Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1095 E. 2018/105 K. 07.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1095 Esas
KARAR NO : 2018/105

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/11/2016
KARAR TARİHİ : 07/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili karşı dava olarak açtığı dava dilekçesinde özetle; davalının Noter kanalı ile 23/01/2013 tarihli ihbarnameyi göndererek taraflar arasındaki 24/04/2012 tarihli sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini, davalının fesih ihbarında, taraflar arasındaki sözleşmeye konu hizmetin ( chek-up hizmeti satılması) … Genel Müdürlüğü tarafından reklam faaliyeti (talep oluşturmaya yönelik faaliyet) olarak nitelendirildiğini ve reklam faaliyetinin yasak olduğunun hatırlatıldığını ifade ettiğini, taraflar arasındaki sözleşmeye devam ederse cezai müeyyidelere maruz kalabileceğini gerekçe göstererek taraflar arasındaki sözleşmenin ” haklı sebebe binaen derhal feshedildiğini ” ihbar ettiğini, davalının taraflar arasındaki 24/04/2012 tarihli sözleşmeyi haklı sebebe istinaden derhal tek taraflı olarak feshedebilmesi için müvekkili şirkete bir kusur isnad edilmesi gerektiğini ancak davalının da kabul ettiği gibi müvekkilinin sözleşmenin sona ermesine sebep olacak hiçbir kusurunun olmadığını, dolayısıyla davalının haklı sebeple sözleşmeyi feshetme hakkı olmadığını, … Genel Müdürlüğü’nün taraflar arasındaki sözleşmeye konu hizmeti reklam faaliyeti olarak nitelendirmesinin ve reklam faaliyetinin yasak olduğunu hatırlatmasının da davalı tarafından haklı fesih sebebi olarak kullanamayacağını, … Genel Müdürlüğü’nün yazısında bahsettiği mevzuatı davalının bildiğini, mevzuata aykırı bir sözleşme yapmış ise bu durumun kendi kusurundan kaynakladığını ve kendi kusuruna dayalı olarak da sözleşmeyi feshedemeyeceğini, müvekkilinin bu fesih sebebiyle oluşan tüm zararlarını tazmin etmesi gerektiğini, davalının sözleşmenin feshinden sonra bir yıl daha hizmet verme yükümlülüğünün bulunduğunu, bu yükümlülüğüne de aykırı davrandığını, davalının fesihten sonra check-up hizmeti vermemesi nedeniyle bu hizmeti satın alan müşterilerinin müvekkilinden paralarını istediklerini, davalının gerek haksız feshi gerekse de fesihten sonraki yükümlülüklerine aykırı davranması nedeniyle müvekkilinin büyük zarara uğradığını, sözleşmenin haksız ve derhal feshedilmesi sebebiyle oluşan kar kaybı, müşterilere geri ödemek zorunda kalınan bedeller, sözleşmenin devamına güvenerek yapılan yatırımlar ve sözleşmenin sona ermesi sonrasında işçilere ödenmek zorunda kalınan ücretler, kira bedelleri, aylık kira bedeli ve sair ödemelerin müvekkilinin bu konuda uğradığı zararlardan bazıları olduğunu, 2013 yılının Ocak ayında müvekkili nezdinde 60 kişi çalıştığını, 23/01/2013 tarihli fesih ihbarnamesinden sonra çalışan işçi sayısının takip eden ayda 36’ya düştüğünü, bu işçilerin davalının sözleşmeyi feshetmesi sebebiyle işten çıkarıldığını ve dolayısıyla da bu işçilere ödenen kıdem ve ihbar tazminatlarının haksız fesih yapan davalıdan karşılanması gerektiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00 TL tazminatın davalıdan en yüksek ticari faizi ile birlikte tahsiline, davalının müvekkilinden alacaklı olduğu tespit edilir ise o alacağın belirsiz alacak davasına konu ettikleri borç ile takas-mahsubuna, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; karşı dava açılabilmesi için asıl davanın açılmış ve halen görülmekte olması ve karşı davada ileri sürülecek olan talep ile asıl davada ileri sürülen talep arasında takas veya mahsup ilişkisinin bulunması yahut bu davalar arasında bağlantının mevcut olması gerektiğini, davacı tarafından ileri sürülen talepler ile huzurdaki davanın konusunu oluşturan alacak talepleri arasında takas veya mahsup ilişkisi bulunmadığını, taraflarınca açılan davanın ticari ilişkiye dayalı itirazın iptali davası olduğunu ve iş bu ticari ilişkiden doğan likit alacağın tahsilinin talep edildiğini, davacının dava konusu ile hiçbir bağlantısı bulunmamasına ve sözleşmenin feshinin üstünden 2 yıldan uzun bir geçmesine rağmen sözleşmenin feshinin haksız olduğunu iddia ederek belirsiz alacak davası açtığını, bununla birlikte yerleşik yargıtay içtihatları uyarınca takas edilecek borçların aynı türde olması gerektiğini ve henüz doğmamış alacakların takas edilemeyeceğini, müvekkilinin alacağının kolaylıkla tespit edilebileceğini, davacının bir itirazın iptali davasında sözleşmenin geçerliliğini yahut feshini tartışarak davayı sürüncemde bırakmaya çalışmakta olduğunu, taraflarınca ikame edilen dava ile hiçbir bağlantısı bulunmayan iddia ve talepler ile takas müessesinden haksız olarak yararlanmaya çalıştığını, nitekim huzurdaki dava ile karşı dava arasında hiçbir bağlantı bulunmadığını, iki davanın ayrı ayrı incelenmesi gerektiğini, davacının müvekkili şirket nezdinde bir alacağı bulunmadığını ve var olmayan bir alacağın takasa konu edilmesinin de mümkün olmadığını, taraflar arasındaki sözleşme yasal mevzuata uygunluk amacıyla haklı sebeple feshedildiği için müvekkilinin davacıya karşı sorumluluğunun bulunmadığını, davacının hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz alacak iddiaları ile sebepsiz zenginleşme amacı taşıdığını, davacının sözleşmenin feshinin akabinde başka bir özel hastane ile anlaşma sağlandığını, üstelik bu hususun şirket yetkililerince bildirildiğini, hizmet almak isteyen kişilere bir seçenek olarak sunulduğunu, bu bağlamda davacının herhangi bir kar mahrumiyeti veya işçileri aleyhine bir durum oluşmadığını, söz konusu alacak kalemleri ile sözleşmenin feshi arasında herhangi bir nedensellik bağı bulunmadığını, davacının iddia ve taleplerini kabul anlamına gelmemek ile birlikte davacının haksız fesih ile hem müspet zarara ilişkin hem da menfi zarara ilişkin taleplerde bulunduğunu, menfi zarar ile müspet zararın birlikte talep edilmesinin mümkün olmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, itirazın iptali davasında karşı dava olarak açılmış sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan kar kaybı ve zararların tazmini talebine ilişkindir.
Mahkememizce, davalı tarafça itirazın iptali davası olarak açılan 2014/1376 Esas sayılı dosyada 08/11/2016 tarihli celsede karşı dava olarak açılan iş bu davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verildiği, tazminat talebi ile ilgili yargılamaya bu dosya üzerinden devam edildiği, Mahkememizin 2014/1326 Esas sayılı davasında karşı dava olarak açılan davanın konusu, tarafları ve talep sonucu ile bu davanın tarafları, konusu ve talep sonucunun aynı olduğu, 2014/1326 Esas sayılı dosyada karşı davanın 23/03/2015’de açılmış olduğu, bu davanın ise tefrik edildiği 2014/1376 Esas sayılı dosyada karşı dava olarak 04/05/2015 tarihinde açıldığı, dava tarihi itibariyle 2014/1326 Esas sayılı dosya üzerinden açılan davanın sonuçlanmayıp derdest olduğu, derdestliğin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-ı maddesi uyarınca dava şartı olarak düzenlendiği ve 115. maddesi uyarınca Mahkememizce yargılamanın her aşamasında re’sen nazara alınabileceği anlaşılmış olmakla derdestlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Karşı dava sureti ile 04/05/2015 tarihinde açılan iş bu davanın konusu, tarafları ve talep sonucunun mahkememizin 2014/1326 Esas sayılı dosyasında karşı dava sureti ile 23/03/2015’te açılan davanın konusu, tarafları ve talep sonucunun aynı olduğu anlaşılmakla derdestlik nedeniyle DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Karar ve ilam harcı 35,90 TL’den peşin alınan 27,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 8,20 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereği hesaplanan 100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/02/2018

Katip …

Hakim …
E-İmza