Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/742 E. 2018/1239 K. 06.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/742 Esas
KARAR NO : 2018/1239

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 15/07/2016
KARAR TARİHİ : 06/12/2018

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalının, davacı müvekkillerinden 709.608,22TL alacağı bulunduğu iddiası ile … 25.İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden İlamsız takip yoluyla icra takibine geçildiğini, takibe ilişkin olarak düzenlenen Örnek 7 Ödeme emri Tebligat Kanunu’nun 35.Maddesi uyarınca tebligat işlemi yapılarak müvekkilleri bilgisi dışında kesinleştiğini, bu kesinleşme işlemlerini takiben de bir takım haciz işlemlerine başvurulduğunu, genel hukuk kurallarına göre borcun olmadığının tespiti ile takibin iptaline karar verilmesi için bu davanın açılmasının zorunlu olduğunu, davacı müvekkillerinin davalı takip alacaklısına herhangi bir borcunun bulunmadığını, Davalının davalıya 709.608,22TL borcu olmadığının tespitine, … 25. İcra Müdürlüğü’nün … Sayılı Takibin iptaline, davalının haksız takibi nedeniyle davacıya kötüniyet tazminatı ödemesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilleri şirketin davacıdan olan alacakları nedeniyle … 25.İcra Müdürlüğü’nün …E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacı şirketin tüm faaliyetlerini sona erdirmiş olması nedeniyle icra dosyasından gönderilen ödeme emri bila tebliğ iade edildiğini,bunun üzerine borçlu şirketin adresinin, … Ticaret Sicil Memurluğundan sorulduğunu ve aynı adresin bildirilmesi üzerine Tebligat Kanunun 35. Maddesi uyarınca tebligat yapılarak takibin kesinleştiğini, davacı tarafından takibin kesinleşmesinden 3 ay sonra iş bu menfi tespit davası ikame edildiğini, davacının müvekkilleri şirkete herhangi bir borcu olmadığına ilişkin beyanları tamamen gerçek dışı olduğunu, davacı şirket ile müvekkilleri şirketler arasında 2009 yılında başlayan ilişki çerçevesinde müvekkilleri şirket tarafından davacının üretimini yaptığı ürünlerin satın alınması için havale ve çeklerle ödeme yapıldığını, müvekkilleri şirket tarafından 2009 yılından bu güne kadar davacı şirkete toplam 1.750.000,00TL ödeme yapıldığını, müvekkilleri şirket tarafından icra takibine konu edilen ve davacı şirkete ödendiği sabit olan 709.608,22TL bakımından müvekkilleri şirkete herhangi bir mal teslimi yapılmadığını, davacının tahsil etmiş olduğu tutarlara ilişkin olarak müvekkilleri şirkete teslim etmesi gereken ürünleri müvekkilleri tarafından yapılan müteaddit taleplere rağmen teslim etmemiş olması ve müvekkilleri şirket tarafından davacı şirketin davacı şirketin ticari faaliyetlerine son vermiş olduğunun öğrenilmesi üzerine, müvekkilleri şirket tarafından davacı şirket aleyhine 07.09.2010 tarihinde 709.608,22 TL’nin tahsiline , davacının haksız ve hukuka aykırı davasının reddi ile %20′ den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, menfi tespit davasıdır. 2004 sayılı İİK 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Dava konusu olayda davacı taraf, davalının icra takibinden sonra menfi tespit davası açmıştır. Mahkememizce … 25. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası getirtilmiş, incelenmesinde; alacaklı … Ltd. Şti. tarafından borçlu … Ltd. Şti. aleyhine “07/09/2012 tarihli bakiye cari hesap alacak tutarı” borcun sebebi gösterilerek 709.608,22-TL asıl alacağın tahsili talebi ile ilâmsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin borçlunun işyerinin kapalı olduğundan bahisle iade edildiği ve bilahare TK 35 maddesi uyarınca tebligat yapılarak takibin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın ticari ilişkiden kaynaklanması nedeni ile mahkememizce icra takip tarihi itibari ile taraflar arasındaki borç-alacak ilişkisinin tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi raporunda özetle “Davalının 2009-2010-2011 ve 2012 yıllarına ait yevmiye, kebir ve envanter defterlerinin incelendiği, davacı ile olan hesap hareketlerinin 320.01.058 nolu satıcılar ve 159.14 nolu verilen sipariş avansları hesabında takip edildiği, davalının 2009-2010-2011 yıllarına ait ticari defterlinin TTK hükümlerine göre usulüne uygun tutulmadığı, ancak 2012 yılına ait defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu ve 159 nolu sipariş avansları hesabından davalının davacıdan 709.597,63 TL alacaklı olduğu ancak huzurdaki davanın nihai sonua ulaşabilmesi için davacı yanın ticari defterlerinin de incelenmesi gerektiği…” yönünde görüş bildirilmiştir. Yapılan yargılama sonucunda 2013/9-338 E.K. sayılı 26/12/2013 tarihli karar ile “…Davanın REDDİNE, Davalının kötü niyet tazminat talebinin şartlar oluşmadığından reddine” karar verilmiş olup, iş bu karar Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/8809-2015/5437 E.K. Sayılı 15/04/2014 tarihli ilâmı ile “…Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…” karar verilmiştir. Davacı … Ltd. Şti. karar düzeltme yoluna başvurmuş olup, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2015/14453-2016/5940 E.K. sayılı 05/04/2016 tarihli bozma ilamı ile “Kural olarak, menfi tespit davalarında ispat külfeti alacaklıdadır. Somut olayda, davalı delil olarak dayandığı banka havale dekontlarında ve çeklerde görünen ödemeleri davacıya sipariş ettiği mal karşılığında avans olarak gönderdiğini savunmuş, davacı ise, havale yoluyla yapılan ödemelerin mevcut bir borcun tediyesi amacıyla gerçekleştiğini ve bu nedenle borcu bulunmadığını ileri sürmüştür. Bu durumda somut olayda ispat külfeti davalıda olup, havale ve çeklerin avans olarak gönderildiği ve karşılığında mal teslim edilmediği yolundaki savunmanın davalı tarafça yazılı delille kanıtlanması gerekmektedir. Zira, çek ve havale birer ödeme vasıtası olup, ayrıca bir açıklama bulunmadıkça ödemelerin mevcut bir borcun tediyesi amacıyla yapıldığının kabulü gerekir. Mahkemece, bu yönler gözetilmeksizin, davalı defterlerindeki sipariş avansı kaydının tek başına davalının savunmasını ispata yeterli görülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından hükmün bozulması gerekirken ilamda yazılı nedenlerle onandığı anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 15.04.2015 tarih, 2014/8806 E., 2015/5437 K. sayılı onama ilamının kaldırılarak hükmün belirtilen gerekçelerle BOZULMASINA” karar verilmiştir. Mahkememizce usul ve yasya uygun görülen bozma ilamına uyulmuştur. Davalı tarafın ticari defterleri üzerinde talimat yolu ile bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilerek adresi mahkemesi olan … Asliye Ticaret Mahkmeesi’ne talimat yazılmış olup, davacı tarafın inceleme tarihinde ticari defter ve kayıtlarını hazır etmediğinden bahisle talimat gereğinin yerine getirilemediği belirtilerek bilâ ikmal gönderilmiş olduğu anlaşılmıştır. 13/11/2017 tarihli bilirkişi ek raporunun sonuç kısmında özetle “…Davacı yana ait banka ekstreleri üzerinde yapılan incelemelerde davalı yan tarafından davacı yana gönderilen 155.000,00-TL tutarlı ödemenin 95.000,00-TL’sinin avans ödemesi olarak, 60.000,00-TL tutarlı ödemenin ise cari hesap ödemesi olarak gönderildiği, dava dosyasına sunulu BA-BS kayıtlarının incelendiğinde ise davalı yanın davacı yandan fatura alışlarının mevcut olduğu, davalı yan tarafından davacı yana verilen çeklerin davalı kendi ticari defterlerinde kayıtlı olup, davacı yana yapılan fazla ödemelerin 159 numaralı verilen sipariş avansları hesabına aktarıldığı, davalı yanın davacı yandan 2012 yılı sonu itibari ile 159 numaralı verilen sipariş avansları hesabında 709.597,63-TL alacaklı olduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir.
Kural olarak bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı TMK’nun 6. maddesi). İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yukarıda yazılı Yargıtay Bozma İlamı’nda da belirtildiği üzere somut olayda, davalı delil olarak dayandığı banka havale dekontlarında ve çeklerde görünen ödemeleri davacıya sipariş ettiği mal karşılığında avans olarak gönderdiğini savunmuş, davacı ise, havale yoluyla yapılan ödemelerin mevcut bir borcun tediyesi amacıyla gerçekleştiğini ve bu nedenle borcu bulunmadığını ileri sürmüştür. Bu durumda somut olayda ispat külfeti davalıda olup, havale ve çeklerin avans olarak gönderildiği ve karşılığında mal teslim edilmediği yolundaki savunmanın davalı tarafça yazılı delille kanıtlanması gerekmektedir. Zira, çek ve havale birer ödeme vasıtası olup, ayrıca bir açıklama bulunmadıkça ödemelerin mevcut bir borcun tediyesi amacıyla yapıldığının kabulü gerekir. Davalı taraf savunmasını yazılı delil ile ispat edememiştir. Bu durum karşısında davalının delilleri arasında yemin delilini de göstermiş olması nedeni ile yemin teklif etme hakkı hatırlatılmıştır. Davalı taraf yemin teklifinde bulunmayacağını beyan etmiştir. Somut olayda davalı taraf havale ve çeklerin avans olarak gönderildiği ve karşılığında mal teslim edilmediği yolundaki savunmasını yazılı deliller ile ispat edemediğinden davanın kabulüne karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır. İİK’nun 72/5 maddesi hükmüne göre menfi tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması halinde davalı alacaklının tazminattan sorumlu tutulabilmesi için borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli yapılması gereklidir. Somut olayda davalının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğu ispat edilememiştir. Bu nedenle davacı lehine tazminata karar verilmemiştir. Tüm bu nedenlerden dolayı aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulüne, … 25. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasından dolayı davacının davalıya 709.608,22-TL borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının kötüniyet tazminat talebinin reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 48.473,34-TL harçtan peşin alınan 10.537,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 37.935,64-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 790,50-TL bozmadan önceki masraf (400,00-TL bilirkişi ücreti, 390,50-TL tebligat posta gideri) ile 15,00-TL tebligat posta gideri olmak üzere toplam 805,50-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden davacı vekili lehine hesaplanan 42.334,33-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 04/01/2019

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza