Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/839 E. 2019/1109 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/839 Esas
KARAR NO : 2019/1109

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 03/10/2017
KARAR TARİHİ : 05/12/2019

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili …’ın dava dışı … Ltd. Şti.’nin eski ortağı olduğunu, ortak olduğu dönemde şirketin davalı bankadan aldığı ve kapattığı bir kısım kredilerde kefaletinin olduğunu, bu kredilerin zamanında ödendiğini, müvekkilinin şirket hisselerini … 11. Noterliği’nin … tarih … yevmiye numaralı işlemi ile devrederek şirketten ayrıldığını, bu hususun 20/01/2015 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlandığını, müvekkilinin ortak olduğu dönemde kefaletinin olduğu kredi sözleşme sayfalarının kalabalığı arasında iradesi dışında imzaladığı bononun kredi sözleşme sayfalarından yırtılıp bir kısım boşlukları sonradan doldurularak … 18. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığını, takibe konu senedin düzenleme tarihinin …, vade tarihinin … olduğunu, müvekkilinin senedin düzenlendiği tarihte şirket ortağı olmadığını, senetteki kefaletin eş muvafakati olmadığından geçersiz olduğu öne sürerek takibe konu senedin müvekkili yönünden iptalini, davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının müvekkili banka ile dava dışı … Ltd. Şti. Arasında düzenlenen kredi sözleşmesinde şahsen ve müteselsil kefil sıfatı ile imzasının bulunduğunu, hisse devrinin kefalet nedeni ile sorumluluğu ortadan kaldırmadığını, davacının davaya konu bonoda kefil değil avalist olduğunu, bu durumda eş muvafakatinin aranmayacağını savunarak davanın reddini ve davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Dava, menfi tespit davasıdır. 2004 sayılı İİK 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Dava konusu olayda davacı taraf, davalının icra takibinden sonra menfi tespit davası açmıştır. Mahkememizce … 18. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası getirtilmiş olup incelenmesinde; alacaklı … A.Ş. tarafından borçlular …, …, …Tic. Ltd. Şti. aleyhine 28/05/2015 tanzim ve 13/09/2017 vade tarihli 1.000.000,00-TL bedelli senede dayalı olarak 414.230,00-TL asıl alacak, 553,25-TL işlemiş faiz, 1.242,69-TL %0,30 komisyon bedeli olmak üzere toplam 416.025,94-TL’nin 19/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek %9,75 oranında temerrüt faizi ile birlikte tahsili talebi ile 19/09/2017 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı, takibe konu bonoda dava dışı … Ltd. Şti.’nin borçlu (keşideci), davalı bankanın lehdar, davacı …’ın ise avalist olduğu, bononun geçerli unsurları ihtiva ettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce, delil olarak bildirilen … Cumhuriyet Başsavcılığı Bilişim Suçları Soruşturma bürosu’nun … soruşturma sayılı dosyası, icra dosyası, genel kredi sözleşmeleri, davacının dava dışı borçlu şirketteki hisselerinin devrine ilişkin ticaret sicil gazete ilânları vs. tüm deliller incelenmiştir. Uyuşmazlık; davacının takibe konu 28/05/2015 tanzim 13/09/2017 vade tarihli 1.000.000,00-TL bedelli bono nedeni ile takip tarihi itibari ile davalı bankaya borçlu olup olmadığının, borçlu ise borç miktarının tespiti noktasına ilişkin olduğundan banka kayıtları incelenerek tarafların dosyaya sunduğu kayıt ve belgeler de nazara alınarak, iddia ve savunma kapsamında somut olayda davalı bankanın davacının kefâletinin olduğu krediler nedeni ile takip tarihi itibari ile alacağının belirlenebilmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bankacı bilirkişi …, hukukçu bilirkişi Prof. Dr. …, finans uzmanı … tarafından tanzim olunan 02/07/2018 tarihli bilirkişi kök kurulu raporunun sonuç kısmında “…Davalı bankanın davacı kefilden takip tarihi itibari ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 269.786,30-TL asıl alacak, 511,47-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 270.297,77-TL asıl alacaklı olduğunun hesaplandığı, takip tarihinden başlamak üzere 269.786,30-TL asıl alacak tamamen ödeninceye kadar yıllık %9,75 ve değişen oranlarda avans faizi oranında temerrüt faizi istenilebileceği, davanın menfi tespit davası olması nedeni ile 03/10/2017 dava tarihine kadar %9,75 avans faiz oranından yapılan hesaplamaya göre 271.320,71-TL olarak hesaplandığı…” yönünde görüş bildirilmiştir. Davacı vekilinin kök rapora itirazlarının değerlendirilmesi için bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verilmiştir. 05/04/2019 tarihli bilirkişi ek raporunun sonuç kısmında “…Davalı bankanın davacı kefilden takip tarihi itibari ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 270.297,77-TL asıl alacaklı olduğunun hesaplandığı, takip tarihinden başlamak üzere 269.786,30-TL asıl alacak tamamen ödeninceye kadar yıllık %9,75 ve değişen oranlarda avans faizi oranında temerrüt faizi istenilebileceği, davanın menfi tespit davası olması nedeni ile 03/10/2017 dava tarihine kadar %9,75 avans faiz oranından yapılan hesaplamaya göre toplam miktarın 271.320,71-TL olarak hesaplanmaktadır. Davacının itirazlarına katılma olanağı bulunmamaktadır. Kurulumuz itirazların kök raporda herhangi bir değişiklik gerektirmediği, oradaki tespit ve hesaplamaların aynen muhafazası icap ettiği kanaatine ulaşmıştır…” şeklinde görüş bildirilmiştir. Kök ve ek rapor hüküm kurmaya yeterli görülmediğinden uyuşmazlık noktalarının ve taraf vekillerinin yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve ek raporuna itirazlarının incelenerek gerekçeli ve denetime elverişli şekilde rapor tanzimi için yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bankacı bilirkişiler …, …, … tarafından tanzim olunan 22/10/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunun sonuç kısmında “…Önceki bölümde kapsamlı olarak incelendiği ve değerlendirdiği gibi davacı Bankanın 12.06.2014 tarihinde dava dışı Şirkete 175.000 TL.lık kredi tahsis etmek suretiyle Ticari ilişkiye girildiği, davacının davalı Banka ile dava dışı şirket arasından düzenlenen 2 adette toplam 1.250.000 TL.lık Genel Kredi sözleşmesinde Müşterek Borçlu ve müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu, Davacının 03.01.2015 tarihinde hisselerini dava dışı …’ya devir ederek 20.01.2015 tarihli Ticaret Gazetesinde yapılan tescil ve ilan ile dava dışı şirket Ortaklığından ayrıldığı, Davalı Bankanın 27.04.2015 tarihli Kredi teklif kararında davacının Ortaklıktan ayrıldığını öğrendiği ve durumu kabul ettiği, Genel Müdürlükçe kredi teminat şartında bundan sonra kullandırılacak krediler nedeniyle düzenlenecek Genel Kredi sözleşmelerine sadece diğer ortağın kefil olarak imzasının alınacağının yazıldığı, ve karardan sonra düzenlenen tüm Kredi Teklif ve Onay yazılarında davacının Kefil olarak gösterilmediği, Davacının Ortaklıktan ayrıldığı tarihte dava dışı Şirketin davalı Bankaya 521.600 TL kredi borcu olduğu, 24.03.2016 tarihinde ise kredi bakiyesinin 2.394.92 TL.ye düştüğü, dolayısıyla davalı Bankanın takibe konu kredilerinin davacının ortaklıktan ayrıldıktan sonra yeni kullandırılan kredilerden oluştuğunun anlaşıldığı, Diğer taraftan davalı Banka tarafından davacıya Kat İhtarı Göndererek kredileri kat ettiğini bildirmemesine karşılık, 18.09.2017 tarihinde … 18.İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasından davacının kefil olarak imzaladığı belirtilen 18.05.2015 (ki bu tarih davacının ortaklıktan ayrıldığı sonraki bir tarih olduğu) tanzim tarihli ve 13.09.2017 vade tarihli 1.000.000 TL.lık senede karşılık toplam 416.025,94 TL kredi alacağı üzerinden Kambiyo senetlerine Mahsus takip yapıldığı, Davacının 03.01.2015 tarihli Ortaklar Kurulu Kararı ile dava dışı Şirket Ortaklığından ayrıldığı, ayrıldığı tarihten sonraki 18.05.2015 tarihini taşıyan bir Kambiyo senedine kefil olarak imza atmasını kabul etmediği, bu senede yönelik itirazların itirazlarının değerlendirilmesi uzmanlık alanımız dışında olduğundan mahkemenin takdir ve yetkisinde olduğu, Buna karşılık, davacının ortak iken imzalamış olduğu 1.250.000 TL.lık Genel Kredi sözleşmesinden dolayı dava dışı şirketin doğmuş ve doğacak kredilerine kefil olmakla birlikte dava dışı şirketin ve ortağı olan dava dışı … arasında imzalanan yeni bir Genel Kredi sözleşmesi olmadığı, dava dışı şirkete ait kredilerin davacının ortaklıktan ayrıldıktan sonra kullandırılan kredilerden kaynaklandığı anlaşıldığı, Takip tarihinde dava dışı şirketin davalı Bankaya … 18.İcra Müdürlüğü … esas dosyasında toplam 324.605.44 TL borcunun olduğu, 18.12.2017 tarihine kadar toplam 185.388,85 TL tahsilat yapılması sonucu yapılan hesaplamada faizsiz alacağın 18.12.2017 tarihinde 148.078,22 TL.ye düştüğünün hesaplandığı, Buna göre; İkili bir sonuca ulaşıldığı; aşağıdaki şıklardan hangisinin kabul edileceğinin takdir ve nihai kararının Mahkemeye ait olduğu, a)Davacının 03.01.2015 tarihinde ortaklıktan ayrılması ve kararın 27.04.2015 tarihli Kredi teklif yazısında davalı Bankanın yer verdiği ve davacının bundan düzenlenecek sözleşmelere imzasının alınmayacağının kabul edildiği, davacının ortaklıktan ayrılmasından bir yıl sonra 24.03.2016 tarihinde dava dışı şirketin kredi borcunun 2.394.92 TL.ye düşmesi, ayrıca dava dışı şirketin kredilerini 12.09.2017 tarihinde kat etmesine karşılık, davacıya kat ihtarnamesi göndermediği, bu şekilde davacının sözleşmediği kefaletini ortaklıktan ayrıldığını dikkate ederek göz ardı ettiği, buna karşılık dava konusu kambiyo senedine göre davacı hakkında takip yaptığı oysa takibe konu Kambiyo senedi tanzim tarihinin Davacının ortaklıktan ayrıldığı tarihten sonraki tarih olan 18.05.2015 tarihini taşıdığı gibi hususlar gözetildiğinde davacının dava dışı kredilerden sorumlu tutulmasının hakkaniyete uymadığı dolayısıyla borçlu olmadığının kabulü gerektiği, b)Buna karşılık davacının 16.07.2014 ve 31.10.2014 tarihli toplam 1.250.000 TL.Iık geçerli olan Genel Kredi sözleşmelerinde dava dışı şirketin doğmuş ve doğacak kredilerinden dolayı kefaletinin devam ettiği, yine 18.05.2015 tanzim tarihli 13.09.2017 tarihli 1.000.000,00 TL tutarlı bono’da kefalet imzası bulunduğu dikkate alındığında hukuki değerlendirmeler Mahkemeye ait olmak üzere takip tarihinde belirlenen 325.605,44-TL Banka alacağından sorumlu olduğu…” yönünde görüş bildirilmiş olup, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalar denetime elverişli kabul edilmiştir.
Yukarıda kronolojik olarak yazıldığı üzere HMK 266 madde gereğince bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Hukukî niteleme mahkememize ait olup, 22/10/2019 tarihli raporda yer alan ve hükme esas alınan hesaplamalar aşağıda belirtilmiştir.
Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davalı bankanın … Şubesi ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında 18/07/2014 tarihli 250.000,00-TL bedelli ve 31/10/2014 tarihli 1.000.000,00-TL bedelli genel kredi sözleşmeleri akdedildiği, anılan sözleşmeleri davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, sözleşmelerde kefilin sorumlu olduğu azami miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefil ibaresinin yazılı olduğu, davacı kefil …’ın anılan sözleşmelerin akdedildiği tarihte dava dışı borçlu … Ltd. Şti.’nin ortağı olduğu, bu durumda TBK 584 maddesi uyarınca eş muvafakatinin aranmayacağı anlaşılmıştır. Davacı, icra takibine konu bononun kefâletinin olduğu genel kredi sözleşmesi sayfaları arasında bulunduğunu, kredi sözleşmelerinin sayfalarının kalabalığı arasında iradesi dışında imzaladığını ve bononun sözleşme sayfalarından yırtıldığnı, bononun sonradan doldurulduğunu, bono tanzim tarihinde kendisinin şirket ortağı olmadığını, bu nedenle kefâleti bulunmadığını, bono tanzim edilirken eşinden muvafakat alınmadığını, bononun usulsüz doldurulduğunu öne sürmüştür. Bilindiği üzere bankalarca kredinin teminatını teşkil etmek üzere aynî ve/veya şahsî teminatlar alınarak kredi kullandırılmaktadır. Somut olayda da uyuşmazlık konusu olan bononun beyaza imza sureti ile anılan kredi sözleşmesine ek teminat olarak alındığı ve bilahare kredi borcunun tahsili için takibe konulduğu sabittir. Beyaza imza atan davacının senedin üzerinin istenilen şekilde doldurulabileceğini ve işleme konulabileceğini ön görmesi gerekmektedir. Davacı, bononun iradesi dışında imzalandığını kesin deliller ile ispatla yükümlü olup, davacı iddialarını ispatlayamamıştır. Davacı ayrıca bonodaki kefâletinin eş muvafakati olmadığından geçersiz olduğunu öne sürmüş ise de bono kambiyo senedi olduğundan Türk Borçlar Kanunu hükümlerine değil düzenleme tarihi itibari ile yürürlükte olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tâbi olup, TTK 702 maddesi uyarınca aval verenin şekle ait noksandan başka bir sebeple borçlu olmadığını ileri süremeyecek olup, eş muvafakati de aranmamaktadır. Davalı banka tarafından dava dışı borçlu şirket… Ltd. Şti. ve dava dışı kefil …’a … 6. Noterliği’nin…tarih …-… yevmiye numaralı ihtarnamelerinin keşide edildiği ve mevcut borcun tebliğden itibaren ödemenmesi için 1 günlük süre verildiği, ihtarnamelerin 14/09/2017 tarihinde borçlu şirkete ve dava dışı kefil …’a tebliğ edildiği, mahkememizce benimsenen ve hükme esas alınan yukarıda yazılı 22/10/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporuna göre davacının kefâletinin olduğu krediler nedeni ile davalı bankaya takip tarihi itibari ile sorumlu olduğu tutarın 325.605,44-TL olduğu anlaşılmıştır. Öte yandan davalı banka ve KGF arasında imzalanan sözleşmeler mevcut ise de bakanlar kurulu kararı vs. ilgili mevzuat gereği KGF tarafından ödenen tutarın banka alacağının tespitinde alacak miktarından düşülmesi mümkün değildir. Davacı, dava dışı borçlu şirket ortaklığından 2014 yılında ayrıldığını ve bu nedenle GKS’deki kefâletinin de sona erdiğini iddia etmiştir. Dosyada mevcut 20/01/2015 tarih 8740 sayılı ticaret sicil gazetesinden davacının borçlu şirketteki hissesini … 11. Noterliği’nin … tarih … yevmiye numaralı tasdikli hisse devir ve temlik sözleşmesi ile şirket ortaklarından …’a devrettiği, devir işleminin ortaklar kurulunun 02/01/2015 tarihli 2 nolu kararı ile devrin kabulüne ve devir hususunun şirket pay defterine işlenmesine karar verildiği, iş bu kararın Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 25/01/2015 tarih 8740 sayısında ilân edildiği anlaşılmıştır. Davacının şirketteki hissesinin devri ile mevcut kefâletin hiçbir şekilde düşmeyeceği veya sona ermeyeceği bilinen bir durumdur. Çünkü hisse devri ile kefâletin sonuçlarının hukukî prosedürü bilindiği üzere birbirinden tamamen farklıdır. Hisse devri ile şirketteki ortaklık hukuken sona erer. Oysa ki kefâletten kurtulmanın/çekilmenin yolu öncelikle noter kanalı ile keşide edilebilecek bir ihbarın/ihtarın davalı bankaya ulaştırılmasıdır. Caymanın gerçekleşmesi için kredi borcunun bitmiş olması veya kredi devam ediyor ise bankanın bu ihtarnameyi kabul etmesi gerekir. Aksi halde kredi brocu tamamen ödeninceye kadar devam eder. Ancak ihtarname çekildikten sonra müşteriye başka bir kredi açılır veya kullandırılır ise ihtarnameyi gönderen kefilin bu kredilerden sorumlu tutulamayacağı gerekir. Kaldı ki kredi sözleşmeleri karşılıklı taahhütleri içerdiğinden kefil tek yanlı olarak bildirdiği irade beyanı ile kefâletten vazgeçemez. Bu şekildeki bir bildirim akdin diğer tarafınca açıkça kabul edilmedikçe hukukî sonucu doğurmaz. Yüksek Yargıtay’ın bu konudaki yerleşik uygulamaları bu yöndedir. Somut olayda ise davacı, davalı bankaya yazılı ihtarname/ihbar göndermemiştir. Bu nedenle davacının kefâletinin bulunduğu krediden kaynaklanan sorumluluğunun devam ettiği kanısına varılmakla takipte talep edilen toplam 416.025,94-TL’den davacının sorumlu olduğu 325.605,44-TL’nin mahsubu ile geriye kalan 91.420,50-TL’den dolayı borçlu olmadığı kabul edilmiştir. İİK’nun 72/5 maddesi hükmüne göre menfi tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması halinde davalı alacaklının tazminattan sorumlu tutulabilmesi için borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli yapılması gerekmektedir. Somut olayda davalı bankanın icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğu anlaşılamadığından kabul edilen dava değeri üzerinden davalı banka aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmemiştir. Diğer yandan İİK 72/4 maddesi hükmüne göre menfi tespit davasının alacaklı lehine sonuçlanması halinde davacı borçlunun tazminattan sorumlu tutulabilmesi için mahkemece İİK 72 maddesi kapsamında verilmiş ve davacı tarafından teminatı yatırılmak sureti ile infaz edilmiş bir tedbir kararının bulunması gerekmektedir. Somut olayda tedbir kararı verilmemiştir. Bu nedenle reddedilen dava değeri üzerinden davacı aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmemiştir. Tüm bu nedenlerden dolayı aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulüne, … 18. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında 28/05/2015 tanzim 13/09/2017 vade tarihli 1.000.000,00-TL tutarlı senet dayanak gösterilerek talep edilen toplam 416.025,94-TL tutardan davacının davalıya 91.420,50-TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Yasal koşulları oluşmadığından tarafların kötü niyet tazminat taleplerinin reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden alınması gereken 6.244,93-TL nispi harcın peşin alınan 7.104,69-TL harçtan mahsubu ile bakiye 859,76-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan 4.500,00-TL bilirkişi ücreti, 309,50-TL tebligat posta gideri olmak üzere toplam 4.809,50-TL üzerinden davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 1.056,87-TL ile 6.280,93-TL harç gideri olmak üzere toplam 7.337,80-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden davacı vekili lehine hesaplanan 10.063,64-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı vekili lehine hesaplanan 25.426,33-TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 05/12/2019

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza