Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/295 E. 2019/206 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/295 Esas
KARAR NO : 2019/206

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 30/03/2018
KARAR TARİHİ : 21/03/2019

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin …’da kurulmuş … merkezli bir havayolu şirketi olduğunu, Yunanistan ile dünyanın çeşitli ülkeleri arasında tarifeli uçak seferleri yaptığını, davalının ..’da kurulu bir turizm acentası olduğunu, çeşitli havayollarının acentalığını yaparak biletlerini satmakla iştigal etmekte olduğunu, taraflar arasında 01/02/2012 tarihli bir acentalık sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme gereğince davalı şirketin, müvekkilinin Türkiye’deki genel satış acentası olarak tayin edildiğini, davalının bu sözleşme ile kendisine verilen yetkiyi kullanarak müvekkilniin biletlerini sattığını ve paralarını tahsil ettiğini ancak davalının davacı adına yaptığı tahsilatların bir kısmını müvekkiline aktarmayarak uhdesinde tuttuğunu, davalının sözleşme gereğince ilk iki taksidini ödediğini ancak kalan 4 taksidini vadesinde ödemediğini, ödenmeyen toplam tutarın 66.726,90-€ olduğunu, Trek Turizm aleyhine … 29. İcra Müdürlüğü’nde …-…-…-… esas sıralarında 4 adet icra takibi başlatıldığını, takip tarihinin 11/10/2017 olduğunu, davalının itirazları neticesinde icra takiplerinin durduğunu belirterek itirazların iptali ile davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin iş bu davada davalı sıfatı bulunmadığını, davacı ile akdedilen 01/02/2012 tarihli sözleşmenin tarafının dava dışı … Limited Şirketi olduğunu, bu şirket ile müvekkili şirketin farklı tüzel kişiliklere sahip olduğundan ötürü sorumlu olmasının mümkün olmadığını, bu nedenle pasif husumet yokluğu nedeni ile davanın reddi gerektiğini, ayrıca icra takiplerine dayanak 05/12/2014 tarihli sözleşmede yer alan müvekkil şirket kaşesi ve kaşe üzerindeki imzanın müvekkili tarafından atılmadığının tespit edildiğini belirterek davanın reddine ve davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce …. 29. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası getirtilmiş olup incelenmesinde; alacaklı … tarafından borçlu …Tic. A.Ş. aleyhine “borcun sebebi” olarak 05/12/2014 tarihli sözleşme gösterilerek 21.726,90-Euro asıl alacak, 2.208,41-Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 103.838,54-TL’nin 11/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek %7 oranında işlemiş faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile tahsili talebi ile 11/10/2017 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, yasal süresinde borçlular vekilinin borca ve fer’ilerine itiraz ettiği, itiraz sonucunda icra takibinin durduğu, iş bu itirazın iptali davasının mahkememize İİK 67. Maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süresi içerisinde açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce … 29. İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı dosyası getirtilmiş olup incelenmesinde; alacaklı … tarafından borçlu …Tic. A.Ş. Aleyhine “borcun sebebi” olarak 05/12/2014 tarihli sözleşme gösterilerek 15.000,00-Euro asıl alacak, 1.783,56-Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 72.812,13-TL’nin 11/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek %7 oranında işlemiş faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile tahsili talebi ile 11/10/2017 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, yasal süresinde borçlular vekilinin borca ve fer’ilerine itiraz ettiği, itiraz sonucunda icra takibinin durduğu, iş bu itirazın iptali davasının mahkememize İİK 67. Maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süresi içerisinde açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce … 29. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyası getirtilmiş olup incelenmesinde; alacaklı … tarafından borçlu … Tic. A.Ş. aleyhine “borcun sebebi” olarak 05/12/2014 tarihli sözleşme gösterilerek 15.000,00-Euro asıl alacak, 1.694,38-Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 72.425,24-TL’nin 11/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek %7 oranında işlemiş faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile tahsili talebi ile 11/10/2017 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, yasal süresinde borçlular vekilinin borca ve fer’ilerine itiraz ettiği, itiraz sonucunda icra takibinin durduğu, iş bu itirazın iptali davasının mahkememize İİK 67. Maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süresi içerisinde açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce … 29. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası getirtilmiş olup incelenmesinde; alacaklı … tarafından borçlu …Tic. A.Ş. aleyhine “borcun sebebi” olarak 05/12/2014 tarihli sözleşme gösterilerek 15.000,00-Euro asıl alacak, 1.613,84-Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 72.075,80-TL’nin 11/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek %7 oranında işlemiş faizi ile birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile tahsili talebi ile 11/10/2017 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, yasal süresinde borçlular vekilinin borca ve fer’ilerine itiraz ettiği, itiraz sonucunda icra takibinin durduğu, iş bu itirazın iptali davasının mahkememize İİK 67. Maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süresi içerisinde açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Dava, icra takiplerine itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda davacı şirket ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında 01/02/2012 tarihli “yolcu genel satış acenteliği sözleşmesi” akdedildiği, takibe konu borcun anılan sözleşmeden kaynaklandığı iddia edilmiştir. Davacı vekili 01/02/2012 tarihli sözleşmeden kaynaklanan borcun ödenmesi için müvekkili ile davalı şirket arasında icra takiplerine konu 05/12/2014 tarihli sözleşmenin akdedildiğini öne sürmüş, davalı vekili 01/02/2012 tarihli sözleşmeye müvekkilinin taraf olmadığını, bu nedenle anılan sözleşmeden kaynaklanan borçtan sorumlu tutulamayacağını, kaldı ki 05/12/2014 tarihli sözleşmede müvekkilinin ünvanı altındaki kaşenin müvekkiline ait olmadığını, imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını savunmuştur. Sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereği sözleşme kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlar, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları da sözleşmenin taraflarıdır. Yargıtay içtihatlarında ve öğretide bu durum taraf sıfatı olarak adlandırılmaktadır. Somut olayda icra takibine konu borcun 01/02/2012 tarihli sözleşmeden kaynaklandığı iddia edilmiş olup, davalı anılan sözleşmenin tarafı değildir. Davacı vekili, davalı şirket ile dava dışı … Ltd. Şti.’nin münferiden imza yetkilisinin … adlı kişi olduğunu, icra takiplerine dayanak 05/12/2014 tarihli sözleşme altındaki imzanın da … adlı kişiye ait olduğunu öne sürmüştür. Bu durumda uyuşmazlığın çözümü için icra takiplerine dayanak 05/12/2014 tarihli sözleşme nedeni ile davalının takiplere konu borçtan sorumlu olup olmadığının, taraflar arasındaki alacak-borç ilişkisinin tespiti ile anılan sözleşmede yer alan imzanın sözleşme tarihi itibari ile davalıyı temsile yetkili kişiye ait olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Davacı vekili aşamalardaki beyanında 05/12/2014 tarihli sözleşme aslının davalı tarafta olduğunu, davalı tarafın bu sözleşmeyi müvekkiline e-mail yolu ile gönderdiğini öne sürmüştür. İmzada sahtelik iddiasının varlığı halinde belge aslı ve mukayese belgeler üzerinde teknik inceleme yapılması gerekmektedir. Bu nedenle davalı tarafa 6100 sayılı HMK 220/2 maddesi uyarınca yemin teklifinde bulunulmuş, davalı tarafça yemin teklifi kabul edilerek eda edilmiştir. Davalı şirket yetkilisi … 21/03/2019 tarihli duruşmadaki imzalı yeminli beyanında 05/12/2014 tarihli sözleşme altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, davacı taraf ile davalı şirket arasında bu sözleşmenin düzenlenmemiş olduğunu, sözleşmedeki imzanın kopya olduğunu beyan etmiştir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (TMK md. 6). Somut olayda ispat yükü davacı tarafta olup, davacı iddialarını ispat edememiştir. Tüm bu sebeplerden dolayı ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. İİK 67 maddesi uyarınca itirazın iptali davasında borçlu-davalı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için alacaklının takibe geçmede haksız ve kötü niyetli olması zorunludur. Somut olayda dava ispatlanamamış olup, davayı ispatlayamama hali kötü niyet sayılamayacağından davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Yasal koşulları oluşmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 4.608,46-TL harçtan mahsubu ile bakiye 4.564,06-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı vekili lehine hesaplanan 27.798,80-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/03/2019

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza