Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/182 E. 2023/31 K. 09.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/182 Esas
KARAR NO : 2023/31

DAVA : Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
DAVA TARİHİ : 08/09/2022
KARAR TARİHİ : 09/06/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … kamuoyunda …mahlasıyla da bilinmekte olduğunu kendisi 2012 yılından beri Türk Patent ve Marka Kurumu (“Kurum”) nezdindeki “…” adlı …başvuru numaralı markanın hak sahibi olduğunu, Müvekkillerinin işbu markayla beraber Kurum nezdinde tescilli 58 tane farklı markası olduğunu, bunların neredeyse hepsi de ya doğrudan “”…” adını içerdiğini ya da söz konusu marka ile doğrudan bir ilişki içerisinde olduğunu, Müvekkili adına tescilli markalardan;
-“…” adlı … başvuru numaralı marka,
-“…” adlı … başvuru numaralı marka,
– “…” adlı … başvuru numaralı marka,
– “… “…”” adlı … başvuru numaralı marka ve – “…” adlı … başvuru numaralı marka, … adresinde birebir aynı biçimde kullanıldığını (diğer bir deyişle tip-1 kullanım) Bu markaların müvekkilimiz adına tescil edildikleri de ekli tescil belgeleri ile sabit olduğunu, Yukarıda açıklanan durum açıkça müvekkilimize ait marka haklarına tecavüz teşkil ettiğini, Huzurdaki davaya konu edilenler müvekkilimize ait markalardan davalı şirketin haksız ve hukuka aykırı olarak kullandığı tarafımızca halihazırda kesin olarak tespit edilebilenler olup bilgimiz dahilinde olduğu kadarıyla söz konusu işletmede müvekkilimize ait birçok diğer marka da ya aynen ya da ayırt edilemeyecek derecede benzer olarak hukuka aykırı bir biçimde mal ve hizmet satışı için kullanıldığını, İşbu kullanıma dair müvekkilimizin herhangi bir biçimde bir rızası olmayıp kendisi bu hususa dair tüm cezai ve hukuki haklarını saklı tuttuğunu, . Ayrıca Sayın Mahkemenizin dikkatine sunmak İsteriz ki davalı şirkete ait söz konusu işletme uzun yıllar boyunca “…” markasının ilk kez kamuoyunda yaygın bir bilinirlik kazandığı adrestir. Müvekkilimizin uzun yıllara yayılan emekleri, tecrübesi, bilgisi ve tanıtım faaliyetleri neticesinde markaları, gerek ürettiği ve satışa sunduğu mallar gerekse hizmetler yönünden haklı bir tanınmışlık ve güvenilirlik düzeyine ulaştıklarını, . Davalı şirketçe bu markaların işbu adreste aynı işaretler ile bu markalara zarar verecek derecede kalite ve standartlara uyulmaksızın ve de hukuki bir hak olmaksızın kullanılması hem müvekkilimizin markasına zarar vermekte hem de her geçen gün “…” markasını kullanan …’ta ve civar semtlerde yer alan şubelerin çok ciddi ve kar ciro kaybına yol açtığını, müvekkili adına tescilli markalara davalı şirketçe yapılan tecavüzün SMK 149 kapsamında öncelikle tespitini ve buna bağlı olarak durdurulmasını, muhtemel tecavüzlerin önlenmesini, tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde el konulmasını, işbu amaçla ayrıca;
– “…” adlı … başvuru numaralı marka,
– “…” adlı … başvuru numaralı marka,
– “…” adlı … başvuru numaralı marka,
– “…”” adlı … başvuru numaralı marka ve -“…” adlı … başvuru numaralı markaya yapılan tecavüzün durdurulması için davalı tarafa haber verilmeksizin SMK 159 kapsamında acilen ihtiyati tedbire hükmedilmesini, SMK 149/g nezdindeki haklarımız, her tür tazminat talep etme ve şikayet haklarımız saklı kalmak kaydıyla, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hukuka aykırı olduğunu, davacı’nın tescilli markasını kullandığı gibi bir izlenim ortaya çıktığını, Davacı’nın oluşturmaya çalıştığı bu izlenim bütünüyle Sayın Mahkemenizde gerçeğe aykırı bir algı yaratmaya çalışmaya yönelik olduğunu, Taraflar arasında “…” markasının müvekkilce kullanılmasına izin veren bir sözleşme bulunduğunu, Müvekkilin “…” markasını kullanması için gerekli yasal zemin oluşturduğunu, …, eski eşi Davacı’yla birlikte “…” markasının ve …’ın büyüyüp gelişebilmesi için yıllarca durmadan çalışıp emek verdiğini, Öncelikle “…” markasının … Şubesi olmak üzere bütün şubelerde etkin faaliyet gösterdiğini, Yıllarca midye doldurma, sipariş alma, kokoreç hazırlama gibi işin işçilik emek kısmında ve aynı zamanda malzeme-ürün tedarik etme, çalışanların ücretleriyle ilgilenme, reklam faaliyetleri düzenleme gibi işin yönetim kısmını ilgilendiren alanlarda büyük bir özveri sarf etmiş olup durmadan çalıştığını, …’nin bu emeği başta eski eşi davacı olmak üzere herkesçe bilinmekte ve taktir edildiğini, Hatta davacı, “…” markasının “…” ve “…” hesaplarında defalarca kez eski eşinin gösterdiği emek ve çabayı takdir etmiştir. Ayrıca …markasının “…” URL adresli, “…” isimli internet sitesindeki “…” isimli hesabında Müvekkil Şirket yetkilisi …’nin katılım sağladığı ve katkıda bulunduğu şube açılışı, tanıtım faaliyetleri, reklam organizasyonlarının video kayıtları mevcut olduğunu, …’nin dilekçe ekinde sunduğumuz SGK 4-A hizmet dökümünde görüleceği üzere kendisi 2019-2020 ve 2021 yıllarında …’da üst düzey yönetici olarak çalıştığını, Davacının müvekkilin davacıya ait markanın resim ve amblemini taşıyan ürünleri kullanmasına muvafakati olmadığına dair beyanı da yukarıdaki açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde mesnetsiz ve anlamsız kalmaktadır. Davacı, Müvekkil Şirket’e markasını midye ve kokoreç satmak amacıyla devrettiğini, Müvekkil Şirket’in bu ürünleri satarken davacıya ait markanın üstünde olduğu ürünleri kullanması olağan ve hatta olması gereken bir durum olduğunu, … bütün işletmeyi ve içinde markanın olduğu bütün işletme eşyalarını da Müvekkil’e bu amaçla devrettiğini, Aslında … sözleşme uyarınca işletmedeki bütün ürünlerin “…” markası adı altında kullanılacağını taahhüt ettiğini, Kendisinin kabul ettiği beyanına karşı dava açarak çelişkili hareketlerde bulunduğunu, Kaldı ki Müvekkil’e bu markanın kullanım hakkının verilmesindeki amaç … Şubesi’nde satış faaliyetlerini yaparken bu markanın isminden faydalandığını, Müvekkil Şirket, Davacı adına tescilli markayı İşletme Devri Sözleşmesi’nde belirtilen amaca uygun olarak kullandığını ve kullanmaya da devam ettiğini, Bu sebeple de davacının ihtiyati tedbir talebinin reddi gerektiğini, Sözleşme ile …’a marka kullanım haklarının detaylandırılmasına yönelik bir borç yüklendiğini, … ise aşağıda izah edileceği üzere bu yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini, Müvekkil Şirket’e devredilen … Şubesi’nin karşısındaki bu midye-pizza restoranı, midye ve kokoreç satışı yapan bir “…” şubesine dönüştürülmüştür. Standart bir franchising sözleşmesinin temel unsurlarından biri olan mesafe ve kilometre sınırına ilişkin düzenlemelere yönelik bir konuda Müvekkil Şirket’in iradesi hiçe sayılarak tek taraflı olarak sonuca varılmıştır. … 09.12.2021 tarihinde müvekkilin işletmesinin karşısında bulunan dükkanında midye ve kokoreç satışı yapmaya başlamakla birlikte Müvekkil Şirket’e de ürün tedarik etmeyi sonlandırmıştır. Davacının İşletme Devri Sözleşmesi’nin akdedilmesinden hemen sonra mal tedarik etmeye başlaması da aslında Müvekkil Şirket’in “…” markasını kullanmasına rıza gösterdiğine başkaca bir deliller, Bununla birlikte bu fiili uygulamayı da sona erdirmesindeki asıl amaç Müvekkil’in “…” markasını kullanmasını zorlaştırdığını, …’ın franchising sözleşmesi önerme yükümlülüğünü doğru olarak yerine getirmiş olması varsayımında ikinci kez sözleşme teklifinde bulunması hayatın olağan akışına aykırı düşmektedir. Yaptığı hareketlerin İşletme Devir Sözleşmesi’ne bütünüyle aykırı olduğunun fark eden Davacı ve yetkilisi olduğu şirket tekrardan franchising sözleşmesi yapma teklifinde bulunduğunu, daha sonrasında ise bizzat Davacı tarafından 4. paylaşım yapıldığını, Bu paylaşım bir video kaydı olduğunu, “…” markasının “Instagram” hesabında “…” URL adresiyle 06.04.2022 tarihinde yayınladığını, (Ek-17: Dördüncü paylaşıma ait video kaydı) Aynı zamanda “…” markasının “…” kanalında “…” URL adresiyle de aynı paylaşım yapıldığını, Paylaşım 35 dakika 41 saniye olduğunu, İlgili paylaşımda Davacı tarafından Müvekkil Şirket, Müvekkil Şirket’e “…” markasının … Şubesi İşletmesi, Müvekkil Şirket yetkilisi …ve …’in ailesi hakkında birçok gerçeğe aykırı iddia ortaya atıldığını, Bu iddialardan bazıları Müvekkil Şirket’i ilgilendirmekte bazıları ise … ve ailesini hedef almaktadır. Bu dilekçede videonun sadece dava konusunu ilgilendiren kısımları incelendiğini, Tüm video içeriği dilekçemiz ekinde paylaştığını, Bununla birlikte videodaki önemli kısımları Sayın Mahkemenizin dikkatine sunduklarını Tüm anlatılanlardan da görüleceği üzere tüm bu hukuki zemin aslında tek bir amaç için yaratıldığını, “…” markasının kurucularından biri olan …’in emekleri karşılığında boşanma sonrasında da bu marka adı altında … Şubesi’ni işletmesi ve kazanç elde etmesi amaçlandığını, Markanın sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımlar ve reklam yüzü tarafından yapılan açıklamalar bu durumu imkânsız hale getirmektedir. …’in bu davranışlarındaki amaç eşine devrettiği şubeyi kapatmak suretiyle …’taki tek şubenin kendisinde kalmasını sağlmak olduğunu, Boşanma sonrasında duygusal olarak hareket ettiğini, davada bu amaca hizmet etmek için açıldığını, Müvekkilin ticari faaliyetine son verecek nitelikte olan bütünüyle haksız ve hukuka aykırı mahiyetteki ihtiyati tedbir talebinin reddine, Haksız ve hukuka aykırı davanın usulden ve esastan reddini, Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini beyan etmiştir.
Davacı vekili 07/06/2023 tarihinde sunduğu dilekçesi ile davacı ve davalı taraflar karşılıklı uzlaşma sağladıklarını, tarafların uzlaşmış olmaları sebebi ile HMK.315 (1) gereğince dosyaya herhangi bir sulh sözleşmesi sunmadan karşılıklı olarak birbirinden harç, masraf, vekalet ücreti talepleri olmaksızın, dava hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmesini, taraflar aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmeksizin davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 07/06/2023 tarihli dilekçesi ile karşılıklı uzlaşma sağladıklarını tarafların uzlaşmış olmaları sebebiyle HMK.315 (1) gereğince vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmeksizin davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
İşbu dava Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) talepli davadır.
Dosyaya sunulan 07/06/2023 tarihli dilekçeler incelenmiş olup, tarafların sulh oldukları, anlaşma sağladıkları , vekil vekaletnamelerinde sulh yapma yetkisinin de bulunduğu anlaşılmıştır.
Sulh 6100 sayılı HMK’nın 313 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre “Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir. Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir. Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir. Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir.”
Sulh, 6100 sayılı HMK’nın 313 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. HMK’nın 313/1. maddesine göre sulh; “Görülmekte olan bir davada, taraflar arasındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir. Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir. Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dahil edilebilir. Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir.” Aynı Kanunun 314. maddesine ise; sulhun hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Yine anılan Kanunun 315. maddesi gereğince sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki netice doğurur. Mahkeme dışı sulh ise, borçlar hukukunun konusu olduğundan düzenleme dışı bırakılmıştır. Madde gerekçesinde, taraflardan birinin, mahkeme dışı sulh sözleşmesi yapıldığı ve bu sözleşmeye uygun mahkemece bir karar verilmesi gerektiği yolundaki iddia ve talebinin, diğer tarafın kabulüne bağlı olduğu belirtilmiştir. Mahkeme taraflar sulha göre karar verilmesini isterlerse sulh sözleşmesine göre karar verir. (Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2021/6752 Esas ve 2022/7024 Karar sayılı kararı.)
Yine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2022/7764 Esas 2022/9438 Karar sayılı kararında; “… Sulh, bir sözleşme olarak mahkeme dışında da yapılabilir; buna, mahkeme dışı sulh denir. HMK’da mahkeme dışı sulh düzenlenmemiştir. …HMK’nın “Sulhun etkisi” başlığı altında düzenlenen 315. maddesinde ise ; “Sulh ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir. İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hallerinde sulhun iptali istenebilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır… ” belirlemesinde bulunmuştur.
“…Sulh görülmekte olan bir davada taraflar arasındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdiren bir sözleşmedir. Dosyada, her iki taraf sulh sözleşmesine göre karar verilmesini talep etmediğinden HMK’nın 315/1.fıkrası gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, her iki tarafça yapılan yargılama giderlerinin beyanları doğrultusunda kendi üzerilerinde bırakılmasına ve taraflar lehlerine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, davacı vekili istinaf başvurusundan feragat ettiğini beyan etmiş ise de tarafların sulh olduğu, buna ilişkin protokolün dosyaya ibraz edildiği anlaşıldığından davacının istinaf başvurusu hakkında inceleme yapılmasına ve karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur. (İSTANBUL BAM 17. HD 2021/1210 Esas-2022/1093 Karar)”
Somut hadisede; Davacı vekili ve davalı vekili 07/06/2023 tarihinde dilekçelerini ibraz ederek Sulh protokolü sebebi ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep ettiklerini, diğer bir deyişle sulh sözleşmesi yaptıkları iradelerini mahkemeye açıkladıkları anlaşılmıştır. Yargıtay içtihatları ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında uygulamada tarafların açık iradelerinin beyanlarında bulunmaması halinde sulh sözleşmesine göre veya sulh sözleşmesi sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin seçeneklerden hangisini talep ettiklerinin açıkça taraflara sorulması gerektiği ifade edilmiştir. İşbu dosyada; davacı ve davalı vekillerinin mahkemeye verdiği dilekçeler ile sulh protokolü sebebi ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep ettikleri , sulh sözleşmesine göre karar verilmesini talep etmedikleri açıkça anlaşılmaktadır. HMK’nın 315. maddesinin emredici hükmü gereğince sulh sözleşmesi yaptıklarından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücreti bakımından da talepleri olmadığı gözetilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Tarafların karşılıklı sulh oldukları anlaşılmakla konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL karar harcının mahsubu ile alınması gereken 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA,
3-Davacı ve davalı vekili lehine vekalet ücreti takdir edilmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile müracaat etmek ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 09/06/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır