Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/75 E. 2018/1076 K. 06.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/75 Esas
KARAR NO : 2018/1076

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/01/2018
KARAR TARİHİ : 06/11/2018

Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2015/297 esas sayısı ile davalılar … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş. İle birlikte davalı … Aleyhine açılan davada bu davalı yönünden tefrik kararı verilmiş, tefrik edilen dosya yetkisizlikle mahkememize gönderilmiş olup, bu davalı yönünden Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle : müvekkili şirketin davalıdan Ekim 2014 ila Ocak 2015 tarihleri enerji satın aldığını, davalı tarafından müvekkiline kesilen faturalarda kayıp- kaçak, kullanım bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış bedeli, sayaç okuma bedeli v.b adlar altında haksız ve hukuka aykırı tahsilatların yapıldığını, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik kayıp- kaçak için 1.000,00-TL, dağıtım bedeli için 500,00-TL, iletim bedeli için 500,00-TL, perakende satış hizmet bedeli için 500,00-TL olmak üzere toplam 2.500,00-TL’lik kısmının ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER:
1-Abone sözleşmesi, Faturalar, Tüketim Endeksleri.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak vb. bedellerin istirdadı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararları ile Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, dava devam ederken 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bent ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Dava tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalar da) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20. Maddelerine göre davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan yargılama masraflarının kime yükletileceği, lehe veya aleyhe vekalet ücretine hükmedilip edilmeyeceği hususunda mevzuatımızda açıkça bir hüküm bulunmamaktadır. Somut olaya en yakın hüküm HMK 331/1. maddesi olsa da bu husus “dava açıldığı andaki haklılık” durumuna göre neticeyi tayin etmektedir. Ne var ki somut olayda dava açıldığında kimin hangi mevzuata göre haklı olacağını tayin etmek de pek mümkün değildir. Zira baştan beri yasama ve yürütme organlarının bu fatura kalemlerinin abonelerden tahsil edilmesi yönünden net bir irade koyduğu, bu iradeye istinaden ilgili şirketlerin bu tahsilatları yaptığı, buna mukabil yargı organının (Yargıtay HGK ve 3. HD) bu tahsilatların yapılamayacağına dair ortaya irade koyduğu, davacıların da bu iradeye istinaden dava açtıkları anlaşılmaktadır. Devletin yasama, yürütme, yargı organları arasındaki bu çelişik durumun oluşturduğu hukuki garabet nedeniyle dava açıldığı tarihteki haklıyı tayin etmek mümkün olmamıştır. Bu nedenle somut olaya HMK 331/1. Maddesinin uygulanması kabil değildir. Bu nedenle bu hukuk boşluğunun 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 1/2. maddesi bağlamında ele alınması gerekmiştir. Buna göre taraflardan hiçbiri lehine vekalet ücretine hükmetmemek ve herkesin yaptığı yargılama masrafını kendi üzerinde bırakmak, en âdilane çözüm olacağından, yargılama masraflarını da bu şekilde hüküm altına almak iktiza etmiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Harç yeterli olduğundan ikmaline yer olmadığına,
3-Taraflarca yapılan yargılama masrafının, masrafı yapan taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 06/11/2018

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza