Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1067 E. 2018/118 K. 08.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1067 Esas
KARAR NO : 2018/118

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 10/11/2016
KARAR TARİHİ : 08/02/2018

İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/255-2014/100 E.K. Sayılı 21/04/2014 tarihli kararının Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2014/16083-2015/13331 E.K. Sayılı 19/11/2015 tarihli ilamı ile bozulması neticesinde dosya mahkememize tevzii edilmiş olup mahkememizin yukarıdaki esas sırasına kaydı yapılarak yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …bank … Bölge Müdürü …’in davalı bankanın … Projesi kapsamında olmakla 24.09.2010 tarihinde … Ticaret Odası’nı ziyareti sırasında “Sanatçi …’e …’da …” şeklinde beyanda bulunduğu, bu beyanat üzerine konunun medyada çok büyük bir şekilde yer aldığı, davalı bankanın bununla da yetinmediği, “…” başlıklı bir kitapçık yayınlamak suretiyle yüzbinlerce müşterisine bu kitapçığı bedelsiz olarak dağıttığı, bu kitapçıkta davacı …’in ağzından çıkmış gibi gösterilen beyanın da yayınlandığı, davacının davalı bankaya hiçbir şekilde böyle bir açıklama yapmadığı, …bank Bölge Müdürü …’in beyanatı üzerine basında buna dayanan pekçok haberin yer aldığı, …bank’ın bu kredi imkanının tanıtımı için basın toplantısı yaptığı ve toplum bazında etkili olabilmek için davacı … gibi bilinen tanınan, güvenilen ve çok sevilen ismi kullanmaktan çekinmediği, böylece …bank uyguladığı ve pazarlamaya çalıştığı kredinin tanıtımını sağlamayı hedeflediği ve bunu başardığı, krediyi kullanan kişinin … olmadığı, davacının kardeşi … ile ortak bir şirket kurduğu, tarım ve hayvancılık alanında faaliyet göstermekte olan …ve Tic.Ltd.Şti.ünvanlı bu şirketin davacının ailesi tarafından işletilmekte olduğu, bu nedenle davacının hisse sahibi olduğu şirketin ..bank’dan kredi almasının söz konusu olduğu, …’in hisse sahibi olduğu şirket ile kendisinin farklı olduğu, bu nedenle …’in kredi borçlusu olarak yansıtılması nedeniyle …bank’ın gerçeği yansıtmayan beyanda bulunduğu, davacının basın toplantısında bu şekilde isminin anılmasına ve reklam malzemesi yapılmasına rızasının bulunmadığı, davacının hissedarı olduğu şirketin …bank’tan kredi aldığı doğru ise de davacının yahut şirketin bu ticari ilişkinin kamuya açıklanması konusunda herhangi bir rızasının bulunmadığı, bu nedenle yapılan eylemin tamamının hukuka aykırı olduğu, …bank’ın kredi müşterisini açıklamakla gizlilik alanını ihlal ettiği, davalı bankanın davacıyı reklam malzemesi olarak kullanması ve onu kredi borçlusu olarak açıklamasının kişilik hakkının hukuka aykırı olarak ihlali niteliğinde olduğu, bu nedenle davacının Medeni Kanunun 25.maddesi çerçevesinde tazminat talep etme yanında vekaletsiz iş görme nedeniyle davalı bankanın elde ettiği geliri talep etme hakkının bulunduğu, bu çerçevede davacının maddi ve manevi tazminat talep edebileceği gibi “vekaletsiz iş görmeden kaynaklanan” dava da açabileceği, MK 25/3.maddesinin tecavüz edilen kişinin ihlal eden failin bu sebeple elde ettiği kazancı vekaletsiz iş görme kurallarına göre talep edebileceğinin öngördüğü, …bank’ın …’i reklam malzemesi olarak kullanması neticesinde çok yüksek miktarlarda kazançlar elde ettiği, bu nedenle davacının MK 25/3.maddesi uyarınca elde edilen bu kazançların tamamını talep etme hakkının bulunduğu, ancak davalı bankanın davacıyı reklam malzemesi olarak kullanması sebebiyle elde ettiği kazancın davacı tarafından bilinmesinin mümkün bulunmadığı, BK 42/2.maddesinin kıyasen uygulanması yoluyla mahkemece bu miktarın tespit edilmesinin gerektiği, davalı bankadan fazlaya dair talep ve dava haklarısaklı kalmak kaydıyla şimdilik 500.000-TL vekaletsiz iş görme alacağının kişiliğe saldırı tarihi olan 24.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte yine, kişilik hakkı ihlal edilen davacının manevi zarara da uğradığından bahisle 100.000-TL manevi tazminatın da aynı tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde iddia olunan beyanları gerçeği yansıtmadığı, zira dava dilekçesinde belirtildiği şekilde …bank … Bölge Müdürü …’in … tarihinde … Ticaret Odasında bir beyanatının bulunmadığı, bu hususta … Ticaret ve Sanayi Odasının … tarihli yazısında “… tarihinde …bank adına yapılan ziyaret mutad bir ziyaret olup herhangi bir basın toplantısı yapılmamıştır. Otamız Web sitesinde çıkan haberler …bank yönlendirmesi ya da bilgisi dahilinde olmayıp standart uygulamamızdır.” ifadesiyle yapılan ziyarette davacı ile ilgili herhangi bir bilgi verildiğine veya dava dilekçesinde belirtildiği şekilde bir açıklama yapıldığına dair hiçbir kanıtın bulunmadığı, …bank … Bölge Müdürü tarafından herhangi bir basın toplantısının düzenlenmediği, davacının ortağı olduğu … Firmasının davalı bankadan kullandığı yatırım kredisi çerçevesinde ekspertizi yaptırıldıktan sonra mevcut olan bir süt hayvancılığı çiftliği satın aldığı, … adına sıfırdan bir çiftlik kurulduğu ifadesinin doğru olmadığı, dava dilekçesinin aksine dava konusu olayın … tarihinden çok önce medyaya yansıdığı, kamuya mal olmuş bir sanatçı hakkında medyaya yansımış ve haber olmuş bilginin herkesçe bilindiği ve alenileştiğinin kabulünün gerektiği, benzer haberlerin … tarihinde … gazetesinde, yine … tarihinde … web sitesinde, … tarihinde … Gazetesinde, … tarihinde … web sitesinde yer aldığı, yine … yer alan beyanların davacıya ait beyanlar olduğu, yine davacı … ‘in davalı banka ile kredi ilişkisinin olduğu, bu kredi ilişkisinde davacının bizzat kendisinin kredi borçlusu olup kendisine tarım iş kolu olan kredi olan üretici kart verildiği, …ve Tic.Ltd.Şti.ve …’nun bu kredinin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olduğu, bunun yanısıra davalı banka ile davacının ortağı olduğu …ve Tic.Ltd.Şti.arasında kredi ilişkisinin kurulduğu, bu kredi ilişkisine şirket ortağı olan davacı …’in de müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu, davalı bankanın davacının kişilik haklarını ihlal etmediği, ismini, resmini reklam malzemesi olarak kullanmadığı, davacının davalı banka ile imzaladığı Temel Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesinin 15.31.maddesi ile aralarındaki kredi ilişkisinin açıklanmasına izin verdiği ve razı olduğu, davalı bankanın davacının müşteri sırrı niteliğindeki bilgilerini hiçkimse ile paylaşmadığı, dava konusu olayda vekaletsiz iş görme hükümlerinin uygulanamayacağı, davacının … Kitapçığında isminin kullanılmasına Temel Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesinin 15.31.maddesine göre önceden izin verdiği ayrıca 24.09.2010’dan işbu dava tarihi olan 13.06.2011 tarihine kadar herhangi bir itiraz ve şikayetinin de olmadığı, dava konusu olayda yine manevi tazminatın yasal olarak şartlarının oluşmadığı, yine davacının davalı banka ile imzalamış olduğu Temel Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi ile davalı bankadan manevi tazminat talebinde bulunmayacağını kabul ve beyan ettiği, davalı bankanın her türlü dikkat özen yükümlülüğünü ve gözetim-denetim faaliyetlerini yerine getirdiğinden bahisle açılan davanın reddine, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
… 43. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/255-2014/100 E.K. Sayılı 21/04/2014 tarihli kararı ile “Davanın KISMEN KABULÜNE,1-Davacı vekilinin maddi tazminat isteminin yerinde görülmediğinden REDDİNE,2-Davacı vekilininmanevi tazminat isteminin KISMEN KABULÜ ile 20.000-TL manevi tazminatın 24.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE” karar verilmiş olup, kararın taraflarca temyiz edilmesi neticesinde Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2014/16083-2015/13331 E.K. Sayılı 19/11/2015 tarihli ilamı ile “Mahkemece, davalı tarafından hazırlanan tanıtım kitapçığında davacının ağzından çıkmış gibi verilen ve davacının rızası olmaksızın kullanılan ifadelerin davacının kişilik haklarını ihlal edici nitelikte olduğu kabul edilmiştir. Ancak davalının bu eylem sonucu bir kazanç elde ettiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle maddi tazminat istemi reddedilmiştir. Hazırlanan kitapçığın reklam amacıyla kullanıldığı ve davacının adının bu kitapçıkta yer almasının davacının kişilik haklarının ihlal ettiği kabul edildiğine göre; Türk Medeni Kanunu’nun 25/3. maddesi uyarınca davacı, davalının bu eylem nedeniyle sağladığı kazancı vekaletsiz iş görme hükümlerine göre davalıdan isteyebilir. Davalının bu eylem sonucu bir kazanç elde ettiği açık ise de; bu kazancın miktarının tam olarak belirlenebilmesi de mümkün değildir. Şu durumda; olay tarihi itibariyle yürürlükte olup uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 42. maddesi (6098 s. TBK m. 50/2 ) yol gösterici niteliktedir. Mahkemece yapılan araştırma ve alınan bilirkişi raporu sonucu, söz konusu kazancın miktarı tam olarak tespit edilemediğinden, anılan yasa hükmü gereğince zarar miktarı hakkaniyete uygun olarak belirlenmelidir. Mahkemece açıklanan olgular ve yasal düzenleme dikkate alınmadan davacının maddi tazminat isteminin reddi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenle davalı yararına, (3) sayılı bentte gösterilen nedenle davacı yararına BOZULMASINA” karar verilmiş olup, mahkememizce bozma ilamına uyulmuştur.
Davacı vekili yargılama aşamasında davanın ticari dava olmadığını, davada görevli mahkemenin Fikr-i ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğunu belirterek görevsizlik kararı verilmesi talebinde bulunmuştur. Ticari davalar 6102 sayılı TTK’nun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medeni Kanunu’nun rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ile 969. Maddelerinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ile 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ile 519 komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ile 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ile 554 havale hakkındaki 555 ile 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ile 580. Maddelerinde, fikr-i mülkiyet hukukuna dair mevzuatta borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde ön görülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede 6 bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletme ile ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
6100 sayılı HMK 331 maddesinde düzenlenen “Hakim Türk Hukuku’nu re’sen uygular.” hükmü uyarınca bir davada olayların açıklanması taraflara hukuki nitelendirmesi hakime ait bir görevdir. Bu yasal düzenlemeler karşısında somut olayın değerlendirmesine gelince, davacının isminin dava konusu eylem gerçekleştiği dönemde “…” markası adı altında … marka no ve 10 yıl süre ile Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil edildiği, davalı banka tarafından izinsiz olarak davacının isminin tanıtım kitapçığında kullanılarak reklam değerini arttırdığı öne sürülerek maddi-manevi tazminat talebinde bulunulmuş olup, davanın niteliği gereği ticari dava olmadığı, Fikr-i ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin görevi kapsamında olduğu, HMK 114. maddesinde mahkemenin görevli olmasının dava şartı olarak gösterildiği, HMK 115. maddesinde de dava şartlarının mevcut olmaması halinde davanın usulden reddi gerekeceğinin ifade edildiği, ayrıca görevin kamu düzenine ilişkin olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerekmekte olup, mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, HMK 114/1-c ve HMK 115/2 md. uyarınca davanın usulden reddine,
2-HMK 20/1 md. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık hak düşürücü süre içerisinde taraflarca mahkememize başvurularak talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli … Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi takdirde talep halinde mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-HMK 331/2 md. uyarınca yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususlarında görevli mahkemece karar verilmesine, mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususunda da karar verilmesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/02/2018

Başkan
E-İmza
Üye
E-İmza
Üye
E-İmza
Katip
E-İmza