Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/360 E. 2022/61 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/340 Esas
KARAR NO : 2022/54

DAVA : Marka (Manevi Tazminat İstemli)
DAVA TARİHİ : 26/09/2013
KARAR TARİHİ : 17/02/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Manevi Tazminat İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Müvekkiline ait … markasının davalı tarafça … adlı ürünlerde haksız olarak kullanıldığını, kullanıcıların … markasına duydukları güvenin sarsıldığını, tüketici nezdinde sarsılan itibar nedeniyle müvekkilinin manevi zararının söz konusu olduğunu, marka kullanımına ilişkin kullanım ücreti nedeniyle maddi zarara da uğradığını beyan ederek tecavüzün durdurulmasını, 25.000 TL manevi, 5.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilleri ayrı ayrı cevap dilekçesi sunmuş olup, davalı vekili avukat … tarafından verilmiş olan cevap dilekçesinde özetle; davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini, müvekkilinin söz konusu ürünün üreticisi ve piyasaya sürücüsünün olmadığını, müvekkilinin tescile ilişkin durumu bilmesinin mümkün olmayacağını, karşı tarafın söz konusu olayda herhangi bir maddi kaybının olmadığını, müvekkilinin bu ürünü uzun zamandır kullanmadığını, marka hakkına tecavüzden bahsedilmesinin kabul edilemeyeceğini, davacının manevi tazminat talebinin kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin kusurlu olmadığını, zarar verme kastı taşımadığını, davacının maddi ve manevi zararının bulunmadığı savunularak davanın reddini talep ettiği, yine davalı vekili … tarafından verilmiş olan cevap dilekçesinde özetle; söz konusu huzurdaki davanın muhatabının müvekkil davalı olmadığını, davaya konu ürünlerin … şirketi tarafından müvekkiline satıldığını, davacı yanın huzurdaki davayı müvekkiline açmasının tek dayanağının müvekkili davalı tarafından açıklamasında … yazan bir ürün faturası olduğunu, müvekkili tarafından … markalı ürünlerin hiçbirinde … logo ve ambleminin kullanılmadığını, müvekkili hakkında tazminata hükmolunamayacağını, müvekkilinin bu malları kendi alacağına karşılık aldığını ve bu mallar üzerinde … marka ve logosunun bulunmadığını, bu ürünler ile ilgili muhatabın … SAN. TİC. LTD. ŞTİ. isimli firma olduğunu, bu firma hakkında ceza davası ve hukuk davasına rastlanılmadığını, davacı kurumun talep etmiş olduğu tazminat miktarlarının ayrıca somut olaya göre fahiş olduğunu, davacı yanın tek delilinin tutanak, aynı kişilerin çektiği bir kısım fotoğraflar ve müvekkilinden alınan fatura olduğunu, … kullanımının olduğu iddia olunan ürünlerin müvekkilinden temin edildiğine dair bir kayıt ve delil yer almadığını, … markalı ürünlerin müvekkilinin sürekli üretip satmış olduğu ürünlerden olmadığını, bu ürünlerde de hiçbir suret ile … marka ve logolarının yer almadığını, … logosu içerdiği anlaşılan ürünlerin müvekkilinden temin edilmediğini, davacı yanın dosyada yer alan iç yazışmasının da bu hususu doğruladığını, mevcut iç yazışmada bu ürünlerin … SAN. TİC. LTD. ŞTİ. İsimli firmadan temin edildiğini savunarak davanın reddini talep ettikleri anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin davaya konu ürünleri fatura karşılığı sattığını, bu durumun 15/09/2011 tarihli fatura ile sabit olduğunu, davalı şirketin davaya konu kullanılmış olan ürünleri sattığının ortada olduğunu, davalı tarafın husumet itirazlarının reddinin gerektiğini, davalı şirket tarafından fatura ile satılan “…” markalı ürünlerde müvekkiline ait … markasının haksız ve sözleşmesiz olarak kullanılmış olduğunun açıkça ortada olduğunu, müvekkiline ait … markasının kullanılabilmesi için müvekkili kurum ile marka kullanılmasına dair sözleşme yapılmasının gerektiğini, haksız marka kullanımının gerçekleşmesi için de müvekkiline ait markanın haksız ve sözleşmesiz kullanılmasının yeterli olacağını, davalı şirketin satışa sunmuş olduğu ürünler ile tüketiciyi yanıltarak satmış olduğu ürünlerin … standartlarına uygunmuş gibi göstermiş olduğunu, davalı şirketin iyi niyetli olduğundan bahsedilemeyeceğini, müvekkili kurumun … markasının haksız ve sözleşmesiz olarak kullanılması ile sözleşme gelirinden mahrum kalmasının yanında aynı zamanda itibarının zedelenmesinden dolayı manevi zarara da uğradığını, talep etmiş oldukları maddi ve manevi tazminat miktarlarının müvekkilinin Ürün Belgelendirme Yönergesinde yer alan ilgili maddeler uyarınca talep edildiğini, davalı tarafın gerçeği yansıtmayan beyanlarının tümünün reddinin gerektiğini beyan ederek davanın kabulü ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmaktadır.
(Kapatılan) 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin yapılan yargılaması sonucunda verilen 30/12/2014 Tarih 2013/216 Esas, 2014/293 Karar sayılı kararı ile; “Davanın kısmen kabulüne, davacıya ait … markasını taşıyan dava konusu kablolar nedeniyle davalının davacıya ait marka hakkına tecavüzünün durdurulmasına, takdiren 2.500 TL maddi, 3.500 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine…” olarak karar verilmiş, işbu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07/12/2015 Tarih, 2015/5764 Esas ve 2015/13079 Karar sayılı ilamı ile;”…Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; ihlal tarihinde yürürlükte bulunan Ürün Belgelendirme Yönergesi hükümleri dikkate alınarak maddi tazminat hesabı yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken ihlal tarihinden sonra yürürlüğe giren Ürün Belgelendirme Yönergesi’ne göre ihlale konu marka kullanımından doğan zarar ve yoksun kalınan gelirin hesaplandığı bilirkişi raporu hükme esas alınarak maddi tazminat miktarının belirlenmesi, ayrıca, davacı, dava dilekçesinde markaya tecavüzün durdurulmasını, maddi ve manevi tazminatın tahsilini istemiş olup mahkemece markaya tecavüzün durdurulmasına karar verildiği, bu durumda markaya tecavüzün önlenmesi kararı yönünden de davacı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken sadece hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarına ilişkin olarak davacı yararına vekalet ücretine hükmolunmasının doğru olmadığı, gerekçeleriyle BOZULMASINA..” karar verilmiş olup, (Kapatılan) 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/49 Esasına kaydı yapılarak, 2016/49 Esası üzerinden yapılan yargılama sonucunda verilen 12/04/2016 Tarih 2016/49 Esas, 2016/65 Karar sayılı kararı ile bu defa; “Mahkememizce verilmiş olan 30/12/2014 tarih ve 2013/216 Esas, 2014/293 Karar sayılı önceki kararda kısmen direnilmesine, Davanın kısmen kabulüne, davacıya ait … markasını taşıyan dava konusu kablolar nedeniyle davalının davacıya ait marka hakkına tecavüzünün durdurulmasına, takdiren 2.500 TL maddi, 3.500 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine…” olarak karar verilmiş, işbu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay HGK’nun 01/07/2021 Tarih, 2018/11-503 Esas ve 2021/897 Karar sayılı ilamı ile;”… 132 sayılı … Kuruluş Kanunu’nun 14. maddesinin yönetim kuruluna verdiği yetkiyle çıkarılan … Ürün Belgelendirme Yönergesi, hem Kanun’un ilgili maddesi hem de Yönerge’nin maddeleri gözetildiğinde Enstitü’nün kendi iç ilişkisine yönelik düzenleme niteliğindedir. Bu kapsamda … Ürün Belgelendirme Yönergesi’nin 10.5 maddesi, Enstitü’nün kendi bünyesinde yer alan Hukuk Müşavirliği’ne markaya tecavüz hâlinde talep edilecek maddi ve manevi tazminatın nasıl belirleneceğini gösteren talimatı içermektedir. Bu itibarla … Ürün Belgelendirme Yönergesi’nin 10.5 maddesinde yer alan maddi ve manevi tazminatı belirleme yönteminin mahkemeyi bağlaması söz konusu olamaz. Bununla birlikte yukarıda da bahsedildiği üzere … markasının garanti markası niteliği bulunduğu ve bu hususun başlı başına bir çekim gücü olduğu, ayrıca … markasının kullanılmasının ürünün satışında ekonomik bakımdan önemli bir katkısının bulunduğu hususları gözetildiğinde 556 sayılı KHK’nin 66/2 maddesi gereğince belirlenen tazminatın aynı KHK’nin 66/3 ve 67. maddeleri gereğince artırılması gerekmektedir. Bu itibarla mahkemece, özellikle … garanti markasının izinsiz kullanılmasının, ürünün (mal veya hizmet) sağlık ve kalite açısından Türk Standartlarına uygun olduğu noktasında tüketiciyi yanıltma kastı içerdiği hususu da gözetilerek 556 sayılı KHK’nin 66/2 maddesi gereğince belirlenen tazminatın, genel hüküm niteliğindeki TMK’nin 4. maddesi ile TBK’nin 51. maddesinin çizdiği sınırlar dâhilinde artırılması hakkaniyete uygun olacaktır.” gerekçesiyle ..Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA…” karar verilmiş olup mahkememiz işbu esasına kaydı yapılmıştır.
İş bu dava markaya tecavüzün tespiti durdurulması önlenmesi maddi ve manevi tazminat ilişkindir.
HGK kararında da üzerinde durulduğu üzere dava tarihinde yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (556 sayılı KHK) ile markaya tecavüz hâlinde oluşan zararın tazminine yönelik üç çeşit tazminat davası öngörülmüştür. Bunlar maddi ve manevi tazminat ile itibar tazminatıdır.
556 sayılı KHK’nin 62/1-b maddesi gereğince, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, mahkemeden, şartları varsa maddi zararının tazminini talep edebilir. 556 sayılı KHK’nin 64. maddesinde ise “tazminat” kenar başlığı altında haksız fiile özgü terimlere yer verilerek maddi tazminat ayrıca düzenlenmiştir. Esasında her iki maddede düzenlenen maddi tazminat davası aynı olup, 556 sayılı KHK’nin 62/1-b maddesi genel nitelikte düzenleme içerirken aynı KHK’nin 64. maddesinde yaygın bir ihlal hâli olan “taklit” olgusu ayrıca düzenlenmiştir.
556 sayılı KHK’nin 66/1 maddesi gereğince, marka sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybın değerini değil, ayrıca marka hakkına tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsamaktadır. Buna göre “maddi zarar” iki kalemden oluşmakta olup, hem meydana gelen “fiili kaybı” hem de marka hakkı sahibinin tecavüz dolayısıyla “yoksun kaldığı kazancı” içermektedir. Kural olarak miktarı zarar gören tarafından ispatlanmak şartıyla her iki maddi zarar kaleminin de tazmini talep olunabilir (Karan, Hakan/Kılıç Mehmet: Markaların Korunması 556 Sayılı KHK Şerhi, Ankara, 2004, s. 520).
Fiili kayıp, marka hakkına tecavüz nedeniyle marka sahibinin mal varlığında meydana gelen net azalmayı ifade eder. Mal varlığındaki azalma aktifin azalması şeklinde olabileceği gibi pasifin artması suretiyle de gerçekleşebilir. Fiili kaybın ne şekilde hesaplanacağı madde metninde açıkça yer almamaktadır. Ancak “fiili kaybın” değerinin belirlenmesinde genel hüküm olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 51 ve 52. maddeleri kıyas yoluyla uygulanır. Mahkeme bu hükümler gereğince tazminatı tayin eder (Tekinalp, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, 2012, s. 501). Fiili kayıp kalemlerine örnek olarak; marka hakkına tecavüzün önlenmesi için yapılan masraflar, dava masrafları, mal veya hizmet pazarında pazar kaybı, yatırımların bu süreçte boşa gitmesi, istihdam edilenlere bu süreçte ödenen fazla paralar ile bunun telafi edilmesi için yapılan masraflar (promosyon, kalıp ve ambalaj değiştirme, imaj yenileme, imajı hatırlatma, karışıklığı kaldırma masrafları vs.) gösterilebilir.
Marka hakkına tecavüz edilen hak sahibinin zararı, yalnızca fiili kaybın değeri ile sınırlı olmayıp tecavüz nedeniyle yoksun kalınan kazancı da kapsamaktadır. Yoksun kalınan kazanç, marka hakkına tecavüz edilmesi dolayısıyla malvarlığında kesin olarak ya da büyük ihtimalle gerçekleşecek artışın kısmen veya tamamen önlenmesi, yitirilmesi olarak tanımlanabilir. Yoksun kalınan kazançta, fiili zarardan farklı olarak malvarlığının aktifinde bir azalma veya pasifinde bir artış değil; marka hakkına tecavüz edilmeseydi, ileride markanın kullanılmasıyla elde edilecek kazancın belirlenmesi ile somutlaşacak bir miktar bulunmaktadır (Çolak, Uğur: Türk Marka Hukuku, İstanbul, 2018, s. 775).
Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında somut ve net olarak ispat edilebilecek bir zarar bulunmamakta, markaya tecavüz fiilinin geleceğe dönük muhtemel etkisi saptanmaktadır. Nitekim tecavüzün etkisiyle marka değerinde azalma oluştuğunda, bu durum kendi içerisinde ileriye dönük sonuçları da barındırmaktadır. Hâli hazır sonuçlar zaten fiili zarar kapsamında istenebilirken ileriye dönük muhtemel etkiler ise yoksun kalınan kazanç olarak talep edilecektir.
Yoksun kalınan kazancın nasıl hesaplanacağı ise 556 sayılı KHK’nin 66/2 maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde; “Yoksun kalınan kazanç, zarar gören marka sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden birine göre hesap edilir:
a) Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre,
b) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre,
c) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeline göre” hükmünü haizdir. Buna göre marka hakkı sahibinin uğradığı maddi zararın ikinci kalemi olan “yoksun kalınan kazanç”ın hesaplanabilmesi için üç usul öngörülmüştür. Marka hakkı sahibi yoksun kalınan kazanç istemi yanında ayrıca hesaplama usulü olarak bunlardan birini seçmek zorundadır. Başka bir deyişle maddede yer alan hesaplama usulleri dışında hesaplama yapılamayacaktır (Tekinalp, s. 501).
Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında yararlanılabilecek üçüncü yöntem 556 sayılı KHK’nin 66/2-c maddesinde belirtilen “lisans örneksemesi” yöntemidir. Bu yönteme göre, marka sahibi yoksun kalınan kazancın; “marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeline göre” hesaplanmasını isteyebilir. Marka lisanslarının bir piyasası olmadığından lisans bedeli, objektif olarak her bir somut durum ve şart dikkate alınarak emsal lisans bedelleri araştırılıp kıyaslanarak belirlenmelidir. Ayrıca markanın tanınmışlığı, lisansın münhasır olup olmaması gibi etkenler de lisans bedelinin belirlenmesinde hesaba katılır.
Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında hangi hesaplama yöntemi seçilirse seçilsin 556 sayılı KHK’nin 66/3 maddesinde yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında etki edecek diğer unsurlar düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler göz önünde tutulur. Böylece markanın tanınmışlık derecesi, markayı taşıyan malların ve/veya hizmetlerin piyasadaki pazar payı gibi hususlarda dikkate alınmalıdır.
556 sayılı KHK’nin 67. maddesinde ise 66/2 maddesindeki yöntemlerden birisi kullanılarak belirlenmiş yoksun kalınan kazancın artırılması düzenlenmiştir. Buna göre, mahkeme, ürünün satışında markanın ekonomik bakımdan önemli bir katkısının bulunduğu kanaatine vardığı takdirde, kazancın hesaplanmasında makul bir payın daha eklenmesine karar verir. Markanın ilgili ürüne ekonomik bakımdan önemli bir katkısının olduğunun kabul edilebilmesi için, ilgili ürüne olan talebin oluşmasında markanın belirleyici etken olduğunun anlaşılmış olması gerekir (556 sayılı KHK, m. 67).
556 sayılı KHK’nin 66/3 maddesinde markanın ekonomik öneminin yoksun kalınan kazanca dayalı tazminatın hesaplanmasında etken olacağı düzenlenmiş; aynı KHK’nin 67. maddesinde ise bu durum daha ileri götürülerek markanın başlı başına bir çekim gücü olduğu hâllerde 556 sayılı KHK’nin 66/2 maddesi gereğince hesaplanan tazminata makul bir ek yapılacağı öngörülmüştür.
Özellikle garanti markalarında bu çekim gücünün olduğu ve bu markalara tecavüz hâlinde 556 sayılı KHK’nin 67. maddesi gereğince tazminata ek yapılması gerektiği şüphesizdir. Ancak tazminata makul olarak yapılacak artırım miktarı, kesin olarak öngörülebilecek bir miktar olmadığından, genel hüküm niteliğindeki Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 4. maddesi ile TBK’nin 51. maddesinin çizdiği sınırlar dahilinde belirlenmesi gerekir.
Garanti markası 556 sayılı KHK’nın 54. maddesinde; “Garanti markası, marka sahibinin kontrolü altında birçok işletme tarafından o işletmelerin ortak özelliklerini, üretim usullerini, coğrafi menşelerini ve kalitesini garanti etmeye yarayan işarettir.” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre, garanti markası, marka sahibinin kontrolü altında birçok işletme tarafından o işletmelerin ortak özelliklerini, üretim usullerini, coğrafî menşelerini ve kalitesini garanti etmektedir. Gerçekten de garanti markaları menşe göstermesi mutlaka gerekmeyen işaretler olarak, tüketicilere karşı kendilerine hitaben piyasaya sürülen ürünlerin belirlenen özelliklere sahip oldukları yönünde garanti verme işlevi taşımaktadır. Böylece garanti markasının yer aldığı mal veya hizmetlerin, hazırlanan standartlar çerçevesinde belirlenen özellikleri taşıdığı hususu … markası sahibi tarafından tüketicilere karşı hukuken garanti edilmektedir.
… markaları genellikle ulusal veya uluslararası endüstriyel standart veya belgelendirme kuruluşları tarafından tescil edilerek kullanım şartlarını karşılayan işletmelere kullandırılmaktadır. Bu husus tanımda geçen “marka sahibinin kontrolü altında” ifadesinden anlaşılmakta olup garanti markasının çeşitli işletmeler tarafından kullanılması, marka sahibinin kontrolü altında gerçekleşmektedir. Kontrol olgusu, işletme sahibine garanti markasını kullanma yetkisi tanınması ile başlamakta ve kullanımın ilgili teknik yönetmeliğe göre gerçekleşmesi konusunda garanti markası sahibinin haiz olduğu yetkileri ifade etmektedir (Bozgeyik, Hayri: Garanti Markasının Marka Hukukundaki Yeri ve Benzer Kavramlarla İlişkisi, İÜHFM C. LXXI, 2013, S. 2, s. 92).
… markası doğrudan mal ve hizmetlerin ayırt edilmesi işlevi görmemekte, bu nedenle farklı mal ve hizmet markaları ile birlikte kullanılmakta ve bu markaların tanınmasında, tutulmasında ve ayırt edicilik özelliğinin güçlenmesinde etkili olmaktadır. Bu itibarla garanti markasının asıl marka ile kullanılması durumunda asıl marka sahibinin işletmesinden kaynaklanan ve asıl markanın kendi işlevi doğrultusunda gösterdiği özelliklerin yanı sıra garanti markasında sembolleşen diğer özelliklerin de üründe yer aldığı tüketicilere açıklanmaktadır. … markasının sahibi, bir mal veya hizmetin özelliklerini garanti altına alan gerçek ve tüzel kişidir. Uygulamada garanti markasının sahibinin çoğunlukla resmî veya özel meslek kuruluşu olduğu görülmektedir.
Bir ürünün (mal veya hizmet) dünya çapında veya bölgesel nitelikte birçok kuruluş tarafından belirlenen, yayımlanan, belgelendirilen ve yönetilen standartlara uygun olduğunu belgelendiren ve ürün üzerinde yer alan işaretler de garanti markası niteliğindedir. Standartlar, mal ve hizmetlerde kalite, güvenlik, güvenilirlik, verimlilik ve uyumluluğun sağlanması amacıyla kabul edilmiş özellikler olup bunların kabul edilmemesi ve uygulanmaması, mal ve hizmetlerde kalite düşüklüğüne, güvensizliğe, emniyetsizliğe, tehlikeye, verimsizliğe ve bunlar arasında uyum zorluklarına yol açabilmektedir.
Standart kuruluşları, bu işaretlerin, mal ve hizmet üreten işletmeler tarafından kullanılması amacıyla sertifikasyon hizmeti yürütmektedir. Uygulamada işletmeler, standart kuruluşlarından sertifikasyon hizmeti alarak, mal ve hizmetlerinin ilgili standartlara uygunluğuna ilişkin işaretleri kullanma yetkisi elde etmektedir. Bu işaretler, mal ve hizmetin standart kuruluşu tarafından belirlenen ve yayınlanan standartlara uygun olduğunu ve işaretin kullanılması konusunda standart kuruluşu ile işletme arasında bir belgelendirme anlaşmasının yapılmış olduğunu ifade etmektedir. Örneğin …, 132 sayılı … Kuruluş Kanunu’nun 1. maddesi gereğince gönüllü veya zorunlu olarak uygulanacak çeşitli standartları belirlemek ve yayınlamak amacıyla kurulmuş olduğu; Enstitü’nün markasının … ibaresinde oluştuğu, bu markanın çeşitli şekillerde gösterileceği ve Enstitü’nün izni olmaksızın bu markanın hiçbir şekil ve şart altında kullanılamayacağı düzenlenmiştir. Anılan Kanun ile Enstitü’ye her türlü madde ve mamuller ile ilgili usul ve hizmet standartları yapmak, özel ve resmî sektörün isteği üzerine standartları ve projeleri hazırlamak, mütalaa vermek, standartları konusunda her türlü ilmî ve teknik inceleme araştırmalarda bulunmak görevleri verilmiştir. … garanti markasını almak üreticiler için zorunlu olmamakla beraber, bu markayı mamullerinde kullanmak isteyenler, davacı Enstitü’ye başvurarak tahlil ve kontrol ücreti ödemek, madde ve mamullerin Enstitü tarafından belirlenmiş Türk Standartlarına uygunluğunu tespit ettirip aidatları, teminatları ve ayrıca tarifeye göre hesaplanacak primi ödeyerek sözleşme yapmak zorundadır. Enstitü’nün izni olmadan … markasının ürünlerde kullanımı hâlinde, ürünün kalite ve diğer özelliklerinin Türk Standartlarına uygun olduğu ve bu kapsamda ürünün Enstitü tarafından denetlendiği noktasında tüketicinin yanıltılması söz konusu olmaktadır.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı tarafından satışı yapılan “…” markalı ürünler üzerinde ayrıca davacıya ait “…” garanti markasının izinsiz olarak kullanıldığı, bu durumun 556 sayılı KHK’nin 61. maddesi gereğince davacının marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Davalının bu eylemi nedeniyle davacı vekili tarafından eldeki davada … markasının yıllık kullanım bedelinin (lisans bedeli) … Ürün Belgelendirme Yönergesi gereğince iki katının maddi tazminat olarak talep edildiği görülmektedir.
Olay ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 132 sayılı … Kuruluş Kanunu’nun 14. maddesi; “…nün toplanma esas ve usulleri, yönetimi, denetlenmesi, organlarının kuruluş, görev, yetki ve çalışma usulleri ile organ ve üyelerinin görev süreleri, bütçelerinin düzenlenmesi, gelirlerinin toplanması ve sarf şekilleri ile bu kanunun uygulanmasını ilgilendiren sair konular … Yönetim Kurulunca kabul edilecek yönetmeliklerde belirtilir.” hükmünü haizdir. Bu kapsamda olay ve dava tarihi itibariyle davacı Enstitü’nün yönetim kurulu tarafından çıkartılan … Ürün Belgelendirme Yönergesi’nin “… Marka/Markalarının Sözleşme Akdedilmeksizin Kullanılması” başlıklı 10.5 maddesi; “… marka/markalarını sözleşme akdetmeksizin kullanan ya da sözleşmesi herhangi bir nedenle sona erdiği halde … marka/markalarını ve/veya belgelerini kullananlar aleyhine; sözleşme akdetmeyerek Enstitü’yü zarara sokmaları sebebiyle Ürün Belgelendirme Merkezi tarafından tüm ilgili dokümanlar Hukuk Müşavirliği’ne bildirilir. Hukuk Müşavirliği’nce ürünle ilgili bir yıllık emsal belge kullanma tavan ücreti tutarının iki katından az olmamak üzere maddi tazminat, kamuoyunu yanıltmak ve haksız rekabete sebep olmak yoluyla Enstitü’yü kamu ve tüketici nezdinde güven kaybına uğratmaktan dolayı talep edilen maddi tazminatın beş katından az olmamak üzere de ek (manevi) tazminat talebi ile hukuki işlemler başlatılır.” şeklinde düzenleme içerdiği anlaşılmıştır.
132 sayılı … Kuruluş Kanunu’nun 14. maddesinin yönetim kuruluna verdiği yetkiyle çıkarılan … Ürün Belgelendirme Yönergesi, hem Kanun’un ilgili maddesi hem de Yönerge’nin maddeleri gözetildiğinde Enstitü’nün kendi iç ilişkisine yönelik düzenleme niteliğinde olduğu, bu kapsamda … Ürün Belgelendirme Yönergesi’nin 10.5 maddesi, Enstitü’nün kendi bünyesinde yer alan Hukuk Müşavirliği’ne markaya tecavüz hâlinde talep edilecek maddi ve manevi tazminatın nasıl belirleneceğini gösteren talimatı içerdiği, bu itibarla … Ürün Belgelendirme Yönergesi’nin 10.5 maddesinde yer alan maddi ve manevi tazminatı belirleme yönteminin mahkemeyi bağlamasının söz konusu olmadığı HGK kararında da açıkça belirtilmiştir.
… markasının garanti markası niteliği bulunduğu ve bu hususun başlı başına bir çekim gücü olduğu, ayrıca … markasının kullanılmasının ürünün satışında ekonomik bakımdan önemli bir katkısının bulunduğu hususları gözetildiğinde 556 sayılı KHK’nin 66/2 maddesi gereğince belirlenen tazminatın aynı KHK’nin 66/3 ve 67. maddeleri gereğince artırılması gerektiği, özellikle … garanti markasının izinsiz kullanılmasının, ürünün (mal veya hizmet) sağlık ve kalite açısından Türk Standartlarına uygun olduğu noktasında tüketiciyi yanıltma kastı içerdiği gözetildiğinde 556 sayılı KHK’nin 66/2 maddesi gereğince belirlenen tazminatın, genel hüküm niteliğindeki TMK’nin 4. maddesi ile TBK’nin 51. maddesinin çizdiği sınırlar dâhilinde artırılması hakkaniyete uygun olacağı dikkate alındığında 2011 yılı itibarı ile bir yıllık emsal belge kullanma bedelinin 2.500 TL olduğu bu miktar üzerinden arttırıma gidilmesi gerektiği sunulan delillerden anlaşılmaktdadır.
Tüm dosya kapsamı sunulan deliller izahı yapılan mevzuat ve HGK kararı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalı tarafından satışı yapılan “…” markalı ürünler üzerinde davacıya ait “…” garanti markasının izinsiz olarak kullanıldığı, bu durumun dava tarihi itibarı ile uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nin 61. maddesi gereğince davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği, tazminat hesaplaması yönünden tecavüz tarihi itibarı ile sunulan emsal nitelikteki lisans ücretleri dikkate alındığında mülga KHK 66/2 kapsamında izinsiz kullanımdan kaynaklı ücretin 2.500,00 TL olduğu izahı yapılan HGK kararı ve yargı uygulamalarımız gereği mülga KHK 66/3 ve 67 maddeleri gereği- davacı markasının garanti markası olmasından kaynaklı olarak markanın başlı başına bir çekim gücü olduğu olduğunun izahtan vareste olduğu- davacı markası ve davalı kullanım durumu gözetilerek takdiren 66/2 kapsamında belirlenen miktar 4.000 TL’ye arttırılmış bozma dışında kalan hususlara dokunulmaksızın aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, davacıya ait … markasını taşıyan dava konusu kablolar nedeniyle davalının davacıya ait marka hakkına tecavüzünün durdurulmasına,
2-Takdiren 4.000,00 TL maddi, 3.500,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince 512,32 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret tarifesi gereğince kabul olunan marka hakkına tecavüzün önlenmesi davası yönünden 7.375,00 TL , maddi tazminat yönünden 4.000,00 TL manevi tazminat yönünden 3.500,00 TL olmak üzere toplam 14.875,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü yazılı toplam 935,70 TL yargılama giderinden davadaki kabul red oranına göre takdiren 600,00 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret tarifesi gereğince red olunan maddi tazminat yönünden 1.000,00 TL, manevi tazminat yönünden 3.500,00 TL olmak üzere toplam 4.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan aşağıda dökümü yazılı toplam 138,65 TL yargılama giderinden davadaki kabul red oranına göre takdiren 49,75 TL nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
Taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere karar verildi.17/02/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸