Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/474 E. 2019/170 K. 07.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/474 Esas
KARAR NO : 2019/170

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 06/06/2014
KARAR TARİHİ : 07/03/2019

Mahkememizde açılan davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; … Tic. A.Ş.’nin inşaat sektöründe faaliyet gösterdiğini, şirketin hali hazırda 7 pay sahibinden oluşan bir yapıya sahip olup davacı … ve …’ın sahip oldukları toplam 1.666.700 pay adedi ve toplam %33 334 pay oranıyla şirketin azlık pay sahibi olduğunu, müvekkilleri ve … dışındaki bütün pay sahiplerinin şirketin hali hazırdaki yönetim kurulu üyeleri olduklarını, müvekkili …’ın 18/10/2011 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, davalıların şirketin yönetim kurulu üyesi oldukları süre içerisinde şirket kaynaklarını şirketin ve tüm pay sahiplerinin menfaatlerini göz ardı ederek kendi lehlerine kullandığını, yapmış oldukları işlemlerle şirketi ve müvekkillerini önemli ölçüde zarara uğrattıklarını, şirketin karını kendilerine aktardıklarını, şirketin 10/01/2014 tarihinde yapılan 2012 yılı olağan genel kurul toplantısında şirket yönetim kurulu üyelerinin müvekkillerinin olumsuz oyu ile ibra edilmediklerini, şirket yönetim kurulu üyelerinin TTK ve şirket esas sözleşmesi çerçevesinde belirlenmiş olan sorumluluklarını ihmal ettiklerini, şirket defterlerinin TTK’da belirlenen usullere uygun tutulmasını sağlayamadığını ve tescili zorunlu olan hususları ticaret siciline tescil ettirmediklerini, Şirket Yönetim kurulu üyeleri, TTK ve şirket Esas sözleşmesi çerçevesinde belirlenmiş olan sorumluluklarını ihmal ettiği, şirket defterlerinin TTK’nunda belirlenen usullere uygun tutulmasını sağlayamadıkları ve tescilli zorunlu olan hususları ticaret siciline tescil ettirmediklerini, şirket yönetim kurulu üyeleri, şirketin ödeme usullerinde ve ticari defterlerinde fahiş olarak nitelendirilebilecek usulsüzlükler yaptıkları, şirket yönetim kurulu üyeleri şirketten çekmiş oldukları Kredileri yeniden yapılandırma adı altında ödemedikleri ve şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiklerini, yönetim kurulu üyesi olan şirket pay sahipleri, Şirket’ten borç para alarak şirket hesabından kendi hesaplarına haksız ve hukuka aykırı kazanç aktarımı yapmakta olduklarını, 2008 Yılından itibaren devam eden süreçte Şirketin önemli oranda kar etmesine rağmen şirket pay sahiplerine hiçbir şekilde kar payı dağıtmadıkları, şirket hesaplarında geçmiş yıllar karlarının dağıtılmadığı ve şirket bünyesinde kaldığı hesaplardan anlaşıldığını, 2005-2006-2007-2008-2009-2010 yıllarının kar toplamının 6.196,624,58 TL olduğu, bu rakam 2011 yılı Bilançosunda görüldüğünü, bu rakama 2011 yılının 2,656.453,84 TL kar rakamının eklenmesi ile 8.853.078,42 TL dağıtılmamış geçmiş yıl karlarının şirket bünyesinde muhaza edildiğini, bu durumun tespitinin 29. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası kapsamında hazırlanan 24.062.013 tarihli bilirkişi raporu ile belirlendiğini, Şirket Yönetim kurulu üyeleri, müvekkili aleyhine usule ve hukuka aykırı faiz yürüterek, şirkete borçlanmasına sebep olduklarını, şirketin 2012 yılı yönetim kurulu faaliyet raporu incelendiğinde 31.12.2012 itibariyle müvekkili …’ın şirkete 1.430.019,77 TL borcunun göründüğü, özel denetim raporunda borcun kaynağının, 25.07.2011 tarihli … Arsa kısmı Bölünme sözleşmesinden kaynaklanan 630.154,00 TL, 25.07.2011 tarihli … kısmi Bölünme sözleşmesinden 630.776,96 TL, 31.12.2011 Ortaklar Cari hesap faiz tahakkukundan kaynaklanan 55.564.65 TL olarak gösterildiği, ayrıca 2012 yılı yönetim kurulu faaliyet raporunun incelenmesinde 2012 yılı için 115.059,06 TL faiz tahakkuk ettirildiğinin görüldüğü, şirketin iştiraki olan bir kısım şirketlerdeki paylan, pay değerlerinin altında satılarak şirketin zarar etmesine sebebiyet verildiği, şirketin iştiraki olan … Ltd.Şti.nin Şirketi zarara uğratacak işlemler yapmış olmasına rağmen şirket yönetim kurulu söz konsu işlemlere ilişkin herhangi bir aksiyon almadığını belirterek şirket yönetim kurulunun iş ve işlemlerinden dolayı müvekkillerinin uğramı olduğu toplam zararın öncelikle mahkeme tarafından tespitini ve tespit edilecek toplam zarar miktarından şimdilik 5.000,00 TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte şirket yönetim kurulu üyeleri olan …, …, …, …’dan müşterek ve müteselsilen tahsil edilerek müvekkilerine ödenmesini, şirket yönetim kurulunun iş ve işlemlerinden dolayı müvekkillerinin uğramış olduğu toplam zararın mahkeme tarafından tespitini ve tespit edilecek toplam zarar miktarından şimdilik 5.000,00-TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte Şirket yönetim kurulu üyeleri olan …, …, …, …’dan müşterek ve müteselsilen tazminini, tazmin edilen paranın şirkete iadesine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasını dava ve talep etmiştir.
28/01/2015 tarihli duruşmada davacı taraf vekiline her bir davalı yönünden talep edilen miktarı açıklaması için süre verilmiş olup, davacılar vekili 11/02/2015 tarihli dilekçesinde; Şirket Yönetim Kurulu’nun iş ve işlemlerinden dolayı Müvekkillerinin uğramış olduğu toplam zararın mahkeme tarafından (i) tespiti ve (ii) tespit edilecek toplam zarar miktarından şimdilik 5.000,00-TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte Şirket Yönetim Kurulu Üyeleri olan …, …, …, …’ın her birinden ayrı ayrı, müşterek ve müteselsilen tahsil edilerek müvekkillerine ödenmesini, şirket Yönetim Kurulumun iş ve işlemlerinden dolayı Şirket’in uğramış olduğu toplam zarann mahkeme tarafından (i) tespiti, (ii) tespit edilecek toplam zarar miktarından şimdilik 5.000,00-TL’nin dava tarihinden hesaplanacak faizi ile birlikte Şirket Yönetim Kurulu Üyesi olan …, …, …, …’ın her birinden ayn ayn müşterek ve müteselsilen tazminini, tazmin edilen paranın Şirket1 e iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davacıların pay sahibi sıfatını taşıdıkları … Ticaret Anonim Şirketi (kısaca “… AŞ”) esas itibariyle müvekkillerden … ve … ile davacılardan …’ın eşit oranda paya sahip oldukları bir aile anonim ortaklığı olduğu. esasen diğer küçük pay sahipleri, ETTK döneminde bir anonim ortaklıkta en az beş pay sahibi bulunmasının zorunluluğu gerekçesine dayalı olarak şirkette pay sahibi olarak göründükleri, … ile ağabeyleri … ve …, … AŞ dışında başkaca birkaç şirkette de birlikte ortaklıklarının olduğu, Bu bağlamda her üç kardeş, dava dışı …Ticaret AŞ’de; … Ticaret AŞ’de; … AŞ’de; … Ticaret AŞ’de; … Sanayi ve Ticaret AŞ’de de birlikte paylarının olduğu, Anılan ortaklıkların bazılarında ortaklık yapısı tıpkı … gibi her üç kardeşin eşit pay sahipliğinden oluşmakta, bazılarında ise başkaca kişilerin/grupların yer aldığı bir ortaklık yapısının bulunduğu, bunun yanında her üç kardeşin “adi ortaklık ilişkisi’’ temelinde oluşturdukları ortaklık ilişkisi gereğince uzun yıllar birlikte edindikleri başkaca malvarlığı değerleri (özellikle taşınmazlar) de bulunduğu, 2011 yılına gelindiğinde kardeşler arasındaki ilişki davacı …’ın birtakım talepleri nedeniyle bozulmuş ve bunun sonucunda da adi ortaklık ortaklan arasında bir uyuşmazlığın ortaya çıktığı, daha sonra davacı, … AŞ’nin 10.01.2013 tarihinde gerçekleştirilen 2012 faaliyet yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararlar aleyhine … 22. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayısı altında halen derdest olan bir iptal davası açtığı, davacı anılan davada da işbu davaya ilişkin dilekçede yer verdiği iddiaları dile getirdiği oysa birçoğu daha önceki davalarda dile getirilen bu talepler, yukarıda belirtildiği üzere, her seferinde mahkemece hukuki temelden yoksun bulunarak reddedildiği belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalıların yönetici bulunduğu dava dışı … A.Ş.’yi ve ortağı bulunan davacıları zarara uğrattıkları iddiasına dayalı tazminat talebine ilişkindir.
Davacı taraf vekili 2008 yılından itibaren devam eden süreçte şirketin önemli oranda kâr elde etmesine rağmen şirket pay sahiplerine kâr dağıtılmadığını belirterek müvekkillerinin kâr payı elde edememiş olmasından kaynaklı zararın tespiti ile sorumlu yönetim kurulu üyelerinden tahsilini ve davacılara ödenmesini, şirket yönetim kurulu üyelerinin müvekkili … aleyhine usule ve hukuka aykırı faiz yürüterek müvekkilinin şirkete borçlanmasına sebep olduğunu, şirket yönetim kurulu üyelerinin TTK ve şirket esas sözleşmesi çerçevesinde belirlenmiş olan sorumluluklarını ihmal ettiklerini, şirket defterlerinin TTK’da belirlenen usullere uygun tutulmasını sağlayamadıklarını ve tescili zorunlu olan hususları ticaret siciline tescil ettirmediklerini, şirket yönetim kurulu üyelerinin şirketin ödeme usullerinde ve ticari defterlerinde fahiş olarak nitelendirilebilecek usulsüzlükler yaptıklarını, şirketten çekmiş oldukları kredileri yeniden yapılandırma adı altında ödemediklerini ve şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiklerini, şirketten borç para alarak şirket hesabından kendi hesaplarına haksız ve hukuka aykırı kazanç aktarımı yaptıklarını, şirketin iştiraki olan bir kısım şirketlerdeki payların pay değerlerinin altında satarak şirketin zarar etmesine sebebiyet verdiklerini, ayrıca şirketin iştiraki olan … Ltd. Şti.’nin şirketi zarara uğratacak işlemler yapmış olmasına rağmen şirket yönetim kurulunun söz konusu işlemlere ilişkin herhangi bir aksiyon almadığını öne sürerek tüm bu sebeplerden dolayı oluşan zararın tespiti ile sorumlu yönetim kurulu üyelerinden tahsilini ve şirkete ödenmesini talep etmiş olup, dava dilekçesinde yapılan açıklamalar değerlendirildiğinde talebe konu olayların 2012 yılı ve 2012 yılı öncesinde meydana geldiği anlaşılmıştır. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanununun 2. maddesi ile düzenlenen “Bu Kanunda aksi öngörülmemiş ve/veya farklı bir şekilde düzenlenmemişse; a)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse o kanun hükümleri uygulanır. b)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukuki fiiller, bağlayıcılıkları ve hukuki sonuçları itibarıyla, bu tarihten sonra dahi, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tabidir. c)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara TTK hükümleri uygulanır.” şeklindeki yasa maddesi kapsamında davaya konu bir kısım olayların 2012 yılından önce meydana gelip sonuç doğurmuş olması nedeni ile uyuşmazlığın çözümünde 6762 sayılı TTK ve 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK hükümlerinin nazara alınması gerektiği anlaşılmıştır. Mülga 6762 Sayılı TTK’nun 336.maddesinde “İdare meclisi azaları, şirket namına yapmış oldukları mukavale ve muamelelerden dolayı şahsen mesul olmazlar. Ancak aşağıda yazılı hallerde gerek şirkete, gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler..” şeklinde, ve yine aynı Yasanın 309.maddesi ile de “Şirketin 305, 306, 307 ve 308.maddelerinde yazılı fiillerle ızrar edilmesi halinde bundan dolayısıyla zarar gören pay sahipleri ve şirket alacaklılarının dava hakları vardır. Ancak hükmolunacak tazminat şirkete verilir.” şeklinde düzenlemenin bulunduğu ve yine 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 Sayılı TTK’nun 553 maddesinde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun düzenlendiği “Şirket Zararı” başlıklı 555.maddesinde ise “Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilir.” şeklinde düzenlemenin getirildiği anlaşılmıştır.
Somut olayda uyuşmazlığın çözümü için öncelikle dava dışı … A.Ş.’nin ve davacıların zararının olup olmadığının, var ise zarar tutarının, davalı yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının olup olmadığının tespiti gerekmektedir.
Mahkememizce dava dışı … A.Ş.’nin ticaret sicil dosyası getirtilmiş, taraflarca dosyaya sunulan deliller incelenmiş, uyuşmazlık konularının tespiti için şirket kayıt ve belgeleri ile muhasebe kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 10/11/2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle “…(1) Dava konusu uyuşmazlık ve tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları çerçevesinde raporumuzun bu bölümünde yaptığımız inceleme bulguları ile analiz ve değerlendirmelerimize yer verilmiştir, (2) Davan tarafın dava konusu talepleri özetle; dava dışı şirket yönetim kurufu üyelerinin çeşitli dönemlerdeki iş ve işlemlerinden dolayı davacılar ile dava dışı şirketin uğramış olduğu ileri sürülen zararların tespiti ve şimdilik kaydıyla davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsili talebinden oluşmaktadır.(3) Dava konusu iddialar çerçevesindeki incelemelerimiz, -yukarıda da vurgulandığı üzere-, ekli 28.07.2016 tarihli Tutanakta belirtilen ve tarafımıza ibraz edilmiş durumdaki kayıt örnekleri ve dayanağı belgeler ile sınırlı olarak gerçekleştirilebilmiştir. (4) Davacı tarafın zarar iddialarından ilki özetle; “2008 – 201Î yılları dahil 4 yıllık süreçte, davacının haberi olmayan ve kendisine ödenmiş gibi gösterilen paraiara ilişkin imzalı belgelerin kendisine sunulmaması” nedeniyle doğduğu ileri sürülen zarar iddiasıdır.Fakat bu tutarlara ilişkin olarak salt 966,686,95 Tl tutarındaki bölüm ile ilgili ödemelere atıfta bulunulmakta, bunlara ilişkin başkaca kayıt örneği ve ilgili belgelerin sunulmadığı anlaşılmaktadır. Davacı delilleri arasında yer alan Özel Denetçi Raporunda da 966.606,95 TL, tutarındaki kayıtlara ilişkin bir tespite rastlanmamaktadır. Bu çerçevede; davacı iddialarında yer alan tutarlar ile ilgili helgeler ve ilgili muavin yardımcı defter dökümleri bilirkişi kurulumuza ibraz edilmediğinden, iddia konusu toplam 966.686,95 TL tutarındaki ödeme kayıtlarının gerçekte davacı … yapılmış ödemeler olup olmadığı ve bu bağlamda davalı şirket yöneticilerinin sorumluluğunu doğuracak nitelikte bir zararın varlığından söz edilip edilemeyeceği hususlarında objektif denetime elverişli bir tespit ve değerlendirme yapma olanağı bulunmamıştır. (b) Yukarıdaki zarar iddialarından İkincisinin 18.418.926,68 TL’lik bölümü, öz itibarıyla Şirket kayıtlarına göre ve aşağıda listelenen bakiyelerde Ortaklardan Alacaklar olarak raporlanan 31.12.2010 tarihli bakiyelerin 6111 sayılı Yasadan yararlanılmak suretiyle aktiften düşülmesinden kaynaklanmakta, 552.567,80 TL’lik bölümü ise bu kapsamda ödenen %3 oranındaki vergiden kaynaklanmaktadır. 2011 yılında “Olağandışı Gider ve Zararlar” olarak raporlanan bakiyenin geri kalan miktarının ise diğer çeşitli “Kanunen Kabul Edilmeyen Gider” olarak kaydedilen tutarlardan oluştuğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla da yukarıdaki tespitlerle net olarak görüldüğü üzere, davacı tarafça işaret edilen Olağandışı Gider ve Zararların tenıel kaynağı 6111 sayılı Kanun kapsamında, aktiften düşülen “Alacak” tutarı ile bu işleme ilişkin olarak ödenen vergi tutarından oluşmaktadır. Bu çerçevede; 6111 sayılı Yasadan faydalanmasına ilişkin olarak, sunulan belgeler üzerinde yapılan tespitlerimiz aşağıda aktarıldığı gibidir: 29.06,2011 tarihinde Marmara Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğü ne 6111 sayılı Yasa hükümlerine göre 18.418,926,68 TL tutarında beyanda bulunduğu ve beyana istinaden 552.567,80 TL vergi tahakkuk ettiği anlaşılmıştır. Davalı şirketçe ibraz edilen 2011 yılı ticari defter kayıtlarında 6111 sayılı Yasaya ilişkin işlemlerin, “360 Ödenecek Vergi ve Fonlar” defteri kebir hesabı altında açılmış “360,60” kodlu yardımcı-muavin hesapta izlendiği ve kanun gereği davalı tarafından yapılan 552.567,60-TL alındığında, makul bir miktarda kâr dağıtımının ne kadar olabileceği konusunun önem kazandığı; c) Dava dosyasına belgelere göre, kâr dağıtımı ile ilgili uyuşmazlığın daha önce açılmış … 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dosyası üzerinden devam etmekte olan “genel kurul kararlarının iptali” davasının konusu içerisinde yer aldığı da anlaşılmakla, Sayın Mahkemenin takdirinde bulunduğu; 4-Dava konusu zarar iddialarından dördüncüsü kapsamında ise; davalı şirketin iddia konusu iştirakleri olan şirketlerin flnansal durumları ile gelecekteki finansal performanslarına yönelik olarak tespit ve analizler yapılabilmesi ve satışı yapılan hisselerin makul satış değerleri üzerinden satlıp satılmadıklarının anlaşılabilmesinin, bu konuda zamanında yapılmış değerleme çalışmalarına yönelik veriler ile objektif denetime elverişli finansal dayanaklara muhtaç kaldığı…” yönünde görüş bildirilmiştir. Taraf vekillerinin bilirkişi raporuna itirazlarının değerlendirilmesi için bilirkişilerden ek rapor alınmıştır. 16/01/2019 tarihli bilirkişi ek raporunun sonuç kısmında özetle “…1. Dava, yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan davalıların, şirkete ve davacılara vermiş oldukları zararların tespit ve tazminine ilişkindir. Davacının iddiası haberi olmaksızın kendisine ödeme yapılmış gibi ortaklıktaki alacağından bir takım bedellerin mahsup edildiğini, şirketin mali tablolarında gösterilen olağandışı gider ve zarar nedeniyle şirketin zarara uğradığı, 2008 yılından beri dağılılmayan karlar nedeniyle de zarar oluştuğu, yine şirketin bir iştirakinin satışında payların gerçek değerinin altında satıldığı yönündedir, Davacılardan …’ın 18,10,2011 tarihine kadar şirketin yönetim kurulu llycsi olarak görev yaptığı, genel kurul toplantılarına katılarak olumlu oy kullandığı hususlarında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Yine, davacının göndermiş olduğu 22,07.2011 tarihli ihtarnamede ortaklar cari hesabım talep ettiği, şirket tarafından davacıya gönderilen belge ve bilgilerin davacı tarafından bîr yeminli mali müşavirlik şirketinde İncelettirildiği, davacının yeminli mali müşavirlik firmasınca hazırlanan rapora yollama yapmak suretiyle gönderdiği 30.09,2011 tarihlî ihtarnamede yasal haklarını saklı tuttuğu hususlarında da bir İhtilaf görünmemektedir, 2. Öncelikle TTK. m. 408/2 hükmünde, genel kurulun devredilmez görev ve yetkileri arasında “yıllık kâr üzerinde tasarrufa, kâr payları ile kazanç paylarının belirlenmesine, ,„ dair kararların alınması” da gösterilmiştir. Dolayısıyla karın dağıtılıp dağıtılmaması genel kurulun takdirinde olduğundan, pay sahipleri ancak kar dağıtımıyla ilgili alınan kararlara karşı iptal davası açabileceklerinden; davacıların 2008 yılından beri kar dağıtmaması gerekçesiyle davalı yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarını talep etmeleri yerinde değildir. 3. Yine yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin zamanaşımını düzenleyen TTK, m. 560 hükmüne göre: “Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkıt davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar”. Davalı vekilinin haklı olarak ifade etmîş olduğu üzere, davacının göndermiş olduğu 22.07,2011 tarihli İhtarnamede ortaklar cari hesabını talep ettiği, şirket tarafından davacıya gönderilen belge ve bilgilerin davacı tarafından bir yeminli mali müşavirlik şirketinde incelettirildiği davacının yeminli mali müşavirlik firmasınca hazırlanan rapora yollama yapmak suretiyle gönderdiği 30.09.2011 tarihli ihtarnamede yasal haklarını saklı tuttuğu hususları dikkate alındığında; davacının dava konusu diğer zarar iddialarını 30.09.2011 tarihinde öğrendiği, davanın ise iki yıllık süreden çok sonra 11.06.2014 tarihinde açıldığı, dolayısıyla zamanaşımının oluştuğu sonucuna varılmaktadır. Bir an için zamanaşımının oluşmadığı kabul edilse dahi, davacının kendisine ödenmiş gibi gösterilerek ortaklar cari hesabından düşülen paralar nedeniyle, şirkete karşı dava açması gerektiği açıktır. Yine, ITK. m. 375 hükmüde yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasında “muhasebe, finans denetimi ve şirketin yönetiminin gerektirdiği ölçüde, finansal planlama için gerekti düzenin kurutması” hususu da yer aldığından, 18/10/2011 tarihine kadar şirketin yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan davacılardan …’ın yapılan işlemlerden haberdar olmaması mümkün değildir. Aynı şekilde TTK., m, 55K/2 hükmüne göre: “Şirket genel kurulunun, sorumluluktan ibraya ilişkin kararı, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak, şirketin, ibraya olumlu oy veren ve ibra kararını biterek payı iktisap etmiş otan pay sahiplerinin dava hakkını kaldırır. Diğer pay sahiplerinin dava hakları ibra tarihinden itibaren altı ay geçmesiyle düşer”. Yukarıda ifade etmiş olduğumuz üzere davacının görev yaptığı süre boyunca genel kurul toplantılarına katılarak olumlu oy kullandığı da anlaşılmaktadır. 6111 sayılı kanunun uygulandığı dönemde şirketin mali tablolarında gösterilen olağandışı gider ve zararların davacı … görev yaptığı dönemde oluştuğu da görülmektedir. Aynı şekilde dava konusu şirketin iştiraki olan … A.Ş.’nin hisselerinin satılmasına ilişkin İddia ile ilgili olarak 2011 yılı olağan genel kurulunda alınan kararların iptali için 29. Aslîye Ticaret Mahkemesinin … E, sayılı dosyasıyla İptal davası açıldığı ve davanın reddedildiği, 18.10.2011 tarihinde yapılan 2010 yılı genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline ilişkin davanın da … 37. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dosyası ile görüldüğü, taleplerin reddedilerek mali tablo ve raporların kesinleştiği tespit edilmiştir. Bütün bu hususlar dikkate alındığında; davacı … 18 Ekim 2011 tarihine kadar dava konusu şirketin yetkili yönetim kurulu üyesi olarak şirketin hesap ve ödemelerine hakim konumda olduğu, bilgisi ve iradesi dışında herhangi bir ödemenin gerçekleştirilmesinin söz konusu olamayacağı, ticari defter ve belgelerin hazırlanmasına yönetim kurulu üyesi olarak bizzat iştirak ettiği gibi şirketin o dönemdeki genel kurul toplantılarına yine bizzat katılarak mali tabloları onayladığı, dolayısıyla bir an için dava konusu taleplere ilişkin olarak zamanaşamı süresinin dolmadığı kabul edilse dahi; davacıların yapılan işlemlerden haberdar olmaları, bu işlemlere bizzat katılarak genel kurulda onaylamaları veya onaylamadıkları işlemlere karşı açmış oldukları iptal davalarının reddedilmesi nedenleriyle davalıların yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilmesi mümkün olmamaktadır IV. SONUÇ Yukarıda ayrıntılarıyla arzettiğımiz nedenlerden dolayı bilirkişi kurulumuz, a) Karın dağıtılıp dağıtılmaması genel kurulun takdirinde olduğundan, pay sahipleri ancak kar dağıtımıyla ilgili alman kararlara karşı iptal davası açabileceklerinden; davacıların 2008 yılından beri kar dağıtmaması gerekçesiyle davalı yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarını talep etmelerinin yerinde olmadığı, b) Davacının dava konusu diğer zarar iddialarını 30.09.2011 tarihinde öğrendiği, davanın ise iki yıllık süreden çok sonra 11,06.2014 tarihinde açıldığı, dolayısıyla zamanaşımının oluştuğu, c) Bir an için zamanaşımının oluşmadığı kabul edilse dahi, davacıların yapılan işlemlerden haberdar olmaları, bu işlemlere bizzat katılarak genel kurulda bu işlemleri onaylamaları veya onaylamadıkları işlemlere karşı açmış oldukları İptal davalarının reddedilmesi nedenleriyle davalıların yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna yine de gidebilmelerinin mümkün görünmediği…” yönünde görüş bildirilmiştir. Bilirkişi raporu oluşa uygun ve kanaat oluşturmaya yeterli kabul edilmiştir.
Tüm dosya kapsamından; dava, davalıların yönetici bulunduğu dava dışı … A.Ş.’yi ve ortağı bulunan davacıları zarara uğrattıkları iddiasına dayalı tazminat talebine ilişkindir. Dava dışı … A.Ş.’nin … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında 27/11/1979 yılında tescil edildiği, şirket ortağı olan davacılardan …’ın şirketin kuruluş tarihinden itibaren aralıksız olarak 18/10/2011 tarihine kadar şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, davalıların da dava tarihi itibari ile yönetim kurulu üyesi oldukları sabittir. Davacılar kendilerine ödenmesini talep ettikleri zarar iddialarının ilkinde; şirkette 2008 yılından itibaren kâr payı dağıtılmadığını, bu nedenle oluşan zararın tespiti ile zararın sorumlu yönetim kurulu üyelerinden tahsili ile kendilerine ödenmesini talep etmişlerdir. 6762 sayılı ETK ve 6102 sayılı TTK (md. 408/2-d) hükümlerine göre şirketlerde kâr dağıtımı yapılmasına karar verilmesi yetkisi şirket genel kuruluna aittir. Pay sahipleri ancak kâr dağıtımı ile ilgili alınan kararlara karşı iptal davası açabilirler. Kaldı ki bu talebe ilişkin davanın şirkete yöneltilmesi gerekmektedir. Bu nedenle kâr payı dağıtılmamasından kaynaklı zarar talebi kabul edilmemiştir. Zarar iddialarının ikincisinde ise davacı …’ın kendisine ödenmiş gibi gösterilerek ortaklar cari hesabından düşülen paralar nedeni ile oluşan zararın sorumlu yönetim kurulu üyelerinden tahsili ile kendisine ödenmesi talep edilmiş olup, bu talebe ilişkin davanın şirkete yöneltilmesi gerektiğinden talep kabul edilmemiştir. Davacılar şirkete ödenmesini talep ettikleri zarar iddiasında ise; şirket yönetim kurulu üyelerinin TTK ve şirket esas sözleşmesi çerçevesinde belirlenmiş olan sorumluluklarını ihmal ettiklerini, şirket defterlerinin TTK’da belirlenen usullere uygun tutulmasını sağlayamadıklarını ve tescili zorunlu olan hususları ticaret siciline tescil ettirmediklerini, şirket yönetim kurulu üyelerinin şirketin ödeme usullerinde ve ticari defterlerinde fahiş olarak nitelendirilebilecek usulsüzlükler yaptıklarını, şirketten çekmiş oldukları kredileri yeniden yapılandırma adı altında ödemediklerini ve şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiklerini, şirketten borç para alarak şirket hesabından kendi hesaplarına haksız ve hukuka aykırı kazanç aktarımı yaptıklarını, şirketin iştiraki olan bir kısım şirketlerdeki payların pay değerlerinin altında satarak şirketin zarar etmesine sebebiyet verdiklerini, ayrıca şirketin iştiraki olan … Ltd. Şti.’nin şirketi zarara uğratacak işlemler yapmış olmasına rağmen şirket yönetim kurulunun söz konusu işlemlere ilişkin herhangi bir aksiyon almadığını öne sürerek tüm bu sebeplerden dolayı oluşan zararın tespiti ile sorumlu yönetim kurulu üyelerinden tahsilini ve şirkete ödenmesini talep etmişlerdir. Yukarıda açıklandığı üzere talebe konu olaylar 2012 yılı ve öncesinde meydana gelmiştir. Davalı tarafça yasal süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulunulmuştur. 6762 sayılı TTK (md. 336) ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK (md. 560) hükmüne göre sorumlu olan yönetim kurulu üyelerine karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren 2 ve her halde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Somut olayda 18/10/2011 tarihine kadar aralıksız olarak yönetim kurulu üyesi olan davacı …’ın mahkememizce benimsenen yukarıda yazılı bilirkişi raporunda yapılan tespite göre şirkete göndermiş olduğu 22/07/2011 tarihli ihtarnamede ortaklar cari hesabını talep ettiği, şirket tarafından davacıya gönderilen belge ve bilgilerin davacı tarafından bir yeminli mali müşavirlik şirketinde incelettirildiği, davacının bu inceleme sonucunda yeminli mali müşavirlik firmasınca hazırlanan rapora yollama yapmak sureti ile gönderdiği 30/09/2011 tarihli ihtarnamede yasal haklarını saklı tuttuğu, diğer yandan her iki davacının da şirket genel kurullarına katıldıkları, olayların akışına göre davacıların dava konusu zarar iddialarını en geç 30/09/2011 tarihinde öğrendiği kabul edilmiş olup, bu durumda 06/06/2014 tarihinde açılan iş bu davada dava tarihi itibari ile zamanaşımının dolduğu kanaatine varılmıştır. Diğer yandan 18/10/2011 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan davacı …’ın 18/10/2011 tarihinden önce yönetim kurulu üyelerinin eylemlerinden doğmuş zararlardan kendisinin de sorumlu olması gerekmekte olup MK 2 maddesi uyarınca o döneme ilişkin zararı davalılardan talep edemez. Tüm bu sebeplerden dolayı davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 170,80-TL harçtan mahsubu ile bakiye 126,40-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yapılan 600,00-TL bilirkişi ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalılara eşit oranda ödenmesine,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalılar vekili lehine hesaplanan 2.275,00-TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalılara eşit oranda ödenmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 07/03/2019

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza