Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/385 E. 2022/113 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/385 Esas
KARAR NO : 2022/113

DAVA : Marka (Marka İptal / Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/12/2021
KARAR TARİHİ : 30/06/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İptal / Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Müvekkili … tarafından “…” ibareli markanın … ve … sınıftaki malları için … başvuru numarasıyla 13.07.2020 tarihinde başvurusunun yapıldığını, müvekkiline ait …“…” ibareli marka başvurusunun davalı şirketin … sayılı markasını gerekçe göstererek dosyaladığı itiraz üzerine 05. sınıf bakımından reddedildiğini, davalı şirketin marka stoğu yapmak suretiyle müvekkilinin başvurusuna engel olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunu, 5 yıldan uzun süredir tescilli olan markaların son 5 yıldır ciddi ve markasal kullanıma konu olmalarının gerektiğini, davalı tarafın dava konusu …sayılı markayı tescilli olduğu emtialar yönünden kullanma yükümlülüğünü yerine getirmediğinden, dava konusu … sayılı markanın iptalinin gerektiğini, davalının tescil tarihinden itibaren dava konusu markayı elinde bulundurarak marka üzerinde tekel hakkı yarattığını, kullanmadığı marka yönünden üçüncü şahısların tasarruflarının önüne geçtiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/11-659 Esas-2011/47 Karar ve 09.02.2011 tarihli kararına göre davalı yanın …sayı ile haksız olarak elinde bulundurduğu markanın iptaline karar verilmesinin gerektiğini, davalı şirketin dava konusu … sayılı markayı kullanma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, sicilde markayı işgal ettiğini, müvekkil şirketin tescil sahibi olmasının önüne geçtiğini, dava konusu edilen … sayılı markanın davalıya ait 1994 yılında tescil edilen ….sayılı markanın aynısı olduğunu, bir tekrar markası ve yineleme markası olduğunu, davalının kullanmadığı bir marka yönünden 2017 tarihli başvuruyu yapmasında hiçbir hukuki yararının bulunmadığını, esasen bu başvurunun 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile ilk defa uygulanmaya başlayan “kullanım ispatı” müessesini dolanmak amacıyla yapılmış kötü niyetli bir başvuru olduğunu, davalı şirketin müvekkili tarafından marka başvurusuna konu edilen … sayılı markanın yayımına sadece … sayılı markasını gerekçe göstererek itiraz ettiğini,… sayılı markasını gerekçe olarak göstermediğini, ilgili markanın tescil tarihi üzerinden 5 yıl geçtiğini ve gerekçe olarak gösterilmesi halinde kullanım ispatı talebi ile karşılaşacağını, hükümsüzlük davasına konu ettikleri …sayılı markanın başvuru tarihinin 09/08/2017 olduğunu, 6769 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden 7 ay sonra olduğunu, davalı tarafın önceki tarihli markalarını yeni başvuruya konu ettiğini, esasen davalı şirketin kanununun dolanma amaçlı bu eylemini sadece “…” markası yönünden yapmadığını, önceki tarihli markaların neredeyse tamamının 2017 tarihinden sonra hiçbir değişiklik dahi yapılmadan yeniden başvuruya konu edildiğini, müvekkili şirketin markasının reddedilmesine sebep olan markanın aslında kullanılmayan bir markanın yineleme başvurusu niteliğinde olan bir marka olduğunu, kanunu dolanmak amacıyla alınan bu tescile hukuken bir hak tanınmaması gerektiğini, davalı şirketin kullanmadığı markaları uhdesinde tutmak, marka stoğu yapmak suretiyle, müvekkili gibi birçok kişinin markasını engellemek amacıyla hareket ettiğini, dava konusu markanın da bu amaçla tescil edilmiş markalardan yalnızca biri olduğunu, davalıya ait 1994 tarihli marka hakkında açtıkları “Kullanmama Nedeniyle İptal” davası bakımından markanın kullanılmadığının açıkça ortaya çıkacağını, hükümsüzlük davasına konu edilen markanın da tescile konu edilmediğinin anlaşılacağını, davalı şirketin kullanmadığı bir markayı üçüncü kişilere engel olmak amacıyla yeniden tescil ettirdiğini, bu tescilin kötü niyetin açık bir göstergesi olduğunu, açıklanan gerekçeler çerçevesinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünü talep etme gereğinin hasıl olduğunu beyan ederek dava konusu …ve …sayılı markaların üçüncü kişilere devrinin önlenmesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama giderleri ile hem hükümsüzlük hem iptal davası bakımından ayrı ayrı hükmedilecek vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmaktadır.
Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmadığı gibi dosyaya herhangi bir delil de sunulmamıştır.
TPMK kayıtları dosya içerisine alınmıştır.
Davaya konu … numaralı ”…” ibareli markanın … sınıfta davalı adına tescilli olduğu geçerliliğini koruduğu, yine … numaralı ”…” ibareli markanın … sınıfta davalı adına tescilli olduğu 09/08/2017 tarihinden itibaren 10 yıllık koruma süresi içerinde geçerliliğini sürdürdüğü TPMK nezdinde davalı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.
İş bu dava kullanmama nedeniyle marka iptal ve kötü niyetli tescile dayalı marka hükümsüzlüğüne ilişkindir.
Davalı tarafça dosyaya herhangi bir delil sunulmamıştır.
6100 sayılı HMK’nın “USUL EKONOMİSİ İLKESİ” başlıklı Madde 30-“(1) Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmüne amirdir.
Davalı tarafça delil sunulmamış olması marka iptal yönünden ispat yükünün davalıda olması ve hükümsülük talebinin kötü niyete dayandırıldığı şu hale göre bu tespitin de mahkemece yapılması gerek ve zorunlu olması dikkate alınarak bilirkişi incelemesinin esasa etkili olmayacağına kanaat getirilmiş, usul ekonomisi gözetilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın dosya kapsamı ve mevzuat hükümleri kapsamında gerekli değerlendirme Mahkememizce yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
1-Marka iptale yönelik dava yönünden;
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ‘nın 9/1.maddesinde yer alan “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir 2-Aşağıda belirtilen durumlar da birinci fikra anlamında markayı kullanma kabul edilir: a)Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması. b)Markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarında kullanılması.3- Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir.” şeklindeki düzenleme ile kanun koyucunun Markalar Sicilini kullanılmayan markalardan arındırma amacını güttüğü anlaşılmaktadır.
Aynı şekilde SMK m.26/I-a) hükmü de SMK m.9/I’de belirtilen hallerin bir iptal sebebi olduğunu ortaya koymaktadır.
Marka üzerindeki hakkın kazanılması için sicile tescil edilmesi yeterli olsa da kanun koyucu tescil edilmiş marka ile marka hakkı sahibine sağlanan korumanın devam edebilmesini bazı şartlara bağlamıştır. Bunun arkasında; tescil edilen bir markanın haksız yere sahibinin tekelinde kalmasının engellenmesi, marka sicilinin kullanılmayan markalarla dolu bir ‘çöplük’ haline gelmesini önlemek veya kullanılmayan bir markadan onu kullanmak ve bir değer yaratmak isteyen bir başka kişinin yararlanmasının önünü açmak gibi pek çok ekonomik ve toplumsal nedenler yatmaktadır. Zira marka hakkı sahibine inhisari bir yetki veren ve herkese karşı ileri sürülebilir nitelikte olduğundan kanun koyucu, bu geniş hakkın yanı sıra marka sahibine hakkaniyet ölçüsünde birtakım sorumluluklar da yüklemiştir. Markanın usulünce kullanılması zorunluluğu da bunlardan bir tanesidir.
SMK madde 9’da marka kullanılmama sebebiyle iptali edilebilmesi için haklı bir sebep olmaksızın tescil edildiği mal ve hizmetler bakımından tescil tarihinden itibaren 5 yıl boyunca Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmamış veya kullanımına beş yıl ara verilmiş olması gerektiği düzenlenmiştir. Ciddi biçimde kullanımdan bahsedebilmek için en öncelikli kriter markanın kullanım yoğunluğu ve markadan elde edilen ekonomik yarardır. Markanın sadece birkaç defa ambalajlara basılması veya az sayıda bastırılan broşürlerde kullanılması gibi kullanım süresi ve etkisi sınırlı, hatta göstermelik denebilecek kullanımlar SMK md.9 anlamında ciddi kullanım teşkil etmez. Markanın ciddi kullanımı belirlenirken markanın kullanım şekli, kapsamı, süresi gibi objektif kriterlerden hareket edilmelidir. Marka sahibi markasını aynı mal veya hizmeti üreten teşebbüslerin oluşturduğu piyasada farklı bir yer edinmek veya yeni bir mal veya hizmet piyasası oluşturmak biçimde kullanmışsa ciddi bir kullanımdan söz edilebilir.
Dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık ciddi kullanımlar SMK m.9 anlamında marka hakkının muhafazasını sağlayacaktır. Aksi halde markanın dava konusu emtia bakımından iptali talep edilebilecektir. Bu çerçevede DAVALI TARAFIN geriye doğru 5 yıllık sürede ciddi olarak kullandığını ispatlaması gerekmektedir.
Dosya içeriği dikkate alındığında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ‘nın 9 ile getirilen marka iptaline ilişkin düzenleme ile, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 42/1-c ve 14.maddesinin AYM’nin iptal kararı ile oluşan boşluğun ne şekilde doldurulması gerektiği üzerinde durulması gerekmektedir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ‘nın 9 kullanmamaya dayalı marka iptaline ilişkin olup anılan yasal düzenlemeden önce, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 42/1-c ve 14.maddesinde de en az beş yıldır kullanılmayan markaların, hükümsüzlük/iptal davaları ile sona erdirilmesinin hedeflendiği anlaşılmaktadır. Mülga 556 sayılı Marka KHK henüz yürürlükte iken, 42/1-c maddesinin AYM’nin 09.04.2014 ve 2013/147-2014/75 sayılı, 14.maddesinin ise 14.12.2016 tarih ve 2016/148 – 189 sayılı kararıyla iptal edildiği, ikincisinin Resmi Gazete’de yayın tarihinin 06.01.2017 olduğu ve bu tarih itibariyle kullanmama nedeniyle hükümsüzlük/iptal davalarına ilişkin mülga KHK’da yer alan yasal dayanak ortadan kalkmış ise de markanın son beş yıllık süre içerisinde kullanılmaması bu tarihten önce TBMM tarafından kabul edilen 22.12.2016 tarihli 6769 sayılı SMK’nın 9, 19, 25, 26 ve 27.maddelerinde, iptal ve def’i sebebi olarak kabul edildiği anlaşılmıştır.
Kural olarak kanunlar geriye yürümez ve ileriye etkili olarak sonuç doğurur ise de, TBMM’nin geçmişe etkili olacak şekilde kanun çıkarmasına da bir engel bulunmamaktadır. Her ne kadar 6769 sayılı SMK’da kullanmama nedeniyle iptal ve def’i haklarını düzenleyen Kanun maddelerinin yürürlük tarihi konusunda özel bir düzenleme yapılmadığı için Resmi Gazetede yayını tarihi itibariyle yürürlüğe girdiği anlaşılmakta ise de, Kanunun Resmi Gazetede yayın tarihinin 10.01.2017, kabul tarihinin ise 22.12.2016 olduğu dikkate alındığında, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 14.maddesinin iptaline dair AYM kararının 06.01.2017 tarihinde R.G.’de yayınlanması ve bu tarihte yürürlüğe girmesi nedeniyle, 14.maddenin bu tarihe kadar hukuki varlığını sürdürüyor olması karşısında, SMK’nin kabul tarihi konusunda kanun koyucunun iradesi 22.16.2016 tarihinde ortaya çıktığından, Kanun Koyucunun asıl amacının geçmişe etkili olacak şekilde kullanmama sebebiyle markanın iptalini öngördüğünün kabulünün gerektiği, Kanunun kabulünden sonra ve henüz yürürlüğe girmesinden önce, yürürlük konusunda öngörülemeyen AYM kararı ile ortaya çıkan kanun boşluğunun bu şekilde doldurulması gerektiği (Numan Sabit SÖNMEZ,” 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununa Göre Markanın Kullanılmaması Neticesinde Ortaya Çıkan Sonuçlar” İHFM,S.76(1), s.283 vd., erişim: https: //dergipark. Org. Tr/download /article-file / 545172), sonuç olarak 6769 sayılı SMK’nın yürürlük tarihinden önceki dönemi de kapsayacak şekilde kullanmamaya dayalı iptal şartlarının değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14/06/2019 T. 2019/1765 E. 2019/4421 K sayılı kararı)
Kullanılmama nedeniyle bir markanın iptal edilebilmesi için kullanılmamanın haklı bir sebebe dayanması gerekmektedir. Bu noktada ispat yükü davalı taraftadır.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde ispat yükü altındaki davalının usulüne uygun tebliğe rağmen adına tescilli … nolu ”…” ibareli markanın kullanımına yönelik dosyaya herhangi bir delil sunmadığı anlaşılmakla davacının sübut bulan davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
2-Marka hükümsüzlük talepleri yönünden;
Davacı davalı adına tescilli … nolu ”…” ibareli markanın kanunu dolanmak amaçlı olarak tescil olunduğunu, marka yedeklemesi yapıldığını kötü niyetli olarak tescil olunduğunu ileri sürmüştür.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte dan 6769 sayılı SMK’nın 4/1 maddesi uyarınca Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
6769 sayılı SMK’nın 25. Maddesine göre 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
“Marka tescilinde mutlak ret nedenleri” Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez: …. d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler…
(2) Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.” hükümlerine amirdir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri” başlıklı Madde 6- (1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir….(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” hükümlerine amirdir.
Kötü niyetli tescil iddiasının değerlendirmesi:
Kötü niyetli marka tescili 556 S. KHK’da bir hükümsüzlük nedeni olarak sayılmamış olmasına rağmen, doktrinde bir kısım yazarlar tarafından bu durum da hükümsüzlük nedeni olarak savunulmuş, nihayet SMK 6/9 maddesinde kötü niyetli tescil bir tescil engeli olarak yasal mevzuattaki yerini almıştır. Yargıtay HGK, 16.07.2008 tarih ve 2008/11-501- E., 2008/507 K. Sayılı kararı ile tescilde kötü niyetliliği markanın hükümsüzlüğüne yol açacağı yönünde içtihat oluşturmuştur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de sonradan vermiş olduğu kararlarda bu hususu dikkate almıştır.
Bir markanın kötüniyetle tescil ettirildiğinden söz edebilmek için, o markanın tescil ettirilmesinin altında başkasına ait olduğunu bildiği bir markayı haksız olarak sahiplenme, başkasına ait markanın tanınmışlığından ve itibarından haksız olarak yararlanma, başkasının markasının piyasaya girmesini engelleme, tescil ettirilen markayı gelecekte gerçek hak sahibine markadan doğan hakları kullanmakla tehdit ederek satma amacı gibi dürüstlük kuralı (MK m d. 2) ile bağdaşmayan kanıtlanabilir niyetlerin yatması gerekir.
Yine bu konuda Yargıtay HGK 2013/1831 E., 2015/1198 K sayılı 15.04.2015 tarihli emsal kararlarında, “…556 sayılı KHK’nın 35/l.maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nın amacına uygundur. Çünkü, KHK’nîn 35/1. Ve 42/l-(a) maddelerindeki düzenlemelerde, esasen MK’nun 2.maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri gözönüne alınarak açıkça kütü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nın 42.maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nun 2.maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nın ruhuna da uygundur. … marka Hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil nedeniyle sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli tescil olarak kabul edilmektedir.
Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin iyi niyet iddiasında bulunamayacağına da şüphe yoktur (TMK. m. 2).
Somut olaya dönüldüğünde; Davalının aynı dava kapsamında açılan … nolu ”…” ibareli markanın kullanımına ilişkin dosyaya herhangi bir delil sunmadığı, dava dilekçesi ekinde davalı şirketin birçok markayı SMK yürürlüğü sonrası yeniden tescil aldığı, davaya konu … nolu ”…” ibareli markanında kullanılmayan marka ibaresini aynen içerdiği, davalının kullanmadığı markayı yeni bir tescilmiş gibi TPMK nezdinde marka korunmasından faydalanmaya çalıştığı yine kullanmamaya dayalı iptal sürecinden kurtulmayı amaçladığına kanaat getirilerek davacının kötü niyet iddialarının sübut bulduğuna kanaat getirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, TPMK kayıtları, izahı yapılan mevzuat gerekçelerle davanın kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
-Davalı adına tescilli … nolu ”…” ibareli markanın kullanmama sebebi ile iptaline, sicilden terkinine,
-Davalı adına tescilli … nolu ”…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 80,70 TL karar harcından peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 127,10 TL harç (PH+BH+VH) ve 105,00 TL bilirkişi + posta masrafı olmak üzere toplam 232,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul olunan marka iptal talebi yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul olunan marka hükümsüzlük talebi yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/06/2022

Katip
¸

Hakim
¸