Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/617 E. 2022/817 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/617 Esas
KARAR NO : 2022/817

DAVA : Kayıt Kabul
DAVA TARİHİ : 16/05/2015
KARAR TARİHİ : 09/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Kayıt Kabul davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle “….Müvekkilimizin … A.Ş. den olan işçilik alacakları için … 1. İflas Müdürlüğünün … sayılı dosyasına alacak kaydı yapılmış ancak Müvekkil Alacaklının müflis şirket … A.Ş. çalışanı olmaması gerekçe gösterilerek 22.05.2015 tarihinde talebimiz ret olunmuştur. Her ne kadar müvekkilim işçi … A.Ş. adlı firmaya ait fabrikada çalışıyor gözükse de aslında bu şirketin … A.Ş.’nin bağlı ortaklığı bulunduğu her iki şirketin ortak ve sahiplerinin aynı şahıslar olduğu, bağlı ortaklıklardan elde edilen kazanç ve menfaatin gene aynı ortaklar tarafından paylaşıldığı daha açık bir anlatımla ana şirket konumundaki … A.Ş. nin ona bağlı olarak faaliyet gösteren tali şirket niteliğindeki … A.Ş. den sağlanan gelire ve kâra ortak olduğuna göre nimet ve külfette eşitlik ilkesi gereğince tali şirketin borçlarından da birlikte sorumlu olmaları gerektiği adalet ve hakkaniyete uygun düşmektedir. Öte yandan şirketlerin sınırlı sorumluluğu ilkesi ticari ilişki içerisinde bulundukları gerçek ve tüzel kişilere karşı getirilen bir kuraldır. Oysa müvekkillerim ile borçlu şirketler arasındaki ilişki işçi-işveren arasında oluşan “hizmet akdi” ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Bu tür uyuşmazlıklarda 1475 sayılı iş kanunu ve iş mevzuatı kuralları uygulanmakta Ticaret Kanunu yahut O kanunla ilgili mevzuat hükümleri uygulama yeri bulmamaktadır. Özellikle belirtmek gerekir ki hizmet akdiyle işe başlayan işçinin işe başladığı şirketin sermayesini bilmesi/yahut şirketin aktif ve pasiflerini araştırıp bulması ve ileride çıkması muhtemel hak kayıplarını ne şekilde telafi edileceğini öğrenmesi ve buna göre işin başından işi kabul veya reddetmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği dolayısıyla da külfetine katlanmasının da kendisinden beklenemeyeceği dikkatlerden kaçmayacaktır. Öte yandan tali şirketin borçlarından kurtulmak için ana şirkete yahut diğer tali şirkete (… A.Ş.) mal kaçırılmasının da kanun tarafından himaye görmeyeceği gözden uzak tutulmamalıdır. Özünde tek bir şirketin mal varlığına (külliyen) dahil olan alacak ve borçlardan biçimsel olarak farklı tüzel kişilik statüsüne sığınılmak suretiyle ödeme kabiliyeti bulunmayan şirketi borçlarından mesul tutmak “bir hakkın kötüye kullanılmasından başka bir şey ifade etmemelidir. Birbirine bağlı işletmeler topluluğunda aynı seviyedeki kardeş şirketler arasında “iktisadi bütünlük” bulunduğu – için birinin borçlarından diğerinin sorumlu olması ve böylece perdelemeye müsaade edilmemesi “hakkın teslimi için” zorunlu görülmelidir. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 15.05.2006 t. 2005/8774E. 5232/K. sayılı ilamında Davalı … A.Ş.’nin ödeme kabiliyeti olmayan biçimsel olarak farklı tüzel kişiliği bulunan diğer şirketi …Tic A.Ş. ye borçları yüklemeye yönelik çabalarını uygun görmemiş ve burada “perdeleme” yapıldığını kabul etmiştir. Yine … ile bağlı şirketlerine karşı işçilik alacaklarından dolayı açılan davaları temyizen inceleyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 27.06.2011 T. 2011/30349E. 2011/19150K. Sayılı kararında “Holdinglerin hukuki sorumlulukları “tüzel kişilik perdesinin kaldırılması” ve “organik bağ” kavramları ışığında ele alınmadan eksik inceleme sonucunda karar verilmesinin hatalı olduğu” ifade olunmuştur. Yargıtay bu kararında özellikle grup şirketlerinde ortaya çıkan ve bir çalışma biçimi olan birlikte istihdam şeklindeki çalışmada işçilerin bir kısmı aynı anda birden fazla işverene birlikte hizmet verdiklerini kabul ederek davalı … ile bağlı şirketi … A.Ş. ye karşı hizmet ilişkisinin bulunduğu kabul edilmiş aksi yöndeki mahkeme kararının bozduğu görülmüştür. Netice itibarıyla aralarında organik bağ bulunan davalı …-A.Ş. ile … A.S.’nin evveliyatla “nimet ve külfette eşitlik” ilkesi gereğince şirket borçlarından müteselsilen sorumlu olmaları gerektiği ortaya çıkmaktadır. İkinci olarak taraflar arasındaki borç doğurucu işlemin hizmet ilişkisinden kaynaklandığı dolayısıyla şirketler hukukunda geçerliliği bulunan “sınırlı sorumluluk” ilkesinin davamızda uygulama yerinin bulunmadığı, keza Yargıtay 9 ve 19. Hukuk dairelerinin örnek kararlarında da hizmet ilişkisinin varlığının kabulü ile şirketler arasındaki perdelemenin aralanması gerektiği belirtilerek davalı şirketlerin alacaklı işçilerinden mal kaçırmalarına müsaade edilmediği ve bu yolla “hakkın kötüye kullanılmasına” mani olunduğu görülmektedir. Anlatılan nedenlerle müvekkilime ait aşağıda kalemler halinde belirtilen alacağın İflas masasına kaydını talep etmek zorunluluğu doğmuştur. … 1. İş Mahkemesinin … E nolu dosyaya sunulan bilirkişi raporuyla tespit olunan ve iş akdinin haksız feshinden doğan alacağımız aşağıdaki gibidir: Kıdem Tazminatı: 21.739,20TL kıdem tazminat alacağı ve 24.051,55 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 45.790,75 TL İhbar Tazminatı: 3.485,98TL ihbar tazminatı alacağı ve 1.065,84TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 4.551.82 TL İkramiye Alacağı: 5.090,26 TL ikramiye alacağı ve 1.556,35 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 6.646.61 TL Fazla Mesai: 1.198,40 TL fazla mesai ücreti ve 366,441 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 1.564,81 TL, Bayram Alacağı: 280,00 TL bayram alacağı ve 85,61 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 365,61 TL, İzin Ücreti Alacağı: 148,20 TL izin ücreti ve 45,31 işlemiş faizi olmak üzere toplam:193,51 TL, Yakacak Yardımı: 692,12 TL yakacak yardımı ve 211,62TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 903,74 TL Ayrıca … 1. İş Mahkemesinin … E.ve …sayılı dosyasına/dayalı alacağımız da aşağıdaki gibidir: Ücret Alacağı:11.233,16 TL ücret alacağı ve 42.428.00 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 23.661.16 TL Yargılama Gideri: 247,29 TL yargılama gideri ve 109,86 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 357,15 TL Vekalet Ücreti: 1.347,98 TL vekalet ücreti ve 598,84 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 1.946.82 TL, Müvekkilim beklemediği bir zamanda davalı işverenin işten çıkartması nedeniyle işsiz kalmış ve uzun bir süre de iş bulamamıştır. Müvekkilim işbu davayı açarken harç ve diğer giderlerini ödemekte güçlük yaşamakta zor duruma düşmektedir. Bu nedenle haklarını alamayarak yeterince mağdur olan müvekkilimin daha fazla mağduriyetine sebep olmamak için açmış olduğumuz işbu davada adli yardım hususunda karar verilmesi hukuka ve hakkaniyete uygun olacaktır. Açıklanan nedenlerle, … 1. İş Mahkemesinin …E. nolu dosyası, … 1. İş Mahkemesinin …E.ve …sayılı dosyası … 1. İflas Müdürlüğünün .., Ekte sunulan Yargıtay Kararları, vs her türlü delil Açıklanan nedenlerle müvekkilimizin alacağının iflas masasına kaydına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini…” talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle “….Öncelikle dava İcra İflas Kanunu 235. Md.nde belirtilen süre geçtikten sonra ikame edilmiş olup, süresinde açılmayan davanın süre yönünden reddi gerekir. Öte yandan müflis şirketin dava konusu talep ve talebin dayanağı olan işçi alacağıyla herhangi bir alakası yoktur. Esasen davacının, müflis şirkette çalışmadığı hususu, davacı tarafın dilekçesinde de beyan ve ikrar edilmektedir. Dolayısıyla Müflis şirketin hiçbir surette davada taraf olmasına imkan yoktur. Davacının alacağına dayanak teşkil ettiği … İş Mahkemesi dosyasında ve müflis şirket taraf değildir. Yani müflis şirket, davacı tarafın taleplerinin taraf ve muhatabı değildir. Tüm bu nedenlerle müflise karşı açılan davanın esastan önce husumet yönünden reddi gerekir, Nitekim dava dilekçesinde; “geçmişte davacının …A.Ş. isim ve unvanlı şirkette işçi olarak çalışmış olduğu ancak hal böyle gözükse de aslında bu şirketin …A.Ş. İsim ve unvanlı şirketin bağlı ortaklığı olduğu, her iki şirketin ortak ve sahiplerinin aynı şahıslar olduğu, ana şirket konumundaki … A.Ş.nin ona bağlı olarak faaliyet gösteren tali şirket niteliğindeki … A.Ş. den sağlanan gelire ve kara ortak olmasına göre tali şirketin borçlarından da birlikte sorumlu olmaları gerektiği” belirtildikten yani müflis şirket dışındaki firmalar zikredildikten sonra davanın, bunlardan tamamen farklı bir tüzel kişiliği haiz ve davacıyla uzaktan yakından hukuki bağlantısı bulunmayan Müflis Şirket … San. A.Ş. ye karşı açılmasını anlayabilmek mümkün değildir. Diğer bir deyişle davacı, …A.Ş. in ana şirket olduğunu ileri sürmüş, ancak buna karşın talep ve davasını bu şirkete ‘değil de ayrı bir tüzel kişiliği bulunan müflis şirkete yöneltmiştir. Şayet böyle bir mantıkla hareket ediliyor ve …A.Ş. nin ana şirket olduğu düşünülüyor ise o takdirde davanın doğal olarak bu firmaya karşı açılması beklenirdi. O nedenle tamamıyla yersiz, haksız ve hukuka aykırı taleplerle müflis … A.Ş.ye yöneltilen davanın reddini talep ederiz. Dava dilekçesindeki ifadelerden de açıkça anlaşılacağı gibi olayda diğer davalıdan talep edilmesi gereken alacağın, adeta farklı bir borçlu yaratılarak müflis şirkete yöneltilmesi söz konusudur. Davacının esasen diğer davalı… A.Ş. de (anılan şirkette iflas etmiş olup, iflas dosyası …3. İflas Müdürlüğü’nün …no.lu dosyası ile derdesttir) işçi olarak çalışmış olduğu dosya kapsamında sabittir. Yani davaçnın çalıştığı işyeri, müflis şirket değildir. Davacı tarafın dilekçesinde “tüzef kişilik perdesinin kaldırılması” ya da şirketler arasındaki “nimet ve külfette eşitlik” olarak ifade ettiği ilkelerin olayda geçerlilik ve uygulanabilirliği yoktur. Bu nedenle haksız taleplerle müflis şirkete karşı açılan davanın külliyen reddini talep ederiz. Davalardan MÜFLİS … A.Ş., 12.06.2013 tarihinde … 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Ve …K. Saydı kararı ile İflas etmiş ve iş bu karar 04.06.2015 tarihinde kesinleşmiştir. Müflise ait iflas dosyası, … 1. İflas Müdürlüğü’ nün…sayılı dosyasında açılmıştır. Zaten ödeme problemi nedeniyle iflası açılan bir şirketin yasalar karşısında ödemekle mükellef olmadığı bir borçtan sorumlu tutulmaya çalışılması, içerisinde binlerle ifade edilen alacak ve alacaklının yer aldığı iflas masasının da hak ve menfaatlerine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Dava konusu talebin, iflas masasına alacak kaydı yaptıran diğer alacaklıların haklarını tehlikeye düşüreceği son derece açıktır. Kaldı ki davacı, müflis şirketin işçisi dahi değildir. Sayın Mahkemenin bu hususları özellikle dikkate alarak davanın reddine karar verilmesini talep ederiz. Diğer yandan davacı tarafın … İş Mah. Dosyası kapsamındaki alacak talepleri incelendiğinde; alacak kalemlerine uygulanan faizin neye göre ve hangi tarihten itibaren hesaplandığı anlaşılamamaktadır. Hiçbir şekilde dava konusu talepleri kabul ettiğimiz anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafın haksız oran ve miktarlarda tahakkuk eden faiz talebini kabul etmediğimizi ve bu taleplerin reddi gerektiğini Sayın Mahkemenin takdirlerine sunarız. Müflis Şirket açısından haksız, yersiz, usul ve yasaya aykırı taleplerle ikame edilen davanın öncelikle süre ve husumet yönünden reddine ve her halükarda esastan reddine, mahkeme masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini…” talep etmiştir.
DELİLLER:
Ticaret Sicil Kayıtları, 12/09/2018 tarihli bilirkişi raporu, 02/05/2019 tarihli bilirkişi raporu, 27/12/2019 tarihli bilirkişi raporu, 02/11/2020 tarihli bilirkişi raporu, 15/11/2021 tarihli bilirkişi raporu, 12/06/2022 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, işçilik alacağının 2004 sayılı İİK’nın 235.maddesi uyarınca müflis şirketin iflas masasına kayıt ve kabulü talebine ilişkindir.
Uyuşmazlık ise , müflis şirket ile … A.Ş arasında organik bağ olup olmadığı, bu anlamda, müflis çalışanı olmayan davacı alacağının müflis masasına kayıt ve kabulüne ilişkin koşulların oluşup oluşmadığı hususudur.
Başlangıçta dava müflis şirketle birlikte … A.Ş aleyhine açılmışsa da, mahkememizin 03/10/2018 tarihli celsesinde … A.Ş’ye ilişkin dosya tefrik edilerek mahkememizin 2018/907 Esasına kaydedilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22/09/2021 tarih 2017/(22)9 -31 Esas 2021/1075 Karar sayılı ilamında ifade edildiği şekilde ” Uygulamada işverenler iş hukukundan doğan yükümlülüklerden kaçınmak için bazı durumlarda bir holding veya şirketler topluluğunda ya da bunların dışında kalan şirketlerde işçiler görünüşte bir şirketin işçisi olarak gösterilmektedir. Bu duruma engel olmak için tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi geliştirilmiştir. Borçlu şirketin yanında aynı ana şirkete bağlı bir kardeş şirketin sorumluluğuna gidilebilmesi tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle mümkün olabilmektedir. Bu durum sadece ana ve kardeş şirket için değil, aynı zamanda grup veya holding sistemi içinde yer alan kardeş şirketler arasında da söz konusu olabilmektedir.
Tüzel kişilik perdesinin aralanması genellikle kardeş şirketler arasında söz konusu olduğundan, ana şirket ile kardeş şirket ve ortaklar arasındaki karmaşık ilişkiler zinciri net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Bu noktada bu şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket vasfında olup olmadığının araştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerekmektedir. Hukuken iki farklı tüzel kişilik gibi görünen bu şirketler aslında özdeştir, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuştur. Ayrıca bunların üretim, pazarlama ve ihracat faaliyetleri birbirini tamamlayıcı nitelikte olup, şirketler aslında tek ve aynı iktisadi işletmeye vücut vermektedir (Öztek, S./Memiş, T.: Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklılarının Hakim Ortağa Karşı Korunması, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 209).
Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır (Öztek/Memiş, s. 210)
Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır.”
Yukarıda ifade edildiği üzere, organik bağın genel ve kapsayıcı bir tanımı bulunmamakla birlikte, her somut olayın özelliğine göre tespit edilmesi gerekir. Emsal Yargıtay kararlarında, şirketlerin ortaklarının aynı olması, şirketlerin iç içe geçmiş olarak ticari faaliyet yürütmeleri, firmalar arasında sıklıkla işçi geçişi olması, şirketin faaliyet konularının aynı olması gibi durumlarda şirketler arasında organik bağın bulunduğu kabul edilmektedir. Emsal Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15.11.2016 Tarihli, 2016/29064 Esas, 2016/20166 Karar sayılı ilamında, tüzel kişilik perdesinin aralanması sureti ile gerçek işveren veya organik bağ içinde olan tüm işverenlerin sorumlu tutulması gerektiği, organik bağın ise şirketlerin adresleri, faaliyet alanları, ortakları ve temsilcilerinin aynı olmasından, aralarındaki hukuki ilişkilerin tespitinden anlaşılacağı, bu şirketler arasında bulunan organik bağ sebebiyle davalının da işçilik alacaklarından sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Kayıt kabul davalarında ispat yükü kural olarak hakkının tanınmasını isteyen davacı alacaklıda olur. Davacının, alacağının mevcudiyetini gerçek bir hukukî ilişkiye dayandığını, sonradan düzenlenmesi mümkün olmayan ve birbirini doğrulayan deliller ile ispatlaması gerekir.
İİK 235. maddesinde “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar. 223 üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmü mahfuzdur. Bu davaya bakan mahkeme, davacının isteği halinde ikinci alacaklılar toplantısına katılıp katılmaması ve ne nisbette katılması gerektiği konusunda 302 nci maddenin altıncı fıkrasına kıyasen onbeş gün zarfında karar verir. (1) 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanunun 11 inci maddesiyle bu fıkrada yer alan “297 nci maddenin son fıkrasına” ibaresi “302 nci maddenin altıncı fıkrasına” şeklinde değiştirilmiştir. İtiraz eden, talebinin haksız olarak ret veya tenzil edildiğini iddia ederse dava masaya karşı açılır. Muteriz başkasının kabul edilen alacağına veya ona verilen sıraya itiraz ediyorsa davasını o alacaklı aleyhine açar. Bir alacağın terkini hakkında açılan dava kazanılırsa, bu alacağa tahsis edilen hisse dava masrafları da dahil olduğu halde sıraya bakılmaksızın alacağı nisbetinde itiraz edene verilir ve artanı da diğer alacaklılara sıra cetveline göre dağıtılır. Dava basit yargılama usulü ile görülür. Ancak, itiraz alacağın esas veya miktarına taallük etmeyip yalnız sıraya dair ise şikayet yoluyla icra mahkemesine arz olunur.” düzenlemesi yer almaktadır.
Mahkememizce davacının iflas masasına başvuru dilekçesi ve ekleri, başvuruya ilişkin iflas idaresinin kararı, sıra cetveli, tebligat ve ilana ilişkin belgeler getirtilip incelenmiştir.Müflis … A.Ş’nin … 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/06/2013 tarihli … Esas …karar sayılı kararıyla iflasına karar verildiği, iflas işlemlerinin … 1. İflas Müdürlüğünün … İflas sayılı dosyasında yürütüldüğü, davacının, işçilik alacağından kaynaklanan 85.981,98 TL alacağın iflas masasına kaydedilmesi talebinde bulunduğu, 1410 kayıt no’lu alacak kayıt başvurusunda alacak kayıt talebinin reddine karar verildiği, kararın 01/06/2015 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının talebinin haksız reddedildiği iddiası ile iflas masasına husumet yönelterek eldeki davayı 16/06/2015 tarihinde açtığı, iş bu davanın İİK md. 135 hükmüne göre 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
12/09/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle “…Dava dosyasında davalıların Ticaret Sicili kayıtlarına rastlanmamış olmakla, gerek tarafımızca daha önce davalıların taraf olduğu dosyalara vermiş olduğumuz raporlarda, gerek ise davacı tarafından dosyaya sunulu emsal raporlarda görüldüğü şekli ile davalı şirketler arasında organik bağ bulunduğunun değerlendirildiği, davacı yanın davalılardan … A.Ş den 85.981,98 TL alacaklı olduğu, bununla birlikte davalılar arasındaki organik bağın varlığı iddiasıyla, diğer davalı Müflis … A.Ş. masasına 1410 kayıt numarası ile 85.981,98 TL alacak kaydı yaptırıldığı anlaşılmakla, her ne kadar davalı iki şirket arasında yakın bağ bulunduğuna ilişkin kuvvetli veriler var ise de, kayıt durumu dikkate alınarak, alacağın davalılardan Müflis … A.Ş. nin iflas masasına kaydedilip kaydedilemeyeceğinin, hukuki takdirinin 6100 sayılı HMK nun mad. 279/4 hükmünün işaret ettiği yönde Mahkemeye ait olduğuna…” yönünde görüş bildirilmiştir.
27/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle “….19.04.2011 karar tarihli toplam 60.016,85 TL tutarındaki alacak için, 04.06.2015 iflas tarihine kadar geçen sürede işlemiş faiz tutarı 29.743,04 TL, 11.06.2013 karar tarihli toplam 25.965,13 TL tutarındaki alacak için, 04.06.2015 iflas tarihine kadar geçen sürede işlemiş faiz tutarı 6.080,75 TL olarak belirlendiği…” yönünde görüş bildirilmiştir.
02/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle “…19.04.2011 karar tarihli toplam 60.016,85 TL tutarındaki alacak için,12.06.2013 iflas tarihine kadar geçen sürede işlemiş faiz tutarı 15.148,26 TL, 11.06.2013 karar tarihli toplam 25.965,13 TL tutarındaki alacak için, 12.06.2013 iflas tarihine kadar geçen sürede işlemiş faiz tutarı 7,50 TL olarak belirlendiği…” yönünde görüş bildirilmiştir.
15/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle “…19.04.2011 karar tarihli toplam 32.634,16 TL tutarındaki alacak için, 12.06.2013 iflas tarihine kadar geçen sürede işlemiş faiz tutarı 8.236,87 TL, 11.06.2013 karar tarihli toplam 12.828,43 TL tutarındaki alacak için, 12.06.2013 iflas tarihine kadar geçen sürede işlemiş faiz tutarı 3,71 TL olarak belirlendiğine… ” yönünde görüş bildirilmiştir.
12/06/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle “…Alacak kalemlerine ilişkin faiz hesaplamasının aşağıdaki şekilde; ¸
olduğuna…” dair görüş sunulmuştur.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; müflis şirket ile … A.Ş’nin ortakları ile şirket adreslerinin aynı olması, şirketlerin birbirini tamamlayan sektörde faaliyet göstermesi, şirketlerin iç içe geçmesi, müflis şirketin davacının çalıştığı ve dava dışı grup şirketlerle ilgili işlemleri, dava dışı grup şirket çalışanları hakkındaki tasarrufları gibi faktörler birlikte değerlendirildiğinde müflis … A.Ş. ve … A.Ş. arasında grup şirketi/kardeş şirketler oldukları, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin emsal ilamları uyarınca “işveren ile organik bağ içinde olan şirketler de isçi alacaklarından müteselsil olarak sorumlu” oldukları, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi’nin 2021/532 Esas 2022/390 karar sayılı kararı , İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/2190 Esas, 2021/25 karar sayılı kararında da şirketler arasında organik bağ bulunduğunun kabul edildiği, mahkememizce hükme esas alınan ve denetlenebilir 27/12/2019 tarihli bilirkişi raporu ve 12/06/2022 tarihli bilirkişi raporuna göre davacının toplam 85.981,98 TL işçilik alacağının bulunduğu anlaşılmakla 85.981,98 TL işçilik alacağının müflis şirketin iflas masasına kayıt ve kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın KABULÜ ile , 85.981,98 TL’nin müflis … A.Ş’nin iflas masasına KAYIT VE KABULÜNE
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği alınması gereken 80,70-TL harçtan peşin alınan 27,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 53,00-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınıp hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Gereği takdir ve tayin olunan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacı yargılama gideri 27,70-TL ilk harç ve masraflar, 3.981,50-TL (posta/tebligat/bilirkişi) olmak üzere toplam 4.009,20-TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı ve davalı vekilinin yokluğunda verilen gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 10 günlük yasal süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.09/11/2022

Katip
E-imza

Hakim
E-imza