Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/344 E. 2022/219 K. 29.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/344 Esas
KARAR NO : 2022/219

DAVA : MARKANIN İPTALİ VE SİCİLDEN TERKİNİ
DAVA TARİHİ : 15/10/2021
KARAR TARİHİ : 29/11/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli), Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli asıl dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2019 yılından bu yana TPMK nezdinde tescilli olan “…” markasını faaliyet gösterdiği alanda yakaladığı başarıyla tanınır hale getirdiği ve ilgili markanın bir kalite sembolü olduğunu, Müvekkil Şirketi markasını taşıyan… ile vatandaşların tek bir sürüşte 35 km yol gidebildiğini, şehirde trafiğe takılmadan sürüş yaparak bölgenin trafik sorununun çözülmesine katkı sağladığını, Müvekkili Markasının “…” 30.09.2019 tarih ve …sayı ile TPMK nezdinde tescilli olduğunu, tescil tarihinden bu yana aktif olarak kullanıldığını, Markanın tescilli olmasının yanı sıra, tescilden itibaren davacı müvekkilinin markanın gelişmesi için büyük bir emek sarf ettiğini ve bu emeklerinin karşılığı olarak “…” adı verilen elektrikli scooter’ların Türkiye’de yaygın hale gelmesinde önemli bir rol oynadığını, İşbu başarının kamuoyu nezdinde de büyük takdir topladığını ve müvekkilinin markasının aldığı ödüller ve katılınan festivaller neticesinde Türkiye’de tanınır hale geldiğini, davalının TPMK nezdinde…numarası ile tescilli “…” markasını tescil tarihinden itibaren hiçbir şekilde kullanılmadığını, SMK 26.maddeye göre ilgili markanın iptali gerektiğini, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına 5 (beş) yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verildiğini, davalı şirketin “…” markasını …tescil numarası ile TPMK nezdinde tescil ettirmişse de tescil tarihinden itibaren 6,5 yıl geçmesine rağmen marka, davalı tarafından hiçbir mecrada ve özellikle davacı müvekkilin iştigal ettiği alanlarda, kanun hükmündeki ifadesiyle “ciddi biçimde” kullanılmadığını, bu durumda markayı kendi nezdinde tescil ederek ticari hayatına devam eden ve marka değeri yaratmış olan davacı müvekkilinin işbu iptal davasını açmasında hukuki menfaati de bulunduğunu, davalının markasının her ne kadar müvekkili markasından önce tescil edildiğini olsa da tescil edildiği günden bu yana kullanılmadığını, açıklanan nedenlerle iptali talep edilen dava konusu markanın huzurdaki dava sonuçlanıncaya kadar üçüncü kişilere devrinin önlenmesine dair öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu (‘TPMK”) nezdinde 16.05.2015 tarih ve … sayı ile kayıtlı markanın SMK 26.madde kapsamında tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından iptali ile sicilden terkinini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili birleşen … 3. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin …Esas sayılı dosyasında sunduğu ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde özetle; Davalı adına TPMK nezdinde 28.04.2016 tarih ve …numara ile kayıtlı markanın SMK 26.maddesi kapsamında tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından iptali ile sicilden terkinini, iptali talep edilen dava konusu markanın dava sonuçlanıncaya kadar üçüncü kişilere devrinin önlenmesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini ayrıca davalı şirketin benzer saiklerle ve kötü niyetle 28/04/2016 tarih ve …numara ile kayıtlı “…” markasını da TPMK nezdinde tescil ettirdiğini, bir ticari şirketin benzer isimlerde birden fazla markayı seri bir şekilde tescile gerek duymasının ticari hayatın olağan akışına uygun olmayıp, yedekleme ve marka ticareti yapmak amacı olduğunu kanıtlar nitelikte olduğunu, davalı şirketin “…” markasını… tescil numarası ile TPMK nezdinde tescil ettirmişse de tescil tarihinden itibaren 6,5 yıl geçmesine rağmen marka, davalı tarafından hiçbir mecrada ve özellikle davacı müvekkilin iştigal ettiği alanlarda, kanun hükmündeki ifadesiyle “ciddi biçimde” kullanılmadığını, bu durumda markayı kendi nezdinde tescil ederek ticari hayatına devam eden ve marka değeri yaratmış olan davacı müvekkilinin işbu iptal davasını açmasında hukuki menfaati de bulunduğunu, davalının markasının her ne kadar müvekkili markasından önce tescil edildiğini olsa da tescil edildiği günden bu yana kullanılmadığını, açıklanan nedenlerle iptali talep edilen dava konusu markanın huzurdaki dava sonuçlanıncaya kadar üçüncü kişilere devrinin önlenmesine dair öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu (‘TPMK”) nezdinde 28/04/2016 tarih ve … sayı ile kayıtlı markanın SMK 26.madde kapsamında tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından iptali ile sicilden terkinini, söz konusu bu markaya ilişkin açmış oldukları … 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülen … E. sayılı markanın iptali ve hükümsüzlüğü konulu davanın halen derdest olduğunu, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilince birleşen davaya karşı sunulan cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Davacı tarafın markanın tescil tarihi itibariyle kullanılmadığını iddia etmekte ise de “…” markasının fiilen kullanılmaya devam edildiğini, davacı tarafın iddialarının tamamen hukuki mesnetten yoksun olduğunu, “…” markası tescil edildiği günden beri markanın fiili kullanımı devam ettiğini, bu kapsamda markanın tescil edildiği mal veya hizmetler kapsamında markanın ana unsuru değiştirilmeden kullanıldığını, SMK’nın Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 30. maddesinde kullanım ispatına ilişkin kurallar ve sunulması gereken delillerin açıklandığını, buna göre; faturalar, katalog, fiyat listesi, ambalajlar, etiket, fotoğraf, gazete ilanı gibi markanın kullanımını kanıtlayan bütün evraklar kullanım ispatı olarak sunulabildiğini, faturalar gibi resmi niteliği olan evrakların, kullanım ispatını kanıtlayan önemli delilleri teşkil ettiğini, tüm bu bilgi ve belgelerin delil listesi ekinde sunulacağını, söz konusu markanın tescil edildiği mal ve hizmetler bakımından, marka sahibi tarafından, Türkiye’de ciddi bir şekilde kullanıldığı delil listesi ekinde sunacakları belgelerde görüleceğini, bununla birlikte söz konusu markanın kullanımına ilişkin lansman ve marka geliştirme çalışmaları yapıldığını ve marka kullanımı için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı ihaleye katılındığını, ayrıca ihtiyati tedbir kararı karşı tarafın menfaatleri gözetilmeden verilemeyeceğini, tedbir kararı verilmesine karşı tarafın ticari faaliyetlerini önemli ölçüde sınırlandıracaksa ve ticari faaliyetlerine aşırı şekilde zarar verecekse ihtiyati tedbir kararı verilmemesi gerektiğini, ihtiyati tedbire ilişkin şartlar oluşmadığından Davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddi gerektiğini, açıklanan nedenlerle ihtiyati tedbir talebinin reddini, davanın esastan tümden reddini, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilince birleşen davaya karşı sunulan cevaba cevap dilekçesinde özetle; Davalının cevap dilekçesinde belirttiği beyanların tamamen mesnetsiz ve taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, Müvekkili Şirketin 2019 yılından bu yana TPMK nezdinde tescilli olan “…” markasını faaliyet gösterdiği alanda yakaladığı başarıyla tanınır hale getirdiğini ve ilgili marka bir kalite sembolü olduğunu, markanın tescilli olmasının yanı sıra, tescilden itibaren davacı müvekkilinin markanın gelişmesi için büyük bir emek sarf ettiğini, ve bu emeklerinin karşılığı olarak “…” adı verilen elektrikli …’ların Türkiye’de yaygın hale gelmesinde önemli bir rol oynamdığını, davalını “…” markası ise TPMK nezdinde tescil tarihinden itibaren hiçbir şekilde kullanmadığını, SMK 26. maddeye göre ilgili markanın iptali gerektiğini, buna göre tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına 5 (beş) yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verildiğini, davalı şirketin “…” markasını … tescil numarası ile TPMK nezdinde tescil ettirmişse de tescil tarihinden itibaren yaklaşık 6 yıl geçmesine rağmen markanın davalı tarafından hiçbir mecrada ve özellikle davacı müvekkilin iştigal ettiği alanlarda, kanun hükmündeki ifadesiyle “ciddi biçimde” kullanılmadığını, öyle ki davalının cevap dilekçesinde kullanımı tesvik edici belgeleri sunamadığını ve ileriki safhalarda delil dilekçesi ile birlikte bu belgelerin sunulacağını ifade etmekle yetindiğini, bilindiği üzere HMK 139/ç maddesine göre taraflara yalnızca dilekçelerinde gösterdikleri ancak sunmadıkları delilleri sunma noktasında bir imkan tanındığını, somut durumda davalının cevap dilekçesinde “SMK’nın Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 30. Maddesinde” yer alan delillerin sonradan sunulacağını beyan ettiğini, böyle bir beyan delil sunma niteliğinde olmadığını, davalının HMK 141.maddedeki iddia ve savunma genişletme yasağına aykırı davrandığını, bu şekilde sonradan sunulacak delillere muvafakatleri bulunmadığını, kötü niyetli tescilin SMK uyarınca bir hükümsüzlük nedeni olarak kabul edildiğini, Yargıtay uygulamasında ve marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre; tescil nedeniyle sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması ve gerçekte kullanmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli tescil olarak kabul edildiğini, sonuç olarak somut olayda 28.04.2016 yılında tescili gerçekleşen “…” markası 6 yılı aşkın süredir aktif olarak kullanılmadığını, yeni tescillerin önlenmesi amacıyla marka hakkını adeta gasp ettiğini ve bu yolla müvekkilinin ticari hayatını sekteye uğratmaya çalıştığını, dava dilekçelerinde de izah ettikleri üzere kanun koyucu ve yargıtay içtihatlarının markayı kullanma amacı olmaksızn marka ticareti yapmak ve yedeklemek amacıyla tescili hükümsüzlük sebebi olarak saydığını, buna göre, davalının tescilden itibaren ciddi biçimde kullanmadığı markasının iptalini ve birleşen dosya konusu marka üzerinde de dava sonuçlanıncaya kadar ihtiyati tedbir kararı verilmesine hükmedilmesini talep ettiklerini açıklanan nedenlerle iptali talep edilen dava konusu markanın huzurdaki dava sonuçlanıncaya kadar üçüncü kişilere devrinin önlenmesine dair öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalı adına Türk Patent ve Marka Kurumu (‘TPMK”) nezdinde… sayıyla tescilli “…” ve …tescil numaralı “…” markalarının SMK 26.madde kapsamında tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından kullanmama nedeniyle iptali ile sicilden terkinini, yargılama gideri vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilince birleşen davaya karşı sunulan ikinci cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının tamamen hukuki mesnetten yoksun olduğunu, markaların tescil edildiği günden beri markanın fiili kullanımı devam ettiğini, bu kapsamda markanın tescil edildiği mal veya hizmetler kapsamında markanın ana unsuru değiştirilmeden kullanıldığını, SMK’nın Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 30. maddesinde kullanım ispatına ilişkin kurallar ve sunulması gereken delillerin açıklandığını, buna göre; faturalar, katalog, fiyat listesi, ambalajlar, etiket, fotoğraf, gazete ilanı gibi markanın kullanımını kanıtlayan bütün evraklar kullanım ispatı olarak sunulabildiğini, faturalar gibi resmi niteliği olan evrakların, kullanım ispatını kanıtlayan önemli delilleri teşkil ettiğini, tüm bu bilgi ve belgelerin delil listesi ekinde sunulacağını, söz konusu markanın tescil edildiği mal ve hizmetler bakımından, marka sahibi tarafından, Türkiye’de ciddi bir şekilde kullanıldığı delil listesi ekinde sunacakları belgelerde görüleceğini, bununla birlikte söz konusu markanın kullanımına ilişkin lansman ve marka geliştirme çalışmaları yapıldığını ve marka kullanımı için …’nin yaptığı ihaleye katılındığını, dilekçeler teatisi sonuna kadar iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilebileceği gibi dava dosyasına yeni deliller de eklenebileceğini, davacının cevaba cevap dilekçesi verdiği aşamada iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı başlamadığını, bu sebeple mahkemenin onayı veya karşı tarafın muvafakatine gerek olmaksızın ikinci cevap dilekçesinde yeni deliller sunulabilmesine kanun izin verdiğini, cevap dilekçelerinde ve yukarıda ayrıca belirttikleri gibi ilgili deliller delil listesi ekinde Mahkememize sunulacağını, ayrıca HMK madde 145 ile izin verdiğini, ihtiyati tedbir kararı karşı tarafın menfaatleri gözetilmeden verilemeyeceğini, tedbir kararına karşı tarafın ticari faaliyetlerini önemli ölçüde sınırlandıracaksa ve ticari faaliyetlerine aşırı şekilde zarar verecekse ihtiyati tedbir kararı verilmemesi gerektiğini, ihtiyati tedbire ilişkin şartlar oluşmadığından Davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddi gerektiğini, bilindiği üzere 2020 yılında tüm dünya çapında başlayan Covid-19 salgını nedeniyle tüm ticari hayatın durduğunu, pandemi döneminde en çok etkilenen turizm sektörü olduğunu, mahkemeden bu durumun göz önünde bulundurmasını talep ettiklerini turizm hareketleri nedeni ile hastalıkların ortaya çıktığı ülkeden başka bölgelere taşınması söz konusu olabilirken, salgının yayılmasıyla birlikte, bulaşma riskini önlemek adına alınan tedbirler turizm hareketlerinin olumsuz etkilendiğini, ülkeler tarafından uygulanan ulusal ve uluslararası seyahat kısıtlamalarının başlamasıyla, turist hareketlerinin durduğunu, turizm endüstrisi, sezon öncesi ani ve süresi belirsiz bir krizle karşı karşıya kaldığını, Turizm de bu salgından ilk ve en çok etkilenen sektörlerden biri olduğunu, bu süreçte karantina uygulamaları nedeniyle seyahatlerin tamamen durduğunu, hiçbir şekilde uyuşmazlık konusu markanın kullanılmadığını kabul etmemekle birlikte Covid-19 pandemisinin Türkiye’de ticari hayatla beraber bu hayatın bir parçası olan markaların kullanımını da hem fiilen hem de hukuken önemli ölçüde etkilediğini gösterdiğini, kullanmama sebebiyle iptal davasında veya kullanım ispatı talebinde markanın ciddi kullanımının ispatlanması gerektiğinden, alınan önlemler ve tecrübe edilen kısıtlamalar düşünüldüğünde, Covid-19 pandemisi sebebiyle 2020’de marka kullanım hacminin azaldığının mahkememizden göz önünde bulundurmasını talep ettiklerini açıklanan nedenlerle müvekkili adına … ve sayıyla tescilli “…” ve … tescil numaralı “…” markalarının kullanımına ilişkin sunulan deliller dikkate alınarak ihtiyati tedbir talebinin reddini, davanın esastan tümden reddini, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyaya sunulan deliller ve belgeler ile TPMK kayıtları celp edilerek davalı… ŞİRKETİ adına …ve sayıyla tescilli “…” ve … tescil numaralı “…” markalarına ilişkin üzerinde kullanıldığı ürün/hizmet sınıflarını, marka tescil/yenileme/koruma tarihlerini, sahibini, logolarını, Resmi Marka Gazetesinde yayınlanma tarihlerini gösterir marka tescil/yenileme belgesi bilgilerini de içerir onaylı renkli sicil kaydı ve dosya sureti celp edilmiş ve Markaların geçerliliğini halen koruduğu anlaşılmış olup Mahkememiz 22/10/2021 tarihli Tensip Zaptı ile “…Davacı yanın ihtiyati tedbir talebinin takdiren teminatsız olarak kabulü ile;davalıya ait 16/05/2015 başvuru/tescil tarihli, … başvuru/tescil nolu markanın dava sonuçlanıncaya kadar 3.kişilere devir ve temlikinin İHTİYATİ TEDBİREN ÖNLENMESİNE, tedbirle ilgili TPMK Markalar Dairesi Başkanlığına bilgi verilmesine…” karar verilmiş ve tedbir kararı uygulanmıştır.
Mahkememiz 31/05/2022 tarihli duruşmasında “…Birleşen dava, dava dilekçesi ve gerekçeli kararının davalı vekiline tebliğine, dilekçeler teatisi aşamasının tamamlanmasının beklenmesine, Birleşen davada davaya konu olan … nolu ”…” ibareli markaya ilişkin emtial listlesini içerir güncel kayıtların istenmesine…” karar verilmiş olmakla, davalı vekilince birleşen dosyanın davasına cevap verildiği ve davacı vekilince de cevaba cevap dilekçesi sunulduğu anlaşılmış olup, Mahkememiz 13/10/2022 tarihli duruşmasında “…davalı birleşen dosya davalı vekilinin kullanımlara ilişkin delillerin dosyaya sunulması için 2 haftalık kesin süre verilmesine, aksi takdirde bu hususta delil sunmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarına (ihtarat yapıldı)..” süre verilmiş ise de davalı vekilince deliller sunulmamış olmakla, Mahkememiz 03/11/2022 tarihli duruşmasında davalı birleşen dosya davalı vekilince; “Aşamalardaki beyanlarımızı tekrar ediyoruz, cevap dilekçemiz ve delil dilekçemiz yönünden ıslah dilekçemizi sunmak için süre talep ediyoruz” beyanında bulunulmuş ve sunulan 10/11/2022 tarihli cevap dilekçelerini ve ıslah dilekçesini içerir dilekçesinde özetle; Davacı taraf her ne kadar markanın tescil tarihi itibarıyla kullanılmadığını iddia etmekte ise de dava konusu markaların Müvekkili Şirket tarafından fiilen kullanılmaya devam edildiğini, davacı tarafın iddialarının haksız ve hukuka aykırı olduğu işbu hukuki mesnetten yoksun davanın reddi gerektiğini, ‘’…’’ ve ‘’…’’ markalarının tescil edildiği günden beri markanın fiili kullanımı devam ettiğini, bu kapsamda markanın tescil edildiği mal veya hizmetler kapsamında markanın ana unsuru değiştirilmeden kullanıldığını, “…” markasının kullanımına ilişkin 2015 yılından beri lansman ve marka geliştirme çalışmaları yapıldığını, işbu dilekçe ekinde sundukları belgelerden görüldüğü üzere müvekkili şirketin … /…Şirketi’nin paylaşımlı elektrikli araç kullanımına ilişkin ihalesine katıldığını ve ilgili ihaleyi kazandığını, Müvekkili Şirketin …Şirketi’nin (‘’…’’) ‘’Araç Paylaşım Sistemi’’ ihalesine katıldığını ve bu ihaleyi kazandığını, buna istinaden 28.11.2014 tarihinde … ile Müvekkili Şirket arasında ‘’… ARAÇ PAYLAŞIM SİSTEMİ SÖZLEŞMESİ’’ (‘’Sözleşme’’) imzalandığını, … ile Müvekkil Şirket arasında yapılan Sözleşme’nin konusunun şehir içinde yol üstü, açık ve kapalı otoparklara konumlandırılacak olan özel donanımlı araçların üçüncü kişi üyeler tarafından online ve/veya mobil olarak kısa veya uzun süreler için kullanılması olduğunu, İşbu Sözleşme kapsamında Müvekkili Şirketin ‘’…’’ markası altında iştigal ettiği alan olan araç kiralama, araç paylaşımı konusunda çok çeşitli çalışmalar gerçekleştirdiğini, paylaşımlı araç kiralama projesi Belediyelerden izin alınmasını gerektiren bir proje olduğunu, …de bu işi ihale etme ihtiyacı hissettiğini, Müvekkili şirketin markasını kullanabilmesi ve bunun için fatura kesebilmesi için ise ilgili mevzuatın buna izin veriyor olması ve gerekli yasal izinlerin alınması gerektiğini, …- …’ın çıktığı ihaleyi müvekkilinin kazandığını ve buna dair sözleşme imzalandığını, daha sonra bu ihale bir takım yasal sıkıntılar nedeniyle iptal edildiğini, sonuç olarak; paylaşımlı araç projesi işi ile ilgili yasal şartlar 2015 – 2016 yılı itibariyle oluşmadığından bu proje akamete uğradığını, ancak müvekkili Şirketin … ile imzaladığı sözleşme doğrultusunda “…” markasını oluşturmuş geliştirilmesi için çok ciddi emek harcadığını, zira … ile varılan anlaşma gereğince paylaşımlı araç kiralama projesi için kullanılacak marka olarak … markası oluşturulduğunu ve … ihalesi kapsamında hazırlanan görsel ve çalışmaları işbu dilekçeleri ekinde sunduklarını, bu belgelerden de açıkça görüleceği üzere Müvekkili Şirket dava konusu marka için oldukça kapsamlı çalışmalar yaptığını, davacı tarafın iddialarının tamamen haksız ve mesnetsiz olduğunun görüldüğünü, Müvekkil Şirketin …’tan almış olduğu ihale kapsamında da 3. Kişiler nezdinde çalışmalar yürüterek, Daimler (…A.Ş.), …, … ve … gibi büyük ölçekli çözüm ortakları ile çalışarak markasını kullandığını ve geliştirilmesini sağladığını, markanın geliştirilmesi ve kullanılmasına ilişkin marka tescil süreçleri, logo çalışmaları ve üçüncü taraflarla yapılan çalışmaları ekte sunduklarını, açıkça görüleceği üzere, müvekkili şirketin söz konusu markayı faaliyet gösterdiği işin her alanında kullandığını ve yaygınlaştırdığını, işbu sebeplerde davacı tarafın iddialarının tamamen asılsız olup haksız bu davanın reddi gerektiğini Müvekkil Şirket söz konusu … markası ile faaliyet gösterdiği alanda yaptığı çalışmalarla ilgili markasının kullanımına dair hususları Mahkeme’ye ekte sunduklarını, müvekkili Şirket’in faaliyet gösterdiği; paylaşımlı araç kiralama ve turizm sektörü 2020 yılında tüm dünya çapında başlayan Covid-19 salgınından en çok etkilenen alanlardan olduğunu, bu sebeple çalışmaları dönemsel olarak sekteye uğramış olsa da Müvekkili Şirketin pandemi sonrası çalışmalarına devam ettiğini, bu sebeple markanın davacı tarafın haksız iddialarının reddi gerektiğini, davacı tarafın markanın kullanılmadığına ilişkin iddialarının tamamen haksız ve mesnetsiz olduğunu, 2020 yılında başlayan Covid-19 salgınıyla birçok alanda olduğu gibi Müvekkili Şirketin de bu süreçten etkilendiğini, ezcümle Müvekkil Şirketin dava konusu markanın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için çok ciddi çalışmalar yaptığını, dosyaya sunulan tüm deliller ve açıklamaları doğrultusunda Müvekkili Şirket tarafından söz konusu markanın kullanıldığının açık olduğu davacı tarafın mesnetsiz iddialarının reddi gerektiğini, dava konusu marka ile ilgili birçok çalışmayı yapan ve Müvekkil Şirket’te genel müdürlük yapmış …’ın dava konusu ile ilgili tanık olarak dinlenilmesini talep ettiklerini, tanığın Müvekkil Şirket’in ‘’…’’ markası kapsamında yaptığı çalışmalar, … ile yapmış olduğu ihale ve markanın kullanımına ilişkin hususlarında dinlenilmesini talep ettiklerini, 07.07.2022 tarihli cevap dilekçesini, 31.08.2022 tarihli ikinci cevap dilekçesini ve 27.10.2022 tarihli delil dilekçelerin ıslah ettiklerini bildirerek, öncelikle işbu dilekçelerinde belirtilen ıslah talepleri doğrultusunda cevap dilekçesi olarak kabul edilmesini ve davacı şirkete tebliğini, saniyen haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan tümden reddini, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilince sunulan 24/11/2022 tarihli ıslah dilekçesine karşı beyan dilekçesinde özetle; Davalının iddialarının aksine, ilgili markaları ciddi bir biçimde kullanıyor olduğuna dair iddialarının tamamen haksız ve mesnetsiz olduğunu, hal böyle iken ıslah talebinin de hem esas hem usul yönünden yersiz olduğu huzurdaki davalarının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, ek olarak usuli bir hak kaybına uğramamak adına davacının ıslah dilekçesi hakkındaki itirazlarını ve beyanlarını sunduklarını, davalı tarafın duruşmada sözlü olarak ıslah talebinde bulunduğunu, yalnızca cevap ve delil dilekçesi yönünden ıslah talep ettiğinden; ıslaha yapmış olduğu tüm taraf işlemlerini dahil etmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, bilindiği üzere Islahın 6100 sayılı HMK’nın 176 ile 182’nci maddeleri arasında düzenlendiğini, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine dendiğini, Islahın sözlü olarak yapılabileceği gibi, yazılı olarak da yapılabileceğini, Nitekim HMK Madde 177 gereği; Islahın bir davada taraflara bir defaya mahsus olmak üzere tanınmış istisnai bir hak olduğunu, HMK Madde 176 gereği; anılan maddeye göre; aynı davada taraflardan her biri ancak bir kez yapmış olduğu usuli işlemlerini kısmen veya tamamen tahkikatın sona ermesine kadar ıslah edebileceğini, ıslahın davalı tarafından yalnızca kısmen yapılabildiğini, bu halde davada yapılmış olan belli bir usulü işlemin ıslah edileceğini ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanacağını, nitekim HMK madde 181 gereği; dolayısıyla tüm bu anılan sebeplerle davalı tarafın tek bir usuli işlem yönünden ve bir kereye mahsus ıslah etme hakkı bulunmakta iken, huzurdaki dosyada bulunan 07.07.2022 tarihli cevap dilekçesini, 31.08.2022 tarihli ikinci cevap dilekçesini ve 27.10.2022 tarihli delil dilekçesinin tamamını birlikte ıslah etmiş olmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, dolayısıyla usulen hukuka aykırı şekilde yapılmış olan ıslah talebinin reddi gerektiğini, davalı tarafın ıslah yolu ile sonradan sunduğu delillerin SMK 26. maddede anılan süre sınırını bertaraf eder nitelikte olmadığı davalarının kabulü gerektiğini, davalının TPMK nezdinde …numarası ile tescilli “…bin” markasını ve … numarası ile tescilli “…” markasını tescil tarihinden itibaren ciddi biçimde kullanmadığını, SMK 26.maddeye göre ilgili markanın iptali gerektiğini, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına 5 (beş) yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verildiğini, tescilli markanın kullanılmış sayılması için markanın ciddi olarak kullanılmış olması gerektiğini, ciddi kullanım ile kastedilen, markayı ticari amaçla kullanma niyet ve isteği olduğunu, ilgili maddenin gerekçesinde de kullanımın markanın tescil amacı dâhilinde, işlevine uygun, yani ticari hayatın içinde, markanın fonksiyonlarının yerine getirilmesi için kullanımı gereğine işaret edildiğini, işbu bilgiler ışığında davalı tarafın sunduğu deliller sırasıyla incelendiğinde ise; davalının da ikrar ettiği üzere söz konusu Sözleşme yasal zemine oturtulamadığını, faaliyete hiçbir zaman geçemediğini ve hazırlık aşamasında kaldığını, Sözleşme geçerli olsa dahi imza tarihi 28.11.2014 olan işbu Sözleşmenin bugün itibariyle yaklaşık 8 sene öncesinde akdedildiğini, SMK 26. Madde uyarınca 5 yıl süreyle ciddi biçimde kullanılmama iddialarının aksini ispata yeter nitelikte olmadığını, sunulan görsellerin hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığını ve tamamen dijital ortamda faaliyete geçmemiş bir ihale için örnek olarak hazırlandığının açıkça görüldüğünü ve davalı tarafça ikrar edildiğini, ayrıca tarih itibariyle Sözleşme’ye ilişkin itirazlarını ayniyle burada da tekrar ettiklerini, çözüm ortakları ile yapılan markanın kullanımını gösterir e-posta yazışmalarının ise zaten tescilli olduğu konusunda hiçbir husumet bulunmayan markaların tescil sürecine ilişkin görseller olduğunu, devamında sunulan Logo çalışmalarına ilişkin yazışmalar ve araç firmaları ile yapılan yazışmaların da yine aynı şekilde 2015 yıllarına ait oolduğu, süre itirazlarının burada da geçerliliğini koruduğunu, ek olarak belirtmek gerekir ki işbu sunulan dilekçelerin hiçbiri kanunda sayılan ciddi biçimde kullanım şartını sağlamadığını, nitekim Sözleşme ve yapılan çalışmalar yasal bir zemine oturtulamadığını, yalnızca Proje aşamasında kaldığını, davalı tarafın 2020 yılında başlayan Covid 19 pandemisini ileri sürmesi ise afaki olduğu, süreci uzatmaya yönelik iddialar olduğunu, davalının beyanlarının aksine Covid 19, toplu taşıma türlerine olan ilgiyi bireysel araçlara yönelttiğini ve otomobil araç kullanımını artırdığını, nitekim İhale konusu Projeye benzer araç kiralama uygulamaları (Örneğin … A.Ş.) ve Müvekkil Şirketin faaliyet alanında bulunan …, kiralık araç faaliyetleri son derece önem kazanarak adeta Türkiye geneli kullanımda patlama yarattığını, nitekim Müvekkili Markasına ait … vb. Araçlarının bugün itibariyle her sokak başında görüldüğünü, müvekkilinin bu başarısının dava dosyasına sundukları delillerle de sabit olduğunu, bir başka deyişle Covid 19 pandemisi bireysel araç kiralamaya olan ilgiyi davalı iddialarının aksine artırdığını, açıklanan nedenlerle davalı tarafın sunmuş olduğu ispata yeter olmayan delilleri içerir ıslah talebinin reddini, davalı adına TPMK nezdinde 16.05.2015 tarih ve … sayı ile tescilli ve 28.04.2016 tarih ve … sayı ile tescilli markalarının SMK 26.madde kapsamında tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından iptali ile sicilden terkinini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen davalar kullanmamaya dayalı marka iptal taleplerine ilişkindir.
Marka iptal taleplerinin SMK 9 ve 25 maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Marka üzerindeki hakkın kazanılması için sicile tescil edilmesi yeterli olsa da kanun koyucu tescil edilmiş marka ile marka hakkı sahibine sağlanan korumanın devam edebilmesini bazı şartlara bağlamıştır. Bunun arkasında; tescil edilen bir markanın haksız yere sahibinin tekelinde kalmasının engellenmesi, Marka sicilinin kullanılmayan markalarla dolu bir ‘çöplük’ haline gelmesini önlemek veya kullanılmayan bir markadan onu kullanmak ve bir değer yaratmak isteyen bir başka kişinin yararlanmasının önünü açmak gibi pek çok ekonomik ve toplumsal nedenler yatmaktadır. Zira marka hakkı sahibine inhisari bir yetki veren ve herkese karşı ileri sürülebilir nitelikte olduğundan kanun koyucu, bu geniş hakkın yanı sıra marka sahibine hakkaniyet ölçüsünde birtakım sorumluluklar da yüklemiştir. Markanın usulünce kullanılması zorunluluğu da bunlardan bir tanesidir.
Bilindiği üzere, markanın en önemli fonksiyonu, farklı işletmelere ait mal veya hizmetleri birbirinden ayırt etmek olduğu için, ancak kullanılmakla hu fonksiyon yerine getirilmiş olur. Bu sebeple markanın, tescilli olduğu her bir mal ve/veya hizmet sınıfı bakımından kullanılması gerekir, her ne kadar markanın korunması için mutlaka kullanılıyor olması gerekli değilse de, bu kullanmamanın 5 yılı geçmemesi gerekir. Aksi halde marka, iptal yaptırımı ile karşı karşıya kalabilecektir. Kullanılmayan markaların marka teşdi kütüğünü işgal etmesinin önlenmesi ve tescil edilmiş olmakla birlikte kullanılmayan bir markanın, onu kullanmak isteyen kimselerin kullanabilmesine imkan tanınması gerekir. Bundan hareketle, markanın kullanılmaması bir iptal sebebi olarak kabul edilmiştir.
SMK’nın “İptal halleri ve iptal talebi” başlıklı 26. maddesinin 1. fıkrasının a) bendinde “9’uncu maddenin birinci fıkrasında belirtilen hallerin mevcut olması” markanın iptali sebepleri arasında sayılmıştır. Yine aynı yasanın 26/5 e göre “İptal halleri markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmetlere ilişkin bulunuyorsa sadece o mal ve hizmetler yönünden kısmi iptale karar verilir. Markanın örneğini değiştirecek biçimde iptal kararı verilemez.”
SMK m.9/f.1: “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir” hükmüne amirdir.
SMK m.9/f. 2 ve 3 hükümleri uyarınca markayı kullanma olarak kabul edilen durumlar; i) markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması, ii) markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarında kullanılması ve iii) markanın, marka sahibinin izni ile kullanılmasıdır. Bu kullanım halleri sınırlı sayıda değildir. Bunlar belli başlı kullanma halleri olmakla birlikte, markanın gazete ilanlarının bulunması, gazete ve dergilere reklam verilmesi, TV reklamlarının yayınlanması, halkla ilişkilerde kullanılması, marka ile ihalelere girilmesi, faturalarda işletme adından ya da ticaret unvanından öteye işletme adında/unvanda yer alan ayırt edici kelime öne çıkarılıp markasal olacak biçimde kullanım, internette ticari etki yaratacak biçimde kullanılması gibi markanın ayırt edicilik fonksiyonunu taşıyan diğer kullanma halleri de 9. madde anlamında birer kullanma halidir.
Dosya içeriği dikkate alındığında 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK)’nın 9 ile getirilen marka iptaline ilişkin düzenleme ile, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 42/1-c ve 14.maddesinin AYM’nin iptal kararı ile oluşan boşluğun ne şekilde doldurulması gerektiği üzerinde de durulması gerekmektedir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK)’nın 9 kullanmamaya dayalı marka iptaline ilişkin olup anılan yasal düzenlemeden önce, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 42/1-c ve 14.maddesinde de en az beş yıldır kullanılmayan markaların, hükümsüzlük/iptal davaları ile sona erdirilmesinin hedeflendiği anlaşılmaktadır. Mülga 556 sayılı Marka KHK henüz yürürlükte iken, 42/1-c maddesinin AYM’nin 09.04.2014 ve 2013/147-2014/75 sayılı, 14.maddesinin ise 14.12.2016 tarih ve 2016/148–189 sayılı kararıyla iptal edildiği, ikincisinin Resmi Gazete’de yayın tarihinin 06.01.2017 olduğu ve bu tarih itibariyle kullanmama nedeniyle hükümsüzlük/iptal davalarına ilişkin mülga KHK’da yer alan yasal dayanak ortadan kalkmış ise de markanın son beş yıllık süre içerisinde kullanılmaması bu tarihten önce TBMM tarafından kabul edilen 22.12.2016 tarihli 6769 sayılı SMK’nın 9, 19, 25, 26 ve 27.maddelerinde, iptal ve def’i sebebi olarak kabul edildiği anlaşılmıştır.
Kural olarak kanunlar geriye yürümez ve ileriye etkili olarak sonuç doğurur ise de, TBMM’nin geçmişe etkili olacak şekilde kanun çıkarmasına da bir engel bulunmamaktadır. Her ne kadar 6769 sayılı SMK’da kullanmama nedeniyle iptal ve def’i haklarını düzenleyen Kanun maddelerinin yürürlük tarihi konusunda özel bir düzenleme yapılmadığı için Resmi Gazetede yayını tarihi itibariyle yürürlüğe girdiği anlaşılmakta ise de, Kanunun Resmi Gazetede yayın tarihinin 10.01.2017, kabul tarihinin ise 22.12.2016 olduğu dikkate alındığında, mülga 556 sayılı Marka KHK’nın 14.maddesinin iptaline dair AYM kararının 06.01.2017 tarihinde R.G.’de yayınlanması ve bu tarihte yürürlüğe girmesi nedeniyle, 14.maddenin bu tarihe kadar hukuki varlığını sürdürüyor olması karşısında, SMK’nin kabul tarihi konusunda kanun koyucunun iradesi 22.16.2016 tarihinde ortaya çıktığından, Kanun Koyucunun asıl amacının geçmişe etkili olacak şekilde kullanmama sebebiyle markanın iptalini öngördüğünün kabulünün gerektiği, Kanunun kabulünden sonra ve henüz yürürlüğe girmesinden önce, yürürlük konusunda öngörülemeyen AYM kararı ile ortaya çıkan kanun boşluğunun bu şekilde doldurulması gerektiği (Numan Sabit SÖNMEZ,” 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununa Göre Markanın Kullanılmaması Neticesinde Ortaya Çıkan Sonuçlar” İHFM,S.76(1), s.283 vd., erişim: https://dergipark.org.tr/download/article-file/545172), sonuç olarak 6769 sayılı SMK’nın yürürlük tarihinden önceki dönemi de kapsayacak şekilde kullanmamaya dayalı iptal şartlarının değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14/06/2019 T. 2019/1765 E. 2019/4421 K sayılı kararı)
Markanın iptal ve sicilden terkin yaptırımı ile karşılaşmamak için, tescil kapsamındaki her bir sınıf ve alt sınıf mal ve hizmetlerde kullanılması gerekir. Markanın bir mal veya hizmet bakımından kullanılması, sadece kullanmanın gerçekleştiği mal veya hizmet için markayı ayakta tutmaktadır. Benzer bile olsa, kullanılmayan mal ve/veya hizmet yönünden iptal koşulları oluşmaktadır. Bir başka deyişle, şayet marka benzer bazı mal veya hizmetlerde kullanılmışsa, sınıflar benzer bile olsa kullanılmayan mal veya hizmet bakımından marka iptal edilebilir. O halde kullanımın, her bir mal veya hizmet bakımından marka sahibi tarafından ayrı ayrı ispatı gerekir ispat yükü iptali talep edilen marka hakkı sahibine yüklenir, marka hakkı sahibi markasının kullanıldığını ispat edecektir.
Ciddi Kullanım Yönünden Değerlendirme;
Markanın kullanıldığının kabul edilebilmesi için, söz konusu kullanımın “ciddi” bir kullanım olması gerekmektedir. SMK m.9/f.1’de öngörülen ciddi kullanım ile neyin anlaşılacağı SMK’da açık değildir, ancak salt markanın iptalini önlemek için, göstermelik olarak küçük ölçekte ve sembolik kullanımlar ciddi nitelikte kullanım olarak kabul edilemez.
Ciddi kullanımdan kasıt o markanın tescil edildiği mal veya hizmetler için pazar yaratmak veya mevcut pazarı korumak amacıyla temel işlevine uygun olarak söz konusu mal veya hizmetlerin menşe kimliğini garanti edecek şekilde kullanılmasıdır.
Ciddi biçimde kullanımdan bahsedebilmek için en öncelikli kriter markanın kullanım yoğunluğu ve markadan elde edilen ekonomik yarardır. Markanın sadece birkaç defa ambalajlara basılması veya az sayıda bastırılan broşürlerde kullanılması gibi kullanım süresi ve etkisi sınırlı, hatta göstermelik denebilecek kullanımlar SMK md.9 anlamında ciddi kullanım teşkil etmez. Markanın ciddi kullanımı belirlenirken markanın kullanım şekli, kapsamı, süresi gibi objektif kriterlerden hareket edilmelidir. Marka sahibi markasını aynı mal veya hizmeti üreten teşebbüslerin oluşturduğu piyasada farklı bir yer edinmek veya yeni bir mal veya hizmet piyasası oluşturmak biçimde kullanmışsa ciddi bir kullanımdan söz edilebilir.
Ciddi kullanım, her somut olayın koşullarına göre değerlendirilir. Genel olarak, ciddi kullanım markanın tescil amacı dahilinde ticari bir amaçla kullanılması olarak ifade edilebilir. Ancak, ciddi kullanımın varlığından söz edebilmek için markanın kullanımı neticesinde bir kazanç elde edilmesi şart değildir. Ciddi kullanımın kabulü için markanın tüm unsurlarıyla birlikte kullanılması şart değildir. Markanın sadece esas unsurlarının kullanılıyor olması da ciddi kullanma yükümlülüğünü karşılar.
Ciddi kullanım kavramı, mehaz düzenlemeler olan 89/104 sayılı Yönergesi’nin 10.maddesi ile 40/94 sayılı Topluluk Markası’na ilişkin Tüzük’ün 15.maddesinde yer almıştır. Ancak ne Yönerge’de ne de Tüzük’te ciddi kullanımın tanımı yapılmamıştır. Bu durum, üye ülkelerin ulusal mahkemelerinde kullanım kavramının farklı şekillerde değerlendirilmesi sonucunu doğurmuştur. Söz konusu kavramın içeriğinin bağlayıcılığı surette doldurulması ise ATAD’ın yeni bir kararı ile olmuştur. ATAD, Hollanda Yüksek Mahkemesi’nin önüne gelen bir olayda ATA m.234 uyarınca bekletici mesele yaparak ciddi kullanım kavaramını hakkında yorum kararı talep etmesi üzerine, bu kavramı son derece kesin bir şekilde tanımlamış ve özelliklerini belirtmiştir.
Ciddi kullanım bu şekilde, yalnız marka tarafından bahşedilen hakların elde tutulmasına yönelik sembolik bir kavram olarak anlaşılmamalıdır. Markanın temel işlevine uygun kullanım şartıdır. Bu işlev, markanın tüketiciye yahut son kullanıcıya karşı, bir ürün ya da hizmeti diğer kaynaklardan gelenlerden ayırt etmesine izin verecek ve karıştırmaya mahal vermeyecek şekilde garanti etmesidir.
Buradan ciddi kullanımın, yalnızca ilgili teşebbüs nezdinde değil, markanın koruduğu mal ve hizmetlerin yer aldığı piyasada kullanımı gerektirdiği sonucuna ulaşılmaktadır. Markanın korunması ile üçüncü kişilere ileri sürülebilirlik bakımından tescile bağlanan sonuçlar, markayı oluşturan işareti taşıyan ürün ve hizmetler için, farklı teşebbüslerin ürün ve hizmetlerine nazaran farklı bir piyasa oluşturmak ya da mevcut piyasayı korumaktan ibaret bulunan markanın varlık nedeninin kaybı halinde işlerliği devam ettiremez. Buna göre, markanın kullanımı, evvelce piyasaya sunulmuş mal ve hizmetlere ilişkin olarak veya piyasaya sürülmek üzere olanlar bakımından belirli bir müşteri çevresinin yaratılması amaçlanarak, özellikle reklam kampanyalarında gerçekleştirilmelidir.
Sonuç olarak markanın, kullanımının ciddi olup olmadığı hususunun değerlendirilmesinde, markanın ticari kullanımının gerçekliğinin tespitine, özellikle markanın koruduğu mal ve hizmetler bakımından pazar payı yaratılması yahut mevcut pazar payının korunması bakımından doğrudan bir kullanımın varlığına ilişkin tüm olgular ile hal ve şartların bütününün dikkate alınması gerekir. (Yasaman, Marka Hukuku 556 sayılı KHK Şerhi Cilt 1)
Kullanılmama nedeniyle bir markanın iptal edilebilmesi için kullanılmamanın haklı bir sebebe dayanması gerekmektedir. Bu noktada ispat yükü davalı taraftadır.
6100 sayılı HMK’nın “USUL EKONOMİSİ İLKESİ” başlıklı Madde 30-“(1)Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmüne amirdir.
Dosya içerisine alınan marka tescil belgeleri ve tüm deliller dikkate alındığında inceleme yapılmasının esasa etkili olmadığı usul ekonomisine uygun düşmeyeceği anlaşılmakla inceleme yapılmaksızın yargılamaya devam olunmuştur. Yine tanık dinletme talebinde bulunulmuş ise de soyut tanık beyanları ile marka kullanımının ispatlanamayacağı hususu izaha muhtaç değildir.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar davalı tarafça ciddi kullanımın ispatına yönelik bir kısım deliller sunulmuş ise de sunulan delillerin ‘’…’’ ve ‘’…’’ markalarının tescil edildiği günden beri markanın fiili kullanımı devam ettiğini, bu kapsamda markanın tescil edildiği mal veya hizmetler kapsamında markanın ana unsuru değiştirilmeden kullanıldığını, “…” markasının kullanımına ilişkin 2015 yılından beri lansman ve marka geliştirme çalışmaları yapıldığını, işbu dilekçe ekinde sundukları belgelerden görüldüğü üzere müvekkili şirketin …/…Şirketi’nin paylaşımlı elektrikli araç kullanımına ilişkin ihalesine katıldığını ve ilgili ihaleyi kazandığı, markaları ciddi bir şekilde kullandığı iddiasında bulunmuş ise de iptal edilen ihaleye katılmış olmanın ciddi kullanım olarak değerlendirilemeyeceği gibi sunulan bu deliller dışında markanın tescilli olduğu mal ve hizmetlerle alakalı olarak pazar payı oluşturacak ya da mevcut pazarı koruyacak nitelikte faaliyette bulunulduğunu gösterir delil sunulmadığı sonuç olarak ispat yükü altındaki davalının ciddi kullanımı ispatlayamadığı davaya konu markaların yasanın aradığı manada ciddi bir kullanımının bulunmadığı anlaşılmakla davacının sübut bulan davalarının kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Asıl davanın KABULÜ ile davaya konu davalı adına tescilli … nolu “…” ibareli markanın İPTALİ İLE SİCİLDEN TERKİNİNE,
-Alınması gerekli harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
-Davacı tarafından yapılan: 231,00 TL posta ücreti ve 127,10 TL harç olmak üzere toplam 358,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen iptal talebine ilişkin hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
2-Birleşen davanın KABULÜ ile davaya konu davalı adına tescilli … nolu “…” ibareli markanın İPTALİ İLE SİCİLDEN TERKİNİNE, Sair hususların gerekçeli kararda yazılmasına,
-Alınması gerekli harç peşin alındığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
-Davacı tarafından yapılan: 169,90 TL harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen iptal talebine ilişkin hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
3-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/11/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸