Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/244 E. 2022/110 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/244 Esas
KARAR NO : 2022/110

DAVA : Alacak (Fikir Ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/05/2018
KARAR TARİHİ : 23/06/2022

İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/03/2021 tarih 2021/140 Esas ve 2021/340 sayılı GÖREVSİZLİK kararı ile Mahkememiz işbu esasına kaydedilmiş olup, Mahkememizde görülmekte bulunan Alacak (Fikir Ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından … 10. Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan dava dilekçesinde özetle; Davalı alacaklı tarafından müvekkilleri aleyhine … 12. ATM’ne … D.İş sayılı ihtiyati haciz kararı veya kabulle … 14. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve adlarına tapuda kayıtlı olan 2 adet gayrimenkul ve mevcut banka hesaplarına haciz şerhi koyulduğunu, müvekkilinin 2001 tarihinden bu yana kiracısı olduğu Vakıflar İdaresi’ne ait … İli, … İlçesi, … Mahallesi, 212 Ada, 5 Parsel, 21 Kapı numaralı gayrimenkulün, davalı …’a devri konusunda 14/08/2017 tarihinde anlaşmaya varıldığını, davalı tarafından lokanta olarak işletilmekte olan kiralanandaki yıllar boyunca yapılmış olan yenileme, tadilat ve demirbaş eşya bedeli olarak … Bankası hesabına Ağustos-Eylül 2017’de 310.000,00 TL ödeme yapıldığını, keyfiyetin … Genel Müdürlüğü … 1. Bölge Müdürlüğü’ne bildirildiği, Vakıflar İdaresi’ne yapılan devir beyanından sonra idarenin kiralanan için talep ettiği kira bedelini yüksek bulan davalının ricası üzerine ikinci defa yeniden müracatta bulunulduğunu ve akabinde 6.000,00 TL civarında bir kira bedeli belirleneceğinin taraflara bildirildiğini ancak davalının anlaşmadan hiçbir hukuki dayanağı ve gerekçesi olmadan tamamen tek taraflı ve keyfi iradesi ile vazgeçtiğini, 2018 Nisan ayında … İdaresi’nden devir kira talebini geri çektiğini ve müvekkili aleyhine … 14. İcra Dairesi … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, kiralananın anahtarını 03/05/2018 tarihinde müvekkiline teslim ettiğini, müvekkilinin takibe konu böyle bir borcunun bulunmadığını, davalının 2017 yılında yapılan devir anlaşması ve keyfiyetin bildirilmesi üzerine ilgili vakıf idaresinin yazılı izni olmadan kiralananda köklü bir değişiklik ve tadilat yaptığını, bu masrafın müvekkilinden talep edildiğini, 2017 yılının Ağustos ayından, 2018 yılının Mayıs ayına kadar kiralananı işlettiğini ve aylık kazanç elde ettiğini, bu kazancın yaklaşık 20.000,00 TL olduğunu, yine davalının 2017 Ağustos ayından 2018 Mayıs ayına kadar işbu kiralananda müvekkili adına tescilli ”…” markasını kullandığını ve yürüttüğü ticari yöntemler ve sosyal ilişkilerden ötürü müvekkiline ait işbu marka adının ticari itibarına büyük zarar verdiğini, 2018 yılı Şubat – Mart – Nisan aylarına ait kiralarını ödemediğini, devir anlaşmasının hukuken haksız ve geçersiz tek taraflı vazgeçen davalının bu 9 aylık süre içerisinde müvekkilinin müşteri ve itibar kaybetmesine sebep olduğunu, davalıların bu süre boyunca müvekkiline ait …’de ki konutta 9 ay boyunca kiracı olarak oturduklarını ve davalıların müvekkilleri aleyhine konu ettiği 2 adet bononun da teminat bonosu olduğunu fakat kötü niyetli olarak icra takibine konu edildiği, bono bedellerinden fazla haciz işlemleri yapıldığını belirtmiş, söz konusu icra takibinin durdurularak hacizlerin kaldırılmasına, talebin kabul görmemesi halinde icraya yatacak paranın davalıya ödenmemesi hususunda tedbir kararı verilerek borçlu olmadıklarının tespitine, alacak tutarının en az %20’si tutarında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili tarafından … 10. Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan cevap dilekçesinde özetle; Takip konusu bonoların davacı ve davalı arasındaki iş yeri devri ile alakasının bulunmadığını, davacılar vekilinin tarafları arasında görülen … 7. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında meskeniyet iddiasına ilişkin sunmuş olduğu 08/06/2018 tarihli dilekçesinde davacılar ile davalılar arasındaki ilişkilerin farklı olduğunu beyan ve kabul ettiğini, davacılar ile davalı … arasındaki ile … arasındaki ilişkinin farklı olduğunu, bonoların iş yeri devri ile alakasının olmadığının açıkça anlaşıldığını, davacı … ile davalı … arasındaki iş yeri devir ilişkisine gelince davalı …’nin mülkiyeti … Genel Müdürlüğü’ne ait … ili … İlçesi, … Mahallesi, … Sokak, … adresinde bulunan kiracısı olduğu iş yerinde … Genel Müdürlüğü ile görüştüğü 01/01/2018 tarihinden itibaren en fazla aylık 5.000,00 TL kira bedeli ile müvekkili davalı …’e devrini sağlayacağına taahhüt ettiğini, müvekkilinin bunun karşılığında davacıya 320.000,00 TL ödeme yaptığını, yapılan bu ödemenin davacı tarafından da kabul edildiğini, davacı …’nin … genel müdürlüğü’nün kendisi için gönderdiği 30/11/2017 tarih 01/01/2018 – 31/12/2018 tarihleri arası yeni dönem kira bedeli 4.905,00 TL olarak belirlenmiştir ihbarnamesini müvekkiline göstererek 01/01/2018’den başlayacak yeni dönemde aynı kira bedeli ile iş yerinin devrini sağlayacağını beyan ettiğini, müvekkilinin davacıya inanarak buna karşılık 320.000,00 TL ödeme yaptığını, işyerinin devri aşamasında gelindiğinde vakıfların 4.905,00 TL kira bedelinin davacı … için geçerli olduğunu bir başkasına devri halinde kira bedelinin 11.000,00 TL olduğunu bildirdiğini, bütün bunlara rağmen davacı …’nin müvekkili davalı … Şeşer’e iş yerinde sigortalı olarak çalıştırarak 2018 yılı mayıs ayına kadar oyaladığını müvekkilinin bütün sabır ve gayretlerine rağmen davacı …’nin iş yerinin devrini taahhüt ettiği şartları sağlayamadığını işyerinin devri için ödediği 320.000,00 TL’nin müvekkiline iade edilmediğini, davalı …’ın davacıların taahhütlerine karşılık … İli, … İlçesi, … Mahallesi, 359 Ada, 4 Nolu Parsel, 2 Nolu Blokta yer alan, 7 nolu bağımsız bölümü sattığını ve kredi kullandığını, yine müvekkili …’ın kendi adına olan ve eşi diğer davalı … tarafından çalıştırılan …’de ki kebap ve pide salonunu kapğattığını, hem evlerinden hem de işlerinden olduklarını aynı zamanda borçlandıklarını, ödedikleri oaralarını alamadıklarını, müvekkili …’in davacıya ait iş yerinde hiçbir değişiklik yapmadığını, devrinin yapılması için beklediği / bekletildiği süreç içerisinde davacı …’nin işyerinde sigortalı olarak çalıştığını, davacının iddia ettiği tüm değişiklik ve tadilatların … Genel Müdürlüğü ve … Belediye Başkanlığı’ndan izin alınarak yapıldığını, davacı …’nin … tarih … sayılı dilekçesi ile taşınmazda tamir ve tadilat, taş fırın ve kebap ocağı, tabela değişikliği, boya badana yapmak istediğini bildirdiğini, … İstanbul Bölge Müdürlüğü’nü … tarih ”…”‘ sayılı müsadesine binaen … Belediye Başkanlığı’ndan aldığı izin ile bizzat kendisi tarafından bu değişikliklerin yapıldığını, bu nedenlerle davacıların iddia ettiği gibi müvekkili davalıların iş yerinde herhangi bir tadilat, tamirat, tabela ve isim değişikliği gibi hiçbir değişiklik yapılmadığını, bütün bu değişikliklerin davacıların talebi üzerine ve davacılar tarafından yapılmış olduğundan, müvekkili tarafından davacılara ve markalara verilmiş hiçbir zararının bulunmadığını, verilen tedbir kararının yasaya aykırı olduğunu belirtmiş, beyanla haksız davanın reddine kötü niyetle açılan dava nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasını talep ettiği görüldü.
… 10. ASHM’nin … tarihli duruşmasında kira alacağı marka değer kaydı yönünden davanın tefrik edildiği 2021/140 Esas sayılı dosyası ile marka değer kaybı talebi yönünden 2021/140 Esas sayılı dosyası üzerinden yeni esas açıldığı, bu esas üzerinden ise 2021/340 Karar sayılı 10/03/2021 tarihli görevsizlik kararı ile dosyanın Mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin Mahkememize sunmuş olduğu 16/08/2021 tarihli cevaba cevap dilekçesinde özetle; Mülkiyeti … Genel Müdürlüğü’ne ait olan ve … ( bu olaylar sonucu intihar eden)’ye ait olan 40 yıla yakın işletmiş bulunduğu …’nin ; Ağustos 2017 tarihinde …’a (… +…’a ) devredildiğini, devir parası olarak da 310.000 TL’nın …’ın eşi … tarafından …‘nin eşi …’nin … BANKASI hesabına yatırıldığı ve bu aşamadan sonra … Bölge Müdürlüğü’ne müracaat edilerek gönderildiği dava dosyasından ve davalı beyanlarından anlaşıldığını, …’ın işletmeyi devir aldıktan sonra … Bölge Müdürlüğü’nde … tarafından 11/08/2017 tarihinde devir etme beyanı ve aynı tarihte … tarafından da idarenin belirleyeceği şartlarda devir almak istiyorum” şeklinde devir alma beyanı verildiğini, … tarafından devir almaktan kendi iradesi ile vazgeçildiğini, bu kez … tarafından tekrar 19/02/2018 tarihinde devir etme ve … tarafından devir alma beyanının verildiğini, yine … tarafından 17/04/2018 tarihinde kendi beyanı ile vazgeçildiğini, 10 ay kadar … adıyla tabela asıldığını, adisyon fişleri düzenlendiğini ve kebap – … – sulu yemek – kellepaça işyeri olarak işletildiğini,tüm gelirleri aldığını ve hatta iş yerini tüm eşyalarını boşaltarak götürdüğünü, davalı tarafın işletmenin kendileri tarafından fiilen teslim alıp 10 ay kadar işletildiğini, gizlemedikleri sadece resmi olarak devredilmediği, … adına olduğu yalanına inandıklarını, işletmeyi resmi olarak üzerine almaktan 10 ay boyunca kaçtığını kendi beyanı ile 2 defa devir almaktan vazgeçtiğini, iş yerini yıkıp kendi iş yeri adına ve yapacağı kebap lahmacun işine göre düzenlediği mayıs 2018 ayına kadar işlettiğini gelirlerini aldığını, bu hususun Asliye Hukuk Mahkemesi dosya kapsamı ile sabit olduğunu, davalı tarafın devir için 320.000,00 TL ödediklerini beyan ederken, bu beyan karşılığı iş yerinin içindekilerle birlikte kendilerine devir edilmediğine yönelik iddialarının kötü niyetli olduğunu, …’ın …. Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma dosyasında kolluk vasıtası ile vermiş olduğu ifade de vakıflara ait dükkanda faaliyet gösteren … adlı iş yerini devir almak istediğini, … ile 310.000,00 TL’ye anlaştıklarını, paranın yatırılması sonrasında devir işlemlerine başladıklarını, kiranın 10.000,00 TL olacağına dair kendisine tebliğ geldiğini, mevcut iş yerinin kirayı karşılamasının zor olduğunun anlaşıldığında devir almaktan vazgeçtiğini, parayı geri istediğini, parayı geri vereceğim diyerek kendisini oyaladığını, devrin gerçekleşmemesi üzerine …’a senet verdiğini, senedin Mart ayında icraya verildiğini, …’in kendi eşi olduğu yönünde ifade verdiğini, …’ın davacı …’nin dükkan devri için parayı hesaba gönderdiği şahıs olduğunu, söz konusu senedin 310.000,00 ve 40.000,00 TL olup dükkan devri tarihi olmadığını, yani işletmeyi devam etttirirken baskı oluşturup alınan teminat senedi olduğunu taraflar arasında başkaca ticari ilişkinin olmadığını, dosyaya sundukları … evrakları, iş yeri tabelası, 9. … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …D.İş sayılı dosyası ve … 10. ASHM’nin … Esas sayılı dosyasında bilirkişi raporları, tanık beyanları ve dosya içerisindeki iş yeri resimleri, davalı … tarafından iş yerinin Memo Kafe tarafından işletildiğine dair belgeler dikkate alındığında …’ın iş yerinin kendi üzerine geçmeden 14/08/2018 tarihi itibari ile fiilen teslim aldığı iş yerinde tadilat ve değişiklik sonrası müşterilere hizmete başladığını, mayıs 2018 tarihine kadar fiilen elinde olan iş yerinde para kazanmaya devam ettiğini, bu iş yerine …’de bulunan eski iş yerinin adını verdiğini, … adıyla müvekkilleri tarafından …’de işletilen esnaf lokantasını 40 yıldır bilinen bir marka değeri olduğunu, yemekleri, tatlıları ve kafenin kendine has özellikleri ve marka değerinin olduğunu, geniş bir müşteri portföyünün bulunduğunu, davalının iş yerine yapmış olduğu fırın ve yeni düzenleme ile iş yerinin tam bir kebapçı dükkanı haline getirildiğini, lahmacun – kebap dükkanı olarak işletilmeye başladığını, işletmenin bu şekilde işletilmesi sebebi ile müşteri portföyünün değiştiğini, marka değerinin ortadan kalktığını, eski öneminin kazanılmasının imkansız hale getirildiğini, bu sebeple 11/08/2017 ile mayıs 2018 arasında 10 aylık dönem için büyük kayıp yaşatıldığını, markanın değer kaybına uğradığını, … markasının 22/12/2011 tarihinde tescil olduğunu belirtmiş, fazlaya ilişkin davalının talep hakkı saklı kalmak kaydı ile 25.000,00 TL marka değer kaybının tespiti ile dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsili ile dava masraf ve vekalet ücretinin dava masraf ve vekalet ücreti ile birlikte taraflarına ödenmesini talep etmiştir.
Davalılar vekilinin ikinci cevap dilekçesinde özetle; davacı …’nin Mülkiyeti …. Genel Müdürlüğü’ne ait … İli … İlçesi,… Mah.Muvakkit Sok…. adresinde bulunan kiracısı olduğu, devir hakkı bulunmayan işyerini … Genel Müdürlüğü ile görüştüğünü 01.01.2018 tarihinden itibaren en fazla aylık 5.000,00 TL. kira bedeli ile müvekkili davalı …’a devrini sağlayacağını taahhüt ettiğini, müvekkil bunun karşılığında davacıya 320.000,00 TL. ödeme yaptığını, yapılan bu ödeme davacı tarafından da kabul edildiğini, Vakıflar Bölge müdürlüğü’nden gönderilen dosya içerisinde ki evraklardan ve yazışmalardan bu husus açıkça anlaşıldığını, taraflar aralıklarla devir için devir etme ve devir alma hususunda taleplerde bulundukları halde devirin gerçekleşmediğini, davacı …’nin … Genel Müdürlüğü’nün kendisi için gönderdiği 30.11.2017 tarihli ihbarnamesini müvekkiline göstererek 01.01.2018 de başlayacak yeni dönemde aynı kira bedeli ile iş yerinin devrini sağlayacağını beyan ve taahhüt ettiğini, dosya kapsamından anlaşılacağı üzere; dava konusu yerin müvekkiline tam olarak devredilmemekle birlikte; müvekkilinin orada bulunması ve belirli bir süre yine davacı adına orayı çalıştırmasının tamamen davacıların rızası ve muvafakati dahilinde olduğunu, dosyada mevcut Sulh Hukuk Mahkemesince yaptırılan tespit ile ilgili bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere ”Marka hakkına tecavüz sayılan eylemler, marka sahibinin izni olmaksızın, markanın kullanılmasının lisansla verilen iznin ve yetkinin aşılarak markanın kullanılması” olarak belirtildiğini, dava konusu olayda markanın izinsisiz kullanımı olmadığı gibi davacıların markalarının kullanılmasının da söz konusu olmadığını, müvekkilinin bu yönde ne bir talebi ne de bir eylemi bulunmadığını, davalının davacı markası kullanma gibi bir iradesinin bulunmadığını, bu sebeple izinsiz kullanımın söz konusu olamayacağını, davacı markasının herhangi bir marka değeri olmamakla birlikte dava konusu yerin geçmiş senelerde sürekli zarar etmiş olması nedeniyle herhangi bir zararın olmasının mümkün olamayacağını, dava konusu iş yerinin vergi dairesine verilen beyannamelerden de anlaşılacağı üzere sürekli zarar ettiğini, bu sebeple herhangi bir kardan yoksunluğunun söz konusu olmadığını, müvekkilinin devrinin yapılması için beklediği – bekletildiği süreç içerisinde davacı …’nin iş yerinde sigortalı olarak çalıştığını, iddia edilen değişiklik ve tadilatların tamamının davacı … tarafından … Genel Müdürlüğü’nden ve … Belediye Başkanlığı’ndan izin alınarak yaptırıldığını, davacıların iddia ettiği gibi müvekkili …’ın davacıların işyerinde herhangi bir tadilat, tamirat, tabela ve isim değişikliği gibi hiçbir değişiklik yapmadığını, bütün bu değişiklikler ve kullanımların davacıların talepleri üzerine ve davacılar tarafından yapılmış olduğundan müvekkilleri tarafından davacılara ve markalarına verilmiş hiçbir zarar bulunmadığını, açıklanan nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama gideri vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmıştır.
… 10. ASHM’nin …Esas sayılı dosyası ve … 9. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyası uyap üzerinden dosya içerisine alınmıştır.
Dava konusu “…” ibareli 2010/60720 nolu marka tescil belgesi dosya içerisine alınmış, incelendiğinde markanın … Sınıfta davacı … adına 23/09/2010 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile koruma altına alındığı, süresi içerisinde yenilenmediğinden geçerliliğini yitirdiği, herhangi bir hüküm ifade etmediği anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın “USUL EKONOMİSİ İLKESİ” başlıklı Madde 30-“(1)Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” hükmüne amirdir.
Dosya içerisine alınan bilgi ve belgeler taraflar arasındaki ticari iş ve işlemlere ilişkin ikrar ve kabuller dikkate alındığında inceleme yapılmasının esasa etkili olmayacağı usul ekonomisine uygun düşmeyeceği anlaşılmakla tekrardan inceleme yapılmaksızın yargılamaya devam olunmuştur.
İşbu dava markaya tecavüz kapsamında değer kaybının tahsiline ilişkindir.
Markaya Tecavüz iddiası yönünden;
6769 sayılı Kanunun 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller sayılmıştır. Bunlar Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek halleridir.
İlgili Kanunun 7 inci maddesi; “Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a)Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b)Tescilli marka ite aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle betik tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c)Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci /fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a)İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c)İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç)İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e)İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f)İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. ” hükümlerine amirdir.
Kanunun 149.maddesinde “Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a)Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b)Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c)Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç)Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d)Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e)(d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması f)Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d)bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g)Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
SMK m. 29/1-a atfıyla uygulanacak olan SMK m, 7/2- b’ye göre tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tesdili markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması, marka hakkına tecavüz niteliği taşıyacaktır.
Mutlak hak niteliğini taşıyan markanın, marka sahibinin izni olmaksızın bir başkası tarafından kullanılması yasaklanmış bulunmaktadır. Markanın sahibinden başkası tarafından aynen veya taklit, tağyir, iltibas suretiyle kullanılıp kullanılmadığının saptanmasında her şeyden önce markanın şekil ve anlam itibariyle taşıdığı baskın unsur göz önünde tutulmalıdır. Bu baskın unsurun aynen veya değiştirilerek başkası tarafından kullanılması, haksız olarak kullanımın tespitinde büyük önem taşır. Bir marka ana özellikleri itibariyle başkası tarafından bir hakka dayanmadan kullanıldığında tecavüz unsuru gerçekleşmiş olur (Erdal Noyan, Marka Hukuku, Ankara 2006, s.545). Bir marka hakkına tecavüz teşkil edilebilmesi için, markayla ayniyet taşıyan veya benzer olan işaretin, tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde alıcıların karıştırılmasına sebebiyet verecek şekil ve surette kullanılması gerekir.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar davacılar muris davacı … adına tescilli ancak dava sürecinde koruması dolan ve yenilenmediği için geçerliliğini yitiren “Ortaköy Neşem Kafeterya” ibareli markanın davalıların iş ve eylemleri sebebiyle değer kaybına uğradığı iddiasıyla tazminat talebinde bulunmuşlar ise de, gerek iş bu yargılamaya gerekse taraflar arasında süren başkaca davalara yansıyan ve tarafların kabulünde olan Vakıflar Genel müdürlüğüne ait iş yerinin devrine ilişkin davacının da dahilinde olduğu süreç dikkate alındığında davalıların muris davacıya ait markanın değer kaybına uğratacak herhangi bir eyleminin bulunmadığı, marka tescil sahibinin talep ve takibiyle iş yerinin davalıların faaliyetlerine yönelik tadilat ve çalışmaların yürütüldüğü, bu süreçte devir gerçekleşmeksizin tabela değişikliği vs gerçekleştirildiği, bu noktada iş yerinin niteliğinin farklı bir kimliğe bürünmesinde davacıların dahilinde olan işlemler olduğu gibi esasen marka değer kaybına sebebiyet verecek eylem olarak değerlendirilemeyeceği zira davacıların da kabulünde olduğu üzere davacı adına tescilli markanın iş yerinde kullanımının sonlandırıldığı başka bir isimle faaliyetlerin sürdürüldüğü bu noktada aynı marka adı altında faaliyet yürütmeyen davalıların marka değer kaybına sebebiyet verdiği iddiasının ve kendi dahilinde oldukları işlemlere yönelik iddialarının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı değer kaybı iddiasının dinlenilemeyeceği anlaşılmakla davacıların sübut bulmayan davalarının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan BH:80,70 ve karar harcı 80,70TL olmak üzere 161,40 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara ödenmesine,
5-Davalı tarafça herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısmının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/06/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸