Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/127 E. 2018/638 K. 05.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/101 Esas
KARAR NO : 2018/542

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 01/02/2017
KARAR TARİHİ : 17/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkillerinin evli olup mimar olduklarını ve iş hayatlarını birlikte sürdürdüklerini, davalının restoran olarak açmayı planladığı iş yerinin restorasyon işini yapmak için taşınmaz malikleri ile görüşmeleri ve bu binanın restorasyon işinin ücret karşılığında müvekkilleri tarafından üstlenilmesi sırasında davalı ve davalının kardeşi … ile tanıştıklarını, taşınmaz malikleri ile yapılan anlaşma ve mutabakata göre binanın restorasyonu için yapılacak tüm giderlerin taşınmazın malikleri olan … ve … tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalı … ile kardeşinin ise taşınmazı kiracı olarak restoran sıfatı ile işleteceklerini, müvekkillerinin almış oldukları restorasyon işini yaptıkları süreçte davalı ve kardeşi tarafından yapılan ortak restoran işletmeciliği teklifini kabul ettiklerini, davalının müvekkillerine restore edilecek binada restoran açacağını, bu restoranı davacılar ile birlikte işletmeyi teklif ettiğini, ayrıca davalının abisi …’e ait … Şti.’de %50 hisse vermeyi teklif ettiğini ve davacıların da kabul ettiğini, davalının davacılardan 300.000,00-USD ve 150.000,00-USD’lik senetleri bu işlere karşılık teminat olarak aldığını, restoran ortaklığının başlaması ile ilgili senetlerin iade edileceğinin taahhüt edildiğini, müvekkillerinin ilgili binanın restorasyonunun 2015 yılı Aralık ayı sonunda bitirdiklerini ve Ocak 2016 ayında davalı ile ortak olduklarını düşündükleri restoranın açılışını gerçekleştirdiklerini, restorasyonun bitiminden sonra davalı taraftan şirket hisselerinin devrinin ve ortaklığın kurulmasının talep edildiğini ancak davalı tarafın zaman kazanmaya çalışarak müvekkillerini oyaladığını, daha sonrasında ise müvekkillerini tehdit ederek ortaklık taleplerinden vazgeçirmeye zorladığını, davalı ile müvekkilinin yaptığı görüşme esnasında karşı tarafın 300.000,00-USD bedelli senedi yırttığını, davalı ve davalının kardeşi hakkında soruşturma başlatıldığını, müvekkillerinin davaya konu senetlerden dolayı davalı tarafa borcu bulunmadığından bahisle davaya konu 07/10/2015 tnazim tarihli 15/10/2015 vade tarihli 150.000,00-USD tutarındaki senetten dolayı müvekkillerinin davalı tarafa borcunun olmadığının tespiti ile davaya konu senedin iptaline, haksız ve kötü niyetli olarak davalı tarafça müvekkillerine baskı uygulandığından davalıların %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacı tarafça senedin mesnetsiz olduğu bildirildiğinden bu hususun ispatlanmasının gerektiğini, davaya konu senedin bono olup nakten ibaresi yazıldığını, teminat verildiğine dair taraflar arasında herhangi bir sözleşme veya belge olmadığı gibi senette de teminat senedi olduğuna dair bir ibare olmadığını, dosyaya sunulan 07/10/2015 tarihli protokolde davacıların her ikisinin imzasının olduğunu ve 150.000,00-USD’nin nakit karşılığının kendilerine verildiğinin belli olduğunu, müvekkili elinde bulunan 150.000,00-USD’lik senedin restorasyon işi sürerken davacılara verilen toplam borç miktarı olarak davacı yan tarafından düzenlendiğinden bahisle davanın reddine ve davacı yanın kötü niyetli olduğunun tespiti ile %20’den az olmamak üzere kötü nyiet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, menfi tespit davasıdır. 2004 sayılı İİK 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Dava konusu olayda davacı taraf, davalının icra takibinden önce menfi tespit davası açmıştır. Dava tarihinden sonra … 9. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında icra takibi başlatılmıştır. İcra dosyasının sureti UYAP üzerinden alınmış olup, incelenmesinde; alacaklı … tarafından borçlular …, … aleyhine 150.000,00-USD bedelli 15/10/2015 ödeme tarihli, 07/10/2015 düzenleme tarihli bono hakkında 07/03/2017 tarihinde takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Takibe konu bonoda davacı …’in keşideci, davacı …’ın avalist, davalı …’ün lehtar olduğu, bononun geçerli unsurları ihtiva ettiği anlaşılmıştır.
“Bono” 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 776-779. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bono, hukuki niteliği itibari ile mücerret bir borç ikrarıdır; bir başka deyişle belirli bir bedelin ödenmesi konusunda bir ödeme vaadidir. Uyuşmazlığa konu bononun düzenleme (ihdas) nedeni bölümünde “nakten” ibaresine yer verildiği görülmüştür. Davacılar senedin teminat senedi olduğunu, davalı ise davacıya verilen borç paralar nedeni ile bononun düzenlendiğini savunmuştur. Dosyaya sunulan 07/10/2015 tarihli “Protokol” başlıklı belgede …’in (borçlu), …’ın (müteselsil kefil), …’ün (alacaklı) olarak gösterildiği, belgede “KONU: İş bu protokol borçlular tarafından alacaklıdan alınan nakit para karşılığında verilen emre muharrer senede ilişkin yapılmıştır. ŞARTLAR: Borçlular tarafından …’e 15/10/2015 ödeme tarihli ve 150.000,00-USD (Amerikan Doları) bedelli senedin belirtilen ödeme gününde ödenmemesi durumunda alacaklı …’ün ihtiyati haciz ile tahsilat yapacağı veya normal takip yolu ile icra takibi yapması hususunun borçlu ve müteselsil kefil peşinen kabul, beyan ve taahhüt eder. Bu hususla ilgili ihtar ve protesto yapılmadan ihtiyati haciz yolu takip yapılmasını, işlemlerin bu doğrultuda sürmesi halinde itiraz edilmeyeceği hususunu borçlu ve müteselsil kefil peşinen kabul, beyan ve taahhüt eder.” yazılı olduğu, … ve … imzasını içerdiği anlaşılmıştır. Davalı savunmasında senet metnini talil edecek bir beyanda bulunmamıştır. Kural olarak bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı TMK’nun 6. maddesi). İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Bono nedeni ile borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Davaya konu bono metninde teminat amaçlı olarak verildiğine yönelik bir açıklama yoktur. Bononun teminat olarak verildiği iddiasının 6100 sayılı HMK’nun 200 ve 201 maddeleri uyarınca yazılı delillerle kanıtlanması gerekmektedir. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre senedin teminat senedi olarak verildiği iddiasının senede açıkça atıf yapan bir sözleşme ile de ispatı mümkündür. Somut olayda davacı taraf davaya konu bononun teminat olarak verildiği iddiasını bonoya açıkça atıf yapan bir sözleşme ile de ispatlayamamıştır. Dosyaya yazılı delil sunmamıştır. Bu durum karşısında davacının delilleri arasında yemin delilini de göstermiş olması nedeni ile yemin teklif etme hakkı hatırlatılmıştır. Davacı taraf yemin teklifinde bulunmayacağını beyan etmiştir. Somut olayda davacı taraf senedin teminat senedi olarak verildiğini usulüne uygun olarak ispatlayamadığından davanın reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır. İİK 72/4 maddesi hükmüne göre menfi tespit davasının alacaklı lehine sonuçlanması halinde davacı borçlunun tazminattan sorumlu tutulabilmesi için mahkemece İİK 72 maddesi kapsamında verilmiş ve davacı tarafından teminatı yatırılmak sureti ile infaz edilmiş bir tedbir kararının bulunması gerekmektedir. Somut olayda tedbir kararı verilmemiştir. Bu nedenle davalı lehine kötü niyet tazminatına karar verilmemiştir. Tüm bu nedenlerden dolayı aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
Yasal koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 35,90-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 9.767,62-TL harçtan mahsubu ile bakiye 9.731,72-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına
5-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı vekili lehine hesaplanan 36.744,00-TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.18/06/2018

Başkan …
E-İmza
Üye …
E-İmza
Üye …
E-İmza
Katip …
E-İmza