Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/164 E. 2020/251 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/164 Esas
KARAR NO : 2020/251
DAVA : Ortaklar Kurulu Kararının Yok hükmünde Olduğunun Tespiti
DAVA TARİHİ : 01/12/2016
KARAR TARİHİ : 09/07/2020

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Davalı … Ltd. Şti’ nin 02/11/2009 tarihinde sigortacılık alanında faaliyet göstermek üzere kurulduğunu, şirketin kuruluşun 09/11/2009 tarih ve 7434 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, şirketin kuruluş sermayesinin 100.000,00-TL olup, bu sermayenin % 51′ nin …’ e, % 33′ nün müvekkili …’ ya, % 16′ nın ise … ‘ e ait olduğunu, şirketin halen bilebildikleri kadarı ile her hangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığını, davalı şirketin ortaklar kurulunun 04/01/2010 tarihinde toplandığını, 2010/2 sayılı toplantıda alınan 4 nolu kararda “Karar 1: Merkezi İstanbul’ da bulunan şirketin merkezine bağlı olarak … Şubesi adı altında şube açılması. Karar 2 : Açılacak olan şubenin müdürlüğüne dışarıdan …’ nın seçilmesi.” yönünde kararlar alındığını, kararın 20/01/2010 tarihli 7483 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, kararın yok hükmünde olduğunu, davalı şirketin ortaklar kurulunun bu tarihte toplantı yapmadığını, müvekkili Tarık’ın böyle bir toplantıdan haberi olmadığı gibi kendisine her hangi bir toplantı çağrısı yapılmadığını, toplantı gündeminin haber verilmediğini ayrıca her hangi bir karara imza atmadığını, diğer ortak …’ in imzasının da taklit edildiğini, müvekkili …’ nin yoklukla malül bu karar nedeniyle davalı şirketin İzmir şube müdürü olarak görüldüğünü, müvekkilinin şirket şube müdürü olarak görünmesine rağmen şubenin açılışından gayri faal hale gelinceye kadar geçen sürede şube adına her hangi bir işlem yapmadığını, bütün işlemlerin şirket merkezi tarafında gerçekleştirildiğini, şirket gayrifaal olduğundan çıkması muhtemel mali yükümlüklerden müvekkilinin sorumlu tutulma riskinin bulunduğunu belirtmiş, davalı … Ltd. Şti’ nin ortaklar kurulunun 04/01/2010 tarihinde 2010/2 sayılı toplantıda almış olduğu tüm kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı tarafa yargılamanın her aşamasında usulünce tebligat yapılmış, davalı tarafça esasa karşı beyanda bulunulmamıştır.
Mahkememizce davalı şirketin sicil dosyası, davaya konu karar ve davacı tarafça dosyaya sunulan deliller incelenmiştir.
Dava, davalı limited şirketin … Şubesi unvanı altında şube açılmasına, açılacak olan şubenin müdürlüğüne dışarıdan müdür olarak davacı …’nın seçilmesine ilişkin 04/10/2010 tarihli 4 karar nolu kararının yokluk sebebi ile geçersizliğine karar verilmesi talebine ilişkindir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanununun 2. maddesinde “Bu Kanunda aksi öngörülmemiş ve/veya farklı bir şekilde düzenlenmemişse; a)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse o kanun hükümleri uygulanır. b)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukuki fiiller, bağlayıcılıkları ve hukuki sonuçları itibarıyla, bu tarihten sonra dahi, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tabidir. c)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara TTK hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır. Davaya konu 04/01/2010 tarihli kararın 01/07/2012 tarihinden önce alınıp sonuç doğurmuş olması nedeni ile uyuşmazlığın çözümünde 6762 sayılı TTK hükümlerinin nazara alınması gerektiği anlaşılmıştır. Yokluğun tespiti davası Türk Ticaret Kanunu’nda özel olarak düzenlenmemiştir. “Yokluk” kavramı hukukumuzda yerleşmiş olup, özel hukuk işlemleri için olduğu gibi genel kurul kararlarının kesin hükümsüzlüğü konusunda da kullanılmaktadır. Yokluk halinde hukukî işlem bir veya daha fazla unsurunun yokluğu nedeni ile şeklen dahi olsa mevcudiyet (varlık) kazanamamaktadır. TTK 1. ve TBK 646. maddeleri gereğince genel kurul kararları hakkında da uygulanacak olan TBK 27. maddesinde kesin hükümsüzlük nedeni olarak kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırılık veya konusunun imkansız olma halleri sayılmıştır. Genel kurul kararlarının yokluğu, hukukî yararı bulunan herkes tarafından ve kural olarak bir süreye bağlı olmaksızın itiraz şeklinde veya dava yolu ile ileri sürülebilir. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya döndüğümüzde; somut olayda davacıların kardeş olduğu, davacı …’nın davalı şirkette hissedar olduğu, her iki davacının iş bu dava yönünden aktif husumet ehliyetinin olduğu anlaşılmıştır. Davacı taraf vekili davaya konu kararda müvekkili …’ya atfen atılan imzanın sahte olduğunu, müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin anılan kararın alındığı toplantıya çağrılmadığından katılmadığını, anılan kararda müdür olarak atanmasına karar verilen müvekkili … (01/06/2014 tarihli evlenme tarihinden önceki soy adı …)’nin ise müdür olarak görülmesine rağmen şube adına herhangi bir işlem yapmadığını, şubenin ve dolayısı ile şirketin normal bir çalışanı gibi çalıştığını öne sürmüştür. 6762 sayılı ETK 42 (6102 sayılı TTK 40)’da merkezi Türkiye’de bulunan ticarî işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilân olunur. Tescil açıklayıcı niteliktedir. Şube müdürü ortaklar kurulu kararı ile imza sirkülerini bir dilekçe ile merkezin bağlı bulunduğu ticaret sicil memurluğuna verir. Bu memurlukça ortaklığın dosyasının bir sureti ile sicilin düzenleyeceği bir belge şube müdürüne tevdii edilerek şubenin kurulma işlemleri tamamlanmış olur. Şube müdürü bu belgeler ile şubenin bağlı olduğu ticaret sicil müdürlüğüne başvurarak tescil işlemlerini yaptırır ve bu tescil T.T. Sicil Gazetesi’nde ilân edilir. Diğer yandan limited ortaklığı birden fazla şubesinin olması halinde ortaklar her şube için ayrı ayrı müdür atayabilirler veya tüm şubeler için ayrı müdürlük yetkisini verebilirler. Somut olayda davaya konu kararın ticaret sicil gazetesinde ilân edildiği, …’na şube müdürü …’nın imzalarını içeren noter onaylı 11/01/2010 tarihli tescil talepnamesinin ve ekinde nüfus kaydının sunulduğu sabit olup, …’na sunulan tescil talepnamesinde “Merkezi İstanbul içerisinde bulunan … Ltd. Şti. Unvanlı şirketin … Cad. No: … Plaza 1. Kordon Alsancak İzmir adresinde bulunan … Ltd. Şti. – İzmir Şubesi’ne şube müdürü seçilmiş bulunmam sebebi ile şube adına yapacağım bilumum muamelatta aşağıya tatbiki örneğini koyduğum imzalarımı kullanacağımdan gerekli kayıt, tescil ve ilân işlemlerinin yapılmasını arz ederim.” şeklindeki beyanın altında …’nın imzalarının yer aldığı görülmüştür. Davacılar davaya konu karar ile açılmasına karar verilen şubeye … dışında başkasının müdür olarak atandığını veya yetki verildiğini de ispat edememişlerdir. Her hak gibi Genel Kurul Kararının butlanının ileri sürülmesi de dürüstlük kuralı çerçevesinde mümkündür (TMK md. 2). bu kurala aykırı olarak dava ve itiraz yoluyla Genel Kurul kararının butlanına istinat edilemez, kararların butlanının ileri sürülmesinin hangi hallerde hakkın kötüye kullanılması olarak niteleneceğini veya hangi hallerde hakkın kötüye kullanılmasının söz konusu olamayacağını önceden belli ilkelere bağlamaya imkan yoktur. Hakim butlanın ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı veya hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığını her olayda resen ve “ahval ve şartların heyeti umumiyesinin göz önünde tutarak serbestçe takdir edecektir.” (Anonim Ortaklıklarda Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 2014 syf. 183-184 20, Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu) Her ne kadar davaya konu karar aslı temin edilemediğinden anılan kararda davacı …’nın isminin altında yer alan imzanın davacı …’ya ait olup olmadığı hususu tespit edilememiş ise de somut olayın açıklanan özellikleri karşısında davacı tarafın kötü niyetli olduğu, aradan geçen süre de nazara alınarak kararın yokluk sebebi ile geçersizliğinin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, tüm bu sebeplerden dolayı haksız davanın reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmış olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40-TL maktu karar ve ilam harçtan, peşin alınan 29,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 25,20-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/07/2020

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza