Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/521 E. 2018/88 K. 01.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/521 Esas
KARAR NO : 2018/88

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 19/12/2006
KARAR TARİHİ : 01/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … a.Ş.’nin 24/03/2006 tarihinde yapılan 2002-2003-2004 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısında denetçi raporlarına göre şirketin davalılar tarafından zarara uğrattıklarının belirlendiğini, şirket kasa hesabında muhasebe kayıtlarında gözükmekle birlikte fiilen mevcut olmayan nakit paranın 2.192,63-TL için takip yapılmadığını ve kasa noksanlığı hesabına atıldığını, bundan şirketin yönetim kurulu ile denetçilerinin sorumlu bulunduklarını, … 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin tedbir kararından sonra grup şirketi … A.Ş.’ne aktarılan 449.250-TL’nin halihazırda tahsil edilemediğini, şirket yönetim kurulu üyelerinin şirket kaynaklarının ticari amaçları doğrultusunda kullanmaları gerektiği halde bunun yerine getirilmediğini, bu nedenle şirketin varlıklarının azalmasına neden olduklarından TTK md.2, 20, 320, 336/5’in ihlal edildiğini, denetim kurulu üyelerinin de TTK’nun 353/3, 354, 359’a göre yüklenen kontrol ve uyarı görevini yapmadıklarını, gerek yönetim kurulu üyelerinin şirketi zarara uğratmaları ve gerekse denetim kurulu üyelerinin de uyarıda bulunmamaları nedeni ile sorumlu bulunduklarını, şirketin uğradığı zararın belirlenmesi ile fazlaya dair hakkını saklı tutarak 10.000,00-TL’nin zararın meydana geldiği tarihten itibaren T.C. Merkez Bankasınca saptanacak avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazın bulunduktan sonra davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadıoğını, müvekkiline husumetin yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğine seçilmesi konusunda bir başvuruda bulunmadıoğını, … grubu çalışanı olarak yönetim kuruluna atandığını, müvekkilinin yapılan genel kurullara dahi katılmadığını, bu yüzden yönetim kurulu üyesi olarak nitelendirilmesinin mümkün olamayacağını, müvekkilinin TMSF’nin el koyduğu … A.Ş.’nin iş akdi ile çalışan personeli olduğunu, TMSF’nin … ailesinin şirketlerine el koyduğunu, müvekkilinin … ailesinin bir memuru olduğunu, yönetim kurulu sorumluluğunun TTK 320’nin BK 528/II’ye yaptığı yollamayla vekalet sorumluluğu olduğunu, zarar verildiği bildirilen işlemlerin o zamanki hissedarların iradesine uygun işlemler olduğunu, TTK320 md.deki basiret genel anlamda tacir basireti olmayıp vekil basireti olduğunu, verildiği bildirilen zararın genel anlamda tacir basireti olmayıp vekil basireti olduğunu, verildiği bildirilen zararın kasa noksanlığına ait 2.192,63-YTL ile verilen tedbir kararından sonra … A.Ş.’ne yapılan para devri olduğunu, TMSF’nin bu firmaya alacak davası açması gerektiğini, tedbir kararından sonra hiçbir aykırı işlemin yapılmadığını, müvekkili hakkında açılan davanın haksız olduğundan bahisle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacıların TTK hükümlerine göre belirlenmediğini, dava açma ehliyetlerinin olmadığını, 24/03/2006 tarihinde yapılan genel kurulun ortak olmayanlarca yapıldığını, bu nedenle alınan kararların yok hükmünde olduğunu, yönetim kurulu üyelerine sorumluluk yüklenebilmesi için kusurlu bir işlemin bulunması gerektiğini, olayda kusurlu hareketlerden hiçbirinin gerçekleşmediğini, davacının soyut beyanlarına göre talebin haksız olduğunu, firmanın iştigal konusuna giren her türlü faaliyette bulunabileceğini, işlemin yapıldığı günün koşullarında önemli olduğunu, Türkiye ekonomisinin düşünülmesi durumunda şirketlerin kar da zarar da edebileceğini, işlemin yapıldığı firma … A.Ş.’nin varlıkları olan bir firma olduğunu, yapılan işlemin rutin bir işlem olarak hukuka aykırı bir durumu bulunmadığıunı, … grubunda personel olduğunu, şirketin yaptığı işlemleri denetlemesinin mümkün olmayacağını, TMSF tarafından şirkete el konulmasından sonra şirket kasasının nasıl idare edildiğini bilemeyeceğini, davacıların söz konusu kasayı kimden aldıklarını bildirmediğini, kasa tesliminni imza karşılığı ve mahkeme vasıtası ile alınması gerektiğini, TMSF tarafından şirkete el konulmasından sonra şirket kasasında gözüken eksiklikten dolayı mesul tutulamayacağını, üzerine atfedilecek bir kusur bulunmadığından bahisle haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle;davacıların TTK hükümlerine göre belirlenmediğin, dava açma ehliyetlerinin olmadığını, 24/03/2006 tarihinde yapılan genel kurulun ortak olmayanlarca yapıldığını, bu nedenle alınan kararların yok hükmünde olduğunu, yönetim kurulu üyelerine sorumluluk yüklenebilmesi için kusurlu bir işlemin bulunması gerektiğini, olayda kusurlu hareketlerden hiçbirinin gerçekleşmediğini, davacının soyut beyanlarına göre talebin haksız olduğunu, firmanın iştigal konusuna giren her türlü faaliyette bulunabileceğini, işlemin yapıldığı günün koşullarına önemli olduğunu, Türkiye ekonomisinin düşünülmesi durumunda şirketlerin kar da zarar da edebileceğini, işlemin yapıldığı firma …Ş.’nin varlıkları olan bir firma olduğunu, yapılan işlemin rutin bir işlem olarak hukuka aykırı bir durumu bulunmadığıunı, … grubunda personel olduğunu, şirketin yaptığı işlemleri denetlemesinin mümkün olmayacağını, TMSF tarafından şirkete el konulmasından sonra şirket kasasının nasıl idare edildiğini bilemeyeceğini, davacıların söz konusu kasayı kimden aldıklarını bildirmediğini, kasa tesliminni imza karşılığı ve mahkeme vasıtası ile alınması gerektiğini, TMSF tarafından şirkete el konulmasından sonra şirket kasasında gözüken eksiklikten dolayı mesul tutulamayacağını, üzerine atfedilecek bir kusur bulunmadığından bahisle haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; şirket denetçilerinin kim olduklarının ve nasıl atandıklarının bilinmesi gerektiğini, bunun belirlenmesi ile davacı denetçilerin Ticaret Kanunu’nda belirlendiği usulle belirlenmediğinin anlaşılacağını, 24/03/2006 tarihinde yapılan genel kurul toplantısının ortak olmayan kişilerce yapıldığını, dolayısı ile yok hükmünde olduğunu, istifa eden yönetim kurulu üyelerinin istifa tarihinden itibaren sorumluluklarının kalktığını, müvekkilinin … 40. Noterliği’nden … tarihinde … yevmiye sayı ile istifasını gönderdiğini, istifaden sonraki işlemlerden sorumlu tutulamayacağını, TTK hükümlerine göre yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerine kusur esasına göre sorumluluk öngördüğünü, bu davada hiçbirinin oluşmadığını, … A.Ş.’nin varlıkları olan ve yapılan işlemin de rutin bir işlem olduğunu, hukuka aykırı bir durumun bulunmadığını, anılan dönemde yapılan işlemlerin şirket kabul görerek ibra verildiğini, … grubunda personel olduğunu, personel olarak şirketi denetlemesinin mümkün olamayacağından açılan davanın haksız olduğundan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’in dosyada mevcut … 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/1129-936 E.K. Sayılı veraset ilamından 28/09/2011 tarihinde vefat ettiği, mirasçı olarak … ve …’in kaldığı, … 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/2988-2012/59 E.K. Sayılı 02/02/2012 tarihli kararı ile mirasçı …’in muris …’den intikal eden mirası reddettiğinin tespit ve tesciline karar verilmiş olduğu, kararın 15/02/2012 tarihinde kesinleşmiş olduğu anlaşılmakla mahkememizce mirasçı …’e usulünce tebligat yapılmış olup vekili aşamalardaki beyanında davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda 2006/872-2011/174 E.K. Sayılı 31/03/2011 tarihli karar ile davacı tarafından davalıların kusurlu olduğu kanıtlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş olup, iş bu karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/6920-18402 E.K. Sayılı 26/11/2014 tarihli ilamı ile “…Dava, davacı şirketin eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri olan davalılar aleyhine açılan sorumluluk davasıdır. Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, öğretideki baskın görüşe göre, TTK’nun 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, s:1941, 1942, 1999). Nitekim TTK’nun 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Yine TTK’nun 346. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kural olarak müdürlerin sebebiyet verdikleri zararlardan sorumlu olmadıkları, ancak ehil olmayan müdürler tayin etmek veya onların şirket için zararlı olan iş ve işlemlerine karşı müsamaha göstermek veya idare meclisinin salahiyetli olmadığı hususlara müdürleri mezun kılmak suretiyle sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı şirkete karşı 336. madde hükmünce sorumlu olacakları belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, TTK’nun 559. maddesinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlulukları anılan yasa maddelerine göre belirlenmelidir. TTK’nun sistematiğinde yönetim ve denetim kurulu üyelerinin zarardan sorumlu tutulabilmeleri için bu görevlere göstermelik olarak atanıp atanmadıklarının veya bağımsız karar alma yetkilerinin bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. O halde mahkemece davalıların kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları ve yine denetim kurulu üyesi bulunan davalıların sorumluluklarının, bu sıfatlarının dikkate alınarak ayrıca değerlendirilmesi gerektiği gözetilmelidir. Bu durum karşısında mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın yukarıda açıklanan şekilde incelenip değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temlik alan TMSF vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA” karar verilmiş olup mahkememizce usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmuştur.
Dava; davalı eski yöneticiler ve denetçilerin davacı şirketi zarara uğrattıkları iddiasına dayalı sorumluluk davasıdır. Dava konusu olay 6762 sayılı Ticaret Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde meydana gelip sonuçlarını doğurduğundan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki kanunun 2/a maddesi uyarınca sorumluluğun belirlenmesi ve davanın çözümünde 6762 sayılı Ticaret Kanunu hükümleri dikkate alınmış olup, bu kanunun 320. maddesi gereğince yönetim kurulu üyelerinin şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 528/2 maddesi hükmü uygulanır. BK 528/2 uyarınca da şirket işlerini ücret ile idare eden ortak vekil gibi sorumludur. 6762 sayılı TK’nun 336/5 maddesi hükmünde kanunun ve esas sözleşmenin kendilerine yüklediği diğer görevleri kasten veya ihmal ile yerine getirmeyen yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olacakları düzenlenmiştir. Denetçilerin sorumluluğuna dair ise 353/3, 354 ve 369 maddeleri çerçevesinde denetçilerin 3 aydan fazla ara vermemek üzere sık sık ve ansızın vezneyi teftişi, yıl sonunda genel kurula rapor vermeleri, işlerini görürken öğrendikleri yolsuzluk ve noksanlıkları veya kanuna ya da esas sözleşmeye aykırı fiili yönetim kurulu veya genel kurula bildirmeleri, denetçilerin görevlerini hiç veya gereği gibi yapmamalarından doğan zararlardan dolayı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu tutulacakları hükümleri yer almıştır.
Davacı, davalıların yönetim ve denetim kurulu görevini yaptıkları … A.Ş.’ye TMSF tarafından el konulduğunu, el koyma sonrasında kasada yapılan sayımda olması gereken paranın bulunmadığını, … 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin … tarih … ve … tarih … sayılı müteferrik tedbir kararları hilafına bahsi geçen tedbir kararlarından sonra grup şirketi … A.Ş.’ye aktarılan fonun hali hazırda tahsil edilememiş olması nedeni ile şirketin zarara uğratıldığını, bu zararlardan davalıların sorumlu olduklarını öne sürerek zararın tahsilini talep etmiştir.
Mahkememizce davacı şirketin ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, taraflarca dosyaya sunulan deliller, belgeler incelenmiş ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Dosyada mevcut Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarının incelenmesinde … A.Ş.’de davalı …’in 01/01/2003-13/02/2004 döneminde yönetim kurulu üyesi, davalı … 01/01/2013- 13/02/2004 döneminde yönetim kurulu üyesi, davalı … ‘nin 01/01/2013- 13/02/2004 döneminde yönetim kurulu üyesi, davalı …’nun 01/01/2013- 13/02/2004 döneminde denetçi, davalı …’nın 01/01/2013-13/02/2004 döneminde denetçi olarak görev yaptığı anlaşılmıştır. Davalı … dosyaya sunmuş olduğu … 40. Noterliği’nce düzenlenmiş … tarih, … yevmiye nolu istifaname ile istifa ettiğini beyan etmiş olup, istifanamede yer alan tebliğ şerhinden davacı şirkete 24/10/2003 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmış ise de dosyada mevcut 31/08/2006 tarihli ticaret sicil gazetesinde 01/01/2003-31/12/2003 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olanlar arasında adının yer aldığı görülmüştür.
Davacı tarafça, davacı şirkete TMSF tarafından fiilen el konulan tarihte kasada bulunması gereken paranın mevcut olmadığı iddia edilmiş olup, buna ilişkin 13/02/2004 tarihli kasa sayım tutanağı delil olarak sunulmuştur. Anılan tutanakta kasa farkı-noksanı 1.548,65-TL olarak tespit edilmiş olup denetçiler … ve … ile muhasebe şefi sıfatı ile dava dışı … tarafından imzalanmış olduğu görülmüştür. Davacı şirkete TMSF tarafından el konulması sırasında eski yöneticiler ile TMSF tarafından atanan yöneticiler arasında fiili kasa sayım tutanağı, devir tutanağı gibi bir belge düzenlenmemiş ve kasa açığı bulunduğuna dair belirlemenin TMSF tarafından yapılan ve dosyaya sunulan 27/10/2004 tarihli “Sayım Ve Mutabakat Tutanağı” ile yapıldığı öne sürülmüştür. İşletmelerde kasa hesabının fiilî mevcudu para ile ifade edilmekte ve bu mevcut işletmenin varlıkları içerisinde yer almakta olup Likidite açısından da birinci sıradaki varlığı oluşturmaktadır. Önemi ve özelliği dolayısı ile kasa hesapları işletmelerde günlük hatta saatlik olarak izlenmekte, fiilî mevcudun kaydî mevcuda uygunluğu ise her an kontrol edilmekte ve denetime tâbi tutulmaktadır. Günlük kasa işlemleri sonucunda akşam kasa kapatılırken fiilî mevcut tespit edilmekte, kaydî durumla karşılaştırılmakta, fiilî mevcut kaydî mevcuda uygun ise o günki kasada her hangi bir işlem farkı bulunmadığı sonucu ile mutabakat sağlanmış olmakla ve kasa mevcudu sonraki gün sabahına devredilmektedir. Şayet kasa fiilî mevcudunda kayda göre fazlalık ya da noksanlık tespit edilmesine karşın nedeni anlaşılamıyor ise fazlalıklarda kasaya “Kasa Fazlası” olarak tahsil fişi kesilmekte, kasa noksanlıklarında ise “Noksan Tutar” kadar “Kasa Noksanlığı” tediye fişi kesilmekte ve kasa fiilî mevcudu ile kaydî mevcut mutabakatı sağlanmaktadır. Somut olayda geriye dönük olarak kasa açığının hangi tarihte oluştuğunun tespiti gerekir. Zarar ile sorumlular arasındaki illiyet bağının kurulması gerekir. Kasa açığının el koyma anında mevcut olduğu hususu tespit edilememiş ve davalılar ile zarar arasında illiyet bağı kurulamamış olduğundan kasa açığından davalıların sorumlu tutulamayacağı kanaatine varılmıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/2882-6889 E.K. sayılı emsal ilamı da bu yöndedir.
Davacı tarafça … 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin … tarih … ve … tarih … sayılı müteferrik tedbir kararları hilafına bahsi geçen tedbir kararlarından sonra grup şirketi … A.Ş.’ye 449.250.00-YTL para aktarıldığı, paranın tahsil edilememiş olması nedeni ile şirketin bu nedenle zarara uğratıldığı, davalıların zarardan sorumlu olduğu öne sürülmüştür. Dosyada mevcut … 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin tedbir kararının tarihi 14/08/2003’tür. Davacı şirkete ait kayıtların incelenmesinden … Santral.. A.Ş.’ye 09/10/2003 tarihli 857 nolu yevmiye maddesinde 449.250,00-YTL’nin nakden ödeme olarak kayıt yapılmış olduğu, bu bedel ile davacı şirketin … A.Ş.’den alacaklı görüldüğü belirlenmiştir. Zarara neden olduğu öne sürülen bu ödemenin kim tarafından yapıldığı belli değildir. Davacının bu alacağını söz konusu şirketten bir şekilde talep ettiğine ya da bu alacağının idarî veya yasal yönden takibata aldığına ilişkin bir bilgi ya da belge de bulunmamaktadır. Davalılar anılan tedbir kararını tebliğ almadıklarını, bu nedenle yapılan ödemeden sorumlu tutulamayacakları yönünde savunmada bulunmuşlardır. Dosyada tedbir kararının davalılara tebliğ edildiğine ilişkin belge bulunmamaktadır. Davacı tedbir kararının ödeme tarihi olan 09/10/2003 tarihinden önce davalıların yönetim kurulu ve denetim kurulu üyesi oldukları şirkete tebliğ edildiğini ispat edememiştir. Tüm bu sebeplerden dolayı ispatlanamayan, subut bulmayan davanın reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan peşin alınan 135,00-TL harcın talep halinde temlik alan TMSF’ye iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı … mirasçısı …, … ve … tarafından yapılan 175,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalılara 1/3 oranında verilmesine,
5-Davalı … ve … tarafından yapılan 132,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalılara 1/2 oranında verilmesine,
6-Avukatlık asgari ücret tarifesi 3. maddesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalılar vekili lehine hesaplanan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara 1/5 oranında eşit şekilde verilmesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/02/2018

Başkan …
E-İmza
Üye …
E-İmza
Üye …
E-İmza
Katip …
E-İmza