Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/663 E. 2018/641 K. 07.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/663 Esas
KARAR NO : 2018/641

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/06/2016
KARAR TARİHİ : 07/06/2018

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; taraflar arasında 2000 yılından itibaren devam eden bir bayilik ilişkisinin bulunduğunu, davalı şirketin belirsiz süreli sözleşmeyi tek taraflı olarak herhangi bir haklı nedene dayanmadan ve kanunda yer alan ve kamu düzeninden sayılan 3 aylık ihbar öneline uymaksızın feshettiğini, müvekkilinin sözleşme gereği bir kusurunun bulunmadığını, davalı şirketin sözleşmenin haksız feshinden sonra müvekkilinin kazandırdığı müşterilerden önemli menfaatler elde ettiğini ve müvekkilinin yerine başka bir şirketi bayi olarak atadığını, müvekkilinin tanınırlığının davalı şirketin marka değerine yansıdığını ve marka değerini yükselttiğini, müvekkili şirketin yıllık cirosunun ortalama %45,35’ini davalı şirket ile 15 yıldır devam eden bayilik ilişkisinden elde ettiğini, bu süre içerisinde davalı şirkete devamlı mal alan çok sayıda sürekli müşteri kazandırdığını, müvekkilinin bayilik ilişkisinin devam edeceği inancıyla davalı şirketin mallarının satışı ve tanıtımına münhasır yatırımlar yaptığını belirterek fazlaya ilişkin tüm hak ve alacak talepleri saklı kalmak kaydı ile HMK 107 maddesi kapsamında davalı şirket tarafından ödenmesi gereken denkleştirme tazminatının şimdilik 437.383,44-TL’sinin sözleşme ilişkisinin haksız ve hukuka aykırı olarak sona erdiği 31/12/2015 tarihinden itibaren işleyen ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine, davalı şirket ile bayilik ilişkisinden kaynaklanan ticari işleri yürütmek amacıyla bu ilişkinin devamına duyulan güven doğrultusunda 91.303,75-TL araç yatırımı, 85.333,00-TL personel gideri, 844.034,37-TL kooperatif hisse alımı, 100.000,00-TL kooperatif depo alanı masrafı yaptığını, bu zararların toplamının 1.120.671,12-TL olduğunu, sözleşmenin haksız ve usulsüz feshi sonucu atıl kalarak müvekkilini zarara uğratan yatırımların tazmini amacıyla şimdilik 1.120.671,12-TL maddi tazminatın sözleşmenin haksız ve usulsüz feshedildiği 31/12/2015 tarihinden itibaren işleyen ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine, sözleşmenin tek taraflı ve haksız feshinde tamamen kusursuz bulunan müvekkilinin uzun yıllar dürüst çalışmalarıyla ticari hayat içinde kazandığı güvenin bu haksız fesih ile zedelenmesi sebebiyle manevi tazminat olarak 30.000,00-TL’nin sözleşme ilişkisinin hkasız ve hukuka aykırı olarak sona erdiği 31/12/2015 tarihinden itibaren işleyen ticari avans faizi ile davalı şirketten tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; taraflar arasındaki ilişkinin mal alım satımına yönelik olduğunu, sözleşme feshinin hukuka ve taraflar arasındaki protokole uygun şekilde yapıldığını, davacı tarafın maddi ve manevi tazminat taleplerinin hukuka aykırı olduğunu, iş ilişkisi süresince davacının rakip şirketlerin ürünlerini de sattığını, müvekkili şirketin pazarlama ve reklamını kendisi yaptığını, iade değişim ve teknik servis hizmetlerini kendisinin sağladığını, davacının maddi tazminat taleplerinin hukuki gerekçeden yoksun olduğunu, davacı şirketin ticari ilişkinin bitmesine kendi kusuru ile sebep olduğunu, sektöre herhangi bir itibar kaybına uğramadığından manevi tazminat isteminin yersiz olduğundan bahisle davanın HMK 107 maddesi koşullarını taşımadığından usulden reddine, denkleştirme talebinin, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; taraflar arasında akdedilen protokolün feshine dayalı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Mahkememizce taraflarca dosyaya sunulan deliller incelenmiş olup uyuşmazlığın ticari ilişkiden kaynaklanması nedeni ile dava konusu döneme ilişkin ticari defter ve kayıtlar üzerinde inceleme yapılarak taraflar arasında akdedilen protokol ve ibraz edilen deliller nazara alınarak davacının maddi tazminat talebi koşullarının somut olayda mevcut olup olmadığının, var ise tazminat miktarının tespiti yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 02/02/2018 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında özetle “İncelenen davacı ticari defterlerinin açılış ve yıl sonu kapanış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde yaptırılmış oldukları ve usulüne uygun tutuldukları, davacı yanın tüm alım-satım faaliyetleri içerisinde davalı ürünlerinin ortalama %45 mertebesinde yer tuttuğu, dolayısı ile davacı yanın huzurdaki davaya konu taleplerinin salt davalı yan ürünlerinin satılması amacıyla katlanılmış maliyetler olduğunun kabul edilemeyeceği, taraflar arasındaki protokolün lafzından TTK’da ifade bulduğu anlamda bir bayilik acentalık ilişkisi bulunmadığı, davacı tarafın kendisinden hariç çok sayıda satıcı firmanın bulunduğu bir bölgede davalı tarafın ürünlerini satan bir satış noktası konumunda olduğu, davalı tarafın fesih ihtarının protokolün 2. maddesine uygun olarak protokolde yazandan daha fazla bir ihbar süresi verilerek yapılmış bir ihtar olduğu, protokolde düzenlendiği şekilde yazan 31.12 tarihinde geçerli olacak şekilde de usulüne uygun feshedildiği, davacı tarafın denkleştirme tazminatına ve maddi tazminata gerekçe yaptığı hususların taraflar arasındaki hem sözleşmenin ve hem de fiili ilişkinin bayilik-acentalık ilişkisi olmadığından hem de davacı tarafın denkleştirme talebine gerekçe yaptığı hususları belgeleri ile sunmadığından incelenmediği, davacının 4 ayrı kalemde detaylandırarak talep ettiği maddi tazminat taleplerinin esas gerekçelerinin hiçbirini açıkça delillendirmediği, bu nedenle denkleştirme tazminatına ve maddi tazminata gerekçe yaptığı hususların sektörel olarak katılmadıkları” yönünde görüş bildirilmiştir. Bilirkişi raporu oluşa uygun, denetime elverişli ve kanaat oluşturmaya yeterli kabul edilmiştir.
Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacı, davalı şirket ile arasında 2000 yılından itibaren devam eden bayilik ilişkisi olduğunu, 08/09/2006 tarihinde bayilik ilişkisini kayda alan ve daha sonra TTK 121/2 maddesi uyarınca 31/12/2006 tarihinde belirsiz süreli hale gelen protokol akdedildiğini, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin davalı şirket tarafından 31/12/2015 tarihinde haksız fesih ile sonlandırıldığını belirterek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında acenta/bayi ilişkisi olup olmadığı, davalının aktin feshinde haklı olup olmadığı ve bunun sonucu olarak davacının maddi ve manevi tazminat talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Davacı tarafça dosyaya ibraz edilen ve davacı ile davalı imzasını içeren 08/09/2006 düzenleme tarihli “Protokol”ün incelenmesinde protokolde açıkça belirlenmiş bir şekilde bayilik, acentelik ve benzeri başka ibarelere yer verilmemiş olduğu, protokolün düzenlenme amacının protokolün “Taraflar” başlıklı 1. maddesinin sonunda “Taraflar arasındaki iş ilişkilerini açık olarak düzenlemek amacı ile” olduğunun belirlendiği, “Protokolün Süresi” başlıklı 2. maddesinde “Taraflardan herhangi birinin 1 ay önceden yazılı olarak protokoldeki adreslere aksini belirtmemesi halinde protokolün otomatik olarak her seferinde 1 yıl uzayacağı”nın belirlendiği, protokolün devamında davacı tarafa davalının sattığı ürünlerle ilgili olarak belirlenmiş bir bölgede tekel hakkına haiz bir aracılık işi verilmemiş olduğu anlaşılmıştır. TTK 102 maddesi “Ticarî mümessil, ticarî vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukukî konuma sahip olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içerisinde sürekli olarak ticarî bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerden aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.” hükmünü içermektedir. Tek satıcılık sözleşmesi ise imalatçı (yapımcı) ile tek satıcı arasındaki hukukî ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde sürekli bir sözleşmedir. Bununla yapımcı imalatının tamamına veya bir bölümüne belirli bir bölgede tekel hakkına sahip olarak satmak üzere bedeli karşılığında sadece tek satıcıya göndermeyi, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu mamulleri kendi namına ve hesabına satarak bu mamullerin sürümünü artırmak için faaliyette bulunmayı üstlenir. Tek satıcı işletme sahibi tarafından imâl edilen malları kendi nam ve hesabına satın alarak kendisine tanınan tekel bölgesi içerisinde kendi nam ve hesabına satar. Bu anlamda tek satıcının yapımcıyı temsil etme hakkı ve yetkisi yoktur. Bir başka anlatımla tek satıcı yapımcının hesabına faaliyette bulunamaz. Bu durumda somut olayda davacı ile davalı arasında TTK’da ifade bulduğu anlamda bir bayilik-acentalık ilişkisi bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Yukarıda ayrıntılı şekilde özetlenen bilirkişi raporunda davacı yanın sadece davalı yana ait ürünleri alıp satmadığı, bir başka ifade ile iştigal konusu ile ilgili olarak istediği ürünleri istediği tedarikçilerden alıp istediği müşterilere satma konusunda serbest olduğu, yani genel anlamda alım-satım yaptığı, tüm ürünlerin satış ve pazarlaması için ticarî faaliyette bulunduğu, diğer yandan İstanbul ilinde çok sayıda davalı taraf ürünlerini satan firma olduğu, hal-i hazırda davalı taraf ürünlerini …’nda satan 10 adet firma bulunduğu, davalı taraf web sitesinde de İstanbul’daki bu 10 noktanın bayi-acenta vb. bir sıfatla değil “Satış Noktaları” başlığı altında ifade edilerek tanımlandığı, yani davacının bulunduğu aynı coğrafyada birbirine oldukça yakın konumlarda ve bu firmadan hariç 9 firma daha bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafın durumu kendisinden hariç çok sayıda satıcı firmanın bulunduğu bir bölgede davalı taraf ürünlerini satan bir satış noktası konumunda olduğu sabittir. Davalı taraf … 6. Noterliği vasıtası ile … tarih … yevmiye numaralı ihtarname ile davacı tarafa fesih ihtarında bulunmuştur. İhtarnamede gerekçe olarak davalı şirketin 2015 yılı ve sonrası için aldığı “Stratejik Karar” gösterilmiştir ve feshin 31/12/2015 tarihi itibari ile geçerli olacağı bildirilmiştir. Protokolü fesih hakkı protokolün 2. maddesi gereği her iki tarafa verilmiş bir haktır. Davalı tarafından yapılan fesih protokolün 2. maddesine uygundur. Açıklandığı üzere taraflar arasındaki ticarî ilişkinin temelini ve muhtevasını teşkil eden protokole dayalı akdi ilişki ve fiilî ilişkinin bayilik/acentalık ilişkisi olmadığı sabittir. Bu nedenle davacının somut olayda denkleştirme tazminatı ve maddi tazminat talebinde bulunamayacağı kanaatine varılmıştır. Davacı uzun yıllar ticarî hayat içerisinde kazandığı güvenin davalının haksız feshi ile zedelendiğini öne sürerek manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Fesih bildiriminin kişilik haklarını ihlal ettiğine ilişkin dosyaya delil sunmamıştır. Bu nedenle Türk Borçlar Kanunu 58 maddesine dayalı manevi tazminat talebi kabul edilmemiştir. Tüm bu sebeplerden dolayı subut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 35,90-TL maktu karar harcının peşin alınan 27.120,01-TL karar harcından mahsubu ile bakiye 27.084,11-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı vekili lehine hesaplanan 71.591,64-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 06/07/2018

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza