Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/110 E. 2022/187 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/110 Esas
KARAR NO : 2022/187

DAVA : Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
DAVA TARİHİ : 19/04/2004
KARAR TARİHİ : 20/10/2022

Mahkememiz 26/12/2013 tarih 2004/326 Esas ve 2013/297 sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23/11/2015 tarih 2015/3959 Esas ve 2015/12385 sayılı karar ilamı ile BOZULMAKLA Mahkememiz 2018/7 Esasına kaydedilmiş ve Mahkememizce verilen 07/05/2018 Tarih, 2018/7 Esas ile 2018/121 Sayılı Karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2021 Tarih, 2020/1243 Esas ile 2021/1077 Karar sayılı ilamıyla BOZULMAKLA, dava Mahkememizin mahkememiz işbu esasını almış olup yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından Mahkememiz 2004/326 Esas sayılı dosyasında sunulan dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilinin gıda sektöründe çok eski ve çok bilinen bir firma olduğunu, marka tescil belgelerinden anlaşılacağı gibi … markalarının sahibi ve ayrıca … ambalaj tescilinin de mevcut olduğunu, davalıların haksız kazanç sağlama kastı ile … müvekkilinden izin alınmadan taklit edilip piyasaya sürüldüğünü, davalının ürünü aynen taklit ettiğini, ürünün ismini değiştirmediğini ve ambalajını da birebir kopyaladığını, davalıların bu davranışı müvekkilini piyasada zor durumda bıraktığını, satmadığı ürünler ile ilgili şikayetlere maruz kaldığını, farklı fiyatlardan satılan ürünler müşteriler arasında güven sorunu yarattığını, şirketin her bakımdan zarar verdiğini belirterek …. Cumhuriyet Başsavcılığına… hazırlı nolu başvuru sonucu verilen arama kararı ile 17/04/2004 tarihinde … gidildiği tutanak ile bir miktar … ambalajı ele geçirildiği, davalı firma distribütörü …ya gidildiğinde burada davalı …tarafından satılmış faturalar ile sabit çok sayıda taklit ürüne el konulduğu, gerek adlarına kayıtlı … markaları ve gerekse … ya da markalarına benzer başkaca ibareler ile üretimi ve satışının haksız rekabet oluşturduğunun tespitini, önlenmesini müvekkili tasarımına sahip olduğu benzer ürünlere ve üretmekte kullandığı her türlü makina ve araca el konulmasını talep etmiştir.
Davalılar vekili tarafından Mahkememiz 2004/326 Esas sayılı dosyasında sunulan cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle;… A.Ş. adına dava öncesi … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde Esas:… dosya no su ile dava açtıklarını davacının… A.Ş. ile karşı taraf “… A.Ş.” arasındaki “…” ibaresinin markanın bir unsuru olarak kullanılmasına ilişkin açılan derdest dava bulunduğunu belirterek derdestlik itirazında bulunmuş ve dosyaların birleştirilmesi talebi ile davacı tarafın marka ve/veya Tanıtma Vasıtası olarak münhasıran kullanmak istediği, üzerinde “Münhasır Himaye Hakkı” talep eylediği “…” (… ve/veya … olarak da kullanıldığı, İngilizce asıllı bir kelime olarak, … nin bir “…” cinsini belirtmek üzere, bir türlü “… Adı olarak yaygın biçimde kullanıldığını büyük şehirlerdeki büyük ve seçkin pastanelerde, bunların Fiyat Listelerinde ve dahi Tanıtma-Reklam Broşürlerinde “…” kelimesinin kullanıldığını, davacı Şirket … Numara ile Tescilli Marka itibariyle de, ancak ve sadece “…” İbaresini Esas Unsur olmaksızın ihtiva eden … + şekil markasının sahibi olduğu ve bir çok emtiada tescil edildiği KHK 7/ 1-a c f fıkraları karşısında tescil edilemeyeceği, davacı tescilli ambalajı ile de herhangi bir benzerliğin bulunmadığı, taklidin bulunmadığı, Tescilli bir markanın kullanılmaktan Men’inin Haksız Rekabet Hükümlerine dayanılarak talep olunamayacağı, bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce verilen 26/12/2013 tarih 2004/326 Esas ve 2013/297 sayılı kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23/11/2015 tarih 2015/3959 Esas ve 2015/12385 sayılı karar ilamı ile BOZULMAKLA işbu kararda; “…Davacı aynı zamanda “…” ibareli tescilli marka hakkına dayalı olarak davalının bu ibareyi kullanımının haksız rekabet oluşturduğundan bahisle haksız rekabetin önlenmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalı adına tescilli “…” markasının bulunması nedeniyle haksız rekabet oluşturmayacağından bahisle bu talebin de reddine karar verilmiş ise de, davalı …Ş. tarafından işbu davanın açılmasından önceki tarihli … sayılı “…” ibareli marka başvurusuna karşı, davacı tarafça TPE nezdindeki itirazlarının olumsuz sonuçlanması üzerine huzurdaki davanın yargılaması devam ederken açılan TPE YİDK karar iptali ve tescil koşuluna bağlı hükümsüzlüğe ilişkin dava sonuçlanarak TPE YİDK kararının iptaline ve davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Bu durumda, davalı …Ş. adına “…” markasına ilişkin tescil başvurusunun olumsuz sonuçlanması nedeniyle tescilden kaynaklanan bir kullanım hakkı söz konusu olmayacağı halde mahkemece marka hakkına tecavüzden kaynaklanan haksız rekabetin önlenmesine yönelik uyuşmazlığın açıklanan gerekçeyle reddi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” kararı verilerek Mahkememiz 2018/7 Esasına kaydedilmiş ve Mahkememizce verilen 07/05/2018 Tarih, 2018/7 Esas ile 2018/121 Sayılı Karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2021 Tarih, 2020/1243 Esas ile 2021/1077 Karar sayılı ilamıyla BOZULMAKLA işbu kararda; “…mahkemece Dairemizin 23.11.2015 tarihli ve 2015/3959 E., 2015/12385 K. sayılı bozma ilamına uyulmakla davacı yararına usulü kazanılmış hak doğmuştur. Ayrıca, davalının hükümsüz kılınan …markasının olduğu gibi kullanıldığı da gözetildiğinde, bu kullanım markasal kullanım olduğundan haksız rekabetin varlığının kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru olmamış ve kararın davacı yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir…” kararı verilerek Mahkememizin işbu 2022/110 Esas sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
Davalılar vekilince sunulan 18/10/2022 tarihli davaya ilişkin beyanında özetle; Mahkememiz nezdinde görülen ve uzun yıllardır süren dava içeriğinde ayrıntılı şekilde inceleme yapıldığını, üç ayrı heyetten bilirkişi raporu alındığı, her rapor dikkatle incelendiği ve süre gelen yargılamada iki farklı gerekçe ile iki kere Müvekkilinin kullanımlarının haksız rekabet teşkil etmediğine karar verildiğini, buna karşın, davanın yeniden görülmesine sebep olan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 10.02.2021 tarih, 2020/1243 E. ve 2021/1077 K. Sayılı kararında “mahkemece Dairemizin 23.11.2015 tarihli ve 2015/3959 E., 2015/12385 K. sayılı bozma ilamına uyulmakla davacı yararına usulü kazanılmış hak doğmuştur.” denilerek Sayın Mahkemenin gerekçeli kararı tekrar bozulduğunu, bu karara karşı taraflarınca karar düzeltme yoluna gidilmiş ise de işbu taleplerinin kabul edilmediğini, bu kapsamda Mahkeme’den öncelikle açıklamaları çerçevesinde direnme kararı verilmesini talep ettiklerini, zira Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından verilen “usulü hak” olduğu yönündeki karar hakkaniyete aykırı olduğu gibi, görünür gerçekliğe ve Anayasa ile koruma altında olan adil yargılanma hakkına da aykırı olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23.11.2015 Tarih Ve 2015/3959 E. 2015/12385 K. Sayılı Bozma İlamına uyulmasının davacı yararına usulü kazanılmış bir hak doğurmadığını, davacının haksız rekabet iddiasının doğru olmadığını, ambalajlar arasında benzerlik bulunmadığını, açıklanan nedenlerle Mesnetsiz açılan huzurdaki davada Yargıtay kararında usulü kazanılmış hak olarak belirtilen ve yerinde olmayan değerlendirmenin, zaten hâlihazırda Sayın Mahkemece bu husus gözetilerek davanın karara bağlanmış olması ve bu kapsamda gerekçeli kararda bozma kararına konu markanın hükümsüz kılındığının açıkça belirtilmiş olması sebebiyle Yargıtay’ ın bozma kararının hukuki dayanaktan yoksun olması nedeniyle Yargıtay’ın bozma kararına karşı direnilmesini; Mahkemece bozmaya uyulmasına karar verilmesi halinde; … ibaresinin tür adı olduğu ve bu nedenle kullanımının davacı …’nin inhisarına bırakılamayacak olmasının kesinleşmiş yargı kararları ile ortaya konulmuş olması, davaya konu ambalajlar arasında teknik zorunluluklar dışında herhangi bir benzerlik olmaması, tüketiciler tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunmaması, bu nedenle de haksız rekabetin oluşmaması sebepleriyle ve dosya kapsamında sunduğumuz kesinleşen mahkeme ve Yargıtay kararları uyarınca davacının tüm talepleri bakımından davanın reddine karar verilmesini, yargılama masraflarının davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
556 sayılı KHK’nm 7/1 c maddesi, ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafî kaynak belirten veya malların üretildiği hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaların münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar tescil edilemez şeklindedir. Ticaret alanında cins ve çeşit gösterilen işaretler değerlendirilirken, tescilin talep edildiği mal grubu açısından bir cinsi veya çeşidi ifade edip etmediği araştırılmak gerekir. Tescilin talep edildiği mal sınıfı içerisinde böyle bir cins ve çeşidin bulunması halinde talep reddedilmelidir.
“…” İngilizce bir kelimedir. Türkçeye çevrildiğinde çikolatalı, fındıklı bir çeşit … cinsidir. Amerika çıkışlıdır, birçok yemek kitabında bu isimle anılmakta, yurt içinde, yurt dışında da birçok restoran ve kafede bu isimle pazarlanmaktadır. Davacı taraf, 1986 yılında üretime geçtikleri ve o yıldan bu yana yüksek reklam harcamalarıyla umuma tanıttıkları bu ürünü daha önce Türk tüketicisi tarafından tanınmayıp … firmasının bu isimle ürünü piyasaya sürümesinden sonra “…”‘ cinsi … Türk tüketiciler nezdinde tanındığını iddia etmektedir. Davacının her iki davada sunduğu vakıa ve delillerden kendisinin de “…” kelimesinin bir cins ismi olduğunu kabul ettiği görülmektedir. Ancak davacı taraf “…” şeklindeki markalarının tüketici nezdinde tanınıp bilinir hale geldiği, bunun bir tanınmış marka olarak kabulü gerekeceği iddiasıyla çeşitli davalar açmıştır. Yine burada da … kelimesi Amerikan kökenli …, … bir … türünü ifade etmekte ve …, … vb. gıdalar üreten gıda şirketi tarafından kullanılmaktadır. Doktrinde ifade edildiği üzere tescilin talep edildiği mai sınıfı içerisinde, böyle bir cins veya çeşidin bulunması halinde tescil talebinin reddi gerekir. Şu an itibariyle durum değerlendirildiğinde, davacı … firmasının cins belirten işaret içeren markayı 1986 yılından itibaren kullandığı görülmektedir. Oysa, 556 KHK’nın 7-c maddesi gereğince cins çeşit vasıf kalite belirten işaret ve adlandırmalar marka olarak tescil edilemez, zira cins ve çeşit belirten bir kelimenin bir kişinin inhisarına verilmesi mümkün değildir. Aynı kararda cins ve çeşit belirten kelimenin haksız rekabet hükümlerine uyulmak koşuluyla bir başkası tarafından markanın tali unsur olarak kullanılması mümkün görülmektedir.
Yine … ABD ve Kanada’da 19. Yüzyılda popüler olmuş, 20. yüzyılda ise … ve … çeşitleriyle neredeyse tüm dünyada pişirilerek üretilmeye başlanmıştır. “…” … tarifi 1905 yılında ABD’de yemek kitabına girmiştir. Dolayısı ile “…” yabancı menşeili bir … türüdür. Her ne kadar davacı, 2004 yılında yaptığını beyan ettiği anket sonuçlarına göre tüketicinin büyük bir çoğunluğunun “…” kekini … ile tanıdığını ve artık “…” nin … ile bütünleşerek ayırt edicilik kazandığını iddia etmiş olsa da, davacının KHK’nın madde 7/son hükmünden faydalanabilmesi için uyuşmazlığa konu “…” ibaresinin davacı adına tescilli diğer markalarından bağımsız olarak kullanılmak suretiyle ayırt edicilik kazanması gerekmektedir. Oysa dosyaya sunulan deliller incelendiğinde 1986 tarihinde davacı adına tescilli olan marka “…” şeklindedir. Dolayısı ile “…” nin davacının diğer markalarından bağımsız olarak ayırt edicilik kazanmadığı, diğer markaları ile birlikte kullanıldığı görülmektedir. Nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2010/163 E. 2011/17695 K. sayılı ilamında bu hususa açıkça yer vermiştir.
Yargılama safahatinde alınan raporlarda; “…” ibaresinin yabancı menşeili bir … türü olduğu, davacının KHK 7/son hükmünden yararlanamayacağı, davalı adına tescilli … sayılı “ülker …” ibareli markasının davalı kullanımını haklı kıldığı, davacı ve davalının markalarının ve ürünlerinin logo bazında farklı olduğu, … ve … logolarının şekil, yazı karakterleri ve konum farklılıkları ile … ve … ticaret markalarının her ikisinin de tanınmışlıkları gözönüne alındığında bu tür benzerliklerin tüketiciler nezdinde karışıklığa sebep olmayacağı, “…” ibaresinin tüketici nezdinde kolayca ayırt edilebilecek olan … ve … markaları ile birlikte kullanıldığında karıştırma ihtimali olmadığı ve bu kullanımın haksız rekabete yol açmayacağı tespit ve değerlendirmelerinde bulunulmuş olup bu değerlendirmeler dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21/06/2007 tarih 2007/ 11599 esas, 2009/965 karar sayılı ilamında Eti Gıda San …A.Ş tarafından açılan davada ”… ” , ”… ” gibi ürünler ile geniş halk kesimleri tarafından davacı ile anılır bir kelime olduğu ürünlerin ortalama tüketicilerinin yabancı kökenli bu kelimeyi bir … cinsi olarak bildiğinin kanıtlanamadığı, ” … ” ibaresinin tescili istene emtialar için ayırt edici nitelikte olduğu, … emtiası dışındaki emtialar için tüketicileri yanıltmayacağı, davacının yaptığı reklam ve çalışmalarda işarete ayırt edicilik kazandırdığı ve işaretin … emitası olarak değil davacı markası olarak algılanır hale geldiği gerekçesiyle daha önce davacı adına tescilli … markasının … olarak tescilinin mümkün olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile YİDK nın 2006/ M- 2363 sayılı kararının iptaline karar verildiği, daire tarafından … ibaresinin ingilizcedeki karşılığının bir … cinsi olduğu somut uyuşmazlıkta davacının kullanımı … unsurlu markalarına yönelik olup, dosyada mevcut deliller itibari ile … ibaresi önünden KHK 7/son anlamında ayırt edicilik kazandıracak düzeyde bir kullanımın bulunmadığı, dava konusu başvurunun … emtiası bakımından KHK 7/1-c bendine göre cins belirttiği göz önüne alınarak değerlendirme yapılması gerekirken alınan emtia yönünden iptal kararı verilmesinin doğru olmadığına karar verilmiştir.
Davacı vekili … ibaresi üzerinde müvekkilinin müktesep hakkı bulunduğunu, marka tescil belgeleri ve uzun süreli yoğun kullanımının bulunduğunu, … ibaresinin de iyi niyetli olarak tescil edildiği, yoğun emek ve çaba yapılan reklam ve harcamalar neticesinde ayırt edicilik nitelik kazandırdığını, cins ismi olarak değerlendirilemeyeceğini belirtmektedir.
Ancak … 3 AHM’nin… esas sayılı … karar sayılı dosyasında davacı karşı davalı … AŞ’nin davalılar karşı davacılar … ve … aleyhine açmış olduğu marka hakkına tecavüz dosyasında …’ye dava ihbar edilmiş ve asıl davanın reddi ile karşı davanın kısmen kabulüne …Tic AŞ’ nin …, …, … kelimeleri üzerinde münhasıran kendilerine ait olduğunu iddia edemeyeceğinin tespitine ve bu kelimelerin kullanılmasının haksız rekabet yaratmadığının tespitini ve davalı karşı davacının markası olan … ibareli markanın da … kelimesini kullanabileceğinin tespitine karar verilmiştir.
Davacı … AŞ’nin. … AŞ. … AŞ’ye karşı açmış bulunduğu haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi davası, marka davası değil, haksız rekabet davasıdır. Her ne kadar davacı firma … tarihli … sayılı … sınıfta yer alan “…” markası ile 3.3.2000 tarihli 3384 sayılı “…” markalarının sahibi ise de, bu davada marka hakkından doğan dava haklarını kullanmayıp, haksız rekabet davası açmış bulunmaktadır. Davalılar arasında yer alan …’nin de 20.12.2002 tarihinde “…” marka tescil başvurusunda bulunduğu. … sınıfta yer alan bu işareti … emtiası için tescil ettirdiği 7.4.2004 te “…” tescil başvurusunun dava dışı bir firmanın itirazı üzerine tescil başvurusunun red olunduğu, ancak …’in yaptığı itirazın kabul edilerek 03.08.2004 tarihinden itibaren YİDK kararı ile bu markanın 20.12.2004 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere tescilinin sağlandığı görülmektedir. Davacı taraf yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun 3.8.2004 tarihli bu kararının iptali için … 1 FSHHM de …esas sayılı davayı açmış ve mahkemece … karar sayılı kararı ile … markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiş karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2006/13096 esas 2008/6492 karar sayılı ilamı ile 20/05/2008 tarihinde onanmış ve 05/12/2008 tarihinde de karar düzeltme talebi reddedilmiştir.
Yargıtay 11. HD 30.1.2009 tarihli kararında ise dava konusu başvurunun … emtiası bakımından 556 KHK’nın 7/1 c bendine göre cins belirttiği göz önüne alınmak suretiyle değerlendirme yapılması gerekirken kararda yazılı gerekçelerle alınan emtia yönünden de TPE ve YİDK kararının iptaline ilişkin kararı bozmuştur.
Yine Yargıtay 11. Hukuk dairesi 2010/163 E. 2011/17695 K. Sayılı ilamı ışığında “…” ibaresinin bir … türü olup … üreten firmalar tarafından satılan ürünü tanıtmak amacıyla kullanılabilecek bir niteliğe sahip olduğu sektöründe çok iyi bilinen ve TPE nezdinde … sayıyla tescilli tanınmış “…” markasının sahibi olarak ihtilaf konusu ürünlerin tamamında “…” şeklinde bir kullanımı tercih etmiş olup, … ambalajları üzerine kendi markasını ve ürünün adını bir araya getirerek salt “…” ibaresini yerleştirmesinin haksız rekabet yaratabilecek nitelikte bir eylem olmadığı; davacı ve davalı kullanımları ürünleri logo bazında farklı olduğu, … ve … marka ambalajlarında yer alan … resimlerinin yerleri farklı konumlandırıldığı; ambalajlarında yer alan “… resimlerinin” genel görüntü farklılığının ayırt edici düzeyde olmadığı, bu durumun ise pazarlanan … cinsinin gerekleri ve ürünün niteliğiyle ilgili olduğu; … ve … logoların şekil, yazı karakterleri ve konum farklılıkları ile .. ve … ticaret markalarının her ikisinin de tanınmışlıkları göz önüne alındığında bu tür benzerliklerin tüketiciler nezdinde karışıklığa sebep olmayacağı; bu nedenlerle,”…” ibaresi tüketici nezdinde kolayca ayırt edilebilecek olan … ve … markaları ile birlikte kullanıldığından karıştırılma ihtimali olmadığı ve bu kullanımın haksız rekabete yol açmayacağı belirtilmiştir.
Uyulan bozma ilamında “…tarafların ürünlerinin piyasaya sunulduğu ürün ambalajları arasında haksız rekabete yol açacak nitelikte benzerlik bulunmadığının belirlenmiş olmasına göre,..” tespit ve değerlendirmesi dikkate alındığında marka tescilinin bulunmadığı ya da ortadan kalakmış olmasının haksız rekabetin doğrudan kabulünü gerektirir bir durum oluşturmayacağı izahtan varestedir. Bu noktada bozmaya uyulmuş olması haksız rekabete ilişkin usuli müktesap hak doğurmayacağı gibi taraflar arasında görülen ve yargıtay incelemesinde geçen kararlar dikkate alındığında … ibaresi ve kullanımı yönünden kabul gören tespit ve değerlendirmeler dikkate alındığında davalının kullanım hakkının markaya tecavüz etmeyeceği kabulünün oluştuğu, şu hale göre bu kullanımların daha genel bir düzenleme niteliğindeki TTK hükümlerine dayalı olarak önlenmesinin içtihat birlikteliği ve sürpriz karar yasağına aykırılık teşkil edeceği de açıktır.
Tüm bu gerekçelerle davalının davaya konu kullanımlarının emsal kararlar ve uygulamalar dikkate alındığında izahı yapılan bozma kararındaki kabul de gözetildiğinde usuli müktesap hakka dayalı olarak haksız rekabet olarak değerlendirilmesi ve önlenmesi -infaz ve uygulamada çelişki oluşturacağı da dikkate alındığında- taleplerinin dinlenilemeyeceği, (kaldı ki ilk bozma ilamında marka tescilinden kaynaklı kullanım kabulü ve haksız rekabet talebinin reddi kararının GEREKÇESİNİN HATALI OLDUĞU belirtilmiş olup haksız rekabeti kabulü yönünde tespit ve değerlendirme içermemektedir. Sayın üyenin karşı görüş gerekçesinde de belirtildiği üzere bu durum gerekçe yönünden usulü müktesap teşkil ettiğiyle sınırlı bir müktesap hak oluşturabilecek niteliktedir.) anlaşılmakla mahkememizce verilen önceki kararda direnilmesi yönünden aşağıdaki şekilde karar tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Yargıtay 11. Hukuk dairesinin 10/02/2021 Tarih, 2020/1243 Esas ve 2021/1077 Karar sayılı bozma ilamına DİRENİLMESİNE,
2-… A.Ş. tarafından davalılar aleyhine açılan haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi talepli davanın REDDİNE,
3- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL.karar harcı için peşin yatırılan 10,10 TL.nin mahsubu ile kalan 70,60 TL.bakiye karar harcının davacıdan tahsiline,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 15.000,00 TL.vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yapılan 1.524,00 TL.yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7- Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair verilen karar, hazır bulunan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay Kanun yolu açık olmak üzere açıkça okundu, usulen anlatıldı.20/10/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸