9.625,00-TL için acze düşülerek ödenemediğini, 31.01.2019 vadeli dört adet senet tutarı olan 500.113,00-TL için … 2. İcra Müdürlüğü’nün…dosyasında takibe geçildiğini, tebligat yapıldığını, itiraz ve ödeme süresi geçmesine rağmen 25.000,00-TL ödeme yapıldığını, bakiye 475.113,00-TL ve ferileri için acze düşüldüğünü ve ödenemediğini, davalıdan senede bağlı toplam alacaklarının 3.000.000,00-TL olup ödeme imkanı ve niyeti bulunmadığını, davalının ticaret sicil kayıtlarına göre kayıtlı sermayesinin 13.600.000,00-TL olduğunu, bu miktarın yaklaşık %22’sinin şirketin alacağına tekabül ettiğini, davalı firmanın bir çok firmadan emtia almakta ve satmakta olduğunu, aldığı malların hepsini sattığını, stokta malları bulunmadığını, dava aşamasında iddia edeceği gibi pazarında bir daralma bulunmadığını, satışlarının perakende olup bedelleri nakit yahut kredi kartıyla tahsil edildiğini, köklü firmalara olan satışlarından ise düzenli nakit akışı sağlandığını, davalı yöneticilerinin kötü niyeti sebebiyle ödeme yapmadığını ve konkardota ilan etmekle tehditlerde bulunmakta olduğunu, davalının İnci markalı yüzden fazla mağazası olduğu halde bunlardan ancak 25 adedinin ticaret siciline kayıtlı olup diğerlerinin kaydı bulunmadığını, tedarikçilerden temin ettiği emtiayı olası hacizlerden korunmak mal kaçırmak maksadıyla üçüncü kişilerin depolarında muahafaz ettiğinin bilindiğini, İcra ve İflas Kanunu 177 maddesinin evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas hallerini düzenlediğini, davalının durumunun başta “borçlu ödemelerini tatil eylemiş” hükmü olmak üzere 177.maddedeki şartları taşıdığını, davalıya 5.000.000,00-TL’den fazla mal verdiğini, davalının tüm malları sattığını, ödeme yapmadığını, iflasla ve konkordato ile tehdit ettiğini belirterek davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete karşı ikame edilen işbu davanın reddi gerektiğini, dosya kapsamında belirtilen yasaya aykırı ve haksız olarak başlatılan icra takiplerine karşı itirazları üzerine davacının haksız şekilde huzurdaki davasını ikame ettiğini, işbu davanın hukuki dayanaktan yoksun olup reddi gerektiğini, müvekkili şirketin ticari faaliyetlerine devam ettiğini, İİK md. 177 şartlarının somut olayda bulunmadığını, müvekkili şirketin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkili şirketin iflasını talep etmenin dosya kapsamında mevcudiyeti iddia edilen borcun yanında oldukça ağır sonuçlara neden olabilecek nitelikte olduğunu, işbu davanın kötü niyetle açıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının dayanmış olduğu altı adet icra dosyası ve bu davanın açılmış olduğu 16/06/2021 tarihi itibariyle, ayrıca icra dosyaların ilgili bulunduğu 2018, 2019, 2020 ve 2021 yılı itibariyle taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtları, davacı şirketin somutlaştırma yükü çerçevesinde sunmuş olduğu deliller gözetildiğinde, davalı şirketin adı geçen icra dosyalarına ve ticari defter ve kayıtlarına göre dava tarihi olan 16/06/2021 tarihi itibariyle muaccel ve çekişmesiz olan, ödemesi gerekli borç miktarının ne olduğu, bu miktarların tespiti sonrası davalı şirketin yukarıda belirtilen tarihler itibariyle davalı şirketin beklenmedik herhangi bir durum yaşadığına dair davalı şirketin defter ve kayıtlarında herhangi bir veri olup olmadığı, belirtilen tarihler içinde adı geçen icra dosyaları nedeniyle davalı şirketin alacaklılara herhangi bir ödeme yapıp yapmadığı, yapmış ise hangi tarihlerde ne kadar yaptığı, dava tarihi itibariyle muaccel ve çekişmesiz borç miktarı dikkate alındığında davalının dava tarihi itibariyle ödeme yapmamasının, yukarıda açıklanan durumda gözetildiğinde geçici nitelikte ve nakit sıkışıklığından veya başka bir nedenden doğan bir durum olduğuna dair taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtlarında lehe ve aleyhe bir veri olup olmadığı, buna göre davalı şirketin dava tarihi itibariyle ve halen ticari faaliyetini finansal, işletmesel ve muhasebesel açıdan devam edip etmediği, davalı şirketin halihazırda ödenmeyen-çekişmeli olan muaccel borç toplamına oranının ne olduğu, bu çerçevede ödeme yapılmamasının genel bir durum ve süreklilik arz eden bir durum olup olmadığı, buna göre davalı borçlunun ödemelerini tatil etmesi nedeni ile iflas şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacının dayanmış olduğu vakıalar ile davalı şirketin ödemelerini tatil etmiş olduğu sebebine dayandığı, nitekim davacının dahi açıkça İİK m.177/f.1-bend 2 hükmü çerçevesinde borçlunun ödemelerini tatil etmesi nedenine dayalı olarak iflas davası açmış olduğu, iflas avansının depo edildiği, gerekli tüm ilânların yapıldığı tartışmasızdır.
Dava, İİK m.177/f.1-bend 2 hükmünden kaynaklanan ve borçlunun ödemelerini tatil etmesine dayalı iflâs davasıdır.
Davanın açıldığı tarih itibariyle sicil kayıtlarına göre mahkememiz yetkili bulunduğu, davalının iflasa tabi kişilerden olduğu, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarına göre dahi davacının alacaklı sıfatını en az gerçeğe yakınlık kriteri ölçüsünde ortaya koyduğu, basit yargılama usulüne göre icra edilen yargılamada iflas talebinin hem Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi hem ulusal gazetede ayrı ayrı ilan olunduğu, iflas avansının depo edildiği ve borçlu şirket temsilcisine ihtaratlı olarak ve usulüne uygun şekilde davetiyenin tebliğ olunduğu, hatta ikinci ihtaratlı tebligatın bizzat temsilciye yapıldığı, bu itibarla genel ve özel dava şartlarının somut olayda gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Mahkememizce tespit olunan uyuşmazlık çerçevesinde görevlendirilen bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 06/01/2020 tarihli raporunda “…incelenen davalı şirkete ait 2019 yılı ticari defterlerinin açılış beratlarının yasal süresinde oluşturulmadığı, 2019 kapanış beratı oluşturma yasal sürenin henüz dolmadığı, özetle 2019 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadıkları, davalı yanın sunmuş olduğu 2019 yılına ait detay mizanda davacı gerçek kişi ile arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığı, fakat mahkemenin 19/04/2019 tarihli müzekkeresi üzerine … 11. İcra Müdürlüğü tarafından gönderilen…esas sayılı icra dosyasına ait evraklardan davalı şirket tarafından keşide edilen ve lehtarı dava dışı …Ltd. Şti. olan … nolu 05/12/2018 düzenleme tarihli 30/06/2019 vade tarihli ve 100.057,00-TL tutarlı ve S10012140 nolu 22/01/2019 düzenleme tarihli 10/05/2019 vade tarihli ve 125.058,00-TL tutarlı senetlerin dava dışı … Ltd. Şti. tarafından davacı …’a ciro edildiğinin ve dolayısıyla davacı …’un, ciro yoluyla kendisine ulaşan bu senetlerden dolayı alacaklı olduğunun tespit edildiği, Şirketin kaydi değerler üzerinden hazırlanmış bilançosunda görüldüğü üzere, ödenmiş sermayesinin 13,600.000,00 TL, öz kaynak tutarının ise 12.623.396,30 TL olduğu, bu anlamda sermayenin öz varlık içerisinde %93 mertebesinde korunduğu, dolayısıyla şirketin 31.12.2018 tarihli kaydi bilanço verilerine göre borca batık olmadığı, şirketin bilanço kalemlerinin, detay mizan verileri dikkate alınarak davacı yanın iddiaları çerçevesinde irdelenmesi neticesinde, 31.12.2018 tarihi itibarıyla ortaklarına herhangi bir borcunun bulunmadığı, diğer bir anlatımla, şirtketin ortaklar tarafından finanse edilmediği, Mahkeme kalemine fiziki olarak sunulmuş olan icra dosyaları ile sınırlı olarak yapılan incelemelerde, davalı İnci Deri adına dava dışı firmalar tarafından icra takiplerinin başlatılmış olduğu, bu dosyalar içerisinde sadece … 35. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında başlatılan 50.000,00 TL’lik takip yönünden, dava dışı alacaklı vekilinin 01.04.2019 tarihli dilekçesi ile takip tarihinden sonra 11.03.2019 tarihinde 50.000,00 TL’lik borcun tahsil edildiğine ilişkin dilekçe sunmuş olduğu, diğer dosyalar için herhangi bir ödeme makbuzunun veya alacaklı vekilleri tarafındatı borcun tahsil edildiğine ilişkin bir beyanın yer almadığı, dava dosyasına fiziksel olarak celp edilen icra dosyası sayısı 14 ise de -rapor içerisinde ayrıntılarıyla ortaya konulduğu üzere- dava dosyasına müdahil olan firmalar veya şahıslar tarafından, davalı aleyhine başlatılan birçok icra takibinden bahsedildiği, ayrıca müdahale talep eden … şirketinin dosyaya sunduğu … 18. İcra Müdürlüğünün… E. sayılı dosyasına ait evraklardan, davalı şirkete ait 2013 model … marka … plakalı aracın üzerinde 62 adet, 2015 model … marka … plakalı aracın üzerinde 68 adet haciz bulunduğunun tespit edildiği, borçluya karşı yapılan ve devam eden icra takiplerinin çoğalmasının, ödemelerin tatil edildiğinin göstergesi olduğu, dava dosyasına müdahillerce sunulan evraklar ve özellikle de davalı şirkete ait araçların üzerinde 60’tan fazla haciz bulunduğu bir bütün olarak göz önünde bulundurulduğunda, davalının ödemeleri tatil ettiğinin söylenebileceği, daha kesin kanaate ulaşılabilmesi için, İstanbul İcra Daireleri Tevzi Bürosuna müzekkere yazılarak, davalı aleyhine Türkiye genelinde başlatılan icra dosyalarının dökümünün gönderilmesinin istenmesinin ve UYAP portalından davalı şirket adına kayıtlı mallar üzerindeki takyidatların dökümünün çıkarılmasının mümkün olduğu…” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Birinci bilirkişi kurulunun hazırladığı kök rapor içeriği karşısında, davalı şirketin ödemeleri tatil ettiğinin söylenebileceği ifade edilmiştir. Aslında davanın niteliği gereği ve doktrinde de kabul edildiği üzere ödemelerin tatil edilip edilmediği noktasında tam bir ispat halinin değil yaklaşık ispatın yeterli olduğu kabul olunmaktadır (Murat ATALI/İbrahim ERMENEK/Ersin ERDOĞAN, İcra İflas Hukuku, 4. Baskı, Ankara 2021, sayfa 543). Bununla birlikte birinci bilirkişi kurulu raporunda yaklaşık ispatı aşan bir kanaate ulaşılması açısından bir başka deyişle kesin kanaatin oluşabilmesi için İstanbul İcra Daireleri Tevzi Bürosu’na müzekkere yazılması, davalı aleyhine başlatılan icra dosyalarının dökümünün istenilmesi ve şirket adına kayıtlı malların takyidat dökümünün çıkarılmasının dahi mümkün olduğu yönünde görüş açıklanmıştır.
Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK m. 275/f.2 hükmü uyarınca bilirkişinin incelemesini gerçekleştirebilmek için bazı kayıt ve belgelerin getirtilmesine ihtiyaç duyulması söz konusu olabilecektir. Nitekim birinci bilirkişi kurulu bu yönde beyan sunmuştur. Adı geçen kök rapordaki beyan doğrultusunda özellikle icra dosyalarına yönelik kayıt ve belgelerin celbedilmesi işlemi tamamlanmıştır.
Birinci bilirkişi kurulundan ek rapor alınacağı aşamada davacı tarafından bilirkişi kurulunun ret olunması, bilirkişilerin ise çekilme talebinde bulunması karşısında HMK hükümleri çerçevesinde hakimlerin reddine ve çekilmesine dair hükümler kıyasen uygulanmış, usul ekonomisi dahi gözetilerek bilirkişi kurulunun görevine son verilmiş, yeni bilirkişi kurulu atanmıştır.
Mahkememizce tespit olunan uyuşmazlık çerçevesinde görevlendirilen yeni bilirkişi kurulu hazırlamış olduğu 13/02/2023 tarihli raporunda “…Davanın gelinen bu aşamasına kadar davacı tarafça alacağa ilişkin herhangi bir defter ibrazında bulunulmadığı, davalı şirketin ticari defterlerinde davacıya borcu olduğunda dair herhangi bir kayıt bulunmadığı, bununla birlikte dosyaya celp edilmiş olan icra dosyalarına göre davacının 3 ayrı icra takibinden dolayı davalı şirketten alacaklı gözüktüğü, bu icra takiplerinden bir tanesinin vadesi dava tarihinden önceye ait bir kambiyo senedine dayalı olarak dava tarihinden önce başlatıldığı, 2 tanesinin ise tanzim ve vade tarihi dava tarihinin öncesine ait olan (… cirosu taşıyan ancak … cirosu taşımayan) 4 adet senet ile tanzim tarihi dava tarihinin öncesine ancak vade tarihi dava tarihinin sonrasına ait (… cirosu taşıyan) 2 adet senet olmak üzere 6 adet kambiyo senedine dayalı olarak dava tarihinden sonra başlatıldığı, diğer yandan yine dosyaya celp edilmiş olan icra dosyalarına göre davacının ortağı ve yetkilisi olduğu … tarafından davalı şirket aleyhine başlatılmış olan 2 ayrı icra takibi bulunduğu, bu takiplerden birinin vadesi dava tarihinden önceye ait 4 adet kambiyo senedine dayalı olarak dava tarihinden önce başlatıldığı, diğerinin ise vadesi dava tarihinden sonraya ait olan 1 adet kambiyo senedine dayalı olarak dava tarihinden sonra başlatıldığı, dosya kapsamına göre davalı şirketin ödemeleri tatil ettiği sonucuna varılmasının mümkün olduğu; davalı şirket adına 2018 yılı sonu itibariyle yoğunlaşan bir takip sürecinin başladığı, bu takiplerin dosya mevcudu belgeleri incelendiğinde bir kısmının kapanmış, bir kısmının ise halen açık olduğu, şirketin 2019 yılı başı itibariyle ödemelerinin şirket yetkilisi hesaplarında gerçekleştiği tespit edildiğinden şirketin 2018 yılı sonu 2019 yılı başı itibariyle ödeme kabiliyetini yitirdiği, bununla birlikte özellikle dava tarihinden sonraki dönem takip sayılarının arttığı ve bu takiplerinin açık olduğu bu bağlamda dava tarihi öncesinde de ödemelerin tatil edildiği sonucuna varılmasının heyetimize göre mümkün olduğu, zira dava tarihinden sonra icra takiplerinin artması ile ödeme yapılmamasının öncesinde dava tarihi öncesindeki tutumun da önem arz ettiği, ancak bu dönemim elbette hassas bir dönem olduğu ve farklı sonuca da varılabileceği, 2019 son çeyreği itibariyle şirketin faaliyetsiz döneminin başladığı ve son durumuna bakıldığında satışlarında ve mağazalarındaki azalış soncunda şirketin gayri faal olduğu, ödemelerin tatil edildiği dönemin takdirinin mahkemeye ait olduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir.
Adı geçen rapor taraf vekillerine tebliğ olunduğu halde öncelikle rapordaki muhasebesel ve kaydi tespitlere itibar olunmasına engel olabilecek bir itirazın söz konusu olmadığı, daha önemlisi birinci bilirkişi kurulu raporu ile ikinci bilirkişi kurulu raporundaki muhasebesel ve kaydi tespitlerin birbiri ile uyumlu olduğu tespit edilmiştir.
Öte yandan yapılan incelemeler ve muhasebesel tespitler sonrası davalı yönünden ödemelerin tatili nedenine dayalı iflas kararının verilebilmesinin kanunda belirtilen somut koşul vakıalarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Gerek doktrin gerek Yargıtay uygulamasında kabul olunduğu üzere borçlunun, ödemelerin tatil olması nedeniyle iflasına karar verilebilmesi açısından borçlunun belirli bir süreklilik veya kararlılık arz edecek şekilde vadesi gelmiş olan ihtilafsız borçlarını ödeyememiş olması zorunludur. Elbette belirtilen durumun oluşup oluşmadığı muhasebesel yönden mutlak inceleme yapılmasını gerektirmektedir.
Nihai olarak rapor sunan ve sonradan atanan bilirkişi kurulu raporunda, davacının davalıdan alacaklı olduğu, davalı şirketin 2018 yılı itibari ile faaliyetlerine devam etmekle birlikte 2019 yılı başı itibari ile faaliyetlerinin azaldığı ve akabinde nakit akışının dahi bozulduğunu tespit etmiştir. Aynı süreç içerisinde icra takiplerinin de artmaya başladığı, hatta 2019 yılını takip eden yıllarda faaliyetin durduğu, davacının 2022 yılında ise şirketin e-ofis ortamında faaliyetlerine devam ettiği, 2022 yılı birinci dönem geçici vergi beyannamesine göre yurt içinde herhangi bir satışının dahi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ancak bu noktada daha önem arz eden husus celbedilen icra dosyalarından anlaşılacağı üzere davalı şirket aleyhine 2018 yılı itibari ile artarak devam eden bir icra takibi süreci başlamıştır. Öyle ki celbedilen kayıtlara göre davalı şirket hakkında dava tarihinden önce dahi 160 adet ayrı icra takibi başlatılmıştır. Söz konusu icra takipleri dava tarihinden sonra artarak devam etmiş ve böylece 543 adet ayrı icra takibi dahi başlatılmıştır. Dava tarihinden önce başlatılan 160 adet ayrı icra takibinden 120 tanesinin kapalı olduğu kayıtlardan tespit olunsa dahi 40 tanesi ise açık görünmektedir.
Özellikle davalının, dava tarihi öncesi düzenlenen ve dava tarihi öncesi yapılan takiplere konu kambiyo senet içeriklerinin varlığına rağmen ödeme yapmadığı, bu kambiyo senetlerinin içerikleri nedeni ile davacının şeklen alacaklı olduğunun yaklaşık ispatı aşan derecede ispatlandığı, davacının vadesi dava tarihinden önceye ait bir kambiyo senedine dayalı takip başlattığı, ayrıca yine dava tarihinden önceki iki takipte ise tanzim ve vade tarihinin dava tarihinden öncesine ait olduğu, bu noktada 4 adet senet ile tanzim tarihi dava tarihinin öncesine ancak vade tarihi dava tarihinin sonrasına ait … cirosu taşıyan 2 adet senedin de mevcut olduğu, davacının sadece tek bir icra dosyasından dahi alacaklı olsa bile bu dosyadan dolayı ödeme yapılamamasının takip sayısının çokluğu ve yukarıda açıklanan durum dikkate alındığında ödemelerin tatil olunmasından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Adı geçen icra dosyası içerikleri dikkate alındığından davalı şirketin farklı tarihlerde yapılan ve yukarıda açıklanan çok sayıdaki icra takiplerine, dava tarihi öncesi maruz kaldığı anlaşılmaktadır. Hayatın olağan akışı içerisinde ayakkabıcılık sektöründe faaliyet gösteren bir şirketin çok farklı nedenlere dayalı ve çok farklı miktarlarla ilgili ve kısa zaman dilimi içerisinde maruz kaldığı icra takiplerinin varlığı artık alacaklarının tahsilinin semeresiz kalması noktasında davalı aleyhine yaklaşık ispatın oluştuğunu göstermektedir. Kaldı ki dava öncesi açılan takiplerden 40 adedi ise halen infaz edilmemiş olarak görünmektedir. Bu icra takiplerinin semeresiz kalması ödemelerin tatili noktasında davalı aleyhine güçlü delil niteliğindedir. (Prof.Dr. Baki KURU, İcra İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul, Sayfa 984; Prof.Dr.Saim ÜSTÜNDAĞ, İcra Hukukunun Esasları, İstanbul, Sayfa 54)
Yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda ise davalı şirketin dava tarihinden geriye dönük olmak üzere ve aradan geçen yıllara rağmen, muaccel ve çekişmesiz olan borçlarını ödeyememesinin süreklilik arz edecek şekilde yapılamadığı anlaşılmaktadır.
Borçlu muaccel ve çekişmesiz borçlarını ödemiyor ve bu husus geçici bir duruma dayanmıyor ise borçlu ödemelerini tatil etmiş demektir. Borçlu, ödemelerini tatil ettiğini açıkça bildirebileceği gibi, genellikle buna delalet eden bir takım gelişmelerden, olaylardan da anlaşılabilir. Örneğin, işyerinin kilitlenerek ve bir temsilci bırakmadan uzun bir yolculuğa çıkılması, borçluya yapılan ve devam eden icra takiplerinde önemli bir artış varsa, en küçük borçlar dahi ödenmiyorsa veya borçlunun mallarının büyük bir kısmına haciz konmuş ise, vb.borçlunun ödemelerini tatil ettiği sonucuna varmak mümkündür. (Prof.Dr.Baki KURU-İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, 2.Baskı,2013, Sayfa 1146; Prof.Dr.Sami ÜSTÜNDAĞ, İflas Hukuku, İstanbul, Sayfa 46; Yargıtay 11. HD 11/06/1990 tarih ve 3819E. 4632K.sayılı ilamı). Somut olayda yukarıda açıklandığı üzere davalı şirketin dava tarihi öncesinden başlamak üzere faaliyetinin azalmaya başladığı, gelirinin azalmaya başladığı, hatta yargılama sırasında durma noktasına geldiği, davalı şirketin temsilcisinin yargılama aşamasında dahi duruşmada hazır olamadığı, takiplerin giderek arttığı, bilinen mallarına çok sayıda hacizler konulduğu görülmektedir. Davalı borçlunun dava tarihi öncesi açık ve anlaşılabilir bir nakit sıkıntısını yaşadığı, nakit döngüsünün bozulduğu, hayatın olağan akışına uygun olmayacak derecede ve dava tarihi öncesi pek çok icra takibine maruz kaldığı, bu icra takiplerinin dava tarihi sonrası giderek yüksek boyutlara ulaştığı, dava öncesi başlayan bu durumun dava sonrası ise artarak devam ettiği açıktır. Bu haller davalının ödemelerini tatil ettiğini gösterir haller olarak kabul olunmalıdır (Hakan PEKCANITEZ/Oğuz ATALAY/Meral SUNGURTEKİN ÖZKAN/Muhammet Özekes/ İcra İflas Hukuku, 8. Baskı, İstanbul 2021, Sayfa 403, sayfa 404; Murat ATALI/İbrahim ERMENEK/Ersin ERDOĞAN, İcra İflas Hukuku, 4. Baskı, Ankara 2021, sayfa 543). Bu arada ifade etmek gerekir ki bazı borçların ödenmesinin varlığı dahi dava tarihi öncesi itibari ile mevcut olan ödemelerin tatilinin şartlarının gerçekleştiği olgusunun göz ardı edilmesini gerektirmeyecektir.
Nitekim Yargıtay uygulamasında da aleyhine birden fazla icra takibi yapılan davalı şirketin kesinleşen borçlarını ödememesi hali borç ödemelerinin tatil olunduğu noktasında davalı şirket aleyhine bir karine teşkil etmektedir. Davalının dava öncesi çok sayıdaki takip konusu borçlarını dava tarihi itibari ile ve hatta dava tarihi sonrası itibari ile dahi ödeyemediği anlaşılmaktadır.
İcra ve İflâs Kanunu’nun m. 177/f.1-bend 2 hükmü uyarınca, borçlunun ödemelerini tatil ettiğinin kabulü için, açık veya zımni iradesiyle genel ve sürekli nitelikte borcunu ödeyememe durumunda olması gerekir. Somut olayda vadesi gelmiş borçlarının sayı ve miktar itibarıyla genel olarak ödenmemesi ve bu durumun geçici veya arızi bir mali sıkıntıdan kaynaklanmaması karşısında genel ve süreklilik arz edecek şekilde borçlunun ödemelerini yapamadığı sonucuna varılması gerekmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporlarında, yapılan tespitler dahi dikkate alındığında dava tarihi öncesi şirketin sayı ve miktar itibarı ile genel olarak ödemeleri yapamadığı, bu durumun kalıcı ve süreklilik arz eden bir kaynak yokluğu ile hiçbir faaliyetin olmaması nedenli mali sıkıntıdan kaynaklandığı, bu nedenle borçlunun ödemelerini tatil ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Kaldı ki bu noktada davalı şirkete ilgili yıllara ait ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmesi için usulüne uygun olarak ihtarat yapılmış, bu ihtarat usulüne uygun olarak davalı şirkete tebliğ olduğu halde davalı şirket 2018-2019-2020-2021 yılı ticari defter ve kayıtlarını dahi ibraz etmemiştir. Zaten ilgili duruşma tutanağında davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını sunmaması durumunda davacı beyanlarına bu noktada itibar olunacağı dahi ihtar edilmiştir. (Yargıtay 19. 2009/3927E. 2009/4944K.sayılı kararından hareket edilmiştir) Bu hal dahi yukarıda irdelenen deliller ile uyum arz etmektedir. Bir başka deyişle davalı borçlunun son incelemede ticari defterlerini incelemeye sunmamış olması nedeni ile davalının ödemelerini tatil ettiği yönündeki davacı beyanına dahi itibar olunması gerekir.
Davacının dayanmış olduğu iflas nedeni karşısında yargılama aşamasında davalı şirket temsilcisi duruşmaya davet edilmiş, ihtaratlı olarak yapılan tebligata rağmen davalı şirket temsilcisi duruşmada hazır olmamıştır. Akabinde bilirkişi raporlarının alınması aşamalarından sonra halihazırda ve kayden davalı şirket temsilcisi görünen Ali Murat Kızıltaş’a yeniden ihtarlı duruşma gün ve saatinin tebliği işleminin sağlanması yönünde ara karar oluşturulmuştur. Ne var ki adı geçenin Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde mernis adresinin bulunmadığı, buna mukabil daha önce mernis adresine tebligat yapıldığı dikkate alınarak 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun m. 35 hükmü çerçevesinde ihtarlı davetiye tebliğ olunmuştur. Öte yandan İİK m. 177 hükmü, Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili olan borçlunun dinlenilmesi gerektiğini düzenlemekte olup, davetiye tarihi itibari ile davalı şirketin mümessilinin Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde resmi bir yerleşim yeri dahi mevcut değildir. Bu hükme rağmen ve yine de davalı şirket temsilcisine 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükmüne uygun olarak ihtarlı duruşma gün ve saati tebliğ edilmiştir.
Mevcut fiili ve hukuki durum karşısında az sayıdaki bir kısım müdahil beyanlarının dahi davalı lehine sonuca varılmasını gerektirecek vakıa ve delil durumundan yoksun olduğu anlaşılmaktadır.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kabulüne, … Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numaralı … Şirketi’nin iflasına, iflasın 03/04/2023 günü saat 15:31 itibarıyla açılmasına, iflasın açıldığının İstanbul Nöbetçi İflas Müdürlüğüne derhal bildirilmesine, iflasın açıldığının … Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine, karar örneğinin ve iflas avansının iflas müdürlüğüne gönderilmesine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının kabulüne,
2-… Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil sırasında kayıtlı Goman Ayakkabıcılık Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nin iflasına,
3-İflasın 03/04/2023 günü saat 15:31 itibari ile açılmasına,
4-İflasın açıldığının .. İflas Müdürlüğü’ne ve … Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere ile bildirilmesine,
5-İflas kararının iflas müdürlüğü tarafından ilanına,
6-İflas avansının iflas müdürlüğüne aktarılmasına,
7-Karar örneğinin ve iflas avansının iflas müdürlüğüne gönderilmesine,
8-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 179,90-TL peşin harçtan peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
9-Davacı tarafından harcanan 44,40-TL peşin harç ve 44,40-TL başvuru harcı toplamı olan 88,80-TL’nin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
10-Davacı tarafından yapılan ‭‭3.000,00-TL bilirkişi ücreti ile 849,60-TL ilan masrafı, 6.961,15-TL tebligat, posta giderleri, muhafaza giderleri olmak üzere toplam 10.810,75-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
11-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
12-Davacı vekille temsil edildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
12-Karar kesinleştiğinde gider avansının talep halinde iadesine,
Dair; davacı asil, davalı vekili ile diğer müdahil vekillerinin yüzlerine karşı diğer müdahillerin yokluğunda olmak üzere kararın taraflara tebliğinden itibaren 10 günlük süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 03/04/2023

Başkan
e-imza
Üye
e-imza
Üye
e-imza
Katip
e-imza