Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/108 E. 2021/74 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/108 Esas
KARAR NO : 2021/74

DAVA : Kâr Payı Alacağı
DAVA TARİHİ : 12/05/2017
KARAR TARİHİ : 25/02/2021

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili tarafından davalı … San. Tic. A.Ş. aleyhine mahkememizin 2017/444 esas sırasında açılan davanın dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın davalı şirketin %10, …’ın %15 oranında ortağı olduğunu, davalı şirketin genel kurulları, yasa ile öngörülen sürelerde değil son 10 yıldır kağıt üstünde 3 yıllık toplantılar yapılarak geçiştirildiğini, bilançolar ve sair defterlerin gereği gibi incelenmesine imkan verilmeksizin kar payı dağıtımı yapılmaksızın hesapların doğrudan doğruya kabul ve yönetimin ibra ettirildiğini, … 33. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı şirket davalı şirketin yönetim kurulundan o tarihte halen toplanmamış olan 2015 yılı genel kurulunun toplanması için usulüne uygun biçimde talepte bulunulması sonrasında yönetim kurulunun yasal süreler içinde böyle bir hazırlık ve çağrı içine girmemesi üzerine halen yapılmamış olan genel kurulun yapılabilmesi için … 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile genel kurul yapılmasını talep gereği doğduğunu, genel kurulun 20/03/2017 tarihinde yapıldığını, müvekkillerinin davalı şirketin iyi niyet kurallarına aykırı olarak kar payı dağıtmaktan sürekli kaçınması sebebi ile kar payı alamadıklarını, davaya konu genel kurul kararına istinaden kararın iptali ile müvekkillerinin hakkı olup kendilerine keyfi şekilde ödenmeyen kar paylarının mahkemece tayin edilecek bilirkişi heyetince hesaplanarak kendilerine ödenmesi gerektiğini, genel kuruldaki çoğunluğun şirketteki etki ve gücünü kötüye kullanarak müvekkillerinin haklarını kullanmalarını yıllardır engellediğini, 1, 2 ve 3 nolu genel kurul kararlarında muhalefet ettikleri üzere yapılan ibraların gerçeği yansıtmayan finansal tablo ve bilançolar doğrultusunda yapıldığını, denetim raporun davalı şirketin uzun yıllardır mali müşavirliğini yapan …’in hazırladığını, raporun tarafız bir şekilde hazırlanmadığını, anılan genel kurulun 5. Maddesi kapsamında yönetim kurulunun ibrasına geçildiğini, yönetim kurulu üyelerinin oy çokluğu ile ibrasına karar verildiğini ancak davalı şirketin 3 yönetim kurulu üyesinin toplam hissesinin %53’e tekabül ettiğini, yönetim kurulu üyelerinin kendi haklarındaki ibraya katılamayacağının aynı maddede düzenlendiğini, 20/03/2017 tarihli şirket genel kurulunun şirket bilançolarının ibrasına ve kar payı dağıtılmamasına ilişkin 3 nolu kararının iptali gerektiğini belirterek tüm bu sebeplerden dolayı 20/03/2017 tarihli şirket genel kurulunun şirket bilançolarının ibrasına ve kâr payı dağıtılmamasına ilişkin 3 nolu kararının iptaline, fazlaya ilişkin her türlü hak ve alacakları saklı kalmak üzere müvekkillerinin yasal hakkı olup kendilerine keyfi şekilde ödenmeyen 2003-2015 yıllarına ait dağıtılabilir kâr payının doğduğu ilgili yıldan itibaren işletilecek olan avans faizi ile birlikte müvekkillerine ödenmesi amacı ile müvekkillerinin yasal hakkı olup kendilerine keyfi şekilde ödenmeyen 2003-2015 yıllarına ait dağıtılabilir kar paylarının gerçek tutarlarının ve bunlara uygulanacak avans faizinin mahkemece tayin edilecek bilirkişilerce hesaplanarak tespiti ve belirlenecek tutarın her bir yıl için ayrı ayrı uygulanacak avans faizi ile birlikte müvekkillerine ödenmesine, yönetim kurulu üyelerinin ve denetçinin ibrasına ilişkin 5 nolu kararın bilanço-kâr-zarar hesaplarının gerçeği yansıtmadığından bahisle iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1984 tarihinde kurulduğunu, tekstil alanında faaliyet gösteren bir aile şirketi olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği iddialarının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, 20/06/2012 tarihinde yapılan genel kurulda …’ın yönetim kurulu üyesi olarak seçildiğini, ayrıca 3 yıl için şirketi temsil ve ilzama yetki verildiğini, TTK’da şirketlerin faaliyet döneminin sona ermesinden itibaren 3 ay içinde olağan genel kurul toplantısının yapılmasının ön görüldüğünü, bunun bir zorunluluk olmadığını, iptali istenilen dava konusu olan 2015 yılı genel kurulunun davacı tarafın iddialarında belirttiği gibi mahkeme tarafından alınan bir kararla değil yönetim kurulu tarafından alınan ve yönetim kurulu tarafından belirlenen gündem konuları ile sınırlı olmak üzere yapıldığını, davacı tarafın iptalini istediği kararların genel kurul gündeminde olmadığını, genel kurul konusunda mahkemeden böyle bir kararın da alınmadığını, davacı tarafın gündemde olmayan ve genel kurulda karar alınmayan hususlarda iptal istediğini, davacı tarafın kar payı talep haklarının zaman aşımına uğradığını, 20/03/2017 tarihinde yapılan 2015 yılı genel kurulunun gündem maddesinde kar dağıtımına ilişkin bir gündem olmadığını, yapılan genel kurul toplantısında kar dağıtımına veya kar dağıtılmamasına ilişkin bir görüşme ya da karar alınmadığını, divan oluşumunun genel kurula katılan mevcut ortakların oy çokluğu ile yasal nisaplar içinde seçildiğini, davacı tarafın itirazlarının hukuki bir değeri olmadığını, davacı tarafın yönetim kurulu ibrasına ilişkin kararın iptali talebinin hukuki dayanağı olmadığını, yönetim kurulu ibrasının usul ve yasalara uygun olarak yasada öngörülen oylama ve oy çoğunluğu ile yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 2017/444 esas sayılı dosyasında 28/12/2017 tarihli ara karar ile “Kar payı dağıtımına ilişkin talebin usul ve yasa gereği bu davadan tefriki ile mahkememizin en son esas sırasına kayıt edilmesine, yargılamasına bu esas no üzerinden devamına” karar verilmiş olup, anılan ara karar uyarınca tefrik edilen kâr payı dağıtım talebine ilişkin dava mahkememizin yukarıda yazılı 2018/108 esas sırasına kayıt edilerek yargılamaya bu esas numarası üzerinden devam edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde kâr payı alacağı talebinin harca esas değerini 10.000,00-₺ olarak göstermiş olup, 27/12/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini … yönünden 140.722,39-₺, … yönünden 93.814,92-₺ olmak üzere toplam 234.537,31-₺’ye arttırmak sureti ile bu değer üzerinden harç ikmali yapmıştır.
Dava, 2003-2015 yılları arası kâr payının tahsili talebine ilişkindir. 818 sayılı BK ve 6098 sayılı TBK hükümleri uyarınca talep 10 yıllık genel zamanaşımına tâbi olduğundan davalı tarafın zamanaşımı def’i kabul edilmemiştir.
Mahkememizce, davalı şirketin sicil dosyası ve taraflarca celbi talep edilen deliller getirtilmiş, taraflarca dosyaya sunulan deliller incelenmiştir. Tüm dosya kapsamı ve davalı şirketin dava konusu döneme ilişkin ticarî defter ve kayıtları incelenmek sureti ile davacıların kâr payı alacağı talebinde haklı olup olmadığının, haklı ise dava tarihi itibari ile talep edebilecekleri kâr payı alacağı tutarının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 12/11/2018 tarihli bilirkişi heyeti kök raporunun sonuç kısmında “…Anonim şirket ortağı olmanın en temel amaçlarından birisi anonim şirket kar elde ettiği sürece kar payı almak olduğu, davalı anonim şirketin bilançosunun incelenmesi neticesinde davalı anonim şirketin öz kaynaklarında bir eksilme olmadığı, finansal açıdan probleminin olmadığı, davalı şirketin kasa hesabında olağanın çok üzerinde nakit bulundurduğu, davalı şirketin kar dağıtmaması için geçerli finansal bir gerekçenin bulunmadığı, davalı şirket 2012 yılında ortaklara eşit miktarda kar payı dağıtımı kararı alsaydı …’ın 100.938,49-₺ ve …’ın 67.292,32-₺ kar payı alabileceği, davalı şirket 2017 yılında ortaklara eşit miktarda kar payı dağıtımı kararı alsaydı …’ın 39.783,90-₺ ve …2ın 26.522,60-₺ kar payı alabileceği, 2016 ve 2017 yıllarına ait genel kurullar daha yapılmadığı için bu yıllarda elde edilen karlarla ilgili olarak hesaplama yapılmadığı…” yönünde görüş bildirilmiştir. Dosyaya celp edilen ticaret sicil kayıtları içerisinde yer alan şirket ana sözleşmesi, 2003-01/07/2012 dönemi yönünden uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK 455 maddesi ve 01/07/2012-2015 dönemi yönünden ise yürürlükte olan TTK ilgili maddeleri incelenmek sureti ile yasa ve ana sözleşme hükümlerine uygun şekilde alınmış kâr payının dağıtımına ilişkin karar olup olmadığının ve buna göre davacıların anılan yıllar itibari ile kâr payı talep edip edemeyeceklerinin tespiti ve davalı tarafın bilirkişi raporuna itirazlarının incelenip değerlendirilmesi kaydı ile bilirkişi heyetinen ek rapor alınmasına karar verilmiştir. 15/08/2019 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunun sonuç kısmında “…Davalı şirket 2012 yılında ortaklara eşit miktarda kar payı dağıtımı kararı alsaydı …’ın 100.938,49-₺ ve …’ın 67.292,32-₺ kar payı alabileceği, davalı şirket 2017 yılında ortaklara eşit miktarda kar payı dağıtımı kararı alsaydı …’ın 39.783,90-₺ ve …’ın 26.522,60-₺ kar payı alabileceği, 2016 ve 2017 yıllarına ait genel kurullar daha yapılmadığı için bu yıllarda elde edilen karlarla ilgili olarak hesaplama yapılmadığı…” yönünde görüş bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; davacılar pay sahibi oldukları davalı şirketin iyi niyet kurallarına aykırı olarak kâr payı dağıtmadığını öne sürerek 2003-2015 yıllarına ait dağıtılabilir kâr paylarının gerçek tutarlarının tespiti ile tahsiline karar verilmesi talebi ile iş bu davayı açmışlardır. Anonim ortaklıkta pay sahipleri oransallık ilkesine uygun olarak payları nispetinde kâr payı hakkına haizdir. Bu hak 6762 sayılı eTK md. 455’de “Her pay sahibi kanun ve esas mukavele hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılmaya tahsis olunan sâfi kazanca, payı nispetinde iştirak hakkına haizdir.”, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK md. 507’de ise “Her pay sahibi kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış net dönem kârına, payı oranında katılma hakkına haizdir.” şeklinde ifade edilmiştir. Davalı şirketin ana sözleşmesinin “Karın Dağıtımı” başlığını taşıyan 32. maddesinde “…Şirketin yıllık faaliyetlerinden elde olunan gelirlerden amortismanlar, idare meclisi azarlarının ücret veya huzur hakları, müdür memur, müstahdem ve işçilerine, şirketle anlaşmaları, işle ilgili bulunanlara genel veya kısmi gelirlerde ödenecek prim, risturn kazanç payları da dahil olmak üzere bütün giderler düşüldükten sonra kalan dağıtıma esas kabul edilir. Safi karın dağıtımında aşağıdaki sıra ve esaslar uygulanır: a) Safı kardan Türk Ticaret Kanununun 466. Maddesi gereğince %5 kanuni akçe ayrılır. b) Her çeşit mali mükellefiyetler için karşılık tefrik olunur. senetlerinin bedelleri ödenmiş kısmına %5 oranında birinci temettü ayrılır. ç) Kalan umumi heyetçe kenarlaştırılacak şekilde tasarruf edişlerinin durumunun icaplarına göre ç fıkrasında kalan karın tevziinden evvel hususi veya fevkalade ihtiyatlar, tefrik veya tesisine veya gelecek yıllara devredilmesine, karın bir kısmının idare meclisi veya şirkete emeği geçenlere munzam ücret veya ikramiye olarak tahsisine karar verebilir. Türk Ticaret Kanununun 466. maddesinin 3. cü fıkrası hükmü saklıdır.” düzenlemesinin yer aldığı, ana sözleşmenin “Karın Dağıtım Tarihi” başlıklı 33. maddesinde ise “Yıllık karın hangi tarihte ve ne şekilde dağıtılacağı idare meclisinin teklifi üzerine genel kurulca kararlaştırılır. Bu ana sözleşme hükümlerine göre dağıtılan karlar geri alınamaz.” düzenlemesinin yer aldığı ve anılan 32 ve 33. maddelerin değişmediği ve halen geçerli olduğu anlaşılmıştır. 6762 sayılı eski TTK md. 369’a göre kâr payı dağıtılması karan alma hususunda, şirket Genel Kurulu yetkilidir. 6102 sayılı TTK md. 408 f. II/d ile md. 409 f-1 uyarınca da kâr payının dağıtılmasına karar verme Genel Kurulun yetkileri arasındadır. Davalı şirketin dava tarihinden önce en son yapılan 20/03/2017 tarihli 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında kâr dağıtımına karar verilmemiştir. Şirketin sicil dosyasından, ticaret sicil gazetesi kayıtlarından 2003-2015 yıllarında kâr payı dağıtımına ilişkin alınmış herhangi bir genel kurul kararı tespit edilmemiştir. Somut olayda kâr payı dağıtılmasına dayanak oluşturacak genel kurul kararı bulunmamaktadır. Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik uygulaması ve 2008/1864-2009/3511 E.K. sayılı 08/05/2019 tarihli emsal ilâmı da nazara alınmak sureti ile davalı şirketin 2003-2015 yıllarının kârlarının dağıtımına ilişkin genel kurulunca alınmış bir karar bulunmadığından davacıların kâr payı dağıtımına ilişkin davasının reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30-₺ maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 3.834,60-₺ harçtan mahsubu ile bakiye 3.775,30-₺ harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı vekili lehine hesaplanan 24.867,61-₺ vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile (…’ın 14.920,57-₺’den, …’ın 9.947,04-₺’den sorumlu olması kaydı ile) davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.25/02/2021

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza