Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/306 E. 2019/141 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/306 Esas
KARAR NO : 2019/141

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 25/03/2016
KARAR TARİHİ : 28/02/2019

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 30/12/2005 tarihinden bvaşlayarak sözleşmenin davalı tarafından feshedilerek sona erdirildiği 30/12/0215 tarihine kadar süregelen tek satıcılık ilişkisinin bulunduğunu, taraflar arasında 30/12/2005, 01/01/2011 ve 01/01/2012 tarihli 3 adet Distribütörlük sözleşmesi akdedildiğini, taraflar arasındaki akdi ve ticari ilişkinin 30/12/2005-31/12/2015 tarihleri arasındaki dönemde aralıksız olarak devam ettiğini, davalı şirketin tek satıcılık söleşmesini sözleşmenin 13. maddesinde iki ay olarak belirtilen ihbar süresine göre bildirimde bulunmak sureti ile feshedilmiş ise de yapılan fesih işleminin TTK 121/4 md. Hükmünde belirtilen asgari üç aylık yasal ihbar süresi içerisinde yapılmış olmadığından davalı tarafıdan sözleşmenin usulsüz olarak feshedildiğini, ayni sözleşme maddsine göre 1 yıl süre ile uzatılmış sayılması gerektiğini, davalı şirketin 2015 yılının Haziran ve Temmuz aylarında müvekkili şirketten sözleşmenin ifasına yönelik olarak 900.000,00-TL tutarında banka teminatı talep ettiğini ve müvekkili şirketin bu talebe istinaden 30/07/2015 tarihli teminat mektubunu davalıya vermiş olması karşısında bu talep ve davranışlarıyla tek satıcılık sözleşmeninin 2016 yılında da devam edeceği yönünde müvekkili şirkette haklı bir güven oluşturan davalı şirketin kısa bir süre sonra sözlşemenin feshini bildirmiş olmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, feshin haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirketin denkleştirme tazminatı talebi açısından 3102 sayılı TTK’nun 122 md. hükmünde belirtilen şartların tamamının gerçekleştiğini, müvekkilinin tek satıcılık sözleşmesinin devam ettiği son 5 yıllık dönemde müvekkilinin diğer faaliyetleri hariç tutulmak sureti ile sadece … A.Ş. Ürünlerinin satışından el de ettiği karların ortalaması olarak tespit edilen 1.145.195,00-TL’yi denkleştirme tazminatı olarak davalı şirketten talep etmesinin mümkün olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.154.195,00-TL denkleştirme tazminatı ve ayrıca yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda tespit edileceği dikkate alınarak şimdilik 10.000,00-TL kazanç kaybından doğan maddi zarar, 10.000,00-TL sözleşmenin devam edeceğine güvenerek müvekkilinin kullandığı banka kredilerinden dolayı ödemek zorunda olduğu masraf ve komisyonlardna doğan maddi zarar ve 10.000,00-TL sözleşmenin feshi nedeni ile davacının iş sözleşmeleri feshedilen işçilere ödediği tazminatına ilişkin maddi zarar olmak üzere şimdilik 30.000,00-TL maddi tazminat olmak üzere toplam 1.184.195,00-TL tazminatın ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği 30/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalı şirketten tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin “tek satıcılık sözleşmesi” ne benzetilebileceğini kabul etmekle birlikte, tamamen bu vasıfları taşımadığı, müvekkili şirketin davacı yanla akdettiği Distribütörlük Sözleşmesinin 3. maddesinde yer alan; “Müvekkil şirket distribütörün faaliyet bölgesinde bulunan zincir marketler, Hotel, Restoran ve Kafeterya’ gibi distribütöre nazaran farklı düzeyde şirket ürünlerine odaklanmış nihai satış noktaları da dahil olmak üzere doğrudan dağıtım ve satış yapılabilir ve/veya yaptırabilir. Şirketin bu tür uygulamaları sözleşmeye aykırılık olarak nitelendirilemez” ibaresiyle, davacı yanla birlikte pazara gireceğini belirterek, tekele sahip olma koşulunun tam anlamıyla gerçekleşmediğini gösterdiği, daha çok, ülke içinde olmayan bir ürünün, ülkeye getirtilerek tanıtılması ve bu noktada ülke genelinde Distribütörlük anlaşmaları için tek satıcılık şartları gerçekleşmekte olup, bölge bazında ve zaten tanınmaya ihtiyacı olmayan ürünler için yapılan Distribütörlük anlaşmalarının, tek satıcılık sözleşmesinin bütün şartlarını taşımadığı, … ve davacı şirket arasındaki sözleşmeyi, tam anlamıyla tek satıcılık sözleşmesi olarak addetmenin, sözleşmenin koşullarıyla çelişki yaratacağı, müvekkili şirketin Distribütörlük sözleşmesini, sözleşmenin 13. maddesinde yer alan fesih bildiriminin en az 60 gün kala yapılması kuralına uyarak, fesih bildirimini 19.10.2015 tarihinde, noter kanalıyla gerçekleştirdiği, her ne kadar TTK 121/4. maddesi fesih bildirim süresini 3 ay olarak belirlemişse de, tarafların, sözleşme serbestisi çerçevesinde bu sürenin 60 günlük olması gerektiğine karar vererek, sözleşmenin altına imzalarını attıkları ancak davacı şirketin, tarafların anlaştıkları sözleşmeye rağmen, ihbar süresinin 60 gün değil de 3 ay olduğunu iddia edip dürüstlük ve iyi niyet kurallarını hiçe saydığı, müvekkili şirketin 71 gün kala fesih bildirimini gerçekleştirerek sözleşmeye uygun davrandığı, fesih bildiriminin süresinde yapıldığı, davacının, sözleşmenin TTK 122. maddesinde yer alan acentelik sözleşmesi hükümlerinin, taraflar arasında gerçekleştirilen distribütörlük sözleşmesi niteliğinde olduğundan bahisle bu 3 aylık bildirim süresini öne sürse de, TTK 122/5. Fıkrasında, tek satıcılık sözleşmesini ayrıca kaleme alarak, bu nitelikte olmadığını açıkça ifade ettiği, bu nedenle üretici nam ve hesabına işlem yapan acente ile üreticiden tamamen bağımsız kendi nam ve hesabına işlem yapan tek satıcıyı bir tutmanın mümkün olmadığı, müvekkili şirketin Haziran 2015 tarihinde davacı yandan teminat istediği, davacının, teminat mektubunu distribütörlük sözleşmesinin 21. maddesi gereği, 15 gün içinde ibraz etmesi gerekirken 30 Temmuz 2015 tarihinde ibraz ettiği, bu davranışı ile sözleşmeye aykırı davrandığı, teminat mektubunun istenmesinin iş hayatının ve ticari faaliyetlerin gereği olduğu, Haziran 2015 de istenen teminat mektubu ile sözleşmenin sona erdiği 31.12.2015 tarihleri arasında 6 aydan fazla bir süre bulunduğu ve bunun, ticaret hayatı için sözleşmenin uzayacağı güveni doğuramayacak kadar uzun bir süre olduğu, oluşturduğu varsayılsa bile, Distribütörlük sözleşmesinin 13. Maddesinin, belirsiz süreliye dönen sözleşmenin 5 yıldan daha fazla uzayamayacağını açık bir şekilde ortaya koyduğu, 01.01.2011 tarihinde 1 er yıl uzatılarak sürdürülen sözleşmenin 30.12.2015 tarihinde sona ereceği, müvekkili şirketin sözleşmeye uyarak zamanında sözleşme ilişkisini sonlandırdığı, denkleştirme tazminatında Yargıtay’ın, hiç tanınmayan bir ürünün tanıtılmasına, markanın yayılmasına katkı sağlamasına bakarak tazminata hükmettiği, oysa müvekkilinin üretim ve satış bandında yer alan ürünlerin gerek ülke gerekse dünya çapma tanınmış, Türkiye pazarında yıllarca … tarafından üretimi ve satışı yapılan ürünler olduğu, … ilinin …, …, …, … ilçelerinde tanıtılmasına gerek bulunmadığı, halk arasında “…” denildiğinde müvekkili şirketin tescilli markası olan ” …” geldiği, davacıya portföy tazminatı ödemenin yasaya ve hakkaniyete uygun olmadığı, denkleştirme tazminatının son 5 yıl verilerine göre fahiş olduğu, davacının bu verileri tek başına elde etmeyip aynı Pazar alanında …yle birlikte çalıştığı, distribütörlük sözleşmesi tek satıcılık sözleşmesinin dahi şartlarını taşımazken, acentelik sözleşmesine benzetilmesi ve acentelik sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği yöndeki iddianın yasaya ve hakkaniyete uygun olmadığı, İhbar süresine uyulmadan fesih, TMK2 ye aykırı fesih, kötü niyetli fesih nedeniyle tüm maddi zararların tazmini olarak 132.615,50 TL talep edildiği, talebin haksız olduğu, davacı ile müvekkili şirketin serbest iradeleri ile imza altına aldıkları “distribütörlük sözleşmesindeki 60 günlük süreye uyarak, … A.Ş.’nin fesih ihbar süresinde fesih işlemini gerçekleştirdiği, Distribütörlük sözleşmesinin, satım ve malın sürümünün artımına yönelik olması nedeniyle, işçilerle ilgili herhangi bir konunun üreticiye yükletilemeyeceği, davacının halen daha satış ve pazarlama sektöründe faaliyetlerine devam ettiği, söz konusu işçilerin iş akitlerini sonlandırmak yerine çalıştırmaya devam edebileceği, davacının, 2015 Aralık ayında gerekli dağıtımı yapmayarak üretici firmanın zararına hareket ettiği, davacıdan mal alımı yapan pek çok firmanın, alkol tüketiminin üst düzeyde olduğu yılbaşı gecesi öncesinde mal alımı yapamadığı ve bu konuda müvekkili şirkete başvuruda bulunduğu, tüketici dilekçelerinden de anlaşılacağı üzere, davacının müvekkili firma zararına hareket ederek, ürün talep eden noktalara ürün göndermeyerek ve satmayarak, müvekkili şirketin sözleşmeyi feshetmesinin haklılığını ortaya koyduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
Dava; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin sona ermesine dayalı maddi tazminat talebine ilişkindir.
Taraflar arasında 30/12/2005, 01/01/2011, 01/01/2012 tarihli 3 adet distrübütörlük sözleşmesi düzenlendiği sabittir. Davacı anılan sözleşmelerin “Tek Satıcılık Sözleşmesi” niteliğinde olduğunu, 01/01/2012 tarihli sözleşmenin davalı tarafça … 16. Noterliği’nin … yevmiye numaralı … tarihli ihtarname ile feshedildiğini, feshin TBK 121 maddesi hükmüne aykırı olduğunu, diğer yandan davalının 2015 yılının Haziran ve Temmuz aylarında sözleşmenin ifâsına yönelik olarak 900.000,00-TL tutarında banka teminat mektubu talep ettiğini, talebe istinaden 30/07/2015 tarihli teminat mektubunun davalıya verildiğini, davalının bu talep ve davranışı ile sözleşmenin 2016 yılında da devam edeceği yönünde güven verdiğini, bu yönü ile de feshin TMK 2 maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırı olduğunu öne sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile TTK 122 maddesi uyarınca 1.154.195,00-TL denkleştirme tazminatı, 10.000,00-TL kazanç kaybından doğan maddi zarar, 10.000,00-TL sözleşmenin devam edeceğine güvenerek müvekkilinin kullandığı banka kredilerinden dolayı ödemek zorunda olduğu masraf ve komisyonlardan doğan maddi zarar, 10.000,00-TL sözleşmenin feshi nedeni ile davacının iş sözleşmeleri feshedilen işçilere ödediği tazminatın tahsili talep edilmiştir. Taraflarca dosyaya sunulan deliller, davacı tarafın ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin niteliği, 01/01/2012 tarihli sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı, usul ve yasaya uygun olup olmadığı, sözleşmenin feshi nedeni ile davacının taleplerinin haklı olup olmadığı, haklı ise sözleşmenin feshi nedeni ile zararının olup olmadığı, var ise miktarının tespiti yönünde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup, davacı şirket merkezinin … ilinde bulunması nedeni ile talimat yolu ile davacı şirketin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 09/06/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle “…Davacı … Ltd. Şti. tarafından, TTK’nun ticari defterlerin tutulmasına ilişkin usul ve esaslarına 2011 ve 2012 yıllarında uyulmadığı, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarında ise uyulduğu, Davacı … Ltd. Şti/nin dava konusu döneme ait ticari defterlerinin incelenmesinden; Davanın tarafları arasındaki ticari ilişkinin, taraflar arasındaki Distribütörlük Sözleşmesinin ilk imzalandığı 30.12.2005 tarihinden sözleşmenin feshedildiği 31.12.2015 tarihine kadar kesintisiz ve yoğun olarak sürdüğü, sözleşmenin davalı şirket tarafından sona erdirildiği 31.12.2015 tarihi itibariyle, davacı … Ltd. Şti’nin davalı … … A.Ş/ne 2.247.846.79.-TI. tutarında borçlu göründüğü, 25.03.2016 dava tarihi itibariyle, borcun tamamı ödendiği gibi, davacı şirketin davalı şirketten 46.683.55.-TI. alacaklı durumuna geldiği, 31.03.2016 tarih ve 2196 nolu yevmiye maddesinde ise hesabın sıfırlandığı, taraflar arasında borç/alacak bulunmadığı, Davacı şirketin, 31.12.2010 döneminde (total bazda) toplam cirosu 36.554.260,02.-Tl. İken, 31.12.2011 döneminde % 40,41 oranında artış göstererek 51.326.932,26.-TL’ye, 31.12.2012 döneminde % 21,40 artarak 62.311.679,25.-TL’ye, 31.12.2013 döneminde % 7,45 artarak 66.955.362,89.-TL’ye, 31.12.2014 döneminde % 6,46 artarak 71.281.770,01.-TL’ye, 31.12.2015 döneminde % 2,9 oranında artış göstererek 73.347.502,52.-TL’ye yükseldiği, davalı şirketin taraflar arasındaki Distribütörlük sözleşmesini feshettiği 31.12.2016 döneminde ise davacı şirketin toplam cirosunun % 73.30 oranında azalarak 19.583.837.84.-TL’ye gerilediği, Davacı şirketin, 31.12.2010 döneminde net karı 95.728,82.-TL iken, 31.12.2011 döneminde % 55 oranında azalış göstererek 43.081,93.-TL’ye, 31.12.2012 döneminde % 58,46 azalarak 17.894,96-TL’ye gerilediği, 31.12.2013 döneminde % 654,23 artarak 134.968,61.-TL’ye, 31.12.2014 döneminde % 492,77 artarak 800.048,85.-TL’ye, yükseldiği, 31.12.2015 döneminde net karın % 2,94 azalarak 776.533,81.-TL’ye gerilediği, Davalı şirketin taraflar arasındaki Distribütörlük sözleşmesini feshettiği 31.12.2016 döneminde ise davacı şirketin dönem net karının % 93.22 oranında azalarak 52.662.33.-TLve gerilediği, Davalı … … A.Ş. ile olan ticari ilişkisine dayanarak, davacı şirket tarafından, 22.10.2015-17.12.2015 tarih aralığında, … Bank, … Bankası Ve …’tan alınıp 2016 yılında ödenecek olan spot kredilere ilişkin faiz tutarının, ticari defter ve banka dekontlarının incelenmesi sonucunda, 98.705.-TL olduğu, davacı şirketin … A.Ş. ile ilgili … kredileri ve teminat mektubuna ilişkin ödediği toplam komisyon tutarının, (24.490,64 + 7.87,50) 31.578.14.-TL olduğu, Dava dosyasına delil olarak sunulan, Ücret Hesap Pusulaları, İbranameler, İşten Ayrılış Bildirgeleri ile işten çıkarılan 6 personele ödenen kıdem ve ihbar tazminatı tutarlarının davacı şirketin ticari defter kayıtları ile uyumlu olduğu, 2015/Aralık ve 2016/Ocak döneminde ilgili personele ödenen kıdem ve ihbar tazminatlarının toplam tutarının 72.318.49.-TL olduğu, davacı … Ltd. Şti.’nin davalı …… A.Ş. ‘nin Distribütörlüğünü yaptığı, sözleşmenin sona ermesinden önceki son 5 yıl içinde, …… A.Ş ürünlerinin satışından, 2011 yılında 23.799,22.-TL, 2012 yılında 787.298.-TI., 2013 yılında 1.121.732,99.-TL, 2014 yılında 1.738.321,24.-TL, 2015 yılında ise 1.416.989,29.-TI. tutarlarında net kar elde ettiği, S Elde edilen 5 yıllık net karın basit ortalamasının : (23.799,22 + 787.298 + 1.121.732,99 + 1.738.321,24 + 1.416.989,29 : 5) 1.017.628.15.-Tİ. Olduğu, Bir başka ifadeyle, Davacı … Ltd. Şti.’nin, sözleşmenin feshedilmesinden önceki 5 yıl içinde …… A.Ş ürünlerinin satışından elde ettiği net ortalama kazancın 1.017.628.15-TL olduğu, bu tutarın aynı zamanda, davacı şirketin davalı şirket ile 2016 yılında da çalışmaya devam etmesi durumunda elde edebileceği muhtemel kazanç veya taraflar arasındaki sözleşmenin 2016 yılında da devam etmemesi nedeniyle, davacı şirketin elde etmekten yoksun kaldığı kazanç olarak da kabul edilebileceği, Sayın Mahkeme tarafından, davacı şirketin, yukarıda hesaplanan tazminat tutarlarını davalı şirketten talep edebileceği yargısına varılması durumunda, davacı şirketin, … 15. Noterliği’nin … tarih, … yevmiye sayılı ihtarnamesinin davalıya tebliğ edildiği 30.10.2015 tarihinden 25.03.2016 dava tarihine kadar geçen süre için, TC Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için uygulanmasını öngördüğü avans faizi oranında temerrüt faizini davalı şirketten talep edebileceği, 30.10.2015-25.03.2016 tarih aralığında bu oranın % 10,50 olduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir. Anılan rapora tarafların itirazlarının değerlendirilmesi için yeniden talimat yolu ile ek rapor aldırılmıştır. 07/03/2018 tarihli ek raporda özetle “…Davacı … Ltd. Şti.’nin davalı … … A.Ş. ‘nin Distribütörlüğünü yaptığı, sözleşmenin sona ermesinden önceki son 5 yıl içinde, …… A.Ş ürünlerinin satışından, 2011 yılında 145.540,50.-TI., 2012 yılında 794.618,24.-TL, 2013 yılında 1.150.543,36.-TI., 2014 yılında 1.878.490,70.-TL, 2015 yılında ise 1.552.642,49.-Tİ. tutarlarında net kar elde ettiği, Elde edilen 5 yıllık net karın basit ortalamasının : (145.540,50 + 794.618,24 + 1.150.543,36 + 1.878.490,70 + 1.552.642,49 : 5) 1.104.367.06.-TI. Olduğu, Bir başka ifadeyle, Davacı … Ltd. Şti.’nin, sözleşmenin feshedilmesinden önceki 5 yıl içinde … … A.Ş ürünlerinin satışından elde ettiği net ortalama kazancın 1.104.367.06.-TI. olduğu, bu tutarın aynı zamanda, davacı şirketin davalı şirket ile 2016 yılında da çalışmaya devam etmesi durumunda elde edebileceği muhtemel kazanç veya taraflar arasındaki sözleşmenin 2016 yılında da devam etmemesi nedeniyle, davacı şirketin elde etmekten yoksun kaldığı kazanç olarak da kabul edilebileceği…” yönünde görüş bildirilmiştir. Adresi İstanbul ilinde bulunan davalı şirketin dava konusu döneme ilişkin ticari defter ve kayıtları incelenerek, talimat yolu ile alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre uyuşmazlık noktalarının tespiti hususunda dosya bilirkişi heyetine tevdii edilmiştir. 13/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle “…Taraflar arasında İmzalanmış 30.12.2005 tarihli, 01.01.2011 tarihli, 01.01.2012 tarihli 3 adet “Distribütörlük Sözleşmesi” nin dava dosyasına sunulu olduğu, davalı tarafın … 16. Noterliğinin … tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı tarafa 31.12.2015 tarihi itibarıyla Distribütörlük sözleşmesinin fesih edileceğini bildirdiği, davacı yanın davalı yanın ihtarnamesine cevaben … 15. Noterliğinin … tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı tarafın sözleşmeyi feshine itiraz ettiği…Taraflar arasındaki sözleşmeye ilişkin feshin, eski kanun yürürlüğünün kaldırılmasından ve veni TTK Yürürlüğe giriş tarihinen sonra 19.10.2015 tarihli fesih ihtar ile 31.12.2015 tarihi itibariyle olağan fesih volu ile sona ereceğinin bildirildiği, aynı şekilde sözleşmenin 13/3 fıkrası ereceği sözleşmenin 5 yıldan fazla uzamayacağı hükmü gereği sözleşmenin 31.12.2015 tarihinde kendiliğinden sonra ereceği. 31.12.2015 fesih tarihinin veni TTK’m yürürlüğe girdiği tarihten sonra olduğu, ve veni kannnun yürürlüğüne dair 6103 savılı kanun m.2 gereği bu tür benzer sözleşmelerin sona erme hallerine TTK ve TBK hükümlerinin uygulanabileceği, bu “sona erme halinin” haricindeki hususlara taraflar arasındaki sözleşme eski kanun zamanında yapıldığından sözleşmenin içerikleri, yorumlanması ve sözleşme şartlarına, sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle yürürlükteki kurallar dikkate alınması gerekecektir. Davacı tarafından aralarında yapılan Distribütörlük sözleşmesinin. Tek satıcılık sözleşmesi olduğunun iddia edilmiş olduğu. doktrin ve uygulamada, bir tür sürekli bir edim içeren belirli bir bölgeye münhasır kılınarak yapılan sözleşmeleri “Tek satıcılık sözleşmeleri” olarak adlandırıldığı taktirde, bu tür sözleşmelerin “sona erme hallerinde de”. “Hakkaniyete avkırı düşmedikçe” TTK m. 122/5 bölümünde düzenlenen hükümler uygulama alanı bulabilecektir…Tek satıcılık sözleşmelerindeki esaslı unsurlarda biri olan belli bir coğrafyada satış, pazarlama ve münhasırlık konusu sadece … ilinin 4 ilçesine yönelik olup, tekel bölgesinin bu 4 ilçelerle sınırlı oluşu yanında, gerek nüfus gerek bu yörelerin diğer özellikleri ile büyükküğü avnı yerlere davalı üretici firma tarafından da satış yapılıyor olmasının etkisi dikkate alındığında taraflar arasında sözleşmede İsimlendirildiği şekliyle “Distribütörlük” “Bayilik Sözleşmesi” bulunup bulunmadığının her ne kadar aralarındaki sözleşmeye “Distribütörlük sözleşmesi” denmişse de bu konuda sözleşme içeriğinden ve sözleşmenin uygulanışı dikkate alınarak tarafların gerçek amaçlarının ne olduğunu incelemek gerekecektir. Yeni TTK’ nın yürürlüğe girmesinde önce yapılan süz konusu Sözleşmenin 3/3. Maddesinde “üretici firmanın da sata yanma yetkisi bulunması”. 4. Maddesinde davacı Distribütöre “ancak bu sözleşme koşullarında satıs yapma yetkisinin tanınmış olması”, madde 2’ de “Amacı ve niteliüi ne olursa olsun is bu sözleşme Distribütöre, herhangi bir acentelik veva yasal temsilcilik kakla veva şirketin önceden yazılı bir onayı olmaksızın şirket adına açıkca veva zımnen herhangi bir yükümlülük va da sorumluluk üstlenme veya yaratma va da şirketi herhangi bir şekilde taahhüt altına sokma hakkı ve yetkisi verilmemiştir” hükmü ve madde 5 de belirtilen “Hak ve yükümlülükler” ile madde 25/son cümlede “taraflarca sözleşmenin lafzı ve yorumunda tam bir mutabakata varılarak” hükümleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde tarafların aralarında yapılmış olan sözleşmenin veni kanunnn yürürlüğe girmeden önce vavgın olarak yapılan “Distribütörlük” Sözleşmesi kapsamında da” değerlendirilebileceği görülmüştür. Taraflar arasında yapılmış olan sözlesmenin “Tek satıcılık” va da “Distribütörlük olarak nitelendirilmesi fark etmeksizin, olağan fesih volu ve süresi sözleşmeye göre belirlendiğinden, taraflardan her biri sözleşmeyi TMK 2. ve 23. maddeleri güre ve olağan fesih voluvla 60 gün önceden bildirim ve yine sözleşmenin m. 13/3 gereği 5 yıllık uzamavacağı hükmü ile kendiliğinden 31.12.2015 tarihinde sözleşmeye davalı hukuki ilişki sona ereceğinden: aneak bundan sonra sözleşmeye davalı sona ermenin sonuçları eski ve yeni hükümlerin birlikte değerlendirilmesine göre olabilecektir. Yukarıda değerlendirmelere bağlı olarak tarafların hak ve yükümlülükleri bu değerlendirmeler kapsamında “Tek Satıcılık Sözleşmesi” ve “Distribütörlük Sözleşmesi” yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi yapılacaktır. Tek satıcılık sözleşmesinin tanımı 6102 s. TTK yürürlüğe girmeden önce verilmiş olan Yargıtay kararlarında, doktrindeki (Tandoğan, Borçlar Hukuku özel Borç İlişkileri,2008, s.28) tanımlamalara yer verilmiştir. Bu tanımlamalara gäre “Tek satıcılık sözleşmesi, yapımcı ile tek saha arasında hukuki ilişkileri düzenleyen, çerçeve niteliğinde ve sürekli öyle bir sözleşmedir ki, bununla yanıma, ürünlerin tamamını veva bir kısmım belirti bir bölgede tekele sahip alarak satmak üzere tek sahaya bedeli karşılığında göndermeyi, buna karşılık tek saha da. sözleşme konusu malların kendi adına ve hesabına satarak bu malların sürümünü artırmak için faaliyette bulunmayı yükümlenir” denilmiştir…Taraflar arasındaki sözleşme Tek satıcılık va da Distribütörlük olarak değerlendirilmesi fark etmeksizin sözleşmedeki 5 yıllık sürenin dolması nedeniyle kendiliğinden feshin gerçekleşeceği, eski TK zamanındaki yanılan ve yenilen sözleşmede belirlenen 60 günün öncesinden ve sözleşmenin bitim tarihi olan 31.12.2015 tarihinden 71 gün Öncesi davalı tarafindan feshi ihbarın süresinde yapıldığı, yanılan bu feshin geçerli olduğu, sözleşmede belirtilen bu hükümlere riayet edilerek yapılan feshe karsı, yeni TTK.m.122/5’de öngörülen 3 ayhk süre öncesinden feshin yapılması gerektiğinin ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılması sonucunu ve TMK m. 2’ne aykırı olabileceği, dosyamıza sunulan belgelerden “teminatın tamamlanmasına” yönelik ihtarının “sözleşme şartlarındann olduğu ve “ihtara rahnen verine ettirilmemesi durumlarının sözleseme hükümlerine avkınlık oluşturduğu ve yine ürünleri salan ait müşterilerin mal tedarikine yönelik ihtivariarımn karşılanmadığına dair dosyada bulunan tedarikçilerin yazılı beyanlarına da itiraz olunmadığı dikkate alındılında bu durumların sözleşmenin hakti feshin şarttan olarak değerlendirilebileceği, b-Taraflar arsında yapılan sözleşmenin tek satıcılık olarak değerlendirilmesi ve haksız feshin bulunması ve hakkaniyete uygun olması halinde ise son be; yıllık kar ortalaması üzerinden hesaplamalar île Davacı … Ltd. Sti.’nin. sözleşmenin feshedilmesinden önceki 5 vıl içinde … A.S ürünlerinin satışından elde ettiği net ortalama kazancın 1.104.367.06.-TL olarak tespit edildiği Yukarıda belirtilen ve karın tespitinde yapılan bu hesaplamalara davalının da aynı tekel bölgesine satışlar yapması, markanın ülke çapında tanınmışlığından başka davacı tarafındna bu tanınmışlığın dışında ve başkaca farklı bir şekilde satılan ürünlerin sürümünün avnca artırıldığına dair bir bilgi ve belge de bulunmadığı dikkate alındığında yukarıda yapılan hesaplamalara göre davacı için tespit edilen son 5 yıllık kazancın davacıya da haksız kazanımlara sebebiyet vermemesi ilkesi gereği ve tekel bölgesindeki sürümünün artırımının beraber oluşturulduğu yaklaşımı ile davacının fesihte haklı olması halinde. 1.104367.06.-TL:2=552.183.53-TL tazminatın hakkaniyet açısından daha uygun olabileceği, Taraflar arasmda yapılan sözleşmeler tek satıcılıktan avrı Distribütörlük va da bayilik olarak değerlendirilmesi halinde ise: yine sözleşmenin bitiminden 60 öncesi süresinde yapılan olağan fesih ihbarı ve yine 5 yıllık sürenin dolması ile kendiliğinden sona ereceği ayrıca davalı taraıfndan yapılan ihtara rağmen teminatın yerine getirilmemesi ile alt müşterilerin ürün ihtiyaçlarının karşılanmadığına yönelik bu müşterilerinin dosyadaki itiraza uğramayan yazıları bir bütün olarak sözleşme şartlarına avkırılık olarak değerlendirilmesi halinde davacıya ait herhangi bir tazminat hakkı olamayacağı, Diğer yandan sözleşmenin Distribütörlük olarak değerlendirilmesi ve yapılan feshin haksız olunmasının kabulü halinde ise, tek satıcılık sözleşmesinde uygulama alanı olan denkleştirme tazminatı değil, taraflar arasmda yapılan sözleşmenin feshi için belirlenen 60 günlük makul süre ile sınırlı şekilde zarar hesabı yapılması ile tespit edilmesi gerekeceği, Dosyamızda denkleştirme için tespiti yapılan 5 yıllık kar kaybının, yeni bir sözleşme yapmak için, sözleşmenin fesih ihbarı ile belirlenen 60 günlük sürenin hesaplanmasında baz ahnmasmm uvgun olabileceği ve tespit edilen 1.104.367.06TL: 5 yıl/ (1825 gün =605.13TL(1 gün)x 60 eün= 36.307.95TL tazminat olabileceği” yönünde görüş bildirilmiştir. Bilirkişi raporları, gerekçeli ve denetime elverişli kabul edilmiştir.
Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; taraflar arasında 30/12/2005, 01/01/2011 ve 01/01/2012 tarihli 3 adet “… A.Ş. Distribütörlük Sözleşmesi” başlıklı sözleşme akdedildiği ve ticari ilişkinin 30/12/2005-31/12/2015 tarihleri arasındaki dönemde aralıksız olarak devam ettiği sabit olup, uyuşmazlık taraflar arasında akdedilen 01/01/2012 tarihli en son sözleşmenin 13. maddesinde belirtildiği şekilde davalı şirket tarafından davacı şirkete keşide edilen 19/10/2015 tarihli ihtarın haksız fesih niteliğinde bulunup bulunmadığı, buna bağlı olarak davacı tarafın denkleştirme tazminatı talebinin ve diğer maddi tazminat taleplerinin yerinde olup olmadığı, yine sözleşmenin haksız feshedilmediğinin kabulü halinde davacı şirketin sözleşmenin yenileneceği yönünde intiba uyandırmak sureti ile davacı şirketin uğradığını iddia ettiği zarar talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Anılan sözleşme metninde bayiilik, acentelik vb. başka ibarelere yer verilmemiş olduğu, anılan sözleşmede davacı şirketin “Distribütör”, davalı şirketin “şirket” olarak adlandırılacağının kararlaştırıldığı, “Konu” başlıklı 4. maddesinde “Distribütör bu sözleşme yürürlükte kaldığı müddetçe kendine tahsis edilen faaliyet bölgesinde aktif satış ve dağıtım yapmak üzere (bkz. Ek:1 Distribütörün dağıtım/faaliyet bölgesi), sözleşme konusu ürünlerin alkollü içecek satış belgesi olan şirketin göstereceği veya kendi bulduğu her yerde iş bu sözleşmede yer alan koşullar dahilinde satış ve dağıtımını yapma hak ve yükümlülüğüne sahiptir. Dağıtım ve satış hedefleri bu sözleşmenin özel kurallar kısmında detaylı olarak belirtilmiştir.” düzenlemesinin yer aldığı ve bu düzenlemeye göre …, …, …, … ilçelerinde davacıya satış hakkı tanındığı, diğer yandan anılan sözleşmenin “Münhasırlık” başlıklı 3. maddesinin 3/3 maddesinde “Ayrıca şirket distribütörün faaliyet bölgesinde bulunan zincir marketler (…, …, … vb.) ve hotel, restaurant ve kafeterya gibi distribütöre nazaran farklı düzeyde şirket ürünlerine odaklanmış, nihai satış noktaları da dahil olmak üzere doğrudan dağıtım ve satış yapabilir ve/veya yaptırabilir. Şirketin bu tür uygulamaları sözleşmeye aykırılık olarak nitelendirilemez.” düzenlemesinin yer aldığı, bu düzenleme ile …, …, …, … ilçelerinde davalı şirketin de mal satımı yapabileceğinin açıkça belirtildiği ve fiilen de bu bölgelere davalı şirket tarafından da sözleşme süresince satışların yapıldığı ve bu hususun davacının da kabulünde olduğu, bu durumda davacı tarafa davalının ürettiği ürünler ile ilgili olarak tekel hakkına haiz bir aracılık işi verilmemiş olduğu anlaşılmıştır. Anılan sözleşmenin “Yürürlüğe Girmesi Ve Sona Ermesi” 13. maddesinde “…İş bu sözleşme, 21. Maddesinin c şıkkında belirtilen şartın gerçekleştiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve 31/12/2012 tarihi gecesi saat 24:00’e kadar yürürlükte kalır. Kararlaştırılan bu sürenin sona ereceği tarihten 60 takvim günü evvel taraflardan herhangi biri karşı tarafa noter vasıtası ile yazılı olarak bildirimde bulunmak kaydı ile bu sözleşmeyi tek yanlı olarak fesih hakkına sahiptir. Taraflardan herhangi birisince bir bildirim yapılmadığı takdirde sözleşme aynı şartlar ile 1 yıllık süre için uzayacaktır. Ancak sözleşmenin bu şekilde uzaması yürürlüğe giriş tarihinden itibaren 5 yıldan fazla olamaz. Sözleşmenin bu şekilde sona ermesinde taraflardan herhangi bir cezai şart veya her ne adı altında olursa olsun tazminat veya kar kaybı talep ve ödeme yükümlülüğü yoktur…” düzenlemesinin yer aldığı ve bu düzenlemeye göre davalı tarafça davacıya keşide edilen … 16. Noterliği’nin … tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmenin yenilenmeyeceğinin belirtilerek fesih bildiriminde bulunulduğu, bu bildirimin sözleşmedeki düzenlemeye uygun olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili anılan sözleşme ilişkisinin “Tek Satıcılık Sözleşmesi” niteliğinde olduğunu, davalı tarafça yapılan feshin TBK 121 maddesi hükmüne aykırı olduğunu, diğer yandan davalının 2015 yılının Haziran ve Temmuz aylarında sözleşmenin ifâsına yönelik olarak 900.000,00-TL tutarında banka teminat mektubu talep ettiğini, talebe istinaden 30/07/2015 tarihli teminat mektubunun davalıya verildiğini, davalının bu talep ve davranışı ile sözleşmenin 2016 yılında da devam edeceği yönünde güven verdiğini, bu yönü ile de feshin TMK 2 maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırı olduğunu öne sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile TTK 122 maddesi uyarınca 1.154.195,00-TL denkleştirme tazminatı, 10.000,00-TL kazanç kaybından doğan maddi zarar, 10.000,00-TL sözleşmenin devam edeceğine güvenerek müvekkilinin kullandığı banka kredilerinden dolayı ödemek zorunda olduğu masraf ve komisyonlardan doğan maddi zarar, 10.000,00-TL sözleşmenin feshi nedeni ile davacının iş sözleşmeleri feshedilen işçilere ödediği tazminatın tahsilini talep etmiştir. Portföy tazminatı (denkleştirme talebi) ilk defa kanunî düzenleme ile 6102 sayılı TTK’nun 122. maddesinde hüküm altına alınmıştır. TTK 122 maddesinde “(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. (2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (3) Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz. (4) Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir. (5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm ile acentenin müvekkiline sağladığı müşteriler veya müvekkiline sözleşme sona erdikten sonra bu müşterilerden sağlamaya devam ettiği faydaya bir karşılık olmak üzere acenteye uygun bir tazminat talep etme hakkı tanınmış olup, müşteri (denkleştirme) tazminatı acente ve tek satıcılık sözleşmelerinde uygulama imkanı bulmaktadır. “Acente”nin tanımı TTK 102 maddesinde yapılmış olup, TTK 102 maddesi “Ticarî mümessil, ticarî vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukukî konuma sahip olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içerisinde sürekli olarak ticarî bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerden aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.” hükmünü içermektedir. Tek satıcılık sözleşmesi ise imalatçı (yapımcı) ile tek satıcı arasındaki hukukî ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde sürekli bir sözleşmedir. Bununla yapımcı imalatının tamamına veya bir bölümüne belirli bir bölgede tekel hakkına sahip olarak satmak üzere bedeli karşılığında sadece tek satıcıya göndermeyi, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu mamulleri kendi namına ve hesabına satarak bu mamullerin sürümünü artırmak için faaliyette bulunmayı üstlenir. Bu durumda somut olayda davacı ile davalı arasında TTK’da ifade bulduğu anlamda bir acentalık ilişkisi bulunmadığı, yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere anılan sözleşmenin 3.3 maddesi uyarınca davacıya tekel hakkı tanınan 4 ilçede sözleşme süresince davalı üretici firma tarafından dasatışlar yapıldığı, bu nedenle davacının tek satıcı olmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin distribütörlük-bayilik ilişkisi olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Denkleştirme tazminatının bayilik sözleşmelerinde uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Diğer yandan davacı taraf, davalı tarafça anılan sözleşmenin yenileneceği izlenimi uyandırıldığını ve buna güvenerek bir takım maddi yükümlülükler altına girdiğini iddia etmiş ise de delil olarak gösterilen davalının “Teminat Mektubu Talebi” olayların akışına göre ve somut olayın özelliklerine göre iddianın ispatı yönünde yeterli kabul edilmemiş olup, dolayısı ile davacı bu yöndeki iddiasını ispat edememiştir. Tüm bu sebeplerden dolayı subut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 20.223,10-TL harçtan mahsubu ile bakiye 20.178,70-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 100,00-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı vekili lehine hesaplanan 59.475,85-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.28/02/2019

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza