Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1226 E. 2018/642 K. 07.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1226 Esas
KARAR NO : 2018/642

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 19/09/2014
KARAR TARİHİ : 07/06/2018

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; davalının … 12. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye sayılı kooperatif ana sözleşmesi hükümlerine göre faaliyette bulunmakta olup, … Ticaret Sicil’ine…-… sicil no ile tescil edildiğini, müvekkili ile davalı kooperatif arasında düzenleme şeklinde arsa satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmeyi takiben davalının sözleşmenin esaslı olarak değişimine yönelik bir çok tasarrufu, ek sözleşme ve protokoller tanzim etmiş olduğunu ve tüm bu tasarrufların davacı tarafa ek yükümlülük ve maliyetler getirmiş olduğunu, davalı kooperatifin yönetiminin taraflar arası akdedilmiş ilişkinin temelini oluşturan sözleşmelerde genel kurul kararı olmadan esaslı değişiklik yapma hakkı olmadığını, genel kurulun hiçbir şekilde kanunen yetki devri yapamayacağı bir konuda yönetim kurulunun herhangi bir tasarrufta bulunamayacağını, davalı kooperatifin amacı dışında hareket ederek sözleşme haricinde dayatmalar ile bazı ek protokoller düzenleterek hem kooperatif yasasına aykırı hareket ettiğini, ayrıca resmi, şekilde yapılması gereken ek sözleşmeler, ek yükümlülükleri geçersiz sözleşmeler ile kabul ettirmeye çalıştığını, davacıyı bağlayıcı olmayan geçersiz ek sözleşme ve belgelerin geçersizliğinin tespitinin gerektiğini, davalı kooperatifin amacı dışında hareket ederek ve sözleşme kapsamı dışına çıkarak dayatma ve sözleşmeyi fesih tehditleri ile 75 m² bağımsız bölümler yerine 250-300 m²’lik bağımsız bölümler inşaa ettirmeye zorladığını, tapuda satış yerine üyelik devri yolu ile devrettiğini ve haksız ticari kazanç elde ettiğini, bağımsız bölümlerin paylaşımının inşa edilen blokların bağımsız bölüm bazında değil blok bazında paylaşımı şeklinde gerçekleştiğini, davalının ödemediği sözleşmenin asli edimi olan 25.000.000,00-USD bedele ilaveten tarafların paylaşımındaki bloklarda yapılmış ekstra inşaat ve ilavelere ilişkin hiçbir masrafa katılmayarak sebepsiz olarak zenginleştiğinden bahisle 600.000,00-TL ile 1.500.000,00-USD’nin davalı taraftan tahsili ile müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili kooperatifin her ne kadar inşaat yapılacak bölgedeki taşınmazın imar durumu nedeni ile toplu iş yeri yapı kooperatifi olarak kurulmuş ise de bölgenin belediyece imar durumunun konut alanı olarak değiştirilmesinin göz önüne alınarak toplu iş yeri yapı kooperatifinin amaç ve tür değişikliği yaparak konut yapı kooperatifi statüsüne dönüştüğünü (13/09/2002 tarihli ticaret sicil ilan gazetesi-kooperatifin 05/06/2002 tarihli genel kurul tutanağı), taraflar arasında … ili … ilçesi 1 ada 1 pafta önce arsanın tamamı olan 105 parselde daha sonra imar uygulaması nedeni ile 135, 136, 122, 121, 123 parselde düzenleme şeklinde arsa satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile inşaatın yapılması konusunda sözleşme yapıldığını, kooperatif yönetiminin kanun ve ana sözleşmeye uygun olarak hareket ettiğini belirterek davanın reddini talep ettiği, karşı dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 06/07/2004 tarihinde akdedilen sözleşmede inşaat süresinin 5 yıl olarak belirlendiğini, temerrüt tarihinden itibaren cezai şartın her ay için 100.000,00-USD olduğundan bahisle sözleşmelerin diğer hükümlerinden doğan tüm menfi, müspet, hak, vecibe, yükümlülük ceza ve faiz ve benzeri tüm fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile 1.000.000,00-USD miktarlı cezai şart tazminatı ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Somut olayda dava ve karşı dava alacak davası niteliğinde olup, davacı şirket ve davalı kooperatif arasında akdedilen “Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Mal Satış Vaadi Ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi”ne dayanmaktadır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 17/04/2018 tarihli 2018/989-1597 E.K. sayılı ilâmında “…Asıl dava kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili feshi talebi, birleşen dava ise inşaat bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece asliye ticaret mahemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlikle asıl ve birleşen davanın usulden reddine ilişkin verilen hüküm taraf vekillerince yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir. 6102 sayılı TTK’ nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a),(b),(c),(d),(e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar” ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi iin ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması, ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması, ya da açılan davanın maddede 6. bent halinde sayılan davalırdan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uşuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde kooperatifler “tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tarif edilmiştir. Maddede kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmiş ise de, bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır. Maddedeki tariften anlaşılacağı zere kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kar zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanıma göre koperatiflerin tacir kabul edilip tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutmak mümkün değildir. 6102 sayılı TTK’ nın 124/1. maddesinde “kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. Bendinde kooperatifler “şahıs şirketleri” ve “sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK’nın 124. Maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. Maddesi birlikte değerlendirildiğinde kooperatiflerin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Benzer hükümler, 6762 sayılı eski TTK’ da da bulunmasına rağmen(md 18, 136), Yargıtay’ın kararlılık kazanan uygulamasında kooperatifler tacir olarak kabul edilmemiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, davacı kooperatif olup tacir niteliği taşımadığından, dava konusu da kannda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden 6102 sayılı TTK’ nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve asliye ticaret mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir. Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğundan mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken, davanın niteliğinde ve görevli mahkemenin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA…” şeklinde karar verilmiştir. İş bu emsal yargıtay ilâmı da nazara alınarak davalı kooperatifin tacir niteliği taşımadığı, davanın TTK 4 maddesinde tanımlanan ticari dava niteliğinde olmadığı, uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK 2/1 maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevinin kapsamında olduğu, kanaatine varılmıştır. HMK 114. maddesinde mahkemenin görevli olmasının dava şartı olarak gösterildiği, HMK 115. Maddesinde de dava şartlarının mevcut olmaması halinde davanın usulden reddi gerekeceğinin ifade edildiği, ayrıca görevin kamu düzenine ilişkin olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerekmekte olup, mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM / Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, HMK 114/1-c ve HMK 115/2 md. uyarınca davanın usulden reddine,
2-HMK 20/1 md. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık hak düşürücü süre içerisinde taraflarca mahkememize başvurularak talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi takdirde talep halinde mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-HMK 331/2 md. uyarınca yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususlarında görevli mahkemece karar verilmesine, mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususunda da karar verilmesine,
Dair; davacı-karşı davanın davalısı vekilinin yüzüne karşı davalı-karşı davanın davacısı vekilinin yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 06/07/2018

Başkan …
e-imza
Üye 139871
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza