Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/137 E. 2023/111 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/137 Esas
KARAR NO : 2023/111

DAVA : Marka (Maddi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 27/06/2022
KARAR TARİHİ : 23/11/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Maddi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın diş ürünleri hizmetleri sektöründe bir dünya markası olduğunu, dental alet ve cihaz üreticilerinden biri olan …’ın 1890 yılında … ve … adlı iki mühendis tarafından kurulduğunu, müvekkili … markasının… (WIPO) tarafından tescilli ve koruma altında olduğunu, … markasının müvekkili …adına WIPO tarafından … tarihinden beri… tescil numarası ile .. Sınıflarda … Anlaşması ve Protokollerine taraf olan ülkelerde koruma altında olduğunu, ayrıca … markasının … tescil numarası ile Türk Patent ve Marka Kurumunda … tarihinden itibaren, … markasının ise … tescil numarası ile 13.06.2005 tarihinden beri Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli olduğunu, müvekkili şirket tarafından ürünlerini taklit eden firmaların tespiti amacıyla yapılan çalışmalarda davalı … Limited Şirketi tarafından taklit ürünlerin Çin’den ithal ettikleri dişçi koltukları ile beraber müşterilerine satıldığını tespit etmiş olduklarını, müvekkili …’ın … ve … ürünlerinin Türkiye’de tek satıcısı olması sebebiyle davalı … Şirketi tarafından satışı gerçekleştirilen ürünler sebebiyle kar kaybına uğradığını, müvekkili şirketin satışını yaptığı ürünlerin yurt dışından ithal edilmekte ve amerikan doları cinsinden satılmakta olduğunu, zararın amerikan doları olarak tespitinin gerektiğini, ürünlerin kalitesiz oluşu nedeniyle müvekkili şirketin güvenilirliğinin ve müşteri çevresinde oluşturduğu kalite bilincinin zedelenmesi nedeniyle manevi haklarının da zedelendiğini, davalı şirket tarafından yapılan satışlar sebebiyle şimdilik 100,00 USD (Amerikan Doları) maddi tazminatın taklit ürünlerin yurtdışından getirildiği tarihten itibaren en yüksek faiziyle davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini, müvekkili şirkete ait ürünlerin piyasaya sürülmesi sonucunda itibar kaybına uğraması nedeniyle 1.000,00 TL itibar tazminatının taklit ürünlerin yurtdışından getirildiği tarihten itibare mevduata uygulanan en yüksek faiziyle davalıdan alınarak müvekkile verilmesine karar verilmesini, müvekkili şirkete ait ürünlerin ve markanın taklit edilerek satışa sunulması nedeniyle hem ticari anlamda kayba hem de müşteri çevresinde kötü izlenime sebep olunması nedeniyle 100.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap ve ikinci cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket …Ltd. Şti.’nin 1998 yılında kurulduğunu, ticari merkezi İstanbul’da bulunan şirketin diş hekimliği sarf malzemeleri, cihazları, sektör ürünlerinin tanıtımı ve pazarlaması ile iştigal eden sektörün önde gelen saygın firmalarından biri olduğunu, halen hem kendi tescilli markasına ait ürünleri hem de ithal edilen ürünleri pazarlama faaliyetlerini yürütmekte olduğunu, bu doğrultuda yıllardır süregelen faaliyetleri kapsamında ticari itibarını ve saygınlığını ön planda tutan ve her geçen gün faaliyetlerini büyütmeye devam eden müvekkili şirket ile davacı taraf arasında önceki yıllarda ticari alışveriş gerçekleştirildiğini, davacı tarafça müvekkili şirkete bahsi geçen ürünlerin satışının yapıldığını, müvekkili şirketin farklı firmalar ile de ticari faaliyetlerini devam ettirdiğini, diş muayenehanelerinde kullanılmak üzere farklı markalar tarafından üretilen aeratörlerün, diş hekimliği sarf malzemelerinin ve cihazlarının da alım-satımını yaptığını, bu ticari faaliyetler kapsamında, müvekkili şirket tarafından yalnızca hekim koltuğu için … menşeli bir firma ile anlaşma sağladığını ve işbu firma tarafından satışa konu edilen hekim koltukları ile birlikte huzurdaki davaya konu edilen ürünler bilabedel olmak üzere aksesuar olarak müvekkili şirkete gönderildiğini, müvekkil şirketin marka hakkına tecavüzden haberdar olmadığını, anılan firma ile yalnızca hekim koltuklarının satışı hususunda anlaşma sağladığını ve hediye olarak gönderilen aksesuarların içeriğine ilişkin bilgisinin bulunmadığını, davacı tarafça kendilerine ait ürünlerin sınai mülkiyet hakkına tecavüz gerçekleştirildiği iddiasıyla huzurdaki dava ikame edilmiş olduğunu, netice-i talep olarak yalnızca maddi, manevi ve itibar tazminatı talep edildiğini ve ilgili mevzuatlar ve yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartının yerine getirilmediğini belirterek 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/d maddesinde sayılı davalarından biri olan ve konusu bir miktar tazminat olan huzurdaki davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
18/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 7155 sayılı Kanun “MADDE 20-13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“3.Dava şartı olarak arabuluculuk
MADDE 5/A- (1)Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
(2)Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.”
MADDE 21- 6102 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 12- (1)Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.”
MADDE 26- (1)Bu Kanunun; a) 10, 20 ve 21 inci maddeleri 1/1/2019 tarihinde…yürürlüğe girer” şeklinde düzenlenmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 4. Maddesine göre “(1)Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1.md.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;…. d)Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,… öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1.md.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” hükümlerine amirdir.
Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile eklenen 6102 sayılı Kanun’un 5/A maddesi uyarınca “bu Kanunun (TTK) 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı” olarak düzenlendiği, söz konusu düzenlemenin dava şartı olması nedeniyle uygulamasının zorunlu olduğu, kanunun 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe girdiği, davanın ise 27.06.2022 tarihinde açıldığı, davacı vekilinin dava dilekçesinin incelenmesinde talep sonucunda yalnızca maddi ve manevi tazminatla birlikte itibar tazminatının talep olunduğu, mahkememizin münhasıran netice-i taleple bağlı olduğu (Y.9.H.D. 07/06/2018 tarih, 2015/23226 e. 2018/12914 k.), dava yığılması noktasında yapılan değerlendirmede yerleşik İstinaf ve Yargıtay karar içeriklerinde de açıklandığı üzere talep sonucunda kararın ilanının dahi talep olunmadığının tespit olunduğu, yukarıda anılan madde gerekçesinde konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluğu getirilerek bu uyuşmazlıkların temelinden, çok daha kısa süre içinde, daha az masrafla ve tarafların iradelerine uygun bir şekilde çözülmesinin amaçlandığının belirtildiği, davacının dava açmadan önce arabuluculuğa başvurduğuna dair beyanının bulunmadığı ve dava açıldıktan sonra yapılan/yapılacak arabuluculuk başvurusu ile dava şartının yerine getirilmiş sayılamayacağı (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/1970 Esas 2021/844 Karar sayılı ilamı), bu hali ile yalnızca tazminat talebi içerir davada arabuluculuk dava şartı yerine getirilmeden dava açıldığı anlaşılmakla davanın dava şartı yokluğundan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçeleri ayrıntılı kararda açıklanacağı üzere;
1-Davacının davasının arabuluculuk dava şartı eksikliğinden USULDEN REDDİNE,
2-Peşin olarak alınan 1.753,35 TL harçtan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 269,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.483,5 TL’nin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan ;
-Maddi tazminat davası yönünden 2.887,37 TL (TCMB 23.11.2023 tarihli efektif satış kuru 1 USD için 28.8737 TL)
-İtibar tazminatı davası yönünden 1.000,00 TL ,
-Manevi tazminat davası yönünden 25.500,00 TL, vekalet ücretlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 23/11/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır