Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/142 E. 2023/335 K. 06.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/142 Esas
KARAR NO : 2023/335

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 28/04/2014
KARAR TARİHİ : 06/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “Müvekkil, 06.02.2012 tarihinde çalıştığı bahçe civarında bir numaralı davalının sürücüsü ve işleteni; iki numaralı davalının ZMM Sigortacısı olduğu … plakalı aracın çarpması sonucunda ciddi biçimde yaralanmıştır. Tedavisi … Hastanesinde ameliyat edilmek suretiyle yapılmış, kontrolleri hala devam etmektedir, Söz konuşu kaza sebebiyle müvekkilimin sağ dizinde kırıklar oluşmuş ve platin takılmıştır. Bu haliyle çalışamayan müvekkil ailesinin geçimini dahi temin edememektedir. Mahkememizin de takdir edeceği üzere takılan platinin çıkartılması da başlı başına biri ameliyat olup en az 8060 TL gibi bir maliyeti vardır. Diğer yandan bir uzva platinin takılması ile, (sonradan çıkartılsa dahi) o uzun normal işleyişi asla eski haline gelemediğinden müvekkilin meslekte kazanma gücü kaybı da söz konusudur. Vaki haksız fiil sebebiyle müvekkil uzunca bir zaman bacağını kullanamamış, normal hayatına dönememiştir. Geçimini tarım işçisi olarak sağlayan müvekkil kaza sebebiyle uzunca bir süre çalışamadığından ciddi anlamda maddi bir kayba uğramıştır. Tedavi sürecinin bir seneyi aşkın bir zamatı alması tedaviden sonra da meslekte kazanma gücünü etkiler nitelikte kalıcı hasar oluşacak olması düşünüldüğünde hem maddi hem de manevi anlamda büyük zarara uğramıştır. Söz Konusu zararının tazmini için işbu davanın açılması zaruret hasıl olmuştur…” talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “Davacı delillerinin ve tüm eklerinin tarafımıza tebliğini ve bu sebeple esas hakkında savunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sorumluluğumuzun, sigortalımızın kusuru oranı da ve poliçe teminat limitleri ile sınırlı olduğunu, Yargıtay Kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı ve 6111 sayılı yasa gereğince davacı tarafın tedavi gideri ve geçici işgöremezliğe ilişkin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini, Davacı tarafın; “sürekli sakatlık” tazminatı talep etmeye hakkı olup olmadığının, var ise miktarının tespiti için, maluliyet oranının “Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulu” tarafından belirlenmesini, kazadaki kusur oranlarını “Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi” tarafından belirlermesini ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yayımlanan ve yürürlükte tebliğ ile aynı şekilde ve hatta normlar hiyerarşisinde bir basamak üsste yer alan teknik ve güncel içerikli yukarıda detaylı şekilde ve denetleme yetkisi olan t.c. başbakanlık hazine müsteşarlğı’nın 05.02.2010 tarihli resmi gazetede yayınlanan 2010/4 sayılı genelgesinin amir hükümleri gereği, yapılacak tazminat hesaplamasında PMF 1931 mortalite tablosunun %10 artırım %10 iskonto esasının değil, cso 1980 ve %3 teknik faizin uygulanmasını ve alınacak raporların tarafımıza tebliğ ettirilmesini, Kanunu gereğince bilirkişi incelemesinin T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Aktüerk Siciline kayıtlı LİSANSLI AKTÜER tarafından hazırlanmasını, Müvekkil şirket yönünden “Temerrüt’ün her hâlükârda ancak, dava dilekçesinin tebliğ edildiği günü takip eden sekizinci günden itibaren söz konusu olabileceğini, bu sebeple yasal olmayan, kaza tarihinden itibaren faiz talebinin reddine karar verilmesini, Manevi tazminat talepleri, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi (Trafik Poliçesi) teminatına dâhil olmadığından, müvekkil şirket yönünden hüküm kurulmamasını, …’ın İşçi / Memur olması sebebiyle, Sosyal Güvenlik Kurumlarından çeşitli nevi’den (Sürekli Sakatlık, Emeklilik gibi) tazminat alınmış ise bunların araştırılıp tespiti ve mahsubunu, Yargıtay 10.HD.’nin 09.06.2003 tarih ve Esas: 2003/4444, Karar: 2003/4780 sayılı kararı gereğince, “Müşterek Müteselsil” talebin reddini, aşan kısmı yönünden ve ayrıca “MANEVİ TAZMİNAT” yönünden, sorumluluğun ve kısımlara ilişkin harç, yargılama gideri ve vekâlet ücreti sorumluluklarının ayrılarak belirlenmesini, müvekkil şirket dava açılmasına keyfi ve haksız olarak sebep olmadığından, yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamasına, vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekâleten arz ve talep ederim…” savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle uğranılan cismani zararlar kapsamında sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı ile manevi tazminat talebine ilişkindir.
İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 22.01.2021 tarihli raporunda özetle; Davalı sürücü … idaresindeki otomobil ile meskun mahaldeki seyri sırasında hızını mahal şartlarına göre ayarlamadığı, aracını kendisine ayrılan yol bölümü içerisinde tutmaya yeterli özeni göstermediği, dikkatsiz ve tedbirsiz seyri neticesinde de aracının hakimiyetini kaybederek sağındaki kaldırımda yürümekte olan yayalara çarptığı olayda kusurludur. Davacı yaya … olay mahallinde yaya kaldırımı üzerinde yürümekte iken, kontrolsüzce gelen otomobilin çarpmasına maruz kaldığı olayda atfı kabil bir kusuru bulunmamaktadır. A) Davalı …’un %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu, B) Davacı …’ın kusursuz olduğu kanaatini bildirir müşterek rapordur.” şeklinde rapor edilmiştir.
24/06/2020 tarihli ATK raporu özetle şöyledir: “Samandağ Devlet Hastanesinin 06/02/2012 tarih 14441 protokol sayılı adli raporunda; genel durumu iyi, şuuru açık, koopere olduğu, proksimal tibiada fraktür mevcut olduğu, … Üniversitesi Üniversitesi Hastanesinin 15/03/2016 tarihli Ortopedi raporunda; sağ bacakta ağrısı olduğu, hafif aksayarak mobilize olduğu, sağ kruris anterolateralde eski insizyon skarı olduğu, palpasyonla ağrının olduğu, diz ekstansiyonunun tam fakat diz fleksiyonunun aktif hareket ile 100° ve ağrılı olduğu, incelenen grafide plak-vida ile tespit sağlandığı, kaynamanın tam olduğu, muhtemel eski tibia üst uç kırığı olduğu tespit edildiği, Kişinin 06/03/2020 tarihinde Kurulumuzda yapılan muayenesinde; sağ ayağında ağrı, olaydan 20 gün sonra başlayan baş ağrısı, baş dönmesi şikayetleri olduğunu ifade ettiği, sağ patella anterolateralinden başlayan sağ kruris ön yüzde devam eden, 14×0,1 cm boyutlarında ciltten açık renkte nedbe (operasyon skarı) olduğu, nörolojik defisit saptanmadığı, Ortopedi muayenesinde; Alt ekstremite uzunlukları sağ 81 cm, sol 81 cm olduğu, Sağ diz fleksiyon: 120 derece, ekstansiyon: 0 derece olduğu, Sol diz fleksiyon: 130 derece, ekstansiyon: 0 derece olduğu, Sağ ayak bileği dorsifleksiyon: 15 derece, plantar fleksiyon: 60 derece, inversiyon 25 derece, eversiyon 15 derece, Sol ayak bileği dorsifleksiyon: 15 derece, plantar fleksiyon: 60 derece olduğu, inversiyon 25 derece, eversiyon 15 derece olduğu, kruris çevresi sağda 34 cm, solda 33 cm olduğu, sağ bacakta hafif ödem olduğu, hafif aksayarak yürüdüğü, Dosyaya ekli grafilerin incelenmesinde; 09/04/2012 tarihli taraf belirtilmeyen grafilerde tibia proksimalinde metafizer bölgede kallus oluşumu başlamış fraktür hattı, plak vida tespiti izlendiği, 15/03/2016 tarihli grafilerde sağ tibia proksimalinde kaynamış kırık sekeli, plak-vida tespiti, diz eklem aralığı medialde skleroze izlendiğine göre; Vahip kızı 1952 doğumlu …’nın 06/02/2012 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmemekle Grup 1 kabul olunarak: Gr1 XII (22İa……….10)A %14 E cetveline göre: %18.0(yüzdeonsekiznoktasıfır) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, 2. İyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 9(dokuz) aya kadar uzayabileceği oy birliği ile mütalaa olunur…” rapor edilmiştir.
21/03/2022 tarihli ATK raporu özetle şöyledir: “Samandağ Devlet Hastanesinin 06/02/2012 tarih 14441 protokol sayılı adli raporunda; genel durumu iyi, şuuru açık, koopere olduğu, proksimal tibiada fraktür mevcut olduğu, … Üniversitesi Üniversitesi Hastanesinin 15/03/2016 tarihli Ortopedi raporunda; sağ bacakta ağrısı olduğu, hafif aksayarak mobilize olduğu, sağ kruris anterolateralde eski insizyon skarı olduğu, palpasyonla ağrının olduğu, diz ekstansiyonunun tam fakat diz fleksiyonunun aktif hareket ile 100° ve ağrılı olduğu, incelenen grafide plak-vida ile tespit sağlandığı, kaynamanın tam olduğu, muhtemel eski tibia üst uç kırığı olduğu tespit edildiği, Kişinin 06/03/2020 tarihinde Kurulumuzda yapılan muayenesinde; sağ ayağında ağrı, olaydan 20 gün sonra başlayan baş ağrısı, baş dönmesi şikayetleri olduğunu ifade ettiği, sağ patella anterolateralinden başlayan sağ kruris ön yüzde devam eden, 14×0,1 cm boyutlarında ciltten açık renkte nedbe (operasyon skarı) olduğu, nörolojik defisit saptanmadığı, Ortopedi muayenesinde; Alt ekstremite uzunlukları sağ 81 cm, sol 81 cm olduğu, Sağ diz fleksiyon: 120 derece, ekstansiyon: 0 derece olduğu, Sol diz fleksiyon: 130 derece, ekstansiyon: 0 derece olduğu, Sağ ayak bileği dorsifleksiyon: 15 derece, plantar fleksiyon: 60 derece, inversiyon 25 derece, eversiyon 15 derece, Sol ayak bileği dorsifleksiyon: 15 derece, plantar fleksiyon: 60 derece olduğu, inversiyon 25 derece, eversiyon 15 derece olduğu, kruris çevresi sağda 34 cm, solda 33 cm olduğu, sağ bacakta hafif ödem olduğu, hafif aksayarak yürüdüğü, Kurulumuzun 17/06/2020 tarih, 7973 karar nolu mütalaasında; “Mevcut tıbbi belgelere göre; 1.Vahip kızı 1952 doğumlu …’nın 06/02/2012 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmemekle Grup 1 kabul olunarak: Gr1 XII (22İa……….10)A %14 E cetveline göre: %18.0(yüzdeonsekiznoktasıfır) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, 2. İyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 9(dokuz) aya kadar uzayabileceği oy birliği ile mütalaa olunur.” şeklinde kayıtlı olduğu, Dosyaya ekli grafilerin incelenmesinde; 09/04/2012 tarihli taraf belirtilmeyen grafilerde tibia proksimalinde metafizer bölgede kallus oluşumu başlamış fraktür hattı, plak vida tespiti izlendiği, 15/03/2016 tarihli grafilerde sağ tibia proksimalinde kaynamış kırık sekeli, plak-vida tespiti, diz eklem aralığı medialde skleroze izlendiğine göre; Maluliyet hesaplamaları dava konusu kazada kişide meydana gelen yaralanmalar ile bu yaralanmaların fizyolojik iyileşme süreleri sonunda vücutta meydana getirdiği anatomik ve fonksiyonel kayıpların tespit edilmesi yöntemiyle hesaplandığı, İyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 9(dokuz) aya kadar uzayabileceği, kesin iş göremezlik süresinin kişinin tedavi ve takibini yapan hekimler (sağlık kuruluşu) tarafından düzenlenmiş istirahat veya çalışabilir raporu ile belirlenebileceği, vücut çalışma gücü kaybının bu geçici iş göremezlik süresi sonundan itibaren kesin olarak belirlenebileceği, varsa kişi kendinde bünyesel olarak mevcut hastalıkları nedeniyle çok uzun sürebilecek iyileşme dönemlerinin görülebileceği, bazı durumlarda hiç iyileşmemesinin de beklenebileceği, ancak kişinin son durum muayenesi olan 06.03.2020 tarihinde Kurulumuzda yapılan muayenesinde saptanan bulguların normal şartlar altında olaydan 18 (onsekiz) ay sonra sekel haline gelmiş olduğunun kabul edilebileceği oy birliği ile mütalaa olunur…” rapor edilmiştir.
Bilirkişiden alınan 20/05/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Delillerin ve hukuki durumların takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere 06.02.2012 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davalının 96100 kusur oranındaki sorumluluk durumuna göre; bu kaza nedeniyle yaralanan davacı …’ın Geçici iş göremezlik dönemine ait maddi zararının 5.874,13 TL, Sürekli iş göremezlik dönemine ait 18 maluliyeti ile ilgili maddi zararının £ 89.138,38 TL. Olduğu, Davacının maddi zararlarının poliçe limitlerini aşmadığı, Manevi tazminat taleplerinin zorunlu trafik sigorta poliçesi kapsamında olmaması nedeniyle Sayın Mahkemece takdir edilecek manevi tazminat tutarından sadece davalı araç sürücüsünün sorumlu olacağı, Sigorta şirketinin 02.07.2013 dava tarihinden önce temerrüde düştüğü belirlenememiş olup, Araç sürücüsü bakımından herhangi bir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın temerrüdün 06.02.2012 olay tarihinde gerçekleşmiş olacağı, Dava dilekçesinde yasal faiz talep edildiği, sonuç ve kanaati ile tarafımca tanzim olunan işbu raporu saygı ile arz ederim…” rapor edilmiştir.
Yukarıda sırasıyla açıklanan raporların tamamı denetime elverişli, dosya kapsamına uygun bulunarak bu raporlarla yetinilmiş, usulüne uygun şekilde taraflara tebliği sağlanmıştır. Gelinen aşamada davacının sürekli ve geçici maluliyet nedeniyle uğradığı zarar sebebiyle talep edebileceği tazminat tutarı dosya kapsamıyla sabittir.
Mahkememizce Sosyal Güvenlik Kurumu’na davacılara 06.02.2012 tarihinde meydan gelen kaza nedeniyle herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı sorulmuş, 30.12.2020 tarihli cevabi yazısında davacılara dava konusu kaza nedeniyle ödeme yapılmadığı belirtilmiştir.
Davacı vekilinin 20.09.2022 tarihinde UYAP üzerinden sunduğu HMK 109 maddesi gereğince dava dilekçesinde açık bir şekilde yazmadığı netice talebine yönelik açıklamalı dilekçesinde:”…900 TL işgörmezlik 100 TL ameliyat ve hastane masrafı ile 10.000 TL manevi tazminat talep edildiği bildirilmiştir.
Davacı vekilinin 14.09.2021 tarihinde UYAP üzerinden sunduğu bedel arttırım dilekçesinde:”… 89.138,38 TL sürekli işgöremezlik tazminatı 5.874,13 TL geçici iş göremezlik maddi tazminatı davalılardan tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine dair, karar verilmesini talep etmiştir.
Zamanaşımı itirazının incelenmesinde:
Davalı vekili cevap ve bedel arttırım dilekçelerine yaptığı itirazlarında ; bedel arttırım tarihinde alacakların zaman aşımına uğradığını , savunmuştur .
2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi ve manevi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır.
6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür.
Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi, iki yıllık kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı).
TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasının 06.02.2012 tarihinde meydana geldiği, davanın 07.02.2013 tarihinde 8 yıllık ceza zaman aşımı süresinin açıldığı, görülmekte olan davanın HMK’nun 107.maddesinde tanımını bulan belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu ve dava açılmakla talep konusu tüm alacak bakımından zaman aşımınının kesileceği belirgin bulunduğundan, davalı vekilinin zamanaşımı itiraz taleplerinin yerinde olmadığına mahkememizce kanaat getirilmiştir.
Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; 06.02.2012 günü saat 16:00 sıralarında davalı sürücü … idaresindeki … plakalı otomobil ile 26. Sokak üzerinde seyirle …’a ait ev önlerinde aracının hakimiyetini kaybederek sağa yönelmesi sonucu kaldırım üzerinde yürümekte olan davacı yaya …’a çarpması sonucu davacının kaza nedeniyle malul kaldığı, meydana gelen kazada, davalı araç maliki …’un tam kusurlu olduğu, aracın ZMM sigortasının davalı Hür Sigorta tarafından yapıldığı ve kaza sonrası meydana gelen maddi zarardan sorumluluğun bulunduğu anlaşılmakla, SGK tarafından kaza sonrası rücuya tabi her hangi bir ödeme yapılmadığı da göz önüne alınmak suretiyle 95.012,51TL maddi tazminatın (5.874,13TL geçici iş görmezlik, 89.138,38TL sürekli iş görmezlik) taleple bağlılık ilkesi gereği 94.912,51TL tazminat olarak kabulüne, davacının 100 TL ameliyat ve hastane masraflarına yönelik açtığı davasının ispatlanmaması nedeniyle bu yöndeki fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, davalının yaralanmasında her hangi müterafik kusurunun bulunmadığına kanaat getirilmiş,davacının maddi zararlarının poliçe limit içinde kaldığı, davalı sigorta şirketinin dava tarihi olan 02/07/2013 tarihinde temerrüde düştüğü, davaya konu aracın kullanım amacının “Ticari” olduğunun tespit edilemediği davacınında bedel arttırım dilekçesinde yasal faiz talep ettiği anlaşıldığından yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesi şekilde hüküm kurulmuştur.
Manevi tazminat yönünden ise, TBK’nın 56/1 maddesinde, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” hükmü bulunmaktadır. Manevi tazminata hükmedilmesi için kusur şart değilse de manevi tazminat miktarının tespitinde kusur göz önünde tutulur.
Manevi tazminat talebi yönünden yapılan değerlendirmede; zarar ve eylem arasında illiyet bağının bulunduğu tespit edildiğinden hakkaniyet gereği manevi tazminat verilmesinin uygun olacağı değerlendirilmiş, davalı … plakalı aracın asli ve tam kusurlu olduğu, davacının kaza nedeniyle nitelikli yaralandığı anlaşılmakla, davalı …’tan tahsil edilmek üzere, manevi tazminat talebinin 10.000 TL olarak kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Maddi tazminat yönünden davanın kısmen kabulüne, 95.012,51TL maddi tazminatın (5.874,13TL geçici iş görmezlik, 89.138,38TL sürekli iş görmezlik) taleple bağlılık ilkesi gereği 94.912,51TL tazminat olarak kabulüne, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, (Davalı sigorta şirketi yönünden 02/07/2013 tarih itibariyle sorumlu olmak kaydıyla, diğer davalı … yönünden kaza tarihi olan 06/02/2012 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,)
2-Manevi tazminat yönünden davalı Ata Akkuş yönünden davanın kabulü ile 10.000,00TL manevi tazminatın 06/02/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Tüm talepler yönünden Karar tarihi itibariyle 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 7.166,57TL harçtan peşin/ıslah alınan 357,20TL’nin mahsup edilerek bakiye 6.809,30TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
4-Maddi tazminat yönünden davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince kısmen kabul edilen dava değeri olan 104.912,51TL üzerinden hesaplanan 16.736,88TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Maddi tazminat yönünden davalı Tasfiye Halinde … Sigorta A.Ş.vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince kısmen reddedilen dava değeri olan 100,00TL üzerinden hesaplanan 100,00TL’nin davacıdan alınarak davalı Tasfiye Halinde … Sigorta A.Ş.’ye verilmesine,
6-Manevi tazminat yönünden davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince dava değeri olan 10.000,00TL üzerinden hesaplanan 9.200,00TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Tüm talepler yönünden davacı tarafından yatırılan 357,20TL peşin/ıslah harcı, 24,30TL başvuru harcı gideri toplamı olan 381,50TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8-Tüm talepler yönünden davacı tarafından yapılan 3,75TL vekalet harcı gideri, 835,00TL tebligat, posta gideri 2.105,00TL ATK fatura bedeli ile 800,00TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.743,75TL yargılama giderinden kabul ve red durumuna göre 3.740,10TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Tüm talepler yönünden taraflarca yatırılan gider ve delil avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK.m.333 hükmü uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacının yüzüne karşı karar verildi. 12/06/2023

Katip
E-imzalıdır

Hakim
E-imzalıdır