Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/465 E. 2019/55 K. 30.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/465 Esas
KARAR NO : 2019/55

DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/05/2017
KARAR TARİHİ : 30/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının, müvekkili ile yenilemiş olduğu bayilik mukavelesi ile müvekkilinin … bölgesinde bayiliğini üstlendiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşme ile yükümlülüklerinin belirlendiğini, davalının, işyerinde ve devir aldığı işyerinde sair bir firmaya ait dolu tüpler tespit edildiğini, davalının akde aykırı eylemleri nedeniyle bayilik sözleşmesinin müvekkilince haklı olarak ve tek taraflı feshedildiğini, davalının işyerinde ve devraldığı işyeri ile depolarında … Asliye Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyası ile yapılan tespit işleminde İpragaz markası ağırlıklı olarak sair bir firmaya ait tüplerin tespit edildiğini, davalının tespit işleri sırasında tespit yapan mahkemeye vermiş olduğu beyanında da No:2/e de bulunan işyerini devraldığı ve işyerinin kendisine ait olduğunu beyan ettiğini, davalıya ait olan … adresinde bulunan işyerinin ödünde de … ve … marka tüpler tespit edildiğini, davalının, sözleşmenin 27. maddesi uyarınca müvekkili şirkete sözleşme sonuna kadar hesap edilecek mahrum kalacağı kar mahrumiyetine ilişkin tazminatını ve ayrıca sözleşmenin 28. maddesi uyarınca akdin feshine sebep olduğu için 50.000 Euro cezai şart tazminatını ödemekle yükümlü olduğunu beyanla fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL kar mahrumiyeti tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte, 39.000,00 TL cezai şart tazminatının temerrüd tarihi olan 13/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından müvekkili aleyhine ikame edilen kar mahrumiyeti ve cezai şart talepli davadaki talepler hukuka ve sözleşmeye aykırı olup davanın reddinin gerektiğini, davacı tarafın müvekkilinin iş yerinde delil tespiti yapılması yönündeki talebi üzerine; müvekkilinin …’ın bayiliğini sürdürdüğünün ve kendisine ait olan … adresinde yapılan delil tespiti neticesinde herhangi bir ebat, ölçü ve markada tüpe rastlanılmadığının tespit edildiğini, … markalı tüplerin haricinde farklı tüplerin tespit edildiği … adresiyle ise tespit tarihi itibariyle müvekkilin herhangi bir bağının bulunmadığını, her ne kadar müvekkili tespit esnasında bahse konu adresi de devralacağını belirtse de tespit tarihi itibariyle yapılmış resmi bir devir işlemi olmadığını, müvekkilinin …. bayiliğini, farklı tüplerin bulunduğu … adresinde yapmadığını, bahse konu adresteki vergi levhasının müvekkiline ait olmadığını, müvekkili adına düzenlenmiş herhangi bir ruhsat ya da fatura bulunmadığını, davacının haksız feshe rağmen kar kaybı talebinde bulunduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının kar kaybını ispat etmesi gerektiğini, müvekkilinin bulunduğu bayilik bölgesinde bilirkişi incelemesi yapılarak davacı şirketin ne kadar sürede bayilik açacağının ve bu şekilde kar kaybının hesaplanması gerektiğini, cezai şart ve tazminatların tenkise tabi tutulması gerektiğini, müvekkilinin, ticari faaliyetlerini esnaf olarak idame ettirdiğini, kökleşmiş Yargıtay kararlarına göre bir tarafın ekonomik olarak yok olmasına neden olabilecek bir tazminat veya cezai şartın, taraflar tacir dahi olsalar ahlaka ve adaba aykırı kabul edildiğini, cezai şart veya tazminatın makul ölçülerde olması gerektiğini, dava konusu ve sözleşmede belirtilen ceza-i şart ve tazminatların fahiş olduğunu, müvekkili, daralan tüplü LPG piyasasında günden güne artan rekabet karşısında ayakta kalmaya çalışırken, bir de kendi dağıtım şirketi tarafından müvekkilinin esnaf faaliyeti boyutundaki iş hayatının bitirilmesinin amaçlandığını ve sözleşmenin feshine neden arayarak bayilik sözleşmesinin feshedildiğini beyanla davanın reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesine aykırılık ve sözleşmenin haksız feshi iddiası ile kar kaybı ve cezai şart talebine ilişkindir.
Mahkememizce, değişik iş dosyası celp edilmiş, davalının bağlı olduğu vergi dairesinden hangi usulde vergilendirildiği, hangi usulde defter tuttuğu ve beyan ettiği vergiye esas kazanç sorulmuş, gelen cevapta işletme hesabına göre defter tuttuğu ve bildirdiği kazançlar bildirilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari davalar olarak sayılmış ve 5. maddesinde de “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü getirilerek görev hususunun kapsamı düzenlenmiştir. Buna göre bir davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olabilmesi için mezkur kanunun 4. maddesinde sayılan mutlak bir ticari dava olması veya her iki taraf tacir olup uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir husustan doğması gerekmektedir. Yine TTK’nın 11/1. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme olarak tanımlanmış ve maddenin 2. fıkrasında ise Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınırın Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterileceği düzenlenmiştir.
Esnaf tanımı, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3’üncü maddesinin a bendinde; “Esnaf ve sanatkar: İster gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler” şeklinde, TTK’nın Esnaf başlıklı 15’inci maddesinde ise; “İster gezici olsun ister bir dükkanda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11’inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır” şeklinde yapılmıştır.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1463’üncü maddesine göre 21 Temmuz 2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı esnaf ve sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının 1. maddesi ile “Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmi Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkar sayılmaları ile esnaf ve sanatkar siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri,” kararlaştırılarak basit usulde vergilendirilenler, işletme hesabına göre defter tutanlar ve Vergi Usul Kanunu’nun 177/1.maddesinin 1-3 fıkralarında yazılı limitlerin yarısını ve 2. fıkrasında yazılı limitin tamamını aşmayanlar esnaf olarak kabul edilmişlerdir. Her ne kadar 6762 sayılı TTK yürürlükten kalkmış ise de 6102 sayılı TTK’nın 11. maddesinde öngörüldüğü şekilde yeni bir Bakanlar Kurulu kararı çıkarılmamış olduğundan uygulanmaya devam etmesi gerekmektedir.
Eldeki davada, açıklanan tüm yasal mevzuatın bir arada değerlendirilmesi neticesinde; işletme hesabına göre defter tutan ve geliri 2017 yılı VUK 177/1-1 maddesinde öngörülen parasal sınırların altına kalan davacı tacir değil esnaf olup dava konusu edilen alacak da bu anlamda her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bir husustan doğmamış ve mutlak ticari dava da söz konusu olmadığından davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği ve Mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmakla görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, HMK 114/1-c ve HMK 115/2 md. uyarınca davanın usulden reddine,
2-HMK 20/1 md. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık hak düşürücü süre içerisinde taraflarca mahkememize başvurularak talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi takdirde talep halinde mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
3-HMK 331/2 md. uyarınca yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususlarında görevli mahkemece karar verilmesine, mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususunda da karar verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.30/01/2019

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza