Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/544 E. 2020/271 K. 16.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/544 Esas
KARAR NO : 2020/271

DAVA : Şirket Müdürlüğünden Azil
DAVA TARİHİ : 27/05/2015
KARAR TARİHİ : 16/07/2020

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalı şirketin yetkili müdür sıfatı ile davalı şahıs tarafından yönetildiğini, müvekkilinin fiilen …’de bulunduğundan şirkette ortak sıfatı ile bulunduğunu ancak müdürlük yapmadığını, sadece ortaklar kurulu kararları, banka kredi sözleşmelerini imzaladığını, Temmuz 2013 tarihinden itibaren şirketin işleyişi ile ilgili kendisine bilgi verilmediğini, şirket kuruluşundan bu yana kendisine kar payı ödenmediğini, davacının haberi olmadan 3. Kişilerle anlaşmalar yapılarak şirketin ve şirket mağazalarının 3. Kişilere fiilen devrinin yapıldığını, şirketin değerli markası olan … yok fiyatına bir bedelle (500,00-₺) dava yönetici ortağının şirketine devir edildiğini ve aynı 3. Kişilerin kullanımına sunulduğunu, şirketin içinin boşaltıldığını beyan ederek davalı şirkete ait olan ve şirketin yegane varlığı olan … markayı yok fiyata ve ortaklar kurulu kararı olmadan davalılardan … tarafından yine davalının ortağı ve yetkilisi olduğu dava dışı … Ltd. Şti. Firmasına 500,00-₺ bedel ile devir edildiği, … marka devri ve iptali için … 3. Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile marka devrinin iptali davası açıldığını, şirket müdürü davalı … ve diğer ortağın müvekkilinin onayı olmaksızın şirket ve şirket mağazalarını fiilen başka bir şirketin yönetimine geçirdikleri, davalının 2013 ekim ayında mağazaları ve şirketi şahsi menfaat karşılığında … Ltd. Şti.’ne fiilen teslim ettiğini, şirketin pos cihazının anlaşmalı bankalarının şubeleri aynı bankaların … Ltd. Şti. ile çalışan şubeleri ile değiştirdiğini, yani yapılan tahsilatların … Ltd. Şti.’nin hesaplarına geçtiği gibi … isimli marka kimliğini dolayısıyla şirketin sahibi haline geldiğini, … Ltd. Şti.’nin tüm temsil işlemlerinin … şirketinin hakim ortağının kardeşi … tarafından kendisine davalı tarafından verilen genel vekaletname ile yaptığını, … markasını dava dışı … ait mağazalarda ve web adresini de kullanıldığını, yine dava dışı …’in kendi markası olan “…” giremeyeceği AVM’lerde … ve …’yi kullanarak girdiği ve bu şirketin markasına, kurumsal kimliğine itibar kazandırarak şirketlerinin tabela şöhretini kendi ortağı olduğu şirketlerde kullanarak haksız kazanç elde ettiği, davalının diğer dava dışı ortak ile anlaşarak müvekkilini şirket yönetiminden haberdar etmediği ve kötü niyetli olarak şirketten uzaklaştırmak istedikleri, müvekkili ile şirket müdürü ve diğer ortak arasında anlaşmazlık çıktıktan sonra noter marifeti ile davet edildiği ortaklar kurulu toplantıları adresinin davet tarihinden çok önce boşaltıldığı gibi sanal toplantı davetleri ile müvekkilinin yansıtılmak istediği, davalının müvekkilini istismar durumuna göre istedikleri zaman şirket sağlıklı işlemekte, istedikleri zaman borcunu ödeyemez hale geldiği ve davalıların asıl hedeflerinin ticari deneyimi az olan müvekkilini pes ettirmek amacı ile sermaye ve kefalet sorumlulukları ile korkutarak …’deki hisseleri yok pahasına devralmak olduğu, davalı şirket müdürünün müvekkilinin ortağı olduğu şirketler üzerinde krediler kullandığını, bu kredilerin şirket yararına değil kendi ortağı olduğu şirketlerin yararına kullandığını, kullandırılan kredilere şahsi kefil olan müvekkilinin aleyhine bir çok icra takibi yapıldığı, TTK m. 630 kapsamında düzenlenen koşulların oluştuğunu, davaya konu olayda müdürün şirkete ait markayı fahiş düşük bedelle yalnız kendilerine ait olan şirkete devir ettiğini, hiçbir hukuki dayanak olmaksızın … Tekstil’in kullanımına sunduğunu, kötü niyetli basiretsiz davrandığını, ortaklar kurulu kararı alınmadan ve davacının haberi olmadan markanın devir edildiğini, tüm bu muvazaalı işlemler neticesinde şirketin zarara uğradığını, davalının yetkilerinin kısıtlanmasını, gerekli tedbirlerin alınmasını talep ettiklerini belirtmiş, neticeten açıklanan nedeniler sebebi ile şirket yöneticisinin kötü niyetli ve basiretsiz davranışları nedeni ile şirketi zarara uğrattığını ve uğratma riski taşımasından dolayı TTK m. 630 ve ilgili maddeler uyarınca şirket yöneticisinin müdürünün azline, yönetim hakkının ve şirketi temsil yetkisinin kaldırılmasına, şirket yönetiminin kayyıma devredilmesine, uğranılan zararlar ile ilgili tazminat hakkının saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davanın niteliği gereği husumetin ortağa yöneltilmesinin gerekli ve yeterli olduğundan müvekkili şirket yönünden husumet yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, davacının davayı açmakta hukuki yararının olmadığını, davacının …’de yaşadığını, tüm sevk ve idareyi şirketin diğer ortağı ve aynı zamanda kayınbiraderi olan … marifetiyle yürüttürdüğünü, …’in basiretsiz ve şirketi iflasa sürükleyen yönetimi nedeni ile müdürlükten azli-iş akdinin feshine müteakip başlayan yargısal ihtilaflarda kendisine karşı 2 ayrı şirketten ortaklıktan çıkarma davası, 5 ayrı rücuen alacak davası, kayınbiraderinin diğer şirketten azil davası açılması sonrasında iş bu davanın açılmasında davacının hukuki yararının olmadığını, davayı açmasının hukuki yararının olmadığını, …’in 29/07/2013 sonrası işe gelmediğini ve 30/07/2013 tarihli … ile müdürlükten alındığını, 02/08/2013 de iş akdinin fesh edildiğini, davalı …’ın %40, davacı … ‘in %40 dava dışı …’ın %20 oranında ve her 3 şirkette aynı hisseler olmak üzere … Ltd. Şti., … Ltd. Şti. İle … Tic. Ltd. Şti. Ünvanlı şirketlerde benzer amaçlarla hissedar olduklarını, davacının …’in talimat ve insiyatifiyle şirketlerde sureten ortak olduğunu, davacının kaydi ortaklık dışında bir sıfatının olmadığını, konunun muhatabının … olduğunu, …’in 3 şirkette de müdür sıfatı ile yer aldığını, diğer 2 şirket olan … ve …’dan oy çokluğu yeterli olması nedeniyle azledildiğini ancak dava konusu şirkette ittifak koşulu arandığı için azledilemediğini, davacı muvafakat vermediği için azledilemediğini, feshe kadar sigortalı çalıştığını, …’in müdürlük yaptığı dönemde şirketi zarara uğrattığı, ortaklar davacı dışında toplanarak 30/07/2013 tarihli kararla …’in görevden alınmasına karar verdiğini, … 22. Noterliği’nin … tarih … yevmiye numaralı ihtarıyla iş aktinin devamsızlıktan feshedildiğini, 03/10/2013 tarihli …’de ilan edildiğini, davalı …’ın tek başına müdürlüğe getirildiğini, davalının ilk başta dava dışı ortağı olan … ile … şirketi çatısı altında faaliyetini sürdürdüğünü ancak …’in …, … şirketlerinin Türkiye vekili olmasından istifade ile bahse konu şirketlerin kurulduğunu, …’in ortaklığı riskli olduğu için olmadığını, müdür sıfatı ile yer aldığını, akabinde … Şirket’in … ile lisans sözleşmesi aktederek Türkiye haklarının sahibi olduğunu, tarafların ortağı olan … şirketinin grubu markaları ithal ettiğini, … Şirketi’nin ise AVM ve cadde mağazalarında satış ve pazarlamasını yaptığını, davacının içini boşaltmakta itham ettiği … markasının satışı yapılan üretimi olan bir marka olmadığını, sonradan markalara şemsiye olması için geliştirildiğini, …, …, … , … AVM’de … markası altında açıldığını, … bu aşamada olmadığını 2008 sonrasında müdür …’in basiretsiz, disiplinsiz kötü yönetimi nedeni ile hukuki ihtilafların olduğunu, icra takiplerinin başladığını, kiranın ödenemez hale geldiğini, şirketin mağaza sayılarının 4’e düştüğünü, davalının şahsi mal varlıklarını düşük değere satarak borç ödediğini, şirket adına ödemeler yaptığı mal varlıklarını düşük değere satarak borç ödediğini, şirket adına ödemeler yaptığı için davacıya rücu amaçlı icra takibi yaptığını, itiraz edildiğini, davalının sıkıntılı süreçte şahsen 6.500,00-₺ nakti ödeme yaptığını, davacının şirkette fiilen olmamasına rağmen kaydi ortaklıktan dolayı yüklü ayrılma akçeleri istediğini, bu aşamada … şirketlerindeki hissesini devretmiş ancak …, … ile ilgili devre yanaşmadığını, bu nedenle hakkında çıkarma davaları açıldığını, maddi sıkıntılar nedeni ile … Şirketi, … şirketinin mal varlığı olarak gözüken … markasını tamamıyla gelecek hacizlerden korumak amacıyla geri iade etmek üzere devraldığını, bu anlamda TTK 623/3 maddesi gereğince imzaya yetkili ortakların/müdürün ortaklar kurulu kararı almadan 1 markanın devrinde hukuki engel yoktur şeklinde belirtildiğini, … ie … şirketi ile bir sözleşme aktederek ürün çeşitliliği yoğunluğuna gitmiş bu şirketin sahibi olduğu markalardan yararlanılmak istendiğini, bu sözleşmeden sonra işçi maaşlarının ödendiğini, kiraların ödendiğini belirtmiş, şirketin içinin boşaltılmasının söz konusu olmadığını, şirketin değerini arttırmaya yönelik olduğu belirtilerek neticeten açıklanan nedenlerden dolayı şirket yönetim ve karar alınmasında hukuki ve yasal bir engel ya da sorun olmaması usulünde alınmış müdür tayin kararı, TTK 408/2-F, 616 ve 623/3 maddeleri de dikkate alındığında davacı yanın tedbir ve kayyum atanması isteminin ızrar kastıyla olması karşısında taleplerin reddine, davalı şirket açısından davanın HMK 114/1-d maddesi gereğince husumetten reddine, davanın öncelikle HMK 114/1-h maddesi gereğin hukuki yarar yokluğundan aksi kanaat halinde ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630/2 maddesine dayalı olarak limited şirket müdürünün haklı sebeple azli ve şirkete kayyım atanması talebine ilişkindir. Şirket müdürünün azli davasında husumetin azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, ayrıca limited şirketin dava edilmesi zorunlu değildir. Bir hakkın kendisinden istenebilecek durumda olan yani hakka uymakla yükümlü kişi borçlu kişi olup, buna pasif husumet denilir. Bir davada pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı mahkemece öncelikle ve re’sen gözetilecek hususlardandır ve şayet husumet ehliyeti yok ise dava bu sebep ile reddi gerekmekte olup, bu nedenle davalı şirket hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Davanın dayanağı olan Türk Ticaret Kanunu’nun 630/2 maddesinde “Her ortak haklı sebeplerin varlığında yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.” hükmü düzenlenmiş olup, sınırlayıcı olmamakla birlikte azil bakımından haklı sebebin tanımlandığı TTK 30/3 maddesinde ise “Yöneticinin özen ve bağlılık rükunu ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.” hükmü yer almaktadır. Bu durumda davacının öncelikle şirket müdürünün azli veya temsil yetkisinin sınırlandırılmasını gerektiren haklı sebeplerin varlığını ispat etmesi gerekmektedir. Mahkememizce, davalı şirketin sicil dosyası, taraflarca delil olarak bildirilen dava dosyaları, icra dosyaları ve celbi talep edilen deliller getirtilip incelenmiştir. Dosyaya sunulan deliller ve dosya içeriğine göre somut olayda TTK md. 630 uyarınca azil yönünden haklı sebeplerin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için davalı şirketin dava konusu döneme ilişkin ticari defter ve kayıtları ile dosyaya celp edilen tüm deliller incelenmek sureti ile rapor tanzimi için bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 02/12/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle “…Davacı yanca davalının özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırılık olarak iddia olunan önemli bir husus, şirketin sahibi olduğu tescilli markanın yönetici ortakların yakınlığı bulunan bir başka şirkete düşük bedelle devredilmesi olgusudur. Bu konuda uyuşmazlık taraflarca fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi’ne taşınmış ve nihayetinde marka devri işleminin iptalinin talep edilmiş olduğu görülmektedir. Açılan davada, mahkemece tüm dosya kapsamı topluca değerlendirildiğinde, davada iptali istenilen her iki marka ile ilgili devir işlemi yapan şirketin temsilcileri aynı kişiler olduğu gibi, devralan şirket adına işlem yapan da aynı şahıslar olması sebebiyle ve yine markaların devir işleminde satış bedelinin 500,00 TL olarak markanın gerçek değerinin çok altında bir rakam olarak gösterilmiş olması sebebiyle, davalı … vekilinin açıklamaları da nazara alınarak yapılan devir işleminin gerçek devir niteliğinde olmadığı, görülmekte olup, 556 Sayılı KHK’nın 15 ve müteakip maddelerinde belirtildiği üzere, markanın devrinin yazılı şekli unsurları taşımasının yanında markanın tescili için sahibinin de acık izninin olması gerektiğinden, bu hususta irade sakatlığı mevcut olduğunda marka ile ilgili yapılan işlem iptal edilerek gerçek sahibine devir işleminin yapılması gerekmekle, aşağıda yazılı olduğu üzere davanın … Şirketi yönünden kabulü ile, devir işleminin ve her iki markanın da gerçek sahibi olan … şirketi adına tesciline” denilerek (İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Esas 2015/25- Karar 2017/41 09.03.2017 tarih) … markasının satışı iptal edilmiş ve davacı iddialarını haklı çıkaracak yönde tespitlerde bulunulmuş olduğu görülmektedir. Nitekim davalı yan da savunmasında esasen devrin bedelsiz olduğu, muvazaalı bir işlem olduğu, şirketin doğabilecek icra takiplerinden korunması maksadıyla işlem yaptığı savunmasında bulunurken bir anlamda davalı iddialarını bir yönüyle doğrulamaktadır ve davalı yanın her ne gerekçe ile olur ise olsun hukuka aykırı bu işlemlerinin özen ve bağlılık yükümlülüğü ile bağdaşmayacağı açıktır. Yine dosya içerisindeki tespitlerden yukarıda mali ve teknik bilirkişilerce yapılan incelemelerde, dosya içerisindeki müzekkere cevap yazılarından davalının müdürü olduğu şirketin faaliyette bulunduğu bir “..AVM’de 03.02.2017 tarihine kadar … isimli mağazanın bulunduğu bu tarihte mağaza ismini ve tabelasını … olarak değiştiğihalen AVM’de … marka ve tabelasının ticari faaliyetine devam ettiği ve maâaza isletmecisinin … olduğu, … ile AVM arasında 24.05.2012 ve 14.06.2016 tarihli kira sözleşmelerinin bulunduğu..” bir başka işyeri ile ilgili olarak “..AVM’de … isimli mağaza bulunmakta olup, anılan mağazayı … ile 01.05.2016 tarihinde kira sözleşmesi ve ek sözleşme imzalandığı. sözleşmenin halen yürürlükte olduğu” beyan edilmiştir. Şu halde davalının müdürü ve yöneticisi olduğu şirkete ait mağazalarda da …’in ticari faaliyetlere devam ettiği tespit edilmiş durumdadır. Bu durum ile ilgili olarak da yukarıda markanın …’e devri ile ilgili söylediklerimiz geçerlidir. Bununla birlikte davacı yanın “Davalının diğer dava dışı ortak ile anlaşarak müvekkilini şirket yönetiminden haberdar etmediği ve kötü niyetli olarak şirketten uzaklaştırmak istedikleri, müvekkili … şirket müdürü ve diğer ortak arasında anlaşmazlık çıktıktan sonra noter marifeti ile davet edildiği ortaklar kumlu toplantıları adresinin davet tarihinden çok önce boşaltıldığı gibi sanal toplantı davetleri ile müvekkilinin yanıltılmak istediği”; “davalı şirket müdürünün müvekkilinin ortağı olduğu şirketler üzerinden krediler kullandığını, bu kredilerin şirket yarına değil kendi ortağı olduğu şirketlerin yarına kullandığını, kullandırılan kredilere şahsi kefil olan müvekkilinin aleyhine bir çok icra takibi yapıldığı..” yönündeki iddiaları halihazırda çeşitli sebeplerle mali bilirkişilerimiz tarafından tespit olunmuş ve doğrulanmış değildir. Ortaklar arasında menfaat ihtilafları ve çekişme olduğu ve bu sebeple ihtilafların yargıya taşınmış olduğu açıktır ancak yargıya varabileceğimiz somut tespitler bulunmamaktadır. Şirketin mali durumu ile yapılan tespitler değerlendirildiğinde ise, yukarıda mali inceleme ve değerlendirme kısmında ifade edildiği üzere, Şirket özvarlığının kaydi değer olarak; 2012 Yılında, 6.004,76 TL, 2013 Yılında, 190.746,00 TL; 2014 Yılında -167.637,74 TL ( Özvarlık Yitirilmiş), 2015 Yılında -92.967,76 TL ( Özvarlık Yitirilmiş), 2016 Yılında 651.835,98 TL ( Durum düzelmiş) olduğu; yukarıdaki özvarlık durumlarından şirketin 2014 yılında kaydi değer olarak borca batık olduğu, 2015 yılında borca bataklığın devam ettiği ve 2016 yılında ise borca bataklıktan kurtulmuş olduğu, mali duruma ilişkin olarak; davacı … dışındaki ortaklar tarafından yönetildiği 2012-2016 dönemlerinde şirketin net satışlarında sürekli artışlar olduğu, buna bağlı olarak satışların maliyetinde de artışlar olduğu, işletmenin faaliyet giderlerinin, net satışlara oranının oldukça yüksek olduğu, finansman giderlerinde faaliyet giderleri ile satışların maliyetine bağlı olarak artış ve azalışlar olduğu, özellikle 2016 yılı kârlarında önceki dönemlere göre dönem kârında %300 lük artış olduğu gözlemlenmiş olduğu tespit edilmiştir. Şu halde davacının şirketin zarara uğratıldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı söylenebilecektir. Ancak şirketle ilgili en son tespitler dosya içerisinde 2016 yılı bilançosuna aittir ve mevcut durumu ile ilgili bilgi sahibi olunmadığı ifade edilmelidir. tüm bu sebepler birlikte değerlendirildiğinde, her ne kadar davacıların, şirketin mali durumuna ilişkin iddiaları heyetimizce varit görülmemiş ise de yukarıda görülen tesptiler dolayısı ile davalı şirket müdürlerinin şirket işlerini fiilen başka şirket üzerinden yapıyor, şirket işlerini başka firmalara devretmiş, mahkemel -ce iptale sebebiyet verecek şekilde alacaklılardan mal kaçırma maksatlı muazaal, ve düşük bedelli işlemlerle şirketin markasını irtibatlı bulunduktan üçüncü kişilere levretmiş olmaları sebebiyle, taraflar arasında güven ilişkisinin zedelendiği, davalı şirket müdürünün azlinin haklı görülebileceği, kendisiyle MK 2 dürüstlük kuralı gereği ortaklardan beklenemeyeceği, diğer bir ifade ile kanunun ve ana sözleşmenin kendisine yüklediği görevleri aktif bir biçimde ihlal ettiği, sayılan aykırılıkların özen ve bağlılık vükümlülüğü ile de bağdaşmavacağı açık bir şekilde anlaşıldığından TTK 630/2 ve 630/3 hükümleri uyannca davalı müdürün yönetim ve temsil yetkilerinin kaldırılması ve azli hususunda haklı sebeplerin mevcut olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır…Somut olayda TTK 630 uyarınca azil yönünden haklı sebeplerin gerçekleştiğinin kabul edilebileceği, kayyım tayini yönünden bu konuya cevaz veren Yargıtay içtihatlarının mevcut olduğu ancak sebeplerin ağırlığına göre takdir yetkisinin mahkemede olduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir. Bilirkişi kurulu raporu dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetime elverişli ve kanaat oluşturmaya yeterli kabul edilmiştir.
Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacının ve davalı …’ın davalı şirketin hissedarı oldukları, öncesinde şirket idaresine 10 yıl süre ile … ile şirket dışından …’in seçildiği, bilahare davalı … ve …’dan oluşan ortaklar kurulu kararı ile şirket müdürü …’in müdürlük görevinden alındığı, 03/10/2013 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde …’in temsil yetkisinin kaldırıldığının ilân edildiği, bu durumda şirketin tek temsilcisinin davalı … olduğu hususu sabittir. Davacı taraf; davalı …’ın şirket müdürlüğünden azil talebini şirketin sahibi olduğu tescilli … markasını yakınlığı bulunan bir başka şirkete düşük bedel ile devredildiği, 2013 tarihinden itibaren şirketin işleyişi ile ilgili kendisine bilgi verilmediği, şirket kuruluşundan bu yana kendisine kâr payı ödenmediği, haberi olmaksızın 3. kişiler ile anlaşmalar yapılarak şirketin ve şirket mağazalarının 3. kişilere fiilen devrinin yapıldığı, dava dışı …’e ait mağazalarda ve web sitelerinde şirketin markasının kullanıldığı, bu şirket yöneticisinin davalının kardeşi olduğu, bu şirketin işlemlerini davalının yaptığı, markanın hiçbir hukuki dayanak olmaksızın …’in kullanımına sunulduğu, davalı müdürün kötü niyetli ve basiretsiz davrandığı, ortaklar kurulu kararı alınmadan ve kendisinin haberi olmadan markanın devir edildiği, tüm bu muvazaalı işlemler sonucunda şirketin zarara uğradığı iddialarına dayandırmış olup, davalı taraf ise; davacının …’de yaşadığını, kayınbiraderi … aracılığıyla şirkette kayden ve görünüşte ortak olduğunu, davalı …’ın %40, davacı … ‘in % 40 dava dışı …’ın % 20 oranında ve her 3 şirkette aynı pay oranında olmak üzere… Ltd. Şti,. … Ltd. Şti ile … Tic. Ltd. Şti ünvanlı şirketlerde benzer amaçlarla hissedar olduklarını, …’in 3 şirkette de müdür olduğunu, …’in …., … şirketlerinin Türkiye vekili olmasından istifade ile bahse konu şirketlerin kurulduğunu, … markasının satışı yapılan üretimi olan bir marka olmadığını, sonradan kurulacak markalara şemsiye olması için geliştirildiğini, …, …, …, … AVM’de … markası altında mağazalar açıldığını, …’in basiretsiz, disiplinsiz ve kötü yönetimi nedeni ile hukuki ihtilaflann başladığını ve bu nedenle müdürlükten azledildiğini, …’in … şirketinin mal varlığı olarak gözüken “…” markasını şirkete gelebilecek hacizlerden korumak amacı ile geri iade etmek üzere devraldığı, TTK 623/3 maddesi gereğince imzaya yetkili ortakların/müdürün ortaklar kurulu kararı almadan devri gerçekleştirdiğini, şirketin içinin boşaltılmasının söz konusu olmadığını, şirketin değerini arttırmaya yönelik işlemler söz konusu olduğunu savunmuştur. Uyuşmazlık; müdür olan davalının bu görevinden azlini gerektirir haklı nedenin var olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu durumda davacının öncelikle şirket müdürünün azli veya temsil yetkisinin sınırlandırılmasını gerektiren haklı sebeplerin varlığını ispat etmesi gerekmektedir. Dosyaya sunulu delillerden ve hükme esas alınan bilirkişi raporundan İstanbul 3. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09/03/2017 tarih … E.K. sayılı ilâmından davalı şirketin sahibi olduğu tescilli marka olan … markasının satışının iptal edildiği ve davacının iddialarını haklı çıkaracak yönde tespitlerde bulunulduğu, davalı tarafın da savunmasında esasen devrin bedelsiz olduğu, muvazaalı bir işlem olduğu, şirketin doğabilecek icra takiplerinden korunması maksadı ile işlem yaptığı savunmasında bulunduğu ve bir anlamda davacının iddialarını bir yönü ile doğruladığı, davalı tarafın her ne gerekçe ile olur ise olsun hukuka aykırı işlemlerinin özenle bağlılık yükümlülüğü ile bağdaşmadığı, diğer yandan davalının müdürü ve yöneticisi olduğu şirkete ait mağazalarda da …’in ticari faaliyetlerine devam ettiği, ayrıca ortaklar arasında menfaat çatışmaları ve çekişme olduğu ve ihtilafların yargıya taşındığı, taraflar arasında güven ilişkisinin zedelendiği, davalı müdürün kanunun ve ana sözleşmenin kendisine yüklediği görevleri ağır bir biçimde ihlâl ettiği, somut olayda müdürlükten azil hususunda haklı sebeplerin mevcut olduğu kanısına varılmıştır. Davacı, davalı şirkete kayyım atanmasını talep etmiş olup, kayyım atanması kural olarak şirketin organsız kalması halinde talep edilebilecek bir tedbir niteliğindedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda kayyım atanmasına ilişkin düzenleme mevcut olmadığından talebin Türk Medeni Kanunu’nda yer alan kayyıma ilişkin hükümlere göre değerlendirilmesi gerekecektir. TMK 427/4 maddesinde “Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa” kayyım atanacağına ilişkin düzenleme yer almaktadır. Yüksek Yargıtay’ın son dönemde verdiği kayyım tayininin sadece organ boşluğu halinde değil yöneticilerin azil sebepleri gerçekleştiğinde ve azledildiklerinde de mümkün olabileceği yönündeki kararları ile kayyım tayininin uygulama alanı genişletilmiştir. Somut olayda yukarıda açıklanan azil sebebi, dosya kapsamı ve mevcut delil durumu bir bütün olarak değerlendirildiğinde kayyım tayini atanması koşullarının gerçekleşmediği kanısına varılmakla davacının davalı şirket yönetiminin tedbiren kayyıma devrine ilişkin talebinin reddine karar verilerek tüm bu sebeplerden dolayı aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)1-Davalı …Tic. Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine,
B)1-Davalı … aleyhine açılan davanın kabulü ile davalı …’ın … Dış Tic. Ltd. Şti. müdürlüğünden azline,
2-Davacının davalı şirket yönetiminin tedbiren kayyuma devrine ilişkin talebinin reddine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40-TL maktu harcından peşin alınan 27,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,70-TL’nin davalı …’tan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 3.000,00-TL bilirkişi ücreti, 477,70-TL tebligat posta gideri olmak üzere toplam 3.477,70-TL ile 59,50-TL harç gideri olmak üzere toplam 3.537,20-TL yargılama giderinin davalı …’tan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı … Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılan 11,00-TL tebligat posta giderinin davacıdan tahsili ile davalı …Tic. Ltd. Şti.’ne verilmesine,
6-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca davacı vekili lehine takdir olunan 3.400,00-TL maktu vekalet ücretinin davalı …’tan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili lehine takdir olunan 3.400,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı … Tic. Ltd. Şti.’ne verilmesine,
8-Davacı ve davalı… Ltd. Şti. tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/07/2020

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza