Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/413 E. 2022/126 K. 13.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/413 Esas
KARAR NO : 2022/126

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğü – Markaya Tecavüzden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/12/2021
KARAR TARİHİ : 13/09/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğü – Markaya Tecavüzden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Müvekkili …’nın … 1. Noterliği …tarih ve … yevmiye numaralı vakıf senedi kurulduğunu ve … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. … K. Sayılı kararı ile tescil edildiğini, Vakıf ve bağlı şirketleri tarafından günlük gazete olarak yayınlanan … isim babasının … olduğunu, “… ” markasının TPMK nezdinde …tescil numarası ile Müvekkili … adına tescilli olduğunu, ayrıca Müvekkili Vakfa ait … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “… ” ibareli marka tescilleri de bulunduğunu, davalı tarafından ise Türk Patent ve Marka Kurumu’na … numaralı başvuruda bulunularak, şekil ibareli “… ” markasının tescili talep edildiğini ve TPMK tarafından işbu marka 17.08.2021 tarihinde tescil edildiğini, fakat aşağıda detaylıca arz ve izah edecek oldukları üzere davalı tarafından tescil ettirilen bu markanın Müvekkili Vakfa ait … markasının ulaşmış olduğu tanınmışlık düzeyi nedeniyle davalı tarafça haksız bir yarar sağlamaya yönelik olduğu gibi müvekkili vakfa ait … markasının itibarına zarar verdiğini ve Müvekkili Vakfa ait markanın ayırt edici niteliğine zarar verdiğini, ayrıca davalı tarafça da bilinmeme ihtimali bulunmayan …’nin markasının bu şekilde taklit edilerek gerek dava konusu işbu tescile gerekse de diğer birçok marka başvurusuna konu edilmesi davalı tarafın bu tescili kötüniyetle yapmış olduğunu ortaya koyduğunu, … markasının tanınmış marka olduğunu, davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davalının TPMK’a yaptığı işbu başvurularda da görüleceği üzere davalı tarafın … kök ibaresi ile Müvekkili Vakfa ait markanın tescilli özel grafik çalışması olan … kök ibaresini birçok marka başvurusuna konu ettiğini ve tescil ettirmeye çalıştığını, davalının dava konusu markanın kullanımının durdurulmasını ve internet sitesine erişimin engellenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, tedbir kararının teminatsız olarak verilmesi gerektiğini, davalıya ait … numaralı markanın hükümsüzlüğünü, …. alan adına öncelike tedbiren dava sonuna kadar, dava sonucunda ise kalıcı olarak erişimin engellenmesini, davalının dava konusu markayı kullanımın dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasını, yargılama gideri vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Öncelikle tedbir talebinin reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacının dava dilekçesinde belirttiği ve ekran çıktılarını dosya içerisine koyduğu site görüntülerinden de anlaşılacağı üzere halihazırda ilgili markaya bağlı olarak 139 acente faaliyet gösterdiğini, sitenin erişiminin engellenmesinde müvekkiline ait şirket ve çalışanlarının maddi ve manevi zarara uğrayacağını, dosya incelendiğinde ve açıklayacakları hususlar dikkate alındığında tedbir şartının oluşmayacağının anlaşılacağını, … isminin … tarafından oluşturulan keşfedilen veyahut geniş halk kitlelerine duyurulan bir isim olmadığını, tanımı karşılık geldiği hal ve bir durumu olan gazeteden bağımsız olarak tanınan, bilinen bir isim olduğunu, bu denli alalede bir ismin vakıf tarafından vakfa mal olmuş gibi değerlendirilmesinin kabul edilemeyeceğini, her ne kadar … Gazetesi tanınmışlık düzeyi yüksek olsa da … kelimesi itibariyle gazetenin çok dışında bilinen, tanınan bir isim olduğunu, isim tanınmışlığını markadan almadığını, burada ya tanınmışlık hususunun koruma alanını artırması için aranılan kriterin, uzak çağrışımlarda bile tüketicinin farklı mal ve hizmette dahi olsa markayı karıştırma ihtimalinin doğması gerektiğini, bu da izah ettikleri üzere … kelimesinin günlük yaşamdaki varlığını yüksek kullanımını yok ettiğini, ülke adında geçen, mahkeme evraklarında, bütün resmi evraklarda, tabelalarda geçen bir ismin ilgili markayı hatırlatmasından söz edilemeyeceğini, ayrıca davacı dava dilekçesinde yazı karakterinin kendi markalarına ait özel bir yazı boyut ve karakteri olduğunu tarafımızca haksız bir şekilde kullanıldığını iddia ettiğini, ancak taraflarınca kullanılan yazı karakteri teknik incelemede görüleceği üzere … ailesine ait olduğunu, internetten her gün birlerce kullanıcı tarafından indirilerek kullanılabilen bir font olduğunu, taraflarınca … Kargo markasında kullanılan düz-kurumsal font ve esas aralıkları belirlenerek yazılımı yapıldığını, müvekkili şirketçe marka tamamen yerli ve hissi duygularla oluşturulduğunu, davacı yanın faaliyet alanının çok dışında davacının sahip olduğu itibar tanınmışlığı kullanma amacı taşımamadığını, basın alanında faaliyet gösteren davacının çok öncesinde itibar ve bilinmişlik sahibi olan bir ismin davacının markası olarak üne ve itibara sahip olmadığını, açıklanan nedenlerle müvekkili şirketin uğrayacağı zararın tazmini mümkün olamayacağından tedbir talebinin reddini, haksız davanın reddini, dava masraf ve vekalet ücretlerinin karşı yana bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalının … ibaresini kullanımının müvekkilinin kullanımı ile iltibas yaratacak şekilde benzerlik hatta aynılık teşkil ettiğini, ortalama bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının … markasına özel yazı tipi ile birlikte kırmızı renkte … ibaresini gördüğünde aklına ilk ve tek olarak …’nin geleceğini, hal böyle iken Müvekkili Vakfa ait tescilli … markasının 100 yıla yaklaşan birikiminin getirdiği bir bilinirlik ile birlikte tanınmış marka olduğunun mahkeme tarafından da kabulü gerektiğini, davalı tarafından gerçekleştirilen kullanım da müvekkiline ait markadaki … ibaresi aynı renk ve stil ile alınarak yanına kargo ibaresi eklenmesi şeklinde olduğunu, müvekkilinin ayırt edicilik yarattığı kırmızı renkli … stilize ibaresi kullanılmak suretiyle Müvekkilin tanınmışlığından faydalanılmak istenildiğini, nitekim bu hususa ilişkin internet üzerinde yapmış olduğumuz incelemelerde davalı …’nin … linkinde bulunan Linkedin sosyal medya hesabı tespit edildiğini, bu hesapta davalı … tarafından Haziran 1991 – Haziran 2003 yılları arasında … işinin yapıldığı yönünde bilgi verilmişse de … nezdinde hiçbir zaman ve hiçbir şekilde görev almadığının tespit edildiğini, davalının dava konusu marka haricinde … başvuru numaralı “…”, … başvuru numaralı “…”, … başvuru numaralı “…” markalarının tescili için de TPMK nezdinde başvurularda bulunduğunu da dava dilekçelerinde belirttiklerini, tüm bu hususlar bir araya geldiğinde davalının kötüniyetinin bir kez daha ortaya çıktığını, davalıya ait …numaralı markanın hükümsüzlüğünü, … alan adına öncelike tedbiren dava sonuna kadar, dava sonucunda ise kalıcı olarak erişimin engellenmesini, davalının dava konusu markayı kullanımın dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasını, yargılama gideri vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde özetle; Davacı yan … ad ve ilgili yazı fonunun kendisine ait olduğunu, uzun yıllardan beri kendisi tarafından kullanıldığını, özel bir fon olduğunu belirtmiş ise de ilgili fonun özel bir fon olmadığı google’da bu iş ile ilgilenen herkesin ulaşabileceği bir fon olduğunu, daha önce defaten …, …adları ile başvuruda bulunduğu bu başvuruların kötü niyeti ispat niteliğinde olduğuna ilişkin beyanlarda bulunmuş ise de; iş bu iddianın kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin başvuru tarihlerine bakıldığında görüleceği üzere aynı dönemde başvuruları olup ticari faaliyeti kapsamında marka tescili yapmak amacıyla başvurular yapıldığını, nihayet marka tescili yapıldığını, … isminin özgün bir isim olmayıp günlük dilde kullanımı oldukça yüksek olan bir isim olduğunu, Yargıtay’ın ticari hayatta ve günlük yaşamda sıklıkla kullanılan sözcükleri seçen kişilerin bu işaretlerin aynı veya benzerlerinin kullanımına katlanmaları gerektiğini vurguladığını, izah ettikleri üzere … kelimesinin günlük yaşamdaki varlığını yüksek kullanımını yok ettiğini, ülke adında geçen, mahkeme evraklarında, bütün resmi evraklarda, tabelalarda geçen bir ismin ilgili markayı hatırlatmasından söz edilemeyeceğini, cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarla müvekkili şirketin uğrayacağı zararın tazmini mümkün olamayacağından tedbir talebinin reddini, haksız davanın reddini, dava masraf ve vekalet ücretlerinin karşı yana bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyaya sunulan deliller ve TPMK kayıtları celp edilmiş olup davalı … adına kayıtlı …sayıyla tescilli markaya ilişkin ve … kod numarası ile kayıtlı marka /başvurulara ilişkin işlem dosyalarının onaylı örneği gönderilmiş ve … sayıyla tescilli marka geçerliliğini halen koruduğu, … kod numarası ile kayıtlı marka başvurusunun yasal süre içinde tescil için gerekli dosyada noksan evrakların tamamlanmaması nedeni ile hükümden düştüğü tespit edilmiştir.
Mahkememiz 26/05/2022 tarihli duruşmasında “…Dosyanın Mahkememizce resen seçilecek bir marka vekili, bir basın sektör, bir bilişim uzmanı bilirkişiye tevdiine, tarafları arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle davacının tanınmış markaya yönelik iddiaları irdelenerek davalı kullanımlarının markaya tecavüz kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, yine sunulan deliller kapsamında marka hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında bilirkişi raporu alınmasına…” karar verilmiş olup dosya Bilirkişi Heyetine tevdi edilmiş ve alınan raporda özetle; Davacıya ait olduğu belirtilen bahsi geçen “…” internet web sitesinin güncel olarak kullanımda ve aktif olduğu, alan adının whois (sahip) bilgileri kontrol edildiğinde bu alan adının 01.12.1996 tarihinin kayıt olunduğu ve internet sitesinin içerikleri detaylıca incelendiğinde “Gazetecilik, Haber, Basın ve Yayıncılık” vb. alanlarda internet sitesi olarak kullanıldığı,
Davacıya ait olan ilgili internet web sitesinin “…” adresinde davacı tarafından beyan etmiş olduğu gibi uzun yıllardan bu yana yoğun bir şekilde kullanıp kullanılmadığını tespit edebilmek adına web arşiv sistemi üzerinden yapılan inceleme sonucunda ilgili internet sitesinin 1998 yılından bu yana arşiv kayıtlarına ulaşıldığı ve davacı tarafından “…” adıyla “Gazetecilik, Haber, Basın ve Yayıncılık” vb. alanlarda internet sitesi olarak yoğun ve aralıksız bir şekilde kullanıldığı tespit edildiği, Davalıya ait olduğu belirtilen bahsi geçen “…” internet web sitesinin güncel olarak kullanımda ve aktif olduğu, alan adının whois (sahip) bilgileri kontrol edildiğinde bu alan adının 30.12.2020 tarihinin kayıt olunduğu ve internet sitesinin içerikleri detaylıca incelendiğinde davalı tarafından “…” adıyla “Kargo / Taşımacılık” vb. alanlarda internet sitesinin genel olarak kullanıldığı, Davalıya ait olan ilgili “…” internet web sitesinin adresinde ve davacı tarafından dosyaya sunulan davalıya ait olduğu belirtilen Linkedin sosyal medya hesabı detaylıca yapılan incelemede davalı tarafından internet sitesi içeriğinde ve sosyal medya içeriğinde davacı ile organik bağı varmış algısına neden olabilecek bazı kullanımları yapmış olduğu ve tespit edilen kullanımlar bilişim değerlendirme kısmında detaylıca sunulduğu, Davalı yanın tespit edilen markasal kullanımlarının davacı yana ait tanınmış markaya tecavüz teşkil eder mahiyette olduğunun değerlendirilebileceği, bu halde … uzantılı alan adına erişimin engellenmesi koşullarının oluştuğu, dava konusu… Kod Numaralı Marka görselini ihtiva eden markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu, davalı yanın dava konusu marka başvurusunu gerçekleştirir iken kötüniyetli olduğunun değerlendirilebileceği görüş ve kanaatini belirtmiştir.
Sunulan Bilirkişi Raporu ve toplanan deliller de dikkate alınarak Mahkememiz 14/09/2022 tarihli Ara Kararı ile “…6100 sayılı HMK’nın 389-390 maddeleri ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159. maddesi gereğince İHTİYATİ TEDBİR TALEBİNİN takdiren teminatsız olarak KABULÜ İLE,Dava konusu … alan adlı internet sitesine ERİŞİMİN ENGELLENMESİNE, bu hususta Erişim Sağlayıcıları Birliğine müzekkere yazılmasına…” karar verilmiştir.
İş bu dava marka hükümsüzlük ve markaya tecavüzün tespiti durdurulması önlenmesi ortadan kaldırılması taleplerine ilişkindir.
Marka hükümsüzlük iddiası yönünden;
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. 5. Madde “Marka tescilinde mutlak ret nedenleri ” ne ilişkindir. Madde 5/1-ç de ” Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” mutlak red nedeni olarak düzenlenmiştir. 6. Madde ise “Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” ne ilişkin olup, madde 6/1 “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” yine 6/5 ‘e göre ” Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir. ” yine 6/9’a göre “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. hükmüne amirdir.
Karıştırılma ihtimali yönünden;
SMK’daki deyimiyle “halk tarafından ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali” incelenirken gerek Yargıtay içtihatlarında gerek öğretide kabul edildiği üzere markaların bir bütün olarak bıraktıkları intiba dikkate alınmalı ve inceleme buna göre yapılmalıdır. Zira benzerlik göreceli bir kavram olduğundan bu olgunun objektif bir esasa bağlanması gereklidir.Objektif esas ise markanın bütünü dikkate alındığında ilk bakışta kolayca ayırt edilemeyecek şekilde bir benzerliğin olmasıdır.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu içtihadında belirtildiği üzere, karıştırma ihtimalinin belirlenmesinde asıl olanın ortalama tüketicinin algılaması olduğu, tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, markada yer alan yardımcı unsurların ve ayrım gücü az olan ifadelerin her zaman hatırda tutulamayacağının, tüketicinin daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın al almak yahut hizmetten yararlanmak isteyeceği, bu şekilde genel olarak ürünün önemine göre tanıdığı, beğendiği, bilinirliği ve güvenirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek zaman kısıtlılığının yarattığı olumsuzluklardan kurtulmaya çalışacağı, markanın sağladığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşüneceği dikkate alınmalıdır.
Sadece alıcıların belirli bir mal veya hizmet yerine başka bir mal veya hizmeti almak istemeleri halinde değil alıcıların mal ve hizmetlerin birbirinden farklı olduklarını anlamalarına rağmen bunların kaynağının aynı işletme olduğuna veya malları satan ve yahut hizmetleri sunanlar arasında idari veya ekonomik bağlılık olduğuna inanmaları halinde de iltibas ihtimali bulunmaktadır. İki işaret arasındaki benzerlik, telaffuzdan, biçim ve anlam benzerliğinden, genel görünümden ve çağrışımdan doğabilir.
Markanın işlevlerinden biri de, söz konusu malların kaynağını/menşeini garanti etme işlevidir. Markalar bilindiği gibi tek ibareden oluşmuyor ise “esas unsur” ve “yardımcı unsur”lardan oluşabilir. Bu durumda inceleme markanın bütünü dikkate alınarak ayrıca markalarda yer alan esas unsurlar karşılaştırılması suretiyle gerçekleştirilecektir.
Mal ve hizmetlerin aynı ya da benzer olup olmadığı yönünden; karıştırılma tehlikesinin değerlendirilmesinde malların ve hizmetlerin benzerlik derecesi ile markaların benzerlik derecesi arasında karşılıklı bir bağlantı mevcuttur. Buna göre örneğin markaların kullanıldığı mal ve hizmetler arasında düşük benzerlik derecesi, markalar arasındaki benzerlik derecesinin yüksek olmasıyla dengelenebilir. (Sevilay Uzunallı, Markanın Korunmasının Kapsamı ve Tazminat Talebi, Ankara 2012, s.83 vd.). Mal ve hizmetlerin aynılığı veya benzerliği değerlendirilirken yalnızca tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış mal ve hizmetler dikkate alınmalıdır; listede yer almayan, ancak fiilen kullanıldığı veya kullanılma niyeti olduğu belirtilen mal ve hizmetler değerlendirmede dikkate alınmayacaktır (Uzunallı, s.90).
Mal ve hizmetlerin aynılığı ile kast edilen durum açıktır. Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, aynı mal ve hizmetin birden fazla isme sahip olması veya piyasada anıldığı isimle teknik, bilimsel, literatüre geçmiş isminin farklı olması veya yabancı dildeki isminin Türkçeye de geçmiş olması durumlarında da mal ve hizmetler farklı şekilde ifade edilmiş olsalar da aynı olarak kabul edilecektir.
Nice sınıflandırması ve Türk Patent tebliğine göre farklı sınıflarda yer almalarına rağmen halk nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmetlerin ‘benzer’ olarak değerlendirilmesi de mümkündür ve aynı husus öğreti de kabul edilmektedir (Yasaman Hamdi, Marka Hukuku, Cilt II sh.779). Nitekim Yargıtay’da kararlarında bu yönde değerlendirme yaparken, mal ve hizmetlerin nice sınıflandırması ve TPE tebliğine göre mutlaka aynı sınıfta kullanılmasını değil, benzer mal ve hizmetler yönünden kullanılmasını esas almaktadır (Yargıtay kararları için bkz; Uzunallı, s.41 vd; Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, İstanbul 2012, s. 253 vd.).
Kötü niyetli tescil iddiasının değerlendirmesi:
Kötü niyetli marka tescili 556 S. KHK’da bir hükümsüzlük nedeni olarak sayılmamış olmasına rağmen, doktrinde bir kısım yazarlar tarafından bu durum da hükümsüzlük nedeni olarak savunulmuş, nihayet SMK 6/9 maddesinde kötü niyetli tescil bir tescil engeli olarak yasal mevzuattaki yerini almıştır. Yargıtay HGK, 16.07.2008 tarih ve 2008/11-501- E., 2008/507 K. Sayılı kararı ile tescilde kötü niyetliliği markanın hükümsüzlüğüne yol açacağı yönünde içtihat oluşturmuştur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de sonradan vermiş olduğu kararlarda bu hususu dikkate almıştır.
Bir markanın kötüniyetle tescil ettirildiğinden söz edebilmek için, o markanın tescil ettirilmesinin altında başkasına ait olduğunu bildiği bir markayı haksız olarak sahiplenme, başkasına ait markanın tanınmışlığından ve itibarından haksız olarak yararlanma, başkasının markasının piyasaya girmesini engelleme, tescil ettirilen markayı gelecekte gerçek hak sahibine markadan doğan hakları kullanmakla tehdit ederek satma amacı gibi dürüstlük kuralı (MK m d. 2) ile bağdaşmayan kanıtlanabilir niyetlerin yatması gerekir.
Yine bu konuda Yargıtay HGK 2013/1831 E., 2015/1198 K sayılı 15.04.2015 tarihli emsal kararlarında, “…556 sayılı KHK’nın 35/l.maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nın amacına uygundur. Çünkü, KHK’nîn 35/1. Ve 42/l-(a) maddelerindeki düzenlemelerde, esasen MK’nun 2.maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri gözönüne alınarak açıkça kütü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nın 42.maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nun 2.maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nın ruhuna da uygundur. … marka Hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil nedeniyle sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli tescil olarak kabul edilmektedir.
Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet iddiasında bulunamayacağına da şüphe yoktur (TMK. m. 2).
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7. maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149. maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2-b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Tüm dosya kapsamı, izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; Raporda da değerlendirildiği üzere Cumhuriyet Gazetesinin basın yayın dünyasında, kamuoyunda zihinlerde yer etmiş güvenli ve tanınmış bir marka olduğu, esasen markanın tanınmışlığı hususunun incelemeye ve izaha muhtaç olmadığı, davalının başka sektörde faaliyet gösterdiği kabul olunsa bile tanınmış markanın sulandırılması niteliğinde birden fazla tescil başvurusu olduğu ve internet paylaşımlarında davacı ile bağ bağlantısı varmış gibi bir intiba uyandırmaya yönelik açıklamaları dikkate alındığında davacıya ait tanınmış markayı renk ve yazı kombinasyonları ile birlikte tescil ettirmesinin kötü niyetli olduğunun kabulünü gerektirdiği, alan adı olarak ve internet içeriğinde yer alan kullanımların izahı yapılan mevzuat kapsamında markaya tecavüz teşkil ettiği anlaşılmakla davacının sübut bulan hükümsüzlük ve tecavüze dayalı davasının kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının hükümsüzlüğe yönelik açmış olduğu davanın KABULÜ ile … nolu markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
2-Davalı kullanımlarının markaya tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, ortadan kaldırılmasına, bu kapsamda … alan adına erişimin yargılama sonuçlanıncaya kadar tedbiren, karar kesinleştiğinde ise tümden engellenmesine ve internet kullanımlarının önlenmesine, infazda 21/06/2022 tarihli bilirkişi raporunun dikkate alınmasına, bu hususta Erişim Sağlayıcılar Birliği’ne müzekkere yazılmasına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcından peşin yatırılan 59,30 TL’nin mahsubu ile kalan 21,40 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan: 4.611,50 TL bilirkişi + posta gideri ve 127,10 TL harç (vekalet+peşin+başvuru) olmak üzere toplam 4.738,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen markaya, tecavüze yönelik talepler yönünden hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen hükümsüzlük talebi yönünden hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/09/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸