Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/966 E. 2019/1147 K. 12.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/966 Esas
KARAR NO : 2019/1147

DAVA : İflas (İflasın Açılması)
DAVA TARİHİ : 10/10/2016
KARAR TARİHİ : 12/12/2019

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalı borçlunun müvekkili şirketin maliki ve işleticisi olduğu … AVM’de iki adet mağaza alanında kiracı olduğunu, davalı borçlunun Kira Sözleşmeleri kapsamında yükümlendiği ve her bir kiralanan için her ay ödemek zorunda bulunduğu 4 faklı nitelikte ödeme bulunduğunu, davalı borçlunun son iradi ödemesini 08/03/2016 tarihinde 100.000,00-TL olarak yaptığını, bu tarihten sonra hiçbir ödeme gerçekleşmediğini, kiracının borcunun artması üzerine yükümlü olduğu ödemelerinin tümünü teminat altına almaya yarar teminat mektuplarının 21/04/2016 tarihinde paraya çevrildiğini, kira bedeli haricindeki borçlarına sayıldığını, bu işlemlerden sonra kira bedelleri ve diğer kalemler nedeni ile 800.000,00-TL’yi aşkın cari borç kaldığını, 21/04/2016 tarihinden sonra halen mevcut kira bedeli borçlarının tahsili amacı ile icra takipleri yapıldığını, davalı borçlunun tüm takiplere itiraz ettiğini, davalı borçlunun kiralananlara sağlanan ve bedelini ödemediği elektriğin kesileceği bildirimi üzerine borcu olmadığı yönünde bir savunma yapmayarak alacağın ispatlanması gerektiği iddiası ile mahkemeye başvurduğunu, neticeten kiracının kiralanan mağaza alanları, ortak alanlar ve kiralananlara sağlanan elektriği halen hiçbir ödeme yapmaksızın kullandığını, davalı borçlunun ödemelerini tatil eylediğini belirterek İİK 177/2. maddesi uyarınca doğrudan iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının alacağının varlığının ve miktarının çekişmeli olduğunu, davacı tarafın müvekkilinin ödemelerini tatil ettiğini ispatlayamadığını, müvekkili şirketin işçi ücretleri, sigorta primleri ve diğer işletme giderlerinden oluşan tüm borçlarını düzenli olarak ödediğini, müvekkili şirket hakkında davacının başlattığı dayanaksız takipler dışında hiçbir icra takibi bulunmadığını, müvekkil şirketin mallarının mahcuz olmadığını, sadece davacıya yönelik olan ödememe durumunun alacağın çekişmeli olmasından kaynaklandığını, genellik ve süreklilik unsurları bulunmadığını, müvekkilinin piyasaya karşı olan bütün taahhütlerini vadesinde ifa ettiğini, ticari işletmesini yıllardır sorunsuz sürdürdüğünü, müvekkilinin 2016 yılına kadar cari hesap ilişkisinde davacıya 7.000.000,00-TL’yi aşkın ödeme yaptığını, müvekkilinin banka teminat mektuplarını kira bedeli borcu için verdiğini ve bu borç için mektup irat kaydı yapıldığını, davacı tarafın kiralananı müvekkiline bir kısım ayıplarla teslim ettiğini, kira, aidat, halkla ilişkiler, elektrik ve su ödemeleri konusunda davacının iddialarının doğru olmadığını, müvekkilinin ödediği borçların tahsilde tekerrüre sebebiyet verecek şekilde icra takibine konu edildiğini, müvekkilinin 16/12/2010 tarihli AVM kira sözleşmesine güvenerek davacıya yapım maliyeti 2.500.000,00-USD olan mecura taşınamaz ve sadece bu mekanda kullanılabilecek nitelikte 11.000.000,00-USD yatırım yaptığını, davacının kötü niyetli ve basiretsiz davranarak 16/12/2010 tarihli AVM kira sözleşmesinden doğan edimlerini yerine getirmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, İİK 177. Maddesine dayalı olarak açılmış iflas davasıdır. İİK 177 maddesinde “Madde 177 – Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir. 1 – Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoliyle yapılan takip sırasında mallarını saklarsa; 2 – Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa; 3 – 308 inci maddedeki hal varsa;(1) 4 – İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır. (Ek: 9/11/1988-3494/36 md.) Bu Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fikrası burada da uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Davacı, davalının ödemelerini tatil ettiği iddiası ile iflâsını talep etmiştir. Davalı, davacının alacağının varlığının ve miktarının çekişmeli olduğunu, ödemelerini tatil etmediğini savunmuştur. Mahkememizce davalı şirketin ticaret sicil dosyası ve davacı tarafça bildirilen icra takip dosyaları getirtilmiş, taraflarca dosyaya sunulan deliller incelenmiştir. Davacının dava tarihi itibari ile davalıdan alacağı olup olmadığının, var ise miktarının tespiti ve ödemelerini tatil ettiğinin kabulünü gerektiren şartların oluşup oluşmadığının, dolayısı ile davalının doğrudan iflası koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti için tüm dosya kapsamı ve tarafların dava konusu döneme ilişkin ticari defter ve tüm mâli kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. 21/12/2018 tarihli bilirkişi kurulu kök raporunun sonuç kısmında “…Davacının 2015 – 2016 – 2017 – 2018 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacı yanın incelenen ticari defterlerine göre davalı yandan 01.11.2018 tarihi itibariyle 5.004.715,77 TL (1,378.588,91 Euro) cari hesap alacaklı olduğu, davalı defterleri incelenmesi için Davalı yan vekiline mail gönderilmiş ancak, gerekli belgeler bu tarihe (19.12,2018) kadar tarafımıza ulaştırılmadığı diğer yandan Dayalı yan HMK,219/2, Maddesi gereği 2015 – 2016 – 2017 – 2018 yıllarına ait Ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdik veya E- defter beratlarını, Davacı ile ilgili olan Cari hesap dökümlerini, 2015 -2016 – 2017 yıllarına ait Kurumlar vergisi beyannameleri ve eklerinin onaylı suretlerini (Şirket müdürü veya Şirket mali Müşaviri onaylı) sunması halinde incelemenin bu şekilde de tamamlanabileceği, Prof. Dr. …’in Hukuki görüşleri sonucunda; Doğrudan doğruya iflas sebeplerinin bulunup bulunmadığı hususunda davalı tarafın defterleri incelenemedığinden hukuki bir değerlendirme yapılamayacağı, sonuç ve kanaatinin takdirinin mahkemeye kaldığı, Prof, Dr. …’ın Hukuki görüşleri sonucunda; dosyadaki verilere göre davacının doğrudan doğruya İflas talebini karşılayacak kanuni maddi unsurlardan herhangi birine rastlanmadığı, HMK m.33 uyarınca hakimin hukuku resen uygulaması kuralı gereği iş bu davanın bir alacak davası olarak görülebilmesi, (arada davacının usul kurallarının gereğini yerine getirmesi şartıyla) Sayın Mahkemenin takdirlerine arz olunduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir. Kök raporda davalı şirketin dava ile ilgili döneme ilişkin ticari defter ve kayıtlarının incelenmemiş olması nedeni ile inceleme yapılarak görüş bildirilmesi hususunda bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verilmiştir. 17/10/2019 tarihli bilirkişi ek raporunun sonuç kısmında “…2.1 davacının 2015 – 2016 – 2017 – 2018 yıllan ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, 2.2 Davacı yanın İncelenen ticari defterlerine göre davalı yanın “Euro” ve “TL” cinsînden borçlan mevcut olup 01.11.2018 tarihi itibariyle davacı yanın davalı yandan 1.546.275,44 TL ve 968.401,52 Euro cari hesap alacaklı olduğu, 2.3 Davalının 2015 – 2016 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, 2.4 Davalı yanın incelenen ticari defterlerine göre 30.09,2016 tarihi İtibariyle davalı yanın davacı yana 2.141.558,16 TL tutarlı cari hesap borçlu olduğu, 2.5 Kök raporda belirtildiği üzere Sayın Prof. Dr. …’ın Hukukî görüşleri sonucunda; Dosyadaki verilere göre davacının doğrudan doğruya iflas talebini karşılayacak kanuni maddî unsurlardan herhangi birine rastlanılmadığı, HMK m,33 uyarınca hakimin hukuku resen uygulaması kuralı gereği iş bu davanın bir alacak davası olarak görülebilmesi, (arada davacının usul kurallarının gereğini yerine getirmesi şartıyla) mahkemenin takdirlerine arz olunduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamından; dava, İİK 177 maddesine dayalı açılmış iflâs davası olup, davacı davalının ödemelerini tatil ettiğini öne sürerek iflâsını talep etmiştir. Ödemelerin tatil edilmesi alacaklı tarafından talep edilebilecek doğrudan doğruya bir iflâs sebebi olup, borca batıklık durumundan farklıdır. Ödemelerin tatil edilmiş olması halinin varlığından söz edebilmek için borçlunun muaccel ve çekişmesiz borçlarını ödeme güçlüğü çekmesinin süreklilik arz etmesi ve bu durumun ne zaman sona ereceğinin belirsiz olması gerekir. Ödemelerin tatil edilmesi “devamlı aciz hali”dir. Borçlu ödemelerini tatil ettiğini alacaklılarına bildirebilir (örneğin bir sirküler veya ilân ile). Diğer yandan borçlunun ticarethanesini kilitleyerek yerine bir vekil de bırakmaksızın uzun bir seyahate çıkması, icra takiplerinde sistemli olarak borca itiraz etmesi ve küçük miktardaki borçlarını dahi ödeyememesi, bu sebeple borçluya karşı yapılan ve devam eden icra takiplerinin çoğalması veya mallarının büyük bir kısmına haciz konulması hâli borçlunun ödemelerini tatil etmiş olduğu sonucunu doğurabilir. Ayrıca borçlunun yerleşim yerinin bilinmemesi, kaçması veya hileli davranışlarda bulunması da yine borçlunun ödemelerini tatil ettiğine delalet edebilecektir. Özetle; bu sebebe dayanabilmek için borçlunun açık bir ikrarının bulunması veya borçların sürekli ve devamlı olarak ödenememesi gerekmektedir. Ödemelerin tatil edilmesinin sürekli ve devamlı niteliğinin tespitinde somut olayın şartları borçlunun iş hacmi, iş çevresi, ödemesi yapılmayan borçların tüm borçlara oranı gibi hususların göz önüne alınarak sonuca varılması gerekmektedir. Somut olayda, yukarıda özetlenen bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davalının davacı tarafa olan çekişmeli borçlarının doğrudan doğruya iflas için yeterli sebep teşkil etmediği, davalı şirketin faaliyetlerini sürdürdüğü, ödemelerin tatil edildiğinin kabulünü gerektiren yukarıda genel olarak sayılan şartların somut olayda oluşmadığı, bu nedenle davanın reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 29,20-TL harçtan mahsubu ile bakiye 15,20-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili lehine takdir olunan 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 10 günlük süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 12/12/2019

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza