Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/91 E. 2018/99 K. 06.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2013/91 Esas
KARAR NO : 2018/99

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 22/03/2013
KARAR TARİHİ : 06/02/2018

İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/312-483 E.K. sayılı 27/12/2012 tarihli görevsizlik kararı neticesinde dosyanın mahkememizin yukarıda yazılı esasına kayıt edilerek yapılan açık yargılamaları sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 27/08/2006 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı kamyonun … istikametinden gelip … istikametine seyri sırasında yolun sağ kısmında duraklamış olan …’ın sevk ve idaresindeki … Turizm AŞ firması adına kayıtlı yolcu taşımacılığı yapan … plakalı otobüse arkadan çarpmak suretiyle yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, bu kazada kamyon ve otobüs şoförlerinin ayrı ayrı ve tam kusurlu olduklarını, müvekkillerinin kazada yaralandıklarını, müvekkili …’nın kaza sonucu yaralanmamış ise de bu kaza ile eşi ve oğlunun yaralanmasından dolayı manevi olarak yıprandığını, müvekkillerinin değişik hastanelerde tedavi gördüklerini, olayla ilgili … Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/148 esas sırasında davaya konu kaza ile ilgili olarak ceza davası açıldığını, yargılama sonucunda karar verildiğini dosyanın hâla Yargıtay incelemesinde olduğunu beyanla, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için oluşan/oluşacak olan sorumluluk ve maddi ve manevi tazminatların kaza tarihi itibari ile ayrı ayrı HMK 106. maddesi gereği tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde; … plakalı vasıtanın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu ve davanın açılmasına sebebiyet vermediğini belirterek müvekkili aleyhine açılan davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı itirazında bulunarak, müvekkili şirketin tedavi giderleri yönünden sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, müvekkili aleyhine açılan davanın reddini istemiştir.
Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde; yetki itirazında bulunarak, olayın … plakalı kamyon sürücüsünün dikkatsizliği nedeniyle meydana geldiğini, dolayısıyla müvekkili şirkete izâfe edilebilecek herhangi bir kusurun söz konusu olmadığını belirterek müvekkili aleyhine açılan davanın reddini talep etmiştir.
04/06/2013 tarihli ön inceleme duruşmasının 5. Nolu ara kararı ile davacı vekiline manevi tazminata ilişkin talebinin her bir davacı için ayrı ayrı açıklaması hususunda süre verilmiş olup, ara karar doğrultusunda davacılar vekili dosyaya sunmuş olduğu 14/06/2013 havale tarihli dilekçesinde davaya konu kaza nedeni ile müvekkili … lehine 20.000,00-TL, müvekkili … lehine 20.000,00-TL, müvekkili … lehine 10.000,00-TL manevi tazminatın sigorta şirketleri haricindeki diğer davalılardan sorumlulukları çerçevesinde müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının ve kaza tarihinden itibaren avans faizi ile ödemek zorunda olduklarının tespitini talep etmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminatın HMK 106. maddesi kapsamında tespiti talebini içermektedir .
Tespit davası 6100 sayılı HMK ‘ nun 106. md.’sinde düzenlenmiş olup, 106 md. de “1- Tespit Davası yolu ile mahkemede bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının yada yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. 2- Tespit davası açanın kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. 3- Maddi vakıalar tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” hükmü yer almaktadır. Buna göre tespit davası davacı tarafın bir hukuki ilişkinin varlığı, yokluğu veya içeriğinin belirlenmesi hakkında tespit hükmü elde etmek amacıyla açtığı davadır. Tespit davası ile sadece taraflar arasında ki hukuki ilişkinin varlığı, yokluğu yada tereddütlü içeriği tespit edilir. Kanunda belirtilen haller dışında tespit davası açmak isteyen davacı eda davası ile inşaai davalardan farklı olarak korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu açıkça ispat etmek zorunluluğu altınadır. Gerek öğretideki görüşler gerekse de Yargıtay uygulamalarına göre tespit davası açılmasında hukuki menfaatin varlığı şu üç şartın varlığına bağlıdır. Birincisi davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalıdır. İkincisi bu tehdit davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalıdır. Üçüncüsü ise verilecek tespit hükmünün bu tehditi ortadan kaldırmaya elverişli etkisi bulunmalıdır. Davacının talebinin niteliği itibariyle güncel bir tehlike ile tehdit edilen bir hakkının bulunduğundan söz edilemez. Zira davalıların davaya konu kazada kusur ve sorumluluk yönünden davanın reddine ilişkin savunmaları güncel ve zarar doğurucu bir tehdit niteliğinden değildir. Uyumazlıkta olağan ölçülerde ileri sürülen bir savunma aracıdır. Ayrıca kural olarak eda davası açma olanağı varken tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur. Şöyle ki davacılar davaya konu kaza nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin ” eda davası” açmış olsalardı mahkememizce davalıların kazada kusur ve sorumluluklarının olup olmadığı, davacıların maddi ve manevi zararının olup olmadığı yönünde inceleme yapılacak davacıların maddi ve manevi zararının ve davalıların da kusur ve sorumluluklarının belirlenmesi halinde tazminata hükmedilecekti. Yani tespit istemine konu hukuki ilişki yada hukuksal durumun varlığı eda davası içerisinde zaten zorunlu olarak değerlendirilip sonuçlandırılacak idi. Dava ile erişilmek istenilen amaç aynı güvenle fakat daha basit bir yol ile gerçekleşebilecek ise o konuda dava açılmasında hukuki bir yarar yoktur. Aynı şekilde eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Hukuki yarar HMK 114 -h md. gereği dava şartıdır. Hakim önüne gelen bir davada dava şartlarının mevcut olup olmadığını re’sen gözetecektir. Tüm bu sebeplerden dolayı davacının eda davası açabilecek iken tespit davası açmakta hukuki yararının olmadığı, davada dava şartlarından olan hukuki yararın bulunmaması sebebiyle HMK 115/1-2 md. uyarınca davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıda ki şekilde karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın usulden reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli olan 35,90-TL maktu karar harcının peşin olarak alınan 89,10-TL’den mahsubu ile kalan 53,20-TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacılara iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına
4-Davalılar tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Avukatlık asgari ücret tarifesi 3. Md. uyarınca davalı … ve Davalı … vekili lehine 2.180,00-TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalı …. ile davalı ….’ye 1/2 oranında eşit olarak verilmesine,
6-Davacı tarafça yatırılan gider avansının kalan kısmının HMK 333 md. uyarınca karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 05/03/2018

Katip …
E-İmza

Hakim …
E-İmza