Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/926 E. 2021/100 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/926 Esas
KARAR NO : 2021/100

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 27/09/2016
KARAR TARİHİ : 04/03/2021

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında 01/09/2014 tarihli bayiilik sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin II/II. Maddesine göre sözleşme süresinin 3 yıl olup, süre bitiminden 3 ay önce feshedilmediği takdirde sözleşmenin uzayarak devam edeceğinin düzenlendiğini, sözleşmeye göre davalının müvekkilinin ithalatçısı ve tek satıcısı olduğu …, …, …, … markalı emtiaları müvekkilinden satın almak ve mağazasında sergileyerek satmak zorunda olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmeden kaynaklanan tüm sorumluluklarını eksiksiz bir şekilde yerine getirdiğini ancak müvekkili şirkete tebliğ edilen … 26. Noterliği’nin …tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi uyarınca taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından tek taraflı olarak feshedildiğinin bildirildiğini, söz konusu ihtarnamede gerçek dışı iddialarda bulunulduğunu, feshin haksız olduğunu, sözleşmenin II/III maddesine göre sözleşme konusunun …, …, … markalı ürünler olduğunun açık olduğunu, buna rağmen davalının müvekkili şirkete gönderdiği iddianamenin 2. maddesinde taraflar arasındaki sözleşme konusu ürünlerin …’da yer alan başka bir firmaya satıldığını iddia ettiğini, müvekkili şirket tarafından sözleşme konusu mallara ilişkin davalı şirket dışında …’da yer alan 3. kişiye ürün satışı yapılmadığını, davalının bu iddiasını hiçbir şekilde ispat edemediğini, ihtarnamenin 3. maddesinde müvekkiline ait “… markasını içeren tabela ücretinin ödenmediğinin iddia edildiğini, davalının söz konusu ihtarname keşide edilene değin bu hususta hiçbir talepte bulunmadığını ve faturalandırma yapmadığını, bu nedenle bu hususun fesih sebebi olarak ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, ihtarnamede yer alan iddiaların aksine imâlat hatası içeren ve/veya hasarlı olan tüm ürünlerin müvekkili tarafından değiştirildiğini, yeni gelen tüm ürünler ile ilgili davalıya bilgi verildiğini, ihtarnamede fesih sebebi olarak öne sürülen sair hususların da gerçeğe aykırı olduğunu, dahası sözleşmenin feshi sebebi olmadığını, ihtarnameye karşılık müvekkili tarafından … 17. Noterliği’nin … tarihli … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi ile gerekçeleri ile birlikte davalının gerçek dışı iddialarını içeren ihtarnamesinin tümü ile reddedildiğinin ihtar edildiğini, cevabi ihtarnameye karşılık davalı tarafından herhangi bir cevap verilmediğini, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshinden dolayı uğranılan şimdilik 10.000,00-₺ tutarındaki maddi zararın sözleşme fesih tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek ticari faiz tutarı uygulanarak davalıdan alınıp müvekkiline verilmesine, sözleşmenin haksız şekilde feshedilmesi sebebi ile 17/02/2016 tarihinde başlamak üzere günlük 500,00-€ cezai şartın bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiz tutarı uygulanarak fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 5.000,00-€ cezai şartın davalıdan alınıp müvekkiline verilmesine, sözleşmenin haksız feshinden dolayı şimdilik 100.000,00-₺ tutarındaki kar mahrumiyeti bedelinin sözleşme fesih tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek ticari faiz tutarı uygulanarak davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 21/10/2020 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; her iki davalı için talep edilen 100.000,00-₺ tutarındaki kâr kaybının, davalılardan …Şirketi yönünden geçerli olmak kaydıyla 585.550,00-₺ daha arttırılarak, … Şirketi yönünden toplamda 685.550-₺’ye yükseltildiğini belirterek sonuç olarak müvekkilinin mahrum kaldığı kâr tutarı açısından geçerli olmak kaydı ile dava dilekçesinde belirtilen 100.000,00-₺ tutarındaki kâr kaybı tutarının sözleşmenin davalı tarafça fesih tarihi olan 17/02/2016 tarihinden itibaren söz konusu tutara işletilecek mevduata uygulanan en yüksek ticari faiziyle birlikte tüm davalılardan tahsil edilerek davacıya verilmesine ve ıslah tutarı olan 585.550,00-₺ tutarındaki kây kaybının ıslah tarihi olan 21/10/2020 tarihinden itibaren söz konusu tutara işletilecek mevduata uygulanan en yüksek ticari faiz oranında faiziyle birlikte davalılardan … Şirketi’nden tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili …A.Ş. İle davacı … Ltd. Şti. Arasında tarihsiz bir sözleşme akdedildiğinin doğru olduğunu ancak sözleşmenin konusunun dava dilekçesinde iddia edildiği gibi sadece …, …, …, … markalı emtialar olmayıp “Sözleşmenin Konusu Ve Süresi” başlıklı II. maddesinin I. fıkrasına göre “… tarafından ithalatı gerçekleştirilen emtiaların …’nın pazarlama ilkeleri ve talimatları doğrultusunda BAYİİ tarafından satın alınarak aşağıda belirtilen çalışma prensipleri dahilinde iş bu emtiaların nihai tüketiciye satışının yapılması” olduğunu, sözleşmenin konusunu belirleyen II/I maddesinin hilafına, sözleşmenin konusunu değiştirmenin doğru olmadığına, dava dilekçesinde sözleşmenin konusunun II/3 maddesinde belirtildiği ifade edilmekte ise de sözleşmede II/3 maddesi bulunmadığını, şayet kast edilen III/3 maddesi ise bu maddenin sözleşmenin konusunu teşkil etmeyip rekabet yasağını düzenlediğini, davacının ithal ettiği bir kısım ürünleri …’da başka bir firmaya satmakla sözleşmeyi açıkça ihlal ettiğini, dava konusu sözleşmenin yasaklayıcı hükmüne rağmen sözleşme kapsamındaki malları …’daki başka bir firmaya sattıklarını, bu hususun … 17. Noterliği’nce tanzim edilen … tarih ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamede kabul edildiğini, davacı tarafın sözleşme kapsamındaki markanın satışının yapılmadığına ilişkin beyanlarının yersiz olduğunu, sözleşme kapsamında marka belirtilmediğini, ithalatı … tarafından gerçekleştirilen tüm emtiaların sözleşme kapsamında bulunduğunu, ayriyeten davacının sözleşmenin VII/F-1 maddesine göre satılan ürünlerin tabela ve etiketlerinin bedelini karşılamak zorunda olduğu halde sözleşmeden kaynaklanan bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, satın alınan ürünleri hasarlı olarak gönderdiğini, değişimi esnasında sorun çıkarttığını, reklam ve tanıtım desteğinde bulunmadığını, poşet ve kırtasiye envanteri temin etmediğini, davacı tarafça yeni ürünlerin görsellerinin, marka ölçü ve fiyat bilgisini vermediğini, bu şekilde müvekkili firmanın müşteriler nezdinde güç durumda bırakılmasına yol açtığını, davacının müvekkilinin mağazasında yaptırmış olduğu yer döşemesinin uygulama hatası nedeni ile hasarlı çıktığını ve telafi edilmediğini, davacının davaya konu sözleşme kapsamında üstlendiği edimleri yerine getirmeyerek müvekkilini güç duruşma düşürdüğünü, tüketicilerin telefon veya internet üzerinden müracaatlarına cevap vererek müvekkili şirket ile rekabete giriştiğini, müvekkili …’ın sözleşmeyi kefil sıfatı ile imzaladığını ancak sözleşmede tarih bulunmaması ve kefilin sorumluluk miktarı belirtilmediğinden müvekkili …’ın kefaletinin yasal şartları taşımadığını, kefaletin geçerli olduğu varsayılsa dahi alacaklı tarafça borçluya başvurulmadığından kefilin sorumlu tutulamayacağını belirterek müvekkilleri aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiş olup, karşı dava dilekçesinde özetle; davacı-karşı davalı tarafın davaya konu sözleşme kapsamında edimlerini yerine getirmemesi ve ticari teamüllere aykırı davranışları nedeni ile müvekkili … A.Ş.’nin sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldığını, sözleşmenin feshinde müvekkili şirkete atfedilecek kusur bulunmadığını, feshin karşı tarafın tutumları karşılığında meydana geldiğini, karşı davalı … Ltd. Şti.’nin haksız, sözleşmeye ve yasaya aykırı davranışları neticesinde müvekkili firmanın müşteriler ve üçüncü şahıslar nezdinde itibar kaybetmesine yol açtığını, müvekkili şirketin manevi zarara uğradığını, bu sebeple 50.000,00-₺ manevi zararın davacı-karşı davalı … Ltd. Şti.’den tahsili ile müvekkiline verilmesi gerektiğini, karşı davalı … Ltd. Şti.’nin haksız tutum ve davranışları sebebi ile müvekkilinin mahrum kaldığı kar karşılığı fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 50.000,00-₺ maddi tazminatın, sözleşme gereği karşı tarafın yapmak zorunda olduğu ancak yapmadığı ve ayıplı olarak yaptığı işleri nedeni ile 91.626,00-₺’nin ticari faizi ile birlikte davacı-karşı davalı … Ltd. Şti.’den tahsili ile müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı-karşı davalı vekili karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; sözleşmenin feshi konusunda tüm kusur ve sorumluluğun davalı-karşı davacı …Ş.’ye ait olduğunu, sözleşmenin davalı-karşı davacı …Ş. tarafından feshedildiğini, sözleşmenin feshinden evvel ve sözleşmenin feshi neticesinde itibar kaybına uğrayan tarafın müvekkili olduğunu, sözleşmenin devamı sırasında müvekkilinin tespit etmiş olduğu satış fiyatlarının davalı-karşı davacı …Ş. tarafından uygulanmadığını, sözleşmede belirtilen fiyatlara riayet edilmediğini, karşı dava gerekçelerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava: taraflar arasında akdedilen bayiilik sözleşmesinin feshine dayalı; tazminat, kâr mahrumiyeti ve ceza-i şart talebine, karşı dava: anılan bayiilik sözleşmesine dayalı maddî ve manevî tazminat talebine ilişkindir. Somut olayda davacı … Ltd. Şti., davalı ….. A.Ş. ile akdedilen bayiilik sözleşmesi uyarınca bayiilik ilişkisi sürmekte iken davalı …Ş.’nin … 26. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bayiilik sözleşmesini haksız şekilde feshettiğini, bu nedenle maddi zarar, cezai şart ve kâr mahrumiyeti talep etme hakkının doğduğunu, davalı …’ın ise davalı şirketin tüm yükümlülüklerini hem müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak hem de garantör olarak üstlendiğini öne sürerek asıl davayı açmıştır. Davalı-karşı davacı ….. A.Ş. ve … ise anılan bayiilik sözleşmesi uyarınca … Ltd. Şti.’nin yükümlülüklerini yerine getirmediğinden sözleşmenin haklı şekilde feshedildiğini, bu nedenle maddi ve manevi tazminat talep etme haklarının doğduğunu öne sürerek karşı davayı açmıştır. Somut olayda asıl ve karşı davada uyuşmazlığın çözümü için davacı ve davalı şirket arasında akdedilen bayiilik sözleşmesi uyarınca tarafların edimlerini yerine getirip getirmediğinin, sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığının, davacı … Ltd. Şti.’nin sözleşmenin feshi nedeni ile sözleşmede kararlaştırılan cezai şart, kâr mahrumiyeti ve maddi zarar talebinde haklı olup olmadığının, davalı …’ın garantör sıfatı ile yahut müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile sorumluluğunun bulunup bulunmadığının, karşı davacının sözleşmenin feshi nedeni ile maddi ve manevi tazminat talebinde haklı olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Mahkememizce, dosyaya delil olarak sunulan bayiilik sözleşmesi, ihtarnameler, faturalar vs. tüm deliller incelenmiş, uyuşmazlık noktalarının tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. Öncelikle davalı-karşı davacı ….. A.Ş.’nin karşı taraf … Ltd. Şti.’nin dava dışı …Tic. Ltd. Şti.’ye ürün satmak sureti ile bayiilik ilişkisini ihlal ettiğine dair iddiası yönünden … Ltd. Şti. ile dava dışı … Ltd. Şti.’ye ait dava konusu döneme ilişkin ticari defter ve kayıtlar talimat yolu ile incelenmiştir. … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … talimat sayılı dosyası kapsamında mali müşavir bilirkişi … tarafından düzenlenen 26/02/2018 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında “…Davacı şirket ile dava dışı şirkete ait ticari defter kayıtları 23/02/2018 günü davacı şirket vekili huzurunda tarafıma verilen görevlendirme kapsamında incelenmiş olup, davalı şirket kayıtlarında taraflar arasındaki ticari ilişki ile ilgili olarak herhangi bir borç/alacak bakiyesinin bulunmadığı, davalı şirketin 2015 tarihi itibari ile … firmasından alışlarının bulunduğu, yine dava dışı … Ltd. Şti.’ne ait ticari defterlerde davacı şirket ile ticari ilişkinin varlığına dair bir kayda rastlanmadığı…” yönünde görüş bildirilmiştir. Mahkememizce tarafların dava konusu döneme ilişkin ticari defter ve kayıtları ile dava dosyası kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, bilirkişi … ile teknik bilirkişi … tarafından sunulan 27/03/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunun sonuç kısmında “…Mahkeme tarafından davalının sözleşmeyi haklı bir neden olmadan feshetmiş olduğu kabul edildiği takdirde davacının sözleşmenin haksız olarak feshinden dolayı uğramış olduğu zararın tazmin edilmesini talep edebileceği, tazmini istenebilecek olan zararın sözleşme feshedilmemiş olsaydı davacının sözleşme süresi içinde elde edeceği kar miktarı olacağı, bu kar miktarının 228.075,86-€ olduğu, sözleşmenin feshi akabinde tabela ve stickerların asılmasına devam edilip edilmediği heyetimizce tespit edilemediğinden bunların asılı kalmasına yönelik olarak öngörülen ceza konusunda herhangi bir değerlendirme yapılamadığı, sözleşmenin feshi için sözleşmede bir ceza ön görülmediğinden sadece tabela iadesine ilişkin cezai şartın mahrum kalınan karın talep edilmesine engel olmayacağı…” yönünde görüş bildirilmiştir. Taraf vekillerinin itirazların değerlendirilmesi kaydı ile bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış olup, 02/12/2019 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunun sonuç kısmında “…Taraflar arasındaki sözleşmenin son savlasında, Garanti Edenler başlığı altında ve Kefil olarak belirlilen …ın isminin yazılı olduğu ve imzasının bulunduğu anlaşılmakladır. TBK m. 583 gereğince, kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için kefilin sorumlu ol cağı azami miktarın ve kefalet tarihinin kefilin el yazısı ile yazılması gerekir. Dava konusu sözleşmede bu şartların yerine gelmiş olmadığı anlaşıldığında, davalı …’ın kefaletinin geçerli olmadığı kanaatine ulaşılmaktadır. Davacı taraf, cevaba cevap dilekçesinde, …’ın beni kefil hem garantör sıfatıyla sorumlu olduğunu ifade etmiştir. …’ın garantör olduğu kabul edilse bile, TBK m. 603 gereğince, bu taahhüdün de TBK m. 583’de öngörülen şekilde yapılması gerekli olduğundan, bu tarzda bir garantinin de geçerli olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Davalı tarafından mahrum kalman karın belirlenmesinde uygulanan yönteme yapılan itirazlarla ilgili açıklamalar kök raporun ‘’incelemenin metodolojisi” kısmında açıklanmıştır…” şeklinde görüş bildirilmiştir.
Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; asıl ve karşı davada uyuşmazlığın temelini ve muhtevasını teşkil eden 01/09/2014 tarihli bayiilik sözleşmesinin davacı … Ltd. Şti. ve … A.Ş. arasında akdedildiği, anılan sözleşmenin son sayfasında yer alan “Garanti Edenler” ibaresinin altında “…” isim ve imzasının, “Kefil” ibaresinin karşısında “…” isim ve imzasının yer aldığı sabittir. Davacı … Ltd. Şti. davanın başında, davalı …’ın hem garantör hem de kefil sıfatı ile sözleşmeyi imzalamış olduğunu, bu nedenle asıl davada davalı şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu öne sürmüş ise de tahkikat aşamasında davalı …’ın anılan sözleşmeyi garantör sıfatı ile imzalamış olduğunu, bu nedenle davalı şirket ile birlikte sorumlu olduğunu iddia etmiştir. Davalı … ise anılan sözleşmeyi kefil sıfatı ile imzaladığını ancak TBK 583 ve 584 maddesindeki koşulların gerçekleşmediğini, bu nedenle kefaletin geçersiz olduğunu, anılan sözleşmeyi garantör sıfatı ile imzalamadığını, bir an için garantör sıfatı ile imzaladığı kabul edilse dahi TBK 603 maddesi uyarınca yasal koşulların gerçekleşmediğini, bu nedenle sözleşmeden dolayı sorumluluğunun söz konusu olmadığını savunmuştur. Somut olayda öncelikle çözülmesi gereken hukuki sorun davalı …’ın anılan sözleşmeye dayalı borçtan sorumlu olup olmadığı sorunu olup, çözümü için sözleşmenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun kefâlet sözleşmesi ve garanti sözleşmesine ilişkin hükümlerinin incelenmesi gerekmektedir. Hukuki niteliği itibariyle üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesi niteliğinde olan garanti sözleşmesi TBK md. 128 hükümlerinde düzenlenmiş olup, herhangi bir geçerlilik şekline bağlanmamıştır. Böyle olmakla birlikte, kefalet hükümlerine ilişkin TBK md. 603 uyarınca “Kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan sözleşmelere de uygulanır.” Kefalet dışında kişisel güvence (teminat) vermeye yönelik sözleşmelerden en önemlisi (en çok rastlananı) da üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesidir. Üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesinde (garanti sözleşmesinde) uygulanacak olan kefalet hükümleri şu sonuçları doğuracaktır: TBK md. 583 hükmündeki gibi üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesinin geçerli olması için sözleşmenin yapıldığı tarih ve azami sorumluluk miktarının üçüncü kişinin fiilini üstlenenin (garantörün) el yazısıyla yazılması gerekecektir. TBK md. 603 uyarınca burada da uygulanacak olan TBK md. 584 uyarınca, eğer üçüncü kişinin fiilini üstlenen kişi evli ise ancak eşinin yazılı rızasıyla bu sözleşme geçerli olacaktır. Ancak eğer üçüncü kişinin fiilini üstlenen kişi, fiilin üstlendiği ticaret şirketinin ortağı ya da yöneticisi durumunda ise ve de bu ticaret şirketi ile ilgili olan borcu üstlenmişse, artık eşinin rızasına gerek olmayacaktır. Somut olayda bayiilik sözleşmesinin son sayfasında yer alan “Garanti Edenler” ibaresinin altında sadece … isim ve imzasının yer aldığı görülmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere garanti anlaşmasının geçerli olması için, sözleşmenin yapıldığı tarihinin ve azami sorumluluk miktarının davalı/…’ın (garantörün) el yazısıyla yazılması gerekecektir. Ne var ki bayilik sözleşmesinin içeriğinde yer alan garanti anlaşmasında, sözleşmenin yapıldığı tarih ve azami sorumluluk miktarı (yani en fazla ne kadarlık borç tutarından sorumlu olacağı) davalı/…’ın (garantörün) el yazısıyla yazılmamış olduğundan, garanti anlaşmasının geçersiz olduğu kanısına varılmıştır. Anılan sözleşmede aynı zamanda “Kefil” ibaresinin karşısında … isminin ve altında imza yer aldığı görülmüştür. 6098 sayılı TBK’nun kefâlet sözleşmesinde şekil şartını düzenleyen 583. maddesi “Kefâlet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefâlet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin sorumlu olduğu azâmi miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğini, kefâlet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır.” hükmünü içermekte olup, buna göre kefâlet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz ve kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfat ile veya bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır. Somut olayda ise “Kefil” ibaresinin altında 583 maddede sayılı hususlar el yazısı ile yazılmamış ve tarih de belirtilmemiştir. Bu nedenle kefâlet sözleşmesinin geçerli olmadığı anlaşılmakla davalı … aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanısına varılmıştır. Anılan sözleşmenin tarafı olan … Ltd. Şti. Ve … A.Ş. yönünden asıl ve karşı davada uyuşmazlığın çözümü için ise öncelikle feshin haklı olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Somut olayda sözleşme … A.Ş. tarafından feshedilmiştir. Sözleşmeyi haklı sebeple feshettiğini iddia eden … A.Ş.’nin … Ltd. Şti.’nin borç veya borçlarını önemli surette ihlal ettiğini ve bu durumun akti ilişkiyi devam etmeyi kendisi için çekilmez hale getirdiğini ispat etmekle yükümlüdür (HMK md. 190, TMK md. 6). bu hususları ispat edemediği takdirde sözleşmeyi haksız olarak feshetmiş sayılır ve dolayısı ile de diğer taraftan herhangi bir tazminat talep edemez. … A.Ş. … 26. Noterliği’nden keşide ettiği … tarih … yevmiye numaralı ihtarnamede fesih sebebi olarak … Ltd. Şti.’nin bayiilik sözleşmesinin 2. maddesinde yer alan taahhüde aykırı olarak … AVM’de bulunan … firmasına … ürün verdiğini, taahhüt edilen tabela ücretinin ödenmediğini, satın alınan ürünlerin hasarlı olarak gönderildiğini, reklam ve tanıtım desteği hakkında maddi manevi destek sağlanmadığını, pelur poşet kurdele temininde bulunulmadığını, yeni gelen ürün görsellerinin marka ölçü ve fiyat bilgisinin verilmediğini, mağazaya yapılmış olan yer döşemesi uygulama hatası nedeni ile hasar çıktığını öne sürerek bayiilik sözleşmesini feshettiğini bildirmiştir. Davacı … Ltd. Şti., anılan sözleşmenin konusunun …A.Ş.’nin kendilerinin ithalatçısı ve tek yetkili satıcısı olduğu …, …, … A.Ş. tarafından satın alınması ve mağazasında satılması yükümlülüğü olduğunu iddia etmiş, … A.Ş. ise anılan sözleşmenin konusunun sadece …, …, …, … markalı ürünler olmadığını, … tarafından ithalatı yapılan ürünler olduğunu ve … Ltd. Şti.’nin ithal ettiği ürünlerden bir kısmını …’da başka bir firmaya satarak sözleşmeye aykırı davrandığını savunmuştur. Anılan sözleşmede … Ltd. Şti.’nin …, … A.Ş.’nin BAYİİ olarak adlandırıldığı, anılan sözleşmenin konusunun düzenlendiği II/I maddesinde “… tarafından ithalatı gerçekleştirilen emtiaların …’nın pazarlama ilkeleri ve talimatları doğrultusunda bayii tarafından satın alınarak aşağıda belirtilen çalışma prensipleri dahilinde iş bu emtiaların nihai tüketiciye satışının yapılması iş bu sözleşmenin konusunu teşkil etmektedir…” şeklinde düzenleme yapıldığı görülmüş ise de sözleşmedeki 1 madde tek başına ele alınıp sözleşmenin konusu tespit edilemez. Bunun için sözleşmenin bir bütün olarak ele alınması ve maddeler arasındaki bağlantının göz önünde bulundurulması gerekir. Anılan sözleşmenin III/3 maddesinde “Bayii …’nın ithalatını yaptığı …, …, …, ….’e ait emtiaların benzer ve kopyalarını satın almamayı ve hiçbir suretle kopyalarını yaptırmamayı kabul ve taahhüt eder.” düzenlemesinin yer aldığı, sözleşmenin VII/E maddesinde ise bayii “…’dan alacağı sözleşme kapsamındaki markalı ürünleri (…, …, …, …) ve …’nın kendi ithal ettiği isimsiz ürünleri dışında kendi uygun gördüğü ve …’ya rekabet etmeyecek diğer ürünleri (…) satışa sunmayı taahhüt etmektedir.” düzenlemesinin yer aldığı görülmüş olup, bu hükümlerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda anılan sözleşme konusunun davacı …. Ltd. Şti.’nin iddia ettiği üzere sadece …, …, …, … markalarını kapsadığı kanısına varılmıştır. Bu sebeple bu ürünler dışındaki bir ürünün … A.Ş. dışında kimselere satılması anılan sözleşmeye aykırılık teşkil etmeyeceğinden …. A.Ş.’nin bu iddiaya dayalı sözleşmenin feshi geçerli fesih olarak kabul edilmemiş olup, fesih ihtarnamesinde fesih sebebi olarak öne sürülen sair hususların ise … A.Ş. tarafından ispat edilemediği, ispat edici herhangi bir ihtarname, uyarı, ihbarname vs. belgenin dosyaya sunulmadığı, dolayısı ile bu hususların ispata muhtaç olduğu kabul edilerek bu nedenlerle sözleşmenin… A.Ş. tarafından haksız olarak feshedildiği, sözleşmeyi haksız olarak fesheden … A.Ş.’nin karşı davasına konu tazminat alacaklarının bulunmadığı kanısına varılmakla … A.Ş.’nin karşı davasının reddine karar verilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere asıl dava haksız feshe dayalı ceza-i şart, kar mahrumiyeti, maddi zarar tutarına ilişkindir. Bayiilik sözleşmesinin süresinden önce feshedilmesi halinde kar mahrumiyeti istenebileceğine dair sözleşmede herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Kar mahrumiyeti müspet zararlardan olup, sözleşmede aksine hüküm bulunmaması halinde akdin feshinden sonra talep edilemez. Yüksek Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin yerleşik uygulaması bu yönde olup Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/7973-2017/6774 E.K. sayılı emsal ilamı da nazara alınmak sureti ile davacı … Ltd. Şti.’nin kar mahrumiyeti talebi kabul edilmemiştir. Davacı … Ltd. Şti.’nin ceza-i şart talebinin dayanağı sözleşmenin VII/F-5 maddesinde yer alan düzenlemedir. Anılan maddede sözleşmenin feshi halinde …A.Ş.’nin hiçbir uyarıya gerek kalmadan tabela ve/veya stickerları iade edeceği, tabela ve stickerların asılı kaldığı her gün için 500,00-€ ceza ödeyeceği düzenlenmiş ise de … Ltd. Şti. sözleşmenin feshinden sonra tabela ve stickerların … A.Ş. tarafından asılmaya devam edildiğini TMK 6 maddesi uyarınca ispat edememiş olduğundan … Ltd. Şti.’nin ceza-i şart talebi kabul edilmemiştir. Anılan sözleşmede feshin hali için VI/F-5 maddesinde yer alan düzenleme haricinde başkaca ceza ön görülmemiştir. … Ltd. Şti. sözleşmenin feshinden dolayı uğranılan maddi zarara karşılık 10.000,00-₺ talep etmiş ise de zararını TMK 6. maddesi uyarınca ispat edememiş olduğundan … Ltd. Şti.’nin 10.000,00-₺’lik maddi zarar talebi kabul edilmemiştir. Tüm bu nedenlerden dolayı asıl davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)1-Asıl davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30-₺ maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 12.220,08-₺ harçtan mahsubu ile bakiye 12.160,78-₺ harcın karar kesinleştiğinde davacı … Ltd. Şti.’ye iadesine,
3-Davacı ….. Ltd. Şti. tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı … Ltd. Şti. üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı ….. A.Ş. ve … vekili lehine hesaplanan 51.327,50-₺ vekalet ücretinin davacı ….. Ltd. Şti.’den tahsili ile davalılara verilmesine,
B)1-Karşı davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 3.268,80-TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.209,50-TL harcın karar kesinleştiğinde davacı ….. A.Ş. ve …’a iadesine,
3-Karşı davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin karşı davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Karşı davalı ….. Ltd. Şti. tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı ….. Ltd. Şti. vekili lehine hesaplanan 21.863,82-TL vekalet ücretinin davacılar … A.Ş. ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalı ….. Ltd. Şti.’ye verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04/03/2021

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza