Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/339 E. 2019/968 K. 24.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/339 Esas
KARAR NO : 2019/968

DAVA : Yönetim Kurulu Kararlarının ve Genel Kurul Kararının Yokluğunun Tespiti ve/veya İptali
DAVA TARİHİ : 26/12/2012
KARAR TARİHİ : 24/10/2019

Davacılar … ve … vekili tarafından davalı … A.Ş. aleyhine yönetim kurulu kararının yokluğunun tespiti ve genel kurul kararının iptali talebi ile İstanbul 29. ATM’nin 2012/298 esas sırasında dava açıldığı, iş bu davanın 2012/298-2013/272 E.K. sayılı birleştirme kararı ve İstanbul 44. ATM’nin 2012/279 esas sayılı davası ile birleştirilmesine karar verildiği, İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin heyetli mahkemeye dönüşümü nedeni ile asıl dava dosyası (İstanbul 44. ATM’nin 2012/279 esas sayılı dava dosyası) mahkememizin 2014/339 esas sırasına kayıt edildiği, yargılama aşamasında asıl davanın (İstanbul 44. ATM’nin 2012/279 esas) tefriki ile mahkememizin 2019/655 esas sırasına kayıt edilerek yargılamaya bu esas numarası üzerinden devam edildiği, yukarıda belirtildiği üzere davacı … ve … tarafından açılan birleşen davanın ise yargılamasına mahkememizin 2014/339 esas sırasında devam edildiği anlaşılmakla iş bu davanın yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili aşamalarda tekrarladığı dava dilekçesinde özetle; … Derneğinin, aldığı şirketleşme ve halka açılma kararı neticesinde kurucusu olduğu davalı şirketin, 2002 yılında hisselerini 2499 sayılı SPK ve sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde halka arz ettiğini, davalı şirket hisselerinin 2002 yılından bu yana İMKB’de işlem görmekte olduğunu, … … kriterlerine uyum amacıyla ayrı bir şirket olarak, …. A.Ş.’nin kurduğu; … A.Ş.’nin kurulmasından sonra … Derneğinin 2004-2005 sezonunda geçerli olarak … lisans kriterlerine uyum amacıyla kendi bünyesinde bulunan stad-gişe gelirleri ve davalı şirket uhdesinde bulunan futbol takımının medya, sponsorluk, reklam, isim hakkı ve … performans gelirleri hariç geriye kalan tüm profesyonel futbol gelir ve giderlerini … A.Ş.’ye devretme kararı aldığını, davalı şirketin de söz konusu devrin şirket faaliyetleri ve gelirleri üzerinde hiçbir etkisi olmadığını kamuya 20.02.2004 tarihinde duyurduğunu, söz konusu devirle birlikle Kulübün aynı zamanda sahibi olduğu davalı şirket hisselerini ve izahnamede taraf olduğu Futbol Kira Sözleşmelerini de (… AŞ’ne 02.03.2004’de devrettiği, söz konusu devirler ile ilgili olarak davalı şirket yönetim kurulunun 12.03.2004 tarihinde tüm işlemler sonucunda şirketin mevcut gelirlerinde değişme olmayacağını, yapısının değişmeyeceği, azami karın dağıtılacağını, hiçbir şekilde borçlandırılmayacağının ilgili yatırımcı ve kurullara taahhüt edilmesi hususunda karar aldığı ve kamuya duyurduğunu, … AŞ’nin … AŞ’ye devredildiğini, … AŞ’de sermaye azaltımına gidildiğini ve … A.Ş.’de hâkim ortak iken üst hakkının kullanım hakkının devri nedeniyle davalıya geçmesi gerektiğini, devirlerden sonra … A.Ş. ile davalı şirketinin birleştiğini, şirketin hâkim ortağı … A.Ş.’ye ve … AŞ’nin hakim ortağının ise … olduğunu, tüm hak ve borçların … A.Ş.’ye geçtiğini, … Stadının üst kullanım hakkının da buna dahil bulunduğunu, birleşme işleminin Eylül 2010’da tamamlandığını, birleşme öncesi davalı şirketin özkaynaklarının 312.576.910,00-TL, dönem kârının 61.982.282,00-TL olduğunu, buna karşın … AŞ’nin özkaynaklarının eksi (-) 208.696.371,00-TL, Dönem zararının 122.654.660,00-TL olduğunu; böylece birleşme neticesi … AŞ’yi devralan davalı şirketin öz kaynaklarının 19.760.131,00-TL’ye düştüğünü, dönem karının ise 60.856.895,00-TL zarara dönüştüğünü, 14.05.2010 tarihli duyuru ile şirket ile … AŞ arasında imzalanan 14.05.2010 tarihli protokol ile 17.05.2010 tarihinden geçerli olmak üzere … toplam 245.200.000,00-TL bedelle tüm hak ve borçları ile şirket tarafından satın ve devralındığının açıklandığını, …, …’ye devri karşılığında … tarafından yapılarak teslim edildiğini, …’ye verilen stadın üst kullanım hakkının davalı şirkette iken yeni stadın üst kullanım hakkının da davalıya ait olması gerekirken aynı kişilerin yönetimde olduğu … Derneğine kayıt edildiğini ve bunun karşılığında şirkete hiçbir karşılık ödenmediğini, muhtelif başvurulara rağmen SPK bu konuda bu yönüyle … A.Ş.’de herhangi bir inceleme yapmadığını, … A.Ş. ile Sportif A.Ş.’nin birleşme sözleşmesinde müsabaka gelirlerinin birleşen şirketin olacağının açıkça belirlendiğini, birleşen şirketlerin ana sözleşmelerinde stat gelirlerinin devredileceğine dair bir düzenlemenin bulunmadığını, … yönetimince KAP açıklaması yapılarak stat gelirlerinin bugüne kadar sözlü anlaşmayla %90 Derneğe %10 davalıya gitmekte iken bu sözlü anlaşmanın yazılı anlaşma haline getirileceği bildiriminin yapıldığını, davalının TTK hükümlerince kurulmuş şirket olduğunu, ana sözleşmesinde herhangi bir gelirinin Derneğe bırakılacağına ilişkin herhangi bir imtiyaz tanınmadığını; ancak şirket ve aynı zamanda Kulüp yönetiminin, KDV eksik ödemek için bilet alan taraftarların bilet bedeli olarak ödediği ücretin % 10’una bilet bedeli olarak, %90’ına ise derneğin bağış makbuzunu verdiğini, davalı şirket yönetimi ve dernek yönetiminin aynı kişilerden oluşması nedeniyle yatırımcıları önemsemeden bedelsiz olarak müsabaka gelirlerini kulübe aktardığını, Yatırımcılardan yararlanma planı geliştiren yönetimin, intifa hakkı Kulübe devredilmiş olan … 2014-2030 yılları arasındaki tribün koltuk gelirlerinin 442.907.750,00-TL ve halka açık davalı şirkete devrettiğini duyurduğunu, akabinde ise bu hayali alacağı sermaye artırımına katılma payı olarak %25.000 oranında sermaye artırımına gittiğini, böylece birleşme sonrasında zaten kendisine ait olması gereken ‘…, adı altında futbol takımı ile ilgili olarak 245.200.000,00-TL ödendiği gibi yine tümü kendisine ait olması gereken stat gelirleri adı altında şirket kaynaklarından 442.907.750,00-TL’nin daha futbol kulübüne aktarıldığını, %17’si halka açık şirketin halka açılmayan %28’lik kişinin repo yapacaklarını açıklamalarına rağmen en yüksek fiyattan sattıkları ve spekülatörler aracılığıyla belli kişilerin bu hisseleri düşük fiyattan toplamasının yolunun açıldığını, bu konuda kanuna, SPKr’na, ahlaki değerlere, ticari teamüllere güvenen küçük yatırımcının mağdur edildiğini, davalı şirket yönetim kurulunun borca batık … AŞ ile birleşme kararı aldığını ancak stad gelirlerinin paylaşımı ile ilgili olarak yapılan protokole göre stat gelirlerinin %90’ının … Kulübüne, % 10‘unun davalıya bırakıldığını, davalı şirketin borca batık hale getirildiğini ve sermaye artırımı kararı alındığını, davalı şirket yönetiminin Mayıs 2012, 13.09.2012 tarihli yönetim kurulu kararları ile çıkarılmış sermayeyi %500 ve %400 artırarak 55.761.687,60-TL’ye artırılmasına karar verdiğini, SPK m. 15/0 son, 47/A. 1, TTK m.357’ye aykırı davrandığını, davalı şirketin tabi olduğu SPK’nın amacına göre korunması gerekenin davalı şirketin hakim ortağı konumunda olan Spor Kulübü değil, aralarında müvekkillerinin de bulunduğu davalı şirket hissedarı olan tasarruf sahipleri olduğunu, kayıtlı sermaye sisteminde, Yönetim Kurulunun almış olduğu stad gelirlerinin paylaşımı kararlarının kanuna, iyi niyet kurallarına ve ortaklar arasındaki eşitlik prensibine, sermayenin korunması prensibine aykırı bulunduğunu, 6102 sayılı Kanun 391. md. “anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen” yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunu, her ne kadar bu kanun yürürlüğe giriş tarihinden önceki dönem için talepte bulunulsa da alınan kararların batıl olduğunun ortada bulunduğunu, borsada işlem gören bir şirketin borca batık bir şirket ile birleştirilmesi ve en büyük gelir kaynağının %90’ının yapılan sözde protokol ile hakim ortak ile paylaşılmasının doğrudan 391. maddede ifadesini bulan anonim şirketin temel yapısına uymayan ve sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen bir işlem olduğunu, önce kaynak aktarımları ile şirketi iflas noktasına getirip, sonra da hakim ortağın kendisine aktarılan kaynaklara katılacağı bir sermaye artırımını ve böyle bir sermaye artırımında öz kaynaklar yitirildiği için sermaye artırımına ihtiyaç duyulduğu gerekçesini kabul etmenin hukuken ve mantıken mümkün olmadığını, SPK l. maddesi hükümlerinin, huzurdaki yargılama bakımından önemli bir sonucunun bulunduğunu, kanunun sermaye piyasalarında geçerli olan kamuyu aydınlatma sistemini benimsediğini, eğer açıklamalar doğru ve yeterli ise hisseleri/sermaye artırımını kayda alacağı ancak işlemin kayda alınmasının kanununun kontrol dışı ortakların menfaatlerine aykırı davranılmadığı anlamına gelmeyeceğini, hakim ortakların belirlediği yönetimlerce, kontrol dışı ortakların bu şekilde menfaatlerinin çiğnenmesine/zarar görmelerine karşı koruma görevinin mahkemelere ait bulunduğunu, bu çerçevede SPKn 12/6. maddesinin, kayıtlı sermaye sistemini kabul eden şirketlerin yönetim kurulu kararı ile alacakları sermayeye ilişkin kararlarına karşı hissedarlara mahkemelerde dava açma imkânı tanıdığını, SPKn, 15/son maddesinin yönetimde bulunan hakim ortağa ve ilişikte bulunan diğer kişilere kazanç aktarılarak Şirketin ve dolayısıyla hakim ortak dışındaki hissedarların zarara uğratılmasını yasakladığını, 30.12.2012 tarihli Genel Kurul Toplantısının 5, maddesinde yönetim kurulunun oy çokluğu İle ibrası kararının alındığını, yönetim kuruluna karşı açılmış davalar ortada iken yönetim kurulunun ibrası yönünde oy kullanılmış olmasının kabul edilemez olduğunu belirterek kanun hükümlerine, dürüstlük kuralına, ortaklar arası eşitlik prensibine ve şirket anasözleşmesine aykırı olan kararlara konu hasılat paylaşım mutabakatı, hasılat paylaşım sözleşmesi, koltuk devri, pazarlama gelir devrine dair tüm sözleşmeler ve ilgili tüm işlemlerin, stat gelirlerinin %90 – %10 oranında paylaşımı kararlarının yokluğunun tespiti ve/veya iptali; kanun hükümlerine, dürüstlük kuralına, ortaklar arasında eşitlik prensibine ve şirket ana sözleşmesine aykırı olan 15 yıllığına 442,907,750,00-TL’ye satın alınması kararının yokluğunun tespit ve/veya iptaline, 30.10.2012 tarihli genel kurul toplantısında alınan yönetim kurulu ve denetim kurulunun ibrasına ilişkin kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili aşamalarda tekrarladığı cevap dilekçesinde özetle; hissedarların, menfaatlerini ihlal etmeyen yönetim kurulu kararları aleyhine dava açma yetkisi bulunmadığını, bu nedenle öncelikle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, ayrıca davanın yasal 30 günlük hak düşürücü sürede açılmadığından reddi gerektiğini, davacı tarafın eda davası açma olanağı varken tespit davası açamayacağını, davacı tarafın … AŞ’nin hissedarı olmadığını, bu nedenle … AŞ’nin aldığı yönetim kurulu kararlarının iptalini talep edemeyeceğini, ayrıca dernek ile müvekkili … AŞ arasındaki sözleşmelerin iptali talepli dava açma ehliyetinin bulunmadığını, dava konusu yönetim kurulu kararlarının usul ve içerik olarak yasal mevzuata uygun olduğunu, davalı şirketin SPK’nun sürekli gözetim ve denetimi altında ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü, SPK’nun SPK m. 45 gereğince yaptığı denetimlerde örtülü kazanç aktarımı suçunun işlendiğini tespit ederse suç duyurusunda bulunmakla yükümlü olduğunu, SPK Seri IV No. 56 Tebliği 4.4.7 No’lu Kurumsal Yönetim İlkeleri md. uyarınca davalı şirket yönetim kurulunun kararlarının yasal mevzuata uygun olduğunu, müvekkil şirketin, “Derneğe” ait olan stat getirini, bağımsız ve yetkili kuruluş tarafından hazırlanan değerleme raporundaki tespite göre devraldığını, SPK’nun devir ve değer tespiti işleminde hukuka aykırılık tespit etmediğini, müvekkili şirketin, yasal mevzuatın gereklerini yerine getirerek, bağımsız ve yetkili bir kuruluştan aldığı değerleme raporundaki değer tespitine uygun biçimde, stat gelirlerinin bir kısmını adil, makul ve gerçek değeri üzerinden dernekten devraldığını, SPK’nun 19.10.2012 tarih 663.02.223 – 10309 sayılı yazısının H bendinde hasılat paylaşımına ilişkin eleştiri gerektirecek bir hususun bulunmadığına dair karar alındığını, birleşme nedeniyle davacı tarafın zarara uğramadığını; SPKr’nun birleşen şirketlerin gelir-gider yapılarının farklı olması nedeniyle ve yatırımcı menfaatlerini gözetmek amacıyla hissedarlara çağrı yapılmasını talep ettiğini, “… AŞ’nin bu talebi gönüllü olarak benimseyerek finansal olarak zor bir süreçte olmasına rağmen gerekli kaynağı oluşturarak ve küçük, büyük bütün yatırımcılara çağrıda bulunarak ellerindeki tüm hisseleri o güne kadar gördüğü en yüksek fiyattan, bedeli nakden ödenmek kaydıyla alacağını beyan ettiğini, davacı tarafın ise daha fazla kazanma amacıyla hisseleri satmamayı tercih ettiğini, davacının, Derneğin Şirket Yönetim Kuruluna üye atama imtiyazına itiraz etmesinin hukuki ehemmiyetinin bulunmadığını, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Dernek arasındaki görüşmeler sonucunda … intifa hakkının 49 yıllığına Derneğe devredildiğini, müvekkili şirketin söz konusu sözleşmenin tarafı olmadığını, bağımsız denetim kuruluşları tarafından sunulan raporlar incelendiğinde görüleceği ve kabul edildiği üzere müvekkil şirket sermaye artırım kararlarını mali ve hukuki zorunluluklar nedeniyle aldığını, 02.05.2012 tarihli sermaye artışının yapılmamış olduğu düşünüldüğünde hissedarlarının yaşanacak teknik iflas nedeniyle telafisi güç ve imkansız zararlara uğrayacağının açıkça ortada olduğunu, 02.05.2012 tarihli yönetim kurulu kararı ile yapılan sermaye artışından elde edilen nakdin, müvekkil şirketin mali yapısının güçlendirilmesinde kullanılmış olup, dava konusu 13.09.2012 tarihli sermaye artırımından elde edilecek nakdin de aynı amaçla kullanılacağını, … Kulübünün hiçbir yasal zorunluluğu olmamasına rağmen söz konusu rüçhan haklarını satın alarak hissedarları mağdur etmediğini, davacının dilerse bugün dahi hisselerini satarak bedelli sermaye artışına katılmama hakkına sahip bulunduğunu, sermaye artırımlarının fahiş olmadığını, dava konusu sermaye artışının %300 olduğunu, sermayenin 13.940.421,90-TL’den 55.761.687.60-TL’na çıkarıldığı; davacı ve sair yatırımcıların zararı bulunmadığını, ellerindeki hisseleri o dönemde satıp ya da şimdi satıp sermaye artırımına katılmama haklarının bulunduğunu, davacı tarafın rüçhan hakkını rüçhan hakkı pazarında satma imkanı varken daha fazla kazanma hırsıyla satmayarak sermaye artırımına katılmayı tercih ettiğini, davalının başlangıç sermayesinin 2.788.084,38-TL olduğunu, A Takımı futbolcularından ortalama düzeydeki bir futbolcuya bir yıl için 5 – 10 milyon TL arası ödeme yapıldığı dikkate alındığında, sadece bir futbolcuya ödenen bedelin müvekkil şirket sermayesini fazlasıyla aştığının ortaya çıktığı; sermaye artırımı kararında ortaklar arası eşitlik ilkesinin gözetildiğini, ortakların rüçhan hakkı kullanmalarının sınırlanmadığını, sermayenin takas yoluyla ödenmesi durumunda derneğe herhangi bir imtiyaz tanınmadığını, derneğin müvekkili şirkete kaynak aktardığı ve aktarılan kaynaklar nedeniyle müvekkili şirket nezdinde alacağının doğduğunu, bu alacağın bir kısmının sermaye artırımında sermaye koyma borcuna takas edilmek suretiyle sona erdirilerek müvekkil şirkete derneğe olan borçları nedeniyle oluşacak faiz maliyetinden kurtulacağı küçük yatırımcı olduklarını iddia eden davacıların, müvekkil şirketin kısa vadede borsa yatırımcılarına kâr sağlama gibi bir fonksiyonu ve misyonu bulunmadığını, müvekkili şirketin tek amacının uzun vadeli ve kârlı sürdürülebilir bir mali yapı oluşturmak olduğunu iyi bilmeleri gerektiğini, genel kurul kararının iptali davası açısından; TTK m.448/3 gereği davacıların teminat göstermesine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın huzurdaki davada aktif dava açma ehliyetinin olmadığının ortaya çıkabileceğini, davacı tarafın dava konusu genel kurula katıldığını, karar aleyhinde olumsuz oy kullanarak muhalefetini tutanağa geçirttiğini ispatlayamadığını, davanın esasına ilişkin olarak yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerin ibra edilmelerine dair dava korusu genel kurul kararının kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına (TTK m. 445) uygun olduğunu, davalının 31/08/2012 tarihi itibarıyla yasal kayıtları baz alınarak hazırlanan UFRS konsolide bilanço duran varlıklar toplamının 560.182.296,00-TL, dönen varlıklar toplamının 125.270.689,00-TL, öz kaynaklar toplamının 453.127,00-TL olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin görevlerine başlamalarından günümüze kadar olan süreçte davalının mali durumunun düzeldiğini, eksi (-) 97.186.869,00-TL’den 1.433.127,00-TL’ne yükseldiğini, ayrıca diğer mali göstergelerin ise müvekkil şirket yöneticilerinin görevde bulunduğu süreç içerisinde olumlu yönde düzeldiğini, müvekkil şirketin SPK’nun ve Bağımsız Denetim Kuruluşlarının denetiminde bulunduğunu, bağımsız denetim amacının kamuyu yeterli ve doğru aydınlatılması suretiyle sermaye piyasasında güven, açıklık ve kararlılığın sağlanması ve yatırımcıların korunması olduğunu belirterek tüm bu sebeplerden dolayı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı şirketin … tarihli … nolu VIP koltuk ve batı 3 loca pazarlama hakları ile batı 4 loca pazarlama hakları ve gelirlerinin 2014-2030 yıllarına ilişkin kısmının kulüpten devir alınmasına ilişkin yönetim kurulu kararının, … tarihli … nolu loca VIP koltuk ve kombine bilet satışlarından elde edilen gelirlerin %10’unun … A’Ş.ye %90’ının ise kulübe, günlük maç hasılatlarının tamamının ise … A.Ş.’de kalmasına dair mutabakat kararına ilişkin yönetim kurulu kararının, … tarihli … nolu VIP koltuk ve batı 3, 4 loca pazarlama hakları ve gelirlerinin kulüpten devralınmasına ilişkin yönetim kurulu kararının, … tarihli … nolu … 2014-2030 yılları arası doğu 1, doğu 4, batı 1, batı 4, … kuzey-güney bölümlerinde yer alan kombine koltuklar ile güney 3, kuzeydoğu 3, kuzeybatı 3, güneydoğu 3, güneybatı 3, kuzeydoğu 4, doğu 3, doğu 4 bölümde yer alan locaların pazarlama hakları ve gelirlerinin belirlenen bedel üzerinden devir alınmasına yönelik yönetim kurulu kararının, 26/04/2012 tarihli 2012/61-62 nolu değerleme raporunun aynen onaylanmasına ilişkin yönetim kurulu kararının, 30/10/2012 tarihli genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin ve denetçilerin ibrasına ilişkin 5 nolu kararın yokluğunun tespiti ve/veya iptali talebine ilişkindir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanununun 2. maddesinde “Bu Kanunda aksi öngörülmemiş ve/veya farklı bir şekilde düzenlenmemişse; a)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse o kanun hükümleri uygulanır. b)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukuki fiiller, bağlayıcılıkları ve hukuki sonuçları itibarıyla, bu tarihten sonra dahi, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tabidir. c)TTK.nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara TTK hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır. Bu durumda davaya konu yönetim kurulu kararlarının 01/07/2012 tarihinden önce alınıp sonuç doğurmuş olması nedeni ile yönetim kurulu kararları yönünden uyuşmazlığın çözümünde 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır. Ancak 6762 sayılı TTK’da yönetim kurulu kararlarının iptaline ilişkin ilişkin düzenleme bulunmadığından mülga 818 sayılı BK’nun butlan yaptırımının düzenlendiği 19/20 maddelerinin ve ayrıca mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun ilgili maddelerinin nazara alınması gerektiği anlaşılmıştır. Genel kurul kararına ilişkin incelemede ise anılan kararın alındığı tarihte yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır. 6102 sayılı TTK 445-451 maddelerinde genel kurul kararlarının iptal edilebilirlikleri ile butlanı yaptırımları düzenlenmiştir. Davacı tarafın talebi “Yokluğun Tespiti ve/veya İptali”dir. Yokluğun tespiti davası TTK’da özel olarak düzenlenmemiştir. “Yokluk” kavramı hukukumuzda yerleşmiş olup, özel hukuk işlemleri için olduğu gibi yönetim kurulu kararları ve genel kurul kararlarının kesin hükümsüzlüğü konusunda da kullanılmaktadır. Yokluk halinde hukukî işlem bir veya daha fazla unsurunun yokluğu nedeni ile şeklen dahi olsa mevcudiyet (varlık) kazanamamaktadır. Yönetim ve genel kurul kararlarının yokluğu hukukî yararı bulunan herkes tarafından ve kural olarak bir süreye bağlı olmaksızın dava yolu ile ileri sürülebilir. Somut olayda davacıların davalı şirkette pay sahibi oldukları, dava konusu genel kurul toplantısına davacı … Karaaslan’ın katılmadığı, davacı …’un asaleten katıldığı, dava konusu karar yönünden muhalif kalıp muhalefetini tutanağa yazdırdığı, genel kurul kararı yönünden davanın yasal hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davada mahkememizin kesin yetkili olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce davalı şirketin sicil dosyasının onaylı sureti, davaya konu genel kurul toplantı tutanağının onaylı örneği, gündem ve hazirun cetveli, davaya konu yönetim kurulu kararları getirtilmiş, taraflarca dosyaya sunulan deliller ve uzman görüşleri incelenmiştir. Uyuşmazlığın çözümü için dava konusu kararların kanun hükümlerine, davalı şirketin ana sözleşmesine, dürüstlük kuralına, ortaklar arasında eşitlik ilkesine aykırı olup olmadığının tespiti gerekmekte olup, mahkememizce bu yönde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. (Sermaye Piyasası Yetkilisi) bilirkişi Av. …, bankacı mâli uzman bilirkişi …, hukukçu Yar. Doç. Dr. …’den oluşan bilirkişi kurulunun 07/11/2014 tarihli bilirkişi kök raporunun sonuç kısmında “… tarihli 162 nolu yönetim kurulu toplantısında alınan VIP koltuk ve Batı 3 loca pazarlama hakları ile batı 4 loca pazarlama haklarının dahil edilmesine ilişkin 11/01/2012 tarihli yönetim kurulu kararı, 11/01/2012 tarih 2012/9 numaralı loca VIP koltuk ve kombine bilet satışlarından elde edilen gelirlerin %10’un …. A.Ş.’ye %90’ın iste kulübe, günlük maç hasılatlarının tamamının ise … A.Ş: kalmasına ilişkin mutabakat kararına ilişkin yönetim kurulu kararı, 09/02/2012 tarihinde alınan 2012/24 sayılı VIP koltuk ve batı 3 4 loca pazarlama hakları ve gelirlerinin kulüpten devralınmasına ilişkin yönetim kurul kararı, 19/04/2012 tarihli 2012/60 sayılı … 2014-230 yılları arası doğu 1, doğu 4, batı 1, batı 4, pegasus kuzey-güney bölümlerinde yer alan kombine koltuklar ile güney 3, kuzey doğu 3, kuzey batı 3, güneydoğu 3, güneybatı 3, kuzey doğu 4, doğu 3, doğu 4 bölümünde yer alan locaların pazarlama hakları ve gelirlerinin belirlenen bedel üzerinden devir alınmasına, yönetim kurulu kararının 26/04/2012 tarihli 2012/61-62 nolu değerleme raporunun aynen onaylanmasına ilişkin karar ile 09/02/2012 tarih ve 24 nolu yönetim kurulu kararının icra edilmesine ilişkin devir sözleşmesine dair alınan yönetim kurulu kararı, davalı tarafça belgeler ibraz edildiğinde stad gelirlerinin 15 yıllığına 442.907.750,00-TL’ye devir alınmasına ilişkin alınan yönetim kurulu kararının yine stad gelirlerinin %90’a %10 oranında paylaşımına ilişkin alınan yönetim kurulu kararı bakımından, anılan kararların birlikte değerlendirildiğinde, tek yanlı olarak hakim ortak … Yararına pay sahipleri ve şirketi zarara sokacak ve pay oranlarını küçültecek mahiyette, eşit işlem ilkesine ve örtülü kazanç aktarımı yasağına aykırı olduğu yönünde ciddi emareler taşıdığı, bu bakımdan söz konusu işlemlerin batıl addedilebileceği, genel kurulun ibra kararı yönünden Ser. PK mevzuatı çerçevesinde şirketi zarara uğratan yöneticilere kurul kararı dolayısı ile rücu edilmesi söz konusu olduğundan ibranın emredici hükümlere aykırı ve hukuken mümkün olmadığından iptali kabil olduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir. Kök rapora itirazların değerlendirilmesi kaydı ile bilirkişi kurulundan ek rapor alınmıştır. 17/06/2015 tarihli bilirkişi kurulu 1. ek raporunun sonuç kısmında kök rapordaki kanaatlerin değişmediği yönünde görüş bildirilmiştir. Kök rapora ve 1. ek rapora itirazların değerlendirilmesi kaydı ile bilirkişi kurulundan 2. kez ek rapor alınmıştır. 14/02/2017 tarihli bilirkişi kurulu 2. Ek raporunun sonuç kısmında özetle “…İbra kararının kapsamı yönünden itirazların değerlendirilmesi: Huzurdaki dava ile iptali istenen ve heyetimizce iptale tabi olduğu düşünülen yönetim kurulu kararlarının bir kısmının tarihi dikkate alındığında, 19.04.2012, 26.04.2012, 09.02.2012) 1 Haziran 2011-31 Mayıs 2012 tarihleri arasındaki dönemi kapsayan ibra kararının dava konusu yönelim kurulu karar ve İşlemlerini kapsadığı görülmektedir, Örtülü kazanç aktarımı tespiti yönünden itirazların değerlendirilmesi: Mahkeme dosyasına sunulan kök rapor ve ek raporda SerPK ve TTK hükümleri kapsamında değerlendirme yapılmış, ardışık işlemler dikkate alınmış ve bu işlemlerin tek yanlı olarak hâkim ortak … yararına eşit işlem ilkesine ve örtülü kazanç aktarımı yasağına aykırı olduğu yönünde ciddi emarelerin olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda mali değerlendirmelere arif yaparak yine; kök raporda “mali veriler uzmanlık alanımız olmadığı için; ilk olarak birleşme ve profesyonel futbol takımının şirket bünyesine alınması ile devam eden, stat gelir oranı paylaşımının yazılı mutabakata dökülmesi, bu gelirlerin spor kulübünden alınması ve nihayet sermaye artırımında kullanılması şeklinde tezahür eden şirket zararına işlemlerin herhangi bîr mali zorunluluk yahut gerekçesi olup olmadığı anlaşılamamaktadır” şeklinde kök raporda durum ifade edilmiştir. Dosyaya sunulan uzman görüşü ve SPK denetim raporunda ise sırasıyla; “bedelin uygunluğunu kontrol etmek icap eder; bu noktada da artılan işlemlerin denetimini yapan kuruluşun hazırladığı rapor gündeme gelir. Dava dosyasından görülebildiği kadarıyla anılan kuruluş, bedel tespitinde indirgenmiş nakit akışı (discoımted cash Jlo\v) yöntemim uygulamıştır Bu yöntem, gelir getiren varlıkların devrinde uygulana gelen muteber bir yöntemdir. Bu yönteme göre, devre konu hak veya varlığın önceki yıllarda getirdiği gelirlerden yola çıkarak sonraki yıllara yönelik bir projeksiyon yapılmakta ve elde edilen sonuç enflasyon artışı, talep düşüşü gibi tahmini konjonktüre! risklerden arındırıldıktan sonra bir bedel elde edilmektedir. Kanaatimce bu yöntemle elde edilen bir bedelin kendisinden şüphe etmeye mahal yoktur. Denetim firmasının kendisi de mevzuat gereği adil ve tarafsız olmak durumundadır …Anılan işlem SPK tarafından da kontrol edilmiş işlemin kendisi örtülü kazanç olarak değerlendirilmemiştir Nitekim SPK, halka açık anonim ortaklıklar bakımından düzenleyici ve denetleyici idari otorite konumundadır SPK’mn bu konulardaki uzmanlığı ve vardığı sonuçlar mahkemelerce de kabul görmektedir…Bu nedenlerle, somut olayda bir örtülü kazanç olduğu düşünülmemekledir.” (UZMAN GÖRÜŞÜ); “yaklaşık 443.000-000 TL tutarındaki alacağından mahsup etmek suretiyle ödemesinin mevzuata uygun bir işlem olduğu ve Şirket’in Kulüp tarafından yapılan bu talebi kabul etmesi anında, karşılıklı alacak ve borçlar, taraflar arasında yapılan yeni sözleşme uyarınca muaccel hale gelmesi neticesinde taraflar arasındaki bore tın/alacağın yaklaşık 154.000- TL tutarında sona erdiğjşikâyet dilekçesinde yer alan söz konuşu iddia ile ilgili olarak Kurulumuz tarafından yapılacak ilave bir işlem bulunmadığı düşünülmektedir. ” (SPK) görüşleri ile uygunluk değerlendirmesi yapıldığı görülmektedir. Bu hususta kök ve ek raporda yatırımcının korunması açısından şüphelerimiz ifade edilmiş olup, işlem mali hukukiuzmanlar ve yasal yetkili merciler tarafından hukuka uygun bulunuyor ise bu görüşleri nazara alarak işlemi geçerli addetmek açısından takdir mahkeme’ye aittir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmaya ver olmadıkı kararının değerlendirilmesi: … C. Başsavcılığı … Sor. numaralı dosyada şüpheli … ve … hakkında Sermaye Piyasası Kanununa muhalefet suçuna ilişkin yapılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Savcılık karan gerekçesinde, i 1.04.2013 tarihli SPK denetleme raporuna atıf yapılmış ve farklı kişilerin şikayetleri üzerine yürütülen soruşturma neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği belirtilmiştir. Söz konusu kovuşturma valmz bu suçu teşkil eden fiil yönünden bağlayıcı olmayan sonuç doğurmaktadır. Bununla birlikte, işlemin uygun olup olmadığı açısından görüşlerimiz yukarıda ifade olunduğu şekildedir. 6. SONUÇ Yukanda ayrıntılı olarak arz ve izah edilen nedenlerle, kök ve ek raporda yatırımcının korunması açısından dava konusu işlemlerin geçerliliği yönünden tereddütlerimiz ifade edilmiştir. Ancak bu kez anılan işlemlerin mali hukuki uzmanlar ve yasal yetkili merciler (SPK) tarafından hukuka uygun bulunduğu da göz önüne alınarak, bu görüşleri nazara alarak işlemi geçerli addetmek açısından olabilecek destekleyici hususlar bu raporumuzda belirtilmiş olup takdirin bu aşamada mahkemeye ait olduğu…” yönünde görüş bildirilmiştir. Mahkememizce kök rapor ve ek raporlar hüküm kurmaya yeterli görülmemiş olup, yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. Finans uzmanı Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Doç. …, hukukçu Prof. …, Prof. …’dan oluşan bilirkişi kurulunun 31/05/2019 tarihli raporunun sonuç kısmında “…Dava dilekçesi ile heyetimizin görevlendirilmesine ilişkin ara kararındaki görev konularından açıkça anlaşıldığı üzere, dava konusu, … Yatırımlar AŞ. (kısaca davalı/davalı şirket) ile … Demeği (kısaca Demek) arasında yapılan ve; Stad ve tesisi gelirlerinin % 90 – %10 oranında paylaşılmasına, Koltuk ve localardan elde edilen gelirlerin devri konusunda sözleşme yapılmasına dair İşlemlerle ilgili 2012 yılında alınan yönetim kurulu kararlarının yokluğunun tespiti ve/veya iptaline, Anılan işlemleri karara bağlayan ve icra eden yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin ibrasına dair 30.10.2012 tarihli genel kurul kararının iptali taleplerinden oluşmaktadır. Görevlendirme kararından da anlaşıldığı üzere, davaya konu edilen yönetim kurulu kararlarının hükümsüz olup olmadığının tespiti yönünden yapacağımız İncelemede, kararların alındığı tarihte yürürlükte bulunan mülga (6762 sayılı) TTK’da yönetim kurulu kararlarının iptaline ilişkin düzenleme bulunmadığı için, mülga 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 1275 ve mülga 818 sayılı BK’nun 19/20. Maddeleri dikkate alınacaktır, Ayrıca, davaya konu genel kurul kararının iptali koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti yönünden yapılacak İncelemede ise, genel kurul kararının alındığı tarihte yürürlükte bulunan 6102 Sayılı Kanunun 445 vd. maddeleri nazarı itibara alınacaktır. YÖNETİM KURULU KARARLARI YÖNÜNDEN İNCELEME Dava dilekçesi ve davacının diğer beyanlarından, yönetim kurulu kararlarının hükümsüzlüğünün (yok veya batıl olduğunun) tespiti veya iptali talebine gerekçe olarak, kanuna, anasözleşmeye, dürüstlük kuralına ve cşir işlem ilkesine aykırılık gösterildiği ve mülga SerPK, 12 (kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kurulu kararlarının iptali), mülga SerPK. 15 (örtülü kazanç aktarma yasağına aykırılık), mülga SerPK. 47/A.l (şirkete ait gizli bilgilerin haksız kullanılması), 6102 Sayılı TTK. 391 (şirketin temel yapısına aykırılık ve sermayenin korunması ilkesinin gözetilmemesi) İle TTK. 357 (eşitlik ilkesi) hükümlerine ve ilgili ikincil mevzuat düzenlemelerine dayanıldığı anlaşılmaktadır. 1. Öncelikle vurgulamak gerekir ki; mülga TTK’da, yönetim kurulu kararlarına karşı iptal davasını düzenleyen bir hüküm bulunmamakta idi, Fakat, yokluk veya butlan derecesinde ağır ihlaller içeren yönetim kurulu kararlarına karşı, genel hükümlere (MK ve BK’ya) gidilerek tespit davası açılabileceği, hem doktrinde, hem uygulamada kabul edilmekte idi (bu konuda bilgi için bkz. Mehmet BAHTİYAR, Anonim Ortaklıkta Kayıtlı Sermaye Sistemi ve Sermaye Artırımı, İstanbul 1996, s. 175 vd). Buna karşılık, halka açık anonim şirketler konusunda özel hükümler getiren 2499 Sayılı (artık mülga) SerPK’da, kayıtlı sermaye sistemindeki şirketlerde yönetim kurulunun m, 12’deki esaslar çerçevesinde aldığı tüm kararlar aleyhine, kararın ilanından itibaren 30 gün içinde iptal davası açma imkânına yer verilmiş, bu kapsamda haklan İhlal edilen pay sahipleri yanında, SerPK. 46/b’de, Sermaye Piyasası Kuruluma da iptal davası açma yetkisi tanınmıştır. 2. Davalı şirket yönetim kurulunca alınan ilk sermaye artırımı kararı 5.5.2012 tarihli olup icrası da tamamlanmıştır, İkinci artırım kararı ise 13,9.2012 tarihli olup icrası tamamlanmamıştır, Dava dilekçesinden anlaşıldığına göre, davacı, ilk. artırım kararında da bazı aykırılıklar yapıldığı iddiasındadır. Sermaye artırımında, davalının hakim ortağı konumundaki Demeğin, şirketten olan alacağı ile nakit sermaye taahhüdünden kaynaklanan borcunu takas etmesi, mülga SerPK. 7’deki tam ve nakden ödeme kuralına aykırılık teşkil etmemekledir, Çünkü takas, bir ifa yöntemi olup, karşılıklı borçların aynı cinsten olması yeteri id ir ve takasın temel şartıdır. Tribün gelirlerinin devrine dair işlemlerin mevzuata aykırı olup olmadığı yönünden davacı iddialarına bakıldığında, o dönem yürürlükte olan SPK, Seri IV, No. 41 sayılı Tebliği’nin 4/1. Maddesi uyarınca, yapılacak işlemin değerlemesinin yapılması gerekmektedir. Davalının, SPK’ca yetkilendirilmiş kuruluşlardan birisi olan … A.Ş.’ye 31.01.2012’de bu değerlemeyi yaptırdığı dosyadan saptanmaktadır. Aynı Tebliğin 4/2. Maddesi uyarınca, işlemin yapılış şartları itibarıyla makul ve adil olup olmadığının ve şayet ilişkili taraf işlemi sözkonusu ise buna göre gerekli diğer bazı prosedtirel işlemlerin yapılması ve özellikle genel kurula bilgi verilmesi gerekmekledir. … A.Ş.’nin yukarda söz edilen raporunun sonuç kısmında, işlemin hesaplanan değerinin adil ve makul olduğu sonucuna varıldığı ve diğer formalitelerin de ikmal edildiği görülmektedir. Tebliğin 6/1. Maddesinde de, ilişkili taraf İşlemleri konusunda kamuya açıklanması gereken bilgilerin öngörüldüğü, davalı şirketçe üç kez yapılan KAP. açıklamalarının bu şartı karşıladığı tespit edilmektedir. 3- Davacının, olayda örtülü kazanç aktarımı yapıldığı yönünde de iddiası vardır. Mülga ScrK. 15/Son (mevcut SerPK, 21) de düzenlenen bu yasak, şirket kazancının azaltılmaması ve dolayısıyla şirket malvarlığının korunması amaçlı özel tedbirlerden birisi olup, halka açık şirketler bakımından özel bir önemi haizdir. Yasaklama, halka açık şirketin kendisi yanında, mevcut ve müstakbel pay sahiplerini, hatta kamu yararını da korumayı amaçlamaktadır (bkz. Mehmet BAHTİYAR, Sermaye Piyasası Hukukuna Giriş, İstanbul 21H9, s. 37 vd.). örtülü kazanç aktarımının unsurları, a) Aktarımın halka açık şirket veya iştiraki veya bağlı ortaklığınca gerçekleştirilmesi, b) Kendisine aktarım yapılanın ilişkili taraf olması, c) Aktif veya pasif bir davranış ile halka açık şirketin kazancının başkasına aktarılmış veya artmasının engellenmiş bulunması gerekir. Bu bağlamda altı önemle çizilmelidir ki; halka açık şirketin ilişkili taraf ile işlem yapması yasaklanmış değildir; amaç, yapılan işlemin piyasa şartlarında yapılmasının sağlanmasıdır. Bu nedenle her somut olayda incelenmesi gereken husus da, yapılan bir işlemin, fiyat, ücret, bedel veya şartları itibarıyla, emsallerine, piyasa teamüllerine, ticari hayatın basiret ve dürüstlük ilkelerine uygun olup olmadığıdır (BAHTİYAR, Sermaye Piyasası, s. 38). Bu teorik ve özet bilgi ışığında olay incelendiğinde, yukarıda sayılan üç unsurdan ilk ikisi mevcut olmakla birlikte üçüncü unsurun gerçekleşmediği görülmektedir. Çünkü yapılan değerleme, işlemin, fiyat, ücret, bedel veya şartları itibarıyla, emsallerine, piyasa teamüllerine, ticari hayalın basiret ve dürüstlük ilkelerine aykırılık oluşturmadığını ortaya koymaktadır, En önemlisi, örtülü kazanç aktarımı iddiasının incelenmesi, tespiti ve uygulanacak yaptırımlar konusunda yetkili, makam, Sermaye Piyasası Kurulu olup, dava konusu olayda bu türden bir aktarımın mevcudiyeti, SPK. tarafından tespit edilmiş değildir. Yapılan işler birçok aşamada SPK. tarafından gözetlenmiş ve uygunluk İncelemesine tabi tutulmuş ise de, örtülü kazanç aktarma yasağına aykırılık söz konusu edilmemiş ve SPK, tarafından bu yönde bir kanaate varılmış değildir. Bu nedenle olsa gerek, dosyaya daha önce rapor sunmuş olan Bilirkişi Heyeti, ikinci ek raporunda SPK’nın olaya dair değerlendirmelerine ve uygun bulma kararlarına dayanarak, ilk iki (kök ve 1. Ek) raporlarındaki görüşlerinden rücu etmiş bulunmaktadırlar. Bu gerekçelerle bizim kanaatimiz de, olayda davacı iddiasının bu kısmının sübut bulmadığı ve haklılık taşımadığı yönünde teşekkül etmiştir, B.GENEL KURUL KARARI YÖNÜNDEN İNCELEME 1, Dava edilen yönetim kurulu işlemlerinde, örtülü kazanç aktarımı yasağına aykırılık bulunmadığı yönündeki tespit ve görüşümüze bağlı olarak, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesinde de kanuna, anasözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık bulunmadığı sonucuna varmaktayız. 2. Kaldı ki; iptali veya butlanının tespiti istenen yönetim kurulu kararı, 01.06.2011 ile 31.05.2012 arası dönemi kapsamaktadır. Oysa dava konusu sermaye artırımı kararı, 13.09.2012 tarihinde alındığına göre, ibra kararının dava konusu sermaye artırımım tarih yönünden de kapsamına almamaktadır, Bu yönüyle de, ibra kararının iptali talebi, mantıken haklı gözükmemektedir. Bilirkişi kurulumuzun görev tanımı doğrultusunda ve dava dosyası ile ekleri kapsamında sunulu belgeler ile sınırlı olmak üzere, uzmanlık alanlarımız itibarıyla ayrı ayrı yapılan incelemeler çerçevesinde; 1. Davacı iddialarının haklılığının fınansal yönden ispatlanamadığı, 2. Davaya konu edilen yönetim kurulu ve genel kurul kararlarının hükümsüzlüğünün tespitini veya iptalini gerektiren bir nedene rastlanamadığı…” yönünde görüş bildirilmiştir.
Yukarıda kronolojik olarak yazıldığı üzere HMK 266 madde gereğince bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Hukukî niteleme mahkememize ait olup, düzenlenen raporlarda yer alan ve mahkememizce hükme dayanak yapılan teknik ve mâli hususlar aşağıda tartışılmıştır.
Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacı taraf, davalı şirketin 2002 yılında hisselerini 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ve Sermaye Piyasası Mevzuatı hükümleri çerçevesinde halka arz ettiğini, davalı şirketin hakim ortağı olan …’nün … kriterlerine uyum amacı ile … A.Ş.’yi (… A.Ş.) kurduğunu, kulübün medya, sponsorluk, reklam, isim hakkı ve … performans gelirleri hariç tüm profesyonel futbol gelirlerini … A.Ş.’ye devrettiğini 2004 yılında duyurduğunu, yine kulübün hakim ortağı olduğu … A.Ş.’nin de … A.Ş.’ye devredildiğini, dolayısı ile stat gelirlerinin de … A.Ş.’ye ait olduğunu, … A.Ş. (devrolunan) ile davalı şirketin (devralan) devralma yolu ile birleştiğini, birleşme işleminin 2010 yılı Eylül ayında tamamlandığını, birleşme sözleşmesinde ve birleşen şirketlerin ana sözleşmesinde müsabaka gelirlerinin şirkete ait olacağının yazılı olduğunu ancak birleşme sonrası Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan bildiri ile … A.Ş. arasında stat gelirlerinin %90’a %10 oranında paylaşımına ilişkin bildirim yapıldığını, müsabaka gelirlerinin bedelsiz olarak kulübe aktarıldığını, intifa hakkı kulübe devredilmemiş olan … 2014-2030 yılları arasında 15 yıllık gelirinin 442.907.750,00-TL’ye davalıya devredildiğini, alacağın ise sermaye artırımına katılma payı olarak %25 sermaye artırımına gidildiğini, davalı şirketin zaten kendisine ait olması gereken stat gelirlerini almak için kulübe şirket kaynaklarından anılan miktarda kaynak aktarıldığını, yapılan kaynak aktarımları neticesinde hakim ortak kulübün kendisinden nakit çıkmadan sermaye artırımlarına katılıp payını koruduğunu, pay sahibi olan kendilerinin ise sermaye artırımlarına katılamayacak olmaları nedeni ile zararlarının arttığını, diğer yandan birleşmeden yaklaşık 4 ay önce … A.Ş.’nin profesyonel futbol A takımını ve futbol akademisini davalı şirkete bedel karşılığı devrettiğini, esasında birleşme sonrası zaten kendisinin olacak bir varlığın bedel ile edinmesinin de davalı şirkette zarara yol açtığını, devralınan … A.Ş.’nin borca batık olduğunu ve zarar ettiğini, bu nedenle birleşme işleminin de davalı şirkete zarar verdiğini belirterek stat gelirlerinin %90-%10 oranında paylaşılmasına ve koltuk ve localardan elde edilen gelirlerin devri konusunda sözleşme yapılmasına dair işlemler ile ilgili alınan dava konusu yönetim kurulu kararlarının yokluğunun tespiti ve/veya iptaline, anılan işlemleri karara bağlayan ve icra eden yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin ibrasına dair dava konusu genel kurul kararının yokluğunun tespiti ve/veya iptaline karar verilmesini talep ederek, anılan kararların kanuna, ana sözleşmeye, dürüstlük kuralına ve eşit işlem ilkesine aykırı olduğunu öne sürerek mülga SPK 12 (kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kurulu kararlarının iptali), mülga SPK 15 (örtülü kazanç aktarma yasağına aykırılık), mülga SPK 47/A.l (şirkete ait gizli bilgilerin haksız kullanılması), 6102 Sayılı TTK. 391 (şirketin temel yapısına aykırılık ve sermayenin korunması ilkesinin gözetilmemesi) ile TTK. 357 (eşitlik ilkesi) hükümlerine dayanmıştır.
Davacının ilk iddiası davalı şirketin … A.Ş. ile birleşmesinin davalıyı zarara uğrattığına ilişkindir. Öncelikle davalı ile … A.Ş. arasındaki birleşme işleminin 2010 yılında tamamlandığı, birleşme işlemine karşı davacı pay sahipleri tarafından birleşme kararının iptali talebi ile dava açılmadığı, anılan birleşme nedeni ile şirketin gelir-gider yapısında oluşan değişiklik nedeni ile kulüp tarafından ihtiyari/gönüllü çağrı işlemi (pay alım teklifi) yapıldığı ancak davacı tarafın mevzuatta ön görülen fiyat üzerinden paylarını kulübe satma hakkını kullanmadıkları sabittir. Diğer yandan birleşme öncesi bilançolardan … A.Ş.’nin borca batık olmadığı, 1/3 oranında sermaye kaybına uğramış olduğu, bu durumun birleşmeye engel olmadığı anlaşılmıştır. Birleşme öncesinde davalının profesyonel futbol a takımını … A.Ş.’den bedel karşılığı devraldığı, ilerleyen dönemde devir bedelinin … A.Ş.’nin davalıya olan borcu ile takas edildiği, şayet bu devralma birleşme öncesi yapılmasaydı devralmadan sonra alacaklı-borçlu sıfatı birleştiğinden … A.Ş.’nın davalıya olan borcunun kendiliğinden sona ereceği anlaşılmıştır. Davacının 2. iddiası davalı şirket ile kulüp arasında akdedilen sözleşmeler ile kulübe örtülü bir biçimde kazanç aktarıldığına ilişkindir. Uyuşmazlık konusu işlem ve kararların temelini ve muhtevasını teşkil eden 11/01/2012 tarihli “Hasılat Paylaşım Sözleşmesi”nin davalı şirket ve kulüp arasında akdedildiği, anılan paylaşım sözleşmesinin imzalanmasının 11/01/2012 tarih ve 2012/9 nolu yönetim kurulu kararına dayandığı, anılan sözleşme ile … ve normal kombine satışlarından elde edilecek gelirlerin %10’unun davalıya, kalan miktarın ise kulübe verileceğinin kararlaştırıldığı, anılan sözleşmenin 2011-2030 yılları arasındaki dönem için yapıldığı, yine davalı ve kulüp arasında akdedilen “Gelir Devri Anlaşması”nın ise müzakerelerinin dava konusu 21/12/2011 tarih ve 2011/162 nolu yönetim kurulu kararı ile başladığı ve stadın VIP ve bir kısım loca gelirlerinin kulübe verileceğinin kararlaştırıldığı, anılan anlaşmanın 2014-2030 yılları arasındaki döneme ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Esasen dava konusu 09/02/2012 tarih 2012/24 nolu, 19/04/2012 tarih 2012/60 nolu, 26/04/2012 tarih 2012/61-62 nolu kararların da içerik olarak kulübün intifa hakkına sahip olduğu …’nın 2014-2030 yılları arasında belirtilen koltuk ve loca pazarlama hakları ve gelirlerinin devri için kulüp ile hazırlanmış olan devir sözleşmesinin imzalanması ve yürürlüğe girmesi ile ilgili düzenlemeleri içerdiği anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı anılan sözleşmelerin her iki tarafında da aynı kişiler olduğundan geçersiz olduğunu savunmuş ise de şirketler topluluğunda ilişkili taraflar ile işlem yapılması ve çifte temsil olağan ve mutat işlerden olup davacının aksi yöndeki itirazları kabul edilmemiştir. Diğer yandan kulübün hukuken tahsis süresi boyunca tamamı kendisine ait olan …’nın gelirlerinden yararlanma haklarını 2014-2030 dönemi için toplam 442.907.750,00-TL bedel üzerinden anılan sözleşme ile şirkete devir ettiği, devir öncesinde devrin niteliği itibari ile o dönem yürürlükte olan SPK’nun Seri IV, 41 sayılı “Sermaye Piyasası’na Tabi Olan Anonim Ortakların Uyacakları Esaslar Hakkında Tebliğ”in 4 maddesi uyarınca Sermaye Piyasası Kurulu tarafından lisans verilmiş bir değerleme kuruluşundan rapor alındığı, aynı tebliğin 6. maddesi uyarınca davalı şirket tarafından bu durumun 3 kez KAP açıklamaları ile kamuya bildirildiği, belirlenen devir bedelinin yönetim kurulu toplantılarında onaylandığı, bu işlem sonucunda kulübün devir bedeli kadar şirketten alacaklı hale geldiği, ayrıca anılan “Hasılat Paylaşım Sözleşmesi”nin Sermaye Piyasası Kurulu tarafından da incelendiği ve 19/10/2012 tarih SPK …10309 sayılı yazı ile hukuka uygun bulunduğunun belirtildiği anlaşılmıştır. Davalı şirketin yönetim kurulu tarafından alınan 05/05/2012 tarihli ilk sermaye arttırım işleminde hakim ortak konumundaki kulübün şirketten olan iş bu alacağı ile nakti sermaye taahhüdünden doğan borcunu takas ettiği, halka arz yolu ile yapılan satış işlemi söz konusu olmadığından anılan işlemin tâbi olduğu 2499 sayılı eski sermaye piyasası kanunu 7 md.’de düzenlenen -tam ve nakten ödeme ilkesi-‘ne aykırı olmadığı, bir ifâ yöntemi olan takas için karşılıklı borçların aynı cinsten olmasının yeterli ve temel şart olduğu, icrası tamamlanan sermaye artırım kararına SPK tarafından da onay/izin verildiği, 2. sermaye arttırım kararının ise 13/09/2012 tarihli olup icrasının tamamlanmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan sebeplerden dolayı davacı tarafın; sermaye artırımının hukuka uygun olmadığı, devir bedeline ilişkin alacağın fiktif/muvazaalı olduğu, koltuk ve loca gelirlerinin zaten şirkete ait olması gerektiği, bu sebeple kulübün bu alacağı ile sermaye borcunu takas etmesinin hukuka aykırı olduğu yönündeki tüm iddiaları ispatlanamadığından mahkememizce dava konusu yönetim kurulu işlemlerinde örtülü kazanç aktarımı yasağına aykırılık bulunmadığı kabul edilerek dava konusu yönetim kurulu kararlarının yokluğunun tespiti-iptali koşullarının somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır. Davacı taraf ayrıca anılan işlemleri karara bağlayan ve icra eden yönetim kurulunun ibrasına ilişkin 30/10/2012 tarihli 5 nolu genel kurul kararının da yokluğunun tespiti-iptalini talep etmiştir. İbra, genel kurulun yönetim kurulu üyeleri hakkında bir irade açıklamasıdır. Genel kurul bu kararı ile yönetim kurulu üyelerinin söz konusu dönemdeki işlemlerinin hukuka ve ortaklık açısından işin gereğine uygun bulduğunu beyan etmektedir. Genel kurul ibra kararı ile yönetim kurulu üyelerini ilgili dönemdeki faaliyetleri sebebi ile sorumlu tutmayacağını açıklamaktadır. Somut olayda yukarıda açıklandığı üzere yönetim kurulu işlemlerinde örtülü kazanç aktarımı yasağına aykırılık bulunmadığından ibraya ilişkin genel kurul kararının da yokluğunun tespiti-iptali koşullarının gerçekleşmediği kanısına varılmakla tüm bu sebeplerden dolayı davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı … Karaaslan ve … tarafından davalı şirket aleyhine açılan davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 21,15-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,25-TL harcın davacılardan mütesaviyen (eşit oranda) tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 1.050,00-TL tebligat posta gideri ile 4.800,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.850,00-TL yargılama giderinin davacılardan mütesaviyen tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili lehine takdir olunan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacılardan mütesaviyen tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 24/10/2019

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza