Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1128 E. 2019/1035 K. 13.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1128 Esas
KARAR NO : 2019/1035

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :15/09/2014
KARAR TARİHİ : 13/11/2019

Mahkememizden verilen 18/06/2015 tarih ve 2014/548 Esas 2015/421 sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16/06/2016 tarih ve 2015/12954 Esas, 2016/6698 Karar sayılı ilamıyla bozulmakla,Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının biriktirdiği mevduatını … şubesine 20/11/1999 tarihinde 100.000 DEM bedellini 29/05/2000 vade tarihli olarak yatırdığını, banka görevlileri davacının bu paralarını bilgisi dışında … bankasına aktardığını, 21/12/1999 tarihinde … yönetimine BDDK tarafından el konularak bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak yönetimi TMSF ye devredildiğini, bu banka daha sonra sırasıyla … ile … ise … AŞ ile birleştirildiğini, … AŞ ise … Bank ‘a satılarak … Bank olduğunu, Banka yönetimine el konulmasından sonra davacının mevduatı “… Ltd ” adlı banka hesabına aktarılmış olduğunu ve … mevduatlarının sigorta kapsamı dışında bulunduğu gerekçesi ile ödeme yapılmadığını, dava konusu yapılan alacak bedeli … AŞ nin hukuki sorumluluğundan kaynaklandığını, … AŞ sırasıyla … AŞ … AŞ ve … AŞ ile birleştirilmek suretiyle faaliyetine … Bank AŞ olarak devam ettirdiğini, … yöneticileri, kanunun yasakladığı sonucu elde etmek için giriştikleri haksız fiil sonucunda yargılandıkları mahkemece mahkum olduklarını, yapılan fiil kanuna karşı hile yolu kullanılarak ve bankalar aracı kılınmak suretiyle dolandırıcılık olduğunu ve suç tüzel kişiliğe sahip banka aracı kılınmak suretiyle işlendiğini, bu nedenle hukuki sorumluluğun banka tüzel kişiliğine ait olduğunu, bu sorumluluğun mevduatın sigorta kapsamında olup olmaması ile hiç bir ilgisinin bulunmadığını, bu nedenle sonuç olarak davacılar tarafından davalı bankanın Antalya şubesine yatırılan 100.000 DEM=51.129,19 EURO mevduat alacağının davalı bankadan hükmen tahsilini, alacağı paranın bankaya yattığı tarih olan 29/11/1999 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2. maddesi gereğince değişen oranlarda avans faizi uygulanmasını, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı … Bank vekili davaya cevap ve ihbar dilekçesinde özetle; TMSF’nin bünyesinde bulunan … AŞ, … Bankası AŞ , … Bankası … AŞ …TAŞ …TAŞ devir ve birleşme suretiyle … AŞ bünyesinde birleştirildiğini, daha sonra … AŞ nin hisselerinin 09/08/2001 tarihinde … ile … (…) arasında akdedilen Hisse Devir Sözleşmesi ile …’a devredildiğini, … hisseleri … a devir eder iken hisse devir tarihi olan 09/08/2001 tarihinden önceki işlemlerden kaynaklanan Borçları ve Bu borçlara ilişkin her türlü Mali ve Hukuki sorumluluğu hisse devir sözleşmesinin 6.13. Maddesiyle kendi üzerine aldığını, hisse devir sözleşmesinin 6.13 maddesi gereğince 09/08/2001 tarihinden önceki işlemlerden kaynaklanan borçların TMSF tarafından üstlenilmiş olduğu sözleşmeyle kalmamış olduğunu, 11 yıldan beri fiili uygulaması da devam ettiğini, 09/08/2001 tarihinden önceki işlemlerden kaynaklanan borçlar TMSF ye hem sözleşme hemde fiili uygulama neticesinde nakil ve devir olunduğunu, bu nedenle TMSF’nin borçların muhatabı ve sorumlusu olduğunu, davalı bankanın ise bu borçlardan dolayı her hangi bir sorumluluğu bulunmadığını, dava konusu iddianın ve iddia edilen borç varsa borcun muhatabı ve sorumlusu borcu üstlenen TMSF olduğunu, davanın davalısı, davanın asli yükümlüsü ve tüm hukuki ve mali vecibesi tamamıyla TMSF ye ait olduğunu, ayrıca devir öncesi borçlarından arındırılmış … AŞ daha sonra … AŞ nin bünyesine katılmak suretiyle birleştirildiğini, 2007 tarihinde ise … AŞ deki hisselerini “TMSF kaynaklı her türlü sorunun sorumlusu ve muhatabı kendisi olmak üzere davalı bankaya taahhüte bulunarak” yurt dışında mukim … Bank NV unvanlı şirkete sattığını, bu satışı takiben … Bank AŞ unvan değiştirerek … Bank AŞ unvanını aldığını, ayrıca hisse devir protokolü gereği bu davalar davalı bankaca TMSF ye sadece ihbar edildiğini, bu nedenlerle davalı bankanın borçlu sıfatı bulunmadığından, davacı taraftan HMK 124. Maddesi gereğince taraf değiştirilmesini ve davacı tarafın taraf değiştirmesine peşinen rıza gösterdiğini muvafakat ettiklerini, borcu üstlenmiş olan TMSF ve Hisse Devir sözleşmesinin tarafı olan …’a HMK nun 61. Maddesi gereğince ihbar edilmesini talep etmiştir.
İhbar Olunan … vekili ihbar dilekçesine karşı cevap dilekçesinde özetle; Davalı tarafın atıfta bulunduğu 18/06/2007 tarihli hisse devir sözleşmesi … Bank AŞ ile değil şirket merkezi yurt dışında bulunan … Bank NV ile imzalandığını, 18/06/2007 tarihli sözleşmenin hükümleri kurumlarınca davalı yanın belirttiği şekilde bir taahhüt altına sokmadığını, ancak sözleşmenin hükümleri çerçevesinde, tarafların karşılıklı hak ve borçlarının devam ettiğini, bu nedenle davalı yanın bu yöndeki iddialarını kabul etmediklerini, TMSF ye devir olunan bankaların … hesapları nedeniyle zarara uğrayan mudilerin açmış olduğu tazminat davası hakkında davalın banka aleyhine açılan onlarca davada karar verildiğini ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, bu davalarda TMSF borcu üstlendiğini açıkça beyan ettiğini, hükümler borcu üstlenen sıfatıyla TMSF aleyhine kurulduğunu, TMSF nin mahkemeler önünde yapmış olduğu yazılı ikrarla davanın uyuşmazlığını asıl muhatabı olan TMSF e aleyhine açılması gerektiğini, bu nedenlerle davanın asıl muhatap olan TMSF ye tevcih edilmesini, bu talebi kabul edilmediği takride ileride … kurumunun hak kaybına ve zarara uğramasını önlemek üzere davaya davalı taraf yanında feri müdahil olarak katılmasını, usul ve yasaya aykırı iş bu davanın ise reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar Olunan TMSF vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; İş bu dosyaya TMSF olarak feri müdahil olarak kabulüne karar verilmesini talep ettiğini, davalının 10 yılı aşkın bir süre önce … Bankasına parasını yatırdığını, davanın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın hataya düşürüldüğünü iddia ettiğini, bu hususta 1 yıllık bir hak düşürücü süre bulunduğunu, bu sürenin geçmiş olduğunu, davacının, davalı … Bank AŞ’den (…) herhangi bir alacağı bulunmadığını, davacının davalı bankadan talep ettiği alacak, davacı tarafça … Limitede havale edildiğini, davacının serbest iradesi ile daha fazla faiz getirisi sağlayan bir yatırım alternatifi olarak kıyı bankacılığını tercih etmiş olduğunu, davacının parasını yatıracağı Finans Kuruluşu hakkında gerekli araştırmayı yapmak suretiyle tedbirli bir tutum içine girmesi gerekirken, kendisinden beklenen bu özeni göstermemiş olmasından yada riske girmesinden bankanın sorumlu tutulamayacağını, davacının … AŞ tarafından dolandırılmasının sözkonusu olmadığını, kurucu veya hissedarı olmadığı … Ltd nin faaliyetlerinden dolayı ayrı bir tüzel kişiliğe sahip … AŞ nin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, bankanın … Ltd nezdinde mevduatlar için bir garantisinin bulunmadığını, davacının … hesap cüzdanını aldıktan sonra itirazda bulunmadığını, davacının … mevduatını kendi iradesiyle benimsediğini, dava konusu işlemler tarihinde … bankalarının bankalar kanununa tabi olmadıklarını ve bu bankalara yatırılan mevduatların tasarruf Sigortası kapsamında olmadığını, davacının, … hesap cüzdanını aldıktan sonra hiçbir itirazda bulunmadığını, nimete sahip çıkıp, külfete katlanmamayı hukukun korumadığını, banka eski yöneticilerine karşı açılmış ceza davalarının huzurdaki davada delil olarak gösterilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, … AŞ eski yöneticilerine karşı açılmış bulunan ceza davasının henüz sonuçlanmadığını, kesinleşmemiş bir ceza yargılaması ile ilgili olarak iddianamede tanık beyanları ve bilirkişi raporlarında yer alan bazı noktaların kesin kanıt olarak göz önüne alınıp bankaya karşı bir kanı oluşacak şekilde ileri sürülmesi haksız ve hukuka aykırı olduğunu, … Ceza Mahkemesinde görülen davada banka ve TMSF de suçtan zarar gören olarak müdahil durumunda olduğunu, ayrıca kabul anlamına gelmemek kaydıyla dava konusu miktarların … Limitede havale edilmeden önce, davalı banka nezdinde vadesiz bir hesapta olduğundan, gereken faiz oranı mahkemece vadesiz hesaplara uygulanan faiz yönünden takdir edilmesi gerektiğini, davacının fazlaya ilişkin talebinin faiş ve haksız olduğunu, bu nedenlerle öncelikle davanın husumet yönünden re edilmesi gerektiğini, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden red edilmesi gerektiği, aksi halde de esas yönünden red edilmesini talep etmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16/06/2016 tarih ve 2015/12954 Esas, 2016/6698 Karar sayılı ilam özetinde: “28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasa’nın 3/k bendinde “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” tüketici, 3/ı bendinde ise “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” tüketici işlemi olarak tanımlandığını, Aynı Yasa’nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı Yasa’nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinildiğini, HMK’nın 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğunu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceğinin düzenlendiğini, somut olayda; davanın açıldığı 26.08.2014 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu bankacılık işleminin de tüketici işlemi sayıldığını, yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma hususunda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hususu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenip yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığından bahisle ” bozmayı gerektirmiştir. Usul ve yasaya uygun olan bozma ilamına uyulmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-DAVANIN MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle 6100 sayılı HMK.’nın 114/1(c) ve 115//2. Maddelerine göre usulden Reddine,
2-Kararın kesinleşmesi üzerine 2 hafta içerisinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Yargılama masraflarına ilişkin kararın HMK 331/2. Maddesine göre yetkili ve görevli mahkemece nazara alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesi üzerine 2 hafta içerisinde dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde davanın açılmamış sayılması yönünde karar ittihazına,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. – 13/11/2019

Katip
E-imza

Hakim
E-imza