Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/878 E. 2020/74 K. 06.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/878 Esas
KARAR NO : 2020/74

DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 10/09/2015
KARAR TARİHİ : 06/02/2020

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; taraflar arasında 26/11/2013 tarihli elektromanyetik işyeri sözleşmesi akdedildiğini, iş bu sözleşme ile müvekkili şirketin alt yüklenici sıfatı ile … bölgesindeyer alan … (… -… – … Anonim Ortaklığı)’na ait kamp projesi işinde yer alan elektromanyetik işlerinni yapılmasını üstlendiğini, müvekkili şirketin iş bu sözleşme kapsamında şirkete keşif bedelinin %10’u olan 280.000,00 ABD doları kadar kati teminat mektubu teslim edildiğini, müvekkili şirketin sözleşmenin i,mzalanması ile proje çizimlerine başlandığını, proje çalışmaları doğrultusunda malzeme marka onaylarının tamamlandığını, şantiyede tüm çalışmaların plan dahilinde devam ettiğini, müvekkili şirketin çalışmalarının devam ettiği sırada bölgede yaşanan terör faaliyetleri nedeni ile bölgede yoğun can kayıpları yaşandığını, müvekkili şirketin çalışanlarının 10/04/2014 tarihi itibari ile işveren davalı şirket talimatı doğrultusunda şantiyeden ayrılarak Türkiye’ye döndüklerini, işin durdurulması ve çalışanların ülkeye dönmesinin bizzat davalı şirketin üst iş veren … ile almış olduğu bir karar olduğunu, tüm bunlara rağmen davalı işverenin müvekkili şirkete 02/09/2015 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnameyi göndererek müvekkilinin yükümlülüklerini tamamlamamış olduğunu belirttiğini, bölgede işçi çalıştırılmasının işçiler açısından hayati tehlike arz etmesi sebebi ile ifanın aşırı güçleşmesi bir yana olanaksızlaşmış olduğundan sözleşmenin ayakta tutulmasının mümkün bulunmadığını belirterek davanın kabulü ile TBK md. 138 uyarınca 26/11/2013 tarihli elektromanyetik işyeri sözleşmesinin sürekli edimli olmasından mütevellit feshine, davalı şirkete verilmiş olan 280.000,00-ABD Doları tutarında teminat mektubunun müvekkili şirkete iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 16/09/2015 tarihli dilekçesinde; dava dilekçesinde iadesi talep edilen 11/12/2013 tarihli 280.000,00-USD bedelli teminat mektubunun 11/09/2015 tarihi itibari ile … Bankası … Şubesi nezdinde nakte çevrildiğinin öğrenildiğini, talep sonucunun HMK 141 maddesi uyarınca değiştirilmesinin gerektiğini belirterek TBK md. 138 uyarınca 26/11/2013 tarihli elektromanyetik işyeri sözleşmesinin sürekli edimli olmasından mütevellit feshine, davalı şirkete verilmiş olan ve davalı tarafça haksız ve hukuka aykırı surette tahsil edilmiş olan teminat mektubu bedeline karşılık 280.000,00-ABD dolarının davalıdan tahsiline ve TMK 25/2 maddesi uyarınca mahkeme ilâmının tirajı yüksek bir gazetede yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş olup, 20/04/2016 tarihli dilekçesinde 280.000,00-ABD Dolarının teminat mektubunun nakte çevrildiği 11/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davaya konu sözleşme 02/09/2015 tarihli ihtarname ile feshedilmiş olduğundan sözleşmede yer alan yetki maddelerinin de geçerliliğini yitirdiğini, genel yetki şartları gereği yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davacı yanın talep sonucunun HMK 141 maddesi uyarınca değiştirildiğine dair beyan dilekçesinin usul ve yasada yeri olmadığını, dava konusu talebin değiştirilmesinin ancak davanın tamamen ıslahı ile mümkün olduğunu, nakte çevrilmiş bulunan teminat mektubunun iadesi talebi ile açılan davanın terditli taleple açılmadığını ve uygun sürede ıslah edilmediğini, bu nedenle taleple bağlılık ilkesi uyarınca konusuz kalan davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu sözleşmenin müvekkili şirket tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, müvekkili trafından sözleşme konusu işin süresi içerisinde bitirilmeme sebebinin sorulduğunu ancak davacı tarafından yazılı açıklama sunulmadığını, davacı tarafın 280.000,00-USD tutarındaki avans harcamalarına ilişkin resmi döküman ve belgelerin müvekkili tarafından talep edilmesine rağmen sunmadığını, dava konusu sözleşmenin mücbir sebep nedeni ile değil haklı nedenle feshedildiğini, bu nedenle davacı yanın şantiyede koşullarının mücbir sebep teşkil ettiği yönündeki beyanlarının dava yönünden itibar edilebilir olmadığını, dava konusu teminat mektubunun müvekkili şirket tarafından davacı tarafa peşin ödenen avans karşılığında sözleşme konusu işin tam ve eksiksiz olarak yapılmasının teminatı olarak verilkdiğini, teminat tutarının haklı feshe rağmen iadesi talebinin hakkaniyete uygun bulunmadığını, süresi dolmakta olan teminat mektubunun sözleşme hükümleri uyarınca yenilenmesi talep edildiği halde müvekkiline yeni bir teminat mektubu verilmemesinin müvekkilinin teminatsız kalma riskini doğurduğunu, sözleşmenin feshi ve mektubun paraya çevrilmesi için haklı neden teşkil ettiğini belirterek öncelikle yetki itirazlarının kabulü ile dosyanın Nöbetçi İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, davanın usulden reddedilmemesi halinde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava konusu uyuşmazlığın temelini ve muhtevasını teşkil eden, taraflar arasında akdedilen 26/11/2013 tarihli “…- … İşleri Sözleşmesi”nin 23.1 maddesinde İstanbul mahkemlerinin yetkili olduğuna ilişkin hüküm bulunduğu görülmekle HMK’nun 17. maddesine göre yapılan yetki sözleşmesinin tâcir olan tarafları bağlayacağından davalının yetki itirazı kabul edilmemiştir.
Dava, taraflar arasında düzenlenen 26/11/2013 tarihli ” …- … İşleri Sözleşmesi” gereğince davacının (yüklenici) davalıya ( işveren) ‘ e ait Irak’ta bulunan inşaattaki elektromekanik işlerinin yapımını üstlendiği ancak terör saldırısı nedeni ile işlerinin bitirilemediği, işçilerin Türkiye’ye döndüğünden bahisle sözleşmenin TBK’ nun 138 md. uyarınca aşırı ifa güçlüğü nedeniyle feshi ve anılan sözleşme nedeniyle davacı tarafından davalıya verilen ve nakte çevrilen teminat mektubunun bedelinin iadesi talebine ilişkindir.
Mahkememizce, taraflarca delil olarak sunulan sözleşme, ihtarname, mail yazışmaları, fatura, dekont vs. tüm deliller incelenmiş ve tanık beyanları alınmıştır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 20. maddesi kapsamında …’ta meydana gelen terör eylemlerinin sözleşme kapsamında yapılacak elektromekanik işlerin yapımı yönünden aşırı ifa güçlüğü, kabul edilip edilemeyeceği, işlerin ifasına engel olup olmadığı, davacının bu durumun olumsuz etkilerini azaltmak veya engellemek için kullanabileceği imkanlarının ve tedbirli bir tacir gibi davranıp davranmadığının, sözleşmenin TBK nun 138 md. Kapsamında feshi koşullarının oluşup oluşmadığının, teminat mektubunun iadesi koşullarının oluşup oluşmadığının, iddia savunma ve dosyaya ibraz edilen sözleşme ve tüm deliller incelenerek taraflar arasındaki ticari ilişkinin, alacak borç ilişkisinin tespiti hususunda rapor tanzimi için bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Güvenlik Uzmanı bilirkişi …, Hukukçu bilirkişi Dr. …, Doç. Dr. … tarafından tanzim olunan 08/05/2018 tarihli bilirkişi kurulu kök raporunun sonuç kısmında “…Taraflar arasındaki sözleşmenin TBK m. 138 hükmü uyarınca aşırı ifa güçlüğü nedeniyle fesih koşullarının oluştuğu, davacı kendisine avans olarak verilen bedele ilişkin hizmeti ifa ettiğinden ve taraflar arasındaki sözleşme TBK m. 138 hükmünün şartlarının oluşması nedeniyle haklı nedenle feshedildiğinden davacının teminat olarak davalıya vermiş olduğu teminat mektubunun karşılıksız kaldığı ve iade edilmesi gerektiği…” yönünde görüş bildirilmiştir. Davalı vekilinin itirazlarının değerlendirilmesi kaydı ile bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verilmiştir. 07/11/2018 tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda özetle kök rapordaki kanaatlerin değişmediği yönünde görüş bildirilmiştir. Tarafların bilirkişi kurulu ek raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmesi için bilirkişi heyetine mali bilirkişi atanarak tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 13/11/2019 tarihli bilirkişi kurulu 2. ek raporunun inceleme ve sonuç kısmında “…Atanan mali müşavir tarafından hazırlanan raporda, davacının iddia ettiği hakediş bedelleriyle ilgili somut deliller sunulmadığından bir değerlendirme yapılamayacağı, yurtdışında İşin ifasına başlandığı ancak belirli bir süre sonra terör olayları nedeniyle tamamlanmadan sonlandırıldığı, geçen bu zaman zarfında davacı şirketin bu işle ilgili olarak belli maliyete katlandığının kabul edilmesi gerektiği İfade edilmiştir, Kök raporda da ifade etmiş olduğumuz üzere, davacı tarafından davalıya gönderilen 26 Mart 2014 tarihli mailde işin seviyesinin %15 civarında yapılmış olduğunu belirtilmiş olmasına rağmen davalının bu iddiaya herhangi bir itirazda bulunmamış olması, tanık …’ın üç ay kadar çalışılmış olduğunu belirtmiş olması, aynı şekilde tanık …’in de üç ay kadar çalışıldığını, bu esnada tesisatın altyapı çalışmalarının yapıldığını, boruların toprak altına döşendiğini belirtmesi ve en önemlisi de davacının eski genel müdürü tanık …’in davacının yaklaşık dört ay şantiyede kaldığını ve bu süre zarfında işin yüzde onunu yaptığını belirtmesi, davacının göndermiş olduğu maillerde sipariş edilen malzemelerin zamanında teslim edilmemesi ve ayrıca da vize problemlerinin çözülmemesi nedenleriyle işin yavaş ilerlediğini ifade etmesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davacının iş yapmak üzere davalının şantiyesinde çalışanları hazır bulundurduğu, iş ile ilgili siparişleri verdiği, ancak yaşanan terör olayları nedeniyle siparişlerin zamanında ulaşmadığı, vize problemlerinin de zamanında çözülemediği, çalışmalarda aksaklıklar meydana geldiği ancak buna rağmen davacının dava konusu işin en azından yüzde onluk kısmını yaptığı dolayısıyla da davacı avans olarak ödenen 280.000 USD’ik bedel karşılığı olan hizmeti ifa ettiği sonucuna varolmaktadır, Davacı kendisine avans olarak verilen bedele ilişkin hizmeti ifa ettiğinden ve taraflar arasındaki sözleşme TBK. m. 138 hükmünün şartlarının oluşması nedeniyle haklı nedenle feshedildiğinden: davacının teminat olarak davalıya vermiş olduğu teminat mektubu karşılıksız kalmaktadır. Dolayısıyla anılan teminat mektubunun iadesine ilişkin talep haklı olmaktadır, 2, Bir kez daha ifade etmek gerekirse, davacı tarafından gönderilen I Mart 2014 tarihli mailde 22 Ocak’tan itibaren 37 gündür hiç İş yapılamadığının belirtilmiş olması, yine davacı tarafından gönderilen 26 Mart 2016 tarihli mailde yapılan işlerin seviyesinin %15 civarında olduğunun belirtilmesi, tanıkların vermiş olduğu ifadelerden terör olayları nedeniyle yaklaşık üç ay boyunca iş yapılamadığının ifade edilmesi, taraflar arasında gerçekleşen mail yazışmaları incelendiğinde davacının sipariş etmiş olduğu malların zamanında yetişmemiş olması nedeni ile işin geciktiğinin belirtilmiş olması, yine bu maillerde davacının çalışanların vize işlemlerinde sıkıntı yaşadıklarının ve bu sıkıntının çözülmesi gerektiğinin belirtilmiş olması, davacının çalışanlarının davalının talebi üzerine terör olayları nedeniyle 10.04.2014 tarihinde şantiyeden çekilmek zorunda kalmaları gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde: taraflar arasındaki sözleşmenin TBK. m, 138 hükmü uyarınca aşırı ifa güçlüğü nedeniyle fesih koşullarının oluştuğu sonucuna varılmaktadır. IV. SONUÇ Yukarıda ayrıntılarıyla arzettiğimiz nedenlerden dolayı bilirkişi kumlumuzun kök rapordaki görüş ve kanaatinde herhangi bir değişiklik oluşmamıştır…” şeklinde görüş bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamının incelenmesi sonucunda; taraflar arasında 26/11/2013 tarihli “…- … İşleri Sözleşmesi” akdedildiği, anılan sözleşme ile davacının (yüklenici) davalıya (işveren)’e ait Irak’ta bulunan inşaattaki elektromekanik işlerinin yapımını üstlendiği,sözleşme süresinin 11/05/2014 olarak belirlendiği, davalının davacıya sözleşme bedelinin %10’u olan 280.000,00-USD’yi avans olarak ödediği, bu avansa karşılık davacının da davalıya … Bankası A.Ş. … Şubesi’nin 11/12/2013 tarihli 280.000,00-USD bedelli kesin teminat mektubunu verdiği, terör olayları nedeni ile davacının 10/04/2014 tarihinde şantiyeden çekildiği sabittir. Davacı, davalı işyerinin talepleri doğrultusunda 22/01/2014 tarihinde elektrik ve mekanik tesisatları için saha çizimleri ve detay proje hazırlanması çalışmalarına başlandığını, bu çalışmaların 20/03/2014 tarihinde tamamlandığını, çalışmalar doğrultusunda malzeme, marka onaylarının tamamlandığını, ön siparişler verildiğini, lokal yardımcı tesisat, el aletleri, takımlar satın alındığını ve şantiyede çalışmaların plan dahilinde devam ettiğini, şantiyenin bulunduğu bölgede terör örgütünün şiddetli eylemleri nedeni ile bölgede yoğun can kayıplarının yaşandığını, sözleşme konusu işin ifâsının aşırı derecede güçleştiğini, bölgede çalıştırılan işçilerin yoğun hayati tehlike altında bulunduklarını ve bu sebeple davalı işverenin kararı doğrultusunda Türkiye’ye geri döndüklerini öne sürerek sözleşme gereği davalıya verilen ve nakte çevrilen teminat mektubunun bedelini talep etmiştir. Davalı, sözleşme konusu işin gecikmesinni söz konusu güvenlik sorunundan kaynaklanmadığını, iş sahasının terk edildiği tarihe kadar yapılması gereken çalışmaların yapılmadığını, sözleşme gereği davacıya verilen 280.000,00-USD tutarındaki avansın sözleşmeye konu proje kapsamında kullanıldığına dair resmî bilgi ve belge sunulmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Bu durumda davada çözümlenmesi gereken husus somut olayda mücbir sebep bulunup bulunmadığı, davacının sözleşmenin sona erdiği tarihe kadar verilen avans miktarı oranında iş yapıp yapmadığı ve buna bağlı olarak teminat mektubu bedelinin iadesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Mücbir sebep, borcun ifâsına engel olan ve herhangi bir kimse tarafından alınacak tedbirlere rağmen önüne geçilmesine imkân olmayan, beklenmedik, harici ve borçlunun iradesi dışında meydana gelen bir olaydır. Diğer bir deyişle seçilemeyen ve karşı konulamayan bir hadiseyi ifade eder. Borçlu, kaçınılması mutlak olarak olanak dışı, üstesinden gelinemeyen, dış kökenli, beklemediği, önüne geçemediği bir sebeple borcunu yerine getirememesinden dolayı sorumlu tutulamaz. İfâ imkansızlığı konusu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun md. 136-138’de düzenlenmiş olup md. 136’da “Borcun ifâsı borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa borç sona erer” hükmü yer almakta olup, böylece mücbir sebepler borçluyu sorumluluğundan kurtarmaya elverişli olabilen kusursuz imkânsızlık hallerini meydana getirmektedir. Ancak tarafların mücbir sebepleri dahi tahdidi olarak sözleşme ile belirlemeleri mümkündür. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde ayrıca taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümlerine de bakılmalıdır. Sözleşmenin 20. maddesinde doğal afetler, kanuni grev, genel salgın hastalık, kısmî veya genel seferberlik ilânı, gerektiğinde işveren tarafından onaylanacak benzeri diğer hallerin mücbir sebep olarak kabul edildiği anlaşılmıştır. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya geri dönüldüğünde; yukarıda yazılı olan ve mahkememizce benimsenen bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davacı tarafından davalıya gönderilen 26/03/2014 tarihli mailde işin seviyesinin %15 civarında yapılmış olduğunun belirtildiği, davalının bu iddiaya herhangi bir itirazda bulunmadığı, tanık …’ın şantiyede 3 ay kadar çalışılmış olduğunu belirttiği, tanık …’in şantiyede 3 ay kadar çalışıldığını, tesisatın alt yapı çalışmalarının yapıldığını, boruların toprak altına döşendiğini belirttiği, davacının eski genel müdürü tanık …’in şantiyede yaklaşık 4 ay kalındığını, bu süre zarfında işin %10’unun yapıldığını belirttiğini, davacının gönderdiği maillerde sipariş edilen malzemelerin zamanında teslim edilmemesi ve vize problemlerinin çözülmemesi nedenleri ile işin yavaş ilerlediğini ifade ettiği bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının sözleşme ile yükümlendiği işi yapmak üzere şantiyede çalışanlarını hazır bulundurduğu, iş ile ilgili siparişleri verdiği, şantiyenin bulunduğu bölgede yaşanan terör olayları nedeni ile siparişlerin zamanında ulaşmadığı gibi vize problemlerinin de zamanında çözülmediği, bu nedenle işte aksaklıklar meydana geldiği, davacının dava konusu işin en azından %10’luk kısmını yaptığı, dolayısı ile avans olarak ödenen 280.000,00-USD’lik bedel karşılığı olan hizmeti ifâ ettiği, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin TBK 138 hükmü uyarınca aşırı ifâ güçlüğü nedeni ile fesih koşullarının oluştuğu, davacının teminat olarak davalıya vermiş olduğu teminat mektubunun karşılıksız kaldığı, dolayısı ile teminat mektubunun bedelinin ve teminat mektubunun paraya çevrildiği tarihten itibaren faizi talebinde haklı olduğu kanısına varılmıştır. “Fesih” sürekli sözleşme ilişkisini sona erdirmeye ve ortadan kaldırmaya yönelik olan bozucu, yenilik doğuran, bir hakkın kullanılması ile gerçekleşen, etkileri ileriye dönük bir hakkın kullanılmasıdır. Fesih halinde sözleşmenin belirli bir yürürlük süresi bulunsa dahi hukukî ilişki sürenin tamamlanması beklenmeden sona ermektedir. Fesih beyanı muhataba ulaştığı andan itibaren geçerli olmaktadır. Somut olayda davalı tarafından davacıya keşide edilen 02/09/2015 ve 01/10/2015 tarihli ihtarnamelerden sözleşmenin dava tarihinden sonra feshedildiği, bu durumda anılan sözleşmenin feshine ilişkin talebin de konusuz kaldığı, diğer yandan somut olayda TMK 25/2 maddesi koşullarının gerçekleşmediği kanısına varılmakla tüm bu sebeplerden dolayı aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulüne, 280.000,00-USD’nin 11/09/2015 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Taraflar arasında akdedilen 26/11/2013 tarihli sözleşmenin yargılama aşamasında feshedilmiş olması nedeni ile davacının anılan sözleşmenin feshine ilişkin talebi konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Kanunu uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden alınması gereken 57.646,26-₺ nispi karar harcından peşin alınan 14.411,57-₺ harcın mahsubu ile bakiye 43.234,69-₺ karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 2.600,00-₺ bilirkişi ücreti, 401,50-₺ tebligat posta gideri olmak üzere toplam 3.001,50-₺ ile 14.443,37-₺ harç gideri olmak üzere toplam 17.444,87-₺ yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden davacı vekili lehine hesaplanan 59.244,60-₺ nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca davacıya iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/02/2020

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza