Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/68 E. 2019/362 K. 02.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/68 Esas
KARAR NO : 2019/362

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ: 19/01/2018
KARAR TARİHİ: 02/05/2019

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalı şirket nezdinde 31/10/2017 tarihinde ilanlı olarak olağanüstü genel kurul toplantısı yapıldığını, söz konusu olağanüstü genel kurul toplantısı gündeminin konusunun davalı şirket esas sözleşmesinin sermaye başlıklı 6. maddesinin değiştirilmesi olduğunu, müvekkilinin anılan olağanüstü genel kurul toplantısına katılımının engellendiğini, bu sebeple müvekkilinin azınlık pay sahibi olarak hak ve menfaatlerini korumak maksadı ile muhalefet şerhi de koyamadığını, hisse devrinden sonra çoğunluk hissedar …’ın azınlık hissedarlarının mali haklarını, bilgi alma ve inceleme haklarını gasp ettiğini, planlı olarak yapılan eylemler neticesinde müvekkilinin zarara uğradığını, davalı şirketin hakim hissedarının gereği yokken sermaye artırımı organize ederek azınlık konumunda bulunan müvekkiline ait payları eritme gayreti olduğunu, olağanüstü genel kurul toplantısına katılmak için pay sahiplerine usulüne uygun çağrı yapılmadığını, genel kurul toplantısının gündeminin belirli olmadığını, bu minvalde bir kararın alınacağı genel kurul toplantısı gündeminin açık, anlaşılabilir, genel kurulda karar vermeye ve oy vermeye elverişli olması gerektiğini, davalının hakim hissedar olarak iş bu hakimiyetini kötüye kullandığını, TTK hükümlerini açıkça ihlal ettiğini, basiretli bir tacir gibi davranmadığını, genel kurul toplantısı sermaye artış kararının afaki iyi niyet kurallarına ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirterek 31/10/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye arttırımı kararının kanuna, esas sözleşmeye ve özellikle dürüstlük kuralına aykırılık sebebi ile TTK 445 vd. maddeleri uyarınca iptaline, TTK 449 maddesi uyarınca ilgili kararların icrasının durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; İrlanda’da tüzel kişiliği bulunan davacı şirketin yargılama masrafları dahil olmak üzere müvekkili şirketin dava sebebi ile uğrayabileceği zararları bakımından teminat yatırması gerektiğini, iş bu davanın hukuki dayanaktan yoksun, mesnetsiz ve kötü niyetli olduğunu, davalı şirkete çağrı prosedürüne uygun surette bildirimde bulunulduğunu, müvekkili şirket yönetim kurulunun 10/10/2017 tarih ve 2017/3 toplantı numaralı kararı ile TTK madde 376 şartlarının oluştuğundan olağanüstü genel kurulun toplanması için çağrı yaptığını, davacı şirketin gündemin belirliliği ilkesinin açıkça ihlal edildiğini, gündem maddelerinin kanuna aykırı olarak düzenlendiği ve iptal edilmeleri gerektiği yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, TTK 446 maddesi altında iptal davası açabilecek kişilerin belirlendiğini, iş bu madde kapsamında davacı tarafça iddia edilen söz konusu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olmasının dava şartı olduğunu, pay sahiplerinin kararı iptal ettirebilmek için söz konusu aykırılığın genel kurul kararının alınmasını etkilediğini ispat etmekle yükümlü olduklarını, davacı tarafın beyanlarının afaki olduğunu, ilgili hususları ispata yönelik hiçbir delil ve belge sunmadığını, müvekkili şirketin hakim ortağın hisse devralmasından sonra büyük yatırımlar gerçekleştirdiğini, bu yatırımlar için finansal bir kaynağa ihtiyaç duyulduğunu, müvekkili şirketin artırım kararı almakla çoğunluk pay sahibi şirketten para alacağını yatırıma dönüştürmek sureti ile fedakarlıkta bulunduğunu, 30/09/2017 tarihli hesapları ile mali tabloları esas alınarak hazırlanan YMM özvarlık tespit raporuna göre öz varlığın -10.828.391,84-TL olarak tespit edildiğini, bu durumda 2.500.000,00-TL tutarındaki davalı şirket sermayesinin artırılması zorunluluğu doğduğundan sermayenin 27.000.000,00-TL’ye çıkartıldığını, sermaye arttırımı sebebi ile davacı tarafın herhangi bir hakkının ihlal edilmediğini, rüçhan haklarını kullanmaları için gerekli tüm prosedürün yerine getirildiini ancak davacı tarafın asıl amacının sermaye arttırımı yaptırmamak, şirkete herhangi bir katma değer sağlamamak olduğunu belirterek TTK 451 md. uyarınca genel kurul kararına karşı kötü niyetle iptal davası açan davacı şirketin, davalı şirketin uğradığı yahut uğrayacağı her zarardan sorumlu bulunmasına ve gerek dava masrafları gerekse uğrayacağı zararlar bakımından artırılan sermayenin %15’inden az olmamak üzere uygun bir teminata hükmedilmesine, davacı tarafın genel kurul kararının icrasının durdurulması ve yürütülmesinin geri bırakılması taleplerinin reddine, müvekkili şirketin 31/10/2017 olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye artırımı kararının esas sözleşmeye, dürüstlük kuralına ve yerleşmiş içtihada uygun olarak alındığından genel kurul kararının iptali talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı şirketin 31/10/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye artırımı kararının kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu iddiası ile TTK 445 vd. hükümleri uyarınca iptali talebine ilişkindir.
Mahkememizce davalı şirketin sicil dosyasının onaylı sureti, davaya konu olağanüstü genel kurul toplantı tutanağının onaylı örneği, gündem ve hazirun cetveli getirtilmiş, taraflarca dosyaya sunulan deliller incelenmiştir. Davacı tarafça dosyaya sunulan deliller incelenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 445-451. maddelerinde genel kurul kararlarının iptali konusu düzenlenmiştir. İptal sebeplerinin düzenlendiği TTK 445 maddesinde 446. maddede belirtilen kişilerin kanun veya esas sözleşme hükümlerine, özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden 3 ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi’nde iptal davası açabilecekleri belirtilmiş, iptal davası açabilecek kişilerin düzenlendiği TTK 446. maddesinde genel kurul toplantısında hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu, kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Somut olayda davalı şirketin sicile kayıtlı olduğu adresin Beyoğlu/İstanbul adresi olduğu, bu yerin yargı yetkisi bakımından mahkememize bağlı olduğu, dolayısı ile TTK 445 maddesinde kesin yetki olarak belirlenen genel kurul kararının iptali davası bakımından mahkememizin yetkili olduğu, davacının davalı şirkette %25 hisseye sahip olup, aktif dava ehliyetinin olduğu, dava konusu 31/10/2017 tarihli genel kurula katılmamış olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu genel kurul tarihi 31/10/2017’dir. Dava 19/01/2018 tarihinde açılmış olup, TTK 445 maddesi uyarınca davanın 3 aylık yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
İddia, savunma, dosyaya celp olunan belge ve bilgiler, taraflarca dosyaya sunulan deliller ve davalı şirketin iptali istenilen kararlara ilişkin döneme ait ticari defter ve kayıtları incelenerek iptali istenilen kararın meydana gelişi veya içeriği itibariyle yasaya, ana sözleşmeye, veyahut dürüstlük kuralına, emredici hükümlere, ahlaka veya kişilik haklarına aykırı olup olmadığının tespiti, şirketin mali durumunun tespiti ile sermaye artırımının zorunlu olup olmadığının tespiti hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 25/09/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle “…Dava dosyasında 25.10.2017 tarihli, 30.09.2017 itibarıyla öz varlık tespit raporunun sunulu olduğu görülmekle, anılan raporda 30.09.2017 tarihli davalı şirket bilançosuna göre öz varlık tutarı -10,828.391,84 TL olarak belirlenmiştir. Rapor ekinde yer alan, davalı şirkete ait 30.09.2017 tarihli bilançonun incelenmesinde, öz varlığın negatif çıkmasındaki temel unsurların, mali borçlar, (uzun ve kısa vadeli kredi borçlan) satıcılara borçlar (mal ve hizmet tedariki yapılan kişi ve kuruluşlar) ve ortaklara borçlar bakiyeleri olduğu görülmektedir. Ortaklara borçlar bakiyesi 38.559.739,80-TL olup, toplam borç miktarının içerisinde % 40,50 lik bir hacme sahiptir. Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere şirketin kaydi değerler üzerinden borca batık olduğu, buna bağlı olarak da sermaye artırımına gitmesi gerektiği tartışmasız olmakla birlikte, TTK. 376. madde hükmü dikkate alındığında, (Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.) şirketin ödenmiş sermayenin 1/3 ile yetinmesi (2.500.000,00 / 3 = 833,333,33 TL) için en az 10.828.391,84 + 833.333,33 = 10.829.225,17 TL sermaye artınını yapması gerektiği, ancak davalı şirketin 24.500.000,00 TL sermaye artırımına gitme karan aldığı, artışın nakden yapıldığı müşahede edilmiştir. Davalı şirketin büyük hissedarına olan 38.559.739,80 TL tutarındaki borcunun, öz kaynak kaybına sebebiyet veren etkenlerden biri olduğu kabul edilmekle birlikte, şirketin böyle bir fona ihtiyaç duyması karşısında borçlanmanın, fînans kuruluşlarından kullanılması ile şirket ortaklarında temin edilmesi arasında, Öz varlığın kaybedilmesi yönünden bir farklılık doğurmayacağı da açıktır. Netice itibarıyla şirketin böyle bir borçlanmaya neden ihtiyaç duyduğu hususu, gerek görevlendirme gerek ise huzurdaki davanın konusu bakımından incelemeye konu edilmemiştir. Diğer yandan, 15.01.2013 tarihli Hisse Alım Satım ve Hissedarlar Sözleşmesinin 8.3. maddesine göre, şirketin ödenmiş sermayesinin 25.000.000,00 TL Üzerinde artırılması için gerekecek Genel Kurul toplantı nisabının, şirket sermayesinin en az %80’ine sahip hissedarların hazır bulunması ve davalı şirket sermayesinin %80’ini temsil eden hisselere ilişkin olumlu oy kullanılması gerekmektedir. Bu hüküm, ana sözleşme değişikliğine konu edilmemiş görünmektedir. Yukarıdaki Hisse satış sözleşmesi hükmü dikkate alınarak, ödenmiş sermayenin 25.000.000,00 TL üzerinde artırılması da söz konusu olmayıp, yapılan artış 24.500.000,00 TL ile sınırlı kalmıştır. Bu anlamda ana sözleşmede, sermaye artırımına ilişkin nisaplar yönünden herhangi bir düzenleme yapılmamış olmakla birlikte, yapılan artışın da Hisse satış sözleşmesinin 8.3. maddesine aykırı olmadığı değerlendirilmiştir. SONUÇ Görevlendirme karan ile sınırlı olarak yapılan tüm inceleme, tespit ve değerlendirmeler ile rapor içerisinde açıklanan nedenlere binaen; iptali istenen kararın, davalı şirkete ait 30.09.2017 tarihli mali tablolara göre, TTK nun 376/3 maddesi kapsamında şirketin öz varlığını yitirdiğinin anlaşılması üzerine alındığı, davalı şirketin 30.09.2017 tarihli mali tablolarının, TTK nun 376/3 maddesi hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi sonucunda, sermaye artırımının zorunlu olduğu, rapor İçerisinde açıklanan nedenlerle kararın, içeriği itibariyle yasaya, ana sözleşmeye veyahut dürüstlük kuralına, emredici hükümlere, ahlaka veya kişilik haklarına aykırı bulunmadığının Sayın Mahkeme’nin takdirinde olduğu, davacının davalı şirketin “ortaklara borçlar” pazarlama satış ve dağıtım giderleri ile “Stoklar” hesap kalemlerine ilişkin itiraz ve taleplerinin değerlendirilmesi hususu görevlendirme kapsamında yer almadığından, ayrıca davalı şirket ticari defterlerinin incelenmesine yönelik de bir görevlendirme bulunmadığından, söz konusu iddialar yönünden bu aşamada herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmasının söz konusu olmadığı, kaldı ki bu yönde bir inceleme yapılacak ise, hesapların geriye doğru denetlenmesi şeklinde değil, ancak ilgili dönem mizanında yer alan hesap tanımlamaları çerçevesinde yapılabileceği…” yönünde görüş bildirilmiştir. Davalı şirketin dava konusu döneme ilişkin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak davalı vekilinin rapora ilişkin itirazları incelenmek sureti ile bilirkişi heyeti tarafından ek rapor alınmıştır. 06/03/2019 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle “…Mali yönden kök rapordan ayrılmayı gerektirecek herhangi bir hususun söz konusu olmadığı, hukuki yönden de davacı yan itirazları dikkate alınarak yapılan değerlendirme sonucunda 31.10.2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye artırımı kararının kanuna, esas sözleşmeye ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olmadığı değerlendirildiğinden, TTK m. 445 vd. hükümleri uyarınca iptali şartlarının bulunmadığı…” yönünde görüş bildirilmiştir.
Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; dava, davalı şirketin 31/10/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3 nolu kararın iptali talebine ilişkin olup, davacı vekili müvekkilinin 31/10/2017 tarihi itibari ile %25 hissedarı olduğu davalı şirketin 31/10/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına katılmak için müvekkiline usulüne uygun çağrı yapılmadığını, müvekkilinin bu sebeple toplantıya katılamadığını, gündemin belirli olmadığını, toplantıda sermaye artırımına ilişkin alınan kararın iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu belirterek kararın iptali talebinde bulunmuş olup, davacının taleplerinin temel 2 hususa dayandığı, 1. hususun genel kurulun toplanmasında usulsüzlük, 2. hususun alınan genel kurul kararının esas olarak haksız ve kötü niyetli olduğu yönündedir. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle davacıya davaya konu 31/10/2017 tarihli olağan genel kurul toplantı çağrısının usulünce yapılıp yapılmadığının tespiti gerekmektedir. Genel kurul toplantısının hukuken geçerli olabilmesi için bütün pay sahiplerinin Türk Ticaret Kanunu’nda (md. 414), diğer özel kanunlarda ve ana sözleşmede belirtildiği şekilde toplantıya çağırılmaları şarttır. TTK 414 maddesi uyarınca genel kurulu toplantıya çağrının esas sözleşmede gösterilen şekilde ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere toplantı tarihinden en az 2 hafta önce Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanan ilan ile yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Bunun tek istisnası TTK’nun 416. maddesinde öngörüldüğü üzere bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin toplantıda hazır bulunmaları ve hiçbirinin toplantı yapılmasına ve karar alınmasına herhangi bir şekilde itiraz etmemesi halidir. Toplantı çağrısı kanun veya ana sözleşmeye göre, yetkili organ veya kişiler tarafından pay sahiplerine ve/veya temsilcilerine yöneltilen ve genel kurul toplantısına çağrı ile bu toplantının yerini, zamanını, gündemini ve katılma koşullarını içeren ilan veya mektup şeklinde yazılı bir irade beyanı veya bildirimi olup, hukuken zorunludur. Somut olayda 31/10/2017 tarihinde icra edilecek genel kurula ait çağrı mektubunun Beyoğlu 21. Noterliği’nde 16/10/2017 tarihinde hazırlatılarak davacı tarafa gönderilmek üzere 23/10/2017 tarihinde DHL Kargo firmasına teslim edildiği ve mektubun 26/10/2017 tarihinde davacı tarafa teslim edildiği, diğer yandan davalı şirket vekilinin davacı şirket vekiline 16/10/2017 tarihli e-posta ile genel kurul ilanını gönderdiği, 12/10/2017 tarihli e-posta ile yapılan telefon görüşmesine atfen ilgili dökümanları gönderdiği, genel kurula davet ilanının Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 16/10/2017 tarih 9430 sayılı nüshasında ilan edildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar davalı şirketin yurt dışında olmasına dayalı olarak çağrı mektubu yasada ön görülen sürelerde tebliğ edilememiş ise de taraf vekilleri arasındaki e-posta yazışmaları ile davalı şirketin bilgilendirildiği, bu durumda davalı şirketin genel kurul çağrı ilanının usulüne göre yapılmadığını öne sürerek genel kurulun iptalini talep etmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu, kaldı ki genel kurul toplantısında şirketin toplam 2.500.000,00-TL olan sermayesinden 1.875.000,00-TL’sine karşılık gelen (%75) pay sahibinin toplantıda hazır bulunduğu ve sermaye artırım kararının davalı şirketin %75 pay sahibi olan … Holding A.Ş.’nin olumlu oyu ile alındığı, TTK ve şirket esas sözleşmesi kapsamında toplantı nisabının sağlandığı, bu durumda davacı şirketin genel kurul toplantısına katılmış olsa dahi alınan kararı değiştirecek bir çoğunluğa sahip olmadığı anlaşılmakla Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bu yöndeki yerleşik uygulaması da nazara alınmak sureti ile davacının çağrının usulsüz olduğu, gündemin belirli olmadığı yönündeki iddiaları kabul edilmemiştir. Davacının “genel kurul kararının esas olarak haksız ve kötü niyetli olduğu” yönündeki iddialarının incelenmesine gelince; dava konusu 31/10/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3 nolu kararın “…Şirket sermayesinin 2.500.000,00-TL’den 27.000.000,00-TL’ye artırılması ve bu kapsamda şirket ana sözleşmesinin 6. Maddesinin tadil edilmesine ilişkin görüşmelere geçildi. Şirket yönetim kurulu üyesi Sayın … söz aldı; şirket ana sözleşmesinin 9. Maddesi hükmü göz önünde bulundurulduğunda, şirketimizin 30/09/2017 tarihli mali tabloların incelenmesi sonucu şirketin öz sermayesini kaybettiği anlaşıldığından, yönetim kurulu tarafından bu konuda bir yeminli mali müşavir raporu hazırlattırıldığı, 25/10/2017 tarihli ve 47871 sayılı YMM raporunda da şirketin 30/09/2017 tarihli mali tabloların incelenmesi sonucunda “aktif toplamının 84.344.111,47-TL olduğunun ve borçlar toplamının 95.172.503,31-TL olduğunun veaktif toplamından borçlar düşülmesi sonucunda özvarlığının -10.828.391,84-TL” olduğunun tespit edildiği, şirketin gerek faaliyetlerini devam ettirebilmesi gerekse vergi, sigorta primi ve benzeri kamusal yükümlülüklerini yerine getirmesi açısından sermaye artırımı yapmasının zaruri olduğu hususları hakkında genel kurula bilgi verdi ve bu nedenle şirket genel kurulunu ivedilikle toplantıya çağırıldığı belirtilmiştir. Buna göre, TTK’nın ilgili hükümleri gereğince şirketin sermayesinin 2.500.000,00-TL’Den 27.000.000,00-TL’ye artırılması gerekliliği yönetim kurulu tarafından şirket pay sahiplerine vurgulanmıştır. Bu kapsamda TTK ve şirket ana sözleşmesi uyarınca şirket sermayesinin 2.500.000,00-TL’den 27.000.000,00-TL’ye artırılmasına ve artırılması için gerekli olan toplantı ve karar nisabının sağlanması nedeniyle şirket ana sözleşmesinin “sermaye” başlıklı 6. maddesinin iş bu genel kurul toplantı tutanağının ek-1’indeki şekli ile tadil edilmesine oy birliği ile karar verilmiştir…” şeklinde olduğu görülmüştür. Yukarıda özetlenen ve mahkememizce benimsenen bilirkişi raporunda yapılan tespite göre 30/09/2017 tarihli davalı şirket bilançosuna göre öz varlık tutarının -10.828.391,84-TL olarak belirlendiği sabittir. TTK 376 maddesi uyarınca sermaye ve yasal yedek akçeler toplamının belirli oranlarda azalması halinde yönetim kurulu bazı önlemler almakla yükümlü kılınmıştır. Ticaret Bakanlığı’nın 15/09/2018 tarih 30.536 sayılı resmî gazetede yayınlanan “6102 sayılı TTK’nun 376 maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar” tebliğinin 5 maddesi uyarınca yönetim kurulunun sermaye ile kanuni yedekler toplamının en az yarısının ya da 2/3’ünün zararlar sebebi ile karşılıksız kalması nedeni ile genel kurulu toplantıya çağırması, tebliğin 6. maddesi uyarınca son bilançoyu genel kurula sunması, durumu her ortağın anlayabileceği şekilde anlatması zorunludur. Sermaye ve yedek akçeler toplamının en az 2/3’ünün karşılıksız kalması halinde sermayenin 1/3’ü ile yetinilmesine ve TTK md. 373-375 uyarınca sermayenin bu oranda azaltılmasına, sermayenin tamamlanmasına veya sermayenin artırılmasına karar verebilir. Genel kurul bu önlemlerden birine karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer. Somut olayda davalı şirket yönetim kurulunun tebliğin 6. maddesi kapsamında genel kurulu toplantıya çağırma kararı aldığı ve genel kurul toplantısında yasaya ve tebliğe uygun şekilde sermaye artırımı yapılmasına karar verildiği, şirketin mevcut mâli durumu nedeni ile sermaye artırımının zorunlu olduğu, bu nedenle anılan kararın esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olmadığı, TTK 445 vd. hükümleri uyarınca iptali koşullarının gerçekleşmediği anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.

HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 646,05-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili lehine takdir edilen 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza