Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/458 E. 2019/144 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/458 Esas
KARAR NO : 2019/144

DAVA : Pay Devir Yükümlülüğünün Aynen İfası
DAVA TARİHİ : 28/04/2016
KARAR TARİHİ : 28/02/2019

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; … sicil numarası ile … Ticaret Sicil’ine kayıtlı bulunan … Tur. A.Ş.’nin ortaklarından olduğunu, … A.Ş.’nin …, … bölgesinde inşaat projeleri yapılması için kurulduğunu, 3.000.000,00-TL sermaye ile kurulan şirketin paylarının A ve B grubu paylar olarak ayrıldığını, davalıların Safir şirketinin A grubu paylarını elinde bulundurduğunu, … A.Ş.’nin B grubu payları ile … A.Ş.’nin %20 oranında pay sahibi olduğunu, …’in kuruluşu sırasında A grubu paylara sahip diğer ortağının …’de kurulu bir banka olan Bank …’in iştiraki … Turizm Anonim Şirketi olduğunu, …’nın A grubu paylara iştirak ederek …’e ortak olduğunu, mevcut ortaklık yapısında davalı şirketlerin …’de %80 oranında ortak olduğunu, … A.Ş.’nin üstlendiği proje için müvekkili şirketin ana yüklenici olarak görev aldığını, inşaat faaliyetine yardımcı olması için bir çok alt yüklenici tayin edildiğini, … tarafından tayin edilen şirketlerden birinin inşaat faaliyetinin denetlenmesi ve raporlanması görevini üstlenen … Limited isimli yabancı şirket olduğunu, yönetim kurulu ve ortaklar arasında projenin sevk ve idaresine ilişkin süregelen anlaşmazlıkların projeyi durma noktasına getirdiğini, yönetim kurulu üyesi … tarafından … A.Ş. yönetim kurulunun toplantıya çağrıldığını, 27/07/2015 tarihinde çağrı doğrultusunda yapılan yönetim kurulu toplantısında … A.Ş. Aleyhine ilave masraflardan kaçınmak için müvekkili şirket ile akdedilen inşaat sözleşmesinin feshine, müvekkili şirketin sahada istihdam ettiği personelinin işten çıkartılmasına ve bir takım alt yüklenici sözleşmelerinin imzalanmamasına karar verildiğini ancak yönetim kurulunun projenin finansmanı için hangi kaynakların kullanılacağı ve masraftan kaçınmak için … ile imzalanan sözleşmenin feshedilip feshedilmemesi gerektiği konusunda oy birliği ile bir karar alınamadığını, müvekkili şirket ile davalı şirketlerin ortak olduğu … A.Ş.’de ana sözleşmede ön görülen bir kilitlenme halinin meydana geldiğini, kilitlenme halinin ana sözleşmede belirlenen süre içerisinde çözülemediğini, bunun üzerine yapılan müzayedeye davalı şirketlerin katılmamanın neticelerinden haberdar oldukları halde iştirak etmemeyi tercih ettiklerini, söz konusu müzayede neticesinde davalı şirketlerin sahip oldukları payları müvekkili tarafından usulüne uygun olarak teklif edilen bedel mukabilinde devretmek zorunda iken açık bir şekilde … Ana Sözleşmesi ve yürürlükteki mevzuatı ihlal ettiklerini ve payları devirden imtina ettiklerini, davalı şirketlerin müvekkili şirket tarafından gönderilen 31/12/2015 tarihli ihtarı tebliğ almaları ancak süresi içerisinde payları devretmemeleri sebebi ile temerrüde düştüklerini belirterek davalı şirketler tarafından … Ana Sözleşmesi uyarınca geçerli bir kilitlenme hali ve bunu takip eden geçerli bir kilitlenme müzayedesine rağmen payların devredilmemesinde ısrarcı olunduğundan davalı şirketler tarafından üstlenilen pay devir borcunun aynen ifasına karar verilmesini, bu suretle davalı şirketlerin iradesi yerine geçer ilam ile pay devrinin temin edilmesini, aynen ifa talebinin kabul edilmemesi halinde müvekkili şirketin davalı şirketler tarafından borcun ifa edilmemesi nedeni ile uğradığı ve dilekçe tarihi itibari ile belirsiz nitelikte olan zararın tespitine ve zararın gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tazmin edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacının asgari bir değer belirtmeden belirsiz alacak davası açamayacağını, müvekkilinin davacının kilitlenme beyanlarına karşı gerek esas gerek usul yönünden itirazlarını yazılı olarak ilettiğini, kanunda belirlenen sürede Türk Ticaret Kanunu’na uyarlanmayan esas sözleşmelerdeki devir sınırlamalarının kendiliğinden ortadan kalktığını, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte kilitlenme prosedürünün geçerli olduğu düşünülse dahi söz konusu esas sözleşme maddesi TTK’nun 493. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden devrin sınırlandırılmasının mümkün olmadığı, şirketin çalışanlarının maaşlarına, üçüncü kişi alacaklarına ilişkin olarak şirkete karşı başlatılan icra takipleri gibi alacakları dahi müvekkillerinin şirketin devamını temin etmek amacı ile kendileri döediklerini, davacının bir zarar ıbulunmadığını, varsa bu zararın şirket tarafından talep edilebileceğini, şirketin bu duruma gelmesine davacının sebep olduğunu belirterek davanın aktif ve pasif husumet yokluğundan reddine, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, tarafların hissedarı olduğu dava dışı … A.Ş.’nin ana sözleşmesinin 11 ve 15. maddeleri kapsamında yönetime mahfuz konular olarak tabir edilen konularda şirkette karar alınamama (kilitlenme) durumunun olduğu öne sürülerek ana sözleşme gereği davalıların pay devir yükümlülüklerinin aynen ifasına karar verilmesi, talebin kabul edilmemesi halinde davacı şirketin uğradığı zararın tespiti ve tahsili talebine ilişkindir.
Mahkememizce dava dışı … A.Ş.’nin ticaret sicil dosyası getirtilmiş, incelenmesinde; payların A ve B olmak üzere 2 gruba ayrıldığı, davacı şirketin B grubu paylar ile %20 oranında pay sahibi olduğu, davalı şirketlerin A grubu paylar ile %80 oranında pay sahibi oldukları görülmüştür. … A.Ş.’nin ana sözleşmesinin dava ile ilgili olan 11 ve 15. maddeleri incelenmiştir. Söz konusu 11. maddede hissedara mahfuz hususlar olarak nitelendirilen kararların alınamaması halinde kilitlenme olarak tabir edilen durumda karşılıklı tekliflerden oluşacak bir açık arttırma yapılarak karşılıklı olarak payların satılması veya satın alınması yükümlülüğünün doğmasını ön gören bir düzenlemenin yapıldığı görülmüştür. 15. maddede ise sayılan konularda yönetim kurulu üyelerinin kendileri arasında anlaşmazlık olması sebebi ile yönetim kuruluna mahfuz hususlarda karara varamamaları halinde bir kilitlenme olduğunun kabul edileceği ve 11. maddedeki prosedürün uygulanacağının karara bağlandığı görülmüştür.
Uyuşmazlığın tespiti için dava dışı … AŞ nin esas sözleşmesinin 11 maddesinde yer alan düzenlemenin TTK hükümleri ile karşılaştırılarak hukuken geçerli olup olmadığının tespiti ve geçerli olması halinde esas sözleşmenin 15. maddesinde belirtilen şekilde bir kilitlenmenin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, davacı tarafın esas sözleşmenin 11. Maddesinde ön görülen kilitlenme sonrası açık arttırma prosedürünün ve ona bağlı olarak kabul edilen yükümlülükleri yerine getirip getirmediğinin, pay devrinin gerçekleşmemesi nedeniyle zararının olup olmadığının, zarar miktarının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 18/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda “…1) Sayın Mahkeme’nin ara kararı ve dosya kapsamı dolayısıyla irdelenmesi gereken ilk husus, davacı ve davalı yanın ortağı bulunduğu … AŞ’nin ana sözleşmesinin 11. maddesinde yer alan düzenlemenin hukuken geçerli olup olmadığı değerlendirilmelidir. 2) Anılan maddenin üst başlığı Genel Kurul Toplantılaradır. Madde yalnız kilitlenme durumundan bahsetmeyip genişçe kaleme alınmış bir maddedir. Maddede, genel kurul kararlarının genel kurul toplantısında temsil edilen hisselerin çoğunluğu ile alınacağı, ancak aşağıdaki hususlardan herhangi birine ilişkin olan herhangi bir karar (herbiri hissedarlara mahfuz husus) olarak nitelendirilmiştir, alınması için oybirliği gerektiği düzenlenmiştir. Buna göre oy birliği gereken ve 11. Maddede düzenlenen hususlar; Şirketin sermaye yapısında herhangi bir değişiklik veya mevcut hisselerinin değerinin artırılması veya bir başka hisse ihraç edilmesi yoluyla sermaye artırımına gidilmesi veya hisse taahhüt edilmesi veya iktisap edilmesi için herhangi bir opsiyon oluşturulması, Ana sözleşmede kısmen veya tamamen tadil yapılması,Şirketin başka şirketlerle birleşmesi, konsolidaysonu, feshedilmesi, tasfiye edilmesi veya likidasyonu veya, Şirketin denetçisinin tayin edilmesi veya değiştirilmesidir. 3) Devamında ana sözleşmenin ihtilaflı olan kısmı gelmektedir. Bu bölümde, düzenlemenin ilgili kısmına göre, “Hissedarlar, hissedara mahfuz hususlarda kendileri arasında uyuşmazlık olması nedeniyle bir karara varamaz varsa hissedara mahfuz hususla ilgili olarak bir kilitlenmenin vuku bulduğu addedilecektir kilitlenmenin vuku bulduğunun addedilmesi halinde her bir hissedar grubunun çoğunluk hissedarı kilitlenmeye neden olan olaydan itibaren 28 (yirmisekiz) gün zarfında diğer hissedar grubunun çoğunluk hissedarına kendi kanaatine göre bir kilitlenme olduğuna dair yazılı bildirim yapacak kilitlenme bildirimi ve hissedarların üzerinde kilitlendiği hissedara mahfuz hususu belirtecektir. Hissedarlar kilitlenme bildiriminin tebliğ edilmesini takip eden üç aylık süre zarfında kilitlenmeyi çözmek için iyi niyetli her türlü makul çabayı göstereceklerini taahhüt eder. Hissedarlar bu üç aylık süre zarfında kilitlenmeyi çözmeyi başaramazsa her bir hissedarlar grubunun çoğunluk hissedarı bu üç aylık sürenin sona ermesinden itibaren 10 iş günlük süre zarfında diğer hisseder grubunun çoğunluk hissedarlarına yazılı olarak yapılgı^ bildirim ile diğer hissedarlar grubunun aşağıda belirtilen açık arttırmaya iştirak edilmesini İsteyecektir bu bildirimde bir tarih (bildirimin yapılma tarihinden itibaren on iş gününden az veya 15 iş gününden fazla olmayacaktır) açık artırma tarihi açık artırma saati ve yeri ile müzayede memuru olarak hareket edecek bağımsız bir üçüncü şahıs belirtilecektir. Her bir hissedarlar grubunun çoğunluk hissedarı açık arttırma tarihine kadar belirtilen müzayede memuruna diğer hissedar grubu hisseleri için kapalı teklifleri sunacak (bu tekliflerin her biri her bir “teklif’) ve her bir teklife her bir hissedarlar grubunun çoğunluk hissedarının diğer hissedar grubunun tüm hisseleri için hisse başına ödemeye hazır olduğu bedel açık artırma bedeli belirtilecektir. Tekliflerde belirtilen açık artırma bedeli diğer hissedar grubunun çoğunluk hissedarının teklifinde belirtilen açık artırma bedeline atıf yapılarak hesaplanamaz veya tespit edilemez. Herhangi bir teklif o teklifi yapmış olan hissedar grubu çoğunluk hissedarının nazarında diğer hissedar grubunun hisselerinin bir kısmını değil tamamını teklifte belirtilen hisse başına bedel karşılığında satın alınmasına yönelik bir icap olarak kabul edilecektir. Açık artırma tarihinde her iki hissedar grubunun çoğunluk hissedarının da teklif sunması halinde en yüksek fiyat teklifini veren diğer hissedar grubunun hisselerini satın almaya mecbur olacaktır. Bir hissedar grubunun çoğunluk hissedarı bu hükümlere uygun bir şekilde teklif vermezse söz konusu hissedarın kendi hisselerini mensubu bulunduğu grubun diğer üyelerinin hisseleri ile birlikte yegane fiyat teklifini veren tarafa bu tarafın teklifinde belirtilen hisse başına açık artırma bedeli karşılığında satmayı teklif ettiği addedilecek ve veeane teklifi veren taraf dieer hissedar urubunun hisselerini satın almakla yükümlü olacaktır. Bu hükümler uyarınca satılacak olan hisseler her türlü talepten rehin veya takyidattan ari şekilde ve açık arttırma bildirimi tarihi itibari ile ilgili hisselere ait olan bilimum haklarla birlikte ancak başka herhangi bir garanti veya beyandan yararlanılmaksızın devredilecektir. Bu bölümlerin öngörüldüğü satım ve alımın tamamlanması açık artırmanın yapılmasından sonra 15 iş günü zarfında bütün devlet ve düzenleyici kurum onaylarının alınmasına tabi olarak yapılacaktır.” 4) İlgili ana sözleşme hükmünün TTK’nın emredici hükümlere uygun olup olmadığı önemlidir, zira TTK 340 emredici hükümleri ilkesi uyarınca kanunda açıkça izin verilen haller dışında anonim şirketlere ilişkin hükümlerinden sapılamayacağını düzenlemektedir. Bu düzenleme uyarınca anonim şirketlere ilişkin mevcut bir TTK hükmünün kapsamına giren konularda esas sözleşme ile buna aykırı bir düzenleme yapılamaz. 5) Söz konusu 11. madde ile taraflar, hissedara mahfuz hususlar olarak nitelendiren kararların alınamaması halinde, kilitlenme olarak tabir edilen durumda, karşılıklı tekliflerden oluşacak bir açık artırma yapılarak karşılıklı olarak payların satılması veya satın alınması yük ümlülüğünün doğmasını öngören bir düzenleme öngörmüşlerdiSöz konusu düzenleme pay devrini sınırlandıran yahut yasaklayan bir düzenleme olmadığından bağlam niteliğinde değildir ve bu sebeple ana sözleşmede öngörülecek bağlam düzenlemelerinin geçerli olabilmesi için aranacak şartlan gösteren TTK 492-493’deki şartlara tabi değildir. Bu sebeple bağlam hükümleri açısından değerlendirildiğinde ana sözleşme hükmünü geçersiz kabul etmek mümkün değildir. 6) Öte yandan, konunun TTK 480/1 bağlamında da değerlendirilmesi gerekir. Maddede tek borç ilkesi, “esas sözleşmeyle paysahibine, pay bedelini veya payın İtibarî değerini aşan primi ifa dışında borç yükletilemez” şeklinde ifade olunmuştur. Hüküm emredici olduğu için bu hükme aykırı esas sözleşme hükümleri geçersizdir. …’in ifadesiyle “hisse senetlerini satın alma zorunluluğu (put option/gel hisse senetlerini anlaştığımız fiyattan satın al); hisse senetlerini devir, özellikle belli bir fiyattan satma mecburiyeti (cali option, hisse senetlerinin hakkın sahibi tarafından satma çağrısı)” tek borç ilkesine başlıca aykırılık halleri arasındadır (Ü. Tekinalp (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku C II, N. 1019a). Esas sözleşme İle bir pay sahibi bazı şartlar gerçekleşince veya hiçbir şarta bağlı olmaksızın paylarını satmak zorunluluğu altına sokulamaz. Böyle bir yüküm TTK 408’e aykırı olur. Sözleşme borçlar hukuku bakımından bağlayıcı görülebilir ise de ancak tazminat hakkı verir ve ayen ifayı sağlayamaz (Tekinalp, (Poroy/Çamoğlu), Ortaklıklar Hukuku C I, N. 848c; H. Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, s. 1972; M. Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, s. 289, G.Okutan Nilsson, Anonim Ortaklıklarda Pay Sahipleri Sözleşmeleri, İstanbul, 2003, s. 243). 7) Somut olayda öngörülen düzenleme de sayılanlardan cali optİon/put option olarak ifade edilen alım ve satıma ilişkin opsiyon hakkıdır. Bu opsiyon hakkı, hakkı elinde bulunduran ortaklık pay sahibine; diğer pay sahibinin paylarının tamamım veya bir kısmını, önceden belirlenmiş bir fiyattan (taraflar önceden sabit bir fiyat üzerinde anlaşmış olmasa da, somut olaydaki gibi fiyatın hesaplanma şeklini -olayda açık artırmayla karşılıklı olarak- belirlemiş olabilirler) satın alma hakkı sağlayan, diğer tarafı da yine aynı şekilde satma borcu altına sokan bir haktır. Bu hak farklı pay sahiplerinden oluşan ortaklıklarda, şirketin işlemez hale gelmesine neden olan kilitlenme (Deadlock/pattsituationen) hallerinde veya pay sahiplerinden birinin veya birkaçının, belirli şartların oluşması durumunda, diğer pay sahibi/paysahipleri olmadan ortaklığı sürdürmeyi planladıkları hallerde sıklıkla kullanılan bir opsiyondur. Ancak ifade ettiğimiz üzere tek borç ilkesine aykırılığın bariz örneklerinden biridir ve TTK 340 ve 480/1 karşısında anasözleşmede yer alan bu hükmü geçerli kabul etmek mümkün değildir. Zira ifade ettiğimiz üzere doktrinde hakim fikir uyarınca da bu gibi taahhütler tek borç ilkesine aykırı ve geçersiz olarak kabul edilmektedir. Tek borç ilkesi bakımından yapılacak değerlendirmede önemli olan pay sahiplerinin bir borç-zorunluluk-yükümlülük altına sokulmamasıdır. Somut olayda da, belirtilen prosedür çerçevesinde 11. Maddede, “Açık artırma tarihinde her iki hissedar grubunun çoğunluk hissedarının da teklif sunması halinde en yüksek fiyat teklifini veren diğer hissedar grubunun hisselerini satın almaya mecbur olacaktır. Bir hissedar grubunun çoğunluk hissedarı bu hükümlere uygun bir şekilde teklif vermezse söz konusu hissedarın kendi hisselerini mensubu bulunduğu grubun diğer üyelerinin hisseleri ile birlikte yegane fiyat teklifini veren tarafa bu tarafın teklifinde belirtilen hisse başına açık artırma bedeli karşılığında satmayı teklif ettiği addedilecek ve vesane teklifi veren taraf diğer hissedar erubıtnun hisselerini satın almakla yükümlü olacaktır. Bu hükümler uyarınca satılacak olan hisseler her türlü talepten rehin veya takyidattan ari şekilde ve açık arttırma bildirimi tarihi İtibari ile ilgili hisselere ait olan bilimum haklarla birlikte ancak başka herhangi bir garanti veya beyandan yararlanılmaksam devredilecektir” denilmekle pay sahiplerine TTK 480/1 e aykırı ek yükümlülükler yüklenmektedir. Şu halde anılan hüküm geçersizdir ve aynen ifa kabiliyeti yoktur. 8} Her ne kadar bu tespiti yapmış isek de, görevlendirme kararı kapsamında görüşümüzün Sayın Mahkemece benisenmemesi ihtimaline binaen, esas sözleşmenin 15 maddesinde belirtilen şekilde bir kilitlenmenin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği de değerlendirilecektir. Bu çerçevede, somut olayda taraflar arasında İhtilaf konusu olduğu anlaşılan … Ltd şirketi ole olan sözleşmenin feshi, şirket tarafından yürütülen gayrimenkul projesinin finansmanı konularının yönetim kuruluna mahfuz hususlar olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği irdelenmelidir 15. maddede, 11. Maddeye benzer şekilde yönetim kuruluna mahfuz hususlar belirlenmiştir. Buna göre, ii) şirketin yatırım yaptığı gayrimenkul projelerinin bütçelerinin iş planlarının onaylanması veya tadil edilmesi; iİi) inşaat finansmanı veya diğer finansman tipleriyle ilgili olarak kredi veren bankalarla herhangi bir anlaşma yapılması konulan da bu sayılanlar arasındadır. Bu konularda yönetim kurulu üyeleri arasında anlaşmazlık olması sebebiyle yönetim kuruluna mahfuz hususlarda karara varılamaması durumunda kilitlenme olduğu kabul edileceği, ve 11. Maddedeki prosedürün uygulanacağı karara bağlanmıştır. Bu bakımdan olayda, yönetim kurulu kararları yönünden kilitlenme olarak tabir edilen durumun mevcut olduğu görülmektedir.9) Tazminat talebi yönünden ise, davacının tazminat talebinin dayandığı hususların net bir biçimde ortaya koyulmuş olmadığı, davacının HMK 194’e uygun olmayan şekilde iddiasını somut)aştırmaksızın şirket adına bir takım borçların üstlenildiğine ilişkin iddİlarına karşılık ne şekilde zarara uğradığını ortaya koyamadığından bu konuda bir değerlendirme yapmak mümkün olmamıştır. Şu halde davacının tazminat talebinin dayanağı zararını İspat edemediği anlaşılmaktadır. SONUÇ 1) Şirket ana sözleşmesinin 11 ve 15. Maddeleri kapsamında yönetime mahfuz konular olarak tabir edilen konularda şirkette karar almamama (kilitlenme) durumunun söz konusu olduğu, 2) Ancak şirket ana sözleşmesinin 11. maddesinde öngörülen ve taraflara belirli şartlar gerçekleştiği takdirde, bir şekilde her İki taraftan birisinin mutlaka ortaklıktan çıkması sonucunu doğuracak şekilde payını satma – karşı tarafın payını satın alma zorunluluğu getiren hükmün TTK 480/1 ve TTK 340 uyarınca geçerli addedilemeyeceği, bu bakımdan aynen ifasının talep edilemeyeceği, 3) Tazminat talebi yönünden ise, davacının tazminat talebinin dayanağı uğramış olduğunu iddia ettiği zararını somut dayanakları ile ispat edemediği…” yönünde görüş bildirilmiş olup, bilirkişi raporu denetime elverişli, gerekçeli ve kanaat oluşturmaya yeterli kabul edilmiştir. Yukarıda yazılı bilirkişi raporunda belirtildiği üzere TTK 480/1 maddesinde “Kanunda öngörülen istisnalar dışında, esas sözleşmeyle pay sahibine, pay bedelini veya payın itibarî değerini aşan primi ifa dışında borç yükletilemez” hükmü yer almakta olup, TTK 340 maddesinde “Esas sözleşme, bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin hükümlerinden ancak Kanunda buna açıkça izin verilmişse sapabilir. Diğer kanunların, öngörülmesine izin verdiği tamamlayıcı esas sözleşme hükümleri o kanuna özgülenmiş olarak hüküm doğururlar.” hükmü yer almaktadır. Somut olayda dava dışı … AŞ.’nin esas sözleşmesinin 11. maddesi ile taraflara belirli şartlar gerçekleştiği takdirde her iki taraftan birisinin mutlaka ortaklıktan çıkması sonucunu doğuracak şekilde payını satma-karşı tarafın payını satın alma zorunluluğunu getiren düzenleme TTK 480/1 ve TTK 340 maddelerine aykırı olduğundan geçerli kabul edilmemiş, bu nedenle davacının haksız davasının reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 29,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 15,20-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalılar vekili lehine hesaplanan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara mütesaviyen verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.28/02/2019

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza