Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1155 E. 2020/106 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1155 Esas
KARAR NO : 2020/106

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 10/12/2018
KARAR TARİHİ : 13/02/2020

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalı şirketin 2017 yılına ait olağan genel kurulunun 08.08.2018 tarihinde yapılmasına karar verildiğini, müvekkilinin toplantının ertelenmesi talebinde bulunduğunu, erteleme kararının …’de ve davalı şirketin internet sitesinde yayınlanmadığını, davalı şirket tarafından bilgi alma talebine konu sorulara dürüst hesap verme ilkeleri ölçüsü uyarınca cevap verilmediğini, talepleri üzerine davalı şirketin genel kurulunun 11.09.2018 tarihine ertelendiğini ve bu tarihte yapıldığını, genel kurulda alınan; yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin 5., bağımsız denetçinin seçimine ilişkin 7. Ve yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396 madde hükümleri gereğince izin verilmesini konu alan icrai nitelikte 8 numaralı Genel Kurul Kararlarının Yürütmesinin geri bırakılmasına, 11.09.2019 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 2, 3, 4, 5, 7 ve 8 numaralı kararların butlanının tespitine ve/veya iptaline karar verilmesini, yargılama giderleri ücreti vekaletin davalı … A.Ş.ye tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Genel kurulda alınan 2. Nolu kararın; bilanço, finansal tablolar ve kar/zarar hesaplarının onaylanmasını içerdiğini, hazırlanan finansal tabloların yasal ve mali tüm verilere haiz olduğunu, finansal tablolar ile faaliyet raporunun çelişmediğini, finansal tabloları şirket faaliyetlerinin bağımsız denetim şirketince yapılan denetimler sonucunda oluşturulduğunu, Bağımsız denetim yapan şirketin, davacı şirket yetkililerinin ortağı olduğu şirketlerinde bağımsız denetimini yaptığını, davacının bu yöndeki itirazlarının, afaki ve keyfi olduğunu, müvekkili …’ın 13 milyon tutarındaki yatırımla Niğde fabrikasının 2010 yılında işletmeye alındığını, şirketin ayrıca 2010 -2015 yılları arasında toplam 30.7 milyon tutarında yatırım yaptığını, 2015 yılında başta Rusya ve Türki cumhuriyetlerde başlayan finansal kriz nedeniyle …’ın 15 milyon USD ciro kaybına uğradığını, artan girdi maliyetleri döviz kurlarındaki artışlar ile yatırımlar nedeniyle şirketin finansal ve mali yapısında bozulmalar olduğunu, şirketin yeni kaynaklara ihtiyaç duyduğunu, ihtiyaç duyulan kaynakların bir kısmının davacı şirket dışındaki ortaklarca sermaye artışı yapılmaksızın karşılanmaya çalışıldığını, bu katkının yetersiz kalması nedeniyle 14.04.2017 tarihinde şirketin sermayenin 18 milyon artırılmasına ve artırılacak sermayenin yedek akçe ve fonlardan karşılanmasına karar verildiğini, davacı …’nin süresi içinde sermaye artışına ilişkin rüçhan haklarını kullanıp kullanmayacağına ilişkin bildirimde bulunmadığını ve iştirak taahhütlerini imzalamadığını, sermaye artışına katılmayan ortakların mağdur olmaması için emisyon primli sermaye artışına gidildiğini, genel kurulda alman 3. Nolu kararın, kârın kullanımına ilişkin olduğunu, müvekkili şirketin kendine özgü bir kar dağıtım politikası bulunduğunu, izlenen politikanın, şirketin ve ortakların menfaatlerini zedeleyici nitelikte olmadığını, bir kısım yatımlar için ve şirketin mali yapısını güçlendirme, halka açılarak kısmi satış yöntemiyle büyüme amaçlı olduğunu, davacının kâr dağıtımı yapılmaması nedeniyle zarara uğradığı iddiasının yerinde olmadığını, genel kurulda alınan 4 no.lu kararın, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına. Genel kurulda alınan 5 no.lu kararın ise, yönetim kurulu üyelerinin yeniden seçilmesine iliş olduğunu belirterek 11.05.2017 tarihli olağan genel kurul kararının icrasının durdurulması talebinin reddine, husumet yokluğundan davanın reddine, aksi halde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı şirketin 11/09/2018 tarihli genel kurulda alınan 2, 3, 4, 5, 7 ve 8 nolu kararlarının butlanının tespiti ve/veya iptali istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK 445-451 maddelerinde genel kurul kararlarının iptal edilebilirlikleri ile butlanı yaptırımları düzenlenmiştir. İptal sebeplerinin düzenlendiği TTK 445 maddesinde 446. maddede belirtilen kişilerin kanun veya esas sözleşme hükümlerine, özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden 3 ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi’nde iptal davası açabilecekleri belirtilmiş, iptal davası açabilecek kişilerin düzenlendiği TTK 446. maddesinde genel kurul toplantısında hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu, kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Somut olayda davacı, davalı şirkette pay sahibi olup, aktif dava ehliyetinin olduğu, davacının dava konusu genel kurula katıldığı ve karara olumsuz yönde oy kullanmakla birlikte muhalefetini toplantı tutanağına geçirdiği anlaşılmıştır. Davalı şirketin sicilde kayıtlı adresinin … olduğu, bu yerin yargı yetkisi bakımından mahkememize bağlı olduğu, dolayısı ile TTK 445 maddesinde kesin yetki olarak belirlenen genel kurul kararının iptali davası bakımından mahkememizin yetkili olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu genel kurul kararı tarihi 11/09/2018’dir. Dava 10/12/2018 tarihinde açılmış olup, TTK 445 maddesi uyarınca davanın 3 aylık yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Diğer yandan davacının dava konusu kararların “butlanının tespiti” talebi de mevcuttur. “Butlan” bir işlemin konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması halidir. Eş söyleyişle bir işlemin konusu kanuna, ahlâka, adâba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da konusu imkansız ise bu işlem bâtıldır.
Mahkememizce davalı şirketin sicil dosyasının onaylı sureti, davaya konu genel kurul toplantı tutanağının onaylı örneği, gündem ve hazirun cetveli getirtilmiş, taraflarca dosyaya sunulan deliller incelenmiştir. Tüm dosya kapsamına göre davaya konu genel kurul kararlarının meydana gelişi veya içeriği itibari ile yasaya, ana sözleşmeye, dürüstlük kuralına, eşitlik ilkesine aykırı olup olmadığının, iptal ve/veya butlan koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 09/12/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle “…2 numaralı gündem maddesi yönünden değerlendirme; 2 numaralı genel kurul kararı yönünden iptal / butlanın tespiti istemleri, finansal tabloların onaylanmasına ilişkin kararın dürüstlük kuralına aykırılık sebebi ile İptali gerektiği, bilançonun iptal olunan sermaye artırım kararlarına dayandığı iddialarına dayanmaktadır. Finansal tablolar sorular sorulmak suretiyle müzakere edildiği gibi davacı pay sahibinin oy oranı da kararın alınmasında olası bu yönde (bilgi alma hakkı yönünden) bir aykırılığın etkili olmadığını göstermektedir. Bununla birlikte finansal tabloların dürüst hesap verme ilkesine aykırı bulunduğu iddiasının mali açıdan da incelenmesi gerekir. Ancak yukarıda mali inceleme kısmında heyetimiz üyelerince yapılan tespitler değerlendirildiğinde, davalı şirketin 2016 ve 2017 yılında gerçekleşen değerlerine göre Cari Oranının, genel kabul görmüş oranların altında kaldığı, davalı şirketin net çalışma sermayesinin yetersiz olduğu, hazır değerler oranından işletmenin, likidite sıkıntısı içerisinde olduğu, davalı şirketin 2016 yılında Borçlar / Özkaynaklar oranının %484 olarak gerçekleştiği, 2017 yılında bu oranın %231 olarak gerçekleştiği 2017 yılında %100 oranında bir iyileşme olsa da gerçekleşen oranların davalı şirketin mali durumunun iyi olmadığı gibi pek çok hususun finansal tablolardan tespit edilebildiği, bilakis finansal tabloların şirket aleyhine durumları da gösterdiği görüldüğünden ve ilave bir usulsüzlük de tespit edilemediğinden, finansal tabloların onaylanmamasını gerektirecek bir halin ispatlanamadığı düşünülmekle, kararın kanun, esas sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırılığından bahsetme imkânı bulunmadığı kanaatine varılmıştır. 3 numaralı gündem maddesi yönünden değerlendirme; Bu karar yönünden iptal / butlanın tespiti istemi, karın kullanılmaması ve dağıtılmamasına ilişkin 3 numaralı kararın kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu, pay sahiplerinin kar payı alma hakkının daimi olarak ihlal edildiği iddialarına dayanmaktadır, kar payı alma hakkının vazgeçilemez ve müktesep hak karakterini haiz iki anlamı ifade etmekte olduğu kabul edilir. Kar payı hakkını sınırlandıran hükümlere gözatacak olursak, bir kere pay sahiplerine bilançodaki karın tamamının değil ancak net dönem karından ve dağıtılmak amacıyla ayrılan serbest yedek akçelerden dağıtım yapılabileceği anlaşılır. Yüksek Mahkemenin iptale karar verebilmesi için hakkın tamamının ya da özünün zedelenmesi gerektiği yönünde bir kıstas getirmiş olduğu görülmektedir. TEKİNALP ve PULAŞLI tarafından ise yeteri kadar kar payı dağıtılmaması halinde müktesep hakkın ihlalinin söz konusu olabileceği belirtilmektedir. (Detaylı Bilgi İçin N. ERDEM, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, S.124, TEKİNALP/ POROY/ ÇAMOĞLU N.907). Gerçekten de kar payı hakkı pay sahiplerinin (nisbi) müktesep haklarından birisidir ve daimi olarak ihlali ve bununla beraber yöneticilere yüksek mali haklar verilmesi ile azınlık pay sahiplerinin aleyhine durum yaratılmakta ve pek çok uyuşmazlığa sebep olunduğu bilinmektedir. Bu bakımdan konuya hassasiyetle yaklaşılması gerekir ve kar payının özüne dokunulmadıkça hakkın ihlal edilmiş sayılmayacağı yaklaşımı tarafımızca kabul görmemektedir. Bununla birlikte, somut olayda, mali inceleme ve tespitlerde şirketin özkaynakiarının yetersiz olduğu, sermayeye ihtiyacının olduğu, sermaye ihtiyacı olan bir işletmenin kar dağıtımından bahsedilmeyeceği tespit sonuç ve kanaatine varılmıştr. Bu bakımdan somut olayda şirket mali durumunun uygun olmaması sebebi ile şirkette kar dağıtlmaması kararının iptale sebebiyet vermeyeceği düşünülmektedir. 5 numaralı gündem maddesi yönünden değerlendirme; 5 numaralı kararın eski yönetim kurulu üyelerinin yeniden seçimine ilişkin olduğu, basiretli bir yönetici olarak yönetebilecekleri şüpheli kişilerin şirket yönetimine seçilmelerinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu iddiaları ile iptal / butlanın tespiti talep edilmektedir. Ancak bu aşamada davacı tarafından yönetim kurulu üyelerinin şirket menfaatlerine aykırı davrandığı somut olarak ispatlanmamış olup, salt derdest davalar sebebiyle yönetim kurulu üyelerinin yeniden seçilemeyeceği yönündeki iddianın hukuken korunabilir nitelikte olmadığı düşünülmektedir. Zira yönetim kurulu üyelerinin seçimi genel kurulun devredilemez yetkileri içerisinde (TTK 408) olup özel olarak önemli sebepler ispat olunmadıkça genel kurulun bu yetki ve İradesine müdahale edilmesi doğru değildir. 4 numaralı gündem maddesi yönünden değerlendirme; 4 numaralı karar şirket yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı ibrasına ilişkin olup sorumluluk davası tazminat taleplerini sona erdirerek dürüstlük kuralına aykırı olduğu, şirket aleyhine açılmış haklı sebeple fesih davası bulunduğu iddiaları ile kararın iptali / butlanının tespiti talep edilmektedir. Ancak yönetim kurulu üyelerinin ibrasının sorumluluk davasına etkisi ibranın doğal ve kanuni sonucu olup salt bu yönden sorumluluk davalarını ve tazminat taleplerini sona erdirecek oluşu ibra kararının geçersizliğine etki etmez. Kaldı ki ortaklığın aldığı ibra kararı karara muhalif pay sahiplerinin açacağı sorumluluk davaları yönünden etki göstermez. Yine bu aşamada davacı tarafından yönetim kurulu üyelerinin şirket menfaatlerine aykırı davrandığı somut olarak ispatlanmamış olup, salt derdest davalar sebebiyle yönetim kurulu üyelerinin ibra edilemeyeceği yukarıdaki bentte olduğu gibi geçerli görülen bir sav olmamıştır, 7 numaralı gündem maddesi yönünden değerlendirme; 7 numaralı kararın bağımsız denetçinin seçimine ilişkin olduğu, uzun yıllardır görev yapan denetçinin tarafsızlığını kaybettiği ve seçilmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu iddiaları iie bu yönde alınan kararların geçersizliğinin tespiti / iptali talep edilmektedir. Davacı yanca somut deliller ile desteklenemeyen bu iddia ile denetçinin uzun yıllardır görev yapması sonucunda tarafsızlığına halel geleceği savı iptal yönünden geçerli bir sebep olarak görülmemiştir. 8 numaralı gündem maddesi yönünden değerlendirme; 8 numaralı kararın iptali / butlanının tespiti istemleri yöneticilere TTK 395, 396 uyarınca îzîn verilmesine ilişkin olduğu, yöneticilerin pay sahipleri aleyhine işlem yapma riski bulunduğu, dürüstlük kuralına aykırı karar verildiği iddialarına dayanmaktadır. Bu yönde alınan kararlar TTK 395 396 uyarınca rekabet yasağının aksi kararlaştırılabilir karakteri gereği genel kurulun yetkisindedir ve somut bir delil ile gerekçelendirilmeden varsayıma olası risklere dayalı olarak alınan kararın geçersiz addedilmesi genel kurulun iradesine müdahale anlamına gelir. SONUÇ / Davalı şirketin 2016 ve 2017 yılında gerçekleşen değerlerine göre Cari Oranının, genel kabul görmüş oranların altında kaldığı, davalı şirketin net çalışma sermayesinin yetersiz olduğu, hazır değerler oranından işletmenin, likidite sıkıntısı içerisinde olduğu, davalı şirketin 2016 yılında Borçlar / Özkaynaklar oranının %484 olarak gerçekleştiği, 2017 yılında bu oranın %231 olarak gerçekleştiği 2017 yılında %100 oranında bir iyileşme olsa da gerçekleşen oranların davalı şirketin malî durumunun iyi olmadığı, şirketin özkaynaklarının yetersiz olduğu, sermayeye ihtiyacının olduğu, sermaye ihtiyacı olan bir işletmenin kar dağıtımından bahsedilemeyeceği kanaatine varılmakla birlikte, davalı şirketin gerçekleşen faaliyet sonuçlarının, İşletme kaynaklarının verimli kullanılmadığı; bununla birlikte iddia olunan geçersizlik (iptal ve butlan) iddiaları yönünden alman dava konusu genel kurul kararlarının iptal ve butlan sebeplerinin halihazırda oluşmadığı…” yönünde görüş bildirilmiştir. Bilirkişi kurulu raporu bilimsel, denetime elverişli, gerekçeli ve kanaat oluşturmaya yeterli kabul edilmiştir.
Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; Dava, davalı şirketin 2017 yılına ait ertelenen olağan genel kurul toplantısı ile ilgili TTK 420’deki usule uyulmadığı, şirketin internet adresinde ilân edilmediği, bilgi alma talebinin dürüst hesap verme ilkesine uygun şekilde cevap verilmediği, 11/09/2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait olağan genel kurul toplantısında alınan 2 numaralı genel kurul kararı yönünden finansal tabloların onaylanmasına ilişkin kararın dürüstlük kuralına aykırılık sebebi ile iptali gerektiği, bilançonun iptal olunan sermaye artırım kararlarına dayandığı, kârın kullanılmaması ve dağıtılmamasına ilişkin 3 numaralı kararın kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu, pay sahiplerinin kar payı alma hakkının daimi olarak ihlal edildiği, 4 numaralı kararın şirket yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı ibrasına ilişkin olup sorumluluk davası tazminat taleplerini sona erdirerek dürüstlük kuralına aykırı olduğu, şirket aleyhine açılmış haklı sebeple fesih davası bulunduğu, 5 numaralı kararın eski yönetim kurulu üyelerinin yeniden seçimine ilişkin olduğu, basiretli bir yönetici olarak yönetebilecekleri şüpheli kişilerin şirket yönetimine seçilmelerinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu, 7 numaralı kararın bağımsız denetçinin seçimine ilişkin olduğu, uzun yıllardır görev yapan denetçinin tarafsızlığını kaybettiği ve seçilmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu, 8 numaralı kararın yöneticilere TTK 395, 396 uyarınca izin verilmesine ilişkin olduğu, yöneticilerin pay sahipleri aleyhine işlem yapma riski bulunduğu, dürüstlük kuralına aykırı karar verildiği iddialarına dayanmaktadır. Somut olayda davalı şirketin 2017 yılına dair olağan genel kurul toplantısının 08/08/2018 tarihinde yapıldığı ancak bu toplantının davacının TTK md. 420’ye göre erteleme talep etmesi nedeni ile ertelendiği, TTK md. 420/1 uyarınca izleyen toplantı için şirketin internet adresinde ilân yapıldığı, ilâna ilişkin dair ekran görüntüsünün de dosyaya sunulduğu, davacı yan tarafından faaliyet raporunun detayı ve şirket işleri ile ilgili olarak sorular sorulduğu ve cevaplandırıldığı, bilgi alma, inceleme, değerlendirme ve dolayısı ile müzakerenin gerçekleşmiş olduğu, bu durumda somut olayda dürüst hesap verme ilkesine aykırılığın varlığının davacı yanca ispatlanamadığı kanısına varılmış olup, toplantının geneline ilişkin geçersizlik taleplerinin değerlendirilmesinin akabinde dava konusu kararların ayrı ayrı incelenmesine geçilmiştir. Dava konusu bilanço, finansal tablolar ve kâr/zarar hesaplarının onaylanmasına dair 2 nolu genel kurul kararı yönünden; yukarıda yazılı olan bilirkişi kurulu raporunun mâli inceleme bölümünde yapılan tespitlere göre; davalı şirketin 2016 ve 2017 yılında gerçekleşen değerlerine göre Cari Oranının, genel kabul görmüş oranların altında kaldığı, davalı şirketin net çalışma sermayesinin yetersiz olduğu, hazır değerler oranından işletmenin, likidite sıkıntısı içerisinde olduğu, davalı şirketin 2016 yılında Borçlar / Özkaynaklar oranının %484 olarak gerçekleştiği, 2017 yılında bu oranın %231 olarak gerçekleştiği 2017 yılında %100 oranında bir iyileşme olsa da gerçekleşen oranların davalı şirketin mali durumunun iyi olmadığı gibi pek çok hususun finansal tablolardan tespit edilebildiği, bilakis finansal tabloların şirket aleyhine durumları da gösterdiği görüldüğünden ve ilave bir usulsüzlük de tespit edilemediğinden, finansal tabloların onaylanmamasını gerektirecek bir halin ispatlanamadığı, dolayısı ile butlanının tespiti-iptalinin istenemeyeceği kanaatine varılmıştır. Dava konusu kârın kullanımına ilişkin 3 nolu genel kurul kararı yönünden; davalı şirketin mâli yapısının uygun olup olmadığının tespiti gerekmekte olup, mâli inceleme ve tespitlerde şirketin öz kaynaklarının yetersiz olduğu, sermaye ihtiyacı olduğu, sermaye ihtiyacı olan bir işletmenin kâr dağıtımından bahsedilemeyeceği, dolayısı ile butlanının tespiti-iptalinin istenemeyeceği kanaatine varılmıştır. Dava konusu yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin 4 nolu genel kurul kararı yönünden; ibra, genel kurulun yönetim kurulu üyeleri hakkında bir irade açıklamasıdır. Genel kurul bu kararı ile yönetim kurulu üyelerinin söz konusu dönemdeki işlemlerinin hukuka ve ortaklık açısından işin gereğine uygun bulduğunu beyan etmektedir. Genel kurul, ibra kararı ile yönetim kurulu üyelerini ilgili dönemdeki faaliyetleri sebebi ile sorumlu tutmayacağını açıklamaktadır. Yönetim kurulu üyelerinin ibrasının sorumluluk davasına etkisi ibranın doğal ve kanuni sonucu olup, salt bu yönden sorumluluk davalarını ve tazminat taleplerini sona erdirecek oluşu ibra kararının geçersizliğine etki etmez. Ortakların aldığı ibra kararı, karara muhalif pay sahiplerinin açacağı sorumluluk davaları yönünden etki göstermez. Ayrıca somut olayda yönetim kurulu üyelerinin şirket menfaatlerine aykırı davrandığı iddiası ispatlanmamış olup, derdest davaların varlığı anılan iddianın kabulü için yeterli sebep teşkil etmeyeceğinden 4 nolu kararın butlanının tespiti-iptalinin istenemeyeceği kanaatine varılmıştır. Dava konusu yönetim kurulu üyelerinin yeniden seçilmesine ilişkin 5 nolu genel kurul kararı yönünden; yönetim kurulu üyelerinin şirket menfaatlerine aykırı davrandığı somut olarak ispatlanmadığından 5 nolu kararın butlanının tespiti-iptalinin istenemeyeceği kanaatine varılmıştır. Dava konusu bağımsız denetçi seçimine ilişkin 7 nolu genel kurul kararı yönünden; bağımsız denetçinin uzun yıllardır görev yapması sonucunda tarafsızlığını kaybettiği somut olarak ispatlanmadığından 7 nolu kararın butlanının tespiti-iptalinin istenemeyeceği kanaatine varılmıştır. TTK 395 ve 396. maddeleri gereğince yönetim kurulu üyelerine izin verilmesine ilişkin 8 nolu genel kurul kararı yönünden; yönetim kurulu üyelerine Türk ticaret Kanunu’nun 395 hükmü uyarınca şirketle işlem yapma ve 396 hükmü uyarınca şirketle rekabet etme yönünden izin ve yetki verilmesine ilişkin kararın iptali için yöneticilerin almış oldukları izin ve yetkiyi kötüye kullanacaklarına dair herhangi bir somut veriye rastlanmadığından 8 nolu kararın butlanının tespiti-iptalinin istenemeyeceği kanaatine varılmış olup, tüm bu sebeplerden dolayı ispatlanamayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40-₺ maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90-₺ harcın mahsubu ile bakiye 18,50-₺’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 874,30-₺ ilan masrafı, 61,00-₺ tebligat posta gideri olmak üzere toplam 935,30-₺ yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili lehine hesaplanan 3.400,00-₺ maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 13/02/2020

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza