Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/66 E. 2022/198 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/66 Esas
KARAR NO : 2022/198

DAVA : Fikir ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi ve Tazmini
DAVA TARİHİ : 01/03/2021
KARAR TARİHİ : 03/11/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi ve Tazmini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Davalı tarafından … adı altında yayınlanan ve 2018 yılında basılıp satışa sunulan … numarası …olan, davalı … tarafından yazıldığı iddia edilen “…” adlı kitabın müvekkilinin de arasında olduğu başka yazarlara ait eserlerden intihal ile basılmış bir kitap olduğunu, … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın… Soruşturma sayılı dosyasından 25.01.2018 tarihinde suç duyurusunda bulunulduğunu, soruşturma dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi ile bahsedilen intihale yönelik tespit yapıldığını, yayınevi tarafından 2018 yılında yayınlanan …’ın “…” adlı kitabın incelendiğinde intihal yapıldığını, 2015 yılında … tarafından çıkan … numarası … olan müvekkilinin “…” adlı kitabından izinsiz ve kaynak göstermeden yayınlandığını, herhangi bir kaynak göstermediğini, bilgileri verilen Savcılık dosyasından yaptırılan bilirkişi incelemesi ile de tespit edildiğini ve doğrulandığını, bunun yanı sıra adı geçen eserde müvekkili haricinde …, …, …, …, …, …, …, …, …, … adlı akademisyenlerin çok sayıda eserinden de ciddi manada intihal gerçekleştirildiğini, bu konuda saygın sanat dergisi …’in online yayınında detaylı bir rapor (…) yayınlandığını, davalılarca intihal edilen ve basılan eserin neredeyse tamamen çalıntı bir eser olduğunu, davalılara … 19. Noterliği’nden gönderilen … tarih … yevmiye numaralı ihtarname ile ihlale son verilmesi, intihale konu eserin toplatılması, tazminat ödenmesinin talep edildiğini, yazarın gönderdiği yanıtta ”… adlı kitabi 29.10.1018 Tarihi itibari ile yayından kaldırdık.” bilgisinin yer aldığını, verdikleri cevap ile sorumluluklarını kabul ettiklerini, kitabın toplatıldığı yanıtını vererek aynı zamanda suç niteliğindeki eylemlerini kabul ettiklerini, intihal yapıldığını ama bunun istemeden yapıldığını ikrar ettiklerini, davalıların intihal konusu eseri toplatmadıkları, ihtarnameye karşın adı geçen kitabı satmaya devam ettiklerinin tespit edildiğini beyan ederek teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesine, … numarası… olan, davalı … tarafından yazıldığı iddia edilen “…” adlı eserin toplatılmasını ve imhasını, rayiç bedel tespiti ile 3 kat tutarında maddi tazminata hükmedilmesine, 40.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; İntihale ilişkin …Cumhuriyet Başsavcılığı … Soruşturma sayılı dosyasında müvekkili yayınevi hakkında soruşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, müvekkili yayınevinin suç işlemediği ve kusuru olmadığı yönünde verilen kararın kesinleştiğini, suç konusunda aleyhine verilmiş ve kesinleşmiş mahkeme kararının olmadığını, müvekkilinin “…” adlı eserin mali haklarını ve mali haklara ilişkin kullanma ruhsatını 23.02.2018 tarihinde eser sahibi diğer davalı … ile yapılan eser sözleşmesine istinaden devraldığını ve yayınevi haklarını bu sözleşmeye dayanarak kullandığını, yayınevinin FSEK madde 52’ye uygun geçerli telif sözleşmesi ile davalı …’a ait bir eser olduğunu, 3. şahısların bu eser üzerinde herhangi bir hakkı bulunmadığı için yayınlamış ve bir kusuru ya da ihmalinin bulunmadığını, herhangi bir kusur bulunmadığı için tazminata hükmedilmemesi gerektiğini, sözleşme dikkate alındığında telif hakkı ihlali nedeni ile üçüncü şahıslarca hak talebi veya açılacak davalarda müvekkillinin hiçbir sorumluluğunun olmadığını, tüm sorumluluğun diğer davalı yazara ait olduğunun açık olduğunu, eser sahibi tarafından verilen bu taahhüt dikkate alındığında müvekkilinin kusurunun kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin kitapları toplattığını ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini, ”…” isimli kitabın matbaada 1100 adet baskı yapıldığını, fireler çıktıktan sonra 1045 adet net basıldığını, kitabın sadece 95 tane satıldığını, kalan kitapların yayınevi deposunda olduğunu, kitabın hali hazırda başka baskısı ve satışının olmadığını, yayınevinin bu işten bir maddi kazanç sağlamadığını, istenen maddi ve manevi tazminattan yayınevinin mesul olmadığını, ayrıca miktarının da fahiş olduğunu, intihal yapıldığı iddia edilen bölümlerin incelendiğinde kimsenin tekeline alamayacağı anonim uygulamaların bölüm bölüm anlatıldığını beyan ederek maddi ve manevi tazminatın reddine, vaki sözde tecavüzün durdurulması için gerekli özeni göstererek satışı durdurduğu ve piyasadan kitapları toplattığının anlaşılmakta olup davanın yayınevi bakımından reddine, tüm yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; İntihale ilişkin …Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma sayılı dosyasına müstenid yargılamanın devam ettiğini, suç konusunda müvekkili aleyhine verilmiş ve kesinleşmiş mahkeme kararının bulunmadığını, huzurdaki davanın hukuk davası olduğunu, ceza davası yargılamasından farklı olduğunu, intihal yapıldığı iddia edilen bölümlerin incelendiğinde kimsenin tekeline alamayacağını, üzerinde tasarruf yapılamayacak genel geçer bilgiler olduğunu, tiyatro teknik özelliklerine yönelik bilgilerin ve uygulamaların olduğunun açık ve aşikar olduğunu, müvekkilinin ”…” isimli kitabında tiyatroda teknik olarak ön plana çıkan tiyatro insanlarının, tiyatro anlayışlarını ve derslerinde yaptıkları çalışmaları anlatmaya çalıştığını, herhangi bir ihlalinin söz konusu olmadığını, eserinde özetle tiyatroda teknik olarak ön plana çıkan tiyatro insanlarının, tiyatro anlayışlarını ve derslerinde yaptıkları çalışmaları anlatmaya çalıştığını, bahsedilen uygulamaların tiyatro tarihine geçmiş uygulamalar olduğunu, müvekkilinin 223 sayfalık eserinde iddia olunan 6 sayfalık kısımların genel geçer tiyatro tekniği ile ilgili olduğunu, üzerinde inhisar iddia edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkilinin dava konusu eserin internet üzerinden satışının yapıldığına ilişkin iddiaların kötü niyetli olduğunu, internet üzerinde eserden sipariş edildiğinde stokta bulunmadığından aktif bir satış yapılmasının mümkün olamadığını, kitaptan sadece 95 tane satıldığını, kalanının yayınevi deposunda olduğunu, kitabın hali hazırda başka baskısının ve satışının olmadığını, davacının kitabının satışına etki edecek bir durumun söz konusu olmadığını, üç adım testine de uygun bir kullanım olduğunu, istenen maddi ve manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacının kişilik haklarının ihlal edilmesi durumunun söz konusu olmadığından manevi tazminat sorumluluğunun da doğmadığını, müvekkilinin herhangi bir hak ihlalinin söz konusu olmadığını beyan ederek davacının maddi ve manevi zararın giderilmesi ve tecavüzün durdurulmasına ilişkin açtığı haksız ve kötü niyetli davasının reddine, tüm yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmıştır.
Dosya “taraflar arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle intihal iddiaları yönünden taraflara ait kitaplar karşılaştırılarak öncelikle eser niteliklerinin bulunup bulunmadığı, davalının alıntı yaptığı iddia olunan kısımların doğrudan davacıya ait kitaptan alınıp alınmadığı, iktibas serbestisi kapsamında kalıp kalmadığı, intihalin varlığının kabulü halinde intihalin oranı, dosyaya sunulan sözleşme ve rayiçler dikkate alındığında davacının talep edebilecek olduğu tazminatın ne olabileceği hususlarında” gerekli incelemenin yapılması yönünden alanında uzman bilirkişilerden oluşan heyete tevdi olunmuş sunulan 05/05/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davaya konu “…” adlı kitabın FSEK md. 2/1 kapsamında ilim ve edebiyat eseri niteliğinde olduğunu ve davacı yazar …’e ait anılan eserin sahibi olduğunu, davalılara ait olduğu iddia edilen “…” adlı kitabın %86’sının davaya konu davacı kitabı ile dava dışı özgün eserlerden FSEK m.35’e aykırılık teşkil eden usulsüz iktibaslar neticesinde meydana getirildiği ve geri kalan %14’lük bölümün davalı yazarın hususiyetini yansıtacak maiyette olmadığını ve düşük düzeyli anlaşım içerdiğini, anılan kitabın başka özgün eserlerden intihal edilerek meydana getirilmiş olması nedeniyle davalı yazarın hususiyetini taşımadığını ve FSEK md. 1/B’deki eser tanımına girmediği için FSEK kapsamında eser vasfına haiz olmadığını, bu nedenle eser sahipliğinden söz edilemeyeceğini, davacının davaya konu eserlerinin, eserde işlenen konuların, muhteviyatının, ifade tarzının ve davalılarca çalıntı eserde kullanılan her bir bölümünün anonim nitelikte olmadığını, eser sahibi davacının hususiyetini içerdiğini, davacının kitabının … sayfalarına davalının kitabının … sayfalarına altı (6) sayfa tutarında kaynak göstermeden alıntılama yapıldığını, iktibas serbestisi sınırlarının aşıldığını, davacı ve eserinden hiç söz etmeden alıntılama yapıldığını, izinsiz yapılan alıntılamanın kitabını bütününün %2,68’e tekabül ettiğini, FSEK md. 68/1’e göre davalıların davacıya 197,62 TL telif ödemesi gerektiğini, davacının FSEK m.15’te belirtilen manevi haklarından olan Adın Belirtilmesi Yetkisi’nin ihlal edilmiş olduğunu, bu kapsamda manevi tazminat tayin ve takdirinin Mahkemeye ait olduğu yönünde görüş ve kanaate ulaştıklarını bildirmişlerdir.
Dava, Fikir ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi ve Tazmini kaldırılması talebine ilişkindir.
Eser vasfının değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer.
Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Dil ve yazı ile ifade olunan eserler geniş bir fikir alanını kapsarlar. Bu eserler, hikaye, roman,, şiir, bir şarkının güftesi , skeç , tiyatro oyunlarını kapsadığı gibi, bilimsel konferansları, monografileri, siyasi nutukları, eğlendirici sohbet tarzında konuşmaları, çocuk hikayelerini ve benzerlerini kapsar. Bu tür fikir ve sanat ürünlerinin ilim ve edebiyat eseri sayılabilmesi için, onların mutlaka yazı ile tespit edilmiş olmaları gerekmez, başka bir ifade ile duygu ve düşünceleri ifade için kullanılan araç veya olanağın hiçbir önemi yoktur. Bu araç veya olanak yazı, çizgi, rakam, formül veya söz olabilir. Örneğin şifahen söylenmiş bir şiir, hikaye, masal da hususiyet taşıyorsa, kamuya sunulduğu andan itibaren eser olarak korunur. Yine dil ve yazı ile ifade olunan eserlerde konunun mutlaka bilimsel veya edebi olması da şart değildir. Siyasal, sosyal ve dinsel düşünce ve fikirler de, ilim ve edebiyat eseri sayılırlar. Yine kullanılan dilin yabancı veya ölü bir dil oluşu da önem taşımaz. Ayrıca bunların yapıldığı mekanın önemi de yoktur. Dil ve yazı ile ifade olunan eserlerin korunabilmesi için, hususiyet taşımaları gerekir.
Eser sahipliğinin ve hak sahipliğinin değerlendirilmesi;
Yargıtay kararlarında FSEK kapsamındaki uyuşmazlıklarda, “eser sahipliği” sıfatının da resen gözetilmesi gereğine işaret edilmektedir. Dolayısıyla huzurdaki davada da, uyuşmazlık konusu fikri ürünlere ilişkin “eser sahipliği” ve “hak sahipliği” sıfatının resen irdelenmesi gerekmektedir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 11. ve 12. maddelerinde eser sahipliğine ilişkin karinelerin neler olduğu düzenlenmiştir. FSEK m.11 hükmüne göre; “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, mutat şekilde eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır; meğer ki, birinci fıkradaki karine yoluyla diğer bir kimse eser sahibi sayılsın”. FSEK m.12 hükmüne göre ise; “Yayımlanmış olan bir eserin sahibi 11 inci maddeye göre belli olmadıkça, yayımlayan ve o da belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir. Bu salahiyetler, 11 inci maddenin ikinci fıkrasındaki karine ile eser sahibi belli olmadığı hallerde konferansı verene veya temsili icra ettirene aittir. Bu maddeye göre salahiyetli kimselerle asıl hak sahipleri arasındaki münasebetlere, aksi kararlaştırılmamışsa, adi vekalet hükümleri uygulanır”.
FSEK sistematiğinde tescil ilkesinin kabul edilmemesi nedeniyle eser sahipliğinin tespitinde yukarıdaki karinelerin öngörülmesi uygulamada ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde yardımcı olmaktadır. Ayrıca eser sahipliği, bu karineler dışında her türlü delille de ispatlanabilir.
Somut olaya dönüldüğünde; davaya konu “…” adlı kitabın FSEK md. 2/1 kapsamında ilim ve edebiyat eseri niteliğinde olduğu ve davacı yazar …’e ait anılan eserin sahibi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Eser Sahipliğine Tecavüz İddiasının Değerlendirmesi;
Madde 68- (Değişik madde: 07/06/1995 – 4110/21 md.;Değişik madde: 23/01/2008-5728 S.K./137.mad) Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir… Bedel talebinde bulunan kişi, tecavüz edene karşı onunla bir sözleşme yapmış olması halinde haiz olabileceği bütün hak ve yetkileri ileri sürebilir. Madde 69 – Mali veya manevi haklarında tecavüz tehlikesine maruz kalan eser sahibi muhtemel tecavüzün önlenmesini dava edebilir. Vaki olan tecavüzün devam veya tekrarı muhtemel görülen hallerde de aynı hüküm caridir.” hükümlerine amirdir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahibinin hakları manevi ve mali haklar olarak iki ana başlığa ayrılmaktadır. Buna göre; manevi haklar, manevi haklar eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik olmayan, eser sahibi ile eser arasındaki duygusal ilişkinin sonucu olarak ortaya çıkan hak ve yetkileridir. Umuma arz, eserin halka yayınlanıp yayınlanmayacağına, yayınlanma tarihine ve yayınlanma şekline yalnızca eser sahibi karar verebilir. Adın belirtilmesi, eser sahibi eserinin yayınlanması durumunda kendisinin eser sahibi olarak tanıtılmasını talep etme yetkisine sahiptir.
Eserde değişiklik yapılmasını men etme, eser sahibinin izni olmadıkça eser üzerinde herhangi bir değişiklik yapılması mümkün değildir. Eser sahibinin zilyet ve malike karşı hakları, eserin tek ve özgün olması halinde, eser sahibi daha önceden vermiş olduğu eserini; kendisine ait tüm dönemleri kapsayan bir sergide veya çalışmada kullanmak amacıyla iade edilmek üzere geri isteme hakkına sahiptir. Bu hak daha çok resim, heykel gibi eserler için öngörülmüştür.
Mali Haklar, mali haklar ise eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik hak ve yetkileridir. Bunlar: İşleme hakkı, eseri işlemek suretiyle eserden faydalanma hakkı sadece eser sahibine aittir. Çoğaltma hakkı, eser sahipleri eserin aslını veya kopyalarını herhangi bir yöntemle doğrudan veya dolaylı olarak, tamamen veya kısmen, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkına sahiptir.
Yayma hakkı, eser sahibi, eserin aslını veya çoğaltmış olduğu nüshalarını kiralamak, ödünç vermek, satmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkına sahiptir.
Temsil hakkı, eser sahibi, eserini doğrudan doğruya ya da işaret, ses veya resim iletilmesine yarayan teçhizatlarla okuyabilir, çalabilir, oynayabilir ve icra edebilir.
İşaret ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı, eser sahibi, eserinin orijinalini veya çoğaltmış olduğu kopyalarını radyo-televizyon, internet, uydu ve kablo gibi yayın yapan kuruluşlar aracılığıyla umuma iletme hakkına sahiptir.
Bu hakları kullanma yetkisi doğrudan ve yalnızca eser sahibine aittir. Eser sahipleri veya mirasçıları mali haklarını karşılıklı veya karşılıksız, süreli veya süresiz olarak devredebilirler. Eser sahibinin mali haklarından biri de yukarıda yer aldığı gibi eserin umuma iletilmesi hakkıdır. Bu hak gerek uluslararası sözleşme hükümleri ve gerekse Türk Hukukunda 5846 sayılı FSEK’te yer verilen bir mali haktır.
Konuya ilişkin olarak Bern Sözleşmesi’nin 11. maddesi (ikinci tekrar) 1-i maddesinde; umuma arz yetkisi edebiyat eserleri açısından eserin her türlü araç ve yöntemlerle anlatımı dâhil topluma sunulması denilmek suretiyle umuma arz yetkisi belirtilmiştir. Aynı şekilde Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) Sözleşmesi’nin 8. Maddesinde “Bern Sözleşmesi’nin 11 (1) (ii), 11 Mükerrer (1) (i) ve (ii), 11 ikinci mükerrer (1) (ii) ve 14 (1) (ii) ve 14 mükerrer (1) maddeleri, hükümleri haleldar edilmeksizin, edebiyat ve sanat eserleri sahipleri, eserlerinin telli ya da telsiz ortamda, toplum üyelerinin kendileri tarafından seçilen bir yer ve zamanda bu eserlerden kişisel olarak yararlanacak biçimde topluma iletilmesine izin verme hususunda münhasıran hak sahibidir” denilmiştir. AB Hukukunda da umuma iletime ilişkin 2001/29/AT sayılı Direktifte; “Üye devletler eser sahiplerinin tel üzerinden veya telsiz vasıtalarla eserlerini yayımlama, böyle bir yolla kamunun tercih ettikleri bir zamanda ve bir yerden erişilebilmeyi mümkün kılmayı içeren her türlü haberleşmeyi yasaklama veya müsaade etmeye münhasır haklarını temin eder.” hükmüne yer verilmiştir. Yine Bilgi Toplumunda Telif Hakları ve Bağlantılı Hakların Bazı Yanlarının Uyumlaştırılmasına İlişkin …sayılı Direktifin 2. maddesinde “Üye devletler kısmen veya tamamen her türlü yöntem ve şekilde kalıcı veya geçici reprodüksiyonları hakkında, eser sahipleri ve onların eserlerinin kablolu veya karasal olarak iletilip iletilmeyeceğinin düzenlenmesini, doğrudan veya dolaylı yasaklama veya müsaade etmeye münhasır haklarını korur.” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Eser sahibinin mali haklarının korunması suretiyle eser sahibinin ekonomik yararlarının ihlal edilmesi veya ihlal tehlikesine maruz kalmasının önüne geçilmiş olmaktadır. Mali haklardan yararlanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. FSEK, m. 20. Maddesinde; mali haklar bakımından eserin alenileşmiş olup olmamasına göre bir ayrım yapmakta, ancak alenileşmiş eserler bakımından yararlanma hakkının bulunduğunu ifade etmektedir. Zira alenileşmemiş eser, henüz sahibinin giz alanından çıkmış değildir. Eser sahibinin mali hakları dolayısıyla, üçüncü kişiler eser sahibinin izni olmadan eserden ekonomik gelir elde edemezler.
Rapordaki tespitlerde; davalılara ait olduğu iddia edilen “…” adlı kitabın %86’sının davaya konu davacı kitabı ile dava dışı özgün eserlerden FSEK m.35’e aykırılık teşkil eden usulsüz iktibaslar neticesinde meydana getirildiği ve geri kalan %14’lük bölümün davalı yazarın hususiyetini yansıtacak maiyette olmadığını ve düşük düzeyli anlaşım içerdiğini, anılan kitabın başka özgün eserlerden intihal edilerek meydana getirilmiş olması nedeniyle davalı yazarın hususiyetini taşımadığı ve FSEK md. 1/B’deki eser tanımına girmediği için FSEK kapsamında eser vasfına haiz olmadığını, bu nedenle eser sahipliğinden söz edilemeyeceğini, davacının davaya konu eserlerinin, eserde işlenen konuların, muhteviyatının, ifade tarzının ve davalılarca çalıntı eserde kullanılan her bir bölümünün anonim nitelikte olmadığını, eser sahibi davacının hususiyetini içerdiğini, davacının kitabının … sayfalarına davalının kitabının … sayfalarına altı (6) sayfa tutarında kaynak göstermeden alıntılama yapıldığını, iktibas serbestisi sınırlarının aşıldığı tespit ve değerlendirmeleri dikkate alındığında davalıların davacının eserinden izinsiz yapmış oldukları intihalin mali haklara tecavüz teşkil ettiği sonucuna ulaşılmış intihalin tespiti durdurulması önlenmesi taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiş, tazminat talebi FSEK 68 e dayalı olması farazi sözleşme ilişkisine yönelik yerleşik yargı kararları dikkate alındığında ref e yönelik imha talebi reddolunmuştur.
Maddi tazminat yönünden; davacı ve eserinden hiç söz etmeden alıntılama yapıldığı, izinsiz yapılan alıntılamanın kitabını bütününün %2,68’e tekabül ettiğini, FSEK md. 68/1’e göre davalıların davacıya 197,62 TL telif ödemesi gerektiği tespit ve değerlendirmeleri dikkate alınarak talep olunan 100,00 TL ile sınırlı olarak talebin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Manevi tazminat talebi yönünden; davacının FSEK m.15’te belirtilen manevi haklarından olan Adın Belirtilmesi Yetkisi’nin ihlal edilmiş olduğundan davacıların manevi tazminat talebin haklı olduğu talep edilen tazminat miktarının eylemin ağırlığı, intihalin oranı dikkate alındığında talebin 5.000,00 TL üzerinden kısmen kabulünün yerinde olduğu sonucuna ulaşılmış, bu miktarlar üzerinden kısmen kabule karar vermek gerekmiştir.
Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içeriği dikkate alındığında izahı yapılan gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile, davaya konu ”…” adlı kitabın davacıya ait ”…” adlı eserden intihal içerdiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine,
2-Toplatma ve imha taleplerinin REDDİNE,
3-Davacının maddi tazminat davasının KABULÜ ile 100,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile takdiren 5.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan karar harcının peşin yatırılan harçtan mahsubu ile bakiye kalan 289,01 TL’nin davalılardan alınarak hazineye irat kaydına,
6-Davacı tarafından yapılan ; 127,10 TL harç ve 4672,70 TL posta bilirkişi giderinin kabul oranı üzerinden hesaplanan 4.000,00 TL olmak üzere toplam 4.127,10 TL’nin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-a)Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul olunan intihal- tecavüzü talepleri yönünden hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
b)Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul olunan maddi tazminat talepleri yönünden hesaplanan 100,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
c)Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul olunan manevi tazminat talepleri yönünden hesaplanan 5.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
8-Davalılar kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddolunan manevi tazminat talebi yönünden hesaplanan 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara -tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla- verilmesine,
9-Artan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep olması halinde taraflara İADESİNE,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/11/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸