Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/791 E. 2018/377 K. 05.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/791 Esas
KARAR NO : 2018/377

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 01/08/2016
KARAR TARİHİ : 05/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; internet kullanırken sıkça karşısına çıkan bir … (kaldıraçlı varlık alım satım işlemleri) şirketi üzerinden … A.Ş.’nin internetteki reklam sayfası üzerinden deneme hesabı açtığını, bunun üzerine davalı şirket tarafından aranarak bilmediği konularda kendisine yardım edileceğini ve küçük bir tutar üzerinden de işlem yapabileceğinin söylendiğini, müşteri temsilcisi olduğunu belirten … tarafından gerçek hesap açmaya yönlendirildiğini, bir kaç işlemden sonra ayrılmaya karar verdiğinde müşteri temsilcisinin “ek geliriniz olsun istemez misiniz” diyerek sistemden çıkmasını engellediğini, zararı arttığı için müşteri temsilcisini arayarak ne yapması gerektiğini sorduğunda müşteri temsilcisinin kendisini yanlış yönlendirerek zararının artmasına neden olduğunu, davalı şirketin, … piyasasındaki tecrübesizliğinden ve finansal okur yazarlığının eksikliğinden yararlanarak, eksik ve yanıltıcı bilgiler vererek yapmış olduğu 95.012,40-$ tasarrufunun sıfırlanmasına neden olduğunu beyan ederek 95.012,40-$ zararının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tarafına iadesine ve ayrıca 50.000,00-$ manevi tazminatın kendisine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davayı kabul etmediklerini, öncelikle görev ve yetki itirazlarının olduğunu, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi, yetkili mahkemenin ise davalıların yerleşim yeri mahkemesi olan İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacının kendi yanlış yatırım kararları nedeniyle zarara uğradığını, davacıya müvekkilleri tarafından her türlü bilginin verildiğini ve risk uyarılarının yapıldığını, davacının hesap sözleşmelerinin SPK mevzuatının ön görüldüğü şekilde imzaladığını, müşteri temsilcisi …’ın davacının iddia ettiği şekilde beyanlarda bulunmadığını, sözleşmede ses kayıtlarının her koşulda tutulacağı değil, tutulabileceğinin yer aldığını, 01/10/2015 tarihinden sonra yatırımcılar ile yapılan her türlü görüşmenin ses kayıtlarının tutulmasının zorunlu hale geldiğini, Kaldıraçlı Alım Satım Sözleşmesi’nin 8.1. Maddesinin davalı şirkete yatırımcıları zarardan koruma yükümlülüğü vermediğini, 6502 sayılı Kanunun 4. Maddesinin davacı ile davalı arasındaki ilişkiye uygulanabilir nitelikte olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; davanın 22/10/2015 tarihinde … 7. Tüketici Mahkemesi’nde açıldığı, … 7. Tüketici Mahkemesi’nin 09/12/2015 tarih 2015/1332-116 E.K. sayılı kararı ile davanın HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine, dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş olduğu, kararın temyiz edilmediğinden 12/01/2016 tarihinde kesinleşmiş olduğu, görevsizlik kararı ile dosyanın … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevzi edilmiş olduğu, … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/04/2016 tarih ve 2016/81-385 E.K. sayılı kararı ile … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli ve yetkili olduğuna, dosyanın yetkili … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş olduğu, kararın temyiz edilmediğinden 24/06/2016 tarihinde kesinleşmiş olduğu, yetkisizlik kararı ile dosyanın mahkememize tevzi edilerek 2016/791 esas sırasına kayıt edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Dava; taraflar arasında aktedildiği ileri sürülen “Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi”ne istinaden hesaptaki paranın tahsili talebine ilişkindir. Dava tarihi olan 22/10/2015 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesinde tüketicinin; “Tüketici veya mesleki olmayan amaçlar ile hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade edeceği, 3/1-1 maddesinde ise tüketici işleminin “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri dahil olmak üzere ticari veya meslekî amaçlar ile hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık vb. sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği belirtilmiş, aynı kanunun “diğer tüketici sözleşmeleri” başlıklı 5. Bölümünde yer alan 49. maddesinde ise “Finansal Hizmetlere İlişkin Mesafeli Sözleşmeler” düzenlenmiş olup bu maddenin 1. Fıkrasına göre finansal hizmetlerin, her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade edeceği, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşme ise finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde sağlayıcı ile tüketici arasında iletişim araçlarının kullanılması sureti ile kurulan sözleşmeler olduğu belirtilmekle anılan kanunun 73/1. Maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir.
Somut olayda davacı tüketici ile davalı yatırım şirketi arasındaki ilişki yukarıda açıklandığı üzere tüketici işlemidir. Tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakma görevi Tüketici Mahkemeleri’ne aittir. İş bu dava TTK 4. maddesinde tanımlanan ticari dava niteliğinde değildir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/06/2017 tarih 2017/2141-4020 E.K. sayılı emsal ilâmı da bu yöndedir. HMK 114. maddesinde mahkemenin görevli olmasının dava şartı olarak gösterildiği, HMK 115. Maddesinde de dava şartlarının mevcut olmaması halinde davanın usulden reddi gerekeceğinin ifade edildiği, ayrıca görevin kamu düzenine ilişkin olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerekmekte olup, mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, HMK 114/1-c ve HMK 115/2 md. uyarınca davanın usulden reddine,
2-Mahkememizin görevsizlik kararının istinaf yoluna başvuru sonucu kesinleşmesi durumunda HMK 20. maddesi uyarınca dosyanın talep halinde görevli İstanbul Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Mahkememizin görevsizlik kararının istinaf yoluna gidilmeksizin kesinleşmesi halinde olumsuz görev uyuşmazlığının çözümlenmesi ve yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 37. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
Dair; davacının ve davalı vekilinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 05/05/2018

Başkan …
E-İmza
Üye …
E-İmza
Üye …
E-İmza
Katip …
E-İmza