Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/215 E. 2018/647 K. 12.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/215 Esas
KARAR NO : 2018/647

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/06/2014
KARAR TARİHİ : 12/06/2018

Mahkememizde görülmekte olan sözleşmeden kaynaklanan tazminat davasının yapılan açık yargılamaları sonunda :
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili 24/06/2014 tarihli dava dilekçesinde özetle : Davalı şirket tarafından yayımlanan eserlerin … yetkili satıcısı olarak müvekkil şirket ile 1995 yılından itibaren her okul sezonu için birebir yıllık sözleşme yapmak suretiyle .. sezonuna kadar yenilenerek gelindiğini ve hukuki ilişkinin devam ettiğini, müvekkili şirketin taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca 1995 yılından itibaren davalının satış yetkilisindeki yayımları …, …, …, …, …, …, … ve bunlara ilaveten 2010 yılından itibaren de …, …, …, …, …, …, …, … illerinde dağıtma yetkisine sahip olduğunu, tarafların 1995 yılından beri devam eden ticari ilişkisinde taraflar arasındaki sözleşmenin bitmesinden birkaç gün önce yeni sözleşme yaptığını ve sözleşme bedeli kadar teminat çekinin davalı şirkete teslim edildiğini, sözleşme süresi içerisinde müvekkil şirketin hiçbir ödeme aksatmadığını, müvekkili şirketin her ne kadar sözleşmeleri yıllık olsa dahi 20 yıl devam eden ticari ilişkilerinde, davalı şirket müvekkil sirketle yeni sözleşme imzalayacağı izlenimini vermekte müvekkili şirketin davalı ile ilişkisinin devam edeceğine duyduğu güvenle sürekli olarak işine yatırım yaptığını, yayınların satışı için yetkili olunan şehirlerde çalışanlar görevlendirildiğini, taraflar arasında akdedilen son sözleşmenin 15/04/2013-15/04/2014 tarihlerini kapsadığını, ancak 20/11/2013 tarihinde davalı şirket tarafından Bölge yetkili satıcı bayii ihalesi şartnamesi düzenlendiğini, halen sözleşmelerin devam ettiğini, müvekkilin yılların verdiği birliktelik ve özgüven ile piyasadaki itibarının korunması adına ihaleye girmeye karar vererek ihale teklifi verdiğini, ancak 23/12/2013 tarihinde dava dışı başka bir şirkete ihalenin verildiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalıya ihale fikrinin ve sürecinin hatalı olduğu hususunun, Adana 4. Noterliğinin 03/01/2014 tarih ve 0084 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile ihtar edildiğini, ihtara rağmen ihale ve fesih süreci daha önceden planlandığı şekilde gerçekleştirildiğini, Kasım 2013 ile Nisan 2013 tarihleri arasındaki satış ve kar durumu diger yılların aynı dönemi ile karşılaştırılması halinde müvekkili sirketin hak etmediği katlanması beklenemeyecek bir zarara uğradığını ileri sürerek bu dönemdeki zararının müvekkilinin defterinin incelenmesi ile ortaya çıkacağını, yapılacak bilirkişi incelemesi ile belirlenecek bu kazanç üzerinden müvekkil şirkete portföy tazminatı ödenmesini talep ettiklerini, göstermelik ihale ve sonraki dönemde uğradıkları kar kaybı ve işletme giderleri nedeni ile fazlaya dair tüm hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000-TL tazminatın dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı vekilinin 05/09/2014 tarihli cevap dilekçesi özetle: müvekkil ile davacı arasında imzalanan sözleşme 15/04/2013-15/04/2014 tarihlerinde geçerli olup aynı sözleşmenin 9. Maddesinde ” Sözleşme süre sonunda kendiliğinden sona erer. Yazılı olarak yenilenmedikçe sözleşme süresinden ileriye doğru hüküm ifade etmez.” Hükmü gereğince sözleşmenin bitim tarihi olan 15.04.2014 tarihi öncesinde taraflar arasında hükümde yer aldığı gibi karşılıklı bir yazılı uzatım gerçekleştirilmemekle sözleşme 15.04.2014 itibariyle kendiliğinden sona erdiğini, Türk Ticaret Kanunu 122.maddesinde düzenlenen Denkleştirme Tazminatı – Portföy Tazminatı talep edebilmenin şartlarından hiçbirinin işbu davada gerçekleşmediğini, müşteri kitlesinin oluşumunda davacı tarafın katkısının olmadığını, zira bütün tanıtım işleri yeni müşteriler kazanma çalışmalarının tümü müvekkilinin kendi personeli ve bütçesi ile karşılandığını, bir an için müşteri sayısında artış olduğu varsayılsa bile bu artışın davacı tarafın katkıları ve yaptığı yatırımlar sonucu oluştuğunun ispatı gerektiğini, nüfus yoğunluğu, okul sayısındaki artış gibi davacı yandan kaynaklanmayan sebeplerle olabilecek bir artışı katkı olarak kabul etmenin mümkün olmadığını, sözleşmenin her yıl yenileneceği konusunda müvekkil tarafından verilmiş bir taahhüt de bulunmadığını, davacı şirketin 2014-2015 döneminde de yeniden sözleşme imzalanacağı kanaati ile yapılan yatırımlardan davalı şirketin sorumlu tutulamayacağını, sözleşmede davacıya münhasır bir satış yetkisi verilmediği, portföy tazminatı talep edebilmenin ön şartı, münhasır satış yetkisi sahibi olmak olduğunu, esas dava yönünden haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini etmiştir.
Uyuşmazlığın davacı ile davalı arasında 1995 yılından itibaren davalı tarafından yayınlanan eserlerin satış yetkisinin paylaşıldığı, birer yıllık yetki paylaşım sözleşmeleri imzalandığı, en son sözleşmenin 15/04/2013-15/04/2014 tarihleri arasını kapsadığı fakat davalı tarafından 23/12/2013 tarihinde davacının faaliyet alanına giren bölgeyi 3 bölgeye ayırıp, 3 bölge için ihale duyurusunda bulunup ihalenin 23/12/2013 tarihinde başka bir şirkete vermesi sonucu davacının Kasım 2013-Nisan 2014 tarihleri arasındaki satış ve kar durumu dikkate alındığında katlanılması beklenemeyecek zarara uğradığını iddia ederek bu zararın (portföy tazminatı) tespit ve tahsil talebine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Mahkememizce yapılan yargılama sırasında tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi açısından bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, 22/03/2016 tarihli bilirkişi raporunda sonuç olarak; davacı şirket dafterlerinin genel kabul görmüş muhasebe usul ve esaslarına, kanun ve mevzuatlara uygun olarak tutulduğu, TTK. Nın 64. Md. Gereğince yaptırılması gereken kapanış tasdik işleminin yaptırıldığı, bu nedenle sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, ancak davacının yasal defterindeki kayıtlarında, sadece davalı taraftan aldığı ürünler bağımsız bir alt hesapta takip edilmediğinden diğer firmalardan alınan ürünler ile karşılıklı bir şekilde işlenmiş olduğundan yasal defterlere göre, davacının davalıdan alıp sattığı ürünlerden elde ettiği karın tespitinin mümkün olmadığını, davacı defter kayıtlarının incelenmesinden, taraflar arasındaki ticari ilişkinin mevcut olduğu, davacının talep ettiği portföy tazminatı ve muhtemel kar kaybı alacağının var olup olmadığı konusu tamamen hukuki mütalaayı gerektirdiğinden bu konuda görüş ve kanaat beyanında bulunulmadığı, davacının bilgisayarında bulunan dijital ortamdaki kayıtlarından yapılan tespitlere göre, davacı tarafından bir önceki yıla göre satışlarında herhangi bir azalma olmadığı, aksine 9.265,00-TL artış olduğunu, davacı tarafın dijital kayıtlarından alınan bilgilere göre, cari dönem karının yani 15/04/2013-15/04/2014 dönemindeki, davacının davalıdan aldığı ürünlerin satışından elde ettiği karın 269.314,00-TL olarak tespit edildiği, bir önceki yıl aynı dönem yani 15/04/2012-15/04/2013 dönemindeki davacının davalıdan aldığı ürünlerin satışından elde ettiği karın 493.558,00-TL olduğunu, yukarıdaki iki dönem arasındaki karın % 100 e yakın eksilme olduğu görülmekte ise de, cari dönemde 1.858.225,00-TL ürün satışından 269.314,00-TL kar elde edildiği halde, bir önceki dönemde 1.848.960,44-TL ürün satışından 493.558,00-TL brüt kar elde etmesinin mümkün olmayacağı, bu hesaplarda dijital bir ortamda muhtemelen bir hata veya oynama olmuş olabileceği, zira dijital ortamdaki kayıtlar her zaman değiştirilebilecek kabiliyette olduğundan, dijital kayıtlar üzerinden tespit edilebilen bu değerlerin delil niteliğinde olup olmadığının takdiri sayın mahkemeye ait olduğu bildirilerek rapor sunulmuştur. Söz konusu rapora davalı ve davacı tarafından itiraz edilmiş, 10/01/2017 tarihli ek rapor alınmıştır. Dosyaya sunulan 10/01/2017 tarihli ek raporda taraflar arasındaki sözleşmenin haksız ve tek taraflı feshedildiği düşünüldüğünde davacının 2013 ve 2014 yılları için uğradığı muhtemel kar kaybının 1.140.874,33-TL olarak hesaplandığı görülmüştür. Söz konusu rapora davalı ve davacı tarafından itiraz edilmiş, 08/05/2018 tarihli 2. ek rapor alınmıştır. Dosyaya sunulan 08/05/2018 tarihli ek raporda; genel olarak taraflarca sözleşme hükümlerinin yerine getirildiği, taraflar arasındaki sözleşme ile davacıya münhasır olmayan bir satış yetkisi verildiğinden ve davalı tarafından davacının satış yapacağı bölgede davacı dışında bir başka satıcı daha tayin edebileceği veya kendisininde satış yapabileceği hükümleri de dikkate alındığında herhangi bir zarardan söz edilemeyeceği davalının sözleşme süresi bitmeden ihale süreci başlatmış ve sözleşme süresi bitmeden dava dışı şirketle yeni dönem için sözleşme yapması haksız olarak kabul görülür ise davacının 2013 ve 2014 yıllar için toplam olarak 1.144.874,32-TL kar kaybı olabileceği hesaplandığı tespit edilmiştir. Davacı ve davalı tarafından sunulun bu bilirkişi raporuna itirazları yerinde görülmeyip; bilirkişi raporu denetime elverişli, gerekçeli ve hüküm kurmaya yeterli kabul edilmiştir.
Davalının zaman aşımı itirazı yerinde görülmeyip itirazının reddine karar verilmiştir.
Türk Ticaret Kanunu 122.maddesinde düzenlenen II – Denkleştirme istemi başlıklı maddesinde;”… (3) Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz…. (5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.” şeklindedir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; taraflar arasında imzalanan 15/04/2013-15/04/2014 dönemini kapsayan Sözleşmenin 4.1. Maddesinde; davalı sözleşme süresince bölge dahilinde davacıya münhasır olmayan bir satış yetkisi vermekte olup, davalı davacının satış yapacağı bölgede davacının dışında bir başka satıcı daha tayin edebileceği gibi davalı bölgede kendisi de doğrudan satış yapabileceği hususunun yer aldığı. yine aynı sözleşmenin 9. Maddesine göre, sözleşmenin süre sonunda kendiliğinden sona ereceği, yazılı olarak yenilenmedikçe sözleşme süresinden ileriye doğru hüküm ifade etmeyeceği hususlarında tarafların anlaştıkları,tarafların edimlerini yerine getirmediğine dair itirazlarının da bulunmadığı, bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde sözleşmenin yenilenmeme sebebinin davacı veya davalıdan kaynaklanmasına gerek olmayıp sadece yazılı olarak taraflarca yenilenmemiş olmasının yeterli olduğu anlaşılmıştır.
Sözleşmenin yenilenmemesi davacıya herhangi bir tazminat hakkı doğurmayacağı gibi davalının ticari faaliyetlerinin aksamaması adına sözleşme süresi bitmeden davalının dava dışı şirketle yeni dönem için sözleşme yapması da davacı açısından haksız fesih olarak kabul edilmeyip, sözleşmenin haksız fesihle feshedildiğinin ispatlanması gerekmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin yenilenmeyip kendiliğinden sona ermesi nedeniyle; 6102 sayılı TTK.m. 122 maddesinde belirtilen Denkleştirme istemi şartların gerçekleşmediği anlaşılmış olup davacının portföy tazminatı ve diğer tazminat taleplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmış, davalının savunmalarının kabulü ile kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 35,90-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 170,80-TL harçtan düşümü ile bakiye 134,90-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı tarafından yapılan 20-TL masrafın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen dava değeri üzerinden davalı vekili lehine hesaplanan 2180-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/06/2018

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza