Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/34 E. 2022/194 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/34 Esas
KARAR NO : 2022/194

DAVA : Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
DAVA TARİHİ : 01/02/2021
KARAR TARİHİ : 27/10/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; sosyal medya platformlarında ağırlıklı, hitap ettiği kitle açısından tanınan, bağımsız bir dijital içerik üreticisi olduğunu, içeriklerinin …, …, …, …, … gibi sosyal medya platformlarında “…” adlı hesaplardan umuma yayınlandığını, …’ın 11.09.2020 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … Başvuru Numarası ile … marka sınıflarında Ticaret/ Hizmet Markası olarak tescil başvurusu yapılmış ve inceleme süreci tamamlanarak 07.01.2021 tarihinde yayın kararı alınmış olan bir marka olduğunu; sahibi olduğu … kanallarından, “…” başlıklı bir video serisi 14 Eylül 2018 tarihinde, Serinin devamı “…” , 6 Kasım 2018 tarihinde, “…” ise 26 Kasım 2019 tarihinde, aynı platform üzerinden yayınladığını, davalıların ise “…” adıyla aynı Sosyal Ağ Sağlayıcı nezdinde, davacı yayınlarından yaklaşık iki yıl sonra, 20.11.2020 tarihinde yayımlanan “…”, 25.11.2020 tarihinde yayımlanan “…”,27.11.2020 tarihinde yayımlanan “…”,04.12.2020 tarihinde yayımlanan “…”,18.12.2020 tarihinde yayımlanan “…”, 15.01.2021 tarihinde yayımlanan “…” , olmak üzere, toplam 6 adet yayın ile kendi yayınları arasında birebir aynılık tespit ettiğini, 01.12.2020 ve 21.12.2020 tarihlerinde ayrı ayrı tüm detayıyla, davalıların kendi … kanalında resmi iletişim adresi olarak belirttikleri e-mail adresi (…) ile davalıların kişisel instagram hesaplarına (… ve…/) doğrudan mesaj olarak iletildiğini ve tecavüzü sonlandırmaları ihtaren bildirilmişse de, bu ihtarların tamamının yanıtsız kaldığını, açıklanan nedenlerle delilleri kısmında belirtilen delillerimizin toplanmasını, bu kapsamda içerikte belirtilen kurum ve kuruluşlara müzekkere yazılmasını, davalarının kabulü ile öncelikle, kamuoyuna sunulmuş “…” isimli video serisi ve bu seride bulunan karakterlerin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 5. Maddesi kapsamında, (fikri ve sanatsal çaba ile sahibinin hususiyeti şartlarını bir arada içermesi nedeniyle) bir sinema eseri olduğunun tespitini, davalılar tarafından … isimli … kanalı ile kendi şahsi isimleri adına olan … hesapları (https:…ve …) üzerinden yayımlanan, “…” isimli video serisinin (…), müvekkilin sinema eser sahipliğinden kaynaklanan (fikir ve sanat eseri sahipliğinden kaynaklanan) haklarını ihlal ettiğinin tespiti ile tecavüzün ref’ini, davalıların aynı içerikte video üretimine devam etmeleri ve bu husususu sosyal medya hesapları aracılığı ile kamuoyuna duyurmaları nedeniyle, yayımlanması kesin olan yeni bölümlere ilişkin olarak tecavüzün menini, FSEK md. 77 kapsamında, tedbir taleplerinin kabulü ile, davalıların … isimli serisine ilişkin videolarının sosyal medya platformları ile bilimum online mecralarda yayımlanmasının dava sonuna kadar yasaklanmasını, FSEK md. 78 kapsamında Hükmün Basın/Yayın ve Sayın Mahkemece resen gözetilecek ilan kaynaklarında ilanını, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; müvekkilleri … ve …ın …kanalı adı altında faaliyet yürüten, sosyal medya platformlarında ağırlıklı olarak içerik üreten, hitap ettiği kitle açısından meşhur ve maruf, bağımsız bir dijital içerik üreticisi olduğunu, salt eğlence amacı olmayan müvekkillerinin ağırlıklı olarak çalışmaları toplumsal bilincin dikkatini çekmek olmakla beraber … da ihtiyacı sahibi gençler için hazırladıkları format başta Ülke genelinde takdir toplamış Adalet Bakanlığı dahil çoğu devlet adamı tarafından paylaşıldığını ve yayınlandığını, bu çalışmaların yanında aynı zamanda sosyal şakalara da yer veren müvekkillerin avm ve benzeri kamuya açık alanlarda insanların yanında yaptıkları telefon görüşmeleri ile görüşmeye kulak misafiri olan vatandaşların tepkileriyle şakalar yaptıklarını, bu bağlam da davacı vekilinin iddia ettiği içeriklerle tamamen alakasız bir format yapıldığını, dilekçe ekinde de görüleceği üzere 2 yılı aşkın süredir bu tarz içeriklere yer verdiğini, müvekkili tarafından üretilen içerikterin …, …, …, …, … gibi sosyal medya platformlarında …adıyla faaliyet yürüttüğünü, …’nı 11.09.2020 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … Başvuru Numarası ile … marka sınıflarında Ticaret/ Hizmet Markası olarak tescil başvurusu yapıldığını ve inceleme süreci tamamlanarak 07.01.2021 tarihinde yayın kararı alındığını, davacının mahkememizde sunduğu videoların içeriğinden de görüleceği üzere müvekkillerine ait içerikle davacıya ait içerik arasında konu farkı olmakla beraber müvekkillerinin hazırlamış olduğu videolarda muhatap telefon görüşmesine şahit olan o esnadaki dinleyiciyken davacının videolarında direkt olarak izleyicilere bir erkeğin sevgilisi ile yaptığı absürt sohbetler aktarıldığını, bu tür konuşma ve şakaların sadece davacıya ait olmamakla birlikte dünya üzerinde bir çok … içerik üreticisi tarafından kullanıldığını, Ekte Url ve kanal bilgilerini verdikleri ”…” adlı kanalda bugünden 4 yıl önce yani davacının yayınladığı … serisinden 2 yıl önce .., … isimleriyle yayınlandığını, müvekkilerinin esinlendiği videolardan olduğunu, ancak bu esinlenmenin dışında da bir insanın sevigilisi veya eşiyle yapacağı telefon görüşmesinin paradosini yapmak bir kuruma veya markaya tesis edilecek veya telif unsuru yapılacak bir dava konusu olmadığını, nitekim bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu bağlamda haksız davanın reddi gerektiğini, açıklanan nedenlerle delilleri kısmında belirtilen delillerinin toplanmasını, davanın reddi ile yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın cevap dilekçesinde dava dilekçelerini hiç değiştirmeden alarak cevap dilekçesi hazırladıklarını, beyanlarında müvekkilinin markasına ait olduğu dava dilekçelerinde ekli resmi marka başvuru belgesinden anlaşılan hususları, kendi markaları olduğunu iddia ettikleri “…” ya atfettiklerini, cevap dilekçesi ekleriyle herhangi bir şekilde davalıların markası olduğu iddia edilen …’ya ilişkin olarak Türk Patent ve Marka Kurumu Marka Başvuru Belgesi de ibraz edilemediğini, davalı tarafça dava konusu “…” isimli serilerinin kendi özgün içerikleri olmadığı, davalının esinlendiğini bahsettiği videolarla ikrar olunduğunu, sözde bu hali ile müvekkillerine ait … serisinden 2 yıl önce yayımlandığı iddia edilen videonun 10.03.2019 tarihinde, yani müvekkiline ait … isimli video serisinin 14.11.2018 tarihinde yayımlanan “…” URL adresli ilk videosundan 4 ay sonra yayımlanmış olan bir video linki olduğu hususları tespit edildiğini, yani davalıların esinlendiklerini iddia ettikleri videonun dahi müvekkiline ait … serisinin ilk videosundan daha sonra yayımlandığını, davalıların sözde esinlendikleri yabancı … kanalları tarafından bu zamana kadar “telif hakkı ihlali” ya da Fikri Mülkiyet Hukuku kapsamında bir şikayetle karşılaşmamaları, “esinlendikleri” yerli içerik üreticileri bakımından bu durumun olağan karşılanması anlamına gelmemekle birlikte, özgün içerikleri davalılar tarafından ‘farklı bir konseptmiş algısı yaratılarak’ taklit edilen içerik üreticileri ile markaların dava ve talep haklarını ileri sürmesine de engel olmadığını, ayrıca fikri mülkiyet alanındaki teamül de; esinlenme videosu olsa dahi esinlenilen videonun orijinal içeriğini/yaratıcılarını belirterek ve referans göstererek telif haklarını ihlal etmeden emeğe saygı duymayı gerektirdiğini, yine her videoda konuşma sırasında arka planda, konuşma içeriğine uygun olacak şekilde romantik bir arka plan müziğinin de eklenmiş olması hususları bir arada düşünüldüğünde, davalıların sözde esinlenmelerinin, iddia edildiği şekilde yabancı … kanallarındaki telefonla konuşma şakası versiyonlarından değil, çok bariz şekilde …Konuşma serisinden kopyalanmış olduğu hususlarının netlik kazanacağını, çünkü, müvekkiline ait …serisinde de, ana karakter olan “…”, aynı şekilde telefondaki kişi ile (sevgili, eş arkadaş vs..) absürt- kısmen romantik- cevapsız soru kalıpları şeklinde ve her münferit soru kalıbının sonuna “…” şeklindeki soru kalıbını da ekleyerek (Ör: …) konuştuğunu, karakter konuşurken, arka planda yine konuşma içeriğine uygun romantik bir müzik yer aldığını, davalılarca …isimli video serisinin müvekkile ait … serisinden tamamen farklı olarak kamuya açık bir alanda yapılmış olmasından ötürü iki konseptin farklılık arz edeceğinin iddia edilmesi de abesle iştigal olduğunu, zira, örneklerini de belirttikleri şekilde, müvekkiline ait eserlerdeki tiplemenin genel duruşu, sahip olduğu üslup, konuşma ve hitap tarzları ile konuşmalarının içeriği, telefonun diğer ucundaki taraf ile olan iletişimi ve konuşmanın bağlamları bir bütün olarak göz önüne alındığında davalıların “…” isimli video serisi konseptlerinin bütün içeriği bakımından müvekkiline ait … adlı seriyle birebir aynılık içerdiğini, Müvekkiline ait … serisinde de ana karakter “…”, kendisi yalnız olarak değil, “…” ve “…” yan karakterlerinin yanında, yani davalıların da kopyaladıkları şekilde, yine üçüncü bir şahsın duyacağı şekilde konuştuklarını, bu durumda davalıların farklılık olduğunu iddia ettikleri tek unsurun da dayanaksız kaldığını, ayrıca açıkça anlaşılacağı üzere, esinlenildiği iddia edilen yabancı video içeriklerinde “..” gibi bir kalıp da kullanılmadığını, belirttikleri sebeplerle davalıların video içeriklerinin tüm konsepti, aynen ve birebir müvekkiline ait …serisinden kopyalandığını açıklanan nedenlerle delilleri kısmında belirtilen delillerimizin toplanmasını, bu kapsamda içerikte belirtilen kurum ve kuruluşlara müzekkere yazılmasını, davalarının kabulü ile öncelikle, kamuoyuna sunulmuş “…” isimli video serisi ve bu seride bulunan karakterlerin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 5. Maddesi kapsamında, (fikri ve sanatsal çaba ile sahibinin hususiyeti şartlarını bir arada içermesi nedeniyle) bir sinema eseri olduğunun tespitini, davalılar tarafından … isimli …. kanalı ile kendi şahsi isimleri adına olan www.instagram.com hesapları (…ve…/) üzerinden yayımlanan, “…” isimli video serisinin (…), müvekkilin sinema eser sahipliğinden kaynaklanan (fikir ve sanat eseri sahipliğinden kaynaklanan) haklarını ihlal ettiğinin tespiti ile tecavüzün ref’ini, davalıların aynı içerikte video üretimine devam etmeleri ve bu husususu sosyal medya hesapları aracılığı ile kamuoyuna duyurmaları nedeniyle, yayımlanması kesin olan yeni bölümlere ilişkin olarak tecavüzün menini, FSEK md. 77 kapsamında, tedbir taleplerinin kabulü ile, davalıların … isimli serisine ilişkin videolarının sosyal medya platformları ile bilimum online mecralarda yayımlanmasının dava sonuna kadar yasaklanmasını, FSEK md. 78 kapsamında Hükmün Basın/Yayın ve Sayın Mahkemece resen gözetilecek ilan kaynaklarında ilanını, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dilekçeler teatisi tamamlanmış olmakla dosyaya sunulan deliller ve belgeler toplanmış olup Mahkememiz 15/10/2021 tarihli duruşmasında “…Dosyanın Mahkememizce resen seçilecek bir akademisyen FSEK uzmanı, bir bilişim uzmanı, bir sinema tv iletişim uzmanı bilirkişiye tevdiine, tarafları arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden özellikle davacı tarafa ait videoların eser niteliği değerlendirilmek sureti ile davalının kullanılan parodilerin herkesçe kullanılan parodiler olduğuna yönelik savunması da irdelenmek sureti ile davalı kullanımlarının eser sahipliğine tecavüz olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda (davalı savunmalarında geçen yurt dışı kullanımlarına ilişkin videolar da irdelenerek bahse konu kullanımların davacının buna ilişkin beyanlarında geçen davacı kullanımlarının bahse konu videolardan önce olup olmadığı da irdelenmek sureti ile) bilirkişi raporu alınmasına…” karar verilmiş olup alınan 14/03/2022 tarihli Bilirkişi Raporunda özetle;.. dosya kapsamında incelenen her türlü bilgi, belge ve deliller ışığında, yapılan tespitler neticesinde, gerekçeleri rapor içeriğinde izah edildiği üzere; davacı videolarının herkesçe kullanılan parodiler olmadığı, “hususiyet” özelliğine haiz olup, “eser” kapsamında olduğu, davacı videolarının, yabancı içeriklere göre farklılık ve hususiyet taşıdığı, davacı içerik üretimlerinin Eylül 2018, Kasım 2018 ve Kasım 2019 tarihlerinde “…” isimli youtube kanalında, davalı içerik üretimlerinin ise Kasım 2020, Aralık 2020 ve Ocak 2021 tarihlerinde “…” isimli youtube kanalında yayınlanmış olduğu, dolayısıyla davacının önceliğinin bulunduğu, davalı tarafça savunma olarak sunulan yurt dışı kaynaklı videolardan “…” videolarının davacıdan önce, “…” videosunun davacıdan sonra yayınlanmış olduğu, eserlerin (davacı ve davalı) esas içeriği açısından benzerliklerin büyük oranda olduğu, farklılıkların ihlali önleyecek düzeyde olmadığı, davalının bazı farklılıklara rağmen kendi hususiyetini taşıyan bir içerik oluşturmadığı, davalı kullanımlarının davacı eserlerine tecavüz niteliği taşıdığı… yönünde görüş ve kanaatlerini belirttikleri anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından sunulan bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun kapsamı, gerekçelendirilmesi, bilirkişilerin uzmanlık alanı ve sundukları görüşün mahiyeti göz önüne alındığında, taraf iddia ve savunmalarının karşılandığı, ihtilaflı konuların teknik yönden aydınlatıldığı görüldüğünden raporun bu haliyle ispat yeterliliği taşıdığı ve hükme esas alınabilir mahiyette olduğu kanaatinde olduklarından raporun içeriğine aynen katılmakla raporun hükme esasa alınmasını talep ettiklerini, bu meyanda; 17.02.2022 tarihli 3. Celsenin 5. Numaralı ara kararında; “5-Davacı tarafın tedbir talebinin inceleme sonrası değerlendirilmesine,” karar verildiği görüldüğünü, dava dilekçelerinde talep ettikleri ve celselerde yineledikleri üzere tedbir taleplerinin devam ettiğini, nitekim 08.03.2021 tarihli beyan dilekçelerinde ve ekindeki delillerle tevsik olunduğu üzere; davalıların tecavüze konu fiili devam ettireceklerini kamuoyuna açıkladığını ve davanın devamı sırasında tecavüzün devam ettiğini, bu kapsamda yaklaşık ispatın bilirkişi raporu ile gerçekleştiği hususları gözetilerek, mezkur ara kararı uyarınca tedbir taleplerinin kabulü ilirkişi Raporu’nun taraf vekillerinin uets adreslerine tebliğini, bilirkişi raporu ve dosya münderecatı kapsamında tedbir taleplerinin kabulü ile, bilirkişi raporunda açıkça mütecaviz içeriği tespit edilen; 20.11.2020 tarihinde yayımlanan “…” 25.11.2020 tarihinde yayımlanan “…” 27.11.2020 tarihinde yayımlanan “…” 04.12.2020 tarihinde yayımlanan “…”,18.12.2020 tarihinde yayımlanan “…”, 15.01.2021 tarihinde yayımlanan “…” url adresleri yayınlara erişimin tedbiren engellenmesini, kararın gereğinin yerine getirilmesi için erişim sağlayıcıları birliğine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde özetle; raporun gerçekliğe aykırı olduğunu, mahkememizi yanıltacak değerlendirmeler bulunduğunu, bu nedenle bilirkişi raporuna karşı itiraz etme zaruriyeti hasıl olduğunu, bahse konu bilirkişi raporunun sonuç bölümünde müvekkiline ait olan söz konusu içeriklerin, davacı …’nın üretmiş olduğu içeriklerle benzerliklerin büyük oranda olduğu, farklılıkların ihlali önleyecek düzeyde olmadığı, davalının bazı farklılıklara rağmen, kendi hususiyetini taşıyan bir içerik oluşturmadığı sonucuna ulaştığını, cevap dilekçelerimizdeki hususları tekrar etmekle birlikte, bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmeler ve ulaşılan sonuca karşı ayrıca itiraz ettiklerini, söz konusu raporda tarafların içerikleri karşılaştırıldığını ancak farklılıkların çok yüzeysel şekilde değerlendirildiğini, içeriklerde yer alan aksesuarların tek tek karşılaştırılırıldığını ve her iki tarafın içeriklerinde de güneş gözlüğü, cep telefonu ve bilgisayar olduğundan bahisle içeriklerin birbirine benzediği değerlendirmesinde bulunulduğunu, içeriklerde bulunan eşyalar oldukça sıradan olduğu, ayırt edici unsur olarak değerlendirilecekse aksesuarların kendinden çok bunların kullanış biçimine ve bağlamına bakılması gerektiğini, aynı şekilde bilirkişi raporunda her iki tarafın içeriklerindeki mizahın absürt mizah olduğu belirtilerek üstünkörü bir değerlendirilme yapıldığını, zira sadece yapılan esprilerin cinsel içerikli olduğundan ve cinsel içerikli konuşmalar sırasında arka fon müziğinin çalmasından dolayı içerikler arasında benzerlik olduğu sonucuna ulaşıldığını, sadece yüzeysel incelemelerle bu sonuca ulaşılmasının olanaksız olduğunu, yapılan tanımın her iki tarafın da içeriklerinde kullandığı mizaha uymadığının görüleceğini, yapılan mizahı tek bir kalıba sıkıştırmanın doğru olmadığını, her iki tarafın içeriklerinin ayrı ayrı incelenmesi gerektiği, zira davacı tarafın videolarında cep telefonuyla konuşan kişi karşı tarafla cinsel imalar içeren tek taraflı konuşmalar yaptığını, ancak bu konuşmaları kapalı mekanda gözlük takarak ve ofis ortamındaki bir toplantı arasında veya ” … ” adında kurgusal mekanda yapması ile kontrast oluşturulduğu ve bu kontrast içeriğe güldürü unsurunu verdiğini, müvekkilinin ürettiği videolar incelendiğinde de absürt mizahın unsurlarının olmadığının görüleceğini, içerikler arasındaki bir diğer farkın ise format farkı olduğunu, Müvekkilinin ürettiği dava konusu içerikler incelendiğinde, kamusal alanlarda komik ve aşırı hareketler veya söylemlerde bulunarak insanların buna vereceği tepkiler üzerinden güldürü oluşturulması birçok farklı içerik üreticisi tarafından kullanılan bir format olduğunu, ancak davacı tarafın söz konusu içerikleri incelendiğinde videoların belirli bir olay örgüsü içerisinde devam ettiği ve oluşturulan zıtlıklar üzerinden izleyicileri güldürmeyi amaçlayan, tamamen farklı bir format olduğunun anlaşılacağını, Müvekkilinin esin kaynağı bu kanalların cevap dilekçelerinde sunduklaı videolar konu, bağlam ve yöntem açısından incelendiğinde müvekkilinin ürettiği içeriklere benzer olduğunun görüleceğini, bu tür içeriklerin birçok içerik üreticisi tarafından kullanılmakla beraber, cinsel içerikli absürt konuşmaları kullanarak güldürü içeriği oluşturmanın tek bir markaya tahsis edilmesinin düşünülemeyeceğini, açıklanan nedenlerle bilirkişi raporundaki aleyhe hususları kabul etmemekle birlikte itirazları doğrultusunda alanında uzman heyet tarafından ek rapor aldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İşbu dava Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini taleplerine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümü yönünden öncelikle davaya konu internet program formatlarının eser niteliğinin ele alınması, formatlar arasında benzerliğin bulunup bulunmadığının ve eser sahipliğine tecavüzün tespiti, bu kapsamda taleplerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
1-Eser vasfı yönünden değerlendirme;
Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki uyuşmazlıkta dava konusu fikri ürünün “eser” niteliği taşıyıp taşımadığı resen araştırılmalıdır. FSEK’in 1/B maddesinde öngörülen tanım dikkate alındığında bir fikir ve sanat ürününün eser olarak nitelendirilebilmesi için iki unsuru haiz olması gerekir. Bunlardan ilki, fikir ve sanat ürününün “sahibinin hususiyetini taşıması”, ikincisi ise “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması”dır. Doktrinde, bu unsurlardan ilkine “sübjektif unsur” veya “esasa ilişkin şart”, ikincisine ise “objektif unsur” veya “şekle ilişkin şart” denilmektedir. Subjektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilebilmesi için, bu ürünün onu meydana getiren kişinin “hususiyetini” taşıması gerekmektedir. Başka bir deyişle eser onu yaratan zihnin bireyselliğini gösteren özellikler taşımalıdır. Objektif unsur gereğince, bir fikir ve sanat ürününün hukuk alanında korunmayı hak edebilmesi için, sahibinin hususiyet arz eden fikri çabasının somut neticesi olması gerekir. Başka bir deyişle bu fikri çaba gözle görülebilir, elle tutulabilir, kulakla duyulabilir, kısaca algılanabilir olmalıdır. Fikir ve düşünceler, ancak bir şekle büründüğünde yani eser formunda açıklığında fikri hukuk kapsamına girer. Diğer taraftan eserde algılanabilir olma dışında düşüncenin açıklanış formatı da önemlidir. Yani fikir ve sanat ürününün FSEK’te öngörülmüş olan düşünceyi ifade formatlarından birine dahil olması gerekir. FSEK’te eser formatları olarak; ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri ve bağlı eser olarak kabul edilen işlenme eserler gösterilmiştir. Dolayısıyla bir fikir ve sanat ürününü bu formatlardan birine sokmak mümkün değilse, onu kanuna göre eser saymak ve korumak da mümkün olmayacaktır.
Doktrin, birden fazla bölümden oluşan programlar için formatı, her bir bölümün ne şekilde yapılacağını ve cereyan edeceğini, sunucunun konumu ve tutumunu, stüdyo içi ve dışı izleyici konumları ile programa katılma biçimlerini, stüdyo tasarımı ve kamera hareketlerini, anahtar ifadeler-sloganlar ile müzikleri gibi programın tüm karakteristik özelliklerini içeren ve sahibinin hususiyetini taşıyan çerçeve plan ya da taslak olarak tanımlamaktadır.
Formatların hukuki niteliği ise doktrinde tartışmalıdır. Birinci görüşe göre; program formatları fikri üründür, ancak soyut özelliği nedeniyle bir sinema eserinin senaryosu olarak kabul edilemezler, ayrıca mahiyeti itibariyle iş yapma yöntemlerini andırdığı için herhangi bir dil ifade edilen eser olarak FSEK m.2 kapsamında da değerlendirilemezler. Bu nedenle yasal bir düzenlemeyle FSEK m.2’ye program formatları da ayrı olarak dahil edilmelidir. Halihazırda, bu ürünler şartları varsa marka hukuku veya FSEK m.83 uyarınca haksız rekabet hükümlerine göre korunabilir. İkinci görüşe göre ise; program formatları iletişim aracı dil olduğu için FSEK m.2 anlamında ilim ve edebiyat eseridir.
Ülkemizin de taraf olduğu Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması (TRIPS) md.9/2’de de belirtildiği üzere, telif hakları fikirleri değil, onların ifade ediliş şekillerini korumaktadır, bu noktada, formata ilişkin fikrin ifade edilmesinde, hususiyet önem arz etmekte, dolayısıyla formatı oluşturan düşüncenin farklı ya da sıradan olması değil, formattaki düşüncenin ne şekilde ifade edildiği belirleyici olmaktadır. Format yazarı, program formatını detaycı bir anlatımla ele almalı, yarışmanın genel kuralları, oyuncuların muhtemel stratejileri, şovun akışı, yarışmanın hangi bölümlerden oluştuğu, temsillerin sırası ve tipleri, sahne dekoru, müzik, sunucunun dış görünüşü ve programı sunma stili-davranışları, sunucunun önceden belirlenen slogan şeklindeki kelimeleri söyleyiş anları, stüdyodaki konukların ve televizyon izleyicilerinin programa katılımı, rolleri gibi tüm detaylar, yaratıcısının hususiyeti ile belirtilmelidir. Belirtmek gerekir ki, format unsurlarında hususiyet ön plana çıksa bile formatın hususiyeti tüm unsurların bir bütün halinde izleyicide uyandırdığı duyguda belirginleşecektir.
Yargıtay ise program formatlarını eser olarak kabul etmekte fakat hangi eser grubuna dahil olacağı konusunda net bir belirleme yapmamıştır. Nitekim Yargıtay da bir kararında; “…5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 4630 sayılı yasa ile değişik 5 nci maddesine göre “Sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.” denilmek suretiyle, görüntülü eserlerden hangi tür programların eser sayılacağı hususuna da açıklık getirilmiş olup, bu tür programlar normatif ve tahdidi olarak sınırlandırılmamıştır. Buna göre, program yayın formatlarının da anılan yasa kapsamında eser sayılması ve korunmasının gerektiği kabul edilmelidir. Nitekim Dairemizce verilen …ve … sayılı ilamlarda da program formatları, anılan yasa kapsamında değerlendirilmiştir…” Televizyon program formatları belirli hususiyeti taşımaları halinde FSEK m.2 anlamında dil ile ifade olunan ilim ve edebiyat eserleri sayılmalıdırlar. Televizyon yayınları ise; eser olma şartlarını haiz olması halinde, FSEK’te öngörülen eser kategorilerinden hangisine giriyorsa ona ilişkin hükümler dahilinde korunur. Örneğin televizyonda yapılan yarışma programları, şartları varsa ilim ve edebiyat eseri olarak korunabilecektir.
Ancak her halükarda dava konusu tv programının eser olarak kabulü halinde FSEK korumasından faydalanabilmesi için “hususiyet” taşıması gerekir. Bir eserde “hususiyet” kendisini anlatımda yani üslupta gösterir, eser sahibinin eserdeki mührü bireysel anlatımdır. Her eser türünün kendisine özgü özelliği sebebiyle tüm eser gruplarına uygun hususiyet ölçütü vermek zordur. Ancak her halükarda hususiyet, sıradan olmamayı, belli bir düzeye sahip olmayı da barındırmalıdır.
Format öncelikle bir üründür ve düşünülüp oluşturulduğundan düşünsel bir çaba gerektirmektedir.
Program formatları genellikle yazılı metin olarak tespit edilmekte ve ispat kolaylığı açısından noterlere onaylattırılmaktadır. Bu tip metinlerde genellikle soyut olarak, televizyon programının ana hatları belirtilmekte, programın nasıl sunulacağı, yarışma kurallarının ne olduğu, sahne tasarımı gibi unsurlar yer almaktadır. Bu tip metinlerde yer alan program planı son derece soyuttur. Çok genel ifadalerle programın nasıl yapılacağı anlatılmaktadır. Dolayısıyla bu tip program plan yada taslakları üst düzeyde düşünsel çabanın ürünü olsalar ve fiziki olarak tespit edilseler de “soyut birer düşünce” olmaktan kurtulamazlar ( Uğur Çolak, Televizyon Programı Formatlarının Korunması, FMR Dergisi Cilt 4, s.26 ).
Davaya konu formatlarının eser niteliğinin değerlendirilmesi;
Somut olaya dönüldüğünde; raporda da tespit olunduğu üzere dosyada bahsi geçen, sosyal medya içeriklerinde yer alan konuşmalar, görsel, kısmen senaryo ve diyaloglar içeren bir “format” özelliği gösteren bütündür.
Somut olaydaki sosyal medya içeriğinde, birbirinin devamı özelliği taşıyan ve benzer düzenlerde hazırlanmış birden çok içeriğin bir format taşıdığı, formatların da genel kabulle FSEK’ teki şartları yerine getirmesi halinde sinema eseri olarak korunması gerektiği uygulamada kabul görmektedir. Dolayısıyla davacıya ait Kirli Konuşmalar içeriğinin FSEK kapsamına giren eser türlerinden biri olduğu davacının sunulan delillerden format sahibi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu noktada yukarıda incelemesi yapılan “hususiyet” gündeme gelmektedir. Yapılan karşılaştırmada davalının kullandığı içeriğin, davacının formatıyla büyük oranda benzerlik gösterdiği belirlenmiştir. Bunun yanı sıra davalı tarafça savunma olarak sunulan yabancı kaynaklı videolar incelenerek, davacının bu yabancı videolara göre “hususiyet taşıyıp taşımadığı da raporda irdelenmiştir.
Buna göre; davacının davaya konu ettiği videolar; mekan, espri içerikleri, birbirinin devamını sağlayan konular, ana karakterler ve şahit karakterler, dekor, fon müziği, konuşma tempo ve içerikleri dikkate alındığında her yerde rastlanan veya herkesçe kullanılan bir format değildir. Savunmalarda dile getirilen videolardan “…”, davacıdan sonra yayınlanmıştır. Bu sebeple davacının bu videoları kopyaladığı kanıtlanamamaktadır. Davacıdan önce yayınlanan “…” videolarında ise aksesuarların, mekanın, karakterlerin, fon müziği kullanımlarının, davacı videolarından farklı olduğu, bu farklılıklar ölçüsünde davacının yabancı video içeriklerinden farklı, hususiyet taşıyan içerik üretmiş olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Eser Sahipliğine Tecavüz İddiasının Değerlendirmesi;
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahibinin hakları manevi ve mali haklar olarak iki ana başlığa ayrılmaktadır. Buna göre; manevi haklar, manevi haklar eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik olmayan, eser sahibi ile eser arasındaki duygusal ilişkinin sonucu olarak ortaya çıkan hak ve yetkileridir. Umuma arz, eserin halka yayınlanıp yayınlanmayacağına, yayınlanma tarihine ve yayınlanma şekline yalnızca eser sahibi karar verebilir. Adın belirtilmesi, eser sahibi eserinin yayınlanması durumunda kendisinin eser sahibi olarak tanıtılmasını talep etme yetkisine sahiptir.
Eserde değişiklik yapılmasını men etme, eser sahibinin izni olmadıkça eser üzerinde herhangi bir değişiklik yapılması mümkün değildir. Eser sahibinin zilyet ve malike karşı hakları, eserin tek ve özgün olması halinde, eser sahibi daha önceden vermiş olduğu eserini; kendisine ait tüm dönemleri kapsayan bir sergide veya çalışmada kullanmak amacıyla iade edilmek üzere geri isteme hakkına sahiptir. Bu hak daha çok resim, heykel gibi eserler için öngörülmüştür.
Mali Haklar, mali haklar ise eser sahibinin eser üzerinde bulunan ekonomik hak ve yetkileridir. Bunlar: İşleme hakkı, eseri işlemek suretiyle eserden faydalanma hakkı sadece eser sahibine aittir. Çoğaltma hakkı, eser sahipleri eserin aslını veya kopyalarını herhangi bir yöntemle doğrudan veya dolaylı olarak, tamamen veya kısmen, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkına sahiptir.
Yayma hakkı, eser sahibi, eserin aslını veya çoğaltmış olduğu nüshalarını kiralamak, ödünç vermek, satmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkına sahiptir.
Temsil hakkı, eser sahibi, eserini doğrudan doğruya ya da işaret, ses veya resim iletilmesine yarayan teçhizatlarla okuyabilir, çalabilir, oynayabilir ve icra edebilir.
İşaret ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı, eser sahibi, eserinin orijinalini veya çoğaltmış olduğu kopyalarını radyo-televizyon, internet, uydu ve kablo gibi yayın yapan kuruluşlar aracılığıyla umuma iletme hakkına sahiptir.
Bu hakları kullanma yetkisi doğrudan ve yalnızca eser sahibine aittir. Eser sahipleri veya mirasçıları mali haklarını karşılıklı veya karşılıksız, süreli veya süresiz olarak devredebilirler. Eser sahibinin mali haklarından biri de yukarıda yer aldığı gibi eserin umuma iletilmesi hakkıdır. Bu hak gerek uluslararası sözleşme hükümleri ve gerekse Türk Hukukunda 5846 sayılı FSEK’te yer verilen bir mali haktır.
Davalıların davacıya ait eser niteliğindeki formatı izinsiz bir şekilde kendilerine ait internet sitesinde / kanalında farklı isimle kullandıkları şu hale göre izahı yapılan mevzuat kapsamında bu kullanımların eser hak sahipliğine ve FSEK kapsamında izahı yapılan mali ve manevi haklara ihlal teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Tüm dosya izahı yapılan mevzuat ve süresinde sunulan deliller kapsamında yapılan bilirkişi incelemesi sonrasında sunulan heyet raporundaki tespitler bir arada değerlendirildiğinde davalıların kullanımlarının davacının eser niteliğindeki formattan kaynaklı mali ve manevi haklarına tecavüz teşkil ettiği sonucuna ulaşılmış olup sübut bulan davanın kabulü ile davalılarca sosyal medya hesapları üzerinden kullanılan “…” yayınlanan videoların davacının eser hak sahipliğine tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, ortadan kaldırılmasına bu kapsamda bahse konu video serisinin ilgili site ve internet kullanımlarından kaldırılması ve ilan yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Davanın KABULÜ ile davalılarca sosyal medya hesapları üzerinden kullanılan “…” yayınlanan videoların davacının eser hak sahipliğine tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, ortadan kaldırılmasına bu kapsamda bahse konu video serisinin ilgili site ve internet kullanımlarından kaldırılmasına, infazda 14/03/2022 tarihli Bilirkişi Raporunun dikkate alınmasına,
2-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafları davalıya ait olmak üzere tiraji en yüksek 3 gazeteden birinde 1 defaya mahsus yayınlanmasına,
3-Alınması gerekli harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davalılardan alınrak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan:4.560,00 TL bilirkişi + posta ücreti ve 127,10 TL harç olmak üzere toplam 4.687,10 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen eser sahipliğine tecavüz talebine ilişkin hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.27/10/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸