Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/107 E. 2018/907 K. 27.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/107 Esas
KARAR NO : 2018/907

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 26/12/2006
KARAR TARİHİ : 27/09/2018

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı şirket için 2002-2003 ve 2004 yıllarına ait olmak 26.05.2006 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında, şirket defterleri üzerinde denetim elemanlarınca yapılan inceleme neticesinde davalıların şirketi zarara uğrattıkları gerekçesi ile ibra edilmediklerini ve davalılar hakkında mali sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini, şirketin … Bankası’nda bulunan 13.010.00-TL tutarındaki sermaye payına karşılık 2001, 2002 ve 2003 yıllarında sermaye artışına katıldığını, hisse alımlarını şirketin öz kaynaklarının yeterli olmaması nedeni ile grup şirketlerinden … Ticaret A.Ş. finansmanları ya da …Ticaret A.Ş. tarafından karşılandığını, bunun ise aralarında ticari bir ilişki bulunmayan, değersiz, borsada bir işlem görmeyen ve bir temettü geliri sağlayamayacakları yatırımı yapmak sureti ile şirketi zarara uğrattıklarını, 31.10.2003 tarihinde 55.598.000.000 adet İmar hissesini 3.246.464,67-TL bedel ile … Ltd.den borçlanma sureti ile satın alındığını, satın alınan bu hisselerin şirket için … 2.Sulh Ceza Mahkemesince 14.08.2003 tarihinde verilen tedbir kararından sonra yapıldığını, davalıların yasalara ve ticari teamüllere uygun basiretli bir tacir gibi hareket etmediklerini, şirketin … Tic. A.Ş.’den satın aldığı …Tic. A.Ş. hisselerini … 40.Noterliğinin … tarih ve … yevmiye sayılı 10.000.000 adetten oluşan hisselerin tamamını yine grup şirketi olan … San. Tic. AŞ.’ne satıldığını, satışın hisselerin nominal değeri 1.000.00-TL üzerinden alacak ve borçları ile devretmek sureti ile yapıldığını, değerli iştirak hisselerinin satılarak sağlanacak karlardan vazgeçildiği dolayısı ile 220.000,00-TL zarar edildiğini, yapılan bu işlemlerin muvazaalı ve müvekkilinden mal kaçırmaya yönelik olduğunu, bu yüzden şirket yönetim kurulu üyelerinin TTK md 2, 20, 320, 336/5 ve murakıpların ise TTK md.353/3, 354 ve 359. maddelerine aykırı hareket ettiklerini, davalıların uğrattıkları zararın 3 545.494,67-TL olduğunu, bu bedele karşılık şimdilik kaydı 10.000,00-TL’nin TCMB avans faiz oranı üzerinden hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacının denetim elemanlarınca yapılan incelemeye istinaden talebin haksız ve yasaya aykırı olduğunu. Konu olan bu davanın TTK 1460 maddesine göre basit usulün tatbik edilmesi gerektiğini, şirketin yönetim kurulu ve denetim elemanlarına yaptıkları işlemlerden ötürü sorumlu tutulabilmesinin kusurlu bir hareketin bildirilmesi ile mümkün olacağını, zararın bir mal varlığında meydana gelecek azalma ile meydana çıkacağını, huzurdaki davada TTK’da belirtilen hususlardan hiçbirinin olmadığım, bu yüzden davacının müphem durumları gidermeden talepte bulunamayacağını, davacının yaptığı genel kurulun ortak olmayan kişilerce yapıldığını, ortak olmayan kişilerce yapılan genel kurulda alınan kararların yok sayılması gerektiğini, davada konu edilen şirketlerdeki hisselerin …’nin eline geçtiğini, şirketlere el konulması nedeni ile konu olan hisselerin istenilen şekilde kullanılabileceğini, bu yüzden bir zarardan söz edilemeyeceğini, olayda zamanaşımı bulunduğunu, davanın haksız açıldığını reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya zaman aşımı iddiasında bulunduğunu, davacının şirkete el konulması ile aktiflerini satarak borçlarını ödemesi gerektiğini, davacının işinin bu olması gerektiğini, davacının şirketlere geliş sebebinin şirketlerin yansıttığı, yaptığı ve sonuçlandırdığı eylemler olmadığını, açılan davanın şirket ortakları … ve diğerlerini korumak amacı güttüğünü, müvekkilinin şirkette ücretli olarak çalıştığını, müvekkilini de Bankalar Kanununa sorumlu tutmaya çalıştığını, huzurdaki davada talebin gerçek bir zarar varmış gibi atanan denetim elemanlarının raporlarına istinaden kendi inisiyatiflerine göre değerlendirme yapılmak sureti ile talep edildiğini, müvekkilinin davacı şirketten işten atılmama ve sonradan iş bulamama korsu ile yönetici ve denetçi gözüktüğünü, direk olarak borçlu olmadığını, davanın haksız açıldığını reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; şirketin denetçiliğine 01.01.2001 tarihinde getirildiğini ve bu görevden 17.07.2001 tarihinde istifa ettiğini, istifanın dikkate alınmadığını, haksız çıkartılarak kendisinden talepte bulunulmasının haksız olduğunu, şirkete denetçi olarak zorla tayin ettirildiğini, bunun işi kaybet korkusundan kaynaklandığını, davacının tasfiye halinde bir şirket olduğunu, verilen karar ile Uzan şirketlerine tasfiye memurlarının değiştirilmek sureti ile kurumca atama yapıldığını, tasfiyesi sonuçlandırılacak mal varlığının olup olmadığının şüpheli olduğunu ve …’nin amacının tasfiyede kendi alacağını tahsil etmek olduğunu, şirketin zarar eden iştirak alımı yapıldığı iddiasının kabul edilebilir olmadığını, davada mali mesuliyete ait şekil şartının oluşmadığını, …’nin asıl amacının alacağını tahsil etmek olduğunu, açılan davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; denetçilerin talebi üzerine açılan davanın haksız ve usule aykırı bulunduğunu, TTK md. 1460’a göre davanın basit usulde görülmesi gerektiğini, şirket denetçilerinin kim oldukları ve nasıl atandıklarının bilinmesi gerektiğini, şirket ortağı olmadan genel kurul yapmak sureti ile alınan kararların yok sayılacağını, şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun ancak kusur ile mümkün olacağını, davada Ticaret Kanununda sayılan durumların hiçbirinin gerçekleşmediğini, şirketin yönetim kurulu üyesi iken kusurlu bir işleminin bulunmadığını, tedbir kararından haberinin olmadığını, usule uygun olarak tebliğ edildiğinin de belirli olmadığını, firmaların kar edebilecekleri gibi zarar da edebileceklerini, … Tic. A.Ş., … A.Ş., … Tic. A.Ş.’nin varlıkları olan aktifleri bulunan şirketler olduğunu, davada iddia olunan zararın da oluşmadığını, … grubunda kadrolu personel olduğunu, yönetici olarak şirketin yaptığı işlemleri denetlemesinin mümkün olmadığını, bu yüzden kusurunun bulunmadığını, TTK 341. maddeye göre yönetim kurulu üyeleri hakkında açılacak davaların genel kurulda en az onda bir sermaye sahiplerinin oy kullanması ile bir ay içinde dava açılması gerektiğini, oluşan zararda sorumluluğu bulunan kişiler için açılacak davadaki zaman aşımının ise 2 yıl olduğunu, davanın ise bu süre içinde olmadığından zaman aşımına tabi olduğunu, öncelikle davanın bu yönüyle reddedilmesi gerektiğini, davanın haksız açıldığından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın denetim raporuna istinaden açıldığım, iç denetim mekanizması tarafından hazırlanan bu raporun huzurdaki davada hiçbir delil niteliğine haiz olmadığını, müvekkilinin davacı şirkette denetçi olarak görev yaptığını, TTK md 353’te belirtildiği üzere zarardan sorumlu tutulmaması gerektiğini, söz konusu zararın ne şekilde oluştuğunun da belirli olmadığını, müvekkilinin denetimde bulunduğu sırada meydana gelen zararın somut olarak tespit edilmesi gerektiğini, … tarafından 14.02.2004 tarihinde polis baskını ile şirkete girmesine izin verilmediğini, mevcutların bir tutanak ile devir teslim alınmadığını, bu nedenle şirket kasasında ne miktar para bulunduğunun bilinmediğini, Uzan şirketleri için 14.08.2003 tarihinde tedbir kararının verilmesi ile bu tarihten sonraki harcamalar için gerekli yerlerden izin alındığını, denetleme hakkının pasif bir hak olduğunu, denetçilere sadece denetlenen hususlardaki ortaklığın durumunun saptama yetkisi verdiğini, bunun dışında düzeltme yetkisi vermediğini, denetçilerin yapılan bir işin yolsuz olduğunu saptaması durumunda müdahale etmeleri hukuken olanaklı olmadığını, somut olayda da müvekkilinin hangi görevleri yapmadığından dolayı sorumlu olduğunun net bir biçimde ifade edilmesi gerektiğini, müvekkili aleyhine hukuki bir sorumluluğun yüklenemeyeceğini, davanın haksız açıldığından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’e yargılamanın her aşamasında usulünce tebligat yapılmış, bu davalı tarafından davaya karşı beyanda bulunulmamıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda 2006/893-2011/241 E.K. sayılı 09/05/2011 tarihli karar ile “Davalılar …, …, …ü, … ve … Arı hakkındaki asıl dava ile ıslahla açılan davanın Kabulüne, 3.555.494,67-TL’den 10.000,00-TL’sinin dava tarihinden itibaren bakiye 3.545.494,67-TL’nin ise ıslah tarihi olan 11/04/2008 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davalı … hakkındaki davanın reddine” karar verilmiştir. Mahkememiz kararının davacı vekili, davalılar …, …, … Arı tarafından temyiz edilmesi neticesinde Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2013/13697-2014/248 E.K. sayılı 27.02.2013 tarihli ilamı ile “1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı-temlik alan vekilinin ve mümeyyiz davalıların aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Ancak, mahkemece, … Tic A.Ş’nin, … Bankası hisselerini borçlanmak suretiyle aldığı ve şirketin, hisseleri satın almak için aldığı borç kadar zarara uğradığı kabul edilerek yazılı şekilde hüküm tesis edilmişse de, şirketin hisse alımı nedeniyle uğradığı zararın belirlenebilmesi için, alınan hisselerin değerlerinin tespit edilerek, eğer değeri var ise zarar olarak kabul edilerek miktardan düşülmesi gerekir. Mümeyyiz davalılar … ve … de bilirkişi raporuna karşı itirazlarında, davacı şirketin zararının oluşmadığı yönünde beyanda bulunmuşlar, ancak mahkemece alınan ek raporda bu husus değerlendirilmemiştir. Bu durumda, mahkemece, … Tic A.Ş’nin, borçlanmak suretiyle aldığı Türkiye İmar Bankası hisselerinin değeri belirlenmek suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış kararın bu nedenle mümeyyiz davalılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 3- Kabul şekline göre de, mahkemece zararın doğduğu tarihten itibaren faize hükmetmek gerekirken dava tarihinden itibaren hükmedilmesi doğru olmamış kararın bu nedenle de davacı-temlik alan yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle davacı-temlik alan vekilinin ve mümeyyiz davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte yazılı nedenlerle, mümeyyiz davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz davalılar yararına BOZULMASINA, (3) nolu bentte yazılı nedenlerle, davacı-temlik alan temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı-temlik alan yararına BOZULMASINA,” karar verilmiştir. Mahkememizce usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmuştur. Bozma ilamı doğrultusunda bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış olup, 29/06/2016 tarihli ek raporda “Dava dilekçesine ekli … Tic. A.Ş.nin 26.05,2006 tarihli genel kurul tutanağında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 11.000.000.000 TL. değerinde 550 adet hisse senedini temsil ettiği belirtilmiştir. BDDk hisse senetlerinin tamamına el koymuştur, 02.09.2006 tarih ve 26277 sayılı Resmi Gazetede ilan edilen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kontrolündeki şirketlerin tasfiyesine dair yönetmeliğin 14. Maddesi şöyledir: Alacaklılara sıra ve pay cetveline uygun olarak yapılacak dağıtım sonrası tasfiye bakiyesi kalması halinde bu bakiye şirket iştirak hissedarlarına hisseleri oranında ödenir. … Bankası hissedarlarına ödeme yapılmamıştır. Yani davacı şirketin elindeki … Bankası hisselerinin değeri kalmamıştır. Bu da zararın 3.538.989,67 olduğunu göstermektedir, 24 02 2009 tarihli bilirkişi raporunda bu husus açıkça belirtilmiştir. 09.11.2010 tarihli ek bilirkişi raporunda davalıların itirazlarına cevap verilmiş ve İlk rapordaki görüşlerinin değişmediği belirtilmiştir. Bu da ilk raporda belirtildiği gibi zararın oluştuğunu ifade etmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.01.2014 tarih ve E:2013/13697 K2014/248 sayılı kararında tespitini istediği borçla alınan hisselerin değersiz olduğu, davalıların itirazlarının ek biîiricişi raporunda cevaplandığı, yani zararın oluştuğu ve miktarının 3.538.989,67 TL, olduğu kanaat ve sonucuna varıldığı 17.11.2015 tarihli raporumuzda belirtilmiştir. Rapordan sonra, sayın Mahkeme 09,03.2016 tarih ve 4 no.lu celsede, … müzekkere yazılarak, İmar Bankası tasfiye işlemlerinin hangi aşamada olduğu, tamamlanıp tamamlanmadığı, alacaklılara ödeme yapılıp yapılmadığa sıra cetveli düzenlenip düzenlenmediğinin ve ne tür işlem yapıldığın sorulmasına karar vermiştir. … Hukuk İşleri Daire Başkanlığının Sayın Mahkemeye yazdığı 28,03,2016 tarihli yazı ve eki Müflis … Bankası TAŞ. İflas Dairesinin 21.03.2016 tarih ve …-135 sayılı yazısında, Müflis … Bankası TAŞ. İflas İdaresi tarafından 5 adet sıra cetveli yayımlandığı, sıra cetvelinde alacakları kabul edilen ve kesinleşenlere, aynı sırada bulunan ve alacağı nizalı olanlar veya kayıt kabul davası açılanlar için pay/ karşılık ayrılarak, ilK.nun 252 nci maddesi uyarınca 18.01,2007, 02.03,2009, 21.10.2012 ve 17.12.2014 tarihli muvakkat pay cetvellerinin hazırlandığı ve alacağı birinci sırada yer alan personele toplam 1.372.926,76 TL ödeme yapıldığı, alacaklılar sıra cetvelinin 3, Sırasında yer aian imtiyazlı alacaklı kamu kurum ve kuruluşlarına (…, …, Hazine Müsteşarlığı, vergi daireleri SGK ve Belediyeler) ise toplam 106.960,000,00 TL. tutarında gara met en ödeme yapıldığı. Yazı tarihi itibariyle Müflis Bankanın sıra cetvelinde yer alan alacaklılarına olan borcunun 3. Sırada 18.367,189.530,15 TL 4. Sırada 17.923.940,41 TL. olmak üzere toplam 18,559.112.470,56 TL. olduğu, Müflis Bankanın sıra cetvelinde 3 Sırasında yer alan devletin alacaklarının ödenmesine yetmediği, derdest davalar sonuçlanıp, kesin paylaşma yapıldığında iflas masasından alacağına alamayan alacaklılara /İK. 251. Maddesi uyarınca “‘aciz vesikası” verilebileceği bildirilmiştir. Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere, pay sahiplerine bir ödeme yapılması mümkün değildir.” yönünde görüş bildirilmiş olup, ek rapor denetime elverişli, kanaat oluşturmaya yeterli kabul edilmiştir.
Dava; davalı eski yöneticiler ve denetçilerin davacı şirketi zarara uğrattıkları iddiasına dayalı sorumluluk davasıdır. Dava konusu olay 6762 sayılı Ticaret Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde meydana gelip sonuçlarını doğurduğundan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki kanunun 2/a maddesi uyarınca sorumluluğun belirlenmesi ve davanın çözümünde 6762 sayılı Ticaret Kanunu hükümleri dikkate alınmış olup, bu kanunun 320. maddesi gereğince yönetim kurulu üyelerinin şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 528/2 maddesi hükmü uygulanır. BK 528/2 uyarınca da şirket işlerini ücret ile idare eden ortak vekil gibi sorumludur. 6762 sayılı TK’nun 336/5 maddesi hükmünde kanunun ve esas sözleşmenin kendilerine yüklediği diğer görevleri kasten veya ihmal ile yerine getirmeyen yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olacakları düzenlenmiştir. Denetçilerin sorumluluğuna dair ise 353/3, 354 ve 369 maddeleri çerçevesinde denetçilerin 3 aydan fazla ara vermemek üzere sık sık ve ansızın vezneyi teftişi, yıl sonunda genel kurula rapor vermeleri, işlerini görürken öğrendikleri yolsuzluk ve noksanlıkları veya kanuna ya da esas sözleşmeye aykırı fiili yönetim kurulu veya genel kurula bildirmeleri, denetçilerin görevlerini hiç veya gereği gibi yapmamalarından doğan zararlardan dolayı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu tutulacakları hükümleri yer almıştır.
Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; Fon kurulunun 13/02/2004 tarih ve 13 sayılı kararları uyarınca … Grubu’na ait şirketlerin ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin … tarafından devralındığı, davacı şirketin de 5020 sayılı yasaya göre el konulan şirketlerden olduğu, davacı … Tic. A.Ş.’de davalı …, …, …’ın 01/01/2001-13/02/2004 döneminde yönetim kurulu üyesi, davalı …’ın 01/01/2001-17/07/2001 döneminde denetim kurulu üyesi, davalı …’in 17/07/2001-13/02/2004 döneminde denetim kurulu üyesi, davalı …’in 06/02/2001-13/02/2004 döneminde denetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, davacı şirket hakkında ,,, 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nce 26/08/2003 tarihinde tedbir kararı verildiği, yukarıda yazılı olan ve mahkememizce benimsenen bilirkişi raporlarından şirket kayıtlarından belirlenen hisse alımlarının borçlanmak sureti ile alındığı ve borçların ödenmediği, 3.286.464,67-TL’lik son alımın ise şirket için ,,, 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 14/08/2003 tarihinde verilen tedbir kararından sonra alım yapıldığı, şirkete alınmış bulunan hisse senedinin zarar ile satıldığı, şirketin zarar gördüğü, bu tarihte görev yapan yönetim kurulu üyeleri ile denetim kurulu üyelerinin şirkete zarar veren işlemlerden dolayı sorumlu oldukları anlaşılmakla bu davalılar yönünden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır. Diğer yandan denetim kurulu üyesi olan …’ın 01/01/2001 tarihinde göreve başlayarak 17/01/2001 tarihinde görevden istifa etmiş olduğu, davacı şirkete zarar veren işlemin ise 2003 yılına ait olduğu anlaşılmakla davalı … yönünden davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davacı vekili 21/12/2017 tarihli duruşmadaki beyanında davalı … hakkında açılan davayı takip etmeyeceklerini belirtmiş olup, bu nedenle 21/12/2017 tarihli duruşmada davalı … hakkında açılan davanın yenileninceye kadar HMK 150 maddesi uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, yasal 3 aylık süre içerisinde yenileme işlemi yapılmadığından davalı … hakkında açılan davanın açılmamış sayılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-A)Davalılar …, …, …, … Arı aleyhine açılan davanın kabulüne,
Toplam 3.554.494,67-TL tazminatın 13.010,00-TL’sinin 15/08/2002 tarihinden, 13.010,00-TL’sinin 15/10/2002 tarihinden, 6.505,00-TL’sinin 18/02/2003 tarihinden, 6.505,00-TL’sinin 20/05/2003 tarihinden, 230.000,00-TL’sinin 03/07/2003 tarihinden, 3.286.464,67-TL’sinin 31/10/2003 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 242.807,53-TL nispi karar harcının davalılar …, …, …, … ‘dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 2.643,86-TL bozmadan önceki masraf (bilirkişi ücreti, tebligat posta gideri) ile 5.655,00-TL bilirkişi ücreti, 476,00-TL tebligat posta gideri olmak üzere toplam 8.774,86-TL yargılama giderinin davalılar …, …, …, … Arı’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca kabul edilen dava değeri üzerinden davacı vekili lehine hesaplanan 100.744,95-TL nisbi vekalet ücretinin davalılar …, …, …, … Arı’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
B)Davalı … aleyhine açılan davanın reddine,
1-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
2-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirmediğinden avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
C)Davalı … aleyhine açılan davanın HMK 150 maddesi gereği açılmamış sayılmasına,
Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı ve davalı … vekilinin yüzüne karşı, diğer davalıların yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süresi içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 02/10/2018

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza