Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/451 E. 2021/131 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/451 Esas
KARAR NO : 2021/131

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 22/05/2018
KARAR TARİHİ : 11/03/2021

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; 23.02.2018 tarihinde davalı şirket merkezinde davalı şirketin 2015 – 2016 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısı yapıldığını, müvekkilinin, davalı şirketin toplam 5.000.000 adet hissesinin 1.658.300 adedine sahip olduğunu, bahsi geçen genel kurul toplantısının hazırlık aşamasında usulsüzlükler yapıldığı gibi toplantıda da haksız, yasaya ve dürüstlük kuralına aykırı olarak bir takım kararlar alındığını, bu sebeple genel kurulda alınan kararların iptaline karar verilmesi gerektiğini, toplantıya çağrı kanuna ve usule aykırı olduğunu, 23.02.2018 tarihinde genel kurul toplantısı yapılacağına dair alınan yönetim kurulu kararının 15.01.2018 tarihli olduğunu, genel Kurul Toplantı Tutanağında da belirtildiği üzere yönetim kurulunun 15.01.2018 tarihli işbu kararı yine her nasılsa 15.01.2018’de flaş haber gazetesinde yayınlanabildiğini, alınan bir kararın aynı gün gazetede ilan edilebilmesi fiilen mümkün olmadığından burada açıkça usule aykırı davranıldığını, diğer yandan 23.02.2018 tarihinde genel kurul toplantısı yapılacağına dair alınan yönetim kurulu karan Yönetim Kurulu Başkanı olmaksızın başkan yardımcısı ve iki üyenin imzası ile alındığını, Yönetim Kurutu Başkan vekilinin yönetim kurulunu toplantıya çağırması ancak yönetim kurulu başkanının geçerli bir mazereti olması halinde mümkün olduğunu, dolayısıyla genel kurut yapılmasına dair alınan yönetim kurulu kararının kanuna aykırı olduğunu, 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantılarının aynı anda yapılmasının hukuken mümkün olmadığını, genel kurul toplantı tutanağından da açıkça görüleceği üzere aynı toplantıda aynı oylamada hem 2015 hem de 2016 yıllarına ilişkin olarak birlikte toplantı yapıldığını ve birlikte ibra oylaması yapıldığını, bu şekilde 2015 ve 2016 yıllarına yönünden birlikte olağan genel kurul toplantısı yapılmasını ve yönetim kurulu üyelerinin her iki yıl için de birlikte ibra edilmesi açıkça kanuna ve usule aykırı olduğunu, yönetim kurutu üyelerinin ibra oylamasında oy kullanıp kullanamayacaklarına ilişkin oylamaya dair 4. madde kanuna açıkça aykırı olduğunu, genel kurul toplantı tutanağının 4. maddesinin 3. paragrafında görüleceği üzere … ve … vekilinin şirket ortaklarından …, …, … ve …’ın yönetim kurulunu ibra hususunda hiç oy kullanmamasına yönelik talebi değerlendirildiğini ve … ve …’ın 1.666.700 adet hissesinin olumlu oyuna karşılık diğer ortakların 3.333.300 adet hissesinin olumsuz oyuyla talep oy çokluğu ile reddedildiğini ve oylamaya geçildiği şeklinde açıkça TTK m. 436/2 ‘e aykırı olarak oylama yapıldığını, Yönetim kurulu üyelerinin ibrası hususunda hiç oy kullanmaması talep edilen bu ortaklar aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduklarından kanunen oy haklan bulunmadığını, bu hususta oylama yapıldığını ve bu kişilere oy hakkı vermenin açıkça kanuna aykırı olduğunu, davalı şirketin bilançolarının gerçeği yansıtmadığı bu sebeple özel denetçi atanması gerektiği yönündeki talep gerekçesiz olarak reddedilmiş olup yapılan ibralar bu yönüyle de açıkça geçersiz olduğunu, 2015-2016 yıllan hesap dönemine ilişkin finansal tablolann okunmasını, müzakeresi ve onaya sunulması ile ilgili 3. maddenin görüşülmesinde, davacı tarafından şirket ile ortaklar arasındaki hesap hareketlerine yönelik ayrıntısı ek-1’de sunulan genel kurul toplantı tutanağından görüleceği üzere sorular yöneltildiğini bilgi ve belge ile özel denetçi tayini talebinde bulunulduğunu, ancak bu talep gerekçesiz olarak reddedildiğini, diğer taraftan davacı tarafından davalı şirkete karşı … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası üzerinden bilgi alma ve inceleme talepli dava açıldığını, bu davada verilecek karar kesinleşene kadar flnansal tabloların müzakeresi ile buna bağlı konuların ertelenmesi toplantı başkanından talep edilmişse de toplantı başkanı bu talebi de gerekçesiz olarak reddettiğini, tüm bu sebepler muvacehesinde gerek toplantıya çağrı aşamasındaki usul ve yasaya aykırı işlemler gerekse toplantı anında ibraya ilişkin yapılan oylamadaki usul ve yasaya aykırılıklar nazara alınarak davalı şirketin 23.02.2018 tarihinde alınan 2015-2016 yılına ilişkin olağan genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesi gerektiğini belirterek davalı şirketin 23.02.2018 tarihinde alınan 2015-2016 yılına ilişkin olağan genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Genel kurul çağrı merasiminde herhangi bir usulsüzlük olmadığını, davacı vekillerinden …, … 25. Noterliği aracılığı ile … tarih ve … Yevmiye numarasında kayıtlı bir ihtarname keşide ederek 2015 ve 2016 yıllarına ait davalı Şirket Yıllık Olağan Genel Kurul Toplantılarının süresi içinde yapılmadığını ve şirket genel kurulunun toplantı için çağrılması gerektiğini ihtar ettiğini, İhtarnamenin 24.11.2017 tarihinde tebliğ edildiğini, bunun üzerine davalı şirket Yönetim Kurulu 27.11,2017 tarihi itibariyle ilgili yıllara ait Yıllık Faaliyet Raporlarım hazırladığını ve Şirket Yönetim Kurulu Başkanı Hızır Yılmaz’ın 04.12.2017-10.01.2018 tarihlerine isabet eden zaman aralığında Amerika Birleşik Devletlerine yapacağı önceden planlı seyahat nedeniyle toplantının 12.01.2018 tarihinde yapılması için prensip karan alındığını, daha sonra davalı şirket Yönetim Kurulu 25.12.2017 tarihinde toplanarak Şirket Genel Kurulu Toplantısı’nın 12.01.2018 tarihinde saat 10:30’da yapılmasına karar verdiğini, şirket Yönetim Kurulu Başkanı …, Yönetim Kurulunun toplandığı gün sağlık nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri’nde seyahatte bulunduğu için Yönetim Kurulu toplantısında hazır bulunamadığını ve toplantıya Başkan Vekili sıfatıyla …vekalet ettiğini, öte yandan …’ın 12.01.2018 tarihinde yapılacak Genel Kurul Toplantısında da hazır bulunamama ihtimaline karşı seyahat öncesinde …’a vekalet verdiğini, nitekim … seyahatten 15.01.2018 tarihinde dönmüş olup, 12.01.2018 tarihinde yapılan Genel Kurul Toplantısında vekaleten temsil edildiğini, şirket Genel Kurulu 12.01.2018 tarihine isabet eden belirlenen gün ve saatte toplandığını, ancak Genel Kurul Toplantısı bu defa davacı vekilinin talebi üzerine toplantı tutanağında beyan olunan nedenlerle 1 ay sonraya ertelendiğini, genel kurul toplantısının ertelenmesi üzerine toplantı bitiminde zaten şirket merkezinde hazır bulunan Şirket Yönetim Kurulu 12.01.2018 tarihinde yani aynı gün toplanarak gündemin görüşülmeyen maddelerinin görüşülmesi için 23.02.2018 tarihinde toplantının yeniden yapılmasına dair karar aldığını, ancak 12.01.2018 tarihli Yönetim Kurulu Karan tutanağı hazırlanırken tapaj hatası yapıldığını ve toplantı tarihi sehven 15.01.2018 olarak yazıldığım bunun sadece bir yazım hatası olduğu zaten … 5. Noterliği tarafından …tarih ve … Yevmiye Numarası ile yapılmış tasdik işleminden de açıkça görüldüğünü, 15.01.2018 tarihinde alınmış bir karann 12.01.2018 tarihinde noterlik makamından geçirilmiş olması imkan dahilinde olamayacağı için bu durumun varlığının tartışmadan uzak olduğunu, buna göre 12.01.2018 tarihinde yapılmış toplantı ilanının … tarihinde … gazetesinde yayınlanmış olmasında da garipsenecek bir durum olmadığım, dilekçenin bu bölümünde ortaya konulduğu gibi esasen şirket genel kurul toplantılarının yapılmadığını ihtar eden ve öte yandan da toplantının gerçekleşmemesi için elinden geleni yapan tarafın davacı olduğunu, davacı taraf önce genel kurulun ertelenmesini istediğini ve bilahare isteği üzerine ertelenen genel kurulda alınan kararların çağrı usulsüzlüğünden dolayı iptalini istediğini, çağrıda herhangi bir usulsüzlük olmadığını, Genel Kurut Toplantısından davacı dahil tüm ortakların haberleri olduğunu ve tüm ortakların toplantıya katıldığını, hiçbir ortağın toplantıya katılamamaktan dolayı mağdur olmadığını, davacı dahil tüm ortakların katılmış olduğu toplantının çağrıda usulsüzlük iddiası iptali istenmesi kötüniyetli bir davranıştan başka bir şey olmadığını, toplantıya tüm ortaklar iştirak ettiğinden Genel Kurulun çağrısız bir genel kurul olarak nitelendirilmesi de mümkün olduğunu, bu itibarla çağrıda usulsüzlükten bahsedilemeyeceğini, ayrıca hiçbir şekilde kabul ettiği anlamına gelmemek kaydıyla çağrıda usulsüzlük olsa bile çağrıda usulsüzlük tek başına bir iptal sebebi olmadığını, Yargıtay’ın örnek olarak sunmuş olduğu kararında ve birçok başka kararında bu hususu belirlendiğini bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı davacı şirket ortaklarının tüm genel kurula iştirak ettiğim 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin genel kurulların bir arada yapılması usul ve yasaya aykırı olmadığını, ibraya ilişkin genel kurul kararlarının yerinde olduğunu, bilançolar ve mali tablolar usulüne uygun düzenlendiğini ve gerçeği yansıttığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı şirketin 23/02/2018 tarihli genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK 445-451 maddelerinde genel kurul kararlarının iptal edilebilirlikleri ile butlanı yaptırımları düzenlenmiştir. İptal sebeplerinin düzenlendiği TTK 445 maddesinde 446. maddede belirtilen kişilerin kanun veya esas sözleşme hükümlerine, özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden 3 ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi’nde iptal davası açabilecekleri belirtilmiş, iptal davası açabilecek kişilerin düzenlendiği TTK 446. maddesinde genel kurul toplantısında hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu, kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Somut olayda davacının davalı şirkette pay sahibi olup, aktif dava ehliyetinin olduğu, davacının dava konusu genel kurulda vekâleten temsil edildiği ve davaya konu kararlara olumsuz yönde oy kullanmakla birlikte muhalefetinin toplantı tutanağına geçirildiği anlaşılmıştır. Davalı şirketin sicilde kayıtlı adresinin …olduğu, bu yerin yargı yetkisi bakımından mahkememize bağlı olduğu, dolayısı ile TTK 445 maddesinde kesin yetki olarak belirlenen genel kurul kararının iptali davası bakımından mahkememizin yetkili olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu genel kurul kararı tarihi 23/02/2018’dir. Dava 22/05/2018 tarihinde açılmış olup, TTK 445 maddesi uyarınca davanın 3 aylık yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce davalı şirketin sicil dosyasının onaylı sureti, davaya konu genel kurul toplantı tutanağının onaylı örneği, gündem ve hazirun cetveli getirtilmiş, taraflarca dosyaya sunulan deliller incelenmiştir. Tüm dosya kapsamına göre davalı şirketin 23/02/2018 tarihli genel kurulunun kararlarının meydana gelişi veya içeriği itibari ile yasaya, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olup olmadığının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 31/07/2019 tarihli bilirkişi kurulu kök raporunun sonuç kısmında “…Davalı şirketin 23.02.2018 tarihinde yapılan 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin olağan genel kurulunun gündemdeki 3. ve 4. Maddelerinde alınan kararların Kanun, Ana sözleşme ve objektif İyi niyet kuralları çerçevesinde iptal edilmesi gerektiği…” yönünde görüş bildirilmiştir. Taraf itirazlarının değerlendirilmesi için bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır. 19/02/2020 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda özetle “…3.1 Mali yönden yapılan incelemelerde, tahakkuk ettirilen faize bağlı eşit işlem ilkesine aykırılık bulunduğu, 3.2 a) Dava konusu genel kurul toplantısı yapılmasına ilişkin olarak alının 15 Ocak 2018 tarihli yönetim kurulu kararının yönetim kurulu başkanının yokluğunda alındığı; toplantıya davetin başkan tarafından yapılıp yapılmadığı hususunun belirlenemediği ve bu sebeple 15 Ocak 2018 tarihli yönetim kurulu kararının geçersizliğinin söz konusu olabileceği; b) Ancak dava konusu 23.2.2018 tarihli genel kurul toplantısının tüm ortakların (esas sermayenin tamamını temsil eden pay sahiplerinin) katılımı ile gerçekleştirildiği ve pay sahiplerinden hiç birinin toplantının yapılmasına itiraz etmediği, bu İtibarla her ne kadar yönetim kurulunun 15.1.2018 tarihli kararının geçersizliği söz konusu olabilirse de, dava konusu genel kurul toplantısının TTK m.416 uyarınca çağrısız genel kurul toplanüsı olarak nitelendirilebileceği, bu nedenle çağrı prosedürüne ilişkin usulsüzlüklerin dava konusu yapılamayacağı; 3.3 2015-2016 yılı olağan genel kurul toplantılarının aynı anda yapılmasına hukuken bir engel bulunmadığı; 3.4 İbra oylaması ile ilgili olarak: a) Yönetim Kurulu üyelerinin hem kendisinin hem de diğer üyelerin ibrasına ilişkin genel kurul kararlarında oy hakkından yoksun olduğu; b) Dava konusu olayda, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin kararlarda, ibrası oylanan üyenin oy kullanmadığı ve fakat diğer üyelerin de oy kullandığı; c) Yargıtay içtihatları çerçevesinde, oydan yoksun olmasına rağmen ibra yönünde oy kullanan yönetim kurulu üyesinin oyu çıkarılınca karar yeter sayısı elde edilemiyorsa ibra kararının yoklukla malûl olacağı; d) Dava konusu olayda ibra İle ilgili alınan kararlar incelendiğinde: – …’ın ibra edilmemesine karar verildiği; bu karara ilişkin oylamada oy hakkından yoksun olanlann oy kullanmış olmalarına rağmen kararın içeriğinin değişmediği; – …’ın ibrasına karar verildiği; karara ilişkin oylamada oy hakkından yoksun olanların oy kullanmış olmaları sebebiyle, “ibra edilmemesi” ne karar verilmesi gerekirken …’ın ibrasına karar verildiği; Yargıtay içtihatları çerçevesinde …’ın ibrasına ilişkin kararın yok hükmünde olduğu; – …’ın ibrasına karar verildiği; karara ilişkin oylamada oy hakkından yoksun olanların oy kullanmış olmaları sebebiyle, “ibra edilmemesine karar verilmesi gerekirken …’ın ibrasına karar verildiği; Yargıtay içtihatları çerçevesinde …’ın ibrasına ilişkin karatın yok hükmünde olduğu; – …’ın ibrasına karar verildiği; karara ilişkin oylamada oy hakkından yoksun olanların oy kullanmış olmaları sebebiyle, “ibra edilmemesine karar verilmesi gerekirken …’ın ibrasına karar verildiği; Yargıtay içtihatları çerçevesinde …’ın ibrasına İlişkin kararın yok hükmünde olduğu; 3,5 Davacı pay sahibinin %33’de fazla paya sahip olduğu, dolayısıyla azınlık haklarını kullanıp mahkemeden özel denetçi atanması konusunda talepte bulunabileceği, Yargıtay içtihatları çerçevesinde özel denetçi atanması talebinin reddine ilişkin genel kurul kararı aleyhine iptal davası açamayacağı…” yönünde görüş bildirilmiştir. Taraf itirazlarının değerlendirilmesi için bilirkişi kurulundan ek rapor alınmıştır. Bilirkişi kurulu tarafından tanzim olunan 02/12/2020 tarihli 2. ek raporun sonuç kısmında “…1. Mali yönden yapılan incelemelerde: a) Davacı … ve diğer şirket ortağı …’a faiz tahakkuk ettirilmiş olduğu, diğer ortaklara ise her hangi bir dönemde faiz tahakkuk ettirilmediği; b) Tahakkuk ettirilen faize bağlı eşit işlem ilkesine aykırılık bulunduğu, c) Finansal tablolann eşit işlem ilkesine uygun olmadığı, Tespit edilmiş olduğu; 2. Finansal tabloların eşit işlem ilkesine uygun olmaması sebebiyle, finansal tablolann onaylanmasına ilişkin genel kurul kararının iptaline karar verilebileceği; 3. Hukuki izahat ile ilgili olarak, 19.02.2020 tarihli Bilirkişi Ek Raporumla varılan sonuçlarda değişiklik yapılmasını gerektiren bir hususa rastlanmadığı…” yönünde görüş bildirilmiştir. Bilirkişi kurulu raporları ayrıntılı, denetime elverişli, gerekçeli ve kanaat oluşturmaya yeterli kabul edilmiştir.
Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; Dava, davalı şirketin 23/02/2018 tarihli genel kurulda alınan kararların iptali istemine ilişkindir. Davacı taraf iptal gerekçesi olarak; davalı şirketin 23/02/2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısına çağrının kanuna ve usule aykırı olduğunu, 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantılarının aynı anda yapılmasının hukuken mümkün olmadığını, yönetim kurulu üyelerinin, yönetim kurulu üyelerine ilişkin ibra oylamasında birbirleri lehine oy kullanmalarının TTK 436/2 maddeye aykırı olduğunu, davalı şirketin bilançolarının gerçeği yansıtmadığını, özel denetçi atanması yönündeki talebin gerekçesiz olarak reddedilmiş olduğunu ileri sürmüştür. Buna karşılık davalı taraf savunmasında; genel kurul çağrı merasiminde usulsüzlük olmadığını, davalı şirket ortaklarının tümünün genel kurula iştirak ettiğini, 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin genel kurulların bir arada yapılmasının usul ve yasaya aykırı olmadığını, ibraya ilişkin genel kurul kararlarının yerinde olduğunu, bilançolar ve mali tabloların usulüne uygun düzenlendiğini, gerçeği yansıttığını belirtmiştir. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle; 23/02/2018 tarihli olağan genel kurul toplantı çağrısının usulünce yapılıp yapılmadığının tespiti gerekmektedir. Genel kurul toplantısının hukuken geçerli olabilmesi için bütün pay sahiplerinin Türk Ticaret Kanunu’nda (md. 414), diğer özel kanunlarda ve ana sözleşmede belirtildiği şekilde toplantıya çağırılmaları şarttır. TTK 414 maddesi uyarınca genel kurulu toplantıya çağrının esas sözleşmede gösterilen şekilde ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere toplantı tarihinden en az 2 hafta önce Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanan ilan ile yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Bunun tek istisnası TTK’nun 416. maddesinde öngörüldüğü üzere bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin toplantıda hazır bulunmaları ve hiçbirinin toplantı yapılmasına ve karar alınmasına herhangi bir şekilde itiraz etmemesi halidir. Toplantı çağrısı kanun veya ana sözleşmeye göre, yetkili organ veya kişiler tarafından pay sahiplerine ve/veya temsilcilerine yöneltilen ve genel kurul toplantısına çağrı ile bu toplantının yerini, zamanını, gündemini ve katılma koşullarını içeren ilan veya mektup şeklinde yazılı bir irade beyanı veya bildirimi olup, hukuken zorunludur. Bu genel açıklamalardan sonra somut olayda dönüldüğünde; davalı şirketin yönetim kurulu başkanının …, yönetim kurulu üyelerinin…, … ve … olduğu, genel kurul toplantısının yapılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının 15/01/2018 tarihinde alındığı, kararda yönetim kurulu başkanının imzasının bulunmadığı ve toplantıya katılmadığı, kararda … (Y.K. Başkan Vekili), … (Üye) ve … (Üye) imzalarının bulunduğu, anılan yönetim kurulu kararının 9/01/2018 tarih ve 9498 sayılı TTSG’de ilan edildiği, toplantıya davet mektubunun pay sahiplerinden …, …, …’a elden teslim edildiği, … ile …’a 15/01/2018 tarihinde iadeli taahhütlü posta ile gönderildiği sabittir. Dosya kapsamından anılan yönetim kurulu toplantısının yönetim kurulu başkanının çağrısı üzerine yapıldığını gösteren belge olmadığı, yönetim kurulu başkanının çağrısı olmadan yapılan yönetim kurulu toplantısının geçersiz olduğu, dolayısı ile geçersiz bir yönetim kurulu kararına dayanılarak yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğu ancak dava konusu 23/02/2018 tarihli genel kurul toplantısına tüm ortakların (esas sermayenin) tamamını temsil eden pay sahiplerinin katılımı ile gerçekleştiği ve pay sahiplerinden hiçbirinin toplantının yapılmasına itiraz etmediği, bu durum karşısında dava konusu genel kurul toplantısının TTK md. 416 uyarınca çağrısız genel kurul toplantısı olarak nitelendirilebileceği kabul edilmiştir. Diğer yandan TTK md. 409’da genel kurulun olağan toplantılarının her faaliyet dönemi sonundan itibaren 3 ay içerisinde yapılması hüküm altına alınmıştır. Anılan hükme aykırı olarak 3 ay geçtikten sonra yapılan genel kurul toplantıları geçerli olup, aynı toplantıda 1’den fazla faaliyet yılına ait finansal tabloların kârın kullanım şeklinin, yönetim kurulu yıllık raporunun kâr ve kazanç paylarının dağıtımına ilişkin oranlarının müzakere edilmesinin ve karar alınmasına mümkün olduğundan 2015-2016 yılı olağan genel kurul toplantılarının aynı anda yapılmasına hukuken bir engel bulunmamaktadır. Bu nedenlerle davacı tarafın aksi yöndeki iddiaları kabul edilmemiştir. Toplantının geneline ilişkin geçersizlik iddiasının değerlendirilmesinin akabinde iptali istenilen her bir genel kurul kararı yönünden mahkememizce aşağıdaki şekilde değerlendirme yapılmıştır; Dava konusu 2015-2016 yıllarına ait bilanço kar ve zarar hesaplarının okunması, müzakeresi ve onaya sunulmasına ilişkin 3 nolu genel kurul kararı yönünden; mahkememizce benimsenen ve yukarıda yazılı olan bilirkişi kurulu raporlarında yer alan tespitlerden şirket hesaplarından şirket ortaklarına paralar verildiği, davacı … ve diğer şirket ortağı Havva Yılmaz’a faiz tahakkuk ettirilmiş olduğu ancak diğer ortaklara ise herhangi bir dönemde faiz tahakkuk ettirilmediği, bir ortağa yapılan işlemin diğer ortaklara yapılmamasının eşit işlem ilkesine aykırılık teşkil ettiği, finansal tabloların eşit işlem ilkesine uygun olmadığı, bu durumda finansal tabloların onaylanmasına ilişkin genel kurul kararının iptali koşullarının gerçekleştiği kanısına varılmıştır. Öte yandan 3 nolu genel kurul kararının müzakeresi sonucunda davacı vekili özel denetçi atanması talebinde bulunmuş olup, talep oy çokluğu ile reddedilmiş olup, davacının özel denetçi talebinin reddine ilişkin iptal istemi yönünden ise aşağıdaki değerlendirme yapılmıştır; Özel denetim TTK md. 438’de düzenlenmiş olup, anılan maddede “Her pay sahibi pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa belirli olayların özel bir denetimle açıkla kavuşturulmasını gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir.” hükmü yer almaktadır. Özel denetim pay sahibinin haklarını kullanabilmesi açısından gerekli belirli olayların aydınlatılabilmesi için pay sahiplerinin özel istemi üzerine gerçekleştirilen ve periyodik olmayan denetimdir. Bağımsız ve özel denetçi yeni yasanın sistematiğinde mahkemece atanacak ve şirket açısından düzenli denetimlerle incelenmemiş veya açıklığa kavuşmamış hususları aydınlatacaktır. Pay sahibi gerek bulunan hallerde bu hakkını kullanarak oy verme, dava açma vs. benzeri pay sahipliği haklarını ve mâli haklarını bilinçli bir şekilde kullanabilir. Bu yönü ile özel denetçi hakkı bilgi alma hakkının özel bir cephesini teşkil eder. Özel denetim genel kurulda her bir pay sahibi tarafından talep edilebilir ise de (bireysel hak) genel kurulca bu talebin reddi üzerine mahkemeden özel denetçi talep etme hakkı yalnız azınlığa tanınmıştır (TTK md. 439/1). Azınlık pay sahibi tarafından 3 ay içerisinde şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesi’nde özel denetçi atanması talep edilebilir. Somut olayda davacı pay sahibinin şirket sermayesinin %10’undan fazlasını temsil ettiği görüldüğünden davacının mahkemeden bu yönde talepte bulunması olasıdır. Öte yandan bu hakkın ancak genel kurulca özel denetçi isteminin reddi şartına bağlı tutulduğu da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bakımdan özel denetçi atanması talebinin reddine ilişkin genel kurul kararı aleyhine iptal davası açılamayacağı anlaşılmakla davacının özel denetçi atanması talebinin reddine ilişkin kararın iptali koşullarının gerçekleşmediği kanısına varılmıştır. Dava konusu başkan, yönetim kurulu üyelerinin 2015-2016 yılı hesap ve faaliyetlerinden dolayı ayrı ayrı ibra edilmelerine ilişkin 4 nolu genel kurul kararı yönünden; İbra; genel kurulun yönetim kurulu üyeleri hakkında bir irade açıklamasıdır. Genel kurul bu kararı ile yönetim kurulu üyelerinin söz konusu dönemdeki işlemlerinin hukuka ve ortaklık açısından işin gereğine uygun bulduğunu beyan etmektedir. Genel kurul ibra kararı ile yönetim kurulu üyelerini ilgili dönemdeki faaliyetleri sebebi ile sorumlu tutmayacağını açıklamaktadır. TTK md. 436/2 uyarınca şirket yönetim kurulu üyeleri ile yönetimde görevli imza yetkisine haiz kişiler yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamazlar ve yönetim kurulu üyeleri kendi ibra oylamalarında oy kullanamayacakları gibi diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında da oy kullanamazlar. Öte yandan ibra oylamasında oy hakkından yoksun kişilerin oy kullanması tek başına alınan kararların iptali sonucunu doğurmaz. Kararın geçersiz kılınması için TTK md. 436/2 aykırı olarak kullanılan oyların kararın sonucunu etkilemiş olması gerekir. Diğer yandan TTK md. 436/1 uyarınca pay sahipleri kendisi, eşi, alt ve üst soyu veya bunların ortağı olduğu şahıs şirketleri ya da hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin müzakerelerde oy kullanamazlar. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde davacı … vekilinin yönetim kurulu üyelerinin ibralarına ilişkin olarak alınan kararlarda sadece …, … ve …’ın oy kullanabileceğini belirttiği ancak … ile …’ın 1.656.700 adet hissesinin olumlu oyuna karşılık diğer ortakların 3.333.300 hissesinin olumsuz oyu ile talebin oy çokluğu ile reddedildiği, ibra oylamasına geçildiği, ibra oylamalarında ibrası oylanan yönetim kurulu üyesi hariç diğer tüm üyelerin oy kullandıkları, oylamalarda oy hakkından yoksun olanların oy kullanmış olmaları sebebi ile yönetim kurulu üyesi …, … ve …’ın ibrasına ilişkin genel kurul kararının yasaya aykırılık nedeni ile hükümsüz olduğu, bu hususun re’sen nazara alınması gerektiği kanısına varılmakla tüm bu sebeplerden dolayı aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulüne,
Davalı şirketin 23/02/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısının 3 nolu gündem maddesinde finansal tabloların onaylanmasına ilişkin genel kurul kararının iptaline,
Davalı şirketin 23/02/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısının 4 nolu gündem maddesinde yönetim kurulu üyesi …’ın, …’ın, …’ın ibrasına ilişkin genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30-₺ maktu harçtan peşin alınan 35,90-₺ harcın mahsubu ile bakiye 23,40-₺ karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 3.686,00-₺ bilirkişi ücreti, 209,00-₺ tebligat posta gideri olmak üzere toplam 3.895,00-₺ ile 83,40-₺ harç gideri olmak üzere toplam 3.978,40-₺ yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca davacı vekili lehine takdir olunan 4.080,00-₺ maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333. maddesi gereğince ilgili tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.11/03/2021

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza