Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/45 E. 2022/205 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/45 Esas
KARAR NO : 2022/205

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/02/2022
KARAR TARİHİ : 15/11/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Müvekkilinin üst düzeyde özerk bir sivil toplum kuruluşu olduğunu, TMOK’un kuralları, kuruluş amaçları ve faaliyetleri esas alınarak devlet tarafından desteklenerek kurulmuş bir dernek olduğunu, TMOK’un dopingle mücadele konusunda etkin faaliyet gösteren tek kurum olduğunu, Davalı …’nin ise … Ticaret Siciline … sicil numarası ile kayıtlı, sınavlara hazırlanan öğrencilere online eğitim hizmeti veren bir şirket olduğunu, davalı şirketin 2021 yılı Ağustos ayında öğrencilere, sınavlara hazırlanan çocuklara ve gençlere yönelik TV de, yazılı ve görsel basında, sosyal medyada, reklam biilboardlarında … adı verilen gezici tırlarda, tanıtım ve reklam kampanyası başlattığını, bu reklam kampanyası ile davalı şirketin “…”, “…” ibareli markalarından ve faaliyetlerinden haberdar olunduğunu, şirketin bu reklamlarla internet üzerinden online kurslara öğrenci toplamaya başladığını, bu faaliyetine ve öğrenci kaydına devam ettiğini, TMOK tarafından davalı şirkete unvan ve markalarındaki “…” ibaresinin … mücadeleye zarar verdiği, kullanılmaması gerektiği, kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olduğu konusunda uyarı yazılarının gönderildiğini ancak olumlu yanıt alınamadığını, davalı şirkete ait markaların hükümsüzlüğü için bu davanın açılmasının zorunlu olduğunu, TPE nezdinde yapılan araştırma sonucu Davalı …’nin asli unsuru “…” olan markaların tescil edildiğini, bunlardan başka benzer pek çok başvurusunun olduğunu vc incelemede olduğunu, davalının asli unsuru “…” olan birbirine benzer çeşitli ihtimallere göre hazırlanmış (…) markalarının seri şekilde başvuruda bulunduğunun tespit edildiğini, davalı şirketin ana faaliyet konusunun eğitim- öğretim olduğunu ve ağırlıklı olarak genç öğrencilere online eğitim hizmeti verdiğini, Milli Eğitim Bakanlığından aldığı izinle “… ” unvanıyla MERSİS’te … kurum kodu ile faaliyet gösterdiğini, “…” kelimesinin yasaklı madde kullanılarak yapılan bir tür hile ve suç olmasının yanı sıra kamu düzenine, çocukların sağlığı olmak üzere halk sağlığına, sporcu ahlakına ve genel ahlaka aykırı olduğunu, bu nedenle “…” kelimesinin kullanılmasının tehlikeli olduğunu, etik olmadığını ve sağlık karşıtı bir uygulama olduğunu, davalı şirketin amacının ticari kazanç sağlamak olduğunu beyan ederek Davalı … adına tescilli … (…), … (…) … (…), … (…), … (…), … (…), … (…) markalarının SMK madde 5 ve 6. maddelerine göre tescil edildiği bir kısım sınıflar yönünden ayırt edici olmamaları nedeniyle tescil edildiği tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne ve TPE marka sicilinden terkinine, hükümsüzlüğü talep edilen bu markaların 3. şahıslara devir ve temlikinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, markanın ve unvanın … ve … alan adlı web sitelerinde, yazılı ve görsel basında, bilboardlarda, facebook, instagram ve diğer sosyal mecralarda kullanımının önlenmesine, “…” ibaresini içeren her türlü reklam broşürü, afiş, ders materyallerin imhasına veya “…” ibarelerinin çıkarılmasına, Davalı şirketin marka unvanının sicilden terkinine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Müvekkili şirketin 2011 yılında kurulan Türkiye’nin en büyük online eğitim platformu olduğunu, kurulduğu günden bu yana her yıl on binlerce ve bugüne kadar 400.000’den fazla öğrenciye bütüncül, sistemli ve yeni nesil bir öğrenme deneyimi sunduğunu, Türkiye’de ilk kez kullanılan yapay zekâ destekli akıllı test paneli, hafıza teknikleri, akıl haritaları, kişiselleştirilmiş çalışma programı desteği, infografikler, rehberlik videoları, velilere özel hazırlanan Gelişim Bilgilendirme Sistemi, soruları videolu çözen Çözücü uygulaması ile Reflekslerle Matematik, Serüvenlerle Fen Bilimleri, Tarih Yolculuğu gibi özel olarak oyun formatında geliştirilen inovatif eğitim araçları ile öğrencilerin etkin ve etkili ders çalışmasına imkan sunduğunu, müvekkili şirketin “…” markasına 10 yılı aşkın süredir alanında uzman güçlü kadrosuyla yoğun emek verdiğini, yüklü yatırımlar yaptığını, davacı tarafın hükümsüzlük iddialarının uzun süre sessiz kalmadan dolayı reddedilmesinin gerektiğini, dava konusu edilen markaların tescil edilmelerinin üzerinden uzun yıllar geçtiğini, davacı tarafın 11 yıl boyunca marka hükümsüzlüğünü istememesinin hak kaybına uğraması için yeterli olarak kabul edilmesi gerektiğini, huzurdaki davada zamanaşımı yönünden davanın reddedilmesi gerektiğini, davacı tarafın “gençleri korumak” maksadıyla huzurdaki davayı açmaya hukuki yararının olduğunu beyan ettiğini, dosyaya bu iddiayı ispat edecek herhangi bir delil sunmadığını, müvekkilinin faaliyetinin gençlere ve çocuklara zarar verici eylemler olmadığını, davacının tüm faaliyetlerinin spor odaklı sosyal sorumluluk projeleri olduğunu, müvekkili şirketin ticari faaliyetlerinin ve marka tescillerinin kapsamının eğitim teknolojileri olduğunu ve bu sebeple işbu davanın açılması bakımından davacı tarafın hiçbir menfaatinin olmadığını, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK)’un Türk sporunun gelişimi için çalışmalar yapan ve Türk sporunun Olimpik Hareket içerisindeki temsilciliğini üstlenen bir sivil toplum kuruluşu olduğunu, faaliyetlerinin spor odaklı sosyal soyumluluk projeleri mahiyetinde olduğunu, “…” ibaresinin kamu düzenine aykırı bir ibare olmadığını, müvekkili şirkete ait “…” esas unsurlu markaların emtia listesinin genellikle Bilgisayar yazılımları, Bilgisayar Hizmetleri ve Eğitim Öğretim hizmetleri alanında olduğunu, “…” markalarının hiçbirinin emtia listesinde sporcu içecekleri, ilaçlar, vitaminler, gıda takviyeleri gibi sporculara “…” olarak verilen ürünler bulunmadığını, anılan nedenlerle müvekkili şirkete ait “…” ibareli markalarının spor aletleri, sporcu içecekleri ya da spor hizmetleri sınıflarında tescilli olmaması nedeniyle ahlaka aykırılığından söz edilemeyeceğini, … denildiğinde sektörel bir bilinirlik olduğunu, bir ibarenin ayırt edici olup olmadığının incelenmesi noktasında tescilli olduğu mal ve hizmetlerin önem taşıdığını, davacı tarafından sunulan kararların huzurdaki uyuşmazlığa emsal alınamayacağını,”…” ibaresinin mevzuat uyarınca suç olarak düzenlenmemesi nedeniyle somut uyuşmazlık bakımından emsal oluşturmadığını, ticaret unvanı terkin talebinin ve “…” ibareli marka kullanımlarının önlenmesi taleplerinin hukuka aykırı olduğunu beyan ederek davacı tarafından açılan davanın reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Zamanaşımı durumunun söz konusu olmadığını, Müvekkili TMOK’un Davalı şirketin reklam kampanyasına başlamasıyla “…” kelimesinin unvan ve marka olarak kullanımından haberdar olduğunu, haberdar olduğu zaman müvekkili dernek tarafından işlemlerin başlatıldığını ve sessiz kalınmadığını, TMOK’un amaçlarının ve hukuki yararının ispatlandığını, Türkiye’de dopingle mücadele eden ve cezalandırma yetkisi olan tek kuruluş olduğunu, davalı … ‘nin … Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne …sicil numarasıyla kayıtlı olarak 18/12/2018 tarihinde kurulduğunu, davalı şirketin 2021 Eylül ayında reklamlarla gündeme geldiğini, uzun bir geçmişinin olmadığını, 10 yılı aşkın faaliyetinin olmadığını, davalı şirketin vurucu etki ve reklam üzerinden bir satış ve pazarlama yöntemi izlediğini, hileli bir yöntem olduğunu, … unvanlı şirketin ana faaliyet konusunun sınavlara hazırlanan gençlere eğitim vermek olduğunun dikkate alındığında unvandaki “…” kelimesinin genç nesillere kötü örnek olabileceğini ve yanıltıcı bir ifade olduğunu, ahlaken kabul edilebilir olmadığını, bu yönüyle kamu düzenine aykırı olduğunu, “…” kelimesinin anlamının yasaklı maddelerin kullanılması olduğunu beyan ederek davanın kabulüne, dava dilekçesinde listesi sunulan delillerden eksik olan delillerin celbine, davalı markalarının hükümsüzlüğüne ve unvanın sicilden terkinine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin ikinci cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Müvekkilinin marka kullanımlarının uzun yıllardır mevcut olduğunu, sessiz kalma suretiyle hak kaybı ve zamanaşımı koşullarının gerçekleştiğini, bu markaların eğitim-öğretim faaliyetlerinde kullanıldığını, müvekkili şirketin çevrimiçi tabanlı bir eğitim-öğretim faaliyeti de gösterdiğini, sosyal medya platformlarında da uzun yıllardan beri varlığını sürdürdüğünü, aleni olan sicilin “sürekli kontrol edilemeyeceği” şeklindeki savunma argümanının kabul edilemeyeceğini, davanın husumet yokluğundan reddinin zorunlu olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markalarının kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı olmadığını, “…” ibareli müvekkili markasının tüketicilerin nezdinde, spor müsabakalarında kullanımı yasak olan “…” maddesinden çok daha farklı bir anlama ve kimliğe sahip olduğunu, hafıza tekniklerinin kullanıldığını, öğrenmeyi kolay ve eğlenceli hale getiren eğitim içeriklerine işaret ettiğini, müvekkilinin “…” ibareli ticaret unvanının TTK’ya, kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı olmadığını beyan ederek davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyaya sunulan taraf delilleri ve belgeler ile …, …, …, …, …, …, …tescil numaralı markalara ilişkin tescil belgelerinin aslına uygun suretleri TPMK’dan celp edilmiş ve tescillerin halen geçerliliğini koruduğu anlaşılmış olup Mahkememizin 02/03/2022 tarihli Tensip Tutanağının 11. Maddesinde; ”…Davacı vekilinin, Davalı tarafa ait … adına tescilli … (…), … (…), … (…), …(…), … (…), … (…), … (…) ibareli markalarının devir ve temlikin önlenmesine yönelik teminatsız tedbir talebinin kabulüne…” devir ve temlikin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmiştir.
Davalı vekilince sunulan 16/09/2022 tarihli beyan dilekçesi ekinde Fikri Mülkiyet Hukuku Alan Uzmanı Sayın T… ve Fikri Mülkiyet Hukuku Alan Uzmanı / Marka Vekili Sayın … tarafından hazırlanan Bilimsel Mütalaada özetle; 1- Davalı adına tescilli; … +şekil ibareli …sınıf ürün ve hizmetleri içeren …; … ibareli …sınıf ürün ve hizmetleri içeren …; …+şekil ibareli …sınıf ürün ve hizmetleri içeren … + şekil …; …+sekil ibareli …sınıf ürün ve hizmetleri içeren …; …+şekil ibareli …sınıf hizmetleri içeren …; … + şekil ibareli ….sınıf hizmetleri içeren …; …+ şekil ibareli …sınıf ürün ve hizmetleri içeren … sayılı markaların6769 sayılı SMK m. 4; 5/1-a, b ve m. 5/1-c, d hükümleri kapsamında ayırt edicilik vasfının bulunduğu, bu nedene dayalı hükümsüzlük koşullarının somut olayda oluşmadığı; 2 – Çekişmeli markaların ortalama tüketicilerinin, üniversiteye hazırlık ve eğitim materyallerini satın alan, makul düzeyde bilgili, yeterince özenli alıcılarından oluşan gençler ve bunların velileri yanında, öğrenim Materyallerini kullanan profesyonel eğiticıler.,eğitim kurumlarının öğretmen ve yöneticilerinden oluştuğu; 3 – Dosyaya sunulan deliller ile de ortaya konulduğu üzere, çekişmenin odağındaki … sözcüğünün, “katkılama, güç katma, teşvik etme, uyarma” gibi farklı anlamlarda da günlük dilde, basın ve haber kanallarında, sosyal medyada yaygın şekilde kullanıldığı; özellikle belirli bir alanda bir kişiye, kuruluşa, sektöre ivme kazandıracak performansını artıracak ilave bir katkı veya teşvikte bulunmak anlamının hemen herkes tarafından bilinip anlaşıldığı; 4 – Dolayısıyla, dava konusu markaların ortalama ve makul seviyede bilinçli tüketicileri, dava konusu markaları gördüğünde, … uygulamasını özendiren, sportif faaliyetlerde bu uygulamayı teşvik eden ya da öven bir ifade olarak algılamalarının, oldukça istisnai ve aşırı abartılı, hassa bir algı düzeyi için söz konusu olabileceği; 5 – Kamu düzenine aykırılık değerlendirmesi yapılırken, sözcü; özellikle kullanıldığı bağlam içerisindeki anlam ve ortalama tüketicide bıraktığı algının esas alınması gerektiği: dolayısıyla dava konusu markalara, … özendiren, teşvik eden veya normalleştiren bir anlam verebilecek, uç veya istisnai durumdaki kişilerin bu değerlendirmede esas alınmayacağı; 6 – Öte yandan dava konusu markaların tamamında, yukarıda tanımlanan ve örneğine yer verilen şekil unsuru bulunduğu gibi, biri hariç diğerlerinde … sözcüğü tek başına değil, “…”, “…”, “…”, “…” şeklinde, … ifadesinin, hafızayı güçlendirme yöntemi / materyali anlamını güçlendirecek biçimde, ilave sözcüklerle birlikte yer verildiği; 7 – Dolayısıyla üniversiteye veya diğer sınavlara hazırlanan ortalama öğrenci, veli veya eğitmen ve profesyonel eğitimci ve yöneticilerin, bir bütün olarak dava konusu markaları, yasa dışı bir uygulama olarak … teşvik eden öven, sıradanlaştıran veya sempatikleştiren bir ifade olarak algılamalarının -takdiri sayın mahkemeye ait olmak üzere- mümkün görünmediği; bu nedenle somut olayda, dava konusu markalar bakımından, SMK m. 5/1-ı hükmünde düzenlenen kamu düzeni ve genel ahlaka aykırılık koşullarının oluşmadığı 8 – Diğer taraftan, davalının çekişmeli markaları davanın açıldığı tarih itibariyle, yaklaşık 11 yıl gibi uzunca bir süre, yoğun ve tüm ülkeye yaygın bir şekilde, internet ve fiziki ortamda kullandığı, reklam ve tanıtım için önemli bir sermaye ve emek sarf ettiği, markaların üst seviye bilinirlik kazandığı da gözetildiğinde, önemli bir yatırım yaparak ciddi bir tanınmışlık ve kalite sembolü haline getirdiğinin kabulü gerektiği; öte yandan, çekişmenin odağındaki … ibaresinin, dava dışı kişiler adına, yüksek sayıda marka ve ticaret unvanı olarak tescili ve devam eden yoğun kullanımı mevcut iken, iş bu davada davalı markalarının hükümsüz kılınmasına, ticaret unvanının terkinime ve kullanımlarının men ve refine karar verilmesinin, hukuki güvenlik ve eşitlik ilkesini temelden sarsacağı; esasen, bu durumun, çekişmeli markaların bilgi sahibi olan ortalama tüketici tarafından algılanış şeklinin, sporda … teşvik eden, bunu normalleştiren bir anlama karşılık gelmediği, göstergesi olduğu; bu nedenle davalı markaları ve ticaret unvanın kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı olduğundan söz edilemeyeceği; 9- Yerleşik Yargıtay kararları uyarınca terkin edilinceye kadar koruma ve Anayasa’mızın mülkiyet hakkı kapsamında güvence altına aldığı davalıya ait marka ve ticaret unvanının kullanımlarının önlenmesi ve hukuki dayanağının bulunmadığı; aksine bir yaklaşımın, kapsamında korunan marka hakkının, demokratik bir toplumun gereklerini aşar şekilde sınırlandırılması niteliğinde olacağı; bu nedenle, davalı markalarının kullanımlarının önlenmesi ve kaldırılması koşullarının, -takdir reye ait olmak üzere- somut olayda bulunmadığı; 10- … biçimindeki ünvanının 6102 sayılı TTK m. 43 ve 46 hükümlerini uygun olarak tescil edildiği, kamu düzenine ve genel ahlaka aykırılık taşımadığı, bu sebeple sicilden terkinine karar verilmesi sartlarının bulunmadığı görüş ve kanaatlerini belirtmiştir.
İşbu mütalaa davacı tarafa tebliğ edilmiş olmakla davacı vekilince sunulan 14/11/2022 havale tarihli Mütalaaya karşı beyan dilekçesinde özetle; Huzurdaki davanın zaten Fikri ve Sınai Haklar Hukuk mahkemesinde görüldüğünü ve davadaki iptal taleplerinin kamu düzeni ve genel ahlaka aykırılık nedenlerine dayandığından, davada ihtilafın çözümü için tartışılması veya aydınlatılması gereken ” patent” “buluş”, “tasarım” gibi teknik bilgiyi gerektiren bir konu olmadığından sayın mahkemenin özel bir alan mahkemesi olduğu da gözetildiğinde, sahip olduğu genel ve hukuki bilgiyle bu konuda karar vermeye yetkin olduğu ve özel mütalaya ihtiyaç olmadığı görüşünde olduklarını, bu nedenle davalı tarafın iddialarını destekler mahiyette hazırlanmış ve tamamen hazırlayanların yorumuna dayanan bu mütalaanın dikkate alınmamasını talep ettiklerini, uzmanların göz ardı ettiği husus olduğunu, onun da marka olamayacak işaretlerin/ kelimelerin kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanamayacağı ve marka olarak tescil edilemeyeceğini, yani, ayırt edici değil derken vurgulamak istediklerinin kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olan “…”kelimesinin marka olamayacağından, kullanım yoluyla ayırtedicilik kazanamayacağını, nitekim davalı yanın başlangıçtan itibaren savunmalarında markalarının kullanımla ayırt edici hale geldiğini, markaya ne kadar yatırım yaptıklarını ve harcama yaptıklarını açıkladığını, uzman görüşünün sonuç kısmında da, davalı yanın bu savunmalarının teyit edildiğini, kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı ” …” kelimesi/markası kullanımla ayırt edicilik kazanamayacağından uzman görüşündeki bu yöndeki yorumlara katılmadıklarını, çocukların ve gençler ve hatta tüm toplumda, ne kadar bilinçli olursa olsunlar, ” … kelimesinin kaçınılmaz olarak üzerlerin de bir etki bırakacağını, görevi … mücadele olan TMOK’un Ulusal mevzuat ve Uluslararası Antlaşmalar dikkate alındığında konuyla doğrudan ilgili olduğu ve menfaati olduğunu, sınava hazırlanan öğrencilerin “ …” denen uyarıcı bellek ve hafıza artırıcı, dikkat artıran ilaçlara meyletmesi ise son zamanlarda sınavların öğrenciler üzerinde yarattığı stresle başvurduğu ve gittikçe artış gösteren bir halk sağlığı sorunu haline geldiği de konuyla ilgili bilimsel çalışmalardan takip edildiğini, davalı savunmalarında ve uzman görüşünde deyer aldığı şekliyle, …’in sadece sporla ilişkilendirilmesinin mümkün olmadığını, olayın o noktayı çoktan geçtiğini, … artık bir spor sorunu değil sınavları hazırlanan gençleri ve ebeveynlerini yıkıma uğratan bir toplum ve halk sağlığı sorunu halini aldığını, AB uygulamasına baktıkarlında da kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı markaların tescilinin yasaklanmasının nedenlerinin; Kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı markaların tescilinin kabulünün, devlet’in onayı addedilecek olması, devletin kendisine aykırı düşen hedefleri desteklemek için kaynak harcamaması gerektiği, Devletin vatandaşlarını suçtan ve üzüntüden koruma görevine sahip olması, Çocukların Korunması Gerekliliği olduğu, “…” markaları bizatihi kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olduğundan, kullanımla ayırt edicilik kazanmasının da mümkün olmadığını ve kullanımın da önlenmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle uzman görüşündeki tamamı hukuki nitelikteki yorumlara katılmadıklarını, bu konuda hukuki yorum ve çözüm yetkisinin dosyadaki mevcut delillere göre mahkemeye ait olduğu görüşünde olduklarını, emsal olarak sunulan kararlar ve sunulan delillerin gözetilerek haklı davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
6100 sayılı HMK’nın “USUL EKONOMİSİ İLKESİ” başlıklı Madde 30-“(1)Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmüne amirdir.
Dosya içerisine alınan marka tescil belgeleri ve tüm deliller dikkate alındığında inceleme yapılmasının esasa etkili olmadığı usul ekonomisine uygun düşmeyeceği anlaşılmakla inceleme yapılmaksızın yargılamaya devam olunmuştur.
İş bu dava marka hükümsüzlüğüne ilişkindir.
Marka hükümsüzlük iddiası yönünden;
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Hükümsüzlük Hâlleri Ve Hükümsüzlük Talebi Başlıklı 25. Maddesi; “1)5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.2)Menfaati olanlar. Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir. 3)Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. 4)Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz. 5)Hükümsüzlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez. 6)Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez. 7)6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar. ” hükümlerine amirdir.
Bu madde metninde atıf yapılan 5. ve 6. maddeler, marka tescilinde mutlak ve nispi red nedenleri başlıkları altında toplanmaktadır.
Kanunun “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri” başlıklı 5. Maddesine göre mutlak red nedeni olarak tescili yasaklanmış işaretlerin ayırt etme gücüne sahip olmamaları veya herkesin kullanımına açık olmaları sebebiyle kamu menfaati gözetilerek tescil edilmeleri mümkün değildir.
Kanunun “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” başlıklı 6. Maddesine göre; “1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. 2)Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. 3)Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir. 4)Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir. 5)Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmıştık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. (7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir. (8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir. (9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” hükümlerine amirdir.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı “…” kelimesinin yasaklı madde kullanılarak yapılan bir tür hile ve suç olmasının yanı sıra kamu düzenine, çocukların sağlığı olmak üzere halk sağlığına, sporcu ahlakına ve genel ahlaka aykırı olduğunu, bu nedenle “…” kelimesinin kullanılmasının tehlikeli olduğunu, etik olmadığını ve sağlık karşıtı bir uygulama olduğunu, davalı şirketin amacının ticari kazanç sağlamak olduğundan bahisle iş bu davayı açmış ve davalı adına kayıtlı bu ibareyi içerir markaların hükümsüzlüğünü talep etmiş ise de mütalaada da belirtildiği üzere çekişmenin odağındaki … sözcüğünün, “katkılama, güç katma, teşvik etme, uyarma” gibi farklı anlamlarda da günlük dilde, basın ve haber kanallarında, sosyal medyada yaygın şekilde kullanıldığı; özellikle belirli bir alanda bir kişiye, kuruluşa, sektöre ivme kazandıracak performansını artıracak ilave bir katkı veya teşvikte bulunmak anlamının hemen herkes tarafından bilinip anlaşıldığı dolayısıyla, dava konusu markaların ortalama ve makul seviyede bilinçli tüketicileri, dava konusu markaları gördüğünde, … uygulamasını özendiren, sportif faaliyetlerde bu uygulamayı teşvik eden ya da öven bir ifade olarak algılamalarının, oldukça istisnai ve aşırı abartılı, hassa bir algı düzeyi için söz konusu olabileceği, dava konusu markalara, … özendiren, teşvik eden veya normalleştiren bir anlam verebilecek, uç veya istisnai durumdaki kişilerin bu değerlendirmede esas alınmayacağı, öte yandan dava konusu markaların tamamında, yukarıda tanımlanan ve örneğine yer verilen şekil unsuru bulunduğu gibi, biri hariç diğerlerinde … sözcüğü tek başına değil, “…”, “… ”, “…”, “…” şeklinde, … ifadesinin, hafızayı güçlendirme yöntemi / materyali anlamını güçlendirecek biçimde, ilave sözcüklerle birlikte yer verildiği, dolayısıyla üniversiteye veya diğer sınavlara hazırlanan ortalama öğrenci, veli veya eğitmen ve profesyonel eğitimci ve yöneticilerin, bir bütün olarak dava konusu markaları, yasa dışı bir uygulama olarak … teşvik eden öven, sıradanlaştıran veya sempatikleştiren bir ifade olarak algılamalarının mümkün olmadığı SMK m. 5/1-ı hükmünde düzenlenen kamu düzeni ve genel ahlaka aykırılık koşullarının oluşmadığı sonucuna ulaşılmış olup davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan harç peşin alındığından tekrardan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/11/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸