Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/26 E. 2021/438 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/26 Esas
KARAR NO : 2021/438

DAVA : Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması
DAVA TARİHİ : 10/01/2018
KARAR TARİHİ : 08/07/2021

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; … Bankası A.Ş.’nin … 8. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile asıl borçlu …Tic. A.Ş. ile kefil …A.Ş. hakkında 12/02/2002 tarihinde … 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … değişik iş sayılı dosyası üzerinden ihtiyati haciz başlatmış olup, ardından 18/02/2002 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığını, ilamsız icra takibine asıl borçlu ve kefil olan şirketin itiraz ettiğini, itiraz kapsamında takibin İİK 66. maddesi gereğince durduğunu, … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığını ve yargılama sonucunda … E.K. sayılı 23/09/2004 tarihli karar ile itirazın iptaline karar verildiğini, anılan kararın 17/03/2005 tarihinde kesinleştiğini, anılan ilam kapsamında icra takip işlemlerine devam edildiğini, takip dosyasının … 8. İcra Müdürlüğü’nde … esas numarası alarak takibe devam edildiğini, 25/11/2009 tarihinde alacaklı … Bankası A.Ş.’nin icra dosyasını … A.Ş.’ye temlik ettiğini, … 8. İcra Müdürlüğü’nün … esas (… eski esas numarası) sayılı icra dosyasının … A.Ş. tarafından …’ya devir ve temlik edildiğini, … tarafından da … tarihinde … 2. Noterliği’nin … yevmiye numaralı temliknamesi ile icra dosyasının ve tüm fer’ilerinin müvekkili …’a devir ve temlik edildiğini, bu temlik işlemi ile müvekkili …’ın borçluları … A.Ş. ile …A.Ş. olan … 8. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından 80.000,00-₺’lik alacağı temlik almış olup, adı geçen 2 davalı şirketten alacaklı olup, müvekkili tarafından icra takibine devam edildiğini ancak icra takip borçlusu olan davalı 2 şirketin tüm nakdi ve gayri nakdi mal varlıklarının muvazaalı bir şekilde iflas eden ve hali hazırda … 2. İflas Dairesi’nin … iflas sayılı dosyasında tasfiye işlemleri devam eden diğer davalı müflis … A.Ş.’de bulunduğunu, tüm davalıların muvazaalı olarak kurulan şirketler olduğunu, tüm davalı şirketlerin tek bir şirket çatısı altında faaliyet gösterdiğini, davalı şirketlerin merkez adresinin aynı olduğunu, tüzel kişilik perdesinin arkasında davalı 3 şirketin tek şirket olarak faaliyet gösterdiğinin aşikar olduğunu, müvekkili …’ın alacağını tahsil etmek için ancak tüzel kişiliğin perdesinin aralanması kurumunu esas alarak görünüşte güven ilkesine göre kurulmuş olan ve gerçekte tek bir şirket olarak hareket eden şirketler arasında tüzel kişilik perdesinin aralanması gerektiğini belirterek tüm bu sebeplerden dolayı davanın kabulü ile davalı şirketler arasındaki tüzel kişilik perdesinin aralanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … ve …’nin dosyada mevcut ticaret sicil kayıtlarından sicil kayıtlarının 6102 sayılı TTK’nun geçici 7. maddesine göre 09/10/2014 tarihinde re’sen terkin edildiği anlaşılmış, taraf teşkilinin sağlanması için ihya davası açmak üzere davacı vekiline süre verilmiş olup, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan … 12. ATM’nin … E.K. sayılı 19/07/2019 kesinleşme tarihli kararı ile mahkememizde görülen iş bu dava ile sınırlı olmak üzere … ve …’nin ihyasına karar verildiği, bu durumda taraf teşkilinin sağlanmış olduğu görülmüş olup, davalı şirketlere usulünce tebligat yapılmış olup, davaya karşı beyanda bulunulmamıştır.
Davalı müflis … A.Ş.’yi temsilen iflas idaresine usulünce tebligat yapılmış olup, davaya karşı beyanda bulunulmamıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 47/1. maddesinde tüzel kişiler, kendilerini oluşturan kişi veya mal topluluklarından bağımsız ve ayrı kişilikler olarak tanımlanmıştır. Tüzel kişiler süreklilik arz eden ortak bir amacı gerçekleştirebilmek için ortaklarından ayrı ve bağımsız bir kişiliğe sahip olduğundan, malvarlıkları da ortaklarının malvarlığından ayrıdır. Bu nedenle, ortaklığın alacaklılarına karşı sadece ortaklığın sorumlu olacağına dair sınırlı sorumluluk ilkesi kabul edilmiştir Ancak uygulamada, sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü yükümlülükler ile borçlardan ve sorumluluklardan kurtulmak için tüzel kişiliğin bir araç olarak kötüye kullanıldığı ve kişilerin tüzel kişilik perdesinin arkasına sığındığı istisna da olsa bazen görülebilmektedir. Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin amacı ise tüzel kişiliğin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanılarak hukuki sorumluluktan kaçınmayı önlemek, hakkaniyeti sağlamaktır. Temelini Medeni Kanun m. 2 de düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından alan bu teori ile uygulamada şirketlerin tüzel kişiliğin perdesine sığınarak alacaklılarına borçlarını ödemelerinden kaçınmalarına engel olmaktadır. Perdeyi aralamak teorisiyle, tüzel kişiliğin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanıldığı durumlarda farklı tüzel kişilik savunması kabul edilmeyerek perdenin arkasındaki kişi sorumlu tutulabilmektedir. Başka bir anlatımla perdeyi aralama teorisiyle birlikte tüzel kişinin borcundan üyelerin, üyelerin borcundan tüzel kişinin ya da ana ortaklıkla yavru ortaklıkların özdeş kılınarak sorumlu tutulmasına olanak sağlanmaktadır ( Coşkun Koçak, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması 1. Uluslararası Ticaret Sempozyumu 02 Şubat 2008 Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını s.h.58). Teorinin uygulanması sonucunda tüzel kişiliğe hukuken tanınan kişilik tamamen ortadan kaldırılmamakta, sadece somut olaya özgü olarak istisnaen tüzel kişi ile üyeleri arasındaki mutlak olan şahıs ve mal ayrılığı ilkesi uygulanmamaktadır.
Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere tüzel kişiliklerde mal ayrılığı ilkesi geçerli olup, tüzel kişinin mal varlığı onun ortaklarının ve onun yönetiminde bulunan organları oluşturan kişilerin ve kardeş ortaklıkların mal varlığından bağımsız ve ayrıdır. Eğer kişilik ve mal ayrılığı ilkesi uygulanmıyorsa, yani mal varlıkları birbirine karışmışsa ve bu durumdan 3. kişiler zarar görüyorsa art niyetle ve hesabi davranışlarla sırf sorumluluktan kurtulmak amacı ile tüzel kişilik perdesi ardına sığınılmış ise bu durumda HMK’nun 2. maddesi gereği şahıs ve mal ayrılığı ilkesi istisnai uygulanmamaktadır. Perdeyi aralama teorisi uygulanmak sureti ile bir şirketin mevcut borçtan sorumlu olması gerektiğinin tespiti yahut borcun kendisinden tahsili talebi dava yolu ile öne sürülebilmektedir. Somut olayda; davacı, icra takip borçlusu olan … Tic. A.Ş. ile … A.Ş.’nin içi boşaltılmış şirketler olup, şirketlerin tüm nakdi ve gayrinakdi mal varlıklarının muvazaalı bir şekilde iflas eden ve hal-i hazırda … 2. İflas Dairesi’nin … iflas sayılı dosyasında tasfiye işlemleri devam eden müflis … A.Ş.’de bulunmakta olduğunu, her 3 şirketin arasında organik bağ bulunduğunu, gerçekte tek bir şirket olarak hareket edildiğini belirterek dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında “Davalı şirketler arasındaki tüzel kişilik perdesinin aralanmasına” karar verilmesini talep etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297’nci maddesi uyarınca hükmün sonuç kısmında; taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu- 2007/14-778 E, 2007/611 K,). Diğer taraftan, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 119. Maddesinde dava dilekçesinin içeriğinin ne şekilde olması ve aynı maddenin 119/1.ğ maddesi uyarınca “Dava dilekçesinin talep sonucu (netice talep; istem sonucu) bölümünün açık olması gerektiği belirtilmiş olup, davacı, neye karar verilmesini (davalının neye mahkûm edilmesini) istiyorsa onu (açık bir şekilde) yazıp belirtmelidir” 119. Maddenin 2. fıkrasına göre ise, “(a), (d), (e), (f) ve (g)” bentleri dışında kalan hususların eksik olması halinde, hâkimin davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre vereceği, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususu hükme bağlanmıştır. Talep sonucunun açık şekilde belirtilmesi ve yazılması ile mahkemenin ve uyuşmazlığa bakacak hâkimin karar vermesi kolaylaştırılacaktır. En önemlisi mahkemece; 1) Davanın türü saptanacaktır. 2) Davanın kabulü halinde, mahkeme talep sonucunu aynen hüküm fıkrası olarak kararına yazabilecektir. (Md. 297/1.ç). 3) Talep edilenden, fazlasına karar verilemeyecektir (Md. 26). Bu nedenle davacı, nelerin hüküm altına alınmasını (davalının neye mahkûm edilmesini) istediğini, açık ve noksansız bir şekilde dava dilekçesinin talep sonucu (netice-i talep) bölümünde bildirmelidir. Talep sonucu açık değilse, mahkeme, davacıya talep sonucunu açıklattırmalıdır (Md. 31 Hâkimin aydınlatma görevi).
Saptanan bu durum karşısında davacının dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında “Davalı şirketler arasındaki tüzel kişilik perdesinin aralanmasına karar verilmesi” şeklindeki talebinin hüküm kurmaya ve infaza elverişli olmaması nedeni ile HMK 119/ğ md. uyarınca davacının hüküm kurmaya ve infaza el verişli olacak şekilde talep sonucunu dosyaya bildirmek üzere davacı vekiline 15/04/2021 tarihinde 1 haftalık kesin süre verilmiş ise de davacı vekili 07/07/2021 tarihinde UYAP’tan dilekçe sunmuş, dilekçenin incelenmesinde belirtilen eksikliğin giderilmediği anlaşılmakla davanın açılmamış sayılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın açılmamış sayılmasına,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30-₺ harçtan peşin alınan 35,90-₺ harcın mahsubu ile bakiye 23,40-₺ karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca davacıya iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 08/07/2021

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza